Demokratik ülkeler ‘gri bölge’ savaşlarını nasıl kazanır?

Gri bölgede durum savaş ve barış arasında gidip gelmeye devam ederken asla silahlı çatışma seviyesine ulaşmıyor

Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
TT

Demokratik ülkeler ‘gri bölge’ savaşlarını nasıl kazanır?

Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)

Savaş ve barış arasında, kavramların farklılaştığı ve kuralların karmaşıklaştığı ‘gri bölge’ olarak anılan belirsiz bir bölge var. Bu bölge, bir ülkenin bir başka ülkeye zarar veren faaliyetlerde bulunduğu yeri temsil ediyor. Öte yandan bu faaliyetler, savaş eylemleri olarak kabul edilse de yasal açıdan savaş eylemleri değildir.
Eski bir İngiliz ordu mensubu olan Albay Richard Kemp tarafından hazırlanan ve ABD merkezli Gatestone Enstitüsü tarafından yayımlanan bir raporda, demokratik ülkelerin gri bölgedeki otoriter devletlerin ve terör örgütlerinin eylemlerine ilişkin tutumları ve bunlarla nasıl mücadele edebileceklerine dair bir incelemeye yer verildi.
İngiltere Kabine Ofisi'nde uluslararası terörle mücadele ekibinin başkanı olarak görev yapan Kemp, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin, bu ay geçici ulusal güvenlik strateji belgesini yayınladığını, aynı şekilde Atlantik Okyanusu’nun karşısında İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın, Parlamento’ya entegre bir güvenlik, savunma, kalkınma ve dış politika belgesi sunduğunu söyledi. Biden ve Johnson, söz konusu belgelerde gri bölgedeki giderek artan zorluklarla ilgili endişelerini dile getirirken bunlara daha etkili bir şekilde yanıt vermek için önlemler alma sözü verdiler. Rapor, gri alanın, ülkeler arasındaki normal jeopolitik rekabetin dışında kalan, ancak silahlı çatışma düzeyine ulaşmayan zorlayıcı eylemlerin yer aldığı barış ve savaş arasındaki yer olduğuna dikkati çekti. Gri bölgedeki eylemler, genellikle teröristler dahil olmak üzere vekiller kullanan ülkeler ve terör örgütlerinin kendileri tarafından gerçekleştiriliyor. Gri bölgenin kuralları genellikle agresif, belirsiz, inkar edilebilir ve görünmezdir. Hedef ülkelere zarar vermeyi, onları zorlamayı ve etkilemeyi veya istikrarlarını bozmayı ya da uluslararası statükoya zarar vermeyi amaçlar. Bir yandan büyük bir askeri müdahaleden kaçınırken diğer yandan gerilimi daha da artırma tehdidiyle hedef ülkeyi yıldırmaya ve caydırmaya çalışırlar.
Albay Kemp, Alman Haber Ajansı’nda (DPA) yer alan analizinde, gri bölgenin yeni bir fenomen olmadığını, aksine dünya genelinde en baskın çatışma biçimi olduğunu belirtiyor. Bunun yanı sıra küreselleşme ve teknolojinin, bu tür eylemlerin sıklığını, etkililiğini ve ortaya çıkma hızını artırdığına işaret eden Albay Kemp, ABD ve İngiltere'nin de bu durumun farkında olduklarını vurguladı. Albay Kemp, siber alan, uzay, internet, sosyal medya, dijital propaganda ve insansız hava araçları (İHA) gibi giderek daha güçlü hale gelen ‘gri savaş’ araçlarını kullanan daha fazla aktörün devreye girdiğine dikkati çekti. Bu aktörlere verilen örnekler arasında Rusya’nın 2018 yılında Birleşik Krallık'ta bir kişiyi sinir gazı ile öldürme girişimi, Kırım'ın ilhakı, Avrupa parlamentosu seçimlerine müdahale çabaları, Çin'in Güney ve Doğu Çin denizlerindeki tartışmalı adalar üzerinde egemenlik ilan etme taktikleri ve eylemleri, Hindistan'a karşı Ladakh bölgesindeki askeri saldırısı, Hong Kong'a yönelik şiddetli baskısı ve İran’ın Ortadoğu, Güney Amerika, ABD, Avrupa ve diğer yerlerde tekrarlanan terörist saldırıları, uluslararası tankerlere el koyma ve saldırıda bulunma ve vekilleri aracılığıyla Irak’taki ABD’ye ait tesislere füze saldırıları düzenlemesi de yer alıyor. Batılı ülkelerin elinde, kendilerini veya müttefiklerini hedef alan ve çok taraflı koordinasyonu daha etkin bir şekilde kullanan gri bölge eylemlerine karşılık vermek için birçok proaktif ve reaktif seçenek bulunuyor. Amaç, caydırıcılığın yanı sıra topyekün bir çatışmaya yol açabilecek gerilimleri önlemektir. Seçenekler, diplomasi, basın, ekonomi ve askeri olmak üzere dört kategoriye ayrılır.
Söz konusu gri bölge eylemlerine askeri olarak karşılık verme kategorisi, NATO güçlerinin, Rusya'nın saldırı olasılığına karşı Litvanya'da konuşlandırılması ve İngiliz Kraliyet Donanmasına ait uçak gemilerinin Güney Çin Denizi'ndeki seyrüsefer özgürlüğünün sağlanması için devriye gezmeleri gibi sembolik güç gösterilerinin yanı sıra sınırlı konvansiyonel savaş, gizli operasyonlar, siber saldırılar ve casusluk gibi seçenekleri barındırıyor. 
Bu seçeneklerin her biri, gri bölge eylemlerine karşı son derece önemli olabilir, ancak önemli politik riskleri de beraberinde getirmektedir. ABD’nin 2020’de İran'ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi hedef alan füze saldırısı, bunun en büyük örneğidir. Süleymani, diğer kötü niyetli faaliyetlerin yanı sıra, uzun yıllar ABD’yi ve müttefiklerini hedef alan saldırıları organize eden ve gri bölgenin önde gelen isimlerinden biriydi. Demokratik ülkelerin gerilim yaşama korkusu, gri bölgede askeri seçeneklerin kullanımı konusunda büyük kısıtlamalara yol açarken bu durum İran gibi otoriter ülkeler tarafından sömürülüyor. Oysa verilecek karşılık dikkatli bir şekilde hesaplandığı takdirde Başkan Biden’ın uyardığı türden bir tırmanma pek olası değildir. Gri bölge eylemlerinin asıl amacı, ABD ve müttefikleri ile topyekun bir çatışmaya girmekten kaçınmaktır.
Kemp, Batılı güçler tarafından yürütülen tüm askeri operasyonların, hükümetlerin askeri operasyonların yürütülmesinin veya kanunları uygulama prosedürlerinin belirli operasyonlarda geçerli olup olmadığına dair net bir karar almasıyla gri bölge de dahil olmak üzere iç ve uluslararası hukuka uygun olarak yürütülmesi gerektiğini düşünüyor.
Ancak yasalara bağlı olmak, askeri operasyonun siyasi açıdan zarar vermeyeceğini garanti etmez. Özellikle de operasyon ters giderse bu kaçınılmaz olur ve oldukça risklidir. Bazı durumlarda, dolaylı bir yaklaşım benimsenmesi ve gri bölgede başka bir ülkedeki bir düşmana ve onu harekete geçiren davadan farklı bir davaya karşı askeri bir operasyon düzenlenmesi gerektiğinden durum daha da karmaşık bir hale alır.
Eğer siyasi çıkarlar çok yüksekse, gri bölgedeki askeri operasyona karşılık vermek gerekir mi? İngiltere Başbakanı Johnson’ın Parlamento’ya sunduğu belgede, “Ülkeleri cezalandırılma ihtimalleri olduğunu belirterek, bu eylemleri yapanları açığa çıkararak, bunları kimin işlediğini açıklayarak ve buna göre cevap vererek düşmanca eylemlerinden caydırmaya çalışacağız. Caydırıcılık tek başına askeri bir seçenek anlamına gelmez. Mümkün olduğunda, yaptırımların uygulanması için diplomasi ve basın yolunun kullanılması ve ekonomik tedbirler alınması tercih edilir. Ancak bazen aynı şekilde yanıt vermek gerekebilir. Askeri seçeneği kullanmak isteyen gri bölge muhalifleri de gerçek bir askeri tehditle karşı karşıya kalmalıdır” ifadeleri yer aldı.
Albay Kemp raporunda “Liberal demokrasilerin gri bölgede çalışmak istediklerinden ne kadar eminiz?” diye soruyor. İngiltere, on yılı aşkın bir süredir İran’ın askeri mühimmatlarını kullanan vekil güçler, Irak'ta İngiliz (ve Amerikan) askerlerini öldürüldüğünde ve sakat bıraktığında dahi gri bölgede herhangi bir askeri operasyon düşünmedi. Her şey ortada olmasına rağmen İran’a düşmanlık bile beslemedi.  Bunun yerine diplomatik çabalara dayandı ve cinayetler devam etti” değerlendirmesinde bulunuyor.
Bu zayıf tutumun sonuçları, İran'ın devam eden gri bölge saldırılarında görülmeye devam ediyor. Eğer bu zayıflığın nedeni, -askerleri öldürülen ülkelerin- siyasi liderlerinin o dönemdeki gerilim yaşama korkusu ve siyasi yankılarsa, bugün özellikle çok yüksek bir risk taşımıyorsa gri bölgede askeri operasyonlar düzenlemeyi ciddi olarak düşünme ihtimalleri nedir?



Rusya'nın Batı'yı korkutan yeni füzesi: Soğuk Savaş doktrini sonlandı

Rusya'nın Dnipro'ya saldırısının ardından bazı bölgelerde yangın çıktı (AP)
Rusya'nın Dnipro'ya saldırısının ardından bazı bölgelerde yangın çıktı (AP)
TT

Rusya'nın Batı'yı korkutan yeni füzesi: Soğuk Savaş doktrini sonlandı

Rusya'nın Dnipro'ya saldırısının ardından bazı bölgelerde yangın çıktı (AP)
Rusya'nın Dnipro'ya saldırısının ardından bazı bölgelerde yangın çıktı (AP)

Rusya'nın Ukrayna'ya kıtalararası balistik füze kullanarak saldırı düzenlemesinin yankıları sürüyor. 

Ukrayna Hava Kuvvetleri'nden perşembe günü yapılan açıklamada, Rusya'nın nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip yeni bir kıtalararası balistik füze kullanarak Dnipro şehrine saldırı düzenlediği duyurulmuştu. 

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Yardımcısı Sabrina Singh, Rusya'nın hipersonik RS-26 Rubezh füzesiyle saldırı gerçekleştirdiğini doğrulamıştı. Singh, saldırıdan önce "Nükleer Risk Azaltma" kanalları aracılığıyla ABD'nin bilgilendirildiğini belirmişti. 

Rusya'nın hamlesi, ABD ve Birleşik Krallık'ın Rus topraklarına saldırı için Ukrayna'ya uzun menzilli füze kullanma izni vermesinin ardından geldi. 

Dünkü ulusa sesleniş konuşmasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 19 Kasım'da ABD yapımı 6 adet Ordu Taktik Füze Sistemi (ATACMS) füzesiyle Bryansk şehrine saldırı düzenlendiğini duyurmuştu. 21 Kasım'da da Ukrayna'nın Britanya menşeli Storm Shadow füzeleriyle Rus toprağı Kursk'a saldırı gerçekleştirdiğini bildirmişti. 

Putin, bunlara yanıt olarak Ukrayna'ya ateşlenen "Oreşnik" adlı balistik füzenin "durdurulması imkansız" olduğunu söylemişti. Ukrayna lideri Volodimir Zelenski ise saldırının, Putin'in barışla ilgilenmediğini gösterdiğini savunmuştu.

"Soğuk Savaş doktrininden kopuldu"

Amerikan medya kuruluşu CNN'in analizinde, RS-26 Rubezh'in, farklı hedefleri vurabilecek birden fazla nükleer başlık taşıyabilen MIRV özellikli balistik füzelerden olduğuna dikkat çekiliyor. 

MIRV'lerin Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki karşılıklı nükleer caydırıcılık politikası kapsamında Soğuk Savaş döneminde geliştirildiğine işaret edilirken, Rusya'nın saldırısıyla "Soğuk Savaş doktrininden kopulduğu" yorumu yapılıyor.

Amerikan Bilim İnsanları Derneği'nden Hans Kristensen, "Bildiğim kadarıyla, ilk kez savaşta bir MIRV kullanılıyor" diyor.

"Batı'ya tehditkar mesaj"

Amerikan gazetesi New York Times (NYT) ise Rusya'nın balistik füze saldırısıyla "Batı'ya tehditkar bir mesaj gönderdiğini" yazıyor. Berlin merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Rusya Avrasya Merkezi'nden Tatyana Stanovaya şu yorumları paylaşıyor: 

Bu gerilimi tırmandıran bir hamle. Durumun gerçekten çok tehlikeli olduğuna inanıyorum.

"NATO savunma politikalarını etkileyebilir"

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian, Rusya'nın saldırısının NATO ülkelerindeki savunma politikalarını etkileyebileceğine işaret ediyor. Londra merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nden Timothy Wright, Rusya'nın yeni füzeler geliştirmesinin, NATO ülkelerinde hangi hava savunma sistemlerinin satın alınacağına dair kararlarda önemli rol oynayacağına işaret ediyor.

"Kuzey Koreli general, Ukrayna'da yaralandı"

Diğer yandan Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), Ukrayna cephesinde savaşan Kuzey Koreli bir generalin yaralandığını öne sürüyor. Kimliğinin açıklanmamasını isteyen Batılı yetkililere dayandırılan haberde, generalin Ukrayna'nın perşembe günü Rus toprağı Kursk'a düzenlediği saldırıda yaralandığı savunuluyor. 

Pyongyang'ın, Ruslarla koordinasyon çabalarını denetlemek üzere Albay General Kim Yong Bok'u Ukrayna'ya gönderdiği ileri sürülüyor. Başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülke, Kuzey Kore'nin Ukrayna cephesine en az 10 bin asker gönderdiğini iddia etmişti. 

Independent Türkçe, Guardian, CNN, New York Times, Wall Street Journal, RT