Rusya: Sputnik V aşısı kan pıhtılaşmasına neden olmuyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2920376/rusya-sputnik-v-a%C5%9F%C4%B1s%C4%B1-kan-p%C4%B1ht%C4%B1la%C5%9Fmas%C4%B1na-neden-olmuyor
Rusya: Sputnik V aşısı kan pıhtılaşmasına neden olmuyor
Bir sağlık görevlisi Sputnik V aşısını hazırlıyor (EPA)
Moskova/Şarku’l Avsat
TT
TT
Rusya: Sputnik V aşısı kan pıhtılaşmasına neden olmuyor
Bir sağlık görevlisi Sputnik V aşısını hazırlıyor (EPA)
Rusya Gamaleya Enstitüsü, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirdikleri Sputnik V aşısının kan pıhtılaşmasına neden olmadığını açıkladı.
AFP’ye göre Enstitü tarafından dün yapılan açıklamada, “Klinik denemeler ve Sputnik V ile aşılanan insanlar üzerinde yapılan kapsamlı analiz sonucunda kimsede aşılanmaya bağlı olarak kan pıhtılaşması görülmedi” denildi.
Gamaleya Enstitüsü, aşıların olası yan etki riskini azaltmalarına yardımcı olmak için kendi teknolojilerini diğer aşı üreticileriyle paylaşabileceklerini de ifade etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün ikinci doz aşı olduğunu açıklayarak, Rusları tekrar aşı olmaya çağırdı.
Ancak Putin, EpiVakKorona, Kovivac ve Sputnik V arasından hangi Rus aşısını yaptırdığını açıklamadı.
ABD’de sağlık yetkilileri, aşı olan 7 milyon ABD’liden birinin aşı olduktan sonra hayatını kaybetmesi üzerine Johnson&Johnson aşısının kullanımını geçici olarak askıya almayı önerdi.
Danimarka ise dün nadir görülen kan pıhtısı vakaları nedeniyle AstraZeneca aşısının kullanımını tamamen durduran ilk Avrupa ülkesi oldu.
Netanyahu... Başarısız bir liderden İsraillilerin gözünde ulusal bir kahramanahttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5154860-netanyahu-ba%C5%9Far%C4%B1s%C4%B1z-bir-liderden-i%CC%87sraillilerin-g%C3%B6z%C3%BCnde-ulusal-bir-kahramana
Netanyahu... Başarısız bir liderden İsraillilerin gözünde ulusal bir kahramana
Dün şafak vakti gerçekleşen İsrail saldırısının ardından Tahran'ın güneyindeki bir petrol rafinerisinden yükselen dumanlar (AFP)
İsrail Güvenlik Kabinesi’nin İran'a karşı savaş hedeflerini genişletme kararı, birçok analist ve gözlemciye göre Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ‘Daha fazlası var mı?’ şeklindeki doktriner yaklaşımıyla uyumlu.
Netanyahu bir zafer kazandığında, kendisini takip eden bir askeri liderliğin varlığının da yardımıyla yeni bir zafer arayışına giriyor.
Hizbullah liderlerini ortadan kaldırmayı başardığında bu oldu. Bu yüzden savaşı genişletmeye ve ateşkes yapmak zorunda kalana kadar Lübnan'daki işgalini güçlendirmeye karar verdi. Aynı şey Suriye'de de oldu; Beşşar Esed rejiminin devrilmesini fırsat bilerek Golan Tepeleri'nin doğusundaki toprakları ve Şam'ın büyük bir bölümüne hâkim olan Hermon Dağı'nın zirvelerini işgal etti.Bugün İran'a olan da bu.
Netanyahu, geçen yıl İran'a yönelik saldırıları, savunma kapasitesinin zayıflığını gösteren ‘büyük bir başarı’ olarak görmüş ve nükleer projesini ve füze kapasitesini vurmak için değerli bir fırsat olarak değerlendirmişti. Ancak ABD Başkanı Donald Trump yönetimi buna karşı çıktı ve Netanyahu yönetimi ABD’yi ikna etmek için lobi faaliyetlerine başladı.
Dün Tahran'ın merkezinde İsrail saldırılarının ardından meydana gelen patlamanın dumanları arasında İranlılar (Reuters)
Netanyahu, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Michael Kurilla tarafından da teyit edilen istihbarat verilerini ABD yönetimine sundu ve İran'ı zayıflatacak ve yeni, ‘daha iyi’ bir nükleer anlaşma için müzakerelere uygun hale getirecek yıkıcı bir darbe indirmek için bir fırsat penceresi olduğuna ikna etti.
Trump İran'ı yanlış yönlendirmeyi kabul edip ona katılınca, Netanyahu ve ordusu şimdi ABD'yi İran'ın nükleer tesislerini yok etmeye sürükleme ya da en azından rejimi zayıflatmak ve tamamen altını oymak umuduyla İran ekonomisine darbe vurmak da dahil olmak üzere daha fazla suikast ve can kaybı elde etmek için savaşı sürdürmesine izin verme hırsına kapıldı.
Stratejik hesaplar mı yoksa kişisel hesaplar mı?
Uzaktan bakan bir gözlemci Netanyahu'nun gerçekten de bu hedeflere ulaşmak için çalıştığını düşünebilir. Ancak son yıllardaki politikalarını takip edenler stratejik hesapların Netanyahu'nun aklındaki en son şey olduğunun farkındadır. Netanyahu'nun ilk ve ana hedefi kendi iç, kişisel ve partizan savaşıyla ilgilidir.
O, her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak istiyor. Uzmanlara göre bugün bunu başarmanın tek yolu savaş.
İsrail'in dün Tahran'ın merkezine düzenlediği hava saldırısında yaralanan İranlılar (EPA)
İsrail halkının büyük çoğunluğu, muhalefetin tamamı, basın ve medyanın büyük çoğunluğu ve sokakların bu savaşa karşı gösterilerle dolduğu Gazze savaşı ağır bir yük haline gelmişken, Netanyahu İran'a karşı savaşın başka bir adım olduğunu düşünüyor.
İsraillilerin çoğunluğu İran'dan nefret ediyor, liderlerinin ‘Siyonist varlığı yok etme’ söylemlerinden korkuyor ve bu ‘azılı düşmandan’ kurtulmak için savaş istiyor.
İsrail muhalefeti bu savaşta Netanyahu'nun tamamen arkasında; Yair Lapid, Benny Gantz ve Avigdor Liberman, savaşı ve hükümeti desteklediklerini teyit eden açıklamalar yayınladılar.
İran bu savaşta şu ana kadar çok ağır darbeler aldı; özellikle de ordu ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanları ile önde gelen atom bilimcilerinin ortadan kaldırılması ve bazı nükleer tesislerin, balistik füze üretim fabrikalarının ve petrol rafinerilerinin bombalanması… Netanyahu ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in konuşmalarını dinleyen herkes İran'ın birkaç gün içinde diz çökeceğine ve ‘iyi’ bir nükleer anlaşma için müzakerelere sürünerek geleceğine inanıyor.
Dün Tahran'dan ayrılmaya çalışanlar nedeniyle yollarda trafik sıkışıklığı oluştu. (AFP)
Ülkesinde ‘başarısız, yozlaşmış ve yalancı’ bir lider olarak algılanan Netanyahu, elde ettiği başarıları ‘ulusal kahraman’ statüsüne yükselmek için bir sıçrama tahtası olarak görüyor.
Bedeli kim ödüyor?
Savaşın bedeli İsrail için küçük değil ve küçümsenmemeli.
İran, hava üsleri, silah fabrikaları ve İsrail'in en önemli bilimsel araştırma enstitülerinden biri olan Weizmann Enstitüsü de dahil olmak üzere güçlü istihbarat ve askeri yeteneklere sahip olduğunu kanıtlayan yerlere ulaştı; Tel Aviv ve banliyölerinde onlarca binayı havaya uçurarak 13 kişinin ölümüne ve çok sayıda kişinin yaralanmasına sebebiyet verdi.
Bu sonuç, çoğu son gecelerini sığınaklarda geçiren İsrail vatandaşlarını şok etti.
Ancak Netanyahu bunu halen ödenmesi gereken makul bir bedel olarak görüyor; bu da ona savaşı ‘ne kadar gerekirse o kadar’ uzatmaktan bahsetme ve hatta Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı günler öncesinden daha da büyük bir şiddetle sürdürme imkânı veriyor.
İran'dan yapılan roket saldırılarının ardından sirenler çalarken Kudüs'te bir sığınakta bulunan İsrailliler (AP)
Bu da yardımcılarından birinin medyaya bu savaşın iki ya da üç hafta, belki de daha uzun sürebileceğini ve 800 ila 4 bin kişinin ölebileceğini sızdırmasına yol açtı.
Bu kadar yüksek bir rakam ortaya koymanın amacı, çok daha düşük olacak gerçek rakamın etkisini en aza indirmek. Gözlemcilere göre ölü sayısı, Gazze'de esir tutulanlar da dahil olmak üzere 300 ya da 400 kadar düşük olabilir.
Bu arada Netanyahu, ABD ve Batılı ülkelerin yanı sıra iç muhalefetin de desteğine sahip ve İran'ın müzakereleri boykot etmeye devam edeceği umuduyla kendi şartlarında bir çözüm aramaya istekli olduğu mesajını veriyor.