Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık İran’ı uranyum zenginleştirme konusunda uyardı

Rusya'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Cuma günü Viyana'da gerçekleştirilen nükleer görüşmelerdeki oturum aralarında Grand Hotel'in dışında telefonla konuşuyor (AP)
Rusya'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Cuma günü Viyana'da gerçekleştirilen nükleer görüşmelerdeki oturum aralarında Grand Hotel'in dışında telefonla konuşuyor (AP)
TT

Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık İran’ı uranyum zenginleştirme konusunda uyardı

Rusya'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Cuma günü Viyana'da gerçekleştirilen nükleer görüşmelerdeki oturum aralarında Grand Hotel'in dışında telefonla konuşuyor (AP)
Rusya'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Cuma günü Viyana'da gerçekleştirilen nükleer görüşmelerdeki oturum aralarında Grand Hotel'in dışında telefonla konuşuyor (AP)

Nükleer anlaşmaya dair görüşmelerin bir gün süreyle ertelenmesi üzerine lüks Viyana otelleri koridorlarında dün yaşanan sessizliğe İran'ın tansiyonu yükseltmesi ardından müzakereleri yeniden başlatma hazırlıklarına yönelik gerilim eşlik etti. Zirâ İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirmeye başladığını ilan etmesi üzerine Avrupa ise nükleer silah inşa etme yönünde gereken yüzde 90 oranında zenginleştirme düzeyine yaklaşmasının 2015 nükleer anlaşmasını hayata geçirme çabalarına yansıyacağı konusunda Tahran’ı açıkça uyardı.
Batılı heyetler dün Viyana’da değildi. İran ise doğrudan Avrupalı ve ABD’lilerle dolaylı müzakere masasına oturma yönünde müttefikleri Rusya ve Çin ile ortak pozisyonlar edindi.
İran Başmüzakereci Abbas Arakçi, Çin’in Viyana’daki uluslararası kuruluşlar nezdindeki temsilcisi ile görüşmesinin ertesi günü Rusya'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov ile bir araya geldi. Ulyanov, Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu toplantısı arifesinde yaptığı açıklamada, görüşmenin ‘yararlı olduğunu, tutumların karşılaştırılmasını sağladığını’ açıkladı.
Hem İran'ın son hamlesinden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getiren, hem de Tahran'ın nükleer ihlallerini açıklamadaki ‘şeffaflığına’ övgüde bulunan Ulyanov, ‘anlaşmanın yeniden hayata geçirilmesinin tüm bu sorunları çözeceğini’ vurguladı. Anlaşmaya geri dönüşün ‘İran'ın nükleer programını belirli çerçevelere geri döndürme yönünde kabul edilebilir tek yol olduğunu, aynı zamanda ABD yaptırımlarının kaldırılmasını sağlayacağını’ da belirtti.
Heyetlerin Viyana’ya gelişi öncesinde, anlaşmaya dahil olan üç Avrupa ülkesi Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık, İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirme açıklamasını kınayan ortak bir açıklama yaptı. Nükleer silah üretimine yönelik ciddi bir adım sayılan bu gelişmenin tehlike arz ettiğini söyleyen taraflar, konuyla ilgili endişelerini dile getirdi. Söz konusu açıklamada “İran'ın uranyumu bu düzeyde zenginleştirmek için geçerli sivil bir nedeni yok” ifadelerine başvuruldu. Üç ülke aynı zamanda İran'ın Natanz’daki reaktöre bin santrifüj yerleştireceğini açıklamasından duydukları endişeyi de ifade etti. Zirâ bu adım, İran'ın uranyum zenginleşme kabiliyetini büyük ölçüde artıracak.
İran ile ABD arasında arabuluculuk rolü oynayan Avrupa ülkeleri, İran'ın söz konusu açıklamasının ‘özellikle de anlaşmayı canlandırmak için hızlı bir diplomatik çözüm bulma yönünde imzacılar arasında yoğun görüşmelerin yapıldığı bir dönemde gelmesi dolayısıyla üzücü olduğunu’ vurguladı. İran’ın bu ‘tehlikeli’ kararının bu görüşmelerin yapıcı ruhuna karşı olduğundan bahseden söz konusu üç ülke, İran'a ‘diplomatik yolu daha fazla karmaşık bir hale getirmeme’ çağrısında bulundu.
ABD ise İran'ın söz konusu açıklamasına rağmen müzakerelere geri dönme konusunda istekliydi. ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley başkanlığındaki ABD'li heyet, resmi olarak açıklanmayan bir nedenle görüşmelerin ertelenmesi ardından Viyana'ya gelişini bir gün daha erteledi.
Arakçi, bir Avrupalı heyet üyesinin koronavirüse yakalanması nedeniyle görüşmelerin bir gün süreyle ertelendiğini bildirmişti. Diğer yandan görüşmeleri koordine eden Avrupa Birliği (AB) ise, erteleme için bir neden belirtmeyerek hala toplantıların gündemine dair çalışıldığını ifade etmişti.
Avrupalıların İran'ın söz konusu açıklamasını tartışmak isteyeceklerini belirten Mihail Ulyanov da gecikmeye gündemdeki değişikliğin neden olabileceğine işaret etti.
UAEA, İran’ın Pazar günü sabotaja maruz kalan Nazanz Nükleer Tesisi’nde yüksek düzeyde zenginleştirmeye başlama niyetinden haberdar edildiğini doğrulamıştı.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre yaşanan patlamanın ardından dün tesisi ilk kez ziyaret ettiğini açıklayan UAEA, “İran'da soruşturma ve gözetim faaliyetlerine devam eden UAEA müfettişleri, Natanz'daki uranyum zenginleştirme sahasını ziyaret etti” ifadelerine başvurdu.
İran, İsrail’i sabotaj düzenlemekle suçlamıştı. İran'ın UAEA nezdindeki temsilcisi Kazım Garipabadi, UAEA Genel Müdürü Rafael Grossi’ye gönderdiği ve Twitter hesabından yayınladığı mektubunda “İsrail'in herhangi bir macerasına karşı uyarıda bulunan İran, her türlü tehdide veya yasadışı eyleme sert bir şekilde yanıt verecektir” ifadelerini kullandı. Natanz reaktöründe ciddi bir hasara neden olan kazayı ‘İran’ın ilerleme kararlılığını artıracak nükleer terörizm’ olarak nitelendiren Garipabadi, “En azılı suçlular bile en nihayetinde yakında İranlıları asla tehdit etmemeleri gerektiğini anlayacaklar” vurgusunda bulundu.

 


Libya: Hafter'in 2019 Anlaşması’nı benimsemesi olasılığı Doğu Akdeniz'de kartları karıştırıyor

Trablus'un 55 kilometre (34 mil) batısındaki liman ve Zaviye petrol rafinerisinin genel görünümü, 22 Ağustos 2013 (Reuters)
Trablus'un 55 kilometre (34 mil) batısındaki liman ve Zaviye petrol rafinerisinin genel görünümü, 22 Ağustos 2013 (Reuters)
TT

Libya: Hafter'in 2019 Anlaşması’nı benimsemesi olasılığı Doğu Akdeniz'de kartları karıştırıyor

Trablus'un 55 kilometre (34 mil) batısındaki liman ve Zaviye petrol rafinerisinin genel görünümü, 22 Ağustos 2013 (Reuters)
Trablus'un 55 kilometre (34 mil) batısındaki liman ve Zaviye petrol rafinerisinin genel görünümü, 22 Ağustos 2013 (Reuters)

Ömer Önhon

Libya lideri Muammer Kaddafi'nin 2011'de devrilmesinden sonra ülke, batıdaki (Trablus) Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile doğudaki (Tobruk) Temsilciler Meclisi'nin desteklediği Libya Ulusal Ordusu arasındaki bir iç savaşa sürüklendi.

Çatışma sırasında Türkiye, Trablus'un yanında durdu ve doğrudan müdahalesiyle, UMH'nin Ulusal Ordu’nun saldırısı altında çökmesini engelledi.

Daha sonra ateşkes sağlandı ve bir ulusal uzlaşma süreci başladı. Doğu ve batıdaki iki güç merkezi arasındaki süregelen ayrılığa rağmen, ateşkes yürürlükte kalmaya devam ediyor.

Son zamanlarda, 2019 yılında Trablus ile Ankara arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması nedeniyle Doğu Akdeniz'de Türkiye, Yunanistan, Mısır ve Avrupa Birliği arasında gerginlik yeniden tırmandı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi'nin 2019 anlaşmasını onaylama olasılığı, başta Yunanistan olmak üzere birçok Doğu Akdeniz ülkesinde endişelere yol açtı.

Anlaşma, Libya ile Türkiye arasındaki deniz sınırlarını belirliyor ve Türkiye'nin kıta sahanlığı ile münhasır ekonomik bölgesinin batı sınırlarını çiziyor. Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuk kapsamında tanınmış sınırlar bulunmuyor; bu sınırlar, devletler arasındaki anlaşmalar ve mutabakatlarla belirleniyor.

Ankara ile Trablus arasındaki anlaşmaya ek olarak, Mısır, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail de dahil olmak üzere diğer Doğu Akdeniz ülkeleri arasında başka deniz yetki alanları anlaşmaları da imzalanmış bulunuyor. Ne var ki bu anlaşmalarla belirlenen deniz yetki alanlarının ve sınırların çakışması durumunda zorluklar ortaya çıkıyor.

Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır ile birlikte 2019 anlaşmasını gayrimeşru deklare etmişti.

O zamandan beri siyasi coğrafyada ve çeşitli taraflar arasındaki ilişkilerin niteliğinde önemli değişiklikler yaşandı. Türkiye, Trablus ile güçlü ilişkilerini sürdürürken, son dönemde iç savaş sırasında aşırı gerginlik yaşadığı Tobruk ve Halife Hafter ile ilişkilerini iyileştirmeye başladı.

Yunanistan'ın 2019 anlaşmasının sonuçlarına ilişkin iddialarına gelince, Türkiye bunları görmezden geldi ve önemsiz gördü. TBMM, Deniz Yetki Alanları Anlaşmasını 5 Aralık 2019'da onayladı ve anlaşma Birleşmiş Milletler'e resmen bildirildi

Bu yakınlaşmanın bir parçası olarak, Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, Halife Hafter'in oğlu ve Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı Saddam Hafter ve Hafter güçlerinin birkaç üst düzey komutanı son aylarda Ankara'ya resmi ziyaretlerde bulundu.

Türkiye'nin Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer bölgesel taraflarla ilişkilerini etkileyen derin siyasi krizin sona ermesi de Tobruk ve Ankara arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesinde önemli bir etken oldu.

Yunanistan'ın 2019 anlaşmasının sonuçlarına ilişkin iddialarına gelince, Türkiye bunları görmezden geldi ve önemsiz gördü. TBMM, Deniz Yetki Alanları Anlaşmasını 5 Aralık 2019'da onayladı ve anlaşma Birleşmiş Milletler'e (BM) resmen bildirildi.

Asıl anlaşma daha sonra Ankara'ya Libya karasularında petrol ve doğalgaz arama hakkı tanıyan ek uzatmalarla desteklendi.

dfvgthy
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (sağda) ve Libya UMH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, 12 Nisan 2021'de Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen görüşmenin ardından düzenlenen imza töreninde fotoğraf çektiriyor (AFP)

Yunanistan ve diğer bazı tarafların ileri sürdüğü iddia ve itirazlar karşısında Libya, 27 Mayıs 2025'te BM'ye sözlü bir nota gönderdi ve bu nota 1 Temmuz'da resmen yayımlandı. “Akdeniz'deki kıta sahanlığının dış sınırlarını” gösteren bir haritanın eşlik ettiği notada, Türkiye ile 2019 yılında imzalanan mutabakat zaptının “uluslararası hukuka dayalı adil bir çözüm” olduğu vurgulandı.

Notada “ne Yunanistan'ın ne de Mısır'ın, uluslararası hukuka uygun olarak Libya ve Türkiye arasında belirlenen deniz alanlarında egemenlik haklarına sahip olmadığının da altı çizildi.

Yunanistan, 2019 tarihli anlaşmanın Girit'in varlığını görmezden geldiğini iddia ederek, egemenlik haklarının ihlali olarak gördüğü bu durumdan derin endişe duyduğunu ifade ediyor

Libya, 20 Haziran'da BM'ye tutumunu yineleyen, Yunanistan'ı, 2019 anlaşmasının kapsadığı bir alan olan Girit'in güneybatısındaki iki deniz bloğunu Exxon Mobil Şirketi’ne kiralayarak egemenlik haklarını ihlal etmekle suçlayan ek bir muhtıra sundu.

Benzer bir bağlamda, Avrupa Konseyi, 26 Haziran'da düzenlediği toplantıda, deniz anlaşması ve Libya'dan Avrupa Birliği'ne yönelik göç akımlarını ele aldı. Bu iki konu, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İtalya'nın talebi üzerine gündeme alındı.

AB liderleri, Libya kaynaklı göç akımları konusundaki endişelerini dile getirerek, bunların Avrupa güvenliği üzerindeki olası etkileri konusunda uyardılar. Ayrıca, Türkiye ile Libya arasındaki deniz anlaşmasının üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını ihlal ettiği, deniz hukuku hükümlerine aykırı olduğu ve bu ülkeler için hukuki sonuçlar doğuramayacağı değerlendirmesinde bulundular.

tyjuk
Libyalı askeri komutan Halife Hafter, 5 Eylül 2024'te Libya'nın güneyindeki Sabha kentinde ülkenin kalkınması ve yeniden inşası konulu bir konferansta (AFP)

Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli ise, anlaşmanın uluslararası hukuk kapsamında tam meşruiyete sahip olduğunu vurgulayarak, Avrupa Konseyi'nin kararlarını reddetti.

Libya Parlamentosu da, Avrupa Konseyi'nin kararlarını sert ifadelerle reddeden bir açıklama yayınlayarak, uluslararası anlaşmalar yapma yetkisinin yalnızca Libya'nın anayasal organlarına ait olduğunu ve ülkenin dış politikasına dışarıdan herhangi bir yönlendirme girişiminin kabul edilemez bir ihlal olduğunu vurguladı.

Yunanistan, egemenlik haklarının ihlali olarak gördüğü bu durumdan derin endişe duyuyor ve 2019 tarihli anlaşmanın Girit'in varlığını göz ardı ettiğini iddia ediyor. Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis, Türkiye-Libya anlaşmasını “temelsiz, geçersiz ve uluslararası hukuka aykırı” olarak nitelendirdi.

Mısır'ın Yunanistan'ın tutumuna katılması veya Ankara ile yeniden gerginlik yaşaması pek olası değil. Türkiye-Mısır ilişkilerinin mevcut durumu, iki ülkenin olası herhangi bir anlaşmazlığa diplomatik çözümler aramaya devam etmesine olanak tanıyor

Yunanistan Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin Libya'daki etkisini dengelemek ve daha fazla diplomatik kazanım elde etmek, ayrıca Libya Temsilciler Meclisi'nin deniz yetki alanı anlaşmasını onaylamasını engellemek için iki ardışık ziyaret gerçekleştirdi. Ek olarak, Libya ile iki ülkenin münhasır ekonomik bölgelerinin sınırlarını belirleyecek bir anlaşma imzalamaya çalıştı. Bu anlaşma, onaylanması halinde Yunanistan’a Türkiye-Libya anlaşmasına itiraz etme konusunda yasal bir zemin sağlayacaktır.

Yunanistan Dışişleri Bakanı ilk ziyaretini 6 Haziran'da Bingazi'ye gerçekleştirdi. Burada Doğu Libya’nın komutanı Halife Hafter, Yunan heyetini güçlerinin Racma'daki karargahında kabul etti. Gerapetritis daha sonra 15 Temmuz'da tekrar Libya'yı ziyaret etti ve bu kez Trablus’taki yetkililer ile temaslarda bulundu.

Yunanistan Dışişleri Bakanı, Trablus'ta Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Muhammed Menfi ve Başbakan Abdulhamid Dibeybe ile bir araya geldi. Görüşmeler, verimli olarak nitelendirildi ve iki tarafın özellikle ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda ortak iş birliğini destekleme ve güçlendirme yollarını, göç ve deniz yetki alanlarını belirleme konularını ele aldığı belirtildi. Ne var ki bilgi sahibi kaynaklar, Yunanistan'ın deniz yetki alanı anlaşması imzalama önerisi konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini ve Yunan tarafını tatmin edecek olumlu bir göstergenin görünmediğini bildirdi.

8 Temmuz'da, yani Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın Trablus ziyaretinden birkaç gün önce, Doğu Libya'da yerel yetkililerin resmi bir ziyarette bulunan bir Avrupa Birliği heyetini geri göndermesi dikkatleri çekti. Heyette Yunanistan Göç Bakanı Thanos Plevris, İtalya ve Malta'dan mevkidaşları, AB İçişleri ve Göç Komiseri de yer alıyordu.

Buna paralel olarak Yunanistan, Tobruk ile yakın ilişkileri olan Mısır ile de görüşmeler yürütüyor. Yunanistan Dışişleri Bakanı, Mısırlı mevkidaşı Bedir Abdulati ile 4 Haziran'da Kahire'de bir araya geldi. Toplantının amaçlarından biri, Mısır'dan Halife Hafter'i 2019 anlaşmasını onaylama planlarını sürdürmemeye ikna etme talebinde bulunmaktı.

Türkiye ve Mısır, Libya meselesiyle ilgili olarak karşılıklı meydan okumalarda bulunmuş ve aralarındaki gerginlik, iki ülke güçleri arasında doğrudan bir çatışma olasılığı konusunda endişelere yol açmıştı, ancak böyle bir çatışma yaşanmadı. Kahire, Libya ve Türkiye arasındaki Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması konusunda çekincelere sahip olsa da, Yunanistan'ın tutumuna katılması veya Ankara ile yeni bir gerginliğe girmesi pek olası görünmüyor. Türkiye-Mısır ilişkilerinin mevcut durumu, iki ülkenin olası anlaşmazlıklara diplomatik çözümler aramaya devam etmesine olanak tanıyor.

Brüksel'de ise Yunan diplomatlar, Avrupa Birliği'ni rakiplerine baskı yapmaya zorlamaya yönelik her zamanki çabalarını sürdürüyorlar. Atina'nın eylemleri hızlanmış gibi görünse de, Libya ve Türkiye arasındaki hakim eğilim, iş birliğini güçlendirme ve ilişkileri iyileştirme yönünde olduğundan, olayların gidişatını durdurmaları pek olası değil. Bununla birlikte, Yunanistan artık Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde bir baskı aracı olarak kullanabileceği yeni bir koz elde etti.