Filistin seçimlerinde güvenlik endişesi hakim

Ramallah’taki Filistin Seçim Komisyonu çalışanları. (AFP)
Ramallah’taki Filistin Seçim Komisyonu çalışanları. (AFP)
TT

Filistin seçimlerinde güvenlik endişesi hakim

Ramallah’taki Filistin Seçim Komisyonu çalışanları. (AFP)
Ramallah’taki Filistin Seçim Komisyonu çalışanları. (AFP)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a muhalif olan Muhammed Dahlan liderliğindeki reformist harekete bağlı Gelecek Partisi listesindeki adaylardan birinin Batı Şeria'daki evine ateş açılması, Filistin topraklarındaki seçim çalışmalarında ‘güvenlik kargaşası’ endişesini tekrar gündeme getirdi. Durumun, seçim sürecini tehdit ettiği belirtildi.
Gelecek Partisi listesi adayı Avukat Hatem Şahin’in el-Halil bölgesinde bulunan evine ve bürosuna pazartesi günü kimliği belirsiz kişilerce saldırı düzenlendi. Avukat Şahin saldırıdan yara almadan kurtuldu. Olay, ses kayıtlarının sızdırıldığı ve adayları hedef alan bazı bilgilerin birden fazla listede yayınlandığı bir zamanda gerçekleşti. Ancak olayın ayrıntılarına ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
Hatem Şahin konuyla ilgili şunları söyledi:
“Gece yarısı saat iki buçukta yoğun silah sesleri duyduk. Ardından evin balkonuna yöneldiğimde ateş açanları giderken gördüm. Bunun üzerine Kriminal Soruşturma Dairesi ile temasa geçildi. Kamera kayıtları ve boş kovanlar incelendi. Sabah ofise de ateş açıldığını öğrendim. Olayla ilgili kimseyi suçlayamayacağım, konuyu soruşturmaya bırakacağım. Adaylara doğrudan veya dolaylı olarak ateş açılmasının ardında sosyal medya üzerinden yapılan tahrik ve ciddi suçlamalar var. Tanınmış kişilerin doğrudan kışkırtıcı tutumları mevcut. Adetlerimize, ilkelerimize ve ahlaki değerlerimize yabancı olan bu barbarca davranışların sonu gelmedi.
Şahin tarafından dile getirilen söz konusu kışkırtıcı tutum tek listeyle sınırlı değil. Sosyal medya ve WhatsApp platformundaki gruplar birbirlerini suçlayan, adı davalara karışan veya kadroların sonu gelmeyen ses kaydı paylaşımlarına tanık oluyor. ‘Yeni Ufuklar’ listesinin komisyon üyesi Musa Mualla, Facebook sayfasındaki açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Batı Şeria’da sivil ve toplumsal barışı zedeleyen ve tehdit eden ses kayıtları üretmekten sorumlu güvenlik ekibine karşı seçim komisyonuna resmi bir şikayette bulunacağız. Yetkililer sorumluluklarını yerine getirmeli. Batı Şeria'da sivil barışı tehdit eden bu güvenlik arşivlerinin güvenlik güçleri tarafından kullanılmasını engellemelidir. Son iki gün içinde bir grup aday, seçim listelerini geri çekmeleri için korkutmayı amaçlayan doğrudan ve dolaylı saldırıya maruz kaldı. Yeni Ufuklar da dahil birden fazla listedeki işçi hareketi ve farklı listelerde yer alan diğer adaylar bunların en belirgin olanlarıdır. Bu tehditler ve şantaj girişimleri, söylentiler uydurmak ve ifşa etmeye yönelik ses kayıtları etrafında yoğunlaştı. Bu durum daha önce haklarında söylentiler olan adayların iletişim araçlarına ilişkin güvenlik biriminin kurulması hakkında daha önce var olan söylentileri doğrular niteliktedir. Haksız davranışlar şimdi ortaya çıkmaya başladı.”
Fetih Hareketi’nin listesindeki yetkilileri ve liderleri de etkileyen bu sızıntılara dair suçlamaların doğruluğunun teyit edilmemesi, muhtelif taraflarca yürütülen seçim kampanyasının dayandığı ahlaksız rekabet yöntemlerinden biri olarak görülüyor.
Müstakbel listesinin adayı Eşref Dahlan, Filistin’in kuzeyindeki cumhuriyet savcılığına ve güvenlik birimlerine, aday Hatem Şahin’i ve ailesinin hayatını hedef alanların yakalanması ve bunun arkasındaki gerçek nedenleri ortaya çıkarılması için acilen adli soruşturma yapma çağrısında bulundu. Dahlan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tür davranışlar, bazı partilerin adaylara gözdağı verme, demokratik sürecin yolunu tıkama, kuzey valiliklerindeki güvenlik kaosunu genişletme ve seçim savaşını silah zoruyla çözme girişimine işaret etmektedir. Yürütme otoritesini seçim sürecini korumaya ve tüm Filistin halkına baskı veya gözdağı olmaksızın temsilcilerini seçme hakkını kullanma fırsatı vermeye çağırıyorum.”
Seçim mücadelesine ilişkin açıklamalarda bulunan Hamas Sözcüsü Fevzi Barhum da aday Hatem Şahin’in evine düzenlenen silahlı saldırıyı kınadı. Hamas Sözcüsü, olayın, özellikle genel seçim ortamı ışığında Batı Şeria'daki yasa dışı faaliyetlerdeki artışın endişe verici bir göstergesi olduğunu belirterek güvenlik birimlerinin, olaylar üzerindeki sır perdesini açığa çıkartmak ve failleri adalete teslim etmek için süratle çalışmasını talep etti.
Filistin Yönetimi, tekrarlanan olaylar hakkında resmi bir açıklamada bulunmadı. Ancak el-Halil’deki El Fetih Hareketi Sekreteri İmad Harvat, avukat Şahin'in evinde ve ofisinde meydana gelen silahlı saldırıyı kınadı ve güvenlik servislerinden saldırganları en kısa sürede bulup bir an önce adalete teslim etmelerini istedi. Harvat, vatandaşlar arasında kaos yaratmak ve kamu ve özel mülklere saldırmak için çalışan, iç barışı bozmak için uğraşan herkese ‘demir yumrukla karşılık verileceğini vurguladı.
Resmi olarak gelecek mayıs ayında yapılması gereken seçim propaganda dönemi henüz başlamadı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de yazın yapılması hedefleniyor.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz