Şam’ın Arap derinliğine dönmesini hedefleyen ‘kapsamlı bir anlaşma’ girişimi

Anlaşma, Türkiye’nin ‘askeri operasyonlarına’ ve İran'ın Suriye'de ‘artan nüfuzuna’ karşı koyacak adımları içeriyor.

Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)
Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)
TT

Şam’ın Arap derinliğine dönmesini hedefleyen ‘kapsamlı bir anlaşma’ girişimi

Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)
Pazar günü başkent Şam’da Suriye bayrağı önünde duran bir tatlıcı (Reuters)

Yakın zamanda Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi arasında başkent Bağdat’ta düzenlenmesi planlanan üçlü zirve, Rusya’nın Şam'ı Arap Birliği’ne (AL) geri döndürmeye yönelik diplomatik çabaları ve Bağdat’ta teslim edilen Suriye girişiminin sonuçlarının ele alınacağı büyük bir istasyon olacak. Söz konusu girişim, Şam'ı AL’e döndürmenin yanı sıra İran'ın Suriye’deki ‘nüfuzu’ ve Türkiye'nin ülkenin kuzeyine yönelik ‘askeri operasyonları’ ile mücadele konusunda çeşitli adımlar içeriyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin Suriye ile ilgili diplomatik çabaları çerçevesinde bir ay önce gerçekleştirdiği Körfez turunun ardından dün Kahire'yi ziyaret etti. Aynı çerçevede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in elçisi Alexander Lavrentiev, Arap ülkelerine yaptığı ziyaretlerin ardından iki gün önce Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile görüştü.

Rusya’nın tutumu
Moskova, Arap ülkelerini Kasım 2011'den bu yana Şam’ın AL üyeliğini dondurma kararının iptal etmeye ve Cezayir’deki AL zirvesinde duyurulan Arap ülkelerinin tutumunu netleştirmeye çağırdı. Lavrov, geçtiğimiz ay Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar'a yaptığı ziyaretlerde, ‘ortak bir tutumu netleştirmek’ umuduyla söz konusu dosyayı masaya yatırdı. Moskova, 17 Nisan’da Bağımsızlık Günü’nün (Iyd-ul Celâ) ardından Halk Meclisi'nin (Suriye parlamentosu) yeniden toplanmasıyla Suriye cumhurbaşkanlık seçimleri sürecinin başlamasının, geçen 10 yılın ardından Suriye krizinde ‘önemli bir dönüm noktası’ olacağına inanıyor. Moskova ayrıca, Mart 2020'den bu yana ateşkes ve sınır çizgilerinin istikrarı üzerine inşa edilen Cenevre'deki Suriye Anayasa Komitesi toplantılarıyla siyasi süreçte ‘ilerleme kaydedildiğine’ işaret ediyor.
Rus yetkililer, kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda, Arap ülkelerini Suriye hükümetine mali yardımda bulunmaya teşvik etmek amacıyla İran'ın Suriye'deki nüfuzunun zayıflamasının yanı sıra ABD ve Avrupa tarafından Şam’a uygulanan ve ‘Suriye halkını boğan’ yaptırımlar nedeniyle Suriye devletinin çökmemesi için Arap ülkelerinin Şam'a siyasi ve ekonomik olarak dönüş yapmaları gerektiğini söylüyorlar. Moskova bu çerçevede, Suriye hükümetinin Arap bankalarında ‘dondurulmuş halde bulunan’ bir milyar dolarını, Suriye'ye buğday ve petrol türevlerinin sağlanmasını finanse etmek için kullanmak üzere kurtarmaya çalıştı. Moskova ayrıca, Suriye lirası döviz kurunda yaşanan bozulmaya yönelik tedbirlerin bir parçası olarak Şam'a 500 milyon dolar yumuşak kredi sağlama sözü verdi.
Rusya ve Arap ülkeleri, Sezar (Caesar) Yasası’nın getirdiği yasal kısıtlamaların yanı sıra Avrupa ve ABD’nin yeniden yapılanmaya katkıda bulunmaya yönelik şartları nedeniyle Şam'a ‘sunabilecekleri tekliflerin sınırları’ olduğunun farkındalar. Özellikle ABD’nin Sezar Yasası’nın Şam'a tıbbi ve insani yardım sağlanmasını engellemediğini açıklamasının ardından insani yardım sağlayarak bu kısıtlamaları ‘aşma’ ihtimali kapısı aralandı. Washington'ın açıklaması, Arap ülkelerinin Şam'la temasa geçmesini ‘görmezden gelebileceğine’ dair bir ‘iyi niyet göstergesi’ olarak görüldü.

Arap ülkelerinin tutumu
Ancak Arap ülkeleri arasında Şam’ın AL’ye dönüşü ve Suriye hükümeti ile ‘ikili normalleşmeler’ konusunda bir bölünme söz konusu. Cenevre Bildirgesi’nin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanması, ‘mezhepçi ve yabancı milislerin Suriye'den uzaklaştırılması’ ve siyasi sürecin Şam tarafından atılan adımlarla başlatılması gerektiğini düşünen ülkeler var. Bazı ülkeler, Suriye'nin tutumunu test etmek için henüz bir büyükelçi atamadan Şam'daki büyükelçiliklerini yeniden açtılar. Moritanya ve Şam ile diplomatik ilişkilerini sürdüren Umman'da gibi bazı ülkeler ise Şam’a büyükelçi atadılar. Umman ve Suriye dışişleri bakanlarının yıllar içinde birçok kez karşılıklı ziyaretlerde bulundukları da belirtilmeli. Ne var ki, bazı Arap ülkelerinin Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki askeri operasyonları ve İran'ın Arap ülkelerinin yokluğunda Suriye'de nüfuzunu artırması konusunda endişelerin arttığı da ortadadır.
Arap ülkeleri, Şam’ın AL’ye dönüşü için başlıca Arap ülkelerinin ‘ortak bir tutum’ sergilemesi ve Şam’ın bir takım olumlu adımlar atmasını gerektirdiğini düşünüyorlar. Aynı zamanda Cezayir’de yapılan AL Zirvesi’nde elde edilen başarının meyvelerini toplamak istiyorlar. Teknik açıdan konuşursak, bu durumun Şam'ın AL’ye geri dönmek için talepte bulunmasını gerektirdiğini söyleyebiliriz. Siyasi açıdan ise Arap ülkeleri, Şam’ın, BMGK’nın 2254 sayılı kararının uygulamak için bir dizi siyasi adım atmasını ve Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde Suriye Anayasa Komitesi toplantılarına olumlu ve somut bir şekilde katılmasının yanı sıra mültecilerin geri dönüşleri, Suriyelilerin siyasi sürece ilişkin kararlara katılmaları ve Suriye'nin istikrar ve bütünlüğünü korumaları için gerekli şartların sağlanmasını bekliyorlar. Arap ülkeleri, jeopolitik olarak Şam'dan İran’ın Suriye’deki nüfuzunun azaltılmasına ve ‘mezhepçi milislerin Suriye’den çıkarılmasına yönelik ‘somut adımlar’ atılmasının yanı sıra Moskova’dan Türkiye’nin ülkenin kuzeyindeki askeri operasyonlarının durdurulması ve siyasi sürecin ilerletilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını ve İran'ın nüfuzunun sınırlandırılmasına ve siyasi sürecin başlatılmasına ilişkin önceki uzlaşıların canlandırılmasını bekliyorlar.  

Arap Derinliği Girişimi
Bu çerçevede Suriye’nin önde gelen isimleri, aralarında Mısır, Ürdün ve Irak’ın da bulunduğu çeşitli Arap ülkelerine, bazı Arap ülkelerinin ‘Suriye'de istikrarın yeniden tesis edilmesi ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması arzularını paylaşmalarının yanı sıra bölgede radikalizmin ve terörizmin yayılmasından ve Arap ülkelerinin sahadaki eksikliğinin yarattığı boşlukta Türkiye ve İran’ın Doğu Akdeniz'de nüfuzlarının artmasından endişe etmeleri göz önünde bulundurularak, Suriye'nin iç istikrarını sağlamaya ve Arap ülkelerinin bu konudaki rolünü güçlendirmeye yönelik en uygun çözümü bulmak amacıyla ‘Arap Derinliği Girişimi’ni sundular.
Üçlü zirveye ev sahipliği yapmadan önce Bağdat’a sunulan Arap Derinliği Girişimi’nin başlatılması durumunda, Rusya, Türkiye ve İran’ın garantörü oldukları Astana Formatı’na ve somut adımların atılacağı Rusya, Türkiye ve Katar'ın yer aldığı ‘yeni formata’ paralel bir platform oluşturacak. Suriye hükümeti ile güven artırıcı önlemlerin ele alınacağı bir diyalogun başlatılmasını desteklemek de dahil olmak üzere bir takım somut adımlarınla ilerleme kaydedilmesi hedefleniyor. Söz konusu somut adımlar arasında, tutukluların salıverilmesi, yerinden edilenlerin Arap ülkelerinin desteğiyle geri dönmeye teşvik edilmeleri, yargının bağımsızlığını sağlamak için güç dağıtımı yapılması ve AL himayesinde yeni bir Suriye platformunun kurulmasının desteklenmesi ve Arap Derinliği Girişimi’ne sponsor olunması yer alıyor. Ayrıca Amerikalılar ve Ruslar ile diyalog kurulması ve girişimin Suriye içinde uygulanması için uygun görülen tutumların ve projelerin gerekçelerine ilişkin bilgilendirilmeleri de bu adımlar arasında bulunuyor.
Arap ülkelerinde tartışılan ‘Arap Derinliği Girişimi’, aralarında ‘Şam'ı ademi merkeziyetçi bir idari ve ekonomik sistemle yerel yönetim için gelişmiş bir projenin formüle edilmesi ve ardından, Suriye'nin kuzeydoğusu ve güneydeki Süveyda ve Dera gibi bölgelerden başlayarak Suriye'de uygulanabilecek yönetim projelerini incelemeyi hedefleyen bir girişimle iş birliği yapmaya ikna etme’ gibi belirli adımları içeriyor. Aynı şekilde, Fırat'ın doğusundaki Özerk Yönetimi, bölgedeki diğer Kürt taraflar ve Arap aşiretleriyle güç paylaşımı ilkesine dayalı yeni bir yönetim inşa etmeye ikna edilmesi de bu adımlar arasında bulunuyor.

Şam’ın tutumu
ABD ve Avrupa ülkelerinin kapattığı kapının aksine Arap ülkelerinden bir ‘atılım’ kapısının aralanabileceğine inanan Şam, bu düşüncelerinin bir kısmını, gerek Dışişleri Bakanı Faysal El-Mikdad'ın Muskat'ı ziyareti sırasında gerek Devlet Başkanı Beşşar Esed’in Lavriniev ile görüşmesi sırasında gerekse Suriyeli yetkililer ile Arap ülkelerindeki meslektaşları arasındaki güvenlik temasları sırasında ifade etti.  Öncelikle, Şam’da gerekli koşulların sağlanmasının hızı ve derinliği ile beklenen teşvikler konusunda bir görüş ayrılığı olduğunu belirtmekte fayda var. Teknik olarak Şam, iki yıl önce AL’nin kurucu üyesi olan Suriye’ye birliğe dönmek için başvuru yapması gerektiğini söyleyen Arap ülkelerine karşı çıkarak AL’ye geri dönme talebinde bulunmayı reddetti.
Şam şuan siyasi olarak önümüzdeki ayın ortalarında yapılması planlanan başkanlık seçimlerine öncelik veriyor. Seçimlerin ardından Esed’in 17 Temmuz’da yeni bir döneme başlaması bekleniyor. Bazı yetkililer, ‘seçimlerden sonra siyasi reform yapılacağını’ ve seçimlerinden sonra 2012 tarihli Suriye Anayasası’nda reform yapmak için Suriye Anayasa Komitesi ile anlaşmanın daha olumlu olacağını ve bazı reformların gerçekleşeceğini ima ettiler.
Şam ayrıca İran’dan petrol, Rusya'dan gıda ve tahıl sevkiyatı için çalışarak Batı yaptırımlarına karşı koymaya ve ülkedeki hayat şartlarını iyileştirmeye öncelik veriyor. Şam, Suriye’nin kuzeydoğusundan petrol ürünleri ve tahıl almak için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile anlaşmalar da yaptı.
Şam, taktik olarak halen hem Moskova’ya hem de Tahran’a oynuyor. Böylece bir kıyıya baskı arttığında diğer kıyıya yüzüyor. Lavrov’un bir süre önce muhataplarına söylediği ‘Şam üzerindeki artan baskımız, onu İran'ın kucağına itiyor’ şeklindeki sözlerinde olduğu gibi, bu ‘oyun’ halen başarılı bir şekilde oynanıyor.  Şam, Moskova'nın Tel Aviv’e ‘iyi niyet göstermesi’ isteğini de kabul ediyor.
Şam, jeopolitik açıdan ise Türkiye'nin ‘askeri operasyonlarının’, İran'ın ‘artan nüfuzunun’ ve Rusya'nın Suriye ve bölgedeki ‘genişleyen nüfuzunun’ Arap ülkelerini onunla iş birliği yapmaya iteceğini, böylece girişimlerin ve teşviklerin Şam'dan değil Arap ülkelerinin başkentlerinden geleceğini, bu sayede de Arap ülkelerinin, Washington'a ABD yaptırımlarından muafiyetler elde etmesi için baskı yapacaklarını düşünüyor. Ancak Sezar Yasası kaldırılmadığı ve Şam’ın ABD Kongresi’ni yasada değişiklik yapmaya ikna edecek değişikliklerde bulunmadığı sürece bu şartların oluşması şu an için pek olası görünmüyor.



İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP


Yahudi yerleşimciler, Batı Şeria’da İtalyan ve Kanadalı gönüllüleri dövdü

Sınır bölgelerinde örgütlenen Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere ait tarım alanlarına ve bağlara saldırıları artırıyor (Reuters)
Sınır bölgelerinde örgütlenen Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere ait tarım alanlarına ve bağlara saldırıları artırıyor (Reuters)
TT

Yahudi yerleşimciler, Batı Şeria’da İtalyan ve Kanadalı gönüllüleri dövdü

Sınır bölgelerinde örgütlenen Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere ait tarım alanlarına ve bağlara saldırıları artırıyor (Reuters)
Sınır bölgelerinde örgütlenen Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere ait tarım alanlarına ve bağlara saldırıları artırıyor (Reuters)

Yahudi yerleşimciler, Batı Şeria'daki İtalyan ve Kanadalı gönüllüleri dövüp eşyalarını çaldı.

Guardian'ın aktardığına göre pazar sabahı yaşanan olayda radikal sağcı yerleşimciler, Eriha bölgesindeki Ayn el-Duyuk köyüne baskın düzenledi. 

Yerleşimcilerin, Filistinlileri korumak için köyde bulunan İtalyan ve Kanadalı gönüllülere de saldırdığı belirtildi.

Filistin Ulusal Yönetimi'nin resmi haber ajansı WAFA, üç İtalyan ve bir Kanadalı gönüllünün hastaneye kaldırıldığını aktardı. 

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan Kanadalı kadın, sabaha karşı düzenlenen saldırıda yaşadıklarını şöyle anlattı: 

10 maskeli yerleşimci gece nöbetinden sonra uyuduğumuz eve baskın yaptı. İkisinin üzerinde ordu tarafından verilen tüfeklerden vardı. Bizi yaklaşık 15 dakika boyunca dövdüler. Kafama, kaburgalarıma, kalçama ve uyluk bölgeme defalarca tekme attılar. Bize Arapça hakaretler yağdırdılar ve orada bulunmaya hakkımız olmadığını söylediler.

Gönüllü, Yahudi yerleşimcilerin bölgede artan saldırılarına dikkat çekerek, "Mesele bizimle ilgili değil. Biz 15 dakika dayak yedik ama buradaki Filistinliler bu şiddeti her gün, her saat, binlerce kez yaşıyor" dedi.

Kanada Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "aşırılıkçı yerleşimcilerin işlediği şiddet eylemlerinin kınandığı" bildirildi. Kanada yönetiminin "Filistin topraklarının ilhakına yönelik her türlü eyleme ve söyleme karşı olduğu" hatırlatıldı. 

Diğer yandan İtalyan gönüllülerden birinin ağır yaralandığı ve Ramallah'ta tedavisinin sürdüğü belirtiliyor. İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, olaya ilişkin açıklamasında "Bu saldırganlıktan bıktık. Yerleşimcilerin haklarını bu şekilde savunmaları doğru değil" ifadelerini kullandı. 

Guardian, Batı Şeria'daki İsrailli yetkililerin yorum taleplerine yanıt vermediğini yazıyor. Gazetenin irtibata geçtiği köylüler ve aktivistler, polisin yerleşimcilerin saldırılarını durdurmak veya karargahlarını dağıtmak için harekete geçmediğini söylüyor.

Batı Şeria'daki Filistin köylerini korumak için yabancı gönüllüler toplayan Faz3a örgütünden aktivist Manal Tamimi, radikal sağcı yerleşimcilerin iki ay önce köyün yakınlarına karakol inşa ettiğini ve adam devşirdiğini söylüyor. Gönüllülerin saldırılara karşı Filistinlilerin yanında durmasının çok değerli olduğunu belirtiyor.

Kanadalı gönüllü de köydeki varlıklarının halkı güçlendirdiğini söylüyor: 

Biz oradayken köylüler daha dirençli oluyordu. Çocuklar özgürce oynuyordu. İnsanlar gece boyunca uyuyabiliyorlardı. Sırf bu bile bizim orada olmamızı değerli kılıyordu.

Birleşmiş Milletler'in rakamlarına göre İsrailli yerleşimciler ve güvenlik güçleri son iki yılda Batı Şeria'da 233'ü çocuk olmak üzere binden fazla Filistinliyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Times of Israel, Guardian