ABD ve İran’dan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için eşzamanlı adımlar

AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)
AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)
TT

ABD ve İran’dan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için eşzamanlı adımlar

AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)
AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)

ABD ve İran arasında 6 Nisan’da Viyana’da gerçekleşen ve Avrupalı diplomatların postacı rolü oynadığı ‘dolaylı mekik’ görüşmelerinin sonunda iki taraf, ilerleyen günlerde iki çalışma grubu oluşturmayı kabul ettiler. Diplomatik kaynaklara göre söz konusu çalışma grupları aracılığıyla, Washington ve Tahran’ın gelecek cuma günü geriye dönüp bir araya gelme şartıyla anlaşmayı yeniden canlandırmak için atmaları gereken eşzamanlı adımlar belirlenecek.
İngiltere, Fransa ve Almanya’dan yetkililer iki ülke heyetleri arasında yürüttükleri mekik diplomasisiyle İran ve ABD arasında arabuluculuk yapıyorlar. Toplantılarda ayrıca 2015’teki anlaşmada imzaları bulunan Rusya ve Çin temsilcileri de yer alıyor. Koronavirüs pandemisi yasakları nedeniyle gazetecilerin yaklaşması engellenen görüşmeler sonunda Avrupa’dan resmi bir açıklama yapılmadı.
Avrupa Birliği (AB) Dış Politika ve Güvenlik İşleri Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell adına parlamento görüşmelerine başkanlık eden İspanyol diplomat Enrique Mora, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada toplantının ‘yapıcı’ olduğunu belirtti. Mora “İran’ın yerine getirmesi gereken nükleer yükümlülüklerin bir listesine karşılık ABD’nin kaldırabileceği yaptırımların bir listesini hazırlamak amacıyla çalışma grupları oluşturulacak” dedi. Diplomat, toplantıları koordine ederken Viyana’daki temaslarını ABD de dahil olmak üzere çeşitli taraflarla yoğunlaştıracağına dikkati çekti.
Reuters’ın aktardığına göre diplomatlar, bazı sorunların gelecek haftaya uzamadan kolayca çözülmesi için 6 Nisan’daki müzakerelerin birkaç gün uzayabileceğini ifade etti. Bir kaynak da her ne kadar ABD ve İranlı yetkililer aceleleri olmadığını söyleseler de haziran ayındaki İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bir anlaşmaya varmanın hedeflendiğini vurguladı.
Avrupalı bir diplomat da AFP’ye yaptığı açıklamada, iki uzman grubunun 15 gün veya 1 ay boyunca görevi devralacağını aktardı. Diplomat, ortak komitenin çarşamba günü öğleden sonra tekrar toplanacağını bildirdi.
Avrupalılar, ilk adımı kimin atacağı sorusunu atlatmak için paralel olarak İran ve ABD heyetlerinin her birine iki liste sunacaklarını açıklamışlardı. İran, Washington ‘eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin uyguladığı yaptırımları’ kaldırmadan, nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerine geri dönmeyi reddetmekte ısrar ediyor. Ancak İranlılar kapalı kapıların ardında, iki tarafı anlaşmaya dönmek için paralel adımlar atmaya zorlayabileceklerine inanan Avrupalıların taleplerini karşılamada daha fazla esneklik göstermiş gibi görünüyor.
Washington, bu öğleden sonra düzenlenen ve yaklaşık bir buçuk saat süren ortak komite toplantısına katılmamış olmasına rağmen İran Özel Temsilcisi Robert Malley başkanlığındaki ABD heyeti, sabah saatlerinde anlaşma taraflarıyla ayrı ayrı toplantılar düzenledi.
İran heyeti, toplantılarını başkentin merkezindeki Grand Hotel Wien’de gerçekleştirirken, ABD heyeti ise görüşmelerin yapıldığı Imperial Otel’de düzenledi. Ortak komite toplantılarına katılan heyetler iki otel arasında mekik dokudu.
İran’ın nükleer baş müzakerecisi bir devlet kanalına yaptığı açıklamada, Tahran’ın büyük güçlerle nükleer anlaşmaya devam etme yollarını görüşmeyi sürdüreceğini söyledi.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçı, “Viyana’daki görüşmeler yapıcı geçti. Bir sonraki görüşmemiz cuma günü yapılacak” dedi. Arakçı, Tahran’ın uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirme faaliyetini durdurması karşılığında, ABD yaptırımları nedeniyle bloke edilen, diğer ülkelerdeki 1 milyar dolarlık mali varlığının serbest bırakılması teklifine ise olumsuz yanıt verdiğini bildirdi.
Rusya’nın Viyana Uluslararası Kuruluşlar Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, toplantının ardından kısa bir süre sonra dışarı çıkarak, görüşmenin ‘başarılı’ olduğunu duyurdu. Oluşturulan komitelerin çalışmalarının ‘hemen’ başladığını söyleyen Ulyanov, daha sonra ise nükleer anlaşmaya dönüşün hemen olmayacağını ve biraz zaman alacağını belirtti. “Ne kadar süreceğini bilmiyorum” ifadesini kullanan Ulyanov, Twitter üzerinden “En önemli şey, hedefe ulaşmak için pratik çalışmanın başlamasıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Zorluklar
Biden yönetimi, nükleer anlaşmayı İran’ın balistik füze programını ve bölgedeki istikrarsızlaştırıcı müdahalesini kapsayacak şekilde genişletmek istediğini belirtmesine rağmen yeni Viyana görüşmelerinde, yalnızca nükleer anlaşmanın önceki haline geri döndürülmesine odaklanıldı.
İran’ın Birleşmiş Milletler’deki (BM) Daimi Temsilcisi ve eski nükleer müzakereci Mecit Takht Ravançi, bir atılım gerçekleştirmenin zorluğuna dikkati çekerken tüm sorumluluğu ABD’ye yükledi. Ravançi, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “ABD, Ortak Kapsamlı Eylem Planı’na (nükleer anlaşma) yeniden katılmaya yönelik vaatlerine henüz uymadı. Bu nedenle bu fırsat boşa harcanmamalıdır” dedi. Yetkili, “ABD, tüm yaptırımları kaldırırsa İran da tüm uygulamalarını durdurur” ifadelerini kullandı.
ABD heyetine bakanlık eden Robert Malley, görüşmeler başladığında ABD merkezli NRB’ye yaptığı açıklamada, Washington’ın İran’ın balistik füze programı ve bölgedeki faaliyetleriyle ilgili endişeleri olduğunu söyledi. Malley açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Biden yönetimi, bu konulara değinmek istiyor. Ancak en azından meseleyi bir kenara bırakabildiğimizde ve artık İran’ın her gün ne açıklayacağı konusunda endişelenmediğimizde bunlara değinmek daha iyi olur.”
Malley, bazılarının haziran ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce İran ile bir anlaşmaya varma gereği hususunda bir zaman çizelgesi belirlediği iddialarını ise yalanladı. Yetkili ayrıca, Washington’ın bir zaman çizelgesiyle çalışmayacağını, bir sonraki başkan muhafazakâr olsa bile İran’da ‘iktidardakilerle’ görüşmelere devam edeceğini söyledi.

Beyaz Saray görüşmeleri savundu, Cumhuriyetçileri eleştirdi
Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, dolaylı görüşmeler çerçevesinde diplomatik yolu savunarak müzakerelerden çıkabilecek sonuçlara da kapıyı aralık bıraktı. Psaki, “Halen Avrupalı ​​müttefiklerin yürüttüğü görüşmelerin ilk gününü yaşıyoruz. Zorlukların ve tartışmaların uzun sürmesini bekliyoruz” dedi.
Psaki, geçen salı akşamı düzenlediği basın toplantısında şunları syledi:
“2015 yılı nükleer anlaşma istişarelerine katılan Malley’in başkanlık ettiği üst düzey bir ABD heyetinin katılımı, ‘ABD’nin diplomasinin en iyi yol olduğuna ve bizim ciddi olduğumuza olan inancını’ açıklığa kavuşturmayı amaçlıyor. Görüşmelerin büyük bir kısmı iki tarafın ihtiyaçlarına odaklanıyor. Şu an herhangi bir adım beklemiyoruz ve görüşmelerin devam etmesine izin vermek istiyoruz.”
Jen Psaki açıklamasında İran’a uygulanan yaptırımların İran’ı Obama yönetimi sırasında müzakere masasına gelmeye zorladığını belirtti. Trump yönetiminin uyguladığı yaptırımları da eleştirdi. Sözcü, “Trump yönetiminin İran’la nükleer anlaşmadan çekilmesi, bize İran’ın nükleer yeteneklerini takip etme (izleme), gözlemcilere sahalara erişime ve bir nükleer silaha ulaşmaya ne kadar yakın olduklarını anlama konusunda daha az yetkinlik bıraktı. Bu, ABD’nin çıkarına değil” dedi.
Cumhuriyetçiler ise ABD yönetimini, Viyana’da müzakereler başlarken İran’a taviz vermemesi konusunda uyardı. Cumhuriyetçi Senatör Tom Cotton, İran heyetinin ‘petrol adamlarından ve bankacılardan’ oluştuğunu söyledi. Cotton, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Malley başkanlığındaki Biden ekibinden yaptırımlar hususunda tavizler bekledikleri için Viyana’ya geldiklerini kaydetti.



Rapor: Netanyahu'nun Roman Goffman'ı kurumun başına getirmesi Mossad'da ‘hayal kırıklığı’ yarattı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
TT

Rapor: Netanyahu'nun Roman Goffman'ı kurumun başına getirmesi Mossad'da ‘hayal kırıklığı’ yarattı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun askeri sekreteri Roman Goffman’ı yeni Mossad başkanı olarak atama kararı, kurum içinde hayal kırıklığıyla karşılandı. Şarku’l Avsat’ın İsrail gazetesi Yediot Aharonot’tan aktardığına göre, mevcut ve eski yetkililer bu değerlendirmeyi yaparken, birçok isim seçimin ‘sürpriz olmadığını’ belirtti.

Yetkililer, Netanyahu’nun Mossad içinden desteklediği adayları geri planda bırakarak Goffman’ı tercih etmesinin, onun istihbarat deneyiminin yetersizliği ve görevi erken bırakma ihtimali konusunda endişe yarattığını bildirdi. Buna karşılık Netanyahu’ya yakın çevreler, Goffman’ın ‘sadakati, sağduyusu ve agresif düşünme tarzının’ göreve uygun olduğunu savunuyor.

Netanyahu’nun bu yılın başlarında Şin-Bet’in (Şabak) başına kurum dışından David Zini’yi getirmesinin ardından, üst düzey Mossad yetkilileri benzer bir yaklaşımın tekrarlanmasını bekliyordu. Yetkililere göre Netanyahu, kendisine agresif, sadık ve ideolojik olarak uyumlu gördüğü isimleri kurum dışından seçmeyi tercih ediyor.

Eleştirmenler, bu adımın Netanyahu’nun ‘elitler’ ve ‘derin devlet’ olarak nitelendirdiği kesimlere karşı yürüttüğü daha geniş mücadelenin bir yansıması olduğunu savunuyor. Destekçileri ise Goffman’ın ‘güvenilir, ketum ve sadık’ bir isim olduğunu belirtiyor.

Bazı kaynaklar, atama sürecine ilişkin olarak Goffman’ın karar alınmadan önce Netanyahu’nun eşi Sara Netanyahu ile gayriresmi bir ‘görüşmeye’ çıktığını iddia etti. Başbakanlık Ofisi ise bu iddiayı “tamamen asılsız” diyerek reddetti.

frgt
Soldan sağa: Savunma Bakanı Yisrael Katz, Netanyahu’nun askeri sekreteri Roman Goffman, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Netanyahu’nun Özel Kalem Müdürü Tzachi Braverman, Katar'daki saldırılar sırasında bir komuta merkezinde istişare ediyor. (Şin-Bet)

Bazı yetkililer, Goffman’ın akıcı Rusça konuşmasına karşın İngilizcesinin sınırlı olmasının, özellikle diplomatik temaslarda zorluk yaratabileceğini belirtiyor. Buna karşılık destekçileri, İngilizce hâkimiyetinin Mossad’ın temel görevleri açısından kritik bir gereklilik olmadığını savunuyor. Öte yandan, birçok üst düzey savunma yetkilisinin atamanın ardından kurum içinde bir istifa dalgası beklediği bildirildi.

Netanyahu’nun, görev süresi sona eren Mossad Başkanı David Barnea’nın önerdiği adayları göz ardı ederek, istihbarat çevrelerinde yükselmemiş olan Goffman’ı tercih ettiği belirtildi. Başbakan’ın kararını yakından takip eden kaynaklar, tercihin ‘sadakat’ ve ‘temkinli muhakeme’ ile şekillendiğini aktarırken, eski bir üst düzey savunma yetkilisi Goffman’ı ‘Netanyahu’ya son derece bağlı bir isim’ olarak tanımladı ve atamayı ‘şaşırtıcı’ olarak nitelendirdi.

Goffman’ın meslektaşları, onu ‘disiplinli bir subay’ olarak tanımlıyor; ayrıca tarih ve askeri strateji üzerine çokça okuduğu ifade ediliyor.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Mossad Başkanı David Barnea Kudüs'te (DPA)

Askeri istihbaratta görev yapmış üst düzey bir yetkili, Goffman’ın ‘kurnaz ve cesur bir isim’ olduğunu söylemekle birlikte, bir Mossad başkanından beklenen operasyonel istihbarat geçmişine sahip olmadığını ifade etti.

Yetkili, “Sadece Rusça ve İbranice konuşuyor; İngilizce tek kelime bilmiyor. General rütbesini sadece bir yıl taşıdı ve bu büyüklükte bir kurumu hiç yönetmedi” dedi.

Buna karşılık, Netanyahu’ya yakın kaynaklar eleştirileri kesin bir dille reddederek Goffman’ın atanmasını ‘mükemmel bir tercih’ olarak nitelendirdi. Aynı kaynaklar, Goffman’ın Rusça bilgisi ve bölgesel hâkimiyetinin, Moskova’daki hassas görevlerde onu ‘eşsiz kıldığını’ savundu. Ayrıca askeri sekreter olarak Netanyahu’nun en yakın güvenlik danışmanı hâline geldiğini ve Hizbullah’ın üst düzey isimlerine yönelik suikastlar ile bu yıl İran’a karşı yürütülen operasyonlar da dahil olmak üzere önemli gizli faaliyetlerde rol aldığını belirttiler.

Goffman’la yakın çalışan bazı yetkililer ise onu ‘agresif ve alışılmışın dışında düşünen biri’ olarak tanımlıyor. Goffman’ın söz konusu özelliklerinin Mossad için kritik değer taşıdığı düşünülüyor. Bir yetkili, “Başbakan’ın en güvendiği güvenlik yardımcısı oydu; ne Genelkurmay Başkanı ne de Savunma Bakanı, her şeyde Goffman vardı” dedi.

Goffman’ın İngilizce eksikliğini sorun görenler olsa da, destekçileri Mossad’ın ana ilgi sahalarının (İran, Suriye ve Lübnan) İngilizce gerektirmediğini, buna karşın Rusça bilgisinin Moskova’nın İran ve diğer düşman aktörlerle olan ilişkileri nedeniyle önemli bir avantaj sağladığını vurguluyor.

Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in bu hafta Goffman’la görüşerek kendisini tebrik ettiği ve ordu olarak görev değişiminde destek vereceklerini söylediği açıklandı. Mossad’ın görevden ayrılan başkanı David Barnea’nın da Goffman’la konuşup başarı dilediği belirtildi. Netanyahu ise birçok adayla görüştüğünü, Goffman’ı ‘olağanüstü mesleki yetenekleri’ nedeniyle seçtiğini söyledi. Başbakan ayrıca Goffman’ın, 7 Ekim 2023’te Hamas saldırısı sırasında evinden çıkarak çatışmaya katıldığını ve ağır yaralandığını hatırlatarak rolünü övdü.


İran, Hürmüz Boğazı yakınlarında düzenlediği deniz tatbikatında füze fırlattı

İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)
İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)
TT

İran, Hürmüz Boğazı yakınlarında düzenlediği deniz tatbikatında füze fırlattı

İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)
İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)

İran devlet televizyonu, İran'ın deniz tatbikatının ikinci gününde Umman Denizi'ne ve stratejik Hürmüz Boğazı yakınlarına büyük füzeler fırlattığını bildirdi.

AP’nin haberine göre İran anakarasının derinliklerinden füze fırlatan paramiliter "Devrim Muhafızları"nın, dün başlayan tatbikatlarda Umman Denizi ve Hürmüz Boğazı yakınlarında bulunan komşu bölgedeki hedefleri vurduğu belirtildi.

Devrim Muhafızları'nın 5 Aralık 2025'te yayınladığı fotoğrafta, Güney İran kıyılarında askeri tatbikata katılan bir bot (EPA)Devrim Muhafızları'nın 5 Aralık 2025'te yayınladığı fotoğrafta, Güney İran kıyılarında askeri tatbikata katılan bir bot (EPA)

Füzelerin, menzili 2 bin kilometreye kadar ulaşan Qadr-110, Qadr-380 ve Kadir seyir füzeleri olduğunu belirten yetkili, Devrim Muhafızları'nın ayrıca 303 adlı bir balistik füze fırlattığını da belirtti, ancak daha fazla ayrıntı vermedi.

Televizyon görüntülerinde, füzelerin fırlatıldığı ve hedeflerini vurduğu görülüyor.

İran Devrim Muhafızları tarafından 5 Aralık 2025'te paylaşılan bir fotoğrafta, İran'ın güney kıyılarındaki sularda yapılan askeri tatbikat sırasında bir füzenin fırlatıldığı görülüyor.İran Devrim Muhafızları tarafından 5 Aralık 2025'te paylaşılan bir fotoğrafta, İran'ın güney kıyılarındaki sularda yapılan askeri tatbikat sırasında bir füzenin fırlatıldığı görülüyor.

Tatbikat, haziran ayında İsrail ile İran arasında yaşanan ve aralarında askeri liderler ve nükleer bilimcilerin de bulunduğu yaklaşık bin 100 kişinin ölümüne yol açan savaştan bu yana düzenlenen ikinci tatbikat. İran'ın füze saldırıları ise İsrail'de 28 kişinin ölümüne neden oldu.


Trump'ın yeni stratejisi, Amerikan varlığının dünyadaki konumunu belirlemeyi öngörüyor

Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde Avrupa medeniyetinin silinmesi tehlikesine karşı uyarıda bulunulduABD Başkanı Donald Trump, 8 Eylül 2025'te Washington D.C.'deki İncil Müzesi'nde Beyaz Saray Din Özgürlüğü Komisyonu'na hitap ediyor (Reuters)
Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde Avrupa medeniyetinin silinmesi tehlikesine karşı uyarıda bulunulduABD Başkanı Donald Trump, 8 Eylül 2025'te Washington D.C.'deki İncil Müzesi'nde Beyaz Saray Din Özgürlüğü Komisyonu'na hitap ediyor (Reuters)
TT

Trump'ın yeni stratejisi, Amerikan varlığının dünyadaki konumunu belirlemeyi öngörüyor

Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde Avrupa medeniyetinin silinmesi tehlikesine karşı uyarıda bulunulduABD Başkanı Donald Trump, 8 Eylül 2025'te Washington D.C.'deki İncil Müzesi'nde Beyaz Saray Din Özgürlüğü Komisyonu'na hitap ediyor (Reuters)
Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde Avrupa medeniyetinin silinmesi tehlikesine karşı uyarıda bulunulduABD Başkanı Donald Trump, 8 Eylül 2025'te Washington D.C.'deki İncil Müzesi'nde Beyaz Saray Din Özgürlüğü Komisyonu'na hitap ediyor (Reuters)

Trump yönetimi, uzun zamandır beklenen yeni stratejisinde, Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararası rolünün odak noktasını Latin Amerika ve göçle mücadeleye kaydıracağını duyurdu.

Bu sabahı yayınlanan yeni strateji, "küresel askeri duruşumuzu, dünyanın bizim bulunduğumuz bölgesine yönelik acil tehditleri ele alacak şekilde ayarlamayı ve son yıllarda veya on yıllarda ABD ulusal güvenliği açısından göreceli önemi azalan cephelerden uzaklaşmayı" taahhüt ediyor.

Belgeye göre Donald Trump liderliğindeki Amerika Birleşik Devletleri, dünya çapında kitlesel göçü sona erdirmeyi ve sınır kontrolünü "Amerikan güvenliğinin temel taşı" haline getirmeyi hedefliyor. "Ulusal Güvenlik Stratejisi" başlıklı belgede, "Kitlesel göç çağı sona ermelidir. Sınır güvenliği, ulusal güvenliğin en önemli unsurudur" ifadesi yer alıyor. Belgede ayrıca, "Ülkemizi yalnızca kontrolsüz göçten değil, aynı zamanda terörizm, uyuşturucu, casusluk ve insan ticareti gibi ulusötesi tehditlerden de korumalıyız" deniliyor.

Belgede ayrıca Avrupa medeniyetinin "silinme" riski konusunda uyarıda bulunularak, "mevcut eğilimler devam ederse, kıta 20 yıl veya daha kısa bir sürede tanınmaz hale gelecek" denildi. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre 33 sayfalık belgede, Latin Amerika'da "Amerikan üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi" çağrısı yapılıyor.

Trump yönetimi bugün yayınladığı "Ulusal Güvenlik Stratejisi" belgesinde hem Japonya'yı hem de Güney Kore'yi, Çin'e karşı kendini savunma çabalarında Tayvan'a daha fazla destek vermeye çağırdı.

Belgede, "Bu iki ülkeyi, düşmanları caydırmak ve Çin'in doğusundaki Tayvan'ı da içeren doğal bir adalar bariyeri olan ilk ada zincirini korumak için gerekli olan yeteneklere odaklanarak savunma harcamalarını artırmaya teşvik etmeliyiz" ifadesi yer aldı.