Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları

Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları
TT

Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları

Dilenciler, tiryakiler ve çocuklarıyla Osmanlı toplumunda Ramazan manzaraları

Salgın sebebiyle pek çok Ramazan geleneği terk edildi.
Kalabalık iftarlar, panayırlar ve sahura kadar süren eğlenceler yerini kısıtlamalara bıraktı. Hatta teravih namazları dahi camilerde kılınmıyor. Bu durum yalnızca ülkemiz için değil, dünyadaki tüm Müslüman ülkeler için geçerli.
Yine de Ramazan, Türkler için yalnızca bir ibadet ayı değil, on bir ay boyunca beklenilen ve hazırlanılan bir kültürün kendisiydi.
Konuyla ilgili elimize kadar ulaşan iki değerli eser bulunuyor. Bunlardan ilki Abdülaziz Bey'e ait "Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri"; diğeri de Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey'in kaleme aldığı "Bir Zamanlar İstanbul" adlı çalışmadır. Bu eserlerde Osmanlıların gündelik hayatına dair birçok bilgi, birincil kaynaktan aktarılırken eserleri okuyanların da dikkat edeceği üzere tüm rutinler Ramazan ayına göre düzenlenmektedir.
Bu eserlerin ışığında Osmanlı'nın zengin Ramazan kültürünün dipsiz sularına daldığınızda sizleri birbirinden ilginç ayrıntılar karşılıyor. Özellikle dilenciler, tiryakiler ve çocukların Ramazan'a bakışı bir hayli sıra dışı olarak karşımıza çıkıyor.

Ramazan ve Dilenciler
Payitaht olan İstanbul'da dilenci taifesi iki gruba ayrılırdı. Birinci gruptaki dilenciler İstanbul'da devamlı dilencilik hakkına sahip kişilerdi. Bunların sayıları belirli bir rakamda tutulur ve İstanbul halkı için bir rahatsızlık sebebi olmalarına izin verilmezdi. Öyle ki dilenciler kendilerine resmi olmayan bir lonca kurup kurallara bağlı bir şekilde dilenirlerdi.
Eğer ki bir kişi gerekli müsaadeleri almadan, mesela Eyüp gibi önemli bir mevkide dilenirse onun hakkından evvela güçlü bir kurumsallaşmaya sahip yerleşik dilenciler gelirdi. Dilenciler gedik adını verdikleri bölgeleri korumak konusunda son derece dikkatliydi.
Öte taraftan Muharrem ve Ramazan ayları İstanbul'da dilenciler açısından bereket aylarıydı. Bilhassa Ramazan ayında bölge taksimatlarının yapılması ve aynı dilencilerin birden fazla pay almalarını engellemek için dilenci pirleri ‘kâhyalar' adaleti sağlardı. Kâhyalar, dilenciliğe uzun yıllarını vermiş ve diğer dilenciler arasında saygı gören kişiler arasından seçilirdi.

Kâhyaların bir diğer önemli görevi, özellikle Ramazan aylarında İstanbul dışından girişlerine izin verilen dilencilerin kontrolünü sağlamak ve Ramazan Bayramı sonrası İstanbul'dan çıkışlarını garantilemekti. Elbette bunların hiçbirisi resmi bir görev değildi; ama zamanla yerleşmiş bu gelenek resmi kurumlarca da itibar görür hale gelmişti.
Kâhyalar gezici dilenciler içerisinde bilhassa Çingenelerin gelişine sıcak bakardı, çünkü Çingeneler sürekli ikamet etmezler ve çoğunlukla Ramazan sonrası onları İstanbul'dan göndermek daha kolay olurdu.
Lakin Ramazan ayının bereketi İstanbul'u kısa sürede dilenciler için cazibe merkezi haline getirirdi. Rumeli ve Anadolu'dan envaı çeşit dilenci soluğu İstanbul'da almaya başlardı. Bu durumdan son derece rahatsız olan Ali Rıza Bey durumu nükteli bir biçimde şöyle eleştirecekti;
"Bir takım da, mübarek Ramazan ayının sadaka bolluğundan faydalanmak üzere, İstanbul'da toplanıp biriken şahıslar vardı. Bu zümrenin çoğu taşradan yeni gelen çiçeği burundalardan olmayıp, sair günlerde Üsküdar ateş kayıklarında ve mavnalarda aylakçılık eden veya sokaklarda elinde kalbur, sırtında kara kıldan yapılma bir heybe olduğu halde kuru üzümle karışık leblebi satan heriflerdi. Bunlar, Bitpazarından birkaç kuruşla şal eskisi alır sarık ve çarşaf bozuntusu bir cübbe edinerek dilenir gezerlerdi. Bir kısım da taşradan gelen, doğru dürüst dili dönmediği halde düzensiz bazı kaside beyitleri ezberleyen yontulmamış dangalaklardı. Bunlar bazen kendi aralarında birleşip ve daimi dilencilerle de toplaşarak büyük bir kumpanya şeklini alır, işte o zaman İstanbul sokakları çıplak ve iğrenç, sırnaşık, mütecaviz dilencilerden geçilemez bir hale gelirdi. Bir takımı da teravih namazından sonra kalabalık kahvelere girip selam vererek ilahi okur ve hikâyeler anlatırlardı. Bir kısmı ise camilerde namaz kılmakta olanların önlerine (mekânın cennet ola) ibaresi yazılı beyit şeklinde küçük kâğıtları bir baştan bırakıp öteki baştan toplarlardı. Diğer bir grup, cami avlularında birleşip derviş Yunus'un şu kadar yüz yıllık ilahisini hep bir ağızdan, lakin galiz seslerle okurlar ve birçokları da halk camiden çıkarken cami kapılarında dizilip dilenirlerdi. Akşamlan iftar maksadıyla konakları dolaşır, pervasızca Sofralara çökerler ve sonra da (diş kirası) namıyla para isterlerdi. İstanbul dilencilerinin bu yakışıksız hareketleri sonradan hükumetçe göz önüne alınarak hususi bir (Darülaceze) tesis edilmişti. Ama ne var ki, son zamanlarda yine türeyip ürediler."
Ali Rıza Bey'in de yakındığı üzere dilenci gedikleri bozulmuş, Osmanlı İmparatorluğu geriledikçe sınırları içerisinde kontrolsüz bir dilenci güruhu meydana gelmişti. Zamanla Ramazan sofralarında her vakit bir tabak ve diş kirası ayrılan dilenci taifesi İstanbullular için mütecaviz ve korkulur bir güruh halini almıştı.

Ramazan ve Tiryakiler
Osmanlılarda Ramazan aylarında tuhaf bir adet vardı. Ramazan ayı gelip çattı mı, herkes soluğu tütüncü dükkânında alırdı. Ümera, vüzera veya reayadan; hatta bizzat Osmanlı Padişahının kendisinin tütüncü dükkânına giderek bir iskemle çekerek sokaktan gelip geçeni izlemek gibi sıra dışı bir âdeti vardı.

Bu durumu iyi bilen tütüncüler bütün bir sene kendilerini Ramazan ayında ağırlayacağı tiryakilerine hazırlardı. Memleketin dört bir yanından getirilen kız saçı tütünler ince ve özel tabakalar halinde misafirlerine koklatılır mest edilirdi ve bu sayede bütün bir sene yapılan satıştan daha fazlası Ramazan ayında yapılırdı.

Osmanlıların Ramazan'da tütüncü dükkânlarındaki en büyük eğlenceleri tütün tiryakilerinin yoksunluğu olurdu. Bizzat Sultan Mahmut bu geleneğe riayet ederdi ve Ramazan ayında tütüncü dükkânına gelerek bu hoş sohbete iştirak ederdi. Abdülaziz Bey bu tuhaf geleneği şu sözlerle anlatırdı;
"Bu zatların bazıları ve özellikle tütün meraklıları Ramazanda tütüne daha ziyade özen gösterdiklerinden konaklarında tütünün her cins ve en iyi kalitelilerini bulundurdukları halde, oruç haliyle dükkânlarda gördüklerine imrenirler, kendi elleriyle alması daha zevkli olduğundan konağa gelip tütün satan, tütün kıyan tamdık tütüncülerin dükkânlarına girer, çeşit çeşit tütünleri görünce dayanamayıp beğendiklerinin her birinden birkaç okka alır, ağalarıyla konağa gönderir, içmek için akşamı sabırsızlıkla beklerlerdi.
Bu tütüncü dükkânlarının içi çok temiz tutulur, ortada bir şey bırakılmaz, cins cins tütünler dükkânın yanlarında bulunan çekme sürmelerdeki gözlere konur, sarı zincirle bağlı altın şeklinde yapılmış ve basılmış mangır denen pullarla donatılmış, sarı parlak terazilerde tütünler tartılır, elbise şeklinde dikilmiş elvan renk kâğıtlar içine konur, müşterilere öyle verilirdi. Ramazan günlerinde böyle dükkânlarda oturmak âdetti Beyazıd'da bugün Darü'l-Fünun binasının bulunduğu yerde, sudûr-ı ulema'dan nakibü'l-eşrâf Tahsin Bey'in pederi Kıbrıs muhassılliğinde bulunmuş Kıbrıslı Mehmed Ağa'nın konağı altında bir tütüncü dükkânı vardı. Sultan II. Mahmud bile bazen Ramazanda gelir, oturur, gelen geçeni seyreder ve halinden tiryakiliği belli olanlara yanındakiler aracılığı ile takılır, latife ettirir, eğlenir ve her birine atiyyeler verdirirdi. Padişahın orada olduğunu anlayınca korkup telaşlananlar da padişahı güldürürdü."

Osmanlı'da Ramazan demek, bir anlamda ‘Enfiye Ayı' demekti. Enfiye, tiryakilerin ve hatta tiryakisi olmayanların dahi en fazla tükettiği maddeydi. Tunuslu Hayrettin Paşa'dan beri İstanbulluların kullandığı bir uyuşturucu madde olan enfiye için Kani Bey tarafından kurulmuş bir fabrika dahi bulunuyordu. Tütün yoksunluğunun iftarda yeteri kadar giderilemediğini düşünen çoğu kişi enfiyeyi tercih ederlerdi.

Ramazan ve Çocuklar
Ramazanı on bir ay bekleyenler arasında en heyecanlı kişiler şüphesiz çocuklardı. Ramazanda çocukların her türlü yaramazlık ve eğlencelerine tahammül göstermek de en önemli Ramazan geleneklerinin başında gelirdi. Bu sebeple birçok kaynak ve Batılı Seyyahın eserinde Ramazan aylarında İstanbul sokaklarının çocuklar tarafından tam anlamıyla ele geçirildiğine şahit oluyoruz.

Sokakları dolduran kandiller, meydanlara kurulan Karagöz perdeleri ve çeşit çeşit fişekler tüm İstanbul'u çocuklar için bir oyun parkına çevirirdi. Çocuklar Ramazan ayında yaramazlık konusunda sınır tanımasalar da onlara karşı ses yükseltmek ya da dayak atmak hiç hoş karşılanmaz hemen müdahale edilirdi. Bütün bir ayda İstanbul'u ele geçiren çocuklar Bayramla beraber adeta haracını toplar ve bir sonraki Ramazan'ı beklemek üzere sokaklardan çekilirlerdi.
Ali Rıza Bey, İstanbul'da çocukların yaptığı yaramazlığı şöyle aktaracaktı;
"Alay alay sokaklarda yağ ve mum parası sesleri duyulmaya başlar. Fenerlileri ürkütmek ve onlara mum parası verdirmek için (bakkalda üzüm, fenerde gözüm) tekerlemelerini hızlı hızlı söylerler. Böylece gelip geçenlerden yağ ve mum parası alırlar. Vermeyenlerin fenerlerini patlatmak, ya da kapıp kaçmak, hatta yal ve mum parası vermeyenlerin evlerinin camını kırmak adet haline gelmişti. Eskiden şimdiki gibi sokak aydınlatılmadığı için fenersiz gezinmek yasaktı, sokakta gezen herkes fener bulundurmaya mecburdu.
Bir Ramazan gecesi Fatih Camii önünden geçerken birçok sesler duyduk. Sebebini anlamak için halkın birikmiş bulunduğu yere geldik. Meğer çocukları ye oyununa uğrayan biri fenersiz kalmış, başka fener de bulamamış, çaresiz karanlıkta yoluna devam etmek zorunda kalmış. Bu sırada zaptiyeler önüne çıkarak fenersiz sokağa çıktığı için karakola götürmek istemişler, adamcağız güç halle başına geleni anlatarak kendini kurtarmış."

Osmanlı'da Ramazan, Müslim veya gayrimüslim olsun her kesim için kelimenin gerçek anlamıyla ‘On bir ayın sultanıydı'. Denilebilir ki Ramazan ayında gündüzleri sokaklar dilencilerin, akşamları çocuklarındı ve ahali ise bu cümbüşte soluğu tütüncü dükkânlarında almayı tercih ederdi.

Independent Türkçe



5 yıl geçti ama tartışma bitmedi: Gerilim dizisinin finali izleyiciyi böldü

33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
TT

5 yıl geçti ama tartışma bitmedi: Gerilim dizisinin finali izleyiciyi böldü

33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)

Netflix izleyicileri, aradan neredeyse 5 yıl geçmiş olmasına rağmen bir gerilim dizisinin finalini hâlâ tartışıyor.

Sarah Pinborough'nun 2017 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan psikolojik gerilim dizisi Gözlerinin Ardında (Behind Her Eyes), Şubat 2021'de platformda yayına girdiğinde geniş yankı uyandırmıştı.

6 bölümlük yapımda Tom Bateman, Simona Brown, Eve Hewson ve Robert Aramayo rol aldı. Dizi, izleyicileri ikiye bölen çarpıcı bir sürprizle sona erdi.

Psikolojik gerilim, yalnız bir bekar anne olan Louise'in, yeni patronu David'le ilişki yaşamaya başlamasıyla açılıyor. Ancak Louise'in, David'in eşi Adele'le beklenmedik bir dostluk kurmasıyla olaylar daha da karmaşık bir hal alıyor.

Başlangıçta bir aşk üçgeni gibi görünen hikaye, sırların açığa çıkmasıyla giderek karanlıklaşıyor ve dizi, giderek fantastik bir boyut kazanıyor.

Tartışmalı olaylar zinciri, Louise ve Adele'in kabusları üzerinden yakınlaşmasıyla başlıyor. Adele, yeni arkadaşına rüyalarını kontrol etmeyi ve astral seyahati öğretmeye başlıyor.

Dizinin sürpriz finali, aradan geçen zamana rağmen hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Pek çok kişi sürprizden "nefret ettiklerini" söyleyerek dizinin sonunu eleştiriyor. Bazı izleyiciler, sona hâlâ takılı kaldıklarını dile getiriyor. 

"Hiç hazır değildim"

Bir izleyici X'te yakın zamanda yaptığı paylaşımda, "İnanın bana, bir hafta boyunca uyuyamadım" diye yazdı.

Bir başkası ise, "En çılgın kısmı, bu sürprizin son 4 dakikada ortaya çıkmasıydı. Hiç hazır değildim" yorumunu yaptı.

Diziyi savunanlar da vardı. Bir izleyici, "Şimdiye kadar yapılmış en iyi dizilerden biri. İkinci sezonu hak ediyordu ama Netflix hayranlarını yüzüstü bıraktı" dedi.

Başka bir yorumda ise, "Bu dizi inanılmazdı! Sonunda farklı ve öngörülemez bir şey izledik” ifadeleri kullanıldı.

"Bu dizi deliceydi" diyen bir izleyiciye, bir başkası "Rüyalarıma girdi. Çağlar boyu konuşulacak bir sürpriz" diye katıldı.

"Çok keyif almıştım ama sonu hayal kırıklığıydı"

Reddit'teyse tepkiler çok daha sertti. Bir kullanıcı, "Hayatımda hiçbir şeyin finalinden bu kadar nefret etmemiştim" derken, bir başkası "Berbattı" diye yazdı.

Başka bir izleyici ise şunları söyledi:

Sonu o kadar aptalcaydı ki diziyi tamamen mahvetti. Son bölüme kadar fena değildi, sonra bir anda Goosebumps bölümüne döndü. Daha saçma, daha klişe bir final düşünemiyorum. Doğaüstü unsuru baştan doğru kursalardı belki işe yarardı. Hikaye iyi bir korku filmi olabilirdi ama bu bir psikolojik gerilimdi ve astral seyahati apar topar sıkıştırdılar. Tembelceydi ve diziyi mahvetti.

Bir başka izleyici de, "Çok keyif almıştım ama sonu o kadar hayal kırıklığıydı ki artık kimseye önermem" dedi.

Louise'i canlandıran Simona Brown daha önce dizideki rüya sahneleriyle ilgili, "American Horror Story kadar korkutucu değil ama daha huzursuz edici ve tuhaf" demişti.

31 yaşındaki Brown ayrıca, "İzlemesi karanlık ama rahatsız edici değil" ifadelerini kullanmıştı.

Oyuncu, Metro'ya verdiği bir röportajda senaryoyu ilk okuduğunda "tam anlamıyla afalladığını" da söylemişti:

Annemi arayıp 'Oynadığım karakterin başına ne geldiğini tahmin edemezsin' dedim. Anlattığımda onun da 'Yok artık' dediğini hatırlıyorum.

Independent Türkçe, Express, Mirror, Metro


Ünlü oyuncudan Darth Vader sinyali: Göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum

Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
TT

Ünlü oyuncudan Darth Vader sinyali: Göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum

Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)

Yıldız Savaşları (Star Wars) yıldızı Hayden Christensen, Darth Vader merkezli bir dizi ya da film fikrine sıcak baktığını söyledi.

"Çok isterim" diyen Christensen, Fan Expo Şikago etkinliğinde yaptığı açıklamada, "Eğer yetkililer bunun görmek istedikleri bir şey olduğuna karar verirse, göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum" ifadelerini kullandı.

44 yaşındaki oyuncu, 17 yıllık bir aranın ardından 2022 tarihli mini dizi Obi-Wan Kenobi'yle evrene geri dönmüş; yapımda hem Darth Vader'ı hem de geri dönüş sahnelerinde Anakin Skywalker'ı canlandırmıştı.

Christensen, ardından Ahsoka'nın ilk sezonunda Anakin Skywalker rolünü yeniden üstlenmiş, ikinci sezonda da karakteri canlandıracağı açıklanmıştı.

Christensen, bu yıl Japonya'da düzenlenen Star Wars Celebration etkinliğinde hayranlara şunları söylemişti:

Paylaşabileceğim çok fazla şey yok ama Anakin, ikinci sezonda geri dönecek.

Christensen, Darth Vader'ı yeniden canlandırma fırsatı bulması halinde, ikonik kötü karakterin Rogue One'da görülen ürkütücü etkisini korumasını isteyeceğini de vurguladı.

Yıldız Savaşları evrenindeki bir sonraki yapım ise mayısta vizyona girecek The Mandalorian and Grogu olacak. 

Filmde Pedro Pascal'ın canlandırdığı Din Djarin ve eskiden Baby Yoda diye bilinen Grogu, galakside bir kez daha tehlikeli bir göreve atılacak.

Jon Favreau'nun yönettiği filmde Sigourney Weaver, Jeremy Allen White, Steve Blum ve Hemky Madera da oyuncu kadrosunda yer alıyor.

Independent Türkçe, GamesRadar, Star Wars Holocron


Kült serinin yaratıcısından sert eleştiri: Bir klasik nasıl raydan çıktı?

Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)
Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)
TT

Kült serinin yaratıcısından sert eleştiri: Bir klasik nasıl raydan çıktı?

Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)
Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)

Evde Tek Başına'nın (Home Alone) yönetmeni Chris Columbus, komedi klasiği serinin düşüşe geçtiği noktayı açıkça işaret etti.

Hollywood Reporter'ın aktardığına göre, Los Angeles'taki Akademi Film Müzesi'ndeki etkinlik sırasında konuşan Columbus, serideki "gerçekten kötü devam filmleri" döneminin Evde Tek Başına 3'le (Home Alone 3) başladığını söyledi.

Evde Tek Başına 2'yi (Home Alone 2: Lost in New York) de yöneten Columbus, başka yapımların adını açıkça anmadı. Ancak bu değerlendirmeyi yaparken 2002 yapımı Evde Tek Başına 4 (Home Alone: Taking Back the House), 2012'de çekilen Evde Tek Başına 5 (Home Alone: The Holiday Heist) ve 2021'de yayımlanan Home Sweet Home Alone gibi filmleri kastetmiş olabileceği düşünülüyor.

"Bu seri gerçekten kötü devam filmleriyle tekrar tekrar ele alındı" diyen Columbus, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kimseyi kırmak istemem ama işi tamamen mahvettiler. Bu düşüş Evde Tek Başına 3'le başladı ve ondan sonra her şey daha da kötüye gitti. Evde Tek Başına 3, kötü filmler arasında belki de en iyisi.

67 yaşındaki Columbus'a göre sorunların bir kısmı, seride kullanılan dublör destekli sahnelerden kaynaklanıyor. Yönetmen, bunun serinin karakteristik fiziksel komedi ve sakarlık mizahını yapaylaştırdığını ve sahnelerin inandırıcılığını zayıflattığını söylüyor.    

Öte yandan serinin yıldızı Macaulay Culkin, daha önce "devam filmi" için son derece ilgi çekici bir fikir ortaya atmıştı. 45 yaşındaki Culkin'in önerisine göre Kevin bu kez baba rolünde geri dönecekti.

"Çok çalışıyorum ve çocuğuma yeterince ilgi göstermiyorum. O da bana kızıyor. Sonra ben dışarıda kilitli kalıyorum" diyen Culkin, sözlerine şöyle devam etmişti:

İçeri almıyor beni... Tuzakları kuran bu kez o oluyor.

Culkin, Amazon Prime Video'nun hit bilimkurgu dizi Fallout'un ikinci sezonunda rol alıyor.

Independent Türkçe, GamesRadar, Hollywood Reporter, Variety