ABD ve İran’dan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için eşzamanlı adımlar

AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)
AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)
TT

ABD ve İran’dan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için eşzamanlı adımlar

AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)
AB, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 6 Nisan’da Viyana’daki Grand Hotel’de nükleer anlaşmayı canlandırmak için görüşmelerde bulundular. (AFP)

ABD ve İran arasında 6 Nisan’da Viyana’da gerçekleşen ve Avrupalı diplomatların postacı rolü oynadığı ‘dolaylı mekik’ görüşmelerinin sonunda iki taraf, ilerleyen günlerde iki çalışma grubu oluşturmayı kabul ettiler. Diplomatik kaynaklara göre söz konusu çalışma grupları aracılığıyla, Washington ve Tahran’ın gelecek cuma günü geriye dönüp bir araya gelme şartıyla anlaşmayı yeniden canlandırmak için atmaları gereken eşzamanlı adımlar belirlenecek.
İngiltere, Fransa ve Almanya’dan yetkililer iki ülke heyetleri arasında yürüttükleri mekik diplomasisiyle İran ve ABD arasında arabuluculuk yapıyorlar. Toplantılarda ayrıca 2015’teki anlaşmada imzaları bulunan Rusya ve Çin temsilcileri de yer alıyor. Koronavirüs pandemisi yasakları nedeniyle gazetecilerin yaklaşması engellenen görüşmeler sonunda Avrupa’dan resmi bir açıklama yapılmadı.
Avrupa Birliği (AB) Dış Politika ve Güvenlik İşleri Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell adına parlamento görüşmelerine başkanlık eden İspanyol diplomat Enrique Mora, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada toplantının ‘yapıcı’ olduğunu belirtti. Mora “İran’ın yerine getirmesi gereken nükleer yükümlülüklerin bir listesine karşılık ABD’nin kaldırabileceği yaptırımların bir listesini hazırlamak amacıyla çalışma grupları oluşturulacak” dedi. Diplomat, toplantıları koordine ederken Viyana’daki temaslarını ABD de dahil olmak üzere çeşitli taraflarla yoğunlaştıracağına dikkati çekti.
Reuters’ın aktardığına göre diplomatlar, bazı sorunların gelecek haftaya uzamadan kolayca çözülmesi için 6 Nisan’daki müzakerelerin birkaç gün uzayabileceğini ifade etti. Bir kaynak da her ne kadar ABD ve İranlı yetkililer aceleleri olmadığını söyleseler de haziran ayındaki İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bir anlaşmaya varmanın hedeflendiğini vurguladı.
Avrupalı bir diplomat da AFP’ye yaptığı açıklamada, iki uzman grubunun 15 gün veya 1 ay boyunca görevi devralacağını aktardı. Diplomat, ortak komitenin çarşamba günü öğleden sonra tekrar toplanacağını bildirdi.
Avrupalılar, ilk adımı kimin atacağı sorusunu atlatmak için paralel olarak İran ve ABD heyetlerinin her birine iki liste sunacaklarını açıklamışlardı. İran, Washington ‘eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin uyguladığı yaptırımları’ kaldırmadan, nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerine geri dönmeyi reddetmekte ısrar ediyor. Ancak İranlılar kapalı kapıların ardında, iki tarafı anlaşmaya dönmek için paralel adımlar atmaya zorlayabileceklerine inanan Avrupalıların taleplerini karşılamada daha fazla esneklik göstermiş gibi görünüyor.
Washington, bu öğleden sonra düzenlenen ve yaklaşık bir buçuk saat süren ortak komite toplantısına katılmamış olmasına rağmen İran Özel Temsilcisi Robert Malley başkanlığındaki ABD heyeti, sabah saatlerinde anlaşma taraflarıyla ayrı ayrı toplantılar düzenledi.
İran heyeti, toplantılarını başkentin merkezindeki Grand Hotel Wien’de gerçekleştirirken, ABD heyeti ise görüşmelerin yapıldığı Imperial Otel’de düzenledi. Ortak komite toplantılarına katılan heyetler iki otel arasında mekik dokudu.
İran’ın nükleer baş müzakerecisi bir devlet kanalına yaptığı açıklamada, Tahran’ın büyük güçlerle nükleer anlaşmaya devam etme yollarını görüşmeyi sürdüreceğini söyledi.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçı, “Viyana’daki görüşmeler yapıcı geçti. Bir sonraki görüşmemiz cuma günü yapılacak” dedi. Arakçı, Tahran’ın uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirme faaliyetini durdurması karşılığında, ABD yaptırımları nedeniyle bloke edilen, diğer ülkelerdeki 1 milyar dolarlık mali varlığının serbest bırakılması teklifine ise olumsuz yanıt verdiğini bildirdi.
Rusya’nın Viyana Uluslararası Kuruluşlar Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, toplantının ardından kısa bir süre sonra dışarı çıkarak, görüşmenin ‘başarılı’ olduğunu duyurdu. Oluşturulan komitelerin çalışmalarının ‘hemen’ başladığını söyleyen Ulyanov, daha sonra ise nükleer anlaşmaya dönüşün hemen olmayacağını ve biraz zaman alacağını belirtti. “Ne kadar süreceğini bilmiyorum” ifadesini kullanan Ulyanov, Twitter üzerinden “En önemli şey, hedefe ulaşmak için pratik çalışmanın başlamasıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Zorluklar
Biden yönetimi, nükleer anlaşmayı İran’ın balistik füze programını ve bölgedeki istikrarsızlaştırıcı müdahalesini kapsayacak şekilde genişletmek istediğini belirtmesine rağmen yeni Viyana görüşmelerinde, yalnızca nükleer anlaşmanın önceki haline geri döndürülmesine odaklanıldı.
İran’ın Birleşmiş Milletler’deki (BM) Daimi Temsilcisi ve eski nükleer müzakereci Mecit Takht Ravançi, bir atılım gerçekleştirmenin zorluğuna dikkati çekerken tüm sorumluluğu ABD’ye yükledi. Ravançi, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “ABD, Ortak Kapsamlı Eylem Planı’na (nükleer anlaşma) yeniden katılmaya yönelik vaatlerine henüz uymadı. Bu nedenle bu fırsat boşa harcanmamalıdır” dedi. Yetkili, “ABD, tüm yaptırımları kaldırırsa İran da tüm uygulamalarını durdurur” ifadelerini kullandı.
ABD heyetine bakanlık eden Robert Malley, görüşmeler başladığında ABD merkezli NRB’ye yaptığı açıklamada, Washington’ın İran’ın balistik füze programı ve bölgedeki faaliyetleriyle ilgili endişeleri olduğunu söyledi. Malley açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Biden yönetimi, bu konulara değinmek istiyor. Ancak en azından meseleyi bir kenara bırakabildiğimizde ve artık İran’ın her gün ne açıklayacağı konusunda endişelenmediğimizde bunlara değinmek daha iyi olur.”
Malley, bazılarının haziran ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce İran ile bir anlaşmaya varma gereği hususunda bir zaman çizelgesi belirlediği iddialarını ise yalanladı. Yetkili ayrıca, Washington’ın bir zaman çizelgesiyle çalışmayacağını, bir sonraki başkan muhafazakâr olsa bile İran’da ‘iktidardakilerle’ görüşmelere devam edeceğini söyledi.

Beyaz Saray görüşmeleri savundu, Cumhuriyetçileri eleştirdi
Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, dolaylı görüşmeler çerçevesinde diplomatik yolu savunarak müzakerelerden çıkabilecek sonuçlara da kapıyı aralık bıraktı. Psaki, “Halen Avrupalı ​​müttefiklerin yürüttüğü görüşmelerin ilk gününü yaşıyoruz. Zorlukların ve tartışmaların uzun sürmesini bekliyoruz” dedi.
Psaki, geçen salı akşamı düzenlediği basın toplantısında şunları syledi:
“2015 yılı nükleer anlaşma istişarelerine katılan Malley’in başkanlık ettiği üst düzey bir ABD heyetinin katılımı, ‘ABD’nin diplomasinin en iyi yol olduğuna ve bizim ciddi olduğumuza olan inancını’ açıklığa kavuşturmayı amaçlıyor. Görüşmelerin büyük bir kısmı iki tarafın ihtiyaçlarına odaklanıyor. Şu an herhangi bir adım beklemiyoruz ve görüşmelerin devam etmesine izin vermek istiyoruz.”
Jen Psaki açıklamasında İran’a uygulanan yaptırımların İran’ı Obama yönetimi sırasında müzakere masasına gelmeye zorladığını belirtti. Trump yönetiminin uyguladığı yaptırımları da eleştirdi. Sözcü, “Trump yönetiminin İran’la nükleer anlaşmadan çekilmesi, bize İran’ın nükleer yeteneklerini takip etme (izleme), gözlemcilere sahalara erişime ve bir nükleer silaha ulaşmaya ne kadar yakın olduklarını anlama konusunda daha az yetkinlik bıraktı. Bu, ABD’nin çıkarına değil” dedi.
Cumhuriyetçiler ise ABD yönetimini, Viyana’da müzakereler başlarken İran’a taviz vermemesi konusunda uyardı. Cumhuriyetçi Senatör Tom Cotton, İran heyetinin ‘petrol adamlarından ve bankacılardan’ oluştuğunu söyledi. Cotton, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Malley başkanlığındaki Biden ekibinden yaptırımlar hususunda tavizler bekledikleri için Viyana’ya geldiklerini kaydetti.



ABD yapımı ATACMS füzeleri Rusya-Ukrayna savaşında ne kadar etkin?

Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
TT

ABD yapımı ATACMS füzeleri Rusya-Ukrayna savaşında ne kadar etkin?

Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)
Rusya'nın Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) sistemi RS-24 Yars’ın Plesetsk Kozmodromu’ndan fırlatılması, 25 Ekim 2023 (AFP)

Muhammed Rimal

Ukraynalı yetkililer, Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat 2022 tarihinden beri bu çatışmada kendi lehlerine bir gelişme kaydedebilmek için NATO üyesi müttefiklerine ve ABD'ye kendilerine balistik füze sağlamaları için baskı yapıyorlar.

ABD ancak savaşın üzerinden yaklaşık 18 ay geçtikten sonra Ukraynalı yetkililerin bu talebine karşılık verdi ve geçtiğimiz yıl eylül ayında Ukrayna ordusuna ABD yapımı Ordu Taktik Füze Sistemi (Army Tactical Missile System/ATACMS) füzeleri tedarik etti.

Füzeler teslim edildikten bir ay sonra Ukrayna'da test edildi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ATACMS füzelerinin Rusya topraklarındaki hedefleri isabetli bir şekilde vurmada etkili olduklarını kanıtladıklarını’ söyledi.

ATACMS füzelerinin Ukrayna'nın elinde olmasına rağmen, ABD'nin bu sistemin kullanımı için izin verdiği menzil, Rusya topraklarının derinliklerinde bulunan hedeflere kadar değil, Ukrayna topraklarında konuşlu Rus güçlerinin mevzilerine kadardı. Bu durum, mevcut savaşta ellerinin kollarının bağlandığını düşünen Ukraynalılar tarafından tepkiyle karşılandı. Ta ki ABD yönetimi, kısa bir süre önce ATACMS füzelerinin kullanım menzilinin genişletilmesine izin verene kadar.

ABD Ordusu ATACMS füzelerine ait bir dosya fotoğrafı (AFP)ABD Ordusu ATACMS füzelerine ait bir dosya fotoğrafı (AFP)

Bu iznin, Ukrayna'nın ATACMS füzeleri almasından bir yıl sonra, Joe Biden'ın görev süresinin bitmesine iki ay kala verilmesi zamanlaması bakımından dikkati çekiyor. ABD desteğinin düzeyi ve niteliği açısından önemli bir gelişme olarak görüldü. Ukrayna, ABD yönetiminden aldığı izni 19 Kasım'da Rusya topraklarına 6 füze fırlatarak hızlı bir şekilde pratiğe döktü.  Bunlardan beşi Rusya’nın hava savunma sistemi tarafından püskürtülürken, altıncısı Rusya'nın Bryansk bölgesine düştü. Peki, ATACMS füzelerinin özellikleri ne ve neden şimdi kullanılmasına izin verildi?

Füzelerin özellikleri ve etkinlikleri

ATACMS füzeleri, başlıklarında bulunan misket bombalarının miktarına ve ulaştıkları menzile göre farklılık gösteren ve bu isimle bilinen karadan karaya taktik füzeler ailesine ait bir silah. Amerikan Lockheed Martin şirketinin fabrikalarında 1983 yılında üretildi. ABD ordusunun envanterinde iki tip ATACMS füzesi bulunuyor. Bunlardan birincisi Irak Savaşı'nda kullanılan ve 300 bomba mermisi taşıyan ve 70 ile 300 kilometre arasında menzile sahip olan M39A1 (Block IA). İkincisi ise ilk kez 2004 yılında kullanılan M57 modeli.

Mevcut ABD yönetimi, görev süresinin sona ermesine yaklaşık iki ay kala Ukrayna'ya ATACMS füzeleriyle Rusya topraklarının derinliklerine saldırma izni verdi.

Ukrayna'da kullanılmasına izin verilen ATACMS füzeleri, 3,98 metre uzunluğunda ve 61 santimetre çapında. Ağırlığı 160 ile 560 kilogram arasında değişen, patlayıcılığı ve tahrip gücü yüksek bir WDU18 savaş başlığı taşıyor. Her biri 0,06 cm çapında ve 0,59 kg ağırlığında küre şeklinde yaklaşık 300 adet M74 bombacığından oluşuyor. Üretim maliyeti yaklaşık bir buçuk milyon ABD dolarını buluyor. ATACMS füzeleri, M270 MLRS fırlatıcısından, yani mobil platformlardan fırlatılır ve yüksek hassasiyetli navigasyon ve GPS teknolojisine dayanan otonom bir güdüm sistemi tarafından yönlendirilerek hassas vuruşlar yapmalarını sağlar.

Füze, 3 Mach üzerindeki (1 Mach saat başına bin 225 kilometredir) yüksek hızlara ulaşabilir ve nihai menzili olan 300 kilometreye 5 dakika içinde ulaşır. Yüksek hızı nedeniyle, kara savunma sistemleri tarafından yakalanması oldukça güçtür. Bu hız aynı zamanda kara kuvvetlerinin hareketliliğini de engeller ve sınırlar.

ATACMS füzeleri ilk kez 1990'lı yılların başlarında İkinci Körfez Savaşı'nda kullanıldı. Bu savaşta M270 füze rampasından 32 adet ATACMS füzesi fırlatıldı. Daha sonra 2003 yılında Irak’ın işgali sırasında 450'den fazla, 2015 yılından bu yana dünya genelinde 560'ın üzerinde ATACMS füzesi ateşlendi. Halihazırda başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Türkiye, Yunanistan, Güney Kore ve Romanya olmak üzere birçok ülkenin ordularının envanterinde yer alıyor. Ancak 1990'lardan bu yana sadece ABD ve Güney Kore, ATACMS füzelerini savaşta, eğitimde ve tatbikatlarda kullanıyor.

Saldırı amaçlı olarak menzil içindeki hedeflerine ulaşıp onları isabetli bir şekilde vurabilen ATACMS füzeleri, bu derinliğe ulaşarak Ukrayna'nın saldırı kabiliyetini arttırıyor. ATACMS füzeleri kamu binaları ve hava üsleri gibi Rusya’nın hayati öneme sahip tesislerini, cepheden uzaktaki ikmal hatlarını, bu füzelerin menzili içindeki altyapı, ulaşım ve iletişim ağlarını hedef alabilir ve bazı haberlere göre Kuzey Kore’den askerlerin konuşlandırıldığı Kursk bölgesine ulaşabilir. Rusya’nın savunma sistemini delemeyecek olsa da en azından Ukrayna içinde konuşlu Rus askerlerine destek sağlayan lojistik merkezlerinde işleri sekteye uğratacak olan ATACMS füzeleri, ayrıca ilerleyen güçlere de ateş desteği sağlayabilir.

ABD kararının nedenleri

Mevcut ABD yönetimi, görev süresinin sona ermesine yaklaşık iki ay kala Ukrayna'ya ATACMS füzeleriyle Rusya topraklarının derinliklerine saldırma izni verdi. Peki ama ATACMS füzelerinin neden şimdi kullanılmasına izin verildi?

Mevcut ABD yönetimi kararının Rusya-Ukrayna savaşının seyrinde niteliksel bir değişikliğe yol açacağını ve kendisini bu savaşın içinde doğrudan ve aktif bir taraf haline getireceğini, savaşın niteliğindeki herhangi bir değişikliğin uluslararası dengede ya da en azından bölgede bir değişikliğe yol açacağını düşünmüyor. Aksine ATACMS füzelerinin gönderilmesinin savaşın gidişatı üzerinde önemli bir etkisi olmayacağını ve bu füzelerin bölgedeki oyunun kurallarını değiştirebilecek sihirli bir değnek olmadığını, ancak en azından Ukrayna'ya destek sağlayacağını düşünüyor. Bu desteği de Rus ordusunun arka üslerini bu füzelerin menziline dahil ederek veriyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukraynalıların ATACMS füzelerini kendi başlarına kullanamayacaklarını, ABD'li danışmanların uzmanlığına ve yardımına ihtiyaç duyduklarını, bunun da Ukrayna topraklarında ABD askerinin konuşlandırılmasını gerektirdiğini, bu durumun tıpkı NATO birliklerinin Ukrayna'da konuşlanması gibi Rusya için bir tehdit oluşturduğunu söyledi.

Emekli ABD Hava Kuvvetleri Albayı Cedric Leighton’a göre ABD bu kararı, Kuzey Kore askerlerinin Rusya ordusuyla birlikte savaşmak üzere bölgeye geldiğine ilişkin bilgilere misilleme olarak aldı.

Peki, siyaset sahnesinde Biden yönetimi Cumhuriyetçileri Rusya, NATO, Çin ve Kuzey Kore'nin dahil olduğu küresel bir krizin ortasına nükleer silahlar olmadan sokmak için topu Cumhuriyetçilerin sahasına mı atmaya çalışıyor?

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, 19 Kasım 2024 (AFP)Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, 19 Kasım 2024 (AFP)

Biden yönetimi tarafından alınan bu karar, sadece Washington'ın Ukraynalılara daha önce verdiği taahhütlerin yerine getirilmesi mi, yoksa ABD iç siyasetinde Biden döneminde uluslararası çatışmaların Trump dönemindekinden daha az olduğunu iddia etmek amacıyla kullanılacak küresel gerilimlere doğru bir ittirme hamlesi mi?

Rusya'nın Güney Lübnan'da durumu izleme misyonuna katılması henüz kararlaştırılmamış ve büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek olsa da jeopolitik düzeyde Rusya üzerindeki baskının hafifletilmesi yönünde bir eğilim olduğu kesin

Trump'ın seçim kampanyası hem ABD içinde hem de dışında ekonomik boyuta öncelik vermek üzerine kuruluydu. Bu da ABD'nin küresel piyasalardaki en büyük rakibi olan Çin'e doğru yönelmek istediği, bunun için de Ortadoğu ve Rusya'daki savaş sahalarının sakinleştirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Trump'ın seçim kampanyası, Demokrat Partili yönetimin neden olduğu ve ABD Hazinesinin çatışma bölgelerindeki müttefiklerine sağladığı mali destek ya da ABD ekonomisinin çeşitli yerlerdeki savaşların gerekliliklerini karşılamak için silah üretimine yaptığı harcamalar nedeniyle daha da kötüleşen ekonomik sorunlar, göç, işsizlik, Amerikan vatandaşlarının yararlandığı sosyal hizmetler ve diğer konulara öncelik vermeye yönelikti.

Biden yönetimi, Cumhuriyetçiler arasında Rusya üzerindeki baskıyı hafifletme ve Ukrayna meselesinin arka planında onunla olan çatışmayı azaltma eğilimi olduğunun farkına vardı. Lübnan'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararının uygulanması için uluslararası izleme organına katılması önerilen ülke olarak Rusya'nın adı öne sürüldü. Bu durum, kararın Suriye üzerinden Hizbullah'a silah geçişinin engellenmesiyle ilgili kısmının uygulanmasının Rusya tarafından garanti edilmesi karşılığında, Rusya'nın bölgedeki rolünün kısmen de olsa yeniden canlandırılması olarak yorumlandı. Bu da Rusya'ya Suriye toprakları içerisinde, en azından Lübnan'a komşu bölgelerde daha geniş bir kontrol alanı vermek anlamına geliyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize  göre bu bölge, ABD ve NATO tarafından çeşitli yaptırımlar uygulanan Rusya'nın ihtiyaç duyduğu ekonomik boyutlara sahip. Rusya'ya bu rolün verilmesi kaçınılmaz olarak İran ve Türkiye'nin Suriye'deki varlığı pahasına olacak bir hamle. ABD böylece İran'ın Suriye'deki varlığını ve nüfuzunu büyük ölçüde azaltmış olacak, bu da Lübnan'daki bu etkinin boyutuna ve Lübnan'a silah girişine yansıyacak.

Rusya'nın Güney Lübnan'da durumu izleme misyonuna katılması henüz kararlaştırılmamış ve büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek olsa da jeopolitik düzeyde gerek Ukrayna ile arasındaki gerginliği yatıştırarak gerekse kendisine yönelik mali cezai tedbirleri hafifleterek ve Suriye'de daha fazla nüfuz alanı tanıyarak olsun, Rusya üzerindeki baskının hafifletilmesi yönünde bir eğilim olduğu kesin.

Tüm bu senaryolar, yeni ABD yönetiminin bölgedeki sıcak meselelere ilişkin yönelimlerinin ve yeni dönemde dünyanın geleceğine ilişkin görüşünün sonucunu beklemeye devam ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.