Suriye’de devlet başkanlığı seçimleri için adaylık başvuruları bugün başlıyor

Uluslararası olarak kabul görmemesine ve kötüleşen ekonomik duruma rağmen Suriye’de başkanlık seçimleri için adaylık başvuruları bugün başlıyor

Başkent Şam'ın merkezinde bulunan Suriye Halk Meclisi önünde dün çekilen bir kare. (AFP)
Başkent Şam'ın merkezinde bulunan Suriye Halk Meclisi önünde dün çekilen bir kare. (AFP)
TT

Suriye’de devlet başkanlığı seçimleri için adaylık başvuruları bugün başlıyor

Başkent Şam'ın merkezinde bulunan Suriye Halk Meclisi önünde dün çekilen bir kare. (AFP)
Başkent Şam'ın merkezinde bulunan Suriye Halk Meclisi önünde dün çekilen bir kare. (AFP)

Şam, ülkedeki boğucu ekonomik krize rağmen 26 Mayıs’ı Suriye’de yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinin tarihi olarak belirlerken 19 Nisan Pazartesi’den itibaren ‘adaylık’ başvurularının başladığını duyurdu. Her yedi yılda bir tekrarlanan devlet başkanlığı seçimleri, 2011 yılında çatışmaların başlamasından bu yana ülkede ikinci kez gerçekleştirilecek seçimler olacak.
Suriye Halk Meclisi'nin (parlamento) Pazar günü gerçekleştirdiği oturumda, Halk Meclisi Başkanı Hammud Sabbağ, adaylık başvurularının 10 gün içinde Anayasa Mahkemesi'ne yapılması çağırısında bulunurken son başvuruların, 28 Nisan Çarşamba günü çalışma saatleri içerisinde yapılması gerektiğini belirtti. Sabbağ ayrıca yurtdışındaki Suriyelilerin, 20 Mayıs 2021’de elçiliklerde oy kullanabileceklerini, ülke içindeki seçimlerin ise 26 Mayıs’ta gerçekleşeceğini kaydetti. Sabbağ, “Bugün en önemli anayasal görevle karşı karşıyayız. Bu görevin doğru bir şekilde yerine getirilmesi, vatana bağlılığın samimi bir ifadesidir” dedi.
Suriye’nin 2014 tarihli Anayasası’nda Suriye Genel Seçimleri Kanunu'nun 32’inci Maddesi, Halk Meclisi Başkanı'nın görevdeki mevcut devlet başkanının görev süresinin bitimine en az altmış gün ve en fazla doksan gün kala devlet başkanının seçilmesi çağrısında bulunmasını ve çağrı yapılırken seçim tarihinin de belirtilmesini öngörüyor.
ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, ülkesinin Suriye rejiminin seçimleriyle ilgili tutumunu şu sözlerle ifade etmişti:
“(Seçimler) Ne özgür ne de adil olacaktır. (Bu seçimler) Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimine herhangi bir meşruiyet kazandırmayacaktır.”

AB seçimleri tanımayı reddetti
Aynı tutum Avrupa Birliği (AB) tarafından da sergilendi ve AB seçimleri tanımayı reddetti. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell yaptığı bir açıklamada, “Seçimler, çatışmanın çözümüne katkıda bulunamaz ve Suriye rejimiyle herhangi bir uluslararası normalleşmenin önünü açamaz” ifadelerini kullanmıştı.
Şam, rejim kontrolündeki bölgelerin savaşın patlak vermesinden bu yana en kötü ekonomik koşullarını yaşadığı bir dönemde gerçekleşecek olan başkanlık seçimleri tarihini açıklamada gecikmiş olsa da kötüleşen ekonomik koşullar ve siyasi süreçteki çıkmaza rağmen seçim tarihleri konusundaki kararlılığını sürdürdü. İktidardaki Arap Sosyalist Baas Partisi ve rejim güçleri, kültür merkezleri, sendikalar ve yurtdışındaki büyükelçilikler, bu yılın başlarından itibaren ‘Tercihimiz Esed’ ve ‘Savaş sırasında sebat eden lidere borcunuzu ödeme zamanı’ başlığı altında düzenlenen seçim kampanyasına başladılar ve ülkenin tüm kesimlerinde bu sloganlarla seçim propagandası yapıldı.
Şam'ın destekçileri, Suriye'deki çatışmaların arttığı ve rejimin Suriye topraklarının üçte ikisinden fazlasının kontrolünü kaybettiği 2014 yılında gerçekleşen devlet başkanlığı seçimlerindeki senaryonun tekrarlanmasını bekliyor. Söz konusu senaryoda, Rusya ve İran'ın desteğiyle devlet başkanlığı seçimlerinin yapılması engellenmedi ve seçim yönteminde, 1970 yılında Suriye'de iktidara gelen Esed ailesinin iktidar tarihinde bir emsal teşkil eden bir değişiklik yapılarak Beşşar Esed ile birlikte başka isimlerin de başkanlık yarışına katılmasına izin verildi. Ancak seçimler, Esed için ‘evet ya da hayır’ cevaplarını içeren kağıtlarla yapılan bir referandum şeklinde gerçekleşti.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry tarafından ‘koca bir sıfır’ olarak nitelendirilen 2014 seçimlerinde rejim, Beşşar Esed'in seçimleri yüzde 88,7 oyla kazandığını açıkladı. İkinci olan aday Hassan Abdullah el-Nuri ise yüzde 4,3 oy aldı. Üçüncü olan aday Mahir Abdulhafız Haccar ise yüzde 3,2 oy aldı.
Suriye muhalefetinin ‘yasadışı’ bir anayasaya göre yapıldığı için ‘yasadışı’ olarak nitelendirdiği 2021 devlet başkanlığı seçimlerinde henüz Esed dışında kimsenin adaylığı açıklanmadı. Mevcut Suriye Anayasası, rejim tarafından ülkede ayaklanmaların patlak vermesinden bir yıl sonra, 2012'de kabul edildi, ancak Anayasa tüm Suriyeli tarafların onayını alamadı.
Ülkeyi 2000 yılından bu yana yöneten 55 yaşındaki Esed, seçimlerde aday olacağını resmen açıklamadı.

Esed dışındaki adayların zaferi pek mümkün değil
2012 tarihli Suriye Anayasası, ülkede devlet başkanlığına aday olmak isteyenlerin 35 milletvekilinden yazılı olarak destek almasını öngörüyor. Bunun yanı sıra bir Halk Meclisi üyesi, sadece bir adayı destekleyebiliyor. Bu da özellikle Halk Meclisi üyelerinin çoğunluğunu, Baas Partisi ve Baas Partisi ile ittifak eden partilerin üyeleri ile rejime yakın birkaç bağımsız isim oluşturduğundan Esed dışındaki herhangi bir adayın zaferinin pek mümkün olmadığı anlamına geliyor.
Suriye’deki siyasi süreç şuan için çıkmaza girmiş durumda. Göstergeler, boğucu ekonomik krizin daha da arttığına, ülkedeki hayat şartlarının daha da ağırlaştığına ve Suriyelilerin yaşam koşullarının daha da kötüleştiğine işaret ederken rejimin seçimlerden sonra tüm bu sorunlara bir çıkış yolu bulma vaadini yerine getireceğine dair hiç umut yok.
Başkanlık seçimleri sadece rejim güçlerinin kontrolü altındaki bölgelerde yapılacak. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kontrolündeki bölgelerde ise halen bulunduğu rejim güçlerinin bulunduğu Haseke ve Kamışlı kentlerindeki birkaç mahalleye sandık konulabilir, diğer bölgelerde ise seçim düzenlenmeyecek. Aynı şekilde seçimler, Heyet-i Tahriru'ş-Şam’ın (HTŞ) kontrolü altındaki İdlib vilayetinin yaklaşık yarısı ve çevresinin yanı sıra Türk güçleri ve Türkiye yanlısı Suriyeli gruplar tarafından kontrol edilen geniş bir sınır bölgesinde de yapılmayabilir.



Madleen gemisinin alıkonulmasının ardından aktivistler İsrail'e götürüldü

TT

Madleen gemisinin alıkonulmasının ardından aktivistler İsrail'e götürüldü

Madleen gemisinin alıkonulmasının ardından aktivistler İsrail'e götürüldü

Almanya'nın Tel Aviv Büyükelçisi Steffen Seibert, Gazze Şeridi'ne uygulanan ablukayı kırmaya çalışırken Akdeniz'de İsrail askerleri tarafından alkonulan aktivistlerin İsrail'e götürüldüğünü bildirdi.

Seibert X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Tüm yolcular donanma tarafından İsrail'e nakledildi ve donanma bize hepsinin güvende olduğunu teyit etti. İsrailli yetkililer, aktivistlerden ülkeyi terk etmelerini istedi. Bir Alman vatandaşı için konsolosluk yardımı teklif ettik” ifadelerini kullandı.

Madleen, günler süren yolculuğun ardından gece saatlerinde, varış noktası olan Gazze Şeridi'ne ulaşmadan kısa bir süre önce İsrail güçleri tarafından durduruldu.

Özgürlük Filosu Koalisyonu, uzun süredir İsrail ablukası altında olan Gazze Şeridi’ne yardım ulaştırmayı amaçlıyordu.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Madleen'in durdurulmasının, 2007 yılından bu yana Gazze Şeridi'ne uygulanan ve izinsiz gemilerin girişini engelleyen deniz ablukasına dayandığını belirtti.

Özgürlük Filosu Koalisyonu tarafından geminin durdurulmasının ardından yapılan açıklamada, “Madleen gemisindeki on iki aktivistin ve diğer tüm Filistinli tutukluların derhal serbest bırakılmasını, acımasız işgale ve ablukaya son verilmesini ve Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırılması için tüm sınır kapılarının derhal açılmasını talep ediyoruz” denildi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Özgürlük Filosu Koalisyonu'nun yardım gemisi Madleen'in ‘güvenli bir şekilde İsrail kıyılarına doğru yol aldığını’ bildirdi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın X platformundaki hesabı üzerinden yapılan paylaşımda, “Yolcuların kendi ülkelerine dönmeleri bekleniyor” ifadesi yer aldı.

Özgürlük Filosu Koalisyonu yaptığı açıklamada, Madleen'in uluslararası sularda ‘İsrail ordusu tarafından saldırıya uğradığını ve engellendiğini’ belirtti.

Açıklamada, “Gemiye yasadışı bir şekilde çıkıldı, silahsız sivillerden oluşan mürettebatı kaçırıldı ve bebek maması, gıda ve tıbbi malzemeler de dahil olmak üzere hayat kurtarıcı temel yardım malzemelerine el konuldu” denildi.

Özgürlük Filosu Koalisyonu Koordinatörü Huveyda Araf, İsrail'in gemide bulunanları gözaltına almak için yasal yetkisi olmadığını söyledi.

Araf, “Gemideki gönüllüler İsrail'in yargı yetkisi altında değildir, yardım sağladıkları ya da yasadışı ablukayı kırdıkları için suçlanamazlar… Keyfi ve hukuksuz gözaltlarına derhal son verilmelidir” ifadelerini kullandı.

Özgürlük Filosu Koalisyonu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Hiçbir şey bizi caydıramaz. Tekrar yelken açacağız. Kuşatma sona erene ve Filistin özgürleşene kadar durmayacağız. Bu el koyma uluslararası hukuku açıkça ihlal ediyor ve Gazze Şeridi'ne engelsiz insani erişim gerektiren Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) bağlayıcı kararlarına meydan okuyor.”

Aktivistler, İsrail'in Gazze Şeridi’ne engelsiz insani erişim sağlaması gerektiğini vurguluyor.

Ancak İsrail Dışişleri Bakanlığı, Gazze Şeridi açıklarındaki bölgenin 2007'den bu yana uygulanan deniz ablukası kapsamında izinsiz gemilere kapalı olduğunu ve Madleen'in bu nedenle durdurulduğunu belirtti.

Aktivistlerin İsrail kıyılarına ne zaman ulaşacakları ve ne zaman ülkelerine geri gönderilecekleri ise belirsizliğini koruyor.