Tunus'ta yolsuzlukla suçlanan yargıçların yeniden görevlendirilmesi tartışmalara neden oldu

 Mühendislerin geçen hafta Tunus’un başkentindeki protestoları (EPA)
Mühendislerin geçen hafta Tunus’un başkentindeki protestoları (EPA)
TT

Tunus'ta yolsuzlukla suçlanan yargıçların yeniden görevlendirilmesi tartışmalara neden oldu

 Mühendislerin geçen hafta Tunus’un başkentindeki protestoları (EPA)
Mühendislerin geçen hafta Tunus’un başkentindeki protestoları (EPA)

Tunus'ta hakimlerin çalışmalarını düzenleyen en yüksek düzenleyici otorite konumundaki Yüksek Yargı Konseyi, 2012'de görevden alınan kişiler arasında bulunan 5 yargıcın tekrar göreve getirildiğini duyurdu. Karar, yargıçlara yönelik yolsuzluk suçlamaları nedeniyle şiddetli siyasi ve hukuki tartışmalara yol açtı. 
82 yargıcı içeren söz konusu karar, Nahda Hareketi’nin liderlerinden Nureddin el-Buheyri tarafından Adalet Bakanı olduğu sırada alınmıştı. Buheyri kararın, Tunuslu Yargıçlar Derneği ile koordineli olarak dört aylık bir araştırmanın ardından ve Disiplin Kurulu’nun görevden alınmalarını onaylamasından sonra Adalet Bakanlığı tarafından alındığını açıklamıştı. Ancak yargıçların bir kısmı mahkemeye başvurdu ve dosyaları ihale makamları tarafından görüşüldükten sonra görevden alınma kararı iptal edildi.
Ancak bu karar, Buheyri’nin Adalet Bakanlığı döneminde aldığı kararların nedenleri ve bakanlığın kendi bünyesindeki denetim yapıları tarafından yürütülen soruşturmalara rağmen bir kısmının geri çekilmesi konusunda birçok soruyu gündeme getirdi. Yüksek Yargı Konseyi’nin kararı, yargı makamı tarafından "doğru yönde atılmış iyi bir adım ve bu kişilerin yaklaşık on yıl önce maruz kaldıkları adaletsizliğin kaldırılması" olarak nitelendirildi ve memnuniyetle karşılandı.
Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Melike el-Mezari, bir parlamento oturumunda yargı otoritesini "kara yargı" olarak nitelendirerek eleştirmişti. Ayrıca mahkemelerde yayınlanan davalara milletvekillerinin müdahil olmasının ve yargıçlara karşı gelişigüzel suçlamalarda bulunarak haklarında rüşvetçi şeklinde konuşmalarının uygun olmadığını belirtti. 
Yüksek Yargı Konseyi Başkanı'nın açıklamaları, Temyiz Mahkemesi’nin ilk başkanının bir yolsuzluk davasına karıştığı ve iki yargıcın gümrük hatlarında yolsuzluk yaptıklarının kanıtlanmasının ardından dokunulmazlıklarının kaldırılarak görevden alınmasına yönelik tartışmalar sırasında geldi. Ancak Temyiz Mahkemesi başkanından gayrimenkul sahibi olduğu kanıtlandıktan sonra dokunulmazlığı kaldırılmadı. 
Tunuslu siyasi analist Cemal el-Arfavi konuya ilişkin yaptığı açıklamada, yolsuzluk şüphelerinin ve Yüksek Yargı Konseyi’nin talimatların uygulanması için çıkarılan yargı kararlarının eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin'in iktidarı sırasında yaygın olduğunu, ancak bunları kanıtlamanın zor olduğunu, bu nedenle dava edilenlerin İdare Mahkemesi’ne başvurduğunu ve çoğu zaman suç unsurlarının mevcut olmaması nedeniyle davaların başarılı olmadığını ifade etti. Arfavi, 2011 devriminden sonra alınan bazı kararların siyasi entrika kokusuyla gölgelendiğini ve bunun da doğruyu gerçeklerden ayırt etmede güçlüğe neden olduğunu vurguladı. Arfavi özellikle bazı siyasi tarafların siyasi düşmanlarını ayıklamak ve kendilerini rahatsız eden muhaliflerinden kurtulmak için yargı sistemini kontrol etmek amacıyla çeşitli yollar aradığına dikkati çekti.
Öte yandan, 82 yargıç listesinden muaf tutulan yargıçlar için 5 dosyanın çözümlenmesi amacıyla önümüzdeki hafta bir genel kurul düzenleyecek olan Yüksek Yargı Konseyi’nin aynı şekilde diğer yargıçlar hakkındaki dosyaları da incelemeye devam etmesi bekleniyor. 
Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu adlı insan hakları örgütü, Mart ayı boyunca Tunus şehirlerinde en az bin 138 protesto kaydedildiğini açıkladı. Tunus’un Gafsa kenti yaklaşık 284 protesto hareketi kaydettiğinden geçen ay toplam protestoların yüzde 25'i burada yaşandı. Kamor protestolarının tekrar başlamasına tanık olan Tatavin kentinde ise 75 gösteri kaydedildi. Ayrıca ülkenin çoğu bölgesinde yüzde 81'den az olmayan düzensiz protesto hareketlerine tanık olundu. Ülkedeki protestocuların talepleri askıya alınan sosyal ve ekonomik sorunların çözümüne odaklandı.



Şam, federal sistemi reddetmeye devam ederken Kürtleri orduya katılmaya çağırdı

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, dün Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayında bir araya geldiler (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, dün Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayında bir araya geldiler (AFP)
TT

Şam, federal sistemi reddetmeye devam ederken Kürtleri orduya katılmaya çağırdı

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, dün Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayında bir araya geldiler (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, dün Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayında bir araya geldiler (AFP)

Suriye hükümeti tarafından dün yapılan açıklamada federal sistemin reddedildiği bir kez daha ifade edilirken Kürt güçlerine orduya katılmaları çağrısı yapıldı. Kürt ve resmi Suriye kaynaklarına göre bu karar Cumhurbaşkanı Ahmed Şer'in Suriye Demokratik Güçleri Komutanı Mazlum Abdi ile ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın katıldığı bir toplantıda alındı.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP'den aktardığı habere göre Suriyeli bir Kürt yetkili, Şara ve Abdi, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni (KDSÖY)Suriye devletine entegre etme çabalarını görüşmek üzere bir araya geldiğini ifade etti.

Kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan yetkili, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack'ın da toplantıya katıldığını söyledi.

Toplantının, ‘KDSÖY ile Şam hükümeti arasındaki ilişkiler ile ekonomik ve askeri konuların’ görüşülmesi için düzenlendiğini de sözlerine ekledi.

Bu toplantı, Şara ve Abdi arasında henüz uygulanmayan bir ikili anlaşmanın imzalanmasından dört ay sonra gerçekleşti.

Şara’nın 10 Mart'ta ABD’nin himayesinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Abdi ile imzaladığı anlaşma, ‘Suriye'nin kuzeydoğusundaki tüm sivil ve askeri kurumların, sınır geçişleri, havaalanı, petrol ve gaz sahaları dahil olmak üzere Suriye devletinin yönetimi altına alınmasına’ ilişkin maddeler içeriyordu.

Ancak KDSÖY, anayasal bildirinin ardından hükümetin çeşitliliği yansıtmadığını söyleyerek yönetimi eleştirdi. Kürt güçler geçtiğimiz ay ‘merkezi olmayan demokratik’ bir devlet talebinde bulunmuş, Şam ise buna ülkede ‘bölünme girişimlerini’ reddettiğini vurgulayarak yanıt vermişti.

Suriye hükümetinden bir kaynak dün devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “Suriye devleti, ‘tek Suriye, tek ordu, tek hükümet’ ilkesine sıkı sıkıya bağlı olduğunu yineler ve Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliği ve toprak bütünlüğüne aykırı her türlü bölünme veya federalizm biçimini kesin bir şekilde reddeder” ifadelerini kullandı.

Kaynak, “Suriye ordusu, tüm vatandaşları birleştiren ulusal bir kurumdur. Devlet, SDG'den Suriyeli savaşçıların anayasal ve yasal çerçeve içinde ordunun saflarına katılmasını memnuniyetle karşılıyor” dedi.

Kaynak ayrıca, ‘imzalanan anlaşmaların uygulanmasındaki herhangi bir gecikmenin ulusal çıkarlara hizmet etmeyeceği, aksine durumu karmaşıklaştıracağın ve Suriye'nin tüm bölgelerinde güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanmasına yönelik çabaları engelleyeceği’ uyarısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Şara, geçtiğimiz yıl aralık ayında İslamcı grupların ittifakının başında eski Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimini devirerek Şam'da iktidarı ele geçirdi. O tarihten bu yana Şara, Suriye'deki tüm askeri grupların lağvedilmesini savunuyor.

Ancak Suriyeli Kürtler, on binlerce erkek ve kadından oluşan askeri güçlerini korumakta ısrar ediyorlar.

Suriye'nin birliğini korumak ve ülkede güvenliği yeniden tesis etmek, yeni yetkililer için başlıca zorluklar arasında yer alıyor.

On yıllardır ötekileştirilmeye ve dışlanmaya maruz kalan Suriyeli Kürtler, bugün yeni iktidarın karar alma sürecini merkezileştirme ve geçiş döneminin yönetiminden önemli unsurları dışlama çabalarını eleştiriyorlar.

SDG lideri Abdi, mayıs ayı sonlarında bir televizyon röportajında “Şam ile yaptığımız anlaşmaya bağlıyız ve şu anda uygulama komiteleri aracılığıyla bu anlaşmayı hayata geçirmeye çalışıyoruz” dedi. Ancak ‘Suriye'nin merkezi olmayan, tüm bileşenlerinin tüm haklarına sahip olduğu ve kimsenin dışlanmadığı bir ülke olması’ konusunda kararlı olduğunu da vurguladı.

Şara, Şam’da iktidarı devralmasının ardından tüm silahlı grupların feshedileceğini açıklamasına rağmen, ABD destekli Kürtler, DEAŞ’ı 2019 yılında son kalesinden de kovana kadar mücadelede etkinliğini kanıtlamış olan organize askeri güçlerini korumakta ısrar ediyorlar.

Kürt özyönetim, Suriye'nin kuzeyinde ve doğusunda, Şam’daki kaynaklara ihtiyaç duyduğu en önemli petrol ve doğalgaz sahalarını da içeren geniş bir alanı kontrol ediyor. Aralarında binlerce yabancının da bulunduğu DEAŞ üyelerini de kamplarda ve gözaltı merkezlerinde tutuyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani daha önce yaptığı bir açıklamada, KDSÖY’le imzalanan anlaşmanın maddelerinin uygulanmasında ‘oyalanmanın ülkedeki kaosu uzatacağını’ söylemişti.