Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın bilgi paylaşımı teklifini reddetti

Hartum yasal bir anlaşmada ısrar ederken, Kahire Etiyopya’nın teklifini kabul etmenin ikinci dolum işleminin onaylanması sayılacağını belirtti.

Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)
Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)
TT

Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın bilgi paylaşımı teklifini reddetti

Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)
Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)

Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleştirmeyi planladığı Nahda (Rönesans/Hedasi) Barajı'nın ikinci dolum işlemine ilişkin ayrıntıları kendilerine bildirme ve işletme süreciyle ilgili teknik bilgi paylaşımı teklifini reddetti.
Hartum, Etiyopya'nın niyetini sorgulayarak bağlayıcı bir yasal anlaşma imzalama ihtiyacında ısrar ederken, Mısır Sulama Bakanlığı yaptığı açıklamada, Etiyopya’nın teklifinin yanlışlıklar içerdiğini ve müzakere sürecini yansıtmadığını belirterek, teklifi kabul etmenin Mısır’ın ikinci dolum işlemini onayladığı anlamına geleceğini vurguladı.
Sudan Dışişleri Bakanı Meryem el-Mehdi, sosyal medyada gazetecilere dağıtılan bir bültende, Etiyopya'nın saatler önce Temmuz ve Ağustos aylarında barajın ikinci dolum işleminin detaylarını Sudan'a bildirme isteğini ilettiğini bildirdi. Aynı zamanda, Nahda Barajı'nın kapılarını test etmek için dünden itibaren yaklaşık 1,6 milyar metreküp su boşaltma işlemine başladığını aktardı. Sudanlı Bakan, hükümetinin bağlayıcı bir yasal anlaşma olmaksızın bilgi paylaşım teklifini reddettiğini açıkladı ve Etiyopya’nın adımını kınayarak, "Bağlayıcı bir yasal anlaşma olmaksızın herhangi bir bilgi paylaşımı Etiyopya'dan bir hibe veya sadaka gibi. Bunu her an durdurabilir veya karar verdiği gibi devam edebilir. Bu, tarımsal projelerimiz ve stratejik planlarımız için çok tehlikeli" dedi.
Bakan Mehdi açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
"Evet, Nahda Barajı'nın Sudan'a büyük bir faydası var ki bu durum belgelenmiş ve bilinen bir şey. Ancak rezervuarlarımızın zarar görmemesi ve barajdan istenen faydayı alabilmemiz için Etiyopya'nın ilk önce doldurma ve Nahda Barajı'nın maaşlarının işletilmesi hakkında bizimle bilgi alışverişinde bulunması gerekecek."
Temmuz 2020'de Etiyopya'nın ilk doldurmayı gizlice gerçekleştirmesini kınayan Mehdi, “Maalesef Etiyopya geçen yıl Temmuz 2020'de ilk dolumla ilgili bilgileri bizden gizledi. Şimdi ise bizi, dolum ve işletilmesi konusunda bizimle bir anlaşmaya varmadan hacim olarak üç kat daha fazla bir ikinci doldurma işlemi ile tehdit ediyor” diye konuştu.
Sürpriz Etiyopya teklifinin Addis Ababa hükümeti üzerindeki Sudan’ın ve bölgesel ve uluslararası baskının azaltılması girişimi olduğunu belirten Bakan Mehdi, Etiyopya'nın teklife bağlılığına ilişkin şüphelerini dile getirerek, “Ne kadar güvenilir oldukları şu anda Faşaka bölgesindeki topraklara sahip olduklarını iddia etmelerinden anlaşılıyor” dedi.
Sudanlı Bakan, Sudan'ın su tesislerinin herhangi bir ani Etiyopya eyleminden etkilenmesini önlemek için teknik önlemler almasını sağlayacak Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesine ilişkin bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılması gerektiği konusunda Sudan ve Mısır'ın tutumunu yineleyerek, "Önemli olan tek taraflı değil, hep birlikte barajın doldurulması ve işletilmesine ilişkin bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmak” dedi.
Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı Sözcüsü ise Mısır'ın, Nahda Barajı'nın doldurulmasının ikinci aşamasının uygulanmasına yönelik prosedürler hakkında veri alışverişi yapacak bir mekanizmanın oluşturulması çağrısında bulunan Etiyopya’nın teklifini reddettiğini aktardı. Açıklamada, söz konusu teklifin Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati'nin Etiyopyalı mevkidaşından aldığı bir mektupla iletildiği ve geçmiş yıllardaki müzakerelerin gerçeğini yansıtmayan birçok yanlışlığı ve iddiayı içerdiği vurgulandı. Sözcü, Etiyopya’nın teklifinin Nahda Barajı konusunda düzenlenen Afrika zirvelerinin kararlarıyla çeliştiğini belirterek, Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi konusunda bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca açıklamasında, "Etiyopya'nın teklifi, barajın doldurulması ve işletilmesi konusunda bir anlaşmaya henüz varılmadan, bu yaz doldurmanın ikinci aşaması için Mısır'dan onay almaya yönelik bir girişimden ibarettir” dedi.
Sözcü, Mısır'ın Etiyopya tarafından alınan herhangi bir tek taraflı önlemi reddettiğini ve Etiyopya'nın Sudan ve Mısır’a yönelik oldu bitti stratejisi ile emrivaki yapma çabalarına siyasi ve teknik kılıf sağlayan formül ve anlaşmaları kabul etmeyeceğini vurguladı. Son olarak Sözcü, Mısır'ın 2015 yılında imzalanan İlkeler Beyannamesi Anlaşması hükümlerinin uygulanması çerçevesinde Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi konusunda yasal bir anlaşmaya varma konusundaki tutumuna bağlı kaldığını belirtti. Mısır'ın on yıllık müzakereler boyunca sürece katılmaya devam ettiğini ve baraj üzerinde üç ülkenin çıkarlarını ve haklarını göz önünde bulunduracak bir anlaşmaya varmak için büyük bir esneklik gösterdiğini vurgulayan Sözcü, “Şimdi Etiyopya'nın tutumundan vazgeçmesi ve istenen anlaşmaya varmak için gerekli siyasi iradeyi göstermesi gerekiyor” dedi.

Etiyopya’dan çağrı
Etiyopya Su, Sulama ve Enerji Bakanı Sileshi Bekele ise dün Mısır ve Sudan’a, Etiyopya'da yağışlı mevsimde barajın ikinci aşama su dolum işlemine başlamadan önce veri paylaşımı amacıyla barajı işletecek şirketler konusunda öneride bulunmaları çağrısında bulunmuştu.
Bakan Bekele, Facebook hesabından yaptığı açıklamada bu adımın, Afrika Birliği (AfB) himayesinde Nahda Barajı müzakereleri sonuçlanıncaya kadar üç taraf arasında bilgi alışverişi ve güven artırıcı önlemler için uygun düzenlemelerin yapılmasını hızlandıracağını belirtti. Mısır ve Sudan’a iletilen iki mektupta Etiyopya hükümeti, koordinatörlerin ilk toplantısına Addis Ababa'da veya video-konferans yoluyla ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Bakanı Bekele, yaklaşan yağmur mevsimi ile birlikte Nahda Barajı'nın inşasının tamamlanmasında ilerleme kaydedildiğini belirterek, üç ülkenin önemli ve etkili iletişimler gerçekleştirme konusunda Etiyopya ile çalışması gerektiğini vurguladı.
Bakanlığa göre iki mektupta, 2015 yılında üç ülke arasında imzalanan İlkeler Beyannamesine uygun olarak Nahda Barajı'nın doldurulmasının ilk aşamasına ilişkin kurallar ve yönergeler konusunda derhal bir anlaşma imzalanmasının önemi vurgulandı. Ayrıca bu adımın, taraflar arasında güven oluşturmak için iyi bir fırsat oluşturacağı belirtildi.
Kongo’nun başkenti Kinşasa’da geçen hafta üç ülke arasında gerçekleşen görüşmeler başarısız oldu. Sudan ve Mısır, turun başarısızlığını "Etiyopya uzlaşmazlığı" olarak adlandırdıkları duruma bağlayarak, Etiyopya’nın iki ülkenin uluslararası arabulucuları dahil etme önerisini reddettiğine ve barajı  bağlayıcı bir anlaşma imzalanmadan ikinci kez doldurma konusundaki ısrarına dikkat çektiler. Mısır Sulama Bakanı dün, Etiyopya uzlaşmazlığının müzakerelerin başarısız olmasının nedeni olduğunu belirterek, "Mısır ve Sudan, ülkelerin isteklerini karşılayacak ve tüm taraflar için adil ve yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya ulaşmak için büyük bir esneklik gösterdi” dedi. 
Mısır Dışişleri Bakanlığı'nda Afrika İşleri'nden Sorumlu eski Bakan Yardımcısı Büyükelçi Mona Ömer, Etiyopya'nın Mısır ve Sudan'a yaptığı teklife ilişkin yaptığı açıklamada, teklifin daha ​​fazla ilerlemek için zaman kazanma ve önceki çabaları hiçe saydığını gösteren bir girişim olduğunu ifade etti. Şarku’l Avsat’a  konuşan Ömer şunları kaydetti:
“Son 10 yıl içinde uzman komiteler oluşturuldu ve ayrıca, başlangıçta Addis Ababa'nın onayına rağmen, bu uluslararası raporları tanımayan Etiyopya'nın onayıyla ilgili uluslararası ofisler tarafından oluşturulan raporlar var” dedi. Ömer ayrıca, "Etiyopya bu konuda herhangi bir veri sağlamadan bu göstermelik uygulamalarla dünyaya baraj krizinde işbirliği yaptığını göstermek istiyor. Mısır daha önce veriler istedi ancak Addis Ababa bunu reddetti. Etiyopya tarafından istenen anlaşma, Mart 2015'te imzalanan İlkeler Beyannamesi hükümlerine uyulması ile olacak. Addis Ababa bu anlaşma ile suyun yönetiminde Mısır ve Sudan ile işbirliği yapmayı ve iki aşağı havza ülkesine zarar vermemeyi kabul etti” dedi.
Kinşasa görüşmelerinde Etiyopya’nın itirazıyla karşı karşıya kalan öneriler arasında, üç ülke arasında arabuluculuk yapmak için Afrika Birliği'ne başkanlık eden Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin önderliğinde ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletleri (BM) içeren uluslararası dörtlü komite oluşturulması teklifi yer aldı. Addis Ababa ayrıca müzakere sürecini geliştirmeyi ve önerilen devletlerin ve tarafların müzakerelere gözlemci olarak katılmalarını sağlamayı reddetti.
Mısır Bakanlar Kurulu’na göre Mısır Sulama Bakanı dün, Mısır'da su sektörünün karşılaştığı zorlukların büyüklüğüne, özellikle nüfus artışı, iklim değişiklikleri ve Etiyopya tarafının barajın doldurulması ve işletilmesi konusunda üstlendiği tek taraflı önlemlere dikkati çekti. Bakanlar Kurulu yaptığı açıklamada, “Sulama Bakanlığı su sorunlarıyla başa çıkmak ve su sisteminin maruz kaldığı herhangi bir acil durumla mücadele etmek için hazırlıklı olmayı artırmayı amaçlayan birçok büyük ulusal projenin uygulanması yoluyla bu tür zorluklarla başa çıkmak için büyük çaba sarf ediyor” dedi.
Mısır Temsilciler Meclisi'nin (Parlamento) İnsan Hakları Komitesi uluslararası topluma çağrıda bulunarak, Mısır'ın meşru su haklarına ilişkin insani hakkı konusunda net bir pozisyona sahip olmasını ve diğer taraflarca alınan yasadışı önlemlerle bölgesel barış ve güvenliği tehdit edecek durumlara müsamaha göstermemesini talep etti. Komite tarafından önceki akşam yapılan açıklamada, “Adil ve yapıcı müzakereler baraj krizini çözmek için en iyi yol olacak. Mısır ve Sudan barajın işletilmesine ilişkin adil bir çözüm bulmayı teklif etmesine rağmen Etiyopya hükümetinin tutumu müzakere sürecinde durumun tırmanmasının nedeni oluyor” ifadeleri yer aldı.

 


Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
TT

Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)

Avrupa Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze Şeridi’nde uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planlarının, hayat kurtaran yardımların bölgeye ulaşmasını engelleyeceğini belirtti.

Lahbib, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, Avrupa Birliği’nin (AB) tutumunun net olduğunu vurgulayarak, “Sivil toplum kuruluşlarının mevcut haliyle kayıt altına alınması yasasının uygulanması mümkün değil” dedi.

Lahbib, insani yardımların önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini vurguladı ve “Uluslararası insancıl hukuk, herhangi bir belirsizliğe yer bırakmıyor; yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmalı” ifadesini kullandı.

İsrail medyası, hükümetin dün yaptığı açıklamaya dayanarak, Sınır Tanımayan Doktorlar, ActionAid ve Oxfam gibi onlarca insani yardım örgütünün lisanslarının iptal edileceğini ve bunların ‘terörle bağlantılı’ olduğu gerekçesiyle kapatılabileceğini duyurmuştu.

Bazı uluslararası yardım kuruluşları, kayıtlarının iptal edilmesi riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Eğer 31 Aralık’a kadar İsrail makamlarının belirlediği yeni kriterlere uyum sağlamazlarsa, 60 gün içinde faaliyetlerini durdurmak veya Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki çalışmalarına kısıtlama getirmek zorunda kalabilirler.


Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
TT

Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)

Şarku’l Avsat Suriye devlet televizyonu El-İhbariyye'den aktardığı habere göre bugün (Çarşamba) Süveyda kentinde meydana gelen el bombası patlamasında bir kişi hayatını kaybetti, iki kişi yaralandı.


Suriye liderleri Alevi kesimin sadakatini kazanmak için tartışmalı adımlar atıyor

Geçtiğimiz eylül ayında Lazkiye vilayetinin Kardaha bölgesinde, ‘Özgür Suriye’ sloganının yazılı olduğu bir duvarın önünden geçen genç bir adam (Reuters)
Geçtiğimiz eylül ayında Lazkiye vilayetinin Kardaha bölgesinde, ‘Özgür Suriye’ sloganının yazılı olduğu bir duvarın önünden geçen genç bir adam (Reuters)
TT

Suriye liderleri Alevi kesimin sadakatini kazanmak için tartışmalı adımlar atıyor

Geçtiğimiz eylül ayında Lazkiye vilayetinin Kardaha bölgesinde, ‘Özgür Suriye’ sloganının yazılı olduğu bir duvarın önünden geçen genç bir adam (Reuters)
Geçtiğimiz eylül ayında Lazkiye vilayetinin Kardaha bölgesinde, ‘Özgür Suriye’ sloganının yazılı olduğu bir duvarın önünden geçen genç bir adam (Reuters)

Hayrullah Dib, saklandığı yerden çıkabilmek için bir af güvencesi istiyordu. Alevi kökenli Dib, mart ayında Suriyeli Alevi silahlı grupların yeni Suriye hükümetine karşı ayaklanma başlatmasının ardından haftalarca ortadan kayboldu. Silah taşımayan Dib, hükümet güvenlik güçlerinin korunmasına yardımcı olmuştu.

Devrik rejimin lideri Beşşar Esed’e bağlı grupların başlattığı ayaklanmada 200’den fazla güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. Olayların ardından günler süren misilleme saldırıları yaşandı ve bu durum Dib’in korku içinde yaşamasına yol açtı.

Hükümete bağlı güçlerin düzenlediği operasyonlarda yaklaşık bin 500 Alevi öldürüldü, on binlerce kişi ise can güvenliği endişesiyle bölgeden kaçtı. Bu gelişmeler, Esed’in da mensubu olduğu Alevi toplumu ile yeni hükümet arasındaki kırılgan ilişkiyi tamamen sarstı.

Bu süreçten sonra yeni hükümet, mart ayında şiddet olaylarına sürüklenen Dib ve benzeri kişilere af çıkararak ve genel olarak Alevi topluluğuna ekonomik destek sağlayarak yaşanan tahribatı gidermeye çalışıyor.

efth
25 Eylül'de Lazkiye kırsalında bir tütün dükkanının önünde nargile içen Suriyeliler (Reuters)

Reuters, bu süreci denetlemek üzere oluşturulan hükümet komitesinin Lazkiye ve Tartus’taki faaliyetlerine eşlik etti. Ajans, komiteden destek alan onlarca Alevi ile halen Suriye hükümetiyle çalışan 15 eski Alevi güvenlik yetkilisiyle görüştü. Söz konusu komite, resmi olarak Toplumsal Barış Yüksek Komitesi adıyla biliniyor.

Komite yetkilileri ve destek alan kişiler, Suriye’de Alevilerin sadakatini kazanmaya yönelik yeni ve tartışmalı bir çabanın yürütüldüğünü dile getirdi. Esed yönetimi döneminde, mezhepsel aidiyetleri nedeniyle kamu görevlerinde ayrıcalıklara sahip olmalarına rağmen, birçok Alevi yoksulluk içinde yaşamıştı. Alevilerin desteğinin sağlanmasının, yeni hükümetin bölge üzerindeki kontrolünü güçlendirmesine ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’nın tüm Suriyelilere hizmet etme vaadi doğrultusunda ilerleme kaydedildiğinin gösterilmesine katkı sağlayabileceği belirtiliyor.

Suriye’de 14 yıl süren iç savaşın iki tarafında da yer almış eski liderler tarafından yürütülen bu girişim kapsamında, yüzlerce Aleviye mali yardım, iş imkânı ve sağlık hizmeti sunuluyor. Destek verilenler arasında, yeniden silahlanmama ya da başkalarını silah taşımaktan vazgeçirme taahhüdü karşılığında af kapsamına giren onlarca kişi de bulunuyor.

dfr
Suriye Toplumsal Barış Yüksek Komitesi üyesi Hasan Sufan (Sosyal medya)

Kendisine yöneltilen sorulara yanıt veren Toplumsal Barış Yüksek Komitesi üyesi Hasan Sufan, Reuters’a yaptığı açıklamada, hükümetin Alevilere yönelik çabaları ile genel olarak Suriye halkının (Esed yönetiminden zarar gören Sünniler de dahil olmak üzere) geniş kapsamlı ihtiyaçları arasında denge kurmaya çalıştığını söyledi. Sufan, “Herkesin adil muamele gördüğünü hissetmesini sağlamak için kurulması gereken bir denge var” dedi.

Sufan, yeni yetkililerin devrik diktatörün güvenlik kurumlarından bazı isimlerle iş birliği yapmasına yönelik kamuoyunda belli bir öfke bulunduğunu da kabul etti. Ancak Suriye liderliğinin meseleye daha geniş bir perspektiften baktığını vurguladı. Sufan, “Suriye halkı yoluna devam etmeli. Bu, işlenen büyük suçların kabul edilmesi anlamına gelmiyor. Ciddi suçlar işleyenler hesap vermeli. Ancak Suriyelilerin büyük çoğunluğu masum” ifadelerini kullandı.

rgthyu
Hayrullah Dib, Lazkiye kırsalındaki Kardaha'da bulunan kafesinde (Reuters)

Dib de bu hoşgörülü yaklaşımdan yararlanan isimler arasında yer aldı. Mart ayındaki ayaklanma sırasında herhangi bir şiddet eylemine katıldığını reddeden Dib, rolünün yalnızca iletişim kurmakla sınırlı olduğunu söyledi. Ayrıca silahlı gruplar tarafından rehin alınan onlarca güvenlik görevlisinin hayatının kurtarılmasına yardımcı olduğunu ve serbest bırakılmaları için arabuluculuk yaptığını belirtti. Hükümetten, arabuluculuk çabaları hakkında bilgi sahibi bir yetkili de bu anlatımı doğruladı.

Dib, Esed’in memleketi Kardaha’da komitenin sağladığı fonlarla açtığı kafeden Reuters’a konuşarak, “Gelecek için bir şey yapmaya karar verdim” dedi.

Reuters’ın, komitenin ayarladığı bir ziyaret sırasında gözlemlediğine göre, kafeye öğrenciler, iş arayanlar ve yaşlılar geliyor. Kafe, Dib’in bir kıza evlenme teklif edecek kadar para biriktirmesini sağladı; bunun Esed döneminde mümkün olmadığını söyledi. Dib ayrıca çocuk sahibi olmayı planladığını belirtti ve “Ama sadece kız istiyorum. Daha sevimli ve daha güzel… Erkekler her zaman silah taşımak ister” diye konuştu.

Beklenmedik barış elçileri

Komitenin başında bulunan isimlerin çatışma sahalarında geçmişleri bulunuyor. Lazkiye doğumlu bir Sünni olan Sufan, silahlı muhalefet saflarında eski bir komutan olarak görev yapmıştı. Halid el-Ahmed ise savaş sırasında muhalif gruplarla yapılan ‘uzlaşma’ adı altındaki teslim anlaşmaları yoluyla Esed’in bazı bölgeleri yeniden kontrol altına almasına yardımcı oldu. Daha sonra devrik liderle arası açılan el-Ahmed, nihayetinde çocukluk arkadaşı olan Şera’yı destekleme kararı aldı.

dfrgt
Devrik rejimin ulusal savunma güçlerinin liderlerinden Fadi Sakr (Sosyal medya)

El-Ahmed’in sahadaki en önemli ismi ise Esed’e bağlı silahlı ve kötü şöhretli Ulusal Savunma Güçleri’ni yönetmiş Alevi Fadi Sakr. İnsan hakları örgütleri bu grubu katliamlar, yağma ve çeşitli ihlallerle suçladı. Sakr, savaş sırasında yaşanan katliamlardaki rolü nedeniyle ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından yaptırım listesine alındı. Sakr, Reuters’a yaptığı açıklamalarda bu suçlarda herhangi bir rolü olduğunu reddetti, ancak daha fazla soruyu yanıtlamaktan kaçındı.

Sufan, Suriye hükümetinin Sakr ile iş birliği yaptığını kabul ederek, Sakr’ın Esed’in düşüşü sırasında kan dökülmesini önlemeye yardımcı olduğunu söyledi. Ancak Sakr ile kurulan bu iş birliği, yeni hükümetin iktidarını sağlamlaştırmaya yönelik yüzeysel bir girişim olarak görülmesi ve eski rejimin kötü şöhretli isimlerinin cezasız kalmasına imkân tanıdığı gerekçesiyle komiteye yönelik eleştirilere yol açtı.

edfrt
Usame Osman, Sednaya Hapishanesi'ndeki kurbanların fotoğraflarının sızdırılmasına yardım etti. (Şarku’l Avsat)

On yıldan fazla bir süre önce Esed’in hapishanelerinde hayatını kaybeden tutuklulara ait binlerce fotoğrafın, ‘Sezar dosyaları’ olarak bilinen belgeler halinde sızdırılmasına yardımcı olan Usame Osman, “Çocuklarımızı en vahşi yöntemlerle öldürenleri affetmeye ne hakkınız var? Aksine, onları toplumsal barışın sembolleri hâline getiriyorsunuz” dedi.

Hükümet, af için aday gösterilen kişilerin ‘savaş sırasında ağır suçlar işlemiş hiç kimsenin affedilmemesini sağlamak amacıyla titiz bir incelemeden geçirildiğini’ belirtiyor. Ancak sürecin kendisi şeffaflıktan uzak görülüyor. Suriye İnsan Hakları Ağı’na (SNHR) göre, komitenin af verme ve tutukluların serbest bırakılmasına karar verme yetkisi, şeffaflık, hesap verebilirlik ve yargı bağımsızlığını zedeliyor.

Atlantik Konseyi Suriye Programı Kıdemli Araştırmacısı Gregory Waters ise “Fadi Sakr’ın çabaları görünürde barışın korunmasına önemli ölçüde katkı sağladı. Ancak bu çabalar, yerel yetkililerle birlikte çalışan diğer taban inisiyatiflerine kıyasla, yerel halk arasındaki kaygıları gidermede ve güven inşa etmede yeterince etkili olmadı” değerlendirmesinde bulundu.

rfgthy
Tartus'ta bir dizi tutuklunun serbest bırakılması, 29 Aralık (Sosyal medya)

Komitenin faaliyetlerine, Alevi toplumu içinden de çok sayıda kişi karşı çıkıyor. Bunlar arasında, İslamcı eğilimli Suriye yönetimiyle iş birliğini ‘büyük bir ihanet’ olarak gören daha sert tutumlu isimler de bulunuyor.

Komiteyle bağlantılı kişiler, Reuters’a yaptıkları açıklamalarda, Alevi silahlı grupların kendilerini hedef alma ihtimalinin farkında olduklarını belirtti. Geçen yıl eylül ayında devlet tarafından düzenlenen parlamento seçimlerinde, Tartus’tan Alevi bir adayın suikasta uğradığı da ifade edildi.

Reuters’ın, mart ayındaki ayaklanmanın başladığı, dağlık, ücra ve doğal güzellikleriyle bilinen Daliye köyünde komitenin çalışmalarını izlediği sırada, hükümet karşıtı bir Alevi Facebook sayfasında, Sakr’ın gazetecileri ‘kirli planlar’ kapsamında köye getirdiği iddia edildi. Bu sırada camları koyu renkli bir araç, gazetecileri köy dışına kadar takip etti; araç, daha sonra bir hükümet güvenlik devriyesi tarafından uyarıldı.

Sakr, söz konusu haber takibi sırasında bölgede bulunmuyordu. Ancak toplumsal barıştan sorumlu ekibinin üyeleri, köylülerle yapılan görüşmelerin yakınındaydı. Reuters, daha sonra bu kişilerle telefon üzerinden yeniden iletişime geçti.

Aceleci ve düşüncesiz davrandın!

Bazı Aleviler, geçen yıl Esed’in devrilmesini başlangıçta, topluluklarının büyük bölümü aşırı yoksulluk içinde yaşayan üyeleri için bir fırsat olarak gördü. On binlerce eski asker, yeni hükümetle geçici uzlaşma anlaşmaları imzalayarak silahlarını teslim etti.

Ancak izleyen aylarda yaşanan toplu terhisler ve Alevilerin öldürülmesi, dışlanmışlık ve korku duygusunu artırdı. Mart ayında sahil bölgesinde yaşanan olaylar ise güvensizliği daha da derinleştirdi.

(Facebook gönderisi)

Tartus Valisi Ahmed eş-Şami, Reuters’a yaptığı açıklamada, komitenin sahil olaylarıyla bağlantılı en az 50 Alevi için iyi niyet göstergesi olarak genel af çıkardığını söyledi.

Eş-Şami, “Her birine şunu söyledik: Sen acele ettin ve düşüncesiz davrandın. Biz sana merhametli olacağız ve doğru yolda ilerleyeceğini kanıtlaman için sana ikinci bir şans vereceğiz” dedi.

Komiteden bir yetkili, Esed döneminden kalan ve devrilmenin ardından gözaltına alınan yüzlerce askerin serbest bırakıldığını, ayrıca binlerce diğer tutuklu için 90’dan fazla aile ziyareti organize edildiğini belirtti.

Üç eski askerin annesi olan bir kadın ise, eylül ayında oğullarından birini ziyaret edebildiğini ve yol masraflarını komitenin karşıladığını anlattı. Söz konusu masrafların düşük olmasına rağmen kendisinin karşılayamadığını ifade etti.

Adının açıklanmasını istemeyen anne, oğlunu camın arkasından görmenin kendisini derinden yaraladığını söyledi. Ona yalnızca iç çamaşırı vermesine izin verildiğini belirten anne, gözyaşları içinde, “Yeni Suriye’yi gördüler ama hiçbir şey bilmiyorlar. Bildikleri tek şey hapiste oldukları” diye konuştu.

sdfrgt
Sahil şeridinde meydana gelen olaylarla suçlananların ilk açık duruşmasından (SANA)

Lazkiye ve Tartus’taki güvenlik yetkililerinin yayımladığı bir açıklamaya göre, aftan yararlanan savaşçılar, saldırı planlayabilecek kişiler hakkında bilgi sağlıyor ve yetkililerin hafif silahlar ile mühimmatın gizli depolarını bulmasına yardımcı oluyor. Bu kişiler ayrıca başkalarını da silahlanmaktan vazgeçirmeye çalışıyor.

Nisan ayında varılan bir uzlaşma anlaşmasının ardından, Sakr’a bağlı eski bir savaşçıya marangozluk alanında iş imkânı sağlandı. Alevilerin dökülen kanının intikamını alma arzusunun hâlâ içinde olduğunu söyleyen bu kişi, misillemeden korktuğu için adının açıklanmasını istemedi. Ancak buna rağmen, artık kimsenin savaşmak istemediğini vurguladı. Söz konusu eski savaşçı, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Artık kimse savaş istemiyor. İnsanlar yoruldu. Tek istedikleri güvenlik ve çocuklarını doyurabilmek” dedi.

Sembolik çabalar ve mali kısıtlamalar

Sahil bölgesindeki Alevi sakinler, sahil olaylarının yol açtığı ağır zararlara, yaygın yoksulluğa ve bölgedeki süregelen güvensizliğe yönelik çabaların son derece yetersiz olduğunu belirtiyor. Sufan da mali sınırlamaların bulunduğunu kabul etti. Reuters’a yaptığı açıklamada, “Ekonomik durum nedeniyle geniş bir kesime ulaşamıyoruz. Bu çabalar, çoğunlukla sembolik bir çözüm niteliğinde; ortamı biraz düzeltip normale döndürmeye çalışıyor” dedi.

Şiddet olaylarının üzerinden dokuz aydan fazla zaman geçmesine rağmen, komite, yaklaşık bin zarar görmüş evin sadece yüzde 10’undan daha azının onarıldığını açıkladı.

cdfrgt
Vail Hasan, Suriye'nin Ceble kentindeki yanmış evinin bahçesinde ailesiyle birlikte (Reuters)

Ceble kırsalından 32 yaşındaki Alevi Usame Tuveyr, mart ayında ailesine ait 13 evin yakıldığını ve hayvanlarının çalındığını söyledi. Tuveyr, komitenin o zamandan beri kayıp olan iki akrabasını bulamadığını da belirtti.

Komite, bazı akrabalarının evlerinde temel onarım çalışmalarına başlamıştı, ancak Reuters’ın eylül ayında yaptığı ziyarette Tuveyr, çalışmaların tamamen durduğunu söyledi. Yeniden şiddet yaşanacağı endişesi, halkın atölyesine gitmekten kaçınmasına yol açtı ve gelirini ciddi şekilde düşürdü. Tuveyr, “Saat altıdan sonra kardeşim gelip kapıyı çalsa açmam” dedi.

Son günlerde ve geçen ay yapılan Alevi gösterileri, komitenin karşılaştığı zorlukları ortaya koydu. 28 Aralık’ta binlerce Alevi, özerk bir yönetim ve tutukluların serbest bırakılması talebiyle slogan attı.

Protesto yalnızca bir saat sürdü ve ardından hükümet yanlısı bir gösteri düzenlendi. Güvenlik güçleri, geçen ay benzer taleplerle yapılan başka bir protestoda olduğu gibi, kalabalığı ateş açarak dağıttı.

Yetkililer, mart ayındaki şiddet olaylarıyla ilgili olarak yakın zamanda halka açık davalar başlattı; bu davalar, yeni Suriye’de hesap verebilirliğin gerçek bir sınavı olarak görülüyor.

59 yaşındaki çiftçi Vail Hasan, yanan evinin komite tarafından onarılacağı sözünü hatırlatarak Reuters’a, tüm Suriye topluluklarının korku olmadan bir arada yaşayabilmesi için hâlâ uzun bir yol olduğunu söyledi.

Hasan, “Şu an barışa uzağız. İçten ve gönülden hazırız… Adalet ve hukuk olursa her şey çözülür” dedi.