Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları

Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları
TT

Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları

Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları

Salgın sebebiyle pek çok Ramazan geleneği terk edildi.
Kalabalık iftarlar, panayırlar ve sahura kadar süren eğlenceler yerini kısıtlamalara bıraktı. Hatta teravih namazları dahi camilerde kılınmıyor. Bu durum yalnızca ülkemiz için değil, dünyadaki tüm Müslüman ülkeler için geçerli.
Yine de Ramazan, Türkler için yalnızca bir ibadet ayı değil, on bir ay boyunca beklenilen ve hazırlanılan bir kültürün kendisiydi.
Konuyla ilgili elimize kadar ulaşan iki değerli eser bulunuyor. Bunlardan ilki Abdülaziz Bey'e ait "Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri"; diğeri de Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey'in kaleme aldığı "Bir Zamanlar İstanbul" adlı çalışmadır. Bu eserlerde Osmanlıların gündelik hayatına dair birçok bilgi, birincil kaynaktan aktarılırken eserleri okuyanların da dikkat edeceği üzere tüm rutinler Ramazan ayına göre düzenlenmektedir.
Bu eserlerin ışığında Osmanlı'nın zengin Ramazan kültürünün dipsiz sularına daldığınızda sizleri birbirinden ilginç ayrıntılar karşılıyor. Özellikle dilenciler, tiryakiler ve çocukların Ramazan'a bakışı bir hayli sıra dışı olarak karşımıza çıkıyor.

Ramazan ve Dilenciler
Payitaht olan İstanbul'da dilenci taifesi iki gruba ayrılırdı. Birinci gruptaki dilenciler İstanbul'da devamlı dilencilik hakkına sahip kişilerdi. Bunların sayıları belirli bir rakamda tutulur ve İstanbul halkı için bir rahatsızlık sebebi olmalarına izin verilmezdi. Öyle ki dilenciler kendilerine resmi olmayan bir lonca kurup kurallara bağlı bir şekilde dilenirlerdi.
Eğer ki bir kişi gerekli müsaadeleri almadan, mesela Eyüp gibi önemli bir mevkide dilenirse onun hakkından evvela güçlü bir kurumsallaşmaya sahip yerleşik dilenciler gelirdi. Dilenciler gedik adını verdikleri bölgeleri korumak konusunda son derece dikkatliydi.
Öte taraftan Muharrem ve Ramazan ayları İstanbul'da dilenciler açısından bereket aylarıydı. Bilhassa Ramazan ayında bölge taksimatlarının yapılması ve aynı dilencilerin birden fazla pay almalarını engellemek için dilenci pirleri ‘kâhyalar' adaleti sağlardı. Kâhyalar, dilenciliğe uzun yıllarını vermiş ve diğer dilenciler arasında saygı gören kişiler arasından seçilirdi.

Kâhyaların bir diğer önemli görevi, özellikle Ramazan aylarında İstanbul dışından girişlerine izin verilen dilencilerin kontrolünü sağlamak ve Ramazan Bayramı sonrası İstanbul'dan çıkışlarını garantilemekti. Elbette bunların hiçbirisi resmi bir görev değildi; ama zamanla yerleşmiş bu gelenek resmi kurumlarca da itibar görür hale gelmişti.
Kâhyalar gezici dilenciler içerisinde bilhassa Çingenelerin gelişine sıcak bakardı, çünkü Çingeneler sürekli ikamet etmezler ve çoğunlukla Ramazan sonrası onları İstanbul'dan göndermek daha kolay olurdu.
Lakin Ramazan ayının bereketi İstanbul'u kısa sürede dilenciler için cazibe merkezi haline getirirdi. Rumeli ve Anadolu'dan envaı çeşit dilenci soluğu İstanbul'da almaya başlardı. Bu durumdan son derece rahatsız olan Ali Rıza Bey durumu nükteli bir biçimde şöyle eleştirecekti;
"Bir takım da, mübarek Ramazan ayının sadaka bolluğundan faydalanmak üzere, İstanbul'da toplanıp biriken şahıslar vardı. Bu zümrenin çoğu taşradan yeni gelen çiçeği burundalardan olmayıp, sair günlerde Üsküdar ateş kayıklarında ve mavnalarda aylakçılık eden veya sokaklarda elinde kalbur, sırtında kara kıldan yapılma bir heybe olduğu halde kuru üzümle karışık leblebi satan heriflerdi. Bunlar, Bitpazarından birkaç kuruşla şal eskisi alır sarık ve çarşaf bozuntusu bir cübbe edinerek dilenir gezerlerdi. Bir kısım da taşradan gelen, doğru dürüst dili dönmediği halde düzensiz bazı kaside beyitleri ezberleyen yontulmamış dangalaklardı. Bunlar bazen kendi aralarında birleşip ve daimi dilencilerle de toplaşarak büyük bir kumpanya şeklini alır, işte o zaman İstanbul sokakları çıplak ve iğrenç, sırnaşık, mütecaviz dilencilerden geçilemez bir hale gelirdi. Bir takımı da teravih namazından sonra kalabalık kahvelere girip selam vererek ilahi okur ve hikâyeler anlatırlardı. Bir kısmı ise camilerde namaz kılmakta olanların önlerine (mekânın cennet ola) ibaresi yazılı beyit şeklinde küçük kâğıtları bir baştan bırakıp öteki baştan toplarlardı. Diğer bir grup, cami avlularında birleşip derviş Yunus'un şu kadar yüz yıllık ilahisini hep bir ağızdan, lakin galiz seslerle okurlar ve birçokları da halk camiden çıkarken cami kapılarında dizilip dilenirlerdi. Akşamlan iftar maksadıyla konakları dolaşır, pervasızca Sofralara çökerler ve sonra da (diş kirası) namıyla para isterlerdi. İstanbul dilencilerinin bu yakışıksız hareketleri sonradan hükumetçe göz önüne alınarak hususi bir (Darülaceze) tesis edilmişti. Ama ne var ki, son zamanlarda yine türeyip ürediler."
Ali Rıza Bey'in de yakındığı üzere dilenci gedikleri bozulmuş, Osmanlı İmparatorluğu geriledikçe sınırları içerisinde kontrolsüz bir dilenci güruhu meydana gelmişti. Zamanla Ramazan sofralarında her vakit bir tabak ve diş kirası ayrılan dilenci taifesi İstanbullular için mütecaviz ve korkulur bir güruh halini almıştı.

Ramazan ve Tiryakiler
Osmanlılarda Ramazan aylarında tuhaf bir adet vardı. Ramazan ayı gelip çattı mı, herkes soluğu tütüncü dükkânında alırdı. Ümera, vüzera veya reayadan; hatta bizzat Osmanlı Padişahının kendisinin tütüncü dükkânına giderek bir iskemle çekerek sokaktan gelip geçeni izlemek gibi sıra dışı bir âdeti vardı.

Bu durumu iyi bilen tütüncüler bütün bir sene kendilerini Ramazan ayında ağırlayacağı tiryakilerine hazırlardı. Memleketin dört bir yanından getirilen kız saçı tütünler ince ve özel tabakalar halinde misafirlerine koklatılır mest edilirdi ve bu sayede bütün bir sene yapılan satıştan daha fazlası Ramazan ayında yapılırdı.

Osmanlıların Ramazan'da tütüncü dükkânlarındaki en büyük eğlenceleri tütün tiryakilerinin yoksunluğu olurdu. Bizzat Sultan Mahmut bu geleneğe riayet ederdi ve Ramazan ayında tütüncü dükkânına gelerek bu hoş sohbete iştirak ederdi. Abdülaziz Bey bu tuhaf geleneği şu sözlerle anlatırdı;
"Bu zatların bazıları ve özellikle tütün meraklıları Ramazanda tütüne daha ziyade özen gösterdiklerinden konaklarında tütünün her cins ve en iyi kalitelilerini bulundurdukları halde, oruç haliyle dükkânlarda gördüklerine imrenirler, kendi elleriyle alması daha zevkli olduğundan konağa gelip tütün satan, tütün kıyan tamdık tütüncülerin dükkânlarına girer, çeşit çeşit tütünleri görünce dayanamayıp beğendiklerinin her birinden birkaç okka alır, ağalarıyla konağa gönderir, içmek için akşamı sabırsızlıkla beklerlerdi.
Bu tütüncü dükkânlarının içi çok temiz tutulur, ortada bir şey bırakılmaz, cins cins tütünler dükkânın yanlarında bulunan çekme sürmelerdeki gözlere konur, sarı zincirle bağlı altın şeklinde yapılmış ve basılmış mangır denen pullarla donatılmış, sarı parlak terazilerde tütünler tartılır, elbise şeklinde dikilmiş elvan renk kâğıtlar içine konur, müşterilere öyle verilirdi. Ramazan günlerinde böyle dükkânlarda oturmak âdetti Beyazıd'da bugün Darü'l-Fünun binasının bulunduğu yerde, sudûr-ı ulema'dan nakibü'l-eşrâf Tahsin Bey'in pederi Kıbrıs muhassılliğinde bulunmuş Kıbrıslı Mehmed Ağa'nın konağı altında bir tütüncü dükkânı vardı. Sultan II. Mahmud bile bazen Ramazanda gelir, oturur, gelen geçeni seyreder ve halinden tiryakiliği belli olanlara yanındakiler aracılığı ile takılır, latife ettirir, eğlenir ve her birine atiyyeler verdirirdi. Padişahın orada olduğunu anlayınca korkup telaşlananlar da padişahı güldürürdü."

Osmanlı'da Ramazan demek, bir anlamda ‘Enfiye Ayı' demekti. Enfiye, tiryakilerin ve hatta tiryakisi olmayanların dahi en fazla tükettiği maddeydi. Tunuslu Hayrettin Paşa'dan beri İstanbulluların kullandığı bir uyuşturucu madde olan enfiye için Kani Bey tarafından kurulmuş bir fabrika dahi bulunuyordu. Tütün yoksunluğunun iftarda yeteri kadar giderilemediğini düşünen çoğu kişi enfiyeyi tercih ederlerdi.

Ramazan ve Çocuklar
Ramazanı on bir ay bekleyenler arasında en heyecanlı kişiler şüphesiz çocuklardı. Ramazanda çocukların her türlü yaramazlık ve eğlencelerine tahammül göstermek de en önemli Ramazan geleneklerinin başında gelirdi. Bu sebeple birçok kaynak ve Batılı Seyyahın eserinde Ramazan aylarında İstanbul sokaklarının çocuklar tarafından tam anlamıyla ele geçirildiğine şahit oluyoruz.

Sokakları dolduran kandiller, meydanlara kurulan Karagöz perdeleri ve çeşit çeşit fişekler tüm İstanbul'u çocuklar için bir oyun parkına çevirirdi. Çocuklar Ramazan ayında yaramazlık konusunda sınır tanımasalar da onlara karşı ses yükseltmek ya da dayak atmak hiç hoş karşılanmaz hemen müdahale edilirdi. Bütün bir ayda İstanbul'u ele geçiren çocuklar Bayramla beraber adeta haracını toplar ve bir sonraki Ramazan'ı beklemek üzere sokaklardan çekilirlerdi.
Ali Rıza Bey, İstanbul'da çocukların yaptığı yaramazlığı şöyle aktaracaktı;
"Alay alay sokaklarda yağ ve mum parası sesleri duyulmaya başlar. Fenerlileri ürkütmek ve onlara mum parası verdirmek için (bakkalda üzüm, fenerde gözüm) tekerlemelerini hızlı hızlı söylerler. Böylece gelip geçenlerden yağ ve mum parası alırlar. Vermeyenlerin fenerlerini patlatmak, ya da kapıp kaçmak, hatta yal ve mum parası vermeyenlerin evlerinin camını kırmak adet haline gelmişti. Eskiden şimdiki gibi sokak aydınlatılmadığı için fenersiz gezinmek yasaktı, sokakta gezen herkes fener bulundurmaya mecburdu.
Bir Ramazan gecesi Fatih Camii önünden geçerken birçok sesler duyduk. Sebebini anlamak için halkın birikmiş bulunduğu yere geldik. Meğer çocukları ye oyununa uğrayan biri fenersiz kalmış, başka fener de bulamamış, çaresiz karanlıkta yoluna devam etmek zorunda kalmış. Bu sırada zaptiyeler önüne çıkarak fenersiz sokağa çıktığı için karakola götürmek istemişler, adamcağız güç halle başına geleni anlatarak kendini kurtarmış."

Osmanlı'da Ramazan, Müslim veya gayrimüslim olsun her kesim için kelimenin gerçek anlamıyla ‘On bir ayın sultanıydı'. Denilebilir ki Ramazan ayında gündüzleri sokaklar dilencilerin, akşamları çocuklarındı ve ahali ise bu cümbüşte soluğu tütüncü dükkânlarında almayı tercih ederdi.

Independent Türkçe



Bilim insanları yakınlardaki bir yıldızda devasa bir patlama gördü

Bir sanatçının magnetar tasviri (ESA)
Bir sanatçının magnetar tasviri (ESA)
TT

Bilim insanları yakınlardaki bir yıldızda devasa bir patlama gördü

Bir sanatçının magnetar tasviri (ESA)
Bir sanatçının magnetar tasviri (ESA)

Bilim insanları yakın bir galaksideki nadir bir nesneden gelen ani bir patlama gördü.

Araştırmacılar, bu patlamanın magnetardan magnetar adı verilen bir tür nötron yıldızından püsküren dev bir parlama olduğuna inanıyor. Bu patlama, inanılmaz derecede nadir bir olayı inceleme fırsatı sunarken evrendeki diğer sıradışı aktivitelerin açıklanmasını da sağlayabilir. 

Bu tür devasa patlamalar o kadar olağandışı ki son 50 yılda galaksimizde ve yakındaki Büyük Macellan Bulutu'nda bunların gerçekleştiğini sadece üç kere gördük. Onları daha uzak mesafelerden gözlemlemek zor olabilir çünkü geldikleri yeri bilmek kolay değil.

Bu devasa patlamalar inanılmaz derecede güçlü olabiliyor. 2004'te bir tanesi bize 30 bin ışık yılı uzaklıktan ulaşmış ama yine de Dünya'nın atmosferini etkileyebilmişti.

Geçen yılın sonlarında Avrupa Uzay Ajansı'nın INTEGRAL uydusu gökyüzünün bir bölgesinde patlama gibi görünen bir olay tespit etmişti. Saniyenin sadece onda biri kadar bir süre boyunca gökyüzü, enerjili gama ışınlarının patlamasıyla aydınlanmıştı.

Dünyanın dört bir yanındaki gökbilimcilere olayla ilgili acil bir uyarı gönderildi ve bu olay sadece 13 saniye sonra gerçekleşti. Bu da patlamanın 12 milyon ışık yılı uzaklıktaki nispeten yakın M82 galaksisinden geldiğini gösterdi.

İtalya'daki Ulusal Astrofizik Enstitüsü'nden (INAF-IASF) Sandro Mereghetti, yönettiği çalışma hakkında, "Bunun özel bir uyarı olduğunu hemen fark ettik. Gama ışını patlamaları çok uzaklardan ve gökyüzünün herhangi bir yerinden gelebilir ancak bu patlama yakındaki parlak bir galaksiden geldi" dedi.

Araştırmacılar, genellikle iki nötron yıldızı çarpıştığında geriye kalan kütleçekimsel dalgalar, X-ışınları ve ışık parıltılarını görebilmeyi umarak patlamanın konumunu hızla incelemeye koyuldu.

Ancak bilim insanları sadece sıcak gaz ve yıldızları görebildi. Görülebilecek X-ışınları, ışık sinyalleri ya da kütleçekimsel dalgalar yoktu.

Bu da araştırmacıların, sinyalin özellikle güçlü bir manyetik alana sahip bir tür nötron yıldızından yani bir magnetardan geldiğini düşünmelerine yol açtı. Magnetarlar, nadiren ama muazzam şiddetli parlamalar saçar.

Bu, kendi Samanyolu galaksimizin dışından gelen böyle bir magnetar parlamasını kesin olarak doğrulayan ilk olay. Bu parlama, çalkantılı bir süreçle yıldızlar oluşturan parlak M82 galaksisinden geldi. Buradaki yıldızlar doğduktan sonra hızlı ve şiddetli bir yaşam sürerek nötron yıldızına dönüşüp ölüyor.
Independent Türkçe


Dünya genelinde 2022'de sıtma nedeniyle 608 bin kişi öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Dünya genelinde 2022'de sıtma nedeniyle 608 bin kişi öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dünyada 2022'de 249 milyon sıtma vakası tespit edildi ve hastalık nedeniyle 608 bin kişi yaşamını yitirdi.

AA muhabiri, 25 Nisan Dünya Sıtma Günü için Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) güncel verilerini derledi.

Dişi anofel cinsi sivrisineklerin sokmasıyla aktarılan bir parazitin neden olduğu sıtma, DSÖ tarafından "tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalık" olarak tanımlanıyor.

"Malarya" olarak da adlandırılan hastalığın belirtileri arasında ateş, titreme, baş ağrısı, yorgunluk, gözler ve deride sararma, nöbetler ve nefes almada zorluk sıralanabilir.

Dünya Sıtma Günü'nün bu yılki teması "Daha adil bir dünya için sıtmaya karşı mücadelenin hızlandırılması" olarak belirlendi.

DSÖ'nün geçen yıl kasımda yayımladığı "2023 Dünya Sıtma Raporu"na göre, 2022'de dünyada 249 milyon sıtma vakası tespit edildi ve hastalık nedeniyle 608 bin kişi hayatını kaybetti.

Hastalığa karşı en savunmasız grup olan 5 yaş altı çocuklar, dünya çapındaki sıtma ölümlerinin yüzde 76'sını oluşturdu.

- Sıtmanın bölgelerde dağılımı

Küresel ölçekte tüm vakaların yaklaşık yüzde 94'ünü oluşturan Afrika'da 2022'de 233 milyon kişiye sıtma teşhisi konulurken, dünyadaki vakaların yüzde 50'den fazlası salgının en şiddetli yaşandığı Nijerya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), Uganda ve Mozambik'te kaydedildi.

Kıtadaki yüksek bulaşma riski bulunan 33 ülkede gebelerin üçte birinin sıtmaya yakalandığı saptandı. Sıtma nedeniyle düşük ağırlıkta bebek doğumlarının yaklaşık yüzde 58'i, gebelere özel müdahalelerle önlendi.

ffrvbfr

Dünya genelindeki sıtma vakalarının yaklaşık yüzde 2'si Güneydoğu Asya'da kaydedilirken bölgedeki teşhislerin yüzde 66'sı Hindistan'da yapıldı.

Doğu Akdeniz'deki sıtma vakalarında 2021-2022 döneminde yüzde 25'lik artış gözlemlenmesi, Pakistan'da 30 milyon insanı etkileyen sel baskınlarının ardından 2,1 milyon kişinin sıtmaya yakalanmasıyla açıklandı.

Amerika kıtalarındaki yaklaşık 600 bin vakanın yüzde 73'ü Venezuela, Brezilya ve Kolombiya'da tespit edildi.

Avrupa'da 2015'ten bu yana sıtma teşhisi konulmazken 2023'te sıtmadan arındırılmış ülkeler listesine Azerbaycan, Tacikistan ve Orta Amerika ülkesi Belize eklendi.

- Önlem ve tedavi

DSÖ, sıtma bulaşma riski yüksek bölgelerde parazit taşıyıcı sivrisineklerden korunmak amacıyla ilaçlı cibinliklerin kullanılmasını, sıtma şüphesi durumunda sağlık kuruluşlarına başvurulmasını ve tedavi sürecinde sıtma aşılarının kullanılmasını tavsiye ediyor.

Sıtma salgını görülen ülkelerde 2019'dan beri DSÖ'nün öncülüğünde Küresel Aşı ve Bağışıklama İttifakı (GAVİ), AIDS, Tüberküloz ve Sıtma ile Mücadele Küresel Fonu (Küresel Fon) ve Unitaid'in sağladığı finansmanla aşı uygulamaları yapılıyor.

Bunun yanın sıra, 2022'de sıtma salgını görülen ülkelerde ilaçlı cibinlik dağıtıldı.

Salgından etkilenen ülkelerle yürütülen söz konusu girişimler sayesinde 2000-2022 döneminde 2,1 milyar sıtma vakasının önlendiği tahmin ediliyor.

DSÖ'nün 2016-2030 dönemi için hazırladığı "Sıtma için Küresel Teknik Strateji"de belirlediği hedeflere ulaşmak için 2025 yılında sıtma araştırmalarına 9,3 milyar dolar yatırım yapılması gerektiği belirlendi.

Türkiye'de, Sağlık Bakanlığının çalışmalarıyla yerli sıtma enfeksiyonu sona erdirildi ve 2010'dan bu yana sadece yurt dışı kaynaklı vakalar tespit ediliyor.


Tupac'ın mirasçılarının temsilcisi, Drake'i dava etmekle tehdit ediyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Tupac'ın mirasçılarının temsilcisi, Drake'i dava etmekle tehdit ediyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Tupac Shakur'un mirasçılarının temsilcisi; Drake'in, rap ikonunun yapay zeka tarafından oluşturulmuş vokallerinin bir versiyonunu içeren şarkıyı kaldırmaması halinde Kanadalı müzisyeni dava etmekle tehdit etti.

Söz konusu parça Taylor Made Freestyle, 19 Nisan'da yayımlanmıştı. 

Şarkı, hem Taylor Swift'e hem de Kendrick Lamar'a gönderme yapan bir diss parçası ve Lamar'ın Batı Yakası rap idollerinden ikisinin yani Tupac ve Snoop Dogg'un yapay zekayla oluşturulmuş versiyonlarını içeriyor.

Billboard'un 24 Nisan çarşamba günü elde ettiği ihtarnamede; avukat Howard King, Drake'e Taylor Made Freestyle'ı kaldırması için 24 saati olduğunu aksi takdirde Tupac'ın mirasçılarının kendisine karşı "tüm yasal yollara başvuracağını" belirtti.

King ihtarnamede, "Mirasçılar, Tupac'ın sesinin ve kişiliğinin izinsiz kullanımından dolayı derin bir dehşet ve hayal kırıklığı duyuyor" diye yazdı.

Bu kayıt sadece Tupac'ın reklam haklarını ve mirasçıların yasal haklarını açıkça ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm zamanların en büyük hip-hop sanatçılarından birinin mirasını bariz bir şekilde kötüye kullanıyor. Mirasçılar bu kullanım için asla onay vermezdi.

King, Tupac'ın mirasçılarının özellikle Lamar'a yönelik hakaretleri doğru bulmadığını da sözlerine ekledi.

Tupac'ın sesinin, Tupac'a ve mirasçılarına hem kamuoyu önünde hem de özel olarak saygı duymaktan başka bir şey yapmayan, mirasçıların iyi dostu Kendrick Lamar'a karşı izinsiz ve aynı derecede dehşet verici bir şekilde kullanılması hakareti daha da ağırlaştırıyor.

The Independent yorum için Drake'in temsilcileriyle temasa geçti ancak henüz yanıt alamadı.

İhtarnamenin sonunda son tarihin 25 Nisan Perşembe günü Pasifik yerel saatiyle öğlen olduğu belirtiliyor. Bu tarihe kadar Drake'in temsilcilerinin "bu vokallerin kaldırılması için gerekli tüm adımları hızlıca attıklarını" teyit etmesi gerekiyor. 

King sözlerine şöyle devam ediyor:

Eğer bu talebe uyarsanız, mirasçılar bu meseleyi çözmek için gayri resmi bir müzakerenin mantıklı olup olmadığını değerlendirecek. Eğer buna uymazsanız da müvekkilimiz, bu firmaya; mirasın telif hakkı, reklam ve kişilik haklarının ihlaliyle ilgili tazminatlar, ihtiyati tedbir, cezai tazminat ve avukatlık ücretlerinin karşılanması dahil ancak bunlarla da sınırlı olmamak üzere tüm yasal yollara başvurma yetkisi vermiştir.

Drake ve Lamar arasında uzun süredir kızışan bir husumet var.

Geçen ay Lamar yeni şarkısında Drake ve rap dünyasındaki rakibi J. Cole'u hedef alarak, bu müzik türünün "üç büyüklerini" temsil etmek yerine sadece "tek büyük" olduğunu iddia etmişti.

Like That adlı şarkı Future ve Metro Boomin'in ortak albümü We Don't Trust You'da yer alıyor. 

Lamar, Drake'in 2023'te çıkan albümü For All The Dogs'ta yer alan First Person Shooter şarkısında J. Cole'un seslendirdiği kısma doğrudan yanıt vermişti. 

O şarkıda Cole şöyle diyor:

En sert MC'yi tartışmalarına bayılıyorum / K-Dot mu, Aubrey mi yoksa ben mi? / Biz üç büyükler bir lig başlattık ama şu anda kendimi Muhammed Ali gibi hissediyorum.

Lamar, K-Dot lakabıyla tanınırken, Aubrey de Drake'in gerçek adı.

Independent Türkçe


Zuckerberg'ün yapay zeka açıklaması sonrası Meta hisseleri çakıldı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Zuckerberg'ün yapay zeka açıklaması sonrası Meta hisseleri çakıldı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Meta'nın CEO'su Mark Zuckerberg, şirketin üretken yapay zeka projelerinden kâr elde etmesinin yıllar alabileceğini söyleyince teknoloji devinin hisse senedi fiyatı çarşamba günü yüzde 16'dan fazla düştü.

Facebook, Instagram ve Whatsapp'ın ana şirketi olan Meta'nın hisseleri, Silikon Vadisi devinin içinde bulunduğumuz çeyrekte Wall Street'in tahmin ettiğinden daha düşük gelir beklediğini açıklamasının ardından yaklaşık 412 dolara geriledi.

Meta, Mart 2024'te sona eren çeyrekte gelirini geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27 artırmış ve kârını iki katından fazla yükseltmiş olsa da yatırımcılar şirketin 30 Haziran'da sona eren çeyreğe ilişkin düşük beklentilerini daha fazla önemsemiş görünüyor.

Şirket ayrıca 2024 için sermaye harcamalarını 35 ila 40 milyar dolara yükseltmeyi planladığını duyurdu. Bu rakamın daha önce 30 ila 37 milyar dolar olması tahmin ediliyordu.

Yeni büyük yatırımların çoğunun, çip tasarımları ve veri merkezleri de dahil yapay zeka altyapısı oluşturmaya gitmesi bekleniyor.

OpenAI'ın 2022'de yapay zeka sohbet robotu ChatGPT'yi piyasaya sürmesinden bu yana Zuckerberg, Instagram ve Facebook'un arama araçlarının yanı sıra akıllı artırılmış gerçeklik gözlükleri ve görüntü oluşturma yazılımları da dahil ürünlerine yapay zeka araçları eklemeye çalışıyor.

Geçen hafta teknoloji devi, son teknoloji olduğunu iddia ettiği yeni yapay zeka modeli Llama 3'ü piyasaya sürmüştü.

Şirket ayrıca yeni modeli açık kaynak kodlu hale getireceğini söyleyerek, benzer yapay zeka çalışmalarını halka açmayı reddeden Google ve OpenAI'la rekabete girmişti.

Meta AI'ın Llama 3'lü yeni sürümü, dünyanın önde gelen yapay zekasını oluşturma yolunda atılmış bir başka adım. Uygulamalarımız genelinde sağlıklı bir büyüme görüyoruz ve metaverse'ü inşa etmede de istikrarlı bir ilerleme kaydetmeyi sürdürüyoruz.

Yapay zekaya daha fazla yatırım yapılmasının bir sonucu olarak Meta, ikinci çeyrek gelirinin Wall Street'in beklentilerinden daha düşük olmasını bekliyordu.

Zuckerberg yatırımcılara, yaklaşan yapay zeka yatırımlarının şirkete getiri sağlamasının uzun zaman (belki de yıllar) alabileceği uyarısını yaptı ancak uzun vadeli faydalarından yararlanmak için onları sabırlı olmaya çağırmıştı.

Meta'nın patronu, "Yapay zeka konusunda daha iyimser ve istekli hale geldik" demişti.

Önde gelen modeller oluşturabileceğimizi ve dünyanın önde gelen yapay zeka şirketi olabileceğimizi gösterdiğimiz bir yerdeyiz. Bu da bizim için en belirgin olanların ötesinde pek çok ek fırsatın önünü açıyor.

Independent Türkçe


Yoksa burçlar gerçek mi? Bir kalamar türünün doğum gününe göre çiftleştiği bulundu

Büyük Okyanus'un batısında Asya kıyılarında yaşayan Heterololigo bleekeri kalamarının ortalama yaşam süresi bir yıl (Shota Hosono)
Büyük Okyanus'un batısında Asya kıyılarında yaşayan Heterololigo bleekeri kalamarının ortalama yaşam süresi bir yıl (Shota Hosono)
TT

Yoksa burçlar gerçek mi? Bir kalamar türünün doğum gününe göre çiftleştiği bulundu

Büyük Okyanus'un batısında Asya kıyılarında yaşayan Heterololigo bleekeri kalamarının ortalama yaşam süresi bir yıl (Shota Hosono)
Büyük Okyanus'un batısında Asya kıyılarında yaşayan Heterololigo bleekeri kalamarının ortalama yaşam süresi bir yıl (Shota Hosono)

Bilim insanları bir kalamar türünün erkeklerinin nasıl çiftleştiğinin, ne zaman dünyaya geldiklerine göre belirlendiğini buldu. Ayrıca bu canlılar hayatları boyunca bu şekilde çiftleşiyor.

Heterololigo bleekeri adlı kalamar türü yumurtadan çıktığı döneme göre çiftleşirken ya atılgan ya da sinsi davranışlar sergiliyor. 

Proceedings of the Royal Society B Biological Sciences adlı hakemli dergide bugün yayımlanan araştırmaya göre nisan başıyla temmuz ortası arasında yumurtadan çıkan erkek kalamarlar "partner" oluyor. Çiftleşme sezonu geldiğinde büyümüş olan bu canlılar diğer erkeklerle savaşarak dişi kalamarı döllüyor ve ardından dişi hayvan yumurtalarını bırakırken onu koruyuyor.

Haziran başından ağustos ortasına kadar dünyaya gelenler çiftleşme zamanında diğerlerine göre daha küçük kaldıklarından "casus" kalamarlar oluyor: Bir dişinin yumurtalarını bıraktığı yerin yakınına spermlerini gizlice bırakarak bunları döllemeyi umuyor.

Temmuz başında yumurtadan çıkan kalamaların bu ikisinden biri olma ihtimaliyse yarı yarıya. 

201 erkek kalamalarla olgunlaşmış 68 dişi kalamarı inceleyen araştırmacılar erkek kalamarların bu iki tipten birine girdiğinde, bunun hayatları boyunca aynı kaldığını da gözlemledi. Tokyo Üniversitesi Atmosfer ve Okyanus Araştırmaları Enstitüsü'nden Yoko Iwata, yazarları arasında yer aldığı çalışma hakkında şöyle diyor: 

Sonuçlarımız yumurtadan çıkma tarihinin bu türün bütün yaşamının seyrini belirlediğini gösteriyor.

Bilim insanları erken dünyaya gelmesine rağmen yeterince büyümeyen kalamarların, partner olabilecek kadar büyüyene kadar çiftleşmeyi ertelediğini de ortaya koydu. 

Yeni araştırma, daha önce sadece bazı balıklarda gözlemlenen doğum günü hipotezinin bir deniz omurgasızı için de geçerli olduğuna işaret eden ilk bulguları içeriyor. Bu hipoteze göre erkeklerin dünyaya gelme zamanı çiftleşme taktiklerini etkiliyor. 

frgth
Partner kalamarların manto kısmının uzunluğu 300 milimetreyi bulabilirken, casuslarda 150 milimetreye kadar çıkabiliyor (Nicola Burghall)

Daha önceki bir çalışmada da insanların doğdukları zamanının spordaki başarısını etkilediği bulunmuştu. Avustralyalı araştırmacılar yılın ilk aylarında doğan çocukların, okuldaki takımlara seçilme zamanına kadar daha fazla gelişmesinin buna yol açtığını tespit etmişti.  

Bilim insanları yeni çalışmada şaşırtıcı bir gözlem de yaptı. Önceki çalışmalar kalamarların özellikle de su sıcaklığı gibi çevresel koşullara karşı çok duyarlı olduğunu göstermişti. Bu nedenle araştırmacılar Heterololigo bleekeri türündeki kalamaların büyüme hızlalarının farklı olmasını bekliyordu.

Ancak ayrı dönemlerde büyüyen partner ve casus diye adlandırdıkları erkek kalamarların, yaşamın erken dönemlerindeki büyüme oranının pek farklı olmadığını gözlemlediler. 

Bu durum Heterololigo bleekeri türünün büyüme ve üremesini nelerin etkilediğine dair yeni soruları beraberinde getiriyor. Araştırmacılar bunun çeşitli çevresel faktörlerin karışımından kaynaklanabileceğini düşünüyor. 

Kalamar türünün çiftleşme davranışındaki mevsimsellik ilk anda astrolojik burçların doğada bir yerinin olabileceğini düşündürse de araştırmada gök cisimlerine dair herhangi bir veri yok. Bilim insanları, kalamar türünün doğum anındaki farklı mevsimsel ve çevresel koşulların yarattığı etkilerin üzerinde duruyor. Batı Astrolojisi ise doğum anındaki yıldızların konumuyla insan kişiliği arasında kurulan varsayımsal bir bağa dayanıyor ve bu araştırmayla bir ilgisi bulunmuyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Science Daily, Proceedings of the Royal Society B Biological Sciences


5 maddede Denisova insanları: Nerede, nasıl keşfedildiler, soyları nasıl tükendi?

İsrail'deki araştırmacılar, 70 bin yıl önce ölen 13 yaşındaki bir kızın serçe parmağı kemiğinde bulunan DNA'yı kullanarak Denisova insanlarının nasıl göründüğüne dair bir model oluşturdu (Reuters)
İsrail'deki araştırmacılar, 70 bin yıl önce ölen 13 yaşındaki bir kızın serçe parmağı kemiğinde bulunan DNA'yı kullanarak Denisova insanlarının nasıl göründüğüne dair bir model oluşturdu (Reuters)
TT

5 maddede Denisova insanları: Nerede, nasıl keşfedildiler, soyları nasıl tükendi?

İsrail'deki araştırmacılar, 70 bin yıl önce ölen 13 yaşındaki bir kızın serçe parmağı kemiğinde bulunan DNA'yı kullanarak Denisova insanlarının nasıl göründüğüne dair bir model oluşturdu (Reuters)
İsrail'deki araştırmacılar, 70 bin yıl önce ölen 13 yaşındaki bir kızın serçe parmağı kemiğinde bulunan DNA'yı kullanarak Denisova insanlarının nasıl göründüğüne dair bir model oluşturdu (Reuters)

Yaklaşık 200 bin yıl önce yaşadığı tahmin edilen Denisova insanları, Neandertallerle beraber modern insanların en yakın akrabaları. 

Soyu tükenen bu grubun nispeten yakın bir tarihte keşfedilmesi ve kendilerine ait pek fosil kalıntısı bulunmaması gizemlerini büyük ölçüde korumalarına neden oluyor. Örneğin nasıl göründükleri tam olarak bilinmiyor.

Bilim insanlarının tür mü yoksa alt tür mü olduğuna karar veremediği Denisova insanları, bütün belirsizliklere rağmen yine de geçmişe ve modern insanlara dair bazı karanlık noktalara ışık tutuyor. 

Arkeologlar bu grup hakkında daha fazla bilgi edinmek için çalışmalarını sürdürüyor. Çin, Tayvan ve Kırgızistan'da bulunan bazı fosiller Denisova insanlarına ait olabilir ancak pek iyi durumda olmamaları nedeniyle DNA analizi yapılamıyor.

Bu çalışmalar devam ederken, Denisova insanları hakkındaki 5 gerçeği derledik.

1- 2010'da keşfedildiler

Rus bilim insanları Denisova insanlarıyla bağlantılı ilk fosilleri 2008 yazında Sibirya'nın güneyindeki Altay Dağları'nda Denisova Mağarası diye bilinen bölgede gün yüzüne çıkardı. 

rgth6
Denisova insanlarının varlığı, Denisova Mağarası'ndan çıkarılan bir parmak kemiği parçası ve iki azı dişinden elde edilen DNA'nın incelenmesiyle ortaya çıktı (Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü)

Bilim insanları ilk başta bu fosillerin Neandertallere ait olduğunu düşünse de DNA analizi, daha önce bilinmeyen bir insan soyuna işaret ediyordu. Homo sapiens ve Homo neanderthalensis'in yakın akrabası olan bu grubun, yani Denisova insanlarının bir zamanlar yaşadığı 2010'da duyuruldu. 

2- Neandertaller ve Denisova insanlarının ortak bir atası var 

İnsan evrimini inceleyen araştırmacılar, 300 bin ila 600 bin yıl önce yaşayan insan atası Homo heidelbergensis'in yaklaşık 400 bin yıl önce Afrika'yı terk ettiğini öne sürüyor. Bunların bazıları Avrupa'ya giderek muhtemelen Neandertallere dönüşürken, diğerleri Orta Asya'ya göç ederek Denisovalılar oldu.

Afrika'da kalan hominin gruplarıysa Homo sapiens'e evrildi. Bu grup da 60 bin yıl önce Avrupa ve Asya'ya göç ederek birkaç bin yıl boyunca Neandertaller ve Denisova insanlarıyla birlikte yaşadı.

3- DNA'larının izleri modern insanlarda bulundu

Denisova insanlarının fosilleşmiş kalıntıları sadece Sibirya ve Tibet'te çıkarken Laos'ta bulunan bir dişin de bu gruba ait olma ihtimali var. Öte yandan genetik mirasları, Asya'nın geniş bir bölümünde yaşadıklarına işaret ediyor.

dcfevrtb
Laos'ta bulunan bir dişin Denisova insanlarına ait olabileceği düşünülüyor (Nature Communications)

Güneydoğu Asya'daki modern insanların DNA analizleri, birçok kişinin Denisova insanlarının DNA'sından izler taşıdığını gösteriyor. Bu bulgular bölgedeki modern insanların binlerce yıl önce Denisovan insanlarıyla çiftleştiğini düşündürüyor. 

Papua Yeni Gine'den elde edilen genetik kanıtlara göre bu iki grubun karışması yaklaşık 25 bin yıl öncesi gibi yakın bir zamanda gerçekleşmiş olabilir.

4- Genleri modern insanlara avantaj sağlıyor

Modern insanların, soyu tükenen bu yakın akrabalarının DNA'sından izler taşıması bazı avantajlar da sağlamış görünüyor.

Denisova insanları, Sibirya'nın dondurucu soğuğundan Tibet'in yüksek kesimlerine kadar zorlu çevresel koşullarda hayatta kaldı. Bilim insanları, modern Tibetlilerin yüksek rakımlardaki düşük oksijenli ortama uyum sağlamasını mümkün kılan bir geni Denisova insanlarından miras almış olabileceğini bulmuştu.

2016'da yayımlanan başka bir çalışmadaysa Denisova insanı DNA'sının, modern insanların bağışıklık sistemlerini de etkilemiş olabileceği ortaya konmuştu.

5- Soylarının neden ve ne zaman tükendiği bilinmiyor

Yeterince DNA kanıtı olmaması, Denisova insanlarının ne zaman ve neden ortadan kalktığının öğrenilmesi önünde engel teşkil ediyor. Bilim insanları ellerindeki bilgilere göre 30 bin ila 15 bin yıl önce soylarının tükenmiş olabileceğini düşünüyor. 

Diğer homininlerle aşırı derecede çiftleşerek zamanla daha geniş insan gruplarına karışmış olabilecekleri düşünülüyor. 

Homo sapiens'in Denisova insanlarının yaşam alanlarına girerek yiyecek arayışında onları alt etmesi ya da ölümcül hastalıklar taşımış olması da muhtemel.

Independent Türkçe, Mental Floss, Live Science, BBC Science Focus


Kral Charles'tan Kate Middleton'a yeni unvan

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Kral Charles'tan Kate Middleton'a yeni unvan

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Britanya Kralı III. Charles, "daha fazla sorumluluk üstlenmesi" nedeniyle Kate Middleton'a yeni bir unvan verdi.

Salı günü Galler Prensesi'nin aynı zamanda Onursal Liyakat Nişanı'nın Kraliyet Mensubu olarak da bilineceği açıklandı.

Bu, salı günü en küçük oğlunun doğum gününü kutlayan prenses için şüphesiz hoş bir destek olacak. Saray da Prens Louis'in 6 yaşına basmasını kutlamak için yeni bir fotoğraf yayımladı.

Kral, prensese bu onuru “kendisine duyulan saygıyı” takdir etmek için verdiğini açıkladı.

Prenses artık bu unvana sahip seçkin grubun bir parçası ve bu isimler arasında J.K. Rowling ve Sör Elton John da var.

Prenses, St. George Günü geleneğinin bir parçası olarak bu onura layık görüldü ve yeni bir unvan alan tek kraliyet mensubu da değildi.

Prens William da En Saygıdeğer Bath Nişanı'nın Büyük Lideri olarak atanarak onurlandırıldı.

Öte yandan Kraliçe'nin eşi Camilla da Britanya İmparatorluğu'nun En Mükemmel Nişanı'nın Büyük Lideri ve Büyük Haç Şövalye'si oldu.

Kraliyet ailesi bugünlerde Galler Prensesi ve Kral Charles'ın arka arkaya gelen kanser teşhisleriyle mücadele ettiği zor bir dönemden geçiyor.

Prenses, "önleyici" kemoterapi gördüğü için kamu hayatından tamamen uzaklaştı.

Prensesin hastalığına ilişkin haberler ilk olarak ocakta, planlı bir karın ameliyatı geçireceği ve Paskalya'ya kadar görev yapamayacağı açıklandığında ortaya çıkmıştı.

Ancak üzerinde oynanmış bir fotoğrafının yoğun spekülasyona yol açtığı bir dönemin ardından prenses, kendisine kanser teşhisi konduğunu açıklamıştı.

Haber, Kral Charles'ın ocakta prostat büyümesi nedeniyle tedavi görmesinin ardından konan kanser teşhisinden birkaç ay sonra gelmişti.

Independent Türkçe


Kevin Hart yıllar süren spekülasyonların ardından gerçek boyunu itiraf etti

TT

Kevin Hart yıllar süren spekülasyonların ardından gerçek boyunu itiraf etti

Kevin Hart, yıllarca boyu hakkında espriler yaptıktan sonra kesin ölçülerini doğruladı.

21 Nisan'da 60 Minutes'ten Anderson Cooper, haftalık özel program için yaptığı röportaj sırasında 44 yaşındaki aktörün uzun süredir devam eden tartışmayı nihayet çözmesini sağladı. Cooper, GQ, LA Times ve diğer medya kuruluşlarının Hart'ın boyunu nasıl farklı verdiğine dikkat çekti. GQ onun 165 cm boyunda olduğunu söylerken, LA Times 163 cm boyunda olduğunu belirtmişti.

Uçuk Bir İş'in (Lift) yıldızı, Cooper'a "GQ sonunda doğrusunu yazdı" dedi. 

165. Ayakkabıyla, mesela spor ayakkabıyla.

Yüzünde bir gülümsemeyle, "Ama boy giyersem 167'ye ulaşabilirim" diye ekledi.

Hart, komedi gösterileri sırasında kendini hedef tahtasına koymaktan hiçbir zaman korkmadı. Jumanji'nin başrol oyuncusu 60 Minutes bölümüne eklenen bir videoda sahnede ne kadar uzun boylu olduğu hakkında espri yaparken görülüyor. Ona göre, kompleksler ya da korkular karşısında kendine gülebilmek, bunları kabul etmenin sağlıklı bir yolu.

Hart şöyle açıkladı: 

Bu, kendinizle ilgili gülmekten korkmadığınız şeyler hakkında konuşmak.

"Bana güldüğünüzde, ben bir şakaymışım gibi gülmediğinizden, bu deneyime güldüğünüzden gerçekten eminim" diye devam etti. 

Size ilişkilendirilebilir bir hikaye aracılığıyla bir deneyim yaşatıyorum ve daha da önemlisi, diğerlerinin söylemeye cesaret edemediği şeyleri söylüyorum.

Hart röportajın ilerleyen bölümlerinde komedyenlik yolculuğunu anlattı. Hollywood'un gözde oyuncusuna göre, kariyerine hızlı bir başlangıç yapmaya çalışırken annesi ona "icabına bakması için" bir yıl vermiş. Ayrı eve çıkmış ve para kazanmakta zorlanmış.

Hart, "Annem bana sürekli 'İncil'ini okudun mu?' diye soruyordu" diye itiraf etti. 

Ben de şöyle diyordum: 'Hayır anne, şu an İncil'i okuyacak zamanım değil'.

Bir gün Hart pes etmiş. Ekranda sık görülen isim, annesine okuduğunu söylemek için İncil'ini alıp okumaya karar vermiş. Sürpriz bir şekilde sayfalardan birkaç çek düşmüş.

Komedyen şöyle itiraf etti:

Yılın geri kalan kira çekleri İncil'deydi.

Hart başarısını, Pensilvanya eyaletinin Philadelphia kentinde büyürken yaşadığı "zorluklara" bağlıyor.

Ünlü oyuncu, yetiştirilme tarzıyla ilgili "Hiçbir şeyi değiştirmezdim" dedi. 

İyi olan hiçbir şeyi. Kötü olan hiçbir şeyi. Her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu ve mükemmel olması gerektiğini hissediyorsunuz, ama öyle olmaması gerekiyor.

Independent Türkçe


Aaron Taylor-Johnson, James Bond söylentilerine tuhaf bir yanıt verdi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Aaron Taylor-Johnson, James Bond söylentilerine tuhaf bir yanıt verdi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Aaron Taylor-Johnson bir sonraki James Bond olabileceği yönündeki söylentilere yanıt verdi.

Tenet oyuncusu, Daniel Craig'in yerine 007 rolünü üstlenmesi için "resmi bir teklif" yapılmasının ardından serinin yapımcılarının aktörden yanıt bekledikleri haberiyle gündeme gelmişti. 

Göster Gününü (Kick-Ass), Suikast Treni (Bullet Train) ve Sınır Tanımayan (Nowhere Boy) gibi filmlerde rol alan 33 yaşındaki Taylor-Johnson ilk olarak Ocak 2023'te, yapımcı Barbara Broccoli'nin aktörle yaptığı deneme çekiminden etkilendiğinin bildirilmesinin ardından bu rol için konuşulmaya başlanmıştı.

Aralarında James Pryce, Pierce Brosnan ve George Lazenby'nin de bulunduğu eski Bond yıldızları Sınır Tanımayan'ın oyuncusuna desteklerini sunarak onun doğru aday olabileceğine inandıklarını belirtmişti.

Şimdiyse Taylor-Johnson, söylentilerle ilgili soruları tuhaf bir şekilde geçiştirdikten aylar sonra bu konudan bıkmış gibi görünüyor.

Associated Press, 22 Nisan Pazartesi son filmi Dublör'ün (The Fall Guy) Londra'daki galasına katılan oyuncuya "Bond hakkında soru sorulmasından bıkıp bıkmadığı"nı sordu.

Gergin bir duraksamadan sonra yapmacık bir kahkaha atarak şöyle cevap verdi:

Siz bu soruyu sormaktan bıktınız mı?

Muhabir karşılık olarak "Bilmek istiyorum, yani hayır" diye takıldı.

Taylor-Johnson da şöyle cevap verdi:

Pekala, iyi günler.

Aktör daha sonra başka bir konuşmanın yapılmasına izin vermeyerek uzaklaşırken görülüyor.

Craig'in yerine Bond olmak için yarışan diğer isimler arasında Idris Elba, Richard Madden, Tom Hardy ve Bridgerton oyuncusu Regé-Jean Page yer alıyor.

Taylor-Johnson'a rolün "teklif edildiği" iddialarından 7 ay önce aktör Esquire'a verdiği bir röportajda bu söylentilere (doğrulamadan ya da yalanlamadan) değinmiş gibi görünmüştü. 

Röportör, Johnson'ın bu rol için bahisçilerin favorilerinden biri olduğuna dikkat çekerek şöyle demişti:

Ama mesele de bu zaten, değil mi? Size daha önce de söylediğim gibi, kendi bildiğimi okumak zorundayım. Bu benim kendi yolum, sezgilerime göre ilerliyorum. 

Aktör sözlerine şöyle devam etmişti:

Hiçbir zaman başkalarının bakış açılarına, yargılarına ya da beklentilerine göre karar vermedim. Bunu yaparsanız aklınızı kaybedersiniz. Değer duygunuz ve ruhunuz yok olur. Neyin sizin için ayrılmaz olduğunu ve neyin doğru hissettirdiğini anlamanız ve önünüzde mevcut olanla yolunuza devam etmeniz gerekir. Şu an önümde Avcı Kraven (Kraven The Hunter) var. Kraven'ı oynamak için iki yılımı harcadım. Yani onu bu noktaya getirmek için harcadığımız tüm o sıkı çalışma… Şu anda odaklandığım şey bu.

Bir sonraki adımın ne olabileceğini düşünmenin heyecan verici olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtlamıştı:

Ben sadece şu anda elimdeki şeylere, önümde ne varsa ona odaklanıyorum. 

Independent Türkçe


Hugh Grant, sevilen serinin devam filmiyle ilgili detayları paylaştı

Fotoğraf: Universal Pictures
Fotoğraf: Universal Pictures
TT

Hugh Grant, sevilen serinin devam filmiyle ilgili detayları paylaştı

Fotoğraf: Universal Pictures
Fotoğraf: Universal Pictures

Hugh Grant yakında gösterime girecek Bridget Jones'un devam filmiyle ilgili ayrıntıları paylaştı.

Serinin 4. filmi, Bridget Jones: Mad About the Boy adını taşıyacak. Filmde, Renée Zellweger ve Hugh Grant; Bridget Jones ve Daniel Cleaver rollerini yeniden canlandıracak. Ayrıca One Day ve The White Lotus'tan tanıdığımız Leo Woodall ve 12 Yıllık Esaret (12 Years a Slave) ve Doktor Strange'den (Doctor Strange) bildiğimiz Chiwetel Ejiofor rol alacak.

Colin Firth'ün Bridget'in esas aşkı Mark Darcy rolüne geri dönüp dönmeyeceğinin henüz doğrulanmaması hayranlar arasında endişeye yol açtı. Ancak People'a konuşan Grant, Firth'ün filmin bir parçası olmayacağını ima etti.

Aktör, Helen Fielding'in aynı adı taşıyan romanından uyarlanan Bridget Jones: Mad About the Boy'un senaryosunun izleyicileri hem duygulandıracağını hem de güldüreceğini söyledi.

Grant, film hakkında şöyle dedi:

Senaryo kısmen Helen Fielding'in eşinin ölümünden sonra iki çocuğunu tek başına büyütme deneyimlerine dayanıyor. Bridget da iki çocuk büyütüyor ve birileriyle görüşmeye yeniden başlayıp başlamaması gerektiğini düşünüyor. Çok iyi bir senaryo.

2013 tarihli roman, Mark'ın iki yıl önce bir kara mayını kazasında ölmesinin ardından Bridget'i 50'li yaşlarında dul bir kadın olarak yeniden ele alıyor. Fielding, Bridget'in "evlilikle övünen" bir tip olmasını istemediği için Mark'ı üçüncü kitaptan çıkarmaya karar verdiğini söylemişti.

To Leslie, Better Call Saul'daki çalışmalarıyla tanınan Michael Morris tarafından yönetilen yeni film, Zellweger'in karakterinin Colin Firth'ün canlandırdığı Mark Darcy'yle evlenmesi ve çocuğunun babasının o olduğunu öğrenmesiyle sona eren Bridget Jones'un Bebeği'nin (Bridget Jones’s Baby) sinemalarda gösterime girmesinden 8 yıl sonra geliyor.

Entertainment Tonight'a konuşan Grant, "Size şunu söyleyeyim; bence 4. Bridget filmi için yazılan bu senaryo, 4'ü arasında en iyisi" dedi.

Hatta uzun zamandır okuduğum en iyi senaryolardan biri.

Helen Fielding, daima bekar Bridget Jones karakterini ilk olarak The Independent için yazdığı köşe yazısında yaratmıştı.

Daha sonra Fielding, "The Independent bana Londra'daki bekar hayatı hakkında kendimle ilgili bir köşe yazısı yazıp yazamayacağımı sordu. Hayır dedim çünkü (ironik bir şekilde) bunun utanç verici ve ifşa edici olacağını düşündüm" diye anlatmıştı.

Sonra şef editör Charlie Leadbeater hayali bir karakter olarak yazmamı önerdi ve ben de 'Evet!' dedim.

Independent Türkçe