Afganistan’dan şartsız çekilmenin zorlukları

Yapılan yorumlar Afgan hükümetinin Taliban ile gerçekleştirdiği müzakerelerde en önemli baskı kartını kaybettiği yönünde.

Afganistan’ın Helmend şehrindeki Hançer Kampı’ndan ayrılmaya hazırlanan ABD askerleri. (AFP)
Afganistan’ın Helmend şehrindeki Hançer Kampı’ndan ayrılmaya hazırlanan ABD askerleri. (AFP)
TT

Afganistan’dan şartsız çekilmenin zorlukları

Afganistan’ın Helmend şehrindeki Hançer Kampı’ndan ayrılmaya hazırlanan ABD askerleri. (AFP)
Afganistan’ın Helmend şehrindeki Hançer Kampı’ndan ayrılmaya hazırlanan ABD askerleri. (AFP)

ABD’nin eski Başkanı Barack Obama, Afganistan’daki askeri operasyonunun başlamasından yaklaşık on yıl sonra dahi halen iyimser ancak temkinliydi. Obama, 2011’in haziran ayında yaptığı açıklamada “Bu uzun savaşlar, sorumlu bir şekilde sonlandırılacak. Afganistan’da karanlık günler yaşanacak olsa bile barış ortamının ışığı uzaktan görülebilir. Ancak ufukta henüz güvenli bir barış yok” ifadelerini kullanmıştı. Bununla birlikte söz konusu dönemde Obama’nın yardımcısı olarak görev yapan mevcut Başkan Joe Biden, askeri harekatı herhangi bir şart olmaksızın şu an sonlandırmak istiyor. Bu görevin 11 Eylül’e kadar bitmiş olması gerekiyor. Tüm uluslararası güçlerin bu sembolik tarihe kadar geri çekilmesi planlanıyor.
ABD, artık herhangi bir savaşa dahil değil. Bu çatışma, başka bir ülke topraklarında savaşmanın oradan ayrılmaktan ne kadar kolay olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
ABD, ülkenin eski Başkanı George W. Bush döneminde New York ve Washington’a düzenlenen 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarının üzerinden henüz dört hafta geçmeden Afganistan’a ilk bombardımanını yaptı. Taliban rejimi, El-Kaide lideri Usame bin Ladin’i teslim etmeyi reddetti. Ve kısa süre sonra kara kuvvetleri ülkeye vardı. 2001’in sonunda rejim devrildi. ABD ve ortakları çatışmanın büyük ölçüde çözüldüğü yönünde hesap yapmaya başladılar. Washington, 2003 yılında Irak’ı işgal etmeye başlamayarak kaynaklarını ve kuvvetlerini bu ülkeye yönlendirdi. Dönemin Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin 2004 yılında Washington’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Bush, “Birçok cesur Afganın da dahil olduğu koalisyon güçleri ABD’ye, Afganistan’a ve tüm dünyaya teröre karşı savaştaki ilk zaferlerini kazandırdı” dedi. Durumun ne ölçüde değiştiği ise bundan dört yıl sonra, Bush’un Bükreş’teki NATO zirvesinde yaptığı açıklamayla gözler önüne serildi:

“Ne pahasına olursa olsun Afganistan’ı kaybetmemeliyiz”
ABD Kongresi tarafından atanan bir grup uzmanın geçen şubat ayında yayınladığı raporda bugün Afganistan’ı kaybetmenin gerçek tehlikesine dikkat çekildi. Uzmanlar, iyimser olmayan farklı senaryolar geliştirdiler. Bu senaryoların bazıları felaketti. Senaryolar arasında Taliban’ın iktidara dönmesi, iç savaşın yenilenmesi, ABD’ye yönelik artan terör tehdidi ve Avrupa Birliği açısından yankıları olacak başka bir mülteci krizi de vardı. ABD istihbarat servisleri tarafından yapılan ve bundan birkaç gün önce yayınlanan değerlendirmelerden biri biraz daha kasvetli görünüyordu. Değerlendirmede on iki ay içerisinde Afganlar arasında bir barış anlaşmasına varma ihtimalinin zayıf olduğu belirtiliyordu. Raporda “Taliban, muhtemelen savaş alanında güç kazanacak ve Afganistan hükümeti, koalisyon güçleri desteğini çekerse Taliban’ı uzaklaştırmakta zorlanacak” ifadelerine yer verildi. Bu rapordan birkaç ay sonra bile Doha’daki barış müzakerelerinde somut bir ilerleme yaşanmadı.
Afganistan’dan çekilme, Biden’ın seçim kampanyası sırasında verdiği vaatlerinden arasındaydı. Bir önceki ABD Başkanı Donald Trump da bu yönde bir söz vermişti ancak yerine getiremedi. Trump yönetimi, uluslararası güçlerin 1 Mayıs’ta çekilmesi konusunda Taliban ile anlaşmıştı. Biden da planını söz konusu tarihe göre ayarladı. Kendisinin Afganistan’daki kuvvetlerin dördüncü başkanı olduğunu vurguladığı açıklamasında “Bu sorumluluğu beşinci bir isme devretmeyeceğim. ABD’nin en uzun savaşını bitirmenin zamanı geldi. ABD kuvvetlerinin ülkelerine dönme vakti” dedi.
Biden yönetiminin hedefi, güvenlik güçlerine ve sivillere yönelik devam eden Taliban saldırılarına rağmen geri çekilmenin koşulsuz bir şekilde gerçekleşeceğini açıkça ortaya koymakta. Bu durum, ABD’li bir hükümet yetkilisinin ‘ebedi kalışın reçetesi’ olarak tanımladığı eski yaklaşımı da tersine çeviriyor. Yetkili, Afganistan’dan ABD’ye yönelik terör tehdidinin artık bölgede askerlerin varlığını gerektirecek kadar büyük olmadığını söyledi. Yabancı askerlerin, Afganistan’ın iç sorunlarını çözemeyeceğini vurguladı. Bu ifadeler, söz konusu görevin başlamasından neredeyse 20 yıl sonra gelen bir iflas beyanı ya da gerçeğin geç bir kabulü olarak görülebilir.
Aslında Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, NATO’nun görevinin sonlanmasını Taliban ve Afganistan hükümeti arasındaki barış müzakerelerinin başarısına bağlamak istedi. Afgan hükümeti şartsız geri çekilme ile görüşmelerdeki en önemli baskı kartını kaybediyor. Şu an büyük bir öfke mevcut. Öyle ki hükümet heyetinden bir müzakereci söz konusu kararı, ABD’nin Afgan ortaklarıyla yapabileceği ‘en sorumsuz ve bencilce şey’ olarak nitelendirdi. ABD, barış sürecini tam olarak desteklemeye devam edeceğini taahhüt ediyor. Ancak bunu yalnızca diplomatik yollarla yapacak.
ABD yönetiminden bir temsilci, “Yapmayacağımız şey, bu süreçte güçlerimizi pazarlık kozu olarak kullanmaktır” diyerek ABD’nin kadın hakları ve ifade özgürlüğü gibi kazanımları korumak için elinden gelen her şeyi yapacağına da dikkat çekti. Temsilci açıklamasında “Ancak bunun ABD’nin Afganistan’da savaşa devam etmesi yoluyla değil, kararlı diplomatik, insani ve ekonomik uygulamalarla yapılması gerektiğine inanıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Ama bu yeterli olacak mı? ABD hükümeti temsilcisi, ülkesinin yeni zorluklara odaklanması gerektiğini de vurguladı. Bu zorlukların bazılarının Çin ile mücadele, salgınlar ve diğer ülkelerden yöneltilen terör tehditleri olarak sıraladı. Temsilci ayrıca ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarını korumak ve savunmak için Afganistan sayfasının kapatılmasını gerektiğini vurguladı.
Diğer yandan Biden  açıklamasında “20 yıl önce korkunç bir saldırı nedeniyle Afganistan’a yöneldik. Ancak bu durum, 2021’de neden orada kaldığımızı açıklayamaz” dedi. Önceki ABD başkanlarının ‘hiçbir danışmanın görevin sonsuza dek sürmesi gerektiğini söylemek istememesi ve uzmanların sürekli olarak ‘şimdi ayrılma zamanı değil’ ısrarı nedeniyle acı çektiklerini belirtti. “Peki çıkmak için doğru zaman nedir? 1 yıl sonra mı? 2 yıl sonra mı? 10 yıl sonra mı?” diye soran Biden, geri çekilmeyi fiilen mümkün kılacak koşulların neler olduğu ve bunun nasıl başarılabileceği de dahil olmak üzere diğer birçok konunun belirsizliğine işaret etti. ABD Başkanı, bu sorulara cevap verilemediğine işaret ettiği açıklamasında “Kalmamız gerektiğini düşünmüyorum” ifadesini kullandı.

Birleşmiş Milletler görevine devam edecek
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric’in geçen perşembe günü yaptığı açıklamaya göre BM, bu yıl ABD ve NATO güçlerinin ayrılmasına rağmen Afganistan’a yardım etmek için siyasi misyonuna devam edecek. Bu ayrılığın tüm ülkeyi etkileyeceğinin ‘açık’ olduğunu belirten Dujarric, “Bizim çalışmalarımız sürecek” dedi. “BM, çok uzun zamandır Afganistan’da insani gelişme alanında görev yapıyor ve Afgan halkına yardım için bölgedeki varlığımızı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Ülkede farklı kuruluşların temsilcilerinin yanı sıra yaklaşık bin BM personeli bulunuyor. Çalışanların yüzde 75’ten fazlası Afgan.
İsminin açıklanmasını istemeyen bir diplomat AFP’ye yaptığı açıklamada “Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu (UNAMA) özel bir siyasi kurumdur.  Bu sadece sivil bir görevdir. Askeri bir misyonu yoktur” değerlendirmesinde bulundu. Diplomat, UNAMA’nın Afganlara hukukun üstünlüğü, insan hakları ve yönetim alanlarında yardımcı olduğunu ve bunu yaparken güvenliğin sağlamasının beklenmediğini söyledi. “Söz konusu geri çekilmenin BM’nin, ABD, NATO ve diğerlerinin yerini alacağı anlamına gelmediği herkes için açık olmalıdır. Bu gerçekçi değil” ifadelerini kullandı.



Şebeke suyunda florür yasağı için ABD'de ilk adım atıldı

ABD'nin Ortabatı bölgesindeki Utah'ta yaklaşık 3,5 milyon kişi yaşıyor (AP)
ABD'nin Ortabatı bölgesindeki Utah'ta yaklaşık 3,5 milyon kişi yaşıyor (AP)
TT

Şebeke suyunda florür yasağı için ABD'de ilk adım atıldı

ABD'nin Ortabatı bölgesindeki Utah'ta yaklaşık 3,5 milyon kişi yaşıyor (AP)
ABD'nin Ortabatı bölgesindeki Utah'ta yaklaşık 3,5 milyon kişi yaşıyor (AP)

ABD Sağlık Bakanı olan Robert F. Kennedy Jr.'ın (RFK Jr.) seçimlerden önce verdiği "20 Ocak'ta Trump'ın Beyaz Saray'ı ABD'deki tüm sistemlerin şebeke suyundan florürü çıkarması için tavsiyede bulunacak" vaadi gerçekleşti mi bilinmiyor. 

Ancak Utah, şebeke suyuna florür eklenmesini yasaklayan ilk eyalet olmaya hazırlandığını duyurdu.

Cumhuriyetçi Partili Utah Valisi Spencer Cox bu konuyla ilgili yasa tasarısını imzalayacağını açıkladı. 

Halihazırda eyaletin yarısında suya florür katılmadığını söyleyen Cox, uygulamanın sürdürüldüğü bölgelerle arada kayda değer bir farka rastlanmadığını bildirdi. 

Yasanın mayıs başlarında yürürlüğe girmesi bekleniyor. 

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (Centers for Disease Control and Prevention/CDC) florünün dişleri güçlendirerek çürüklere karşı koruma sağladığını bildiriyor. 

CDC, şebeke suyuna düşük seviyede florür eklenmesini, kamu sağlığı konusunda son 100 yılın en büyük kazanımlarından biri olarak görüyor. 

Bu politikanın 1950'de ABD genelinde onaylanmasının ardından diş macunu markaları da benzer adımlar atmıştı. Ancak yine de Amerikalıların çoğu florürü aslen içme suyundan alıyor. 

Fazla florür tüketiminin de sağlık sorunlarına yol açtığının fark edilmesi üzerine Amerikalı yetkililer, 2015'te içme suyundaki florür miktarına dair tavsiyelerinde dozu düşürmüştü. 

Ağustos 2024'te yayımlanan bir federal hükümet raporu, tavsiye edilen miktarın iki katı florürün çocuklarda daha düşük IQ'yla ilişkilendirildiğini ortaya koymuştu. 

Daha önce yayımlanmış araştırmaların analizine dayanan raporla birlikte ilk kez bir federal kurum, yüksek düzeyde florüre maruz kalmayla çocuklarda düşük zeka arasında bir bağlantı olduğunu "orta düzeyde güvenle" belirlemişti.

Independent Türkçe, WSJ, AP