Nükleer anlaşma müzakerelerinde ‘temkinli ilerleyiş’

Tahran, Washington’ın yaptırımları üç kısma ayırma teklifini reddetti

İran’daki Natanz Nükleer Tesisi (EPA)
İran’daki Natanz Nükleer Tesisi (EPA)
TT

Nükleer anlaşma müzakerelerinde ‘temkinli ilerleyiş’

İran’daki Natanz Nükleer Tesisi (EPA)
İran’daki Natanz Nükleer Tesisi (EPA)

Viyana'da düzenlenen ve İran'la imzalanan nükleer anlaşmayı kurtarmayı amaçlayan toplantıya başkanlık eden Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Siyasi Direktörü Enrique Mora, ‘kolay olmayan bir görevde ilerleme kaydedildiğini’ söyledi. Mora dün yaptığı açıklamada, “Yoğun görüşmelerin ardından ortak komitede bir değerlendirme yaptık ve kolay olmayan bir görevde ilerleme kaydedildiğini gördük. ABD’nin Ortak Kapsamlı Eylem Planı’na (KOEP) diğer bir deyişle nükleer anlaşmaya geri dönmesi ve anlaşmanın tam olarak uygulanmasını istiyoruz” dedi.
İran basını, Tahran’ın baş müzakerecisi Abbas Arakçi’nin dün, nükleer anlaşmayı kurtarmayı amaçlayan görüşmelerde ‘yeni bir uzlaşının ortaya çıkmaya başladığını’ söylediğini aktardı. Bu arada oturumlara katılan Çin temsilcisi de görüşmelerde ilerleme kaydedildiğinden bahsetti. İran ile dünya güçleri arasında 2015 yılında imzalanan anlaşmanın diğer tarafları ile yaptığı görüşmelerin ardından açıklamalarda bulunan Arakçi, görüşmelere katılan İran heyetinin, yaptırımların kaldırılması ve nükleer konusunda yazılı teklifler sunduğunu ve ‘en azından fikir birliği olan alanlarda’ bazı çalışmaların ortak bir metin üzerinden başlayabileceğini söyledi.
İran'ın yarı resmi haber ajansı Fars tarafından aktarılan açıklamasında Arakçi şunları söyledi:
“Yeni bir uzlaşı oluşuyor gibi görünüyor. Şimdi herkes ortak bir zeminde bulunuyor. Sürecin önünde ne tür kısıtlamalar olduğu herkes tarafından biliniyor. Elbette bu kolay bir yolculuk olmayacak. Görüş ayrılıkları henüz tamamen giderilemedi. Önümüzdeki görüşmelerde azaltılması gereken bir takım görüş ayrılıkları var. Müzakereler artık tarafların en azından fikir birliğine varılan alanlarda ortak bir metin üzerinde çalışmaya başlayabilecekleri bir aşamaya geldi.”
Ancak İran'ın İngilizce yayın yapan devlet televizyonu Press TV’nin internet sitesine göre İran’ın müzakere heyetindeki bir kaynağın, ABD’nin Trump döneminde uyguladığı yaptırımları üç kısma ayıran bir teklifte bulunduğunu söylediğini aktardı. Kaynağın açıklamasına göre teklif, yaptırımların kaldırılabilir ve iptal edilebilir, pazarlık edilebilir ve kaldırılamaz olarak üç kısma ayrılmasını öngörüyor ve bu öneri, İran'la yapılacak yeni anlaşmanın temelini oluşturuyor. Ancak Press TV’ye göre Tahran bu teklifi reddetti.
İran, ABD’nin anlaşmadan tek taraflı çekilmesine ve eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi tarafından İran’a yönelik yaptırımların yeniden uygulanmasına yanıt olarak nükleer anlaşma çerçevesindeki taahhütlerinin bir kısmından vazgeçerek, anlaşmayı ihlal etti. Buna karşın Arakçi’nin, devam eden ciddi anlaşmazlıklara rağmen, ‘ufukta yeni bir uzlaşının belirdiği görüldüğünü’ söylediği aktarıldı.
ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, Ortadoğu'da yeni bir diplomatik yön benimserken, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasına yönelik görüşmelerin ikinci turu geçtiğimiz Perşembe günü Viyana'da lüks bir otelde başladı. ABD, İran ile doğrudan müzakereleri reddettiği için bu görüşmelere katılmıyor. Fakat müzakere girişimine liderlik eden AB yetkilileri, yolun karşısındaki bir diğer otelde bulunan ABD heyetiyle de görüşerek taraflar arasında mekik diplomasisi uyguluyor.
Müzakereciler, iki tarafın nükleer anlaşmaya tam olarak uyması amacıyla yaptırımlar ve nükleer faaliyetler için atılması gereken adımlar üzerinde çalışıyorlar. Ancak görüşmeler, İran'ın Natanz Nükleer Tesisi’nde meydana gelen patlama sonrasında bir takım olumsuz gelişmelere tanık oldu. Tahran, patlamaya uranyum zenginleştirme oranını yüzde 20'den yüzde 60’a yükselterek yanıt verdi. Bu da nükleer silah üretimine doğru atılan büyük bir adım anlamına geliyor.
Öte yandan görüşmelere katılan Çin temsilcisi, dün yaptığı açıklamada, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere, Almanya ve İran gibi tüm katılımcı tarafların önümüzdeki günlerde ABD tarafından yaptırımların kaldırılması da dahil olmak üzere çeşitli konularda yapılacak çalışmalara hız verilmesine ilişkin fikir birliğine vardıklarını söyledi.
Çin'in Viyana'daki Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası örgütler nezdindeki daimi temsilcisi Wang Qun, gazetecilere verdiği demeçte, “Tüm taraflar, diğer ilgili konuların yanı sıra yaptırımların kaldırılmasına yönelik daha objektif ve kapsamlı çalışmalara girişerek önümüzdeki günlerde görüşmelerin hızını daha da artırma konusunda anlaştılar” ifadelerini kullandı.
Tahran, patlamanın İsrail tarafından bir sabotaj eylemi olduğunu söylüyor ve Cumartesi günü bir şüphelinin ismini açıkladı. İsrail olay hakkında resmi olarak yorum yapmadı. Görüşmelerin dışında gazetecilere düzenli olarak açıklamalarda bulunan tek temsilci olan Wang, anlaşmanın taraflarının son iki gün içinde ‘verimli ve yapıcı bir şekilde çalıştıklarını’ söyledi. Wang, “Önümüzdeki birkaç gün içinde ortak komitenin, yaptırımların kaldırılmasına ilişkin bir formülü müzakere etmeye başlayacağını umuyoruz” dedi. Buradaki ortak komite, tarafların resmi toplantılarını ifade ediyor.
Rusya'nın BM Viyana Temsilcisi Büyükelçi Mihail Ulyanov ise ‘kaydedilen ilerlemeden ve katılımcıların bu ilerlemeden duydukları memnuniyetten’ bahsetti. Süreci bir an önce tamamlamak amacıyla müzakerelere devam etme niyetinde olduklarını vurgulayan Ulyanov, görüşmelerin önümüzdeki hafta teknik düzeyde devam edeceğini belirtti.
Nükleer silah elde etmek için uranyum zenginleştirme oranının yüzde 90’a ulaşması gerektiği biliniyor. İran’ın 2015 yılında dünya güçleriyle imzaladığı nükleer anlaşma, kendisine uygulanan uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında nükleer programına bir takım kısıtlamalar getirdi. Anlaşma, uranyum zenginleştirme seviyesini yüzde 3,67 ile sınırlarken İran herhangi bir nükleer silah elde etmeye çalışmadığını vurguluyor.
İran Atom Enerjisi Kurumu başkanı Ali Ekber Salihi, İran devlet televizyonunda yaptığı bir açıklamada, “Saatte yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş yaklaşık dokuz gram uranyum üretiyoruz. Fakat üretimi saatte beş grama düşürmek için bir takım düzenlemeler yapmalıyız. Ancak daha sonra aynı anda yüzde 20 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum üreteceğiz” dedi.
İran Meclis Başkanı Muhammed Kalibaf ise daha önce yaptığı açıklamada, İranlı bilim insanlarının yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretebildiklerini söylemişti. Kalibaf, Twitter hesabından paylaştığı tweette, “İranlı genç bilim adamlarının yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum üretebildiğini gururla duyuruyorum. İran halkının kararlılığı mucizeler yaratıyor ve tüm komplolara engel oluyor” yazdı.
Diğer yandan İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney Ulusal Ordu Günü dolayısıyla yaptığı konuşmada, ordunun hem sahada hem de görevlerini yerine getirme konusunda hazır olduğuna dikkati çekerek, “İstenilen seviyeye kadar hazırlıkları yerine getirdiler” dedi. İran Ordusu komutanına gönderdiği mesajda ise Hamaney, tüm ordu personelini ve ailelerini selamlayarak, orduya önemli bir rol oynaması çağrısında bulundu.



Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
TT

Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad, Avrupa Komisyonu’ndan, Avrupa fonlarının bazı sivil toplum kuruluşları (STK) üzerinden Hamas’a aktarılmış olabileceği iddiaları hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti.

AFP'nin eriştiği mektup, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile Avrupa Komisyonu üyeleri Dubravka Suica, Michael McGrath ve Magnus Brunner’a gönderildi. Haddad mektupta, “Son zamanlarda Hamas’ın 2020’den beri Filistin topraklarında faaliyet gösteren STK’lara ve uluslararası kuruluşlara kısıtlamalar getirdiğine dair şüpheler hakkında bilgilendirildim” ifadesini kullandı.

Haddad, söz konusu bilgilerin, Avrupa fonlarının bütünlüğü ve Avrupa vergi mükelleflerinin korunması açısından ciddi kaygılar yarattığını belirterek, katkıların yalnızca insani amaçlarla kullanıldığından emin olunması gerektiğini söyledi. AB’nin, Handicap International, Norveç Mülteci Konseyi (NRC) ve International Medical Corps gibi bazı insani yardım kuruluşlarına bağışçı olduğunu da hatırlattı.

Geçtiğimiz mayıs ayında Haddad, Avrupa fonlarının ‘antisemitizmle bağlantılı ya da aşırılık yanlısı gruplara’ gitmemesi için Brüksel’den denetimlerin güçlendirilmesini talep etmişti.

Haddad, mektubunda Fransa’nın Avusturya ve Hollanda ile birlikte Avrupa düzeyinde, ‘AB fonlarından yararlananların Avrupa değerlerine bağlılığını güvence altına almayı’ amaçlayan öneriler sunduğunu hatırlattı.

Haddad, “Fransa, yapıları Hamas ağlarının bir tür müdahalesi altında kalmış olabilecek insani amaçlı kuruluşlara Avrupa fonu sağlamayı kabul edilemez bulmaktadır” dedi.

Haddad ayrıca, uluslararası kuruluşların insani hizmetlerini sürdürebilmek için ‘AB düzeyinde terör örgütü olarak tanımlanan bir yapının desteğini kabul etmek zorunda bırakılmaması gerektiğini’ vurgulayarak bu iddialara ilişkin ‘tam kapsamlı bir soruşturma’ yapılması çağrısında bulundu.

Fransa, şeffaflığın artırılması ve fonların kontrolü için yeni mekanizmalar oluşturulmasının yanı sıra, daha güçlü bir fon askıya alma sistemi de talep etti.

Haddad sözlerini, “Avrupa değerleri ve haklarına yönelik bu dış manipülasyonlar karşısında, AB’nin, kurumlarının ve operatörlerinin, ayrıca üye devletlerin teyakkuzunu iki katına çıkarması gerekir” diyerek tamamladı.


Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
TT

Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)

Yapılan kapsamlı bir soruşturma, kanser riskini büyük ölçüde artıran gen mutasyonunu farkında olmadan taşıyan bir sperm bağışçısının, Avrupa genelinde en az 197 çocuğun babası olduğunu ortaya çıkardı.

Çocukların bir kısmı zaten hayatını kaybetti ve bu mutasyonu miras alanların sadece küçük bir yüzdesi kanserden kurtulabiliyor.

Sperm İngiltere'deki kliniklere satılmadı, ancak BBC, konu hakkında bilgilendirilen çok az sayıda İngiliz ailenin Danimarka'da kısırlık tedavisi görürken donörün spermini kullandığını doğruladı.

Danimarka'daki Avrupa sperm bankası, sperm satışından sorumlu kurum olarak, etkilenen ailelere "en derin taziyelerini" iletti ve spermlerin bazı ülkelerde çok sayıda çocuğun babası olmak için kullanıldığını kabul etti.

Soruşturma, Avrupa Yayın Birliği'nin araştırmacı gazetecilik ağı kapsamında BBC de dahil olmak üzere 14 kamu yayın kuruluşu tarafından yürütüldü.

Sperm, 2005 yılında öğrenciyken bağış yapması karşılığında para alan anonim bir adamdan geldi. Spermi daha sonra yaklaşık 17 yıl boyunca kadınlar tarafından kullanıldı.

BBC'ye göre, adam sağlıklıydı ve bağışçılar için gerekli tüm tarama testlerinden geçmişti. Ancak, doğumundan önce bazı hücrelerinin DNA'sında bir mutasyon meydana gelmiş ve hücrelerin kanserleşmesini önlemede hayati rol oynayan TP53 genine zarar vermişti.

Donörlerin çoğu tehlikeli TP53 genini taşımamaktadır, ancak spermlerinin %20'sine kadarında bu gen bulunmaktadır. Bununla birlikte, enfekte spermden doğan her çocuk, bu mutasyonu tüm hücrelerinde taşıyacaktır.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre Londra'daki Kanser Araştırma Enstitüsü'nde kanser genetiği uzmanı olan Profesör Claire Turnbull şunları söyledi: "Bu yıkıcı bir teşhis. Herhangi bir aile için son derece zor bir teşhis. Çünkü bu riski ömür boyu taşımak zorunda kalma yükünü omuzlarına yüklüyor ki. bu şüphesiz yıkıcıdır."

Tümörleri tespit etmek amacıyla vücut ve beyin için yıllık MR taramaları ve karın ultrasonları yapılmaktadır. Kadınlar genellikle kanser riskini azaltmak için memelerini aldırmayı tercih ederler.

Avrupa Sperm Bankası, "donörün kendisinin ve aile üyelerinin etkilenmediğini" ve bu tür bir mutasyonun "genetik testlerle önleyici olarak tespit edilemeyeceğini" belirtti. Ayrıca, spermde sorun keşfedilir keşfedilmez donörü "bloke ettiklerini" belirttiler.

Sperm bağışı sonucu kanser gelişen çocukları tedavi eden doktorlar, bu yıl Avrupa İnsan Genetiği Derneği konferansında endişelerini dile getirerek, o zamana kadar bilinen 67 vakadan 23'ünde genetik mutasyon tespit ettiklerini bildirdiler. Bu çocukların onuna zaten kanser teşhisi konmuştu.

Bilgi talepleri ve doktorlar ile hastalarla yapılan görüşmeler sonucunda, bağışçılardan doğan çocuk sayısının çok daha fazla olduğunu keşfettik.

Sayı en az 197 çocuk, ancak tüm ülkelerden veri henüz alınmadığı için bu nihai sayı olmayabilir. Ayrıca kaç çocuğun bu ciddi genetik mutasyonu miras aldığı da bilinmiyor.


Türkiye: Kürt güçleri Suriye hükümetinin komutası altında olmalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
TT

Türkiye: Kürt güçleri Suriye hükümetinin komutası altında olmalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bugün yaptığı açıklamada, kuzeydoğu Suriye’nin büyük bölümünü kontrol eden Kürt güçlerinin, Suriye ile tüm sınır kapılarının açılmasından önce Şam yönetiminin kontrolüne tabi olması gerektiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın TRT’den aktardığı habere göre Fidan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 2026 yılı Dışişleri Bakanlığı bütçesinin sunumunun ardından milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, Türkiye’nin prensip olarak Suriye ile tüm sınır kapılarını açma niyetinde olduğunu belirtti. Ancak kapıların açılabilmesi için 10 Mart anlaşmasının tamamlanması gerektiğini vurguladı.

Fidan, 10 Mart’ta Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile imzaladığı ve Kürtlerin liderliğindeki güçlerin tüm sivil ve askeri kurumlarını Suriye devlet yapısına entegre etmeyi kabul ettiği anlaşmayı hatırlattı.

Fidan, “Bizim politika olarak bütün sınır kapılarını açmaya niyetimiz var. Fakat Suriye'de, özellikle Nusaybin mücavirindeki sınır kapılarının açılabilmesi için 10 Mart mutabakatı ile ilgili sürecin tamamlanması ve merkezi hükümetin bir noktaya gelmesi lazım” dedi.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)

Fidan, SDG’nin 2014’te DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ın geniş bölgelerini ele geçirmesinin ardından ABD ile ortak mücadele yürütmesine rağmen, Şam ile yapılan anlaşmaları uygulama konusunda hiçbir hazırlık göstermediğini belirtti.

Türkiye, SDG ve YPG’yi, Ankara tarafından ‘terör örgütü’ olarak tanımlanan PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor.

İsrail'in Gazze'deki ihlalleri

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’i Gazze’deki ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, ülkenin barışı korumaya hazır olmadığını söyledi.

Türkiye, Mısır, Katar ve ABD ile birlikte ekim ayında Şarm eş-Şeyh’te imzalanan barış anlaşmasının taraflarından biriydi; anlaşmanın amacı Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirmekti.

Fidan, Türkiye’nin anlaşmanın garantörü olarak rolünü sürdürmesinin, barışın devamına bağlı olduğunu ifade etti.

Fidan, “Bu aşamada teknik ve hukuki açıdan garantör ülke değiliz ve başka bir garantör ülke de yok. Ancak gelecekteki anlaşmalar bunu gerektirirse Türkiye bu görevi üstlenecektir” dedi.

Fidan ayrıca, “Biz bir garantörmüşüz gibi sorumluluk yüklenmeye, iş birliklerini ilerletmeye, anlaşmalar yapmaya, açıkta ve kapalıda çalışmaya her zaman için hazırız ve buna da devam ediyoruz” ifadesini kullandı.