Ürdün'de ‘fitne’ davasında soruşturma açıldı

Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi
Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi
TT

Ürdün'de ‘fitne’ davasında soruşturma açıldı

Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi
Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi

Ürdünlü resmi bir kaynak, Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı’nın monarşi sistemini tehlikeye atan planlar içeren ve ‘fitne’ olayları kapsamında gözaltına alınanlar hakkında soruşturma başlattığını bildirdi.
Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin yargı yetkisi, 2013’den bu yana terör, casusluk, vatana ihanet, uyuşturucu ve döviz sahteciliği davalarına bakmakla sınırlı.
Yetkililer, 4 Nisan’da eski Veliaht Prens Hamza (41) ve bir grup kişinin Ürdün’ün güvenlik ve istikrarını bozmayı amaçlayan planlara karıştıklarını bildirdi.
Kraliyet ailesi üyelerinden Şerif Hasan bin Zeyd ve eski Kraliyet Divanı Başkanı Basım İbrahim Avadallah’ın da aralarında bulunduğu 20 kişi ‘güvenlik’ gerekçesiyle gözaltına alındı.
Başbakan Beşir el-Hasavne, önceki gün Temsilciler Meclisi ve Senato’da düzenlenen iki ayrı toplantıda, Ürdün’deki son krizin bir darbe girişimi olmadığını söyleyerek, Prens Hamza’nın yargılanmayacağını vurguladı.
Ürdün Kralı 2. Abdullah ise, “Müsterih olun, ülkedeki fitne sona ermiştir. Ürdün’ümüz güvenli ve istikrarlıdır. Allah’ın izniyle de böyle kalmaya devam edecektir” dedi.
Ürdün’ün 100. kuruluş yıldönümünde Kral 2. Abdullah, bu olayların ardından kendisine bağlılık yemini eden üvey kardeşi Prens Hamza ile son krizden bu yana ilk kez Haşimi Kraliyet ailesi anıt mezarında birlikte ortaya çıktı.



Ürdün ordusu, Suriye’den gelen TNT yüklü bir SİHA’yı düşürdü

Ürdün ordusu, bir süre önce Suriye’den gelen uyuşturucu taşıyan bir insansız hava aracını düşürdü (Reuters)
Ürdün ordusu, bir süre önce Suriye’den gelen uyuşturucu taşıyan bir insansız hava aracını düşürdü (Reuters)
TT

Ürdün ordusu, Suriye’den gelen TNT yüklü bir SİHA’yı düşürdü

Ürdün ordusu, bir süre önce Suriye’den gelen uyuşturucu taşıyan bir insansız hava aracını düşürdü (Reuters)
Ürdün ordusu, bir süre önce Suriye’den gelen uyuşturucu taşıyan bir insansız hava aracını düşürdü (Reuters)

Ürdün ordusu, Suriye’den gelen ve TNT patlayıcı yüklü bir silahlı insansız hava aracının (SİHA) düşürüldüğünü bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Ürdün resmi haber ajansı Petra’dan aktardığı habere göre, Ürdün Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndan resmi bir asker kaynak konuya ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada, “Sınır Muhafızı güçleri, Narkotikle Mücadele Birimi ve askeri güvenlik servisleriyle koordineli olarak, Suriye topraklarından Ürdün topraklarına yasa dışı bir şekilde geçen bir SİHA’yı tespit etti ve SİHA Ürdün toprakları içinde vuruldu” dedi.

Kaynak, TNT patlayıcı maddeler taşıyan SİHA’nın Kraliyet Mühendislik Birlikleri’nden bir ekip tarafından inceleneceğini ekledi.

Söz konusu kaynak ayrıca, Ürdün Silahlı Kuvvetlerinin, sınırlardaki herhangi bir tehdide ve ülkenin güvenliğini baltalamaya, istikrarsızlaştırmaya ve vatandaşları huzursuz etmeye yönelik her türlü girişimle kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğini de vurguladı.


Ürdün’ün Suriye girişimi: İran ve Hizbullah’ın Suriye topraklarından çıkışıyla biten üç aşamalı plan

Ürdün’ün Suriye girişimi: İran ve Hizbullah’ın Suriye topraklarından çıkışıyla biten üç aşamalı plan
TT

Ürdün’ün Suriye girişimi: İran ve Hizbullah’ın Suriye topraklarından çıkışıyla biten üç aşamalı plan

Ürdün’ün Suriye girişimi: İran ve Hizbullah’ın Suriye topraklarından çıkışıyla biten üç aşamalı plan

İbrahim Hamidi

Majalla’nin bir kopyasına ulaştığı Ürdün’ün Suriye girişimi, Amman ve onu doğrudan destekleyen Arap ülkelerinin ve onu sessizce destekleyen Batı ülkelerinin, yaptırımların kaldırılması, Suriye'nin yeniden inşası ve ABD’nin Suriye topraklarından çekilmesi karşılığında İran'ın Suriye'den çıkışının halen nihai hedefleri olduğunu ortaya koyuyor.

Girişim, somut teklifler ve teşvikler sunan Arap ve Batı ülkelerinin belirli taleplerini yerine getiren ‘Suriye hükümetini’ de içeren bir değişim programına göre ‘adım adım’ yaklaşımını destekliyor. Girişim, insani boyuttan başlayıp askeri-güvenlik boyutuna ve nihai siyasi boyuta kadar uzanan üç aşamadan oluşuyor.

Ürdün girişimindeki programlarla ilişkin bir takvim belirtilmese de ‘Suriye’nin kuzeydoğusu ve ABD’nin Suriye topraklarında kullandığı askeri üs olan et-Tanf Askeri Üssü de dahil olmak üzere 2011 yılından sonra Suriye topraklarına giren tüm yabancı güçlerin ve yabancı savaşçıların çekilmesi, yaptırımların kaldırılması ve Suriye'nin yeniden inşası için bağış fonu oluşturulması’ karşılığında Şam ve müttefiklerinden beklenen adımların ‘İran'ın tüm askeri ve güvenlik oluşumlarının yanı sıra Hizbullah’ın Suriye'den çekilmesi’ şart koşuluyor.

Majalla, Ürdün hükümetinin resmi bir yazı hazırladığı 2021 yılına dayanan girişimin İngilizce bir nüshasına ulaştı. Metin, Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı ayrı toplantılarda paylaştığı ve tartıştığı Suriye çözümüne ilişkin düşüncesini de ortaya koyuyor.

Metin, Suriye gerçeğine ilişkin bir okuma ve bu aşamada adım adım yaklaşımı içeriyordu.

Arap ülkeleriyle normalleşme kapsamında son dönemde atılan adımların hız kazanması ve Suriye’deki ve bölgedeki gerçekliğin değişmesiyle birlikte Amman, Arap ve Batı ülkeleriyle istişarelerin ardından metinde bir değişiklik yaptı. ‘Suriye rejimi’ yerine ‘Suriye hükümeti’ ifadesinin kullanıldığı yeni versiyonun hazırlanması için Şam'dan ve diğer başkentlerden atılması gereken adımları doğru bir şekilde tanımladı.

​Girişimin bazı maddeleri, Suriye'nin 7 Mayıs'ta Arap Birliği (AL) üyeliğine dönmesinden önceki döneme ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in 19 Mayıs'ta Cidde'deki AL Zirvesi'ne katılmasına kadar uzanırken, Ürdün'ün Arap, uluslararası ve Batılı taraflarla yaptığı istişarelerin ardından başlatılan girişim, mevcut durumdan nasıl çıkılacağına dair düşünceleri yansıtıyor.

Şu an Suriye, topraklarındaki en az beş yabancı ordu, milisler ve yabancı askeri üslerle üç ‘devlete’ bölünmüş durumda. Şam, hava sahasının ve sınırlarının çoğunu kontrol edemiyor ve Suriye nüfusunun yarısından fazlası halen evlerinden ve üçte biri de ülkelerinden uzakta. Öte yandan Tahran ve Moskova'nın Şam'a desteği ve askeri güçlerinin Suriye'deki varlığının yanı sıra ABD liderliğindeki Batı ülkelerinin askeri güçlerinin yer aldığı Uluslararası Koalisyon, Şam'a uygulanan yaptırımlar, tecrit ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararı uyarınca Suriye’de siyasi bir çözüme varılmadan yeniden yapılanmaya katkıda bulunmama kararı var.

Girişim, Şam'ın, müttefiklerinin ve muhaliflerinin bağlı olduğu Suriye krizinin tüm unsurlarını birbiriyle ilişkilendirerek, yıllardır devam eden çıkmazdan adım adım yaklaşımına göre çıkmak için bir çözüm vizyonu sunuyor. Tam 12 yıl süren bu çıkmaz hem Suriyelilere hem de komşu ülkelere pahalıya mal oldu.

Majalla’nın bugün tam metnini yayınlamakta olduğu bu girişim, Suriye için ideal bir çözümün unsurlarını içeriyor:

“Ürdün’ün girişimindeki programlarıyla ilgili belirli bir takvim yer almazken Şam ve müttefiklerinden ‘İran’ın tüm askeri ve güvenlik oluşumlarının ve Hizbullah’ın Suriye'den çekilmesi’ adımlarının atılması bekleniyor.”

​Neredeyiz? Ne talep ediliyor?

Ürdün girişimi, mevcut duruma ilişkin bazı noktaların belirtilmesiyle başlıyor ve 12 yıl sonra 6,7 milyonu mülteci konumuna gelen, 6,8 milyonu Suriye içinde yerinden edilen, 15,3 milyonu insani yardıma muhtaç olan ve yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında yaşayan Suriye halkının çektiği ıstırabın şiddetlenmesiyle ne krizi çözmek için bir ufuk ne de siyasi bir çözüme ulaşmak için entegre bir strateji olduğunu söylüyor.

Girişim, yıllardır süregelen istikrarsızlığın Suriye sınırları boyunca uyuşturucu kaçakçılığında artışa, terör örgütlerinin yeniden canlanmasına ve İran etkisinin artmasına, çok az sayıda mültecinin ve sığınmacının geri dönüş ihtimalinin ve mülteciler ile ev sahibi ülkelere yönelik küresel desteğin azalmasına neden olduğunu gösteriyor.

Suriye Devlet Başkanı Esed, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’yi Şam'da kabul etti, 15 Şubat 2023 (Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Esed, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’yi Şam'da kabul etti, 15 Şubat 2023 (Reuters)

Beş ilke

Girişim, yapılması gerekenin BMGK’nın 2254 sayılı kararı temelinde kapsamlı, insani ve siyasi bir çözüm bulmak olduğunu ortaya koyuyor. Herkes, yani ilgili dış taraflar, şu beş noktada hemfikir:

1- Kriz için askeri bir çözüm yolu yok

2- Rejim değişikliği etkili bir hedef değil

3- BMGK’nın 2254 sayılı kararı ileriye dönük en iyi yoldur.

4- Mevcut durum, Suriyeliler için ek sıkıntılara neden oluyor ve muhalifleri güçlendiriyor.

5- Yeni bir müdahale ya da erteleme geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açar

Girişim önce BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen tarafından sunulan BMGK’nın 2254 sayılı kararına dayalı siyasi bir çözüme ulaşmak için adım adım yaklaşımının desteklenmesini, benzer şekilde düşünen Arap ülkeleri, bölgesel ve uluslararası ortakların yeni bir girişimi desteklemelerinin sağlanmasını ve talepler ve teklifler temelinde Suriye hükümetinin müdahil olması için bir mekanizma üzerinde anlaşmaya varılması ve bu yaklaşım için Rusya'nın onayının istenmesini öneriyor.

“Arap ülkeleriyle Suriye arasındaki normalleşmede son dönemde atılan adımların hız kazanması ve Suriye’deki ve bölgedeki gerçekliğin değişmesiyle birlikte Amman, Arap ve Batı ülkeleriyle istişarelerin ardından metinde bir değişiklik yaptı ve ‘Suriye rejimi’ yerine ‘Suriye hükümeti’ ifadesinin kullandı”

Üç düzey

Girişim, siyasi olarak ‘talepler’ ve ‘teklifler’ dahilinde üç aşama sıralıyor. Kapsamlı hedef, Suriye'nin birliğini, bütünlüğünü ve egemenliğini koruyan, krizin tüm sonuçlarını kademeli olarak ele alan ve Suriye'nin güvenliğini, istikrarını ve bölgesel statüsünü geri getiren bir siyasi çözüme ulaşmak olduğu belirtildi. Arap ülkelerinin önderliğindeki bu yaklaşımın kademeli olması ve öncelikle Suriyelilerin acılarını hafifletmeye odaklanması gerektiği vurgulanan girişimde bir dizi Arap ülkesinin Suriye hükümetiyle doğrudan bir angajman kurması öngörüldü. Ayrıca terörle mücadele çabalarını destekleyecek, İran’ın nüfuzundaki artışı sınırlayacak ve ortak çıkarlara zarar veren bozulmayı durduracak adımların belirlenmesi gerektiğinin altı çizildi.

 Arap Birliği Dışişleri Bakanları Sudan ve Suriye krizini görüşmek üzere Kahire'de toplandı, 7 Mayıs 2023 (EPA)
Arap Birliği Dışişleri Bakanları Sudan ve Suriye krizini görüşmek üzere Kahire'de toplandı, 7 Mayıs 2023 (EPA)

Girişim, güvenlik ve askeri açıdan, tüm Suriye topraklarında yabancı savaşçılar sorununu, İran'ın Suriye’deki varlığını ve uyuşturucu kaçakçılığı meselesi gibi komşu ülkelerin endişelerini ele alan bir ateşkesin yürürlüğe girmesi çağrısında bulunuyor.

Girişim, insani açıdan ise ‘Suriye halkının çıkarına özenle belirlenmiş teşvikler karşılığında Suriye hükümetinin davranışını kademeli olarak değiştirmeyi ve yerinden edilmiş kişilerin ve mültecilerin gönüllü olarak geri dönmelerine elverişli bir ortam oluşturmayı ve böylece BM’nin tüm insani yardımların ulaştırılmasının sorumluluğunu üstlenmesini’ hedefliyor.   Daha sonra anlaşmanın BM tarafından yayınlanan bir karara dahil edilmesi olasılığı da tartışılabilir.

Üç aşama

Girişim, genel bir takvimden bahsetmezken ‘kısa, orta ve uzun’ vadeli üç düzeyin her biri için üç eylem aşamasından bahsediyor.

Birinci aşamanın başlangıcı, BMGK’nın 2254 sayılı kararının 10. paragrafı (Suriye'deki tüm tarafların siyasi sürecin gelişmesi ve kalıcı bir ateşkese katkıda bulunmak için güven artırıcı adımlar atılması gerektiğini vurguluyor) uyarınca güven artırıcı adımları öngörüyor ve tüm ülkeleri barış sürecini, güven artırıcı adımları ve ateşkesi ilerletmek için Suriye hükümeti ve Suriye muhalefeti üzerindeki nüfuzlarını kullanmaya çağırıyor. Güven artırıcı adımların atılması, güven sorununun ortadan kaldırılması ve BM’nin bu aşamada rol alması gerektiği vurgulanan girişimde uluslararası toplumdan birtakım teşviklerde bulunulması karşılığında Suriye hükümetinin davranışını kademeli olarak olumlu yönde değiştirmeye yönlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Suriye, en az beş yabancı ordu, milisler ve yabancı askeri üslerle üç mini ‘devlete’ bölünmüş durumda. Şam, hava sahasının ve sınırlarının çoğunu kontrol edemezken Suriyelilerin yarısından fazlası halen evlerinden ve üçte biri de ülkelerinden uzakta.

İnsani talep

Girişim, Şam’ı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne (UNHCR) ve BM’nin diğer ilgili kurumlarına kontrolü altındaki tüm alanlara erişim izni vermeye çağırarak, insani dosyayla ilgili konuları şöyle detaylandırıyor:

1- Suriye'nin güneyinde (Ürdün sınırı yakınlarında) pilot projelerle sınır ötesi ve erken kurtarma projeleri başta olmak üzere her türlü insani yardımın kolaylaştırılması.

2- Uluslararası ve yerel insani yardım ve kalkınma kuruluşlarının ve uygulama ortaklarının Suriye hükümetinin kontrolü altındaki bölgelere erişiminin kolaylaştırılması.

3- BM kurumlarıyla, bağışçıların yardımın amaçlanan nihai yararlanıcılara ulaşmasını sağlamalarına izin verecek bir mekanizma üzerinde bir anlaşmaya varılması.

4- Suriye'de bulunan BM kurumları aracılığıyla yerinden edilenlerin kaldığı kamplarda yaşayanların insani yardıma erişiminin kolaylaştırılması.

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke ilindeki Kahtaniye kasabası yakınlarındaki bir petrol sahasında Rus ve Amerikan askeri devrilerinin yollarının kesiştiği an, 8 Ekim 2022
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke ilindeki Kahtaniye kasabası yakınlarındaki bir petrol sahasında Rus ve Amerikan askeri devrilerinin yollarının kesiştiği an, 8 Ekim 2022

Öte yandan girişimi başlatanlar, BMGK’nın 2642 sayılı kararında belirtildiği gibi, Suriye'deki su, hijyen, sağlık, eğitim ve barınma alanları başta olmak üzere insani yardımlara ihtiyaç duyulan bölgelerde erken iyileştirme projelerine yatırım yapılmasını, Suriye hükümetinin kontrolü altındaki bölgeler ve Suriye'nin güneyindeki bölgeler de dahil olmak üzere Suriye'ye yapılan insani yardımların arttırılmasını ve Suriye içindeki projeler ve yardımların ulaştırılması konusunda BM kurumlarının Suriye hükümeti ile koordinasyon kurmasının önerdiler. İnsani yardım ve havale işlemlerini kolaylaştırmak için insani yardım kuruluşlarının ve sivillerin Suriye hükümeti tarafından kontrol edilen bölgelere para transfer etmesine izin veren güvenli bir kanal oluşturulmasını ve bazı ilaçlar, hastane ekipmanları, tarımsal malzemeler ve (çok amaçlı oldukları için şu an yasaklı olan) farmasötik malzemeler gibi kalemlerin sivil kullanım için Suriye'ye ihraç edilmesine izin veren özel bir insani mekanizma oluşturulmasını öneriyorlar.

Girişim sürecinin takibi

Girişim, şu an insani yardım dosyasına, özellikle de mültecilerin dönüşüne odaklanan Arap düşüncesini büyük ölçüde yansıtıyor. Girişime, BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Martin Griffiths’in Suriyelilerin Batı ülkeleri tarafından uygulanan yaptırımlardan ‘kurtarılmasına’ yönelik önceki yetkinin ötesinde projelerin finanse edilmesi için bir BM fonu oluşturmak amacıyla Suriye Devlet Başkanı Esed, Ürdün ve Arap ülkelerinden yetkililerle yaptığı görüşmeler gibi pek çok kişiyle duyurusu yapılmadan gerçekleşen toplantıların yanı sıra Şam’ın Türkiye üzerinden insani yardımların tedariki için iki sınır kapısının açılmasına izin vermesi ve bunu sürmesi ile Washington'ın yaptırımlardan muafiyet tanıma kararının gelecek Ağustos'ta uzatılması beklentisi eşlik ediyor.

Pratikte ise Arap ülkeleri, Şam ve müttefiklerinin garantileri karşılığında yaptırımlardan muafiyet karşılığında mültecilerin geri dönüşü konusuna öncelik vererek Ürdün'den bin Suriyeli mülteciyi uluslararası destek ve finansmanla ülkelerine geri döndürmek için öncü bir proje başlattılar.

Tutuklular ve kayıplar

Kısa vadeli birinci aşama ayrıca Şam’ın, geçtiğimiz yıl Esed tarafından çıkarılan cumhurbaşkanlığı affından yararlananlar, yani serbest bırakılanların sayısı ve aftan yararlanma süreci hakkında BM’ye ayrıntılı bilgi vermesinin yanı sıra cumhurbaşkanlığı affı çerçevesinde keyfi olarak gözaltına alınan kişilerin serbest bırakılmasını, bu çerçevede birkaç yüz kişiden oluşan grupların serbest bırakılması için bir program belirlenmesi ve kayıpların ve kaçırılanların nerede olduklarını ve akıbetlerini öğrenmek için Uluslararası Kızıl Haç Komitesi ile iş birliği yapılması da dahil olmak üzere, tutukluların kademeli olarak serbest bırakılması konusunda anlaşmaya varılmasını öngörüyor.

Şam’a ne teklif edildi?

Girişim, Suriye ordusu ve Suriye hükümeti personelinin de aralarında bulunduğu  tutukluların serbest bırakılması için tüm Suriyeli tarafların ve Türkiye’nin iş birliği yapmaya çağrılması, UNHCR’nin ve BM’nin ilgili kurumlarının serbest bırakılanların toplumlarına yeniden entegre olmalarını kolaylaştırmak için destek ve yardım sağlanmasını ve Uluslararası Kızıl Haç Komitesi ve ilgili BM kurumlarının, Suriye hükümetiyle iş birliği yaparak kayıplar ve cumhurbaşkanlığı affından yararlananlar hakkındaki bilgileri yayınlanmasını talep ediyor.

Türkiye sınırı yakınlarındaki Tel Abyad ilçesinin eteklerindeki el-Haşişe köyünde ortak devriyeye katılan ABD askeri konvoyu içindeki Türk askeri araçları, 4 Ekim 2019 (AFP)
Türkiye sınırı yakınlarındaki Tel Abyad ilçesinin eteklerindeki el-Haşişe köyünde ortak devriyeye katılan ABD askeri konvoyu içindeki Türk askeri araçları, 4 Ekim 2019 (AFP)

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Genel Kurulu aracılığıyla Suriye'de kayıp olduğu düşünülen kişilerin akıbetlerini ve nerede olduklarını açıklığa kavuşturmak ve onlara, ailelerine ve kurbanların ailelerine uygun desteği sağlamak amacıyla yeni bir uluslararası kurumun kurulmasını tavsiye eden bir rapor yayınladı.

Mültecilerin ve sığınmacıları geri dönüşü

Arap ülkeleri, pratikte Şam ve müttefiklerinin sağlayacağı garantiler karşılığında yaptırımlardan muafiyet karşılığında mültecilerin geri dönüşü konusuna öncelik vererek Ürdün'den bin Suriyeli mülteciyi uluslararası destek ve finansmanla ülkelerine geri döndürmek için öncü bir proje başlattılar.

Girişim teoride ise Suriye hükümetinin mültecilerin BM gözetimi altında gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırmak için ayrıntılı bir plan geliştirmesi, geri dönüşün ardından UNHCR’ye ve ilgili BM kuruluşlarına ailelere erişim izni vermesi ve UNHCR’nin izleme yetkisini kabul etmesi gerektiğini söylüyor. Suriye Devlet Başkanı Esed, geri dönenlerin güvenliğini garanti eden ve geri dönenlerin, mültecilerin ve yerinden edilenlerin topraklarına ve mülklerine ilişkin haklarını tanıyan ve onlara kimlik kartları ve diğer sivil belgelerin verilmesinin yanı sıra geri dönenler için idari talep sürecini ve yerinden edilenlerin evlerine dönüşünü kolaylaştıran bir kararname çıkardı.

Öte yandan bağışçılar ve ilgili BM kuruluşları, Suriye hükümeti ile koordinasyon halinde, geçim kaynaklarının dayanıklılığını artırmak için mültecilerin geri dönmesinin beklendiği alanlara yatırım yapıyor ve Suriye'nin güneyinden başlayarak mültecilerin ve yerinden edilenlerin geri dönüşü için bir pilot proje tasarlıyor. (Burada zorunlu askerlik görevinin olmadığı ve güvenlik güçleri tarafından takip edilmeyen bir yaş grubundaki bin kişiden bahsediliyor)

Bir diğer teşvik ise Arap ülkelerinin, mültecilerin ve yerinden edilenlerin geri dönmesinin beklendiği bölgelerde kamu tesislerini ve hizmetlerini sürdürmesi konusunda Suriye hükümetini desteklemesi ve UNHCR ve insani yardım kuruluşlarının mültecilerin dönüşü konusunda Suriyeli yetkililerle koordinasyon sağlaması yönünde.

Suriye’nin konsolosluklarının ve büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerin, Suriye ile konsolosluk ilişkileri kurması, yurtdışındaki Suriyelilere hizmet verecek yeni konsoloslukların açılmasına izin verilmesi ve halihazırda Batı ülkeleri tarafından uygulanan yaptırımların kapsadığı elektrik santralleri ve barajlar gibi insani amaçlı tesislerin ‘bakım projeleri’ için mekanizmalar sağlanması kolaylaştırılacak.

Girişim, Şam'dan UNHCR’ye ve BM’nin ilgili organlarına hükümetin kontrolü altındaki tüm bölgelere erişim izni vermesini ve her türlü insani yardımı kolaylaştırmasını talep ettiğinden, insani dosyayla ilgili konuları detaylandırıyor.

İkinci aşama: İran ve uyuşturucu

Birinci aşamanın başarıyla tamamlanmasının ardından işin güvenlik ve askeri boyutuyla ilgili ikinci aşamaya geçiliyor. İkinci aşama ilgili ülkeler arasında üzerinde anlaşmaya varılması gereken birtakım adımları içeriyor.

Bu adımlar ise şöyle sıralanıyor:

1- Şam'ın, tüm Suriye topraklarını kapsayan bir ateşkesi kabul etmesi

2- Muharebe eğitim operasyonları dışında silahlı çatışmayla ilgili tüm askeri operasyonların durdurulması

3- Zorunlu askerliğin en az bir yıl süreyle dondurulacağının ilan edilmesi

4- Sivil bölgelerde kontrol noktalarının sayısının azaltılması ve üzerinde anlaşmaya varılanların kalması

Esed, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi başkent Şam’da ağırladı, 3 Mayıs 2023 (AP)
Esed, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi başkent Şam’da ağırladı, 3 Mayıs 2023 (AP)

Bu aşama aynı zamanda İran'ın Suriye'deki varlığını ele almak için aşağıdakileri şu adımları da içeriyor:

1- İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanlarının ve unsurlarının sınır dışı edilmesi.

2- Suriyeli olmayan tüm askeri ve güvenlik unsurlarının komşu ülkelerle olan sınır bölgelerinden çekilmesi.

3- İran yanlısı milislerin insansız hava araçları (İHA) ve sınır ötesi saldırılar için Suriye'yi bir merkez olarak kullanmasının önlenmesi.

4- İran’ın Suriye’deki askeri teçhizatının coğrafi konum ve silah kalitesi açısından azaltılması.

İkinci aşamada yer alanlar arasında ayrıca sınır güvenliği ile ilgili olarak komşu ülkelerin güvenlik endişelerinin yanı sıra uyuşturucu kaçakçılığı şebekelerinin ortadan kaldırılması, terörün yenilgiye uğratılması için iş birliği yapılması, terörist gruplar ve bunların uluslararası üye kazanma ve finansman ağlarıyla bağlantıları hakkında güvenlik bilgilerini paylaşarak yabancı savaşçılar sorununu ele alıyor.

a

Öte yandan, Ürdün girişimini başlatanlar ve destekleyenler, Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol edenler de dahil olmak üzere Suriyeli tüm tarafları Suriye topraklarının tamamında ilan edilen ateşkese uymaları çağrısında bulunmayı taahhüt ediyorlar.

Söz konusu ateşkes, BMGK’nın bir kararı ve Suriye'nin kuzeyindeki okulların Suriye müfredatını takip etmesi, sınır güvenliğinin sağlanması ve terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi sınır ötesi tehditlerin üstesinden gelmek için Suriye ordusu ve güvenlik teşkilatları ile komşu ülkelerdeki muadilleri arasında koordinasyon kanalları oluşturması şartıyla, Suriye’deki kamu kuruluşlarının ve Suriye'nin kuzeyindeki sivil hizmet çalışmalarının yeniden canlandırılması yoluyla ilan edilebilir.

Beklenenin aksine, burada uyuşturucu konusuna medyada ve sosyal medyada aktarılanlardan daha az önemli görünüyordu.

Girişimde şu ifadeler yer alıyor:

“Başta Suriye'de askeri varlığı bulunanlar olmak üzere ilgili tüm taraflar ilan edilen ateşkese saygı göstermeliler. Muharebe eğitimi operasyonları dışında Suriye üzerindeki hava hareketlerinin durdurulması, DEAŞ savaşçılarının ve ailelerinin el-Hol Kampı’nda ve Suriye'deki diğer gözaltı kamplarında tutulması sorununun ele alınması için Suriye hükümeti ile koordinasyon sağlanması, DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerin istikrara kavuşturulması ve Suriye içinde kontrolü dışındaki alanlarda Suriye hükümetinin otoritesini korunması için çeşitli projelerin finanse edilmesi gerekiyor.”

Üçüncü aşama: Uzlaşı ve reform

Bu aşama iki boyuttan oluşuyor. Bunlardan birincisi içsel durumla ilgili. Girişim, Şam'dan beklenen adımları sıralıyor. Bunlar arasında ‘iyi yönetim ve zulmü önlemeye yönelik reformların benimsenmesi, (Suriye içindeki) eski muhalefet ve Suriye toplumunun çeşitli kesimleriyle uzlaşıya varılması ve Suriye’de daha kapsamlı bir yönetimin önünü açacak özgün bir formül üzerinde anlaşma yapılması, insan hakları ihlallerinin soruşturulmasında ve hesap verebilirlik önlemlerinin oluşturulmasında iş birliğine gidilmesi, BM gözetiminde seçimlerin yapılması ve Suriye'nin Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) ile tam iş birliği yaparak Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC) kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda mutabık kalınması yer aldı.

Esed, Cidde'deki AL Zirvesi'nde konuşurken, 19 Mayıs 2023 (Reuters)
Esed, Cidde'deki AL Zirvesi'nde konuşurken, 19 Mayıs 2023 (Reuters)

Teşvikler arasında, üçüncü şahıslar aracılığıyla ticaretin kolaylaştırılmasıyla başlayarak Suriye'ye yönelik yaptırımların kademeli olarak hafifletilmesi ve Merkez Bankası, devlet kurumları ve yetkililer de dahil olmak üzere Suriye kamu hizmetlerine yönelik yaptırımların kaldırılması ve AL üyesi ülkelerin, Suriyeli yetkilileri bölgesel toplantılara ve tartışmalara davet ederek Suriye'yi ortak bir siyasi düzeye çekmesi yer alıyor.

Son madde biraz eski olabilir. Çünkü AL 7 Mayıs'ta Suriye'nin AL üyeliğine geri dönmesi kararı aldı ve Suriye Devlet Başkanı Esed, 19 Mayıs'ta Cidde'deki Arap zirvesine katıldı.

Girişim, Arap Birliği’nin, özellikle gıda ve ilaç olmak üzere ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanan yaptırımlardan muaf tutulan mallar için Suriye ile ticaretin yanı sıra  Suriye'nin kuzeydoğusundaki Suriyeli taraflar ile Suriye hükümeti arasındaki diyaloğu kolaylaştırmasını öngörürken Suriye hükümetinin söz konusu kuruluşlara ve uluslararası topluma karşı yükümlülüklerini yerine getirmek için iş birliği yapması durumunda, Suriye konusunun uluslararası forumların ve kuruluşların gündeminden çıkarılması olasılığını ele alıyor.

Girişim, yıllarca süren istikrarsızlığın Suriye sınırları boyunca uyuşturucu kaçakçılığında artışa, terör örgütlerinin yeniden ortaya çıkmasına ve İran’ın nüfuzunun artmasına yol açtığını vurguladı.

Uzun Vade: Geri Çekilme ve Birleşme

Uzun vadeli üçüncü aşama, yabancı güçlerin rolünü ilgilendirdiği için en karmaşık aşama olmanın yanı sıra Şam ve müttefiklerinden, askeri ve güvenlik açısından bir talep içeriyor. Bu talepte, BM tarafından belirlenen taraflara yönelik muharebe eğitim operasyonları dışında, Suriye'deki silahlı çatışmayla ilgili tüm askeri operasyonların sona erdiğinin ilan edilmesi istenirken İran'ın tüm askeri ve güvenlik yapılarını Suriye'den geri çekmesi, Hizbullah ve Şii milislerin Suriye'den çekilmesi ve bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrara olumlu ve etkili katkıda bulunmanın taahhüt edilmesi öngörülüyor.

ABD askerleri, Bradley (BFV) aracıyla Suriye'nin kuzeydoğusunda, Türkiye sınırı yakınlarındaki el-Haseke ilinin Rumeylan kırsalında devriye gezerken, 4 Aralık 2022 (AFP)
ABD askerleri, Bradley (BFV) aracıyla Suriye'nin kuzeydoğusunda, Türkiye sınırı yakınlarındaki el-Haseke ilinin Rumeylan kırsalında devriye gezerken, 4 Aralık 2022 (AFP)

Girişim, Şam’a ve müttefiklerine ‘tüm yabancı güçlerin ve yabancı savaşçıların, Suriye'nin kuzeydoğusundaki bölgeler ve e-Tanf Askeri Üssü dahil olmak üzere 2011'den sonra girdikleri tüm Suriye topraklarından çekilmesini ve her ülkenin ulusal yasa ve düzenlemelerine uygun olarak ve bağışçıların Suriye'nin yeniden inşasını finanse etmesi için Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılmasını’ öngören bir teşvik öne sürüyor.

Girişim, askeri operasyonların sona ermesinin ardından son aşamanın siyasi bütünleşme olmasını öneriyor. Suriye hükümeti, tüm ülkelerin Suriye ile diplomatik ilişkilerini sürdürmesi ve Suriye'nin Arap Birliği’nden sonra uluslararası forumlara dönüşünü memnuniyetle karşılaması karşılığında, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrara olumlu ve etkili bir şekilde katkıda bulunmaya kararlı.

*Majalla’da yer alan bu analizin çevirisi Şarku’l Avsat’a aittir.


Ürdün ordusu, Suriye’den uyuşturucu taşıyan İHA düşürdü

Bir askeri tankın üzerinde oturan iki Ürdünlü asker (Reuters)
Bir askeri tankın üzerinde oturan iki Ürdünlü asker (Reuters)
TT

Ürdün ordusu, Suriye’den uyuşturucu taşıyan İHA düşürdü

Bir askeri tankın üzerinde oturan iki Ürdünlü asker (Reuters)
Bir askeri tankın üzerinde oturan iki Ürdünlü asker (Reuters)

Ürdün ordusu ülkenin kuzey sınır bölgesine Suriye’den uyuşturucu taşıyan bir insansız hava aracını (İHA) düşürdüğünü açıkladı.

Ürdün, Suriye ordusuna bağlı birimler tarafından korunduğunu söylediği İran yanlısı milisleri sınırlarından uyuşturucu kaçakçılığı yapmakla suçladı. İran ve Suriye rejimleri ise organize uyuşturucu kaçakçılığının sorumluluğunu reddediyor.

Ürdün ordusu tarafından yapılan açıklamada, İHA’nın Suriye'den "yasadışı bir şekilde" sınırı geçmeye çalıştığı aktarıldı. Açıklamada Ürdün topraklarında düşürülen İHA’nın 500 gram “kristal” uyuşturucu taşıdığı ifade edildi.

Ordu açıklamasında “Ürdün silahlı kuvvetlerinin sınır cephelerindeki herhangi bir tehdide, anavatanın güvenliğini baltalamaya, istikrarsızlaştırmaya ve vatandaşlarını terörize etmeye yönelik her türlü çabaya karşı tüm gücü ve kararlılığıyla mücadele etmeye devam ettiğini" ifade etti.


Ürdün Kralı’ndan uyuşturucu çetelerine 'demir yumrukla' saldırma sözü

Ürdün Kralı 2. Abdullah dün Kamu Güvenliği Müdürlüğü Narkotikle Mücadele Departmanı’nı ziyaret etti. (Petra)
Ürdün Kralı 2. Abdullah dün Kamu Güvenliği Müdürlüğü Narkotikle Mücadele Departmanı’nı ziyaret etti. (Petra)
TT

Ürdün Kralı’ndan uyuşturucu çetelerine 'demir yumrukla' saldırma sözü

Ürdün Kralı 2. Abdullah dün Kamu Güvenliği Müdürlüğü Narkotikle Mücadele Departmanı’nı ziyaret etti. (Petra)
Ürdün Kralı 2. Abdullah dün Kamu Güvenliği Müdürlüğü Narkotikle Mücadele Departmanı’nı ziyaret etti. (Petra)

Ürdün Kraliyet Sarayı’ndan yapılan açıklamaya göre Ürdün Kralı 2. Abdullah, krallığın ulusal ve bölgesel güvenliğini tehdit eden yerel ve bölgesel uyuşturucu çetelerine demir yumrukla saldırma sözü verdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Kral 2. Abdullah, Kamu Güvenliği Müdürlüğü Narkotikle Mücadele Dairesi'ne gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, ‘Ürdün Silahlı Kuvvetleri, Arap Ordusu ve Narkotikle Mücadele Dairesi'ne, yerel ve bölgesel uyuşturucu çetelerine karşı koymalarını ve güvenliğimizi tehdit eden herkese demir yumrukla saldırmalarını sağlayacak şekilde tam destek vereceğini’ vurguladı. “Silahlı kuvvetlerimiz ve güvenlik servislerimiz Ürdün'ün güvenliğini savunmada her zaman yüksek etkinlik ve kabiliyet göstermişlerdir. Yerel ve bölgesel uyuşturucu çetelerine karşı koymaya devam etmektedirler” ifadelerini kullandı.

Kral 2. Abdullah ayrıca ‘toplumun uyuşturucuyla mücadeleye katılımına katkıda bulunacak ve uyuşturucunun toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini önleyecek bir toplumsal kültür ve uyuşturucu bilincini yaymayı amaçlayan, ilgili tüm makamları kapsayan kapsamlı bir ulusal strateji oluşturulması’ talimatını verdi.

Ürdün ordusu, başta Suriye'de üretilen Captagon olmak üzere uyuşturucuların Körfez ülkelerine kaçırıldığı bir platforma dönüşmesinin ardından, Suriye topraklarından gelen silah ve uyuşturucu kaçakçılığını engellemek için yıllardır faaliyet gösteriyor.

Ürdün, yaklaşık 375 kilometre uzunluğundaki Ürdün-Suriye sınırından yapılan uyuşturucu kaçakçılığının insansız hava araçlarının kullanıldığı ve silahlı gruplar tarafından korunan ‘organize bir operasyon’ vurguluyor.

Ürdün ordusu 17 Şubat 2022'de 45 gün içinde 2021 boyunca ele geçirilen miktara eşdeğer, 16 milyondan fazla Captagon hapının ülkeye girişini engellediğini duyurdu.

Suriye, 2011'de savaş patlak vermeden önce Captagon'un en önemli kaynağıydı. Ülkedeki savaş, Captagon'un üretimini, kullanımını ve ihracatını daha da artırdı.

Körfez ülkeleri, özellikle de Suudi Arabistan, üretimi kolay bir uyuşturucu olan Captagon hapları kaçakçılığının hedefinde konumunda. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi bu uyuşturucu türünü genellikle kafein ve diğer maddelerin bir karışımı olan ‘bir tür uyarıcı amfetamin’ olarak sınıflandırıyor.

Ürdün'ün adımları, 12 yıl süren yıkıcı çatışmaların ardından Arap dünyasının Şam'a yönelik açılımının hızlandığı bir dönemde atıldı.


ABD Başkanı ve Ürdün Kralı’nın önünde duran Filistin meseleleri

Doğu Kudüs’te Filistinlilere hizmet veren Makasid Hastanesi (Fotoğraf: Hastane kaynakları)
Doğu Kudüs’te Filistinlilere hizmet veren Makasid Hastanesi (Fotoğraf: Hastane kaynakları)
TT

ABD Başkanı ve Ürdün Kralı’nın önünde duran Filistin meseleleri

Doğu Kudüs’te Filistinlilere hizmet veren Makasid Hastanesi (Fotoğraf: Hastane kaynakları)
Doğu Kudüs’te Filistinlilere hizmet veren Makasid Hastanesi (Fotoğraf: Hastane kaynakları)

Beyaz Saray, ABD Başkanı Joe Biden'ın Cuma günü Beyaz Saray'da Ürdün Kralı 2. Abdullah, eşi Kraliçe Rania ve oğlu Veliaht Prens Hüseyin bin Abdullah'ı kabul edeceğini duyurdu. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada görüşmenin amacının, ABD ile Ürdün arasındaki dostluğu ve yakın ortaklığı güçlendirmeyi amaçlayan istişarelerde bulunulması olduğu belirtildi.
Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, Başkan Biden'ın Kral 2. Abdullah ve Veliaht Prens Hüseyin'i kabul etmekten memnuniyet duyacağını belirttiği bildirildi. Ürdün Kralı 2. Abdullah geçtiğimiz yıl Temmuz ayında da Beyaz Sarayı ziyaret etmişti. Böylece Ürdün Kralı, bu ziyareti ABD Başkanı Biden’ın Beyaz Saray’a gelişinden bu yana ikinci kez gerçekleştirmiş olacak. Beyaz Saray’ın açıklamasında, Biden yönetiminin Ürdün'ü Ortadoğu'da istikrar için önemli bir güç, ABD'nin stratejik ortağı ve müttefiki olarak gördüğü vurgulandı.
Ziyaret, kutsal bölgelerde İsrailliler ve Filistinliler arasında patlak veren ve onlarca kişinin ölümüne yol açan çatışmaların ardından Kudüs'te yeni gerilimlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşecek. Beyaz Saray'daki kaynaklar, liderlerin bölgesel sorunlar, ikili ilişkiler ve Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın Ortadoğu ülkeleri üzerindeki etkisinin yanı sıra Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya erişimin ve durumu sakinleştirmenin yollarını ele alacaklarını belirttiler. Ürdün Kralı 2. Abdullah ve ABD Başkanı Biden, Mescid-i Aksa'da çıkan çatışmaların ardından gerçekleştirdikleri telefon görüşmesinde sakinliğin korunması ve tansiyonun düşürülmesi gerektiğini vurguladılar. Kral Abdullah, İsrail'in Mescid-i Aksa'yı sürekli olarak işgal etme tehdidine karşı uyararak bunun öfkenin artmasına neden olabileceğini vurguladı. ABD yönetiminden yetkililer de Filistinli ve İsrailli taraflar ve diğer taraflarla temaslarda bulundular. ABD’li yetkililer, Mescid-i Aksa’nın tarihi statüsünün korunması ve İsrail’in kutsal mekanlardaki provokasyonlarının durdurulması çağrısında bulundular.
Filistin Yönetimi, Kral Abdullah'ın ABD ziyareti sırasında Washington DC’de bazı ABD’li senatör ve temsilcilerle görüşeceğini, Biden yönetimini Filistin-İsrail çatışmasına daha köklü bir şekilde müdahale etmeye ikna edeceğini ve böylece İsrail işgaline bir son verilmesinin ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulmasının önünün açılacağını düşünüyor.
Öte yandan Başkan Biden’ın önümüzdeki ayın sonlarında İsrail'i ziyaret etmesi ve bu sırada İsrailli ve Filistinli yetkililerle bir araya gelmesi planlanıyor. Beyaz Saray, İsrail Başbakanı Naftali Bennett'e İsrail hükümetinin Batı Şeria’da Yahudi yerleşim birimleri inşasına ilişkin yeni açıklamalarda bulunmamasını şart koştu. Beyaz Saray, herhangi bir Yahudi yerleşim projesinin onaylanmasının ziyareti tehlikeye atacağı ve Washington'ın bunu Biden yönetimine karşı atılmış bir adım olarak göreceğini vurguladı.
Sızdırılan bazı bilgilere göre Başkan Biden'ın Doğu Kudüs’te Filistinlilere hizmet veren en büyük tıp merkezi olan Makasid Hastanesi’ni ziyaret edebilir. Biden’ın eski ABD Başkanı Donald Trump'ın kapatarak faaliyetlerini Batı Kudüs'teki ABD Büyükelçiliği binasına taşıdığı, Filistinlilere hizmet veren Doğu Kudüs'teki ABD Konsolosluğunu da açması bekleniyor. Biden yönetimi, Gazze Şeridi'nin ve Batı Şeria’nın gelişimine destek sağlayan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNRWA) programlarını yaklaşık 150 milyon dolarlık fon yardımı ile yeniden finanse etmeye başladığını ve iki devletli çözümü desteklediğini duyurarak Filistin davasına yönelik olumlu adımlar attı.
İsrail’in muhalefet kanadındaki sağcı partilerden kaynaklar, ABD Başkanı Joe Biden'ın bölgeye yapacağı ziyaret sırasında Filistinlilere yönelik bir iyi niyet jesti olarak işgal altındaki Doğu Kudüs'te Makasid Hastanesi’ni ziyaret etmeyi planladığını söylediler. Ancak, Naftali Bennett hükümetine yakın kaynaklar, böyle bir ziyarete karşı olduklarını açıklamakta gecikmediler.
Tel Aviv'deki üst düzey kaynaklara göre ABD’li bir heyet, Başkan Biden’ın ziyaretinin detaylarını düzenlemek üzere İsrail'e geldi. Heyetin görüşmeleri sırasında ziyaretin, 26 - 28 Haziran tarihlerinde iki gün sürmesi ve İsrail, Filistin Yönetimi, Ürdün ve muhtemelen Mısır ve diğer ülkeleri kapsaması kararlaştırıldı.
Başkan Biden’ın Beytullahim şehrini ziyaret etmesi ve orada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşmesinin yanı sıra, Filistin'in en büyük tıp merkezi olan Makasid Hastanesi gibi Doğu Kudüs'te Filistinlilere hizmet veren tesislerden birine alışılmışın dışında bir ziyarette bulunması planlanıyor. Kaynaklar, hastane ziyaretinin bir takım ipuçları taşıdığını söylediler. Çünkü eski ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetimi daha önce ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan planı reddettiği için Filistin Yönetimi'ni cezalandırmak amacıyla bu hastane dahil Filistinlilere hizmet veren birkaç tesise yapılan mali yardımları kesme kararı almıştı.
Kaynaklara göre ABD heyeti, Başkan Biden’ın İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak etme ve egemenliğini dayatma kararlarını tanımadığı ve bunu İsrail-Filistin çatışmasının bir parçası olarak gördüğü için İsrailli yetkililerin böyle bir ziyaretten hoşlanmayacağını vurguladı. Biden yönetiminin bu adımları, İsrail’in Kudüs’ü ilhakını ve onu İsrail'in başkenti olarak tanıyan Trump yönetiminin adımlarıyla tamamen ters düşüyor.
Naftali Bennett liderliğindeki İsrail hükümeti, Biden'ın ziyaretini eski Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki muhalefetle siyasi mücadelesinde bir destek olarak görse de Doğu Kudüs'ü bu şekilde ziyaret etmesini bu desteğin etkisizleştirilmesi olarak değerlendiriyor. Bu yüzden böyle bir ziyaretin Netanyahu'nun Bennett'e karşı savaşına yardımcı olacağını düşünüyor.
ABD heyetindeki yetkililer, bu özel durumda Özellikle Kudüs'te Filistinlilerin ABD’nin iyi bir jest yapmasına ihtiyaç duyduklarını açıklamaya çalıştılar. Başkan Biden’ın ABD’nin Doğu Kudüs'teki Kkonsolosluğunu Filistinlilere hizmet etmesi için yeniden açma sözünü yerine getirmek istediğini, ancak İsrail tarafının bunun İsrail’in egemenliğini baltaladığını söyleyerek buna karşı çıktıklarını vurguladılar. ABD’li yetkililer, hastane ziyareti ile ilgili önerinin siyasi değil, sembolik bir çözüm olduğunu belirttiler. Ancak Bennett'in yardımcıları, bu meselede Netanyahu’nun, kendilerine karşı bir düşmanlık kaynağı olarak ortaya çıkacağına işaret ettiler.
ABD'nin Biden'ın ziyaretinin tarihini ve programını henüz resmi olarak açıklamaması dikkati çekerken geçtiğimiz hafta Tel Aviv'e gelen ABD heyeti de çalışmalarını sessizce sürdürmeye ve medyanın ilgisinden tamamen uzak tutmaya gayret gösterdi.


Ürdün'den Bennett'in Kudüs ve Mescid-i Aksa'yla ilgili açıklamasına tepki

İsrail Başbakanı Naftali Bennett (AA)
İsrail Başbakanı Naftali Bennett (AA)
TT

Ürdün'den Bennett'in Kudüs ve Mescid-i Aksa'yla ilgili açıklamasına tepki

İsrail Başbakanı Naftali Bennett (AA)
İsrail Başbakanı Naftali Bennett (AA)

Ürdün Parlamentosu Filistin Komisyonu Başkanı Muhammed ez-Zahravi, "İsrail, kutsal kentte hiçbir kanuni, tarihi ve dini meşruiyete sahip değildir." dedi.
Komisyon Başkanı Muhammed ez-Zahravi tarafından okunan yazılı açıklamada, İsrail Başbakanı Naftali Bennett'in "Kudüs ve Mescid-i Aksa'yla ilgili tüm kararların İsrail tarafından alınacağına" ilişkin açıklamasına tepki gösterdi.
Zahravi, bu türden açıklamaların tüm bölgede dini savaşlar çıkarmak için ateşlendiğine dikkati çekerek, Bennett'e iki milyar Müslüman'ın sabrını denemeyi bırakması çağrısı yaptı. Zahravi, açıklamaları, "Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın dini ve tarihi realitisine karşı yapılmış bir darbedir" şeklinde değerlendirdi.
- İsrail Kudüs konusunda hiçbir hukuki ve tarihi meşruiyete sahip değil
Zahravi, İsrail'in bir sömürü işgal gücü olarak terör uyguladığını ve silahsız Filistin halkına karşı suç işlediğini ifade ederek, "İsrail, kutsal kentte hiçbir kanuni, tarihi ve dini meşruiyete sahip değildir." dedi.

- 144 dönüm alanlık Mescid-i Aksa yalnızca Müslümanlara aittir
Zahravi, Mescid-i Aksa'nın Ürdün Haşimi Krallığı vesayetinde olduğunu, ülkesinin buranın zamansal ve mekansal olarak bölünmesine kati olarak karşı çıktığını vurgulayarak, "144 dönümlük alana sahip Mescid-i Aksa yalnızca Müslümanların hakkıdır." dedi.
Dolaylı ya da direkt yürütülen tüm baskılara karşı koyduklarını dile getiren Zahravi, sözlerini "Kudüs, Filistin'in ebedi başkenti olarak kalacaktır." ifadesiyle sonlandırdı.
İsrail Başbakanlık ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Başbakan Naftali Bennett, dün "Kudüs ve Mescid-i Aksa'yla ilgili tüm kararların dış etkenlere bakılmaksızın şehrin hakimi olan İsrail tarafından alınacağını" belirtmişti.

- Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin egemenliği ihlal ediliyor
Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994'te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor ancak Yahudiler, 2003'ten bu yana İdarenin izni olmadan İsrail'in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde kutsal mabede giriyor.
Bu girişleri baskın olarak nitelendiren Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğinin ihlal edildiğini belirtiyor.


Ürdün Ukrayna ‘bataklığına’ mı düştü?

Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)
Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)
TT

Ürdün Ukrayna ‘bataklığına’ mı düştü?

Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)
Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)

Tarık Dilvani
Ürdün’ün Ukrayna’yı silahlandırmak ve desteklemek için ABD konferansına katıldığının açıklanması, ülke kamuoyunda birçok eleştiriyle karşılaştı. Aynı şekilde aktivistler, Ürdün’ün bu savaştaki herhangi bir rolünü reddederek, sosyal medyada “Bu bizim savaşımız değil” sloganını paylaştı.
Uluslararası medya organlarına göre Arap ülkelerinin çoğu varlık göstermezken ABD’nin geçtiğimiz günlerde düzenlediği uluslararası konferansa Katar, Tunus ve Fas’ın yanı sıra Ürdün de katıldı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre gözlemciler, bu durumu tarafsız olmak yerine Rus kampına karşı açık bir eğilimin somutlaştırılması olarak nitelendirdi.
Ancak Ürdün Kraliyet Divanı Medya Direktörü Fahd el-Haytan, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamaya, birçok uluslararası medya kuruluşu tarafından yayınlananların aksine ülkesinin, bu konferansa ve herhangi bir düzeyde katıldığını yalanladı.
Gözlemciler, özellikle 2021 yılında iki ülke arasında imzalanan ortak savunma anlaşmasının ardından Ürdün’ün ABD kampına bağlı olduğunu dile getirdi. Bununla birlikte en belirgin soru şu; Ürdün’ün savaş taraflarından herhangi birinin tarafında olmakta ne çıkarı var? Amman, üretiminde eksik olduğu silahlar konusunda Ukrayna’ya neler sunacak? Ayrıca Amman, bu alanda havan topları, mayın temizleme araçları ve bazı zırhlı araçlar gibi orta dereceli silahlarla sınırlı, mütevazı bir tecrübeye sahip.

Savunma sanayi haritası
Ancak Kral 2. Abdullah Tasarım ve Geliştirme Bürosu (KADDB) Genel Müdürü Tümgeneral Muhammed Fargal, başka bir görüşe sahip. Öyle ki Fargal, Ürdün’ün savunma sanayileri haritasına girdiğine, şu anda 35 ülkeye silah ihraç ettiğine ve imalat sanayi döneminden savunma sanayiine geçtiğine dikkati çekti.
Askeri sanayiler için bir merkez kurma fikri, Ürdün Silahlı Kuvvetleri çatısı altında yıllar önce başladı. Ancak bugün, yeni nesil dört, altı ve sekiz tekerlekli zırhlı araçların, personel taşıyıcıların, kargaşa cihazlarının ve interkom sistemlerinin geliştirilmesine ek olarak kendinden tahrikli topçu çözümlerinin geliştirilmesini içerecek şekilde gelişti.

Neden tarafsızlık mevcut değil?
Çatışmayı durdurma ve ateşkes çağrısı yapan diplomatik tavırlara rağmen öyle görünüyor ki Ürdün, son dönemde Rusya ile özellikle Suriye konusunda sahip olduğu iyi ilişkiler ve anlayışlara rağmen ABD duruşuna yaklaşma ve kendisini Avrupa duruşuyla hizalama kararı verdi.
Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye ve siyasi ve ekonomik yaklaşımlarla tarafsızlığını terk etmeye iten başka acil noktalar da var. ABD, Ürdün’ün güçlü bir stratejik müttefiki ve Krallığın ilk ve en büyük mali bağışçısı konumunda. Birkaç hafta önce ABD Kongresi, Ürdün’e bu yıl için tahmini 1 milyar 650 milyon dolar bir yardım paketini onayladı.
ABD, 2018’de Ürdün ile beş yıla yayılan 6.375 milyar dolar değerinde bir mutabakat zaptı imzaladı. Ayrıca Amman, Washington ile 2023- 2028 yılları için yeni bir yardım programı anlaşması konusunda müzakere ediyor. Son kırk yılda Washington, Ürdün’e 20 milyar dolardan fazla yardım sağladı.

Rusya’nın rolüne dair güven azalıyor
Yakın zamana kadar Amman, ilki Filistin meselesi ve Kudüs konusunda Ürdün’ün tutumunu desteklemek ve ikincisi Suriye tarafında yaşananların yansımalarıyla ilgili olmak üzere iki konuda önemli ve etkili bir Rus rolüne bel bağlamıştı.
Aynı şekilde Amman, Rusya’nın Ukrayna savaşının karmaşıklığıyla meşgul olmasından ve Suriye sınırındaki koşulları kontrol etmekten uzaklaşmasından endişe duyuyor. Daha önce olduğu gibi bu durum, Suriye tarafından Ürdün’e yönelik uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarının tırmanmasından sonra Ürdün açısından sürekli bir baş ağrısını temsil ediyor.
Gerçek şu ki Ürdün’ün son beş yılda Rusya ile yaptığı yoğun temaslar boşa çıktı. Amman, bu temaslarla birlikte Ürdün dış politikasında fark yaratabilecek bir seçeneği de kaybetmiş oldu.

Uzlaşı ve ittifak
Yazar ve siyai analist Zeyd Nawaisa, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, ABD’nin Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonunun yansımalarını ve Kiev’in savunma ihtiyaçlarını görüşmek üzere Almanya’daki bir ABD askeri üssünde yaptığı konferansın, ‘Washington’un Ukrayna’yı desteklemek, Rus operasyonunu engellemek ve savaşın askeri, siyasi ve ekonomik olarak Moskova’ya maliyetini artırmak için artan çabaları bağlamında’ anlaşılabilir olduğunu vurguladı.
Nawaisa, “Ürdün’ün çağrısına gelince, Amman ve Washington arasındaki özel ilişkinin doğası, terörizm gibi birçok konudaki ittifak derecesinin tutarlılığı ve dünya barışının sağlanmasının önemi bağlamında anlaşılabilir. Ancak bu, Amman’ın Rusya- Ukrayna savaşı konusundaki resmi tutumunda herhangi bir değişiklik anlamına gelmiyor. İlk günden itibaren siyasi diyaloğa başvurma, uluslararası hukuka ve meşruiyete aykırı olduğu için başkalarının topraklarını işgali reddetme çağrısında bulundu” dedi. Analist, “Ürdün’ün konferansa katılımı, yalnızca durumu inceleme ve sembolik katılım çerçevesinde geliyor” şeklinde konuştu.
Zeyd Nawaisa, Amman’ın birçok konuda ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olarak görülmesine rağmen Moskova ve Başkan Putin ile de önemli ve iyi ilişkileri olduğunu vurguladı. Nawaisa ayrıca, ‘Amman’ın, Avrupa’daki gecikmenin boyutunu ve Moskova ile iletişim hatlarını takip etmesi dolayısıyla, ABD arzusu doğrultusunda mutlak bir tarafgirliğe yönelmesi pek olası değildir” dedi.


Ürdün, Filistin ve İsrail, ABD’nin talebiyle ‘kutsal mekanlarla’ ilgili koordinasyonu görüştü

Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)
Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)
TT

Ürdün, Filistin ve İsrail, ABD’nin talebiyle ‘kutsal mekanlarla’ ilgili koordinasyonu görüştü

Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)
Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)

ABD yönetiminin doğrudan talebi üzerine Ürdün, Filistin ve İsrail hükümetleri, Müslüman ve Hristiyanların kutsal mekanlarına olan ziyaret şartlarını düzenlemek üzere bir koordinasyon komitesi oluşturmayı tartışmaya başladı. Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, konuyla ilgili farklı düzeylerde yetkililerin katılımıyla ilk görüşmelerin yapıldığını aktardı. Kaynaklar, taraflar arasındaki görüş ayrılıklarının bir uzlaşıya varılmasını güçlendirdiğini söyledi.  
Kaynaklar, ABD’nin Ramazan ayından önce bir ‘koordinasyon grubu’ oluşturulmasını önerdiğini, ancak komisyonun oluşturulma çabalarının yetersiz kalması nedeniyle, Kudüs’teki gerginliklerin yaşandığını iddia etti. Kudüs’te yaşanan gerilimin ardından ABD, Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Yael Lambert başkanlığında, aralarında İsrail-Filistin Özel Temsilcisi Hadi Amr’ın da yer aldığı üst düzey yetkililerden oluşan bir heyeti Filistin’e gönderdi. ABD heyeti geçtiğimiz hafta boyunca, Ürdün, Filistin ve İsrailli yetkililerle toplantılar düzenledi. ABD, taraflardan ‘gerginliği azaltmak ve özellikle Mescid-i Aksa’daki şiddet olaylarını önlemek için acil bir şekilde ve koordine halinde çalışmalarını’ istedi. Ayrıca, Ramazan ayının son Cuma namazının olaysız bir şekilde geçmesi için çaba göstermelerini talep etti.  
İsrail ve Ürdün tarafları, Kudüs İşleri Komitesinin Ramazan Bayramının ardından toplanmasını kararlaştırdı. İsrail Başbakanı Naftali Bennett, çarşamba akşamı, Kudüs'teki durumu değerlendirmek amacıyla yetkililerle bir araya geldi ve güvenlik güçlerine, gerginliği azaltmak amacıyla önlem almaları talimatı verdi. Bennett, “Hükümetimiz Mescid-i Aksa’da sükunetin ve istikrarın korunmasını önemsemektedir” dedi.  
Uzmanlar, Mescid-i Aksa’daki Müslümanlarla İsrail güvenlik güçleri arasındaki gerginliğin, Batı Şeria ve Gazze’de daha geniş çaplı çatışmalara yol açabileceğini, ayrıca Ürdün-İsrail ilişkilerinde bir krize yol açabileceğini değerlendiriyor.  
Ürdün, Filistin ve İsrailli yetkililerin ilk görüşmelerinde ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Ürdün ve Filistin tarafı, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya girmesinin gerginliğin başlıca sebebi olduğunu savundu. Arap tarafı, Fanatik Yahudilerin, Müslümanların kutsallarına hakaret ettiği ve Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Heykeli’ni dikeceklerini söyleyerek Müslümanları kışkırttığını ifade ettiler. Ürdünlü ve Filistinli yetkililer, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa avlusuna girişinin yasaklanmasını talep etti, ancak İsrail tarafı bu talebin karşılanamayacağını söyledi. İsrail 2021 yılında en az 33 bin Yahudi’nin Mescid-i Aksa avlusuna girişine izin vermişti.
Ürdün ve Filistinli yetkililer ayrıca, İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa’ya düzenledikleri baskınların, Harem-i Şerif’te gaz bombası kullanılmasının ve namaz kılanlara şiddet uygulanmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Ürdünlü temsilciler, Mescid-i Aksa Vakfı bekçilerinin sayısının arttırılmasını ve İsrail güvenlik güçlerinin kutsal mabede girişinin son bulmasını önerdi. İsrail tarafı ise, Ürdün’ün, bekçilerin sayısının arttırılması talebini kabul ederek, güvenlik güçlerinin Harem’e giriş nedeninin, Ağlama Duvarı’na doğru içeriden atılan taşlar olduğunu söyledi, ancak baskınların azalacağı sözünü verdi. İsrailli temsilci ayrıca, genelde mescidin içine girmediklerini ve ‘siyasi gösterilere’ uzaktan müdahale ettiklerini belirtti.  
İsrail güvenlik güçleri, Mescid-i Aksa ve çevresindeki kutsal mekanlardan ayrılmayı reddediyor. İsrail buradaki varlığını egemenliğinin bir göstergesi olarak değerlendiriyor. İsrail güçleri perşembe günü Kadir Gecesi’nde ibadetlerini yerine getiren bazı Müslümanlara şiddet uyguladı ve gaz bombası attı. Kadir Gecesi’nde Mescid-i Aksa’da Kudüs ve Batı Şeria’dan gelen yüzbinlerce Müslüman ibadet etti. İsrail güvenlik güçleri Mescid-i Aksa ve Eski Kudüs çevresine 3 binden fazla personel konuşlandırdı.  


Ürdün, gayrimüslimlerin Mescid-i Aksa'ya giriş yasağını doğru bir adım olarak görüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Ürdün, gayrimüslimlerin Mescid-i Aksa'ya giriş yasağını doğru bir adım olarak görüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, İsrail'in ramazanın son 10 günü gayrimüslimlerin Mescid-i Aksa'ya girişini yasaklamasını doğru bir adım olarak nitelendirdi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre Safedi, Avusturyalı mevkidaşı Alexander Schallenberg ile başkent Amman'da bir araya geldi.
Görüşmede, bölgesel ve uluslararası gelişmeler ile işgal altındaki Kudüs'te sükunetin muhafaza edilmesi için yürütülen çalışmaların ele alındığı ifade edildi.
Safedi görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, tansiyonun daimi olarak düşürülmesinin herkesin önceliği olduğunu, bunun ise İsrail'in Kudüs'teki kutsal mekanların hukuki ve tarihi statüsüne saygı duymasıyla gerçekleşeceğini söyledi.
Bakan Safedi, İsrail'in gayrimüslimlerin Mescid-i Aksa ziyaretlerini yasaklama kararının, hukuki ve tarihi statünün uygulanması yolunda atılmış doğru bir adım olduğunu ve bunun şiddetin sonlanmasına katkı sağlamasını temenni ettiklerini dile getirdi.
Ürdün Dışişleri Bakanı, görüşmede Suriye krizi ve mültecilere yönelik uluslararası desteğin azalmasının oluşturacağı tehlike ile Ukrayna krizinin uluslararası hukuk temelinde çözüme kavuşturulması konularını da ele aldıklarını kaydetti.
Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg ise ülkesiyle Ürdün'ün, güvenlik ve ekonomi dahil çeşitli alanlarda iş birliğine yönelik tam bir vizyona sahip olduklarını aktardı.
Schallenberg, Ürdün'ün, etrafındaki kargaşa ortamından yalıtılmış istikrarlı bir vaha ve güçlü bir ortak olduğunu belirtti.
Avusturyalı Bakan ayrıca, Filistinli mevkidaşı Riyad el-Maliki ile 26 Nisan'da Ramallah'ta görüşeceği bilgisini verdi.
İsrail, 15 Nisan Cuma günü başlayan ve bir hafta süren Hamursuz Bayramı'nın ardından ramazanın son 10 günü gayrimüslimlerin Mescid-i Aksa'ya girişini yasaklama kararı almıştı.


Suudi Arabistan, Ürdün bütçesini desteklemek için 50 milyon dolarlık ödeme yaptı

Suudi Arabistan Kralı ve Veliaht Prens (SPA)
Suudi Arabistan Kralı ve Veliaht Prens (SPA)
TT

Suudi Arabistan, Ürdün bütçesini desteklemek için 50 milyon dolarlık ödeme yaptı

Suudi Arabistan Kralı ve Veliaht Prens (SPA)
Suudi Arabistan Kralı ve Veliaht Prens (SPA)

2018 yılında Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen ve Mekke’de gerçekleştirilen Ürdün’e Destek Zirvesi’nde Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından Ürdün’e 2.5 milyar dolarlık destek verilmesi kararlaştırılmıştı. Maliye Bakanlığı, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın direktiflerine uygun olarak, Ürdün’e, üç ülke tarafından beş yıl boyunca ödenmesi planlanan 50 milyon dolarlık yardım desteğinin dördüncü taksitini de ödedi.
Atılan bu adımın Suudi Arabistan ve Ürdün Krallığı arasındaki yakın dostluk ilişkilerinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın Ürdün hükümetine ve halkına kalkınma projelerini desteklemek için sürekli desteğinden kaynaklandığı ifade edildi.