Şam’ın Arap derinliğine dönmesini hedefleyen ‘kapsamlı bir anlaşma’ girişimi

Anlaşma, Türkiye’nin ‘askeri operasyonlarına’ ve İran'ın Suriye'de ‘artan nüfuzuna’ karşı koyacak adımları içeriyor.

Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)
Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)
TT

Şam’ın Arap derinliğine dönmesini hedefleyen ‘kapsamlı bir anlaşma’ girişimi

Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)
Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)

Yakın zamanda Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi arasında başkent Bağdat’ta düzenlenmesi planlanan üçlü zirve, Rusya’nın Şam'ı Arap Birliği’ne (AL) geri döndürmeye yönelik diplomatik çabaları ve Bağdat’ta teslim edilen Suriye girişiminin sonuçlarının ele alınacağı büyük bir istasyon olacak. Söz konusu girişim, Şam'ı AL’e döndürmenin yanı sıra İran'ın Suriye’deki ‘nüfuzu’ ve Türkiye'nin ülkenin kuzeyine yönelik ‘askeri operasyonları’ ile mücadele konusunda çeşitli adımlar içeriyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin Suriye ile ilgili diplomatik çabaları çerçevesinde bir ay önce gerçekleştirdiği Körfez turunun ardından dün Kahire'yi ziyaret etti. Aynı çerçevede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in elçisi Alexander Lavrentiev, Arap ülkelerine yaptığı ziyaretlerin ardından iki gün önce Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile görüştü.

Rusya’nın tutumu
Moskova, Arap ülkelerini Kasım 2011'den bu yana Şam’ın AL üyeliğini dondurma kararının iptal etmeye ve Cezayir’deki AL zirvesinde duyurulan Arap ülkelerinin tutumunu netleştirmeye çağırdı. Lavrov, geçtiğimiz ay Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar'a yaptığı ziyaretlerde, ‘ortak bir tutumu netleştirmek’ umuduyla söz konusu dosyayı masaya yatırdı. Moskova, 17 Nisan’da Bağımsızlık Günü’nün (Iyd-ul Celâ) ardından Halk Meclisi'nin (Suriye parlamentosu) yeniden toplanmasıyla Suriye cumhurbaşkanlık seçimleri sürecinin başlamasının, geçen 10 yılın ardından Suriye krizinde ‘önemli bir dönüm noktası’ olacağına inanıyor. Moskova ayrıca, Mart 2020'den bu yana ateşkes ve sınır çizgilerinin istikrarı üzerine inşa edilen Cenevre'deki Suriye Anayasa Komitesi toplantılarıyla siyasi süreçte ‘ilerleme kaydedildiğine’ işaret ediyor.
Rus yetkililer, kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda, Arap ülkelerini Suriye hükümetine mali yardımda bulunmaya teşvik etmek amacıyla İran'ın Suriye'deki nüfuzunun zayıflamasının yanı sıra ABD ve Avrupa tarafından Şam’a uygulanan ve ‘Suriye halkını boğan’ yaptırımlar nedeniyle Suriye devletinin çökmemesi için Arap ülkelerinin Şam'a siyasi ve ekonomik olarak dönüş yapmaları gerektiğini söylüyorlar. Moskova bu çerçevede, Suriye hükümetinin Arap bankalarında ‘dondurulmuş halde bulunan’ bir milyar dolarını, Suriye'ye buğday ve petrol türevlerinin sağlanmasını finanse etmek için kullanmak üzere kurtarmaya çalıştı. Moskova ayrıca, Suriye lirası döviz kurunda yaşanan bozulmaya yönelik tedbirlerin bir parçası olarak Şam'a 500 milyon dolar yumuşak kredi sağlama sözü verdi.
Rusya ve Arap ülkeleri, Sezar (Caesar) Yasası’nın getirdiği yasal kısıtlamaların yanı sıra Avrupa ve ABD’nin yeniden yapılanmaya katkıda bulunmaya yönelik şartları nedeniyle Şam'a ‘sunabilecekleri tekliflerin sınırları’ olduğunun farkındalar. Özellikle ABD’nin Sezar Yasası’nın Şam'a tıbbi ve insani yardım sağlanmasını engellemediğini açıklamasının ardından insani yardım sağlayarak bu kısıtlamaları ‘aşma’ ihtimali kapısı aralandı. Washington'ın açıklaması, Arap ülkelerinin Şam'la temasa geçmesini ‘görmezden gelebileceğine’ dair bir ‘iyi niyet göstergesi’ olarak görüldü.

Arap ülkelerinin tutumu
Ancak Arap ülkeleri arasında Şam’ın AL’ye dönüşü ve Suriye hükümeti ile ‘ikili normalleşmeler’ konusunda bir bölünme söz konusu. Cenevre Bildirgesi’nin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanması, ‘mezhepçi ve yabancı milislerin Suriye'den uzaklaştırılması’ ve siyasi sürecin Şam tarafından atılan adımlarla başlatılması gerektiğini düşünen ülkeler var. Bazı ülkeler, Suriye'nin tutumunu test etmek için henüz bir büyükelçi atamadan Şam'daki büyükelçiliklerini yeniden açtılar. Moritanya ve Şam ile diplomatik ilişkilerini sürdüren Umman'da gibi bazı ülkeler ise Şam’a büyükelçi atadılar. Umman ve Suriye dışişleri bakanlarının yıllar içinde birçok kez karşılıklı ziyaretlerde bulundukları da belirtilmeli. Ne var ki, bazı Arap ülkelerinin Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki askeri operasyonları ve İran'ın Arap ülkelerinin yokluğunda Suriye'de nüfuzunu artırması konusunda endişelerin arttığı da ortadadır.
Arap ülkeleri, Şam’ın AL’ye dönüşü için başlıca Arap ülkelerinin ‘ortak bir tutum’ sergilemesi ve Şam’ın bir takım olumlu adımlar atmasını gerektirdiğini düşünüyorlar. Aynı zamanda Cezayir’de yapılan AL Zirvesi’nde elde edilen başarının meyvelerini toplamak istiyorlar. Teknik açıdan konuşursak, bu durumun Şam'ın AL’ye geri dönmek için talepte bulunmasını gerektirdiğini söyleyebiliriz. Siyasi açıdan ise Arap ülkeleri, Şam’ın, BMGK’nın 2254 sayılı kararının uygulamak için bir dizi siyasi adım atmasını ve Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde Suriye Anayasa Komitesi toplantılarına olumlu ve somut bir şekilde katılmasının yanı sıra mültecilerin geri dönüşleri, Suriyelilerin siyasi sürece ilişkin kararlara katılmaları ve Suriye'nin istikrar ve bütünlüğünü korumaları için gerekli şartların sağlanmasını bekliyorlar. Arap ülkeleri, jeopolitik olarak Şam'dan İran’ın Suriye’deki nüfuzunun azaltılmasına ve ‘mezhepçi milislerin Suriye’den çıkarılmasına yönelik ‘somut adımlar’ atılmasının yanı sıra Moskova’dan Türkiye’nin ülkenin kuzeyindeki askeri operasyonlarının durdurulması ve siyasi sürecin ilerletilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını ve İran'ın nüfuzunun sınırlandırılmasına ve siyasi sürecin başlatılmasına ilişkin önceki uzlaşıların canlandırılmasını bekliyorlar.  

Arap Derinliği Girişimi
Bu çerçevede Suriye’nin önde gelen isimleri, aralarında Mısır, Ürdün ve Irak’ın da bulunduğu çeşitli Arap ülkelerine, bazı Arap ülkelerinin ‘Suriye'de istikrarın yeniden tesis edilmesi ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması arzularını paylaşmalarının yanı sıra bölgede radikalizmin ve terörizmin yayılmasından ve Arap ülkelerinin sahadaki eksikliğinin yarattığı boşlukta Türkiye ve İran’ın Doğu Akdeniz'de nüfuzlarının artmasından endişe etmeleri göz önünde bulundurularak, Suriye'nin iç istikrarını sağlamaya ve Arap ülkelerinin bu konudaki rolünü güçlendirmeye yönelik en uygun çözümü bulmak amacıyla ‘Arap Derinliği Girişimi’ni sundular.
Üçlü zirveye ev sahipliği yapmadan önce Bağdat’a sunulan Arap Derinliği Girişimi’nin başlatılması durumunda, Rusya, Türkiye ve İran’ın garantörü oldukları Astana Formatı’na ve somut adımların atılacağı Rusya, Türkiye ve Katar'ın yer aldığı ‘yeni formata’ paralel bir platform oluşturacak. Suriye hükümeti ile güven artırıcı önlemlerin ele alınacağı bir diyalogun başlatılmasını desteklemek de dahil olmak üzere bir takım somut adımlarınla ilerleme kaydedilmesi hedefleniyor. Söz konusu somut adımlar arasında, tutukluların salıverilmesi, yerinden edilenlerin Arap ülkelerinin desteğiyle geri dönmeye teşvik edilmeleri, yargının bağımsızlığını sağlamak için güç dağıtımı yapılması ve AL himayesinde yeni bir Suriye platformunun kurulmasının desteklenmesi ve Arap Derinliği Girişimi’ne sponsor olunması yer alıyor. Ayrıca Amerikalılar ve Ruslar ile diyalog kurulması ve girişimin Suriye içinde uygulanması için uygun görülen tutumların ve projelerin gerekçelerine ilişkin bilgilendirilmeleri de bu adımlar arasında bulunuyor.
Arap ülkelerinde tartışılan ‘Arap Derinliği Girişimi’, aralarında ‘Şam'ı ademi merkeziyetçi bir idari ve ekonomik sistemle yerel yönetim için gelişmiş bir projenin formüle edilmesi ve ardından, Suriye'nin kuzeydoğusu ve güneydeki Süveyda ve Dera gibi bölgelerden başlayarak Suriye'de uygulanabilecek yönetim projelerini incelemeyi hedefleyen bir girişimle iş birliği yapmaya ikna etme’ gibi belirli adımları içeriyor. Aynı şekilde, Fırat'ın doğusundaki Özerk Yönetimi, bölgedeki diğer Kürt taraflar ve Arap aşiretleriyle güç paylaşımı ilkesine dayalı yeni bir yönetim inşa etmeye ikna edilmesi de bu adımlar arasında bulunuyor.

Şam’ın tutumu
ABD ve Avrupa ülkelerinin kapattığı kapının aksine Arap ülkelerinden bir ‘atılım’ kapısının aralanabileceğine inanan Şam, bu düşüncelerinin bir kısmını, gerek Dışişleri Bakanı Faysal El-Mikdad'ın Muskat'ı ziyareti sırasında gerek Devlet Başkanı Beşşar Esed’in Lavriniev ile görüşmesi sırasında gerekse Suriyeli yetkililer ile Arap ülkelerindeki meslektaşları arasındaki güvenlik temasları sırasında ifade etti.  Öncelikle, Şam’da gerekli koşulların sağlanmasının hızı ve derinliği ile beklenen teşvikler konusunda bir görüş ayrılığı olduğunu belirtmekte fayda var. Teknik olarak Şam, iki yıl önce AL’nin kurucu üyesi olan Suriye’ye birliğe dönmek için başvuru yapması gerektiğini söyleyen Arap ülkelerine karşı çıkarak AL’ye geri dönme talebinde bulunmayı reddetti.
Şam şuan siyasi olarak önümüzdeki ayın ortalarında yapılması planlanan başkanlık seçimlerine öncelik veriyor. Seçimlerin ardından Esed’in 17 Temmuz’da yeni bir döneme başlaması bekleniyor. Bazı yetkililer, ‘seçimlerden sonra siyasi reform yapılacağını’ ve seçimlerinden sonra 2012 tarihli Suriye Anayasası’nda reform yapmak için Suriye Anayasa Komitesi ile anlaşmanın daha olumlu olacağını ve bazı reformların gerçekleşeceğini ima ettiler.
Şam ayrıca İran’dan petrol, Rusya'dan gıda ve tahıl sevkiyatı için çalışarak Batı yaptırımlarına karşı koymaya ve ülkedeki hayat şartlarını iyileştirmeye öncelik veriyor. Şam, Suriye’nin kuzeydoğusundan petrol ürünleri ve tahıl almak için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile anlaşmalar da yaptı.
Şam, taktik olarak halen hem Moskova’ya hem de Tahran’a oynuyor. Böylece bir kıyıya baskı arttığında diğer kıyıya yüzüyor. Lavrov’un bir süre önce muhataplarına söylediği ‘Şam üzerindeki artan baskımız, onu İran'ın kucağına itiyor’ şeklindeki sözlerinde olduğu gibi, bu ‘oyun’ halen başarılı bir şekilde oynanıyor.  Şam, Moskova'nın Tel Aviv’e ‘iyi niyet göstermesi’ isteğini de kabul ediyor.
Şam, jeopolitik açıdan ise Türkiye'nin ‘askeri operasyonlarının’, İran'ın ‘artan nüfuzunun’ ve Rusya'nın Suriye ve bölgedeki ‘genişleyen nüfuzunun’ Arap ülkelerini onunla iş birliği yapmaya iteceğini, böylece girişimlerin ve teşviklerin Şam'dan değil Arap ülkelerinin başkentlerinden geleceğini, bu sayede de Arap ülkelerinin, Washington'a ABD yaptırımlarından muafiyetler elde etmesi için baskı yapacaklarını düşünüyor. Ancak Sezar Yasası kaldırılmadığı ve Şam’ın ABD Kongresi’ni yasada değişiklik yapmaya ikna edecek değişikliklerde bulunmadığı sürece bu şartların oluşması şu an için pek olası görünmüyor.



Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu bugün, tüm sivillere Hadramut ilindeki Mukalla Limanı’nı bir sonraki duyuruya kadar derhal tahliye etmeleri çağrısında bulundu. Koalisyon, bu önlemin onların güvenliğini sağlamak amacıyla alındığını vurguladı.

Tahliye talebinin liman çevresinde yapılacak askeri operasyon hazırlıkları ile birlikte can ve mal güvenliğini korumayı amaçladığını açıklayan Arap Koalisyonu, herkesin verilen talimatlara uymasını ve güvenliklerinin sağlanması için iş birliği yapmasını istedi.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Reşad el-Alimi’nin Güney Geçiş Konseyi'ne (GGK) bağlı silahlı unsurların Hadramut’taki sivillere karşı işlediği ciddi ve korkunç insani ihlalleri nedeniyle talebi üzerine sivilleri korumak için acil önlemler alınacağını açıkladı. Bu önlemler, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) gerilimi yatıştırmak, GGK güçlerini geri çekmek, mevzilerini Vatan Kalkanı Güçleri'ne devretmek ve yerel makamların sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak için yorulmak bilmeden sürdürdükleri ortak çabaların devamı niteliğinde. Arap Koalisyonu güçleri, bu çabaları bozacak her türlü askeri eyleme, sivil hayatları korumak ve Suud Arabistan-BAE’nin çabalarının başarısını sağlamak için doğrudan ve derhal müdahale edileceğini teyit ediyor.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı'nın meşru Yemen hükümetine yönelik sürekli desteğini ve kararlı tutumunu teyit eden Tümgeneral Maliki, herkesi ulusal sorumluluklarını yerine getirmeye, itidal göstermeye ve güvenlik ve istikrarı korumak için barışçıl çabalara yanıt vermeye çağırdı.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare

Yemen'de meşru hükümete destek veren Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı, Mukalla Limanı’nda dışarıdan verilen askeri desteği hedef alan ‘sınırlı’ bir hava saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, yaptığı açıklamada, “Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü, iki geminin Koalisyon Ortak Kuvvetler Komutanlığı'ndan resmi izin almadan Fuceyra Limanı’ndan Mukalla Limanı’na girerken görüldü. İki geminin mürettebatı, izleme sistemlerini devre dışı bıraktı ve çatışmayı körüklemek amacıyla Yemen'in doğu illerindeki (Hadramut ve el-Mahra) Güney Geçiş Konseyi (GGK) güçlerini desteklemek için büyük miktarda silah ve savaş aracı indirdi. Bu eylem, ateşkese ve barışçıl bir çözüm arayışına karşı yapılmış açık bir ihlaldir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2216 sayılı kararı da ihlal edilmiştir.” İfadelerini kullandı.

Tümgeneral Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi’nin Arap Koalisyonu güçlerine yönelik Hadramut ve el-Mahra’daki sivilleri korumak için gerekli tüm askeri önlemleri alması yönündeki talebine dayanarak güvenliği ve istikrarı tehdit eden bu silahların oluşturduğu tehlike ve gerginlik çerçevesinde bu kararı aldıklarını açıkladı.

Arap Koalisyonu Hava Kuvvetleri, bu sabah, Mukalla Limanı’nda iki gemiden indirilen silah ve savaş araçlarını hedef alan sınırlı bir askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon, uluslararası insani hukuk ve geleneksel kurallar çerçevesinde ve hiçbir yan hasar meydana gelmeyecek şekilde belgelendikten sonra gerçekleştirildi.

Tümgeneral Maliki, Arap Koalisyonu’nun Hadramaut ve el-Mahra'da gerilimi azaltmaya ve sükuneti sağlamaya devam edeceğini, meşru Yemen hükümeti ve koalisyonla koordinasyon sağlanmadan herhangi ülkenin Yemen’deki herhangi bir gruba askeri destek sağlamasını engelleyeceğini, böylece Suudi Arabistan ve Arap Koalisyonu’nun güvenlik ve istikrarı sağlama ve çatışmanın yayılmasını önleme çabalarının başarıya ulaşmasının amaçlandığını vurguladı.


İsrail askerleri Filistinli işçileri rüşvet karşılığında askeri kontrol noktalarından geçirdi

İsrailli askerler, Batı Şeria ile Kudüs arasındaki Kalandiya Kontrol Noktası’nda bekleyen Filistinlileri izliyor. (EPA)
İsrailli askerler, Batı Şeria ile Kudüs arasındaki Kalandiya Kontrol Noktası’nda bekleyen Filistinlileri izliyor. (EPA)
TT

İsrail askerleri Filistinli işçileri rüşvet karşılığında askeri kontrol noktalarından geçirdi

İsrailli askerler, Batı Şeria ile Kudüs arasındaki Kalandiya Kontrol Noktası’nda bekleyen Filistinlileri izliyor. (EPA)
İsrailli askerler, Batı Şeria ile Kudüs arasındaki Kalandiya Kontrol Noktası’nda bekleyen Filistinlileri izliyor. (EPA)

İsrail askerî ve adli polisinin yürüttüğü soruşturmalar, Batı Şeria’daki Filistinlilerin İsrail’e çalışmak amacıyla girebilmek için askerî kontrol noktalarında görev yapan İsrail askerlerine rüşvet verdiğini ortaya koydu.

Soruşturmaya yakın kaynaklar, “bu tür rüşvetlerin ürkütücü bir boyuta ulaştığını” ileri sürerek, bunun “silahlı unsurların İsrail kentlerine sızmasına ve saldırılar düzenlemesine imkân tanıdığını” savundu.

Üç kontrol noktası belirlendi

Şarku’l Avsat’ın Yediot Aharonot gazetesinden aktardığı habere göre aralarında subay rütbesi taşıyan askerlerin de bulunduğu kişiler, yaptıklarının İsrail içinde saldırılara yol açabileceğini bilmelerine rağmen, para karşılığında geçiş ve kaçak giriş organize etti.

ergvfre
İsrailli duvarın yanında, El Halil yakınlarında zeytin toplayan bir Filistinli. (Reuters)

Haberde, kaçak geçişlerde kullanılan üç askerî kontrol noktasının tespit edildiği belirtildi. Bunlardan birinin Ofer Kontrol Noktası, diğer ikisinin ise Biddu ve Aksa kasabaları yakınında, üçüncüsünün ise Şuafat çevresinde bulunduğu, söz konusu noktaların tamamının Kudüs’ün kuzeyinde yer aldığı kaydedildi. Soruşturmalara göre, geçen cuma günü Bisan saldırısını düzenleyen ve iki İsraillinin ölümü, dört kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırının faili Ahmed Ebu’r-Rab’ın da İsrail’e bu kontrol noktalarından birinden girdiği iddia edildi.

Rüşvetin yöntemi ve tutarları

Habere göre Filistinliler, rüşveti kimlik kartının içine koyarak ya da araç durdurulup yolcular indirildiğinde arka koltuğa bırakılan bir zarfla veriyordu. Zarfı alan subayın, işçileri tekrar araca bindirerek geçişe izin verdiği belirtildi.

İkinci İntifada’nın ardından, 2002 yılından itibaren İsrail, 1967 öncesi sınırlar ile Batı Şeria arasında (Yeşil Hat) Filistinlilerin geçişini engellemek amacıyla bir güvenlik duvarı inşa etti. Toplam uzunluğu 770 kilometreyi bulan duvarın yaklaşık 142 kilometrelik bölümü Doğu Kudüs çevresinde yer alıyor ve yüksekliği sekiz metreyi buluyor. Ancak çevresel gerekçeler ve anlaşmazlıklar nedeniyle bazı bölümleri hâlâ tamamlanmış değil.

rg
Ramallah yakınlarındaki İsrail’e ait Atara Kontrol Noktası’nda bekleyen araçlar (AFP)

Gazze savaşının başlamasıyla birlikte İsrail’in yaklaşık 150 bin Filistinli işçinin çalışma izinlerini iptal etmesi, ciddi bir ekonomik krize yol açtı. Bunun üzerine on binlerce işçi kontrol noktalarını aşmaya veya yüksek duvarı tırmanarak geçmeye çalıştı.

Hbaere göre bazı durumlarda minibüslerdeki her yolcu için 50 şekel (yaklaşık 16 dolar) rüşvet ödendi. Bazı vakalarda bir binek aracın geçirilmesi karşılığında  bin 500 şekel (yaklaşık 470 dolar) verildi. Bir olayda ise Filistinli bir iş insanının, polis aracıyla İsrail’e sokulması karşılığında 5 bin  şekel (yaklaşık bin 560 dolar) ödediği belirtildi.

Kaçak geçişlerin bir bölümünün Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimleri içinden yapıldığı, bazı askerlerin sahte resmî çalışma izinleri düzenlediği ve bu tür izinlerin sayısının yaklaşık 300 olduğu tahmin ediliyor.

Telegram kayıtları ve genişleyen soruşturma

İbranice basında yer alan bilgilere göre, rüşvet teklifleri başlangıçta Filistinlilerden gelse de zamanla İsrailli askerlerin de para karşılığı geçiş teklif etmeye başladığı ifade edildi. Sürecin ilerlemesiyle birlikte kaçak geçişlerin askerler ile Filistinli kaçakçılar arasında Telegram üzerinden kurulan ağlar aracılığıyla organize edildiği aktarıldı.

Kayıtlara geçen görüşmelerde, İsrailli bir subayın ödemeyi mutlaka nakit istediği ortaya çıktı. Üst rütbeli bir subayın şüphelenerek gizli soruşturma başlatmasıyla, sadece rüşvet ağının değil, iki askerî birlik arasındaki rekabet nedeniyle bir birliğin diğerini yetersiz göstermek amacıyla kasıtlı olarak Filistinlileri geçirdiği de tespit edildi.

dfrgt
İsrail güvenlik güçleri, Filistin’in Kefr Kaddum köyü yakınlarında Filistinli göstericilerle karşı karşıya. (AFP)

Soruşturma, sadece kaçak geçişlerle sınırlı kalmadı. Sivil idareye bağlı sağlık biriminde görev yapmış eski bir çalışanın, Filistinlilerin sağlık durumlarına dair bilgilerini kullanarak nadir bulunan ilaçları temin edip sattığı, evinde yapılan aramada büyük miktarda ilaç ele geçirildiği bildirildi.

Ordu kaynakları, bu dosyalar kapsamında onlarca asker ve subayın gözaltına alındığını, haklarında yargı süreci başlatılarak cezalandırılacaklarını açıkladı.