İsrail yılbaşından bu yana Suriye’de 29 hedefi vurdu, İran destekli 50 milis öldürdü

İşgal altındaki Golan Tepeleri’nde İsrail’e ait askeri araçlar görülüyor (17 Mart – AFP)
İşgal altındaki Golan Tepeleri’nde İsrail’e ait askeri araçlar görülüyor (17 Mart – AFP)
TT

İsrail yılbaşından bu yana Suriye’de 29 hedefi vurdu, İran destekli 50 milis öldürdü

İşgal altındaki Golan Tepeleri’nde İsrail’e ait askeri araçlar görülüyor (17 Mart – AFP)
İşgal altındaki Golan Tepeleri’nde İsrail’e ait askeri araçlar görülüyor (17 Mart – AFP)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) dün yayınladığı raporda, İsrail’in yılbaşından bu yana Suriye’de 29 hedefi vurduğunu ve İran yanlısı 50 milisinde aralarında yer aldığı 72 unsuru öldürdüğünü ve son 100 gün içerisinde başkent Şam’a 5 hava saldırısı düzenlediğini aktardı.
Gözlemevi’nin raporuna göre, İsrail 2021’nin başından bu yana Suriye topraklarını hem hava ve hem füze saldırılarıyla 8 kez hedef aldı. Bu saldırılar sonucu aralarında bina, silah deposu ve askeri araç yerlerinin bulunduğu yaklaşık 29 hedef imha edildi ve rejim güçleri, Lübnan Hizbullahı, İranlı güçler ile desteklediği milislerden 72 unsurun aralarında bulunduğu 76 unsur öldürüldü.
Raporda, öldürülen milislerden 21’inin Suriye uyruklu olup rejim güçleri, desteklediği gruplar ve İran yanlısı gruplara, 22’sinin Iraklı milislere, 14’ünün Afgan Fatimiyyun Tugayı milislerine, 5’inin Pakistanlı Zeynebiyyun milislerine ve Suriyeli olmayan 10’unun İran yanlısı milislere bağlı olduğu belirtiliyor. İsrail’in Suriye’de gerçekleştirdiği 5 hava saldırısında Şam ve kırsalı, Deyrizor, Hama, Kuneytra ve Suveyda kentlerini hedef aldığını kaydeden Gözlemevi, düzenlenen hava saldırısı sayısı ile hedef alınan kent sayısı arasında fark olduğunu, bunun ise İsrail’in tek seferde birden çok şehri hedef almasından kaynaklandığına dikkati çekti.
Rapora göre, İsrail 2021’de de hava saldırılarına devam etti. İsrail bu kapsamda 6 Ocak’ta düzenlediği ilk saldırısında Suveyda’nın batı kırsalındaki Ed-Devr beldesinin batısında yer alan Radar Taburu, Dera kentinin idari sınırında Suveyda’nın kuzeybatısında bulunan Necran Taburu, El-Kesva bölgesindeki 1. Tümen’i ve Şam-Dera yolu üzerindeki diğer mevzileri hedef aldı. Adı geçen bölgelerde rejim ve desteklediği grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı ve İran destekli milis gruplar bulunuyor. Söz konusu saldırılarda Kesva bölgesinde 2 milis, Suveyda’daki Radar Taburu’na bağlı 1 unsur öldürülürken, bu iki bölgede 11’den fazla milis yaralandı ve durumları kritik. Saldırılarda ayrıca Suveyda’nın batısındaki radar sistemleri ve başkentin güneyindeki silah depoları imha edildi.
Gözlemevi’ne göre İsrail’in 16 Ocak’ta düzenlediği ikinci saldırı, verdiği zararlar açısından kesinlikle en büyük saldırı olarak kabul ediliyor. Lübnan Hizbullah’ı, rejim güçleri, İranlı güçler ile Fatimiyyun Tugayı başta olmak üzere İran’ın desteklediği grupların Deyrizor çevresindeki karargah ve depoları ile Elbu Kemal ve El-Meyadin çöllerindeki silah depolarının vurulduğu bilgisine yer verilen raporda, olayda en az 57 kişinin öldüğü ifade edildi.
Gözlemevi’nin aktardığına göre, İsrail’in Deyrizor ve çevresinde Ayyaş bölgesindeki depolara, Es-Saika Karargahı’na, 137. Tugay’a, Deyrizor kentine uzanan dağa ve askeri güvenlik binalarına düzenlediği 10 hava saldırısında rejim güçlerinden 10, Askeri Güvenlik’ten 4, İran destekli milislerden 12 olmak üzere 26 kişi öldü. İsrail’in Elbu Kemal Çölü’ndeki El-Hizam bölgesi, El-Cemiyyat Mahallesi ve diğer bölgelerde yer alan askeri mevzi, mühimmat ve silah depolarına düzenlediği 6 hava saldırısında tamamı Irak uyruklu İran destekli 16 milis öldü. İsrail’in, Deyrizor’un doğusundaki El Meyadin Çölü’nde bulunan El-Mezari bölgesine yönelik 2 hava saldırısında Fatimiyyun Tugayı mensubu Afgan uyruklu 11 milisin aralarında yer aldığı 15 İran destekli milis öldü.
İsrail üçüncü saldırısını 22 Ocak’ta gerçekleştirdi. Bu kapsamda İsrail uçakları Hama kenti ve Suriye’nin orta kesiminde ona yakın bölgelerde rejimin askeri birimleri içerisinde yer alan Hizbullah ve İran destekli milislerin kullandığı 5 mevziyi vurdu. İsrail, Şubat’ın başlarında düzenlediği dördüncü saldırısında Lübnan Hizbullahı ve Golan'ı Özgürleştirmek İçin Halk Direnişi isimli gruba mensup milislerin bulunduğu arazileri bombaladı.
Gözlemevi’ne göre İsrail, 15 Şubat’ta İranlılara ait silah ve füze depolarının bulunduğu, “eski Beyrut yolu” olarak tanınan Şam-Beyrut yolunu çevreleyen dağlarda yer alan 4. Tümen karargahını vurdu. İsrail 28 Şubat’ta düzenlediği altıncı saldırında başkent Şam’ın güneyinde Lübnan Hizbullahı ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’na ait mevzileri hedef aldı.
İsrail, Mart ayında Suriye’deki bölgeleri iki kez vurdu. İkinci saldırı 16 Mart’ta gerçekleşti. Nitekim İsrail, Uluslararası Şam Havalimanı’na birkaç kilometre uzaklıkta bulunan ve İranlı milislerle iki silah deposunun yer aldığı rejim güçlerine ait mevzileri vurdu.
İsrail, bir aylık aradan sonra 8 Nisan’da yeni hava saldırısı düzenledi. Gözlemevi’ne göre İsrail füzeleri Dimas bölgesi yakınlarındaki bir askeri mevzi içerisinde yer alan ve Lübnan Hizbullahı tarafından kullanıldığı tahmin edilen bir silah ve mühimmat deposunu imha etti. Bombardımanda şu ana kadar Lübnanlı mı oldukları yoksa İran destekli milislere katılan yabancı uyruklulardan mı olduğu bilinmeyen 3 kişi öldü.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.