ABD heyeti, İran ile nükleer uzlaşıda ilerleme kaydediyor

McKenzie: Tahran, kuvvetlerimizi hedef almaktan kaçınıyor

Bir Avusturya polisi, 20 Nisan’da Viyana’da nükleer anlaşma görüşmelerinin düzenlediği otelin karşısında muhaliflerin protesto gösteri düzenlemesi öncesinde İran bayrağının önünden geçiyor (AFP)
Bir Avusturya polisi, 20 Nisan’da Viyana’da nükleer anlaşma görüşmelerinin düzenlediği otelin karşısında muhaliflerin protesto gösteri düzenlemesi öncesinde İran bayrağının önünden geçiyor (AFP)
TT

ABD heyeti, İran ile nükleer uzlaşıda ilerleme kaydediyor

Bir Avusturya polisi, 20 Nisan’da Viyana’da nükleer anlaşma görüşmelerinin düzenlediği otelin karşısında muhaliflerin protesto gösteri düzenlemesi öncesinde İran bayrağının önünden geçiyor (AFP)
Bir Avusturya polisi, 20 Nisan’da Viyana’da nükleer anlaşma görüşmelerinin düzenlediği otelin karşısında muhaliflerin protesto gösteri düzenlemesi öncesinde İran bayrağının önünden geçiyor (AFP)

ABD Dışişleri Bakanlığı kaynakları, 20 Nisan’daki oturumun sona ermesinden sonra beklenebilecek ‘başarı’ ölçüsünün, katılımcı heyetlerin şu ana kadar kaydedilen ilerlemeyle ilgili olarak ülkeleriyle ‘istişarelerde bulunamamasından’ sonra Viyana’ya dönmeye karar verip vermemelerine bağlı olduğunu belirtti.
Şu ana kadar müzakerelerin atmosferine ‘iyimserlik’ hakim olmaya devam etti. ABD kaynakları da ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley’in İran ve ABD’nin iç kesimi tarafından kabul edilebilir ve Tahran’ın talebini karşılayan şekilde, yaptırımların kaldırılması için bir formül sunma konusunda ilerleme kaydettiğini söyledi.
Washington Post gazetesine göre bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, görüşmelerin ABD’liler ve İranlılar arasında doğrudan olmamasına rağmen kapsamlı olduğunu belirtti. Sözcü, “Büyük bir gelişme olmamasına rağmen, mevcut heyetlerle fikir alışverişinde bulunduk. Bu sürecin kolay ve hızlı olmasını beklemediğimiz biliniyor” dedi.
Görüşmelere aşina olan yetkililere göre başlangıçta nükleer anlaşma şartlarına öncelikle kimin döneceğine dair sert bir dile bağlı olmalarına rağmen hem İran hem de Biden yönetimi, ‘eşzamanlı ve sıralı adımlara’ doğru ilerliyor. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell de geçen pazartesi günü bu duruma dikkati çekti.
Washington’daki siyasi çevreler, bu gelişmenin, aralarında bir dizi üst düzey güvenlik ve istihbarat yetkilisinin de yer alacağı İsrail heyetinin, Viyana’da ulaşılan noktaları ele almak için Washington’a ziyaretini hızlandırdığını söyledi. Bu çevrelere göre nükleer anlaşmaya ‘dönüş planı’ konusunda iyi bilinen çekinceler yaşamasına rağmen İsrail, yürüttüğü güvenlik, askeri ve istihbarat faaliyetleri nedeniyle herhangi bir ABD ‘kınaması’ ile karşılaşmayıp, çekinceleri hususunda güvenceler almış gibi görünüyor.  İsrail, İran’ın içerisinde veya İbrani devletin sınırlarına yakın bölgelerdeki milislerinin nüfuz alanlarında, nükleer çabaları kesintiye uğratmak ve İran’ın bölgeye müdahalesini ‘azaltmak’ için çeşitli faaliyetler yürütüyor. Bu durum, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve İsrailli mevkidaşı Meir Ben-Shabbat’ın ‘bir aydan daha uzun bir zaman önce düzenledikleri ilk toplantıda, iki tarafın da ‘sürpriz’ adımlar atmaması konusunda’ ulaştığı ilkesel anlaşmanın bir uygulaması olarak kabul edildi. Bu ayın başlarında ise ikinci bir toplantı düzenlendi.
Natanz tesisine yönelik (İsrail’e atfedilen) saldırının, Viyana’da devam eden müzakereleri aksatması beklenmezken Washington, İran’ın nükleer hamlesinin kısıtlanmasına ve yaptırımların kaldırılmasına dair yüksek arzusunun sınırlandırılmasına da karşı değil.
Öte yandan ‘Foreign Policy’ dergisinin İsrailli yetkililerden aktardığı haberine göre, ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer ve bölgesel tehdidini değerlendirmedeki uzlaşısına ve aynı hedefe, yani İran’ın nükleer silahlar edinmesini engellemesine yönelik güçlü taahhütlerine rağmen nükleer anlaşma, iki ülkenin bölünme yaşadığı bir mesele.
ABD’nin iç eleştirisi artarken ve Biden yönetimi, ister nükleer faaliyetleri isterse de bölgesel siyasi davranışları yoluyla İran’ın uyguladığı şantaja boyun eğmekle suçlanırken, siyasi işlerden sorumlu Savunma Bakanlığı Müsteşar Vekili Amanda Dore, 20 Nisan’da Başkan’ın nükleer anlaşmaya geri dönüş yolunda diplomasiyi seçtiğini söyledi. Dore’nin açıklaması, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth F. McKenzie’nin de katılımıyla, ABD Temsilciler Meclisi’nde Silahlı Kuvvetler Komitesi huzurundaki bir oturumda geldi. Dore, ancak bu seçeneği güçlendirmek için birkaç seçeneğin daha geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Diğer taraftan McKenzie, diplomatik seçeneğe dikkati çekerken, aynı zamanda İran’ın hegemonya arayışının Ortadoğu’daki en büyük istikrarsızlık kaynağı olduğunu da vurguladı. Bölgede dostu olmayan İran’ın tehditlerini durdurmak için müttefiklerle koordinasyonun gerekli olduğunu söyleyen komutan, “İran, milisleriyle birlikte, Suriye ve Irak’ta kuvvetlerimizin hareketine karşı tehdit oluşturmaya devam ediyor, en tehlikeli siber faaliyetleri yönetiyor. Şu ana kadar kuvvetlerimizi doğrudan hedef almaktan kaçınmasına rağmen müttefiklerimize çeşitli saldırılar yapmak ve onları tehdit etmek için insansız hava araçları da dahil silahlar gönderiyor” dedi.
McKenzie, İran’ın serbest ticaret hareketini tehdit ettiğini ve bölgedeki destekçilerini kullandığını belirterek, İsrail’in de gelecek birkaç ay içinde ABD Merkez Komutanlığı’na resmen dahil olacağına dikkati çekti.



BM: Yardıma yatırım yapmak, çalkantılı bir dünyada barışın temelini oluşturur

İspanya'da küresel borcun iptaline destek gösterisi (Reuters)
İspanya'da küresel borcun iptaline destek gösterisi (Reuters)
TT

BM: Yardıma yatırım yapmak, çalkantılı bir dünyada barışın temelini oluşturur

İspanya'da küresel borcun iptaline destek gösterisi (Reuters)
İspanya'da küresel borcun iptaline destek gösterisi (Reuters)

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Yönetici Yardımcısı, küresel çalkantıların ve dış yardımlardaki keskin kesintilerin yaşandığı bir ortamda, yardım harcamalarının barışı desteklemek için gerekli olduğunu savundu.

Xu Haoliang, zor durumdaki kalkınma sektörüne yeni destek sağlamak amacıyla İspanya'da düzenlenen BM konferansı öncesinde verdiği bir mülakatta yardım, ticaret ve savunmaya yatırım yapmanın “sıfır toplamlı bir oyun” olmadığını vurguladı. “Uluslararası kalkınma işbirliği barışın temellerini inşa etmek için kritik önem taşıyor” diyen Xu, dünyadaki yoksulların çoğunun çatışma içindeki ülkelerde yaşadığına dikkat çekti.

Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere zengin bağışçı ülkeler, Ukrayna ve Ortadoğu'daki savaşların küresel güvenliği tehdit etmesi nedeniyle yardım bütçelerini kesti ve savunma harcamalarını artırdı.

Xu, askeri harcamaların 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 20 artarak 2,7 trilyon dolar gibi rekor bir seviyeye ulaştığını ifade etti. Ancak Çinli diplomat, acil önceliklere ve krizlere rağmen gelişmekte olan ülkeleri desteklemenin zengin ülkelerin çıkarına olduğunu vurguladı.

Xu, “Kırılgan devletlerde barış için temeller inşa etmek ve istikrara yatırım yapmak, örneğin göç sorunuyla karşı karşıya olan ülkelerin yükünü hafifletmeye yardımcı olur” dedi. Xu, “Dünyanın bir bölgesinde yaşanan krizler, dünyanın şu anda refah ve istikrarın tadını çıkaran diğer bölgelerini de etkileyecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Oslo'daki Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne göre, geçen yıl dünya 1946'dan bu yana en yüksek sayıda silahlı çatışmaya sahne oldu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Dünya Bankası, çatışma ve istikrarsızlık yaşayan ülkelerde günde 3 dolardan daha az bir gelirle aşırı yoksulluk içinde yaşayan insan sayısının 2030 yılına kadar 435 milyona ulaşacağını öngörüyor.

Sevilla'da bugün başlayıp dört gün sürecek olan Dördüncü Uluslararası Kalkınma Finansmanı Konferansına yaklaşık 50 dünya liderinin katılması bekleniyor.