Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın bilgi paylaşımı teklifini reddetti

Hartum yasal bir anlaşmada ısrar ederken, Kahire Etiyopya’nın teklifini kabul etmenin ikinci dolum işleminin onaylanması sayılacağını belirtti.

Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)
Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)
TT

Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın bilgi paylaşımı teklifini reddetti

Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)
Nahda Barajı'nın geçen Haziran ayında çekilmiş bir uydu görüntüsü (Reuters)

Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleştirmeyi planladığı Nahda (Rönesans/Hedasi) Barajı'nın ikinci dolum işlemine ilişkin ayrıntıları kendilerine bildirme ve işletme süreciyle ilgili teknik bilgi paylaşımı teklifini reddetti.
Hartum, Etiyopya'nın niyetini sorgulayarak bağlayıcı bir yasal anlaşma imzalama ihtiyacında ısrar ederken, Mısır Sulama Bakanlığı yaptığı açıklamada, Etiyopya’nın teklifinin yanlışlıklar içerdiğini ve müzakere sürecini yansıtmadığını belirterek, teklifi kabul etmenin Mısır’ın ikinci dolum işlemini onayladığı anlamına geleceğini vurguladı.
Sudan Dışişleri Bakanı Meryem el-Mehdi, sosyal medyada gazetecilere dağıtılan bir bültende, Etiyopya'nın saatler önce Temmuz ve Ağustos aylarında barajın ikinci dolum işleminin detaylarını Sudan'a bildirme isteğini ilettiğini bildirdi. Aynı zamanda, Nahda Barajı'nın kapılarını test etmek için dünden itibaren yaklaşık 1,6 milyar metreküp su boşaltma işlemine başladığını aktardı. Sudanlı Bakan, hükümetinin bağlayıcı bir yasal anlaşma olmaksızın bilgi paylaşım teklifini reddettiğini açıkladı ve Etiyopya’nın adımını kınayarak, "Bağlayıcı bir yasal anlaşma olmaksızın herhangi bir bilgi paylaşımı Etiyopya'dan bir hibe veya sadaka gibi. Bunu her an durdurabilir veya karar verdiği gibi devam edebilir. Bu, tarımsal projelerimiz ve stratejik planlarımız için çok tehlikeli" dedi.
Bakan Mehdi açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
"Evet, Nahda Barajı'nın Sudan'a büyük bir faydası var ki bu durum belgelenmiş ve bilinen bir şey. Ancak rezervuarlarımızın zarar görmemesi ve barajdan istenen faydayı alabilmemiz için Etiyopya'nın ilk önce doldurma ve Nahda Barajı'nın maaşlarının işletilmesi hakkında bizimle bilgi alışverişinde bulunması gerekecek."
Temmuz 2020'de Etiyopya'nın ilk doldurmayı gizlice gerçekleştirmesini kınayan Mehdi, “Maalesef Etiyopya geçen yıl Temmuz 2020'de ilk dolumla ilgili bilgileri bizden gizledi. Şimdi ise bizi, dolum ve işletilmesi konusunda bizimle bir anlaşmaya varmadan hacim olarak üç kat daha fazla bir ikinci doldurma işlemi ile tehdit ediyor” diye konuştu.
Sürpriz Etiyopya teklifinin Addis Ababa hükümeti üzerindeki Sudan’ın ve bölgesel ve uluslararası baskının azaltılması girişimi olduğunu belirten Bakan Mehdi, Etiyopya'nın teklife bağlılığına ilişkin şüphelerini dile getirerek, “Ne kadar güvenilir oldukları şu anda Faşaka bölgesindeki topraklara sahip olduklarını iddia etmelerinden anlaşılıyor” dedi.
Sudanlı Bakan, Sudan'ın su tesislerinin herhangi bir ani Etiyopya eyleminden etkilenmesini önlemek için teknik önlemler almasını sağlayacak Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesine ilişkin bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılması gerektiği konusunda Sudan ve Mısır'ın tutumunu yineleyerek, "Önemli olan tek taraflı değil, hep birlikte barajın doldurulması ve işletilmesine ilişkin bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmak” dedi.
Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı Sözcüsü ise Mısır'ın, Nahda Barajı'nın doldurulmasının ikinci aşamasının uygulanmasına yönelik prosedürler hakkında veri alışverişi yapacak bir mekanizmanın oluşturulması çağrısında bulunan Etiyopya’nın teklifini reddettiğini aktardı. Açıklamada, söz konusu teklifin Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati'nin Etiyopyalı mevkidaşından aldığı bir mektupla iletildiği ve geçmiş yıllardaki müzakerelerin gerçeğini yansıtmayan birçok yanlışlığı ve iddiayı içerdiği vurgulandı. Sözcü, Etiyopya’nın teklifinin Nahda Barajı konusunda düzenlenen Afrika zirvelerinin kararlarıyla çeliştiğini belirterek, Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi konusunda bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca açıklamasında, "Etiyopya'nın teklifi, barajın doldurulması ve işletilmesi konusunda bir anlaşmaya henüz varılmadan, bu yaz doldurmanın ikinci aşaması için Mısır'dan onay almaya yönelik bir girişimden ibarettir” dedi.
Sözcü, Mısır'ın Etiyopya tarafından alınan herhangi bir tek taraflı önlemi reddettiğini ve Etiyopya'nın Sudan ve Mısır’a yönelik oldu bitti stratejisi ile emrivaki yapma çabalarına siyasi ve teknik kılıf sağlayan formül ve anlaşmaları kabul etmeyeceğini vurguladı. Son olarak Sözcü, Mısır'ın 2015 yılında imzalanan İlkeler Beyannamesi Anlaşması hükümlerinin uygulanması çerçevesinde Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi konusunda yasal bir anlaşmaya varma konusundaki tutumuna bağlı kaldığını belirtti. Mısır'ın on yıllık müzakereler boyunca sürece katılmaya devam ettiğini ve baraj üzerinde üç ülkenin çıkarlarını ve haklarını göz önünde bulunduracak bir anlaşmaya varmak için büyük bir esneklik gösterdiğini vurgulayan Sözcü, “Şimdi Etiyopya'nın tutumundan vazgeçmesi ve istenen anlaşmaya varmak için gerekli siyasi iradeyi göstermesi gerekiyor” dedi.

Etiyopya’dan çağrı
Etiyopya Su, Sulama ve Enerji Bakanı Sileshi Bekele ise dün Mısır ve Sudan’a, Etiyopya'da yağışlı mevsimde barajın ikinci aşama su dolum işlemine başlamadan önce veri paylaşımı amacıyla barajı işletecek şirketler konusunda öneride bulunmaları çağrısında bulunmuştu.
Bakan Bekele, Facebook hesabından yaptığı açıklamada bu adımın, Afrika Birliği (AfB) himayesinde Nahda Barajı müzakereleri sonuçlanıncaya kadar üç taraf arasında bilgi alışverişi ve güven artırıcı önlemler için uygun düzenlemelerin yapılmasını hızlandıracağını belirtti. Mısır ve Sudan’a iletilen iki mektupta Etiyopya hükümeti, koordinatörlerin ilk toplantısına Addis Ababa'da veya video-konferans yoluyla ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Bakanı Bekele, yaklaşan yağmur mevsimi ile birlikte Nahda Barajı'nın inşasının tamamlanmasında ilerleme kaydedildiğini belirterek, üç ülkenin önemli ve etkili iletişimler gerçekleştirme konusunda Etiyopya ile çalışması gerektiğini vurguladı.
Bakanlığa göre iki mektupta, 2015 yılında üç ülke arasında imzalanan İlkeler Beyannamesine uygun olarak Nahda Barajı'nın doldurulmasının ilk aşamasına ilişkin kurallar ve yönergeler konusunda derhal bir anlaşma imzalanmasının önemi vurgulandı. Ayrıca bu adımın, taraflar arasında güven oluşturmak için iyi bir fırsat oluşturacağı belirtildi.
Kongo’nun başkenti Kinşasa’da geçen hafta üç ülke arasında gerçekleşen görüşmeler başarısız oldu. Sudan ve Mısır, turun başarısızlığını "Etiyopya uzlaşmazlığı" olarak adlandırdıkları duruma bağlayarak, Etiyopya’nın iki ülkenin uluslararası arabulucuları dahil etme önerisini reddettiğine ve barajı  bağlayıcı bir anlaşma imzalanmadan ikinci kez doldurma konusundaki ısrarına dikkat çektiler. Mısır Sulama Bakanı dün, Etiyopya uzlaşmazlığının müzakerelerin başarısız olmasının nedeni olduğunu belirterek, "Mısır ve Sudan, ülkelerin isteklerini karşılayacak ve tüm taraflar için adil ve yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya ulaşmak için büyük bir esneklik gösterdi” dedi. 
Mısır Dışişleri Bakanlığı'nda Afrika İşleri'nden Sorumlu eski Bakan Yardımcısı Büyükelçi Mona Ömer, Etiyopya'nın Mısır ve Sudan'a yaptığı teklife ilişkin yaptığı açıklamada, teklifin daha ​​fazla ilerlemek için zaman kazanma ve önceki çabaları hiçe saydığını gösteren bir girişim olduğunu ifade etti. Şarku’l Avsat’a  konuşan Ömer şunları kaydetti:
“Son 10 yıl içinde uzman komiteler oluşturuldu ve ayrıca, başlangıçta Addis Ababa'nın onayına rağmen, bu uluslararası raporları tanımayan Etiyopya'nın onayıyla ilgili uluslararası ofisler tarafından oluşturulan raporlar var” dedi. Ömer ayrıca, "Etiyopya bu konuda herhangi bir veri sağlamadan bu göstermelik uygulamalarla dünyaya baraj krizinde işbirliği yaptığını göstermek istiyor. Mısır daha önce veriler istedi ancak Addis Ababa bunu reddetti. Etiyopya tarafından istenen anlaşma, Mart 2015'te imzalanan İlkeler Beyannamesi hükümlerine uyulması ile olacak. Addis Ababa bu anlaşma ile suyun yönetiminde Mısır ve Sudan ile işbirliği yapmayı ve iki aşağı havza ülkesine zarar vermemeyi kabul etti” dedi.
Kinşasa görüşmelerinde Etiyopya’nın itirazıyla karşı karşıya kalan öneriler arasında, üç ülke arasında arabuluculuk yapmak için Afrika Birliği'ne başkanlık eden Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin önderliğinde ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletleri (BM) içeren uluslararası dörtlü komite oluşturulması teklifi yer aldı. Addis Ababa ayrıca müzakere sürecini geliştirmeyi ve önerilen devletlerin ve tarafların müzakerelere gözlemci olarak katılmalarını sağlamayı reddetti.
Mısır Bakanlar Kurulu’na göre Mısır Sulama Bakanı dün, Mısır'da su sektörünün karşılaştığı zorlukların büyüklüğüne, özellikle nüfus artışı, iklim değişiklikleri ve Etiyopya tarafının barajın doldurulması ve işletilmesi konusunda üstlendiği tek taraflı önlemlere dikkati çekti. Bakanlar Kurulu yaptığı açıklamada, “Sulama Bakanlığı su sorunlarıyla başa çıkmak ve su sisteminin maruz kaldığı herhangi bir acil durumla mücadele etmek için hazırlıklı olmayı artırmayı amaçlayan birçok büyük ulusal projenin uygulanması yoluyla bu tür zorluklarla başa çıkmak için büyük çaba sarf ediyor” dedi.
Mısır Temsilciler Meclisi'nin (Parlamento) İnsan Hakları Komitesi uluslararası topluma çağrıda bulunarak, Mısır'ın meşru su haklarına ilişkin insani hakkı konusunda net bir pozisyona sahip olmasını ve diğer taraflarca alınan yasadışı önlemlerle bölgesel barış ve güvenliği tehdit edecek durumlara müsamaha göstermemesini talep etti. Komite tarafından önceki akşam yapılan açıklamada, “Adil ve yapıcı müzakereler baraj krizini çözmek için en iyi yol olacak. Mısır ve Sudan barajın işletilmesine ilişkin adil bir çözüm bulmayı teklif etmesine rağmen Etiyopya hükümetinin tutumu müzakere sürecinde durumun tırmanmasının nedeni oluyor” ifadeleri yer aldı.

 


Mısır: Gazze'de ateşkes çabaları olumlu bir atmosferde devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
TT

Mısır: Gazze'de ateşkes çabaları olumlu bir atmosferde devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)

Mısırlı üst düzey bir kaynak bugün (Çarşamba) Gazze'de ateşkes anlaşmasına varma çabalarının olumlu bir atmosferde devam ettiğini doğruladı.

Şarku’l Avsat’ın el-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalından aktardığı habere göre kaynak, “İki taraf arasındaki bazı ihtilaflı noktaların çözüme kavuşturulması için Mısır'ın ilgili tüm taraflarla istişareleri sürüyor” dedi.

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalına göre üst düzey bir kaynak geçtiğimiz cuma günü Mısır ve İsrail heyetlerini Gazze Şeridi'nde ateşkese yaklaştıran kayda değer bir ilerleme olduğunu bildirmişti. Kanala göre, ‘7 Ekim'den bu yana İsrail'in karadan, denizden ve havadan eşi benzeri görülmemiş saldırılarına maruz kalan Gazze Şeridi, işgal güçlerinin özellikle kuzey bölgelerine insani yardım ulaştırılmasını engellemeye devam etmesi nedeniyle, kıtlığa varan son derece zor insani koşullar altında yaşıyor. Gazze Şeridi'nin güneyine ulaşan yardımlar, özellikle yerinden edilenlerin son sığınağı olan Refah'taki vatandaşların ihtiyaçları için yeterli değil.’


UNAMI’nin Irak’tan çekilmesiyle birlikte meydana gelecek 3 tehlike

Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)
TT

UNAMI’nin Irak’tan çekilmesiyle birlikte meydana gelecek 3 tehlike

Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Mart ayı sonunda BM Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektuba göre, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani hükümeti, Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu'nun (UNAMI) görevlerini Mayıs 2026'ya kadar tamamlamasını talep ederek BM ile ilişkilerini yeniden düzenlemek niyetinde.

Guterres uzun mektubunda, Sudani ve hükümetinin geçen yıl Irak'a yaptığı ziyaret sırasında kendisinden ‘Jeanine Hennis-Plasschaert liderliğindeki misyonun (UNAMI) Irak'ta güvenlik ve siyasi istikrarın kademeli olarak sağlandığı göz önüne alınarak 31 Mayıs 2026'ya kadar çalışmalarını tamamlaması’ talebinde bulunduğunu belirtti.

Yerel ekip

Guterres, Irak hükümetinin kalkınma ve insani konularda doğrudan BM kurumları, fonları ve programları ile çalışmak üzere BM sistemi ile çalışmalarını yeniden düzenleme niyetinde olduğunu ve Bağdat'ın bu kuruluşların çalışmalarının ‘BM Güvenlik Konseyi tarafından yetkilendirilmiş bir misyon aracılığıyla değil, Irak'taki yerel BM ekibi’ aracılığıyla koordine edilmesini istediğini belirtti.

DCFVBRT
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert (UNAMI)

Bağdat ayrıca, ‘31 Mayıs 2024 itibariyle UNAMI'nin yetkilerinin insani yardım ve kalkınma konularına indirgenmesini’ ve bunu takiben kalan görevlerin Mayıs 2025 itibariyle bir yıl süreyle Irak'taki ülke ekibine devredilmesini talep etti.

Her ne kadar Guterres, ülkenin UNAMI’nin varlığına ihtiyaç duyduğunu yinelese de, mektubunda Irak'taki mevcut büyüklüğünün ‘olması gerekenden fazla’ olduğunu kabul etti. Ayrıca BM'nin Irak'taki varlığının kapsamlı bir şekilde yapılandırılmasının bir parçası olarak çalışmalarının ‘kademeli’ olarak yerel bir ekibe devredilmesini desteklediğini belirtti.

Bununla birlikte Guterres, ‘Irak yönetiminin UNAMI'nin yardımına artık ihtiyaç duymadığını tespit etmesi halinde, görevi devralmaya hazır olması ve BM'nin de destek vermeye hazır olması gerektiğini’ vurguladı.

Söz konusu mektup, UNAMI'nin görevlerinin yerel bir ekibe devredilmesi sürecinin Irak hükümetiyle mutabık kalınarak ve belirlenen iki yıllık süreye uygun olarak yürütülmesini tavsiye ediyor.

FRBTNY
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert daha önce Necef'e yaptığı bir ziyaret sırasında (AFP)

Guterres, UNAMI'nin Mayıs sonunda başlayacak geçiş dönemindeki görevlerinin, UNAMI ile Irak hükümeti arasındaki ortaklığın yeniden canlandırılması ve UNAMI'nin seçim, insan hakları, medya ve kapasitesinin yerel BM ekibine devredilmesi için kademeli geçiş ve hazırlığın yanı sıra Irak hükümetinin yolsuzlukla mücadele, güvenlik sektörü reformu, su yönetimi ve iklim konularında kapasitesinin güçlendirilmesine odaklanmasını önerdi.

Kurumların kırılganlığı

Guterres, ‘kurumların kırılganlığı’ da dahil olmak üzere ülke için halen bir tehdit oluşturduğuna inandığı bir dizi gözlemi kaydetti. İstikrarsızlık faktörlerinden biri olarak ‘silahlı aktörlerin çoğalması’ olarak ifade ettiği silahlı gruplar ve hizipler meselesinin yanı sıra DEAŞ veya yeni bir terör örgütünün ortaya çıkma olasılığı korkusuna da atıfta bulundu.

Guterres, “Kürt ve Sünni taraflar halen devlet kurumlarına yönelik güveni az ve hakları için dışarıdan bir garanti arıyorlar. Bu noktada UNAMI’yi bir garantör olarak görüyorlar” dedi.

FDRBGTNY
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından (arşiv - AFP)

Guterres, BM'nin ‘seçimler ve insan hakları konusunda teknik destek sağlamaya devam etmenin bir yolunu bulması gerektiğini, bunun çok önemli olduğunu ve aynı zamanda ulusal çatışma çözümü ve kriz yönetimi konusunda tavsiyelerde bulunması gerektiğini’ vurguladı.

‘Her şeyi başaramayacağız’

Guterres, UNAMI’nin Irak'ta ‘sonsuza kadar’ kalsa bile ‘her şeyi başaramayacağını’, çünkü sorumluluğun Iraklı kurumlarda olduğunu ifade etti.

UNAMI, merhum Devlet Başkanı Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından Irak hükümetinin talebi üzerine BM Güvenlik Konseyi'nin 1500 sayılı kararıyla 2003 yılında kuruldu ve o tarihten bu yana görevlerini yerine getirirken 2007 yılında 1770 sayılı kararla rolü önemli ölçüde genişletildi.

UNAMI'nin internet sitesinde yer alan tanıma göre ‘UNAMI'nin görevi, kapsayıcı siyasi diyaloğun ve ulusal ve toplumsal uzlaşmanın teşvik edilmesinde Irak Hükümeti ve halkına tavsiye, destek ve yardım sağlanmasına öncelik vermektir.’


The Jerusalem Post: İsrail ordusu Refah’taki yerinden edilenleri tahliye etmek üzere Gazze'nin orta kesiminde yeni bir 'güvenli bölge' kurmayı planlıyor

Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
TT

The Jerusalem Post: İsrail ordusu Refah’taki yerinden edilenleri tahliye etmek üzere Gazze'nin orta kesiminde yeni bir 'güvenli bölge' kurmayı planlıyor

Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)

İsrail The Jerusalem Post gazetesi bugün yayınladığı bir haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'tan tahliye edilecek yerinden edilen Filistinliler için Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yeni bir ‘güvenli bölge’ kurmayı planladığını bildirdi.

Gazete yeni güvenli bölgenin Nuseyrat ve el-Bureyc mülteci kamplarının eteklerinde, İsrail ordusu tarafından oluşturulan koridorun yakınlarında kurulacağını ve el-Mevasi yakınlarındaki mevcut barınma bölgesinin ise Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrine doğru genişletileceğini aktardı.

Öte yandan İsrail basınına göre Başbakan Binyamin Netanyahu, dün yaptığı açıklamada, Refah’a kara saldırısına hazırlık olarak şehirdeki sivillerin tahliyesine başlandığını söyledi.

Ancak Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, dün yaptığı açıklamada henüz Refah sakinlerinden şehri boşaltmalarının istenmediğini açıkladı.


Hamas: Blinken’ın ateşkesle ilgili açıklamaları hareket üzerinde baskı oluşturma girişimidir

İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)
İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)
TT

Hamas: Blinken’ın ateşkesle ilgili açıklamaları hareket üzerinde baskı oluşturma girişimidir

İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)
İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)

Hamas'ın yurtdışındaki siyasi departmanının başkanı Sami Ebu Zuhri bugün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in açıklamalarının ‘gerçeğe aykırı olduğunu’ ve “ABD'nin değil İsrail'in dışişleri bakanı gibi çalışan Blinken’ın Hamas üzerinde baskı kurmaya ve işgali temize çıkarmaya çalışmasının şaşırtıcı olmadığını” söyledi.

Ebu Zuhri, Reuters'a yaptığı açıklamada Hamas'ın ateşkes için yapılan son teklifi halen müzakere ettiğini ifade etti.

Ebu Zuhri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, İsrail müzakere heyetinin de kabul ettiği üzere, bir anlaşmaya varılmasını engelleyen kişi olduğunu ve birkaç gün önce İsrail'in değerlendirilmekte olan resmi yanıtını aldıklarını söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise İsrail ziyareti sırasında ABD'nin İsrail ile Hamas arasında esirlerin serbest bırakılmasını da içeren bir ateşkes anlaşmasına varılması konusunda ‘kararlı’ olduğunu açıkladı.

Blinken, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile Tel Aviv'de yaptığı görüşmede, “Bu zor zamanlarda bile ateşkese varmaya, Gazze Şeridi’nde tutulan İsrailli esirleri evlerine getirmeye ve bunu hemen yapmaya kararlıyız. Bunun gerçekleşmemesinin tek nedeni Hamas” ifadelerini kullandı.


‘Parçalanmış demokrasi’... Gazze Savaşı’nda Fransız üniversiteleri ne yaptı?

Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
TT

‘Parçalanmış demokrasi’... Gazze Savaşı’nda Fransız üniversiteleri ne yaptı?

Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)

Fransa Başbakanı Gabriel Attal, altı ayı aşkın bir süredir devam eden ve en az 34 bin kişinin ölümüne neden olan Gazze Şeridi'ndeki katliamı protesto etmek için ABD'den Fransız üniversitelerine ve enstitülerine ulaşan öğrenci hareketine karşı yetkililerin sert tutumunu somutlaştırmak istiyor.

Endişe verici sayıdaki ölüme ek olarak on binlerce yaralı ve açlıktan ölüm gibi başlıkları olan bu insani kriz, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'i Gazze'yi İkinci Dünya Savaşı'nda tamamen yok edilen Alman şehirlerine benzetmeye sevk etti.

Attal geçtiğimiz Cumartesi günü, Paris'teki Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde devam eden öğrenci gösterilerini ‘üzücü ve şok edici bir hareket’ olarak yorumlayarak, “Öğrencilerimize ve öğretim görevlilerimize kendi kurallarını dayatmaya çalışan aktif ve tehlikeli bir azınlığa tolerans gösterilmeyecektir” dedi.

ferth
Fransa Başbakanı Gabriel Attal, geçtiğimiz Cumartesi günü bir dizi yetkiliyle birlikte gerçekleştirdiği tur sırasında (AFP)

Sloganı ‘eğitim sektörüne güç ve prestij kazandırmak’ olan Başbakan, enstitü ve üniversitelerin kapatılmasını ve eğitimin engellenmesini eleştirerek, oklarını ‘siyasi güçlere’, özellikle de ‘çalışmaların devamını engellemeye çalışan azınlığın’ provokatörü olarak gördüğü Boyun Eğmeyen Fransa Partisi’ne (LFI) yöneltti.

Sorbonne Üniversitesi

Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde yaşananlar tarihi Sorbonne Üniversitesi'ne de sıçradı ve onlarca öğrenci üniversitenin avlusunda oturma eylemi yaptı. Üniversite yönetimi güvenlik güçlerini çağırmadan önce oturma eylemini dağıtmak, çadırları kaldırmak ve protestocuları uzaklaştırmak için müdahale etti.

Yaygın olarak dolaşıma sokulan videolar polisin protestoculara karşı uyguladığı şiddeti gözler önüne serdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre, güvenlik güçleri geldiğinde orada bulunan Sorbonne öğrencisi Louis Mazer şunları söyledi: “Birçok Amerikan üniversitesinde olduğu gibi biz de çadırlar kurduk. Filistin'de yaşananlar ve Gazze Şeridi'nde devam eden soykırım hakkında farkındalık yaratmak için elimizden geleni yapıyoruz. Polis hızla geldi, çadırları yıktı, öğrencileri yakalarından tutup yerlerde sürükledi. Bu kabul edilemez. Tamamen şok olduk.”

frgbthyn
Gazze yanlısı öğrenciler Pazartesi günü Paris'teki Sorbonne Üniversitesi önünde protesto gösterisi düzenledi. (EPA)

Üniversite kampüsünde yaşananları protesto etmek amacıyla Sorbonne'un dışında yüzlerce öğrenci, polis müdahalesini ve Gazze Şeridi'nde devam eden katliamı protesto eden spontane bir gösteri düzenlendi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bir polis kaynağı şiddet kullanıldığını reddederek, ‘tahliye işleminin sadece birkaç dakika sürdüğünü ve herhangi bir sorun yaşanmadan barışçıl bir şekilde gerçekleştirildiğini’ doğruladı.

Daha önce, günlerce süren öğrenci protestolarının ardından Siyasal Bilimler Enstitüsü yönetimi, öğrenci temsilcileriyle protestoculara karşı yasal işlemleri geri çekme ve Perşembe gününü Gazze'deki durumla ilgili bir diyaloğa ayırma konusunda anlaşmaya vararak kampüste polis müdahalesini önlemeyi başarmıştı.

Sorbonne Üniversitesi ve Siyasal Bilimler Enstitüsü öğrencileri, İsrail'in kınanması ve İsrail ile bu iki eğitim kurumu arasındaki iş birliğinin sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Fransa Ulusal Öğrenci Birliği, geçtiğimiz Pazartesi günü bir bildiri yayınlayarak üniversitelerde ‘yoğunlaştırılmış seferberlik’ çağrısında bulundu. Aşırı solcu LFI da destekçilerini eylemcilere destek vermeye ve katılmaya çağırdı.

Fransa Ulusal Öğrenci Birliği bir açıklama yayınlayarak ‘seferberlik’ çağrısında bulundu ve ‘kendilerini susturma girişimleri’ olarak nitelendirdiği bu durumu kınamak için ‘meşru’ gördükleri tüm yöntemlere başvuracaklarını duyurdu.

Yargıya başvurmak

Öğrencilerin sesini bastırmak ve kampüslerde protestoların genişlemesini önlemek için güvenlik güçlerinin kullanılmasına paralel olarak, Gazze'ye destek açıklamalarını caydırmak için kullanılan bir başka araç daha var: mahkemeye gitmek ve şikâyette bulunmak.

Sayıları onlarca olan bu şikayetler iki ana suçlama etrafında dönüyor: ‘terörizmi yüceltmek ve antisemitizm’. Söz konusu suçlama ve şikayetlere üç kuruluş öncülük ediyor: Avrupa Yahudi Örgütü, Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsil Konseyi ve Fransız Yahudi Gençliği.

Davaların boyutunu göstermek için geçtiğimiz Ekim ayından bu yana ‘terörizmi yüceltmek’ ya da ‘antisemitizm’ suçlamasıyla 386 dava açıldığını belirtmek yeterli olacaktır.

LFI parlamento grubu başkanı Mathilde Panot dün (Salı), yaklaşık yedi ay önce, 7 Ekim'de yaptığı ve Hamas'ın yaptıklarını ‘Filistin güçlerinin silahlı saldırısı’ olarak nitelendirdiği bir açıklamaya dayanılarak Avrupa Yahudi Örgütü tarafından ‘terörizmi yüceltme’ suçlamasıyla Paris'teki Kriminal Polis Müdürlüğü merkezine geldi.

gbfthn ht
Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI) parlamento grubu başkanı Mathilde Panot, dün (Salı) ifade vermeden önce açıklamalarda bulunuyor. (AFP)

Aynı gün Filistin asıllı Fransız avukat Rima Hasan, Le Crayon dergisine verdiği ve Hamas'ın yaptıklarını ‘meşru bir eylem’ olarak nitelendirdiği röportaj nedeniyle benzer bir suçlamayla ifade vermeye çağrıldı.

Avrupa Parlamentosu seçimleri için LFI listesinden aday olan Rima Hasan, bu iddiaya yanıt olarak ‘açıklamasının bağlamından koparıldığını’ ve hangi taraftan gelirse gelsin ‘terörizmi’ doğal olarak kınadığını söyledi. Panot ifade vermeye gitmeden önce, yüzlerce protestocu Panot'un ifade vermeye çağrılmasını ve uygulanan siyasi sansürü kınamak üzere toplandı. Panot yaptığı kısa konuşmada, “Hangi demokraside siyasi aktivistlere ve sendikacılara karşı terörle mücadele yöntemleri kullanılır?” diye sordu.

İsrail lobisi

Panot, “Beni ve diğerlerini ‘terörizmi yüceltmek’ ve ‘antisemitizm’ suçlamalarıyla kovalayan İsrail yanlısı kuruluşlara, açtıkları davaların bizi susturamayacağını söylemek istiyorum” dedi.

Rima Hasan da ‘Gazze katliamları’ olarak tanımladığı olaylara atıfta bulundu. Ünlü Fransız-Yahudi avukat Gisele Halimi'nin bir zamanlar söylediği “Dünya Holokost'un barbarlığın mutlak sonu olacağını ummadı mı?” ifadesini aktararak Gazze Şeridi'nde yaşananların da benzer bir Holokost olduğunu ima etti.

fvgtyhn
Filistin asıllı Fransız avukat Rima Hasan, dün (Salı) Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI)  tarafından düzenlenen bir mitingde konuşuyor. (AFP)

Eski cumhurbaşkanı adayı ve LFI lideri Jean-Luc Melenchon, 23 Nisan'da X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, bazı isimlerin ifade vermeye çağrılmasını “Gazze'deki katliamı korumak için tasarlanmış, Fransız demokrasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olay” olarak nitelendirdi.

Melenchon'un kendisine de Rima Hasan'ın katılımıyla Lille kentinde düzenlenmesi planlanan basın toplantısından iki kez menedildiğinde yaptığı açıklamalar nedeniyle Eğitim Bakanı’nın talebi üzerine soruşturma açıldı.

Melenchon dün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Rima Hasan’a atıfta bulunarak “Fikirleri nedeniyle polis soruşturması altında olan bir aday var. Fransız demokrasisi paramparça olmuş durumda ve dünya bize hayretle bakıyor” ifadelerini kullandı.

En büyük iki topluluk

LFI, muhalifleri tarafından Gazze savaşını istismar etmek ve ‘seçimlerde oy toplamak amacıyla’ Filistinlilerin yanında yer almakla suçlanıyor. Aşırı sağ ve geleneksel sağ, eski Başbakan Edouard Philippe'in lideri olduğu Ufuklar Partisi ve eski bakan François Bayrou'nun lideri olduğu Demokratik Hareket ile birlikte partiyi en çok eleştirenler arasında yer alıyor.

Her seçim döneminde Melenchon ve partisine yönelik saldırılar yoğunlaşıyor. Sağ kesim, eleştirmenlerin iddia ettiği gibi özellikle büyük şehirlerin banliyölerindeki göçmenlerin, onların çocuklarının ve Müslümanların oylarını çekmeye çalışan LFI’yı ‘solcu-İslamcı ittifak’ olarak adlandırmayı seviyor.

LFI, Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri için Gazze'deki Filistinlilerin savunulmasını, kampanyasının ana odağı haline getirdi. Gazze savaşı, Batı Avrupa'daki en büyük Müslüman ve Yahudi topluluklarının yaşadığı Fransa'da son derece bölücü bir nitelik taşıyor.

Savaşın başlangıcında Fransız yetkililer kamu düzenini bozacağı endişesiyle Filistin yanlısı gösterileri yasaklamıştı. Ancak mahkeme kararları hükümetin kararlarını bozdu. O tarihten bu yana her Cumartesi başkent sokaklarında ve birçok Fransız şehrinde gösteriler düzenleniyor.


İsrail, Lübnan'ın güneyindeki Aitaroun kasabasının eteklerine baskın düzenledi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)
TT

İsrail, Lübnan'ın güneyindeki Aitaroun kasabasının eteklerine baskın düzenledi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı bugün (Çarşamba) yer alan haberde, İsrail savaş uçaklarının dün gece geç saatlerde ülkenin güneyindeki Aitaroun kasabasının eteklerine baskın düzenlediği belirtildi.

Lübnan medyası ise İsrail savaş uçaklarının Kafr Kila, Mays El Cebel kasabalarının eteklerine çok sayıda baskın düzenlediğini bildirdi.


Husi medyası: Hudeyde'deki Ras İsa'ya Amerikan-İngiliz saldırısı

ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
TT

Husi medyası: Hudeyde'deki Ras İsa'ya Amerikan-İngiliz saldırısı

ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)

Husilere ait " el-Mesire " televizyonu dün (Salı) Amerikan-İngiliz uçaklarının, Hudeyde kentine bağlı es-Salif ilçesindeki Ras İsa bölgesini bombaladığını bildirdi. Kanal olayla ilgili daha fazla ayrıntı vermedi.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) göre ABD ve İngiltere, Husilerin seyrüsefer özgürlüğünü tehlikeye atma, küresel ticareti tehdit etme kabiliyetini zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine zaman zaman hava saldırıları düzenliyor.

Husi grubu, 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırısı altında olan Gazze Şeridi ile dayanışma amacıyla, Kızıldeniz'de İsrail şirketlerine ait olduğunu ya da İsrail’in işlettiğini söylediği, İsrail'e mal taşıyan veya İsrail'den mal götüren gemileri hedef alıyor


Lübnan'da silahlı grupların çoğalması endişeleri artırıyor

Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
TT

Lübnan'da silahlı grupların çoğalması endişeleri artırıyor

Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)

Lübnanlı ve Filistinli beş silahlı grubun güney cephesindeki askeri faaliyetleri Lübnan'ın siyasi gündemini meşgul ediyor. Lübnan’ın ülkenin güneyindeki son savaş sırasında ağır silahlarıyla ortaya çıkan ‘direniş grupları’ tarafından kullanılan silahları toplama sorunuyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.

Lübnanlı yetkililer, iç savaştan bu yana alışılagelmiş bir durum olarak bireysel silahlar Lübnanlıların elindeyken ağır silahların Hizbullah, Emel Hareketi ve Cemaat-i İslami üyelerinin yanı sıra İzzettin el-Kassam Tugayları ve İslami Cihad Hareketi gibi Filistinli grupların eline geçtiğini fısıldadılar.

Silahlı grupların çoğalması ülkede endişe yaratırken, bazılarının onlarca bazılarının yüzlerce üyesi olan grupların savaşçı sayısına ilişkin güvenlik birimleri tam bir tahminde bulunamıyor.

Bu mesele, ilgili ‘endişelere’ ve savaşın sona ermesinden sonra nasıl ele alınacağına ilişkin soru işaretlerine rağmen henüz siyasi partiler ve güçler arasında siyasi düzeyde tartışılmadı. Siyasi güçlerin hiçbiri ‘bu yeni gerçeklikle nasıl başa çıkılacağına’ dair bir vizyona sahipmiş gibi görünmüyor.

Değişim Bloğu’ndan milletvekili İbrahim Muneymine, devletin kontrolü dışındaki silahların kabul edilmesi kültürünün sürdürülmesini ve silahların yeni siyasi denklemler dayatmak için kullanılmasını reddetti.

Eski Meclis Başkan Yardımcısı Elie el-Ferezli ise devletin kontrolü dışındaki silahlar sorununun çözümüne dair tek garantinin cumhurbaşkanının seçilmesinden başlayarak anayasanın uygulanması olduğunu vurguladı.


Bağımsız bir Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözümle ilgili müzakerelerin önünü açabilir

BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
TT

Bağımsız bir Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözümle ilgili müzakerelerin önünü açabilir

BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)

Analistler sembolik olmasına rağmen mayıs ayında bazı Avrupa ülkeleri tarafından tanınması beklenen bağımsız Filistin devletinin, Batı’nın Gazze’deki çatışmayı çözmek için savunduğu iki devletli çözüm müzakerelerinin önünü açabileceğini düşünüyorlar.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, pazartesi günü Riyad'da yaptığı açıklamada aralarında Belçika, İrlanda, Malta, Slovenya ve İspanya'nın da bulunduğu bazı Avrupa ülkelerinin mayıs ayında Filistin devletini tanıdıklarını açıklamalarını beklediğini söyledi.

Akdeniz ve Ortadoğu Araştırmaları ve Çalışmaları Enstitüsü'nden (iReMMO) Agnès Levallois, “Her şeyden önce bu, Filistinlilerin hayatını değiştirmeyecek sembolik bir jestten ibaret olsa da İsrail'i bağımsız bir Filistin devletini tanımaya zorlamak için bir baskı aracı olabilir” değerlendirmesinde bulundu. Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ve AB ülkelerinin uzun vadeli tek çözüm olarak gördüğü Filistin devletinin tanınmasına karşı çıkıyor.

Merkezi Cenevre'de bulunan Arap Dünyası ve Akdeniz Araştırma Merkezi'nin (CERMAM) Direktörü Hüsnü Abidi, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim'de İsrail'in güneyinde gerçekleştirdiği ve daha önce eşi ve benzeri görülmemiş saldırının ardından Netanyahu’nun bağımsız bir Filistin devletinin tanınmasını Hamas’a verilecek bir ödül olarak gördüğünün altını çizdi.

Ancak Avrupalıların Netanyahu’nun aksine bağımsız bir Filistin devletini tanımanın, Filistin Yönetimi’ni güçlendirip Hamas'ın konumunu zayıflatarak Filistinlilerin haklarını tesis etme yolunda atılacak bir adım olduğuna inandıklarını vurgulayan Abidi, “Bu da ne Hamas ne de Netanyahu için güçlü bir nokta olmayan barış dinamiğini güçlendirecek” dedi.

Fransa'nın eski Katar ve Suudi Arabistan Büyükelçisi Bertrand Besancenot ise Filistin devletinin Avrupa ülkeleri tarafından tanınmasının Netanyahu'nun tutumu üzerinde doğrudan bir etkisi olmayacağını düşünüyor. Bunun Netanyahu’yu kızdıracağını, ama fikirlerini değiştireceğini düşünen Besancenot, “Öte yandan Avrupa tarafından bu yönde bir hareketi olduğunu ve bu konu masada değilmiş gibi davranamayacağımızı göstermemiz, Biden yönetiminin Netanyahu üzerindeki baskısını artırmasına yardımcı olacaktır” şeklinde konuştu.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, 10 Nisan’da İspanyol milletvekillerine yaptığı bir konuşmada, bağımsız bir Filistin devletini tanımanın ‘Avrupa'nın jeopolitik olarak çıkarına olduğunu’ söyledi.

Sanchez, birkaç gün önce İrlanda, Malta ve Slovenya başbakanlarıyla birlikte, İsrail-Filistin çatışmasının çözümüne ‘olumlu bir katkıda bulunması halinde bağımsız bir Filistin devletini tanımaya hazır olduklarını’ belirten ortak bir bildiriye imza atmıştı.

İki devletli çözüm stratejisine dahil

Öte yandan Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne, Riyad'daki toplantılar sırasında mevkidaşlarına bağımsız bir Filistin devletini tanıma meselesinin Fransa için bir tabu olmadığını, ancak bunun iki devletli bir çözüme yönelik küresel bir strateji çerçevesinde faydalı olması gerektiğini söyledi.

Ancak Levallois, başka herhangi bir somut gelişme olmaksızın ‘sadece vicdanları rahatlatmak için’ bağımsız bir Filistin devletini tanımanın ‘gerçek bir tuzak olabileceği’ uyarısında bulundu.

Bugüne kadar Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 193 ülkeden 137'si bağımsız bir Filistin devletinin tanınması kararını kabul etti.

New York Times (NYT) gazetesinde aralık ayı ortalarında yayınlanan bir makalede, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın danışmanlarından David Harden ve insani yardım aktivisti Larry Garber, Washington'ı benzer bir adım atamaya çağırdılar. Hamas'ın ‘nehirden denize kadar uzanan bir İslam devleti kurma emellerini baltalamanın bir yolu’ olarak bunun yapılması gerektiğini vurgulayan Harden ve Garber, böylece Filistinlilerin bağımsızlık hayallerini gerçekleştirmek için çalışacak yeni liderler seçmeye teşvik edileceğini belirttiler.


Netanyahu Refah’a kara saldırısıyla ateşkesi birbirinden ayrı tutuyor

ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
TT

Netanyahu Refah’a kara saldırısıyla ateşkesi birbirinden ayrı tutuyor

ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün Gazze Şeridi'nin en güneyinde yer alan Refah’a karar saldırısı planını, Hamas Hareketi ile olası ateşkes anlaşmasından ve iki taraf arasında rehine ve tutuklu takası için Mısır'ın desteklediği müzakerelerin geleceğinden ayrı tutmaya çalıştı.

Uluslararası ve bölgesel çevreler Hamas Hareketi tarafından ateşkes önerisine verilecek yanıtı beklerken Netanyahu, hükümetindeki aşırı sağcıların Refah'a kara saldırısının yapılması çağrılarına destek verdi. Netanyahu, Gazze'de öldürülen İsrail askerlerinin ve Hamas’ın elindeki rehinelerin aileleriyle bir araya geldiği toplantıda “Refah'a gireceğiz. Anlaşma olsun ya da olmasın Hamas'a asla teslim olmayacağız” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Kahire, Gazze'de ateşkes ilan edilmesi için gayret gösteriyor. Eğer ateşkes sağlanırsa, İsrail'in Mısır sınırı yakınlarındaki Refah'a geniş çaplı kara saldırısının ‘ertelenme ihtimali’ söz konusu. Müzakerelere dair bilgilerini Şark’ul Avsat’la paylaşan Mısırlı bir kaynak, ateşkes anlaşmasının önündeki zorlukların azaldığını ve önerilerin ayrıntılarında önemli bir sorun olmadığını söyledi. Kaynak, söz konusu zorlukların artık tarafların anlaşmayı sonuçlandırma iradesine ve arzusuna bağlı olduğunu belirtti.

Diğer taraftan Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından görevlendirilen Temas Grubu'nun, pazartesi günü Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları ve temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılmasına yönelik çabalara destek vurgulandı. Ayrıca uluslararası hukuk ve üzerinde mutabık kalınan ilkeler uyarınca, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için güvenilir ve geri dönülemez yola dair kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesinin önemi ve gerekliliğinin altı çizildi.