Mahmud Abbas'ın katılacağı toplantıda Filistin seçimlerinin ayrıntıları görüşülecek

BM Güvenlik Konseyi'nde bugün istişare toplantısı yapılacak.

Geçen ay Gazze’deki seçim listesine kayıtlarını yaptıran Hamas temsilcileri. (Reuters)
Geçen ay Gazze’deki seçim listesine kayıtlarını yaptıran Hamas temsilcileri. (Reuters)
TT

Mahmud Abbas'ın katılacağı toplantıda Filistin seçimlerinin ayrıntıları görüşülecek

Geçen ay Gazze’deki seçim listesine kayıtlarını yaptıran Hamas temsilcileri. (Reuters)
Geçen ay Gazze’deki seçim listesine kayıtlarını yaptıran Hamas temsilcileri. (Reuters)

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu Üyesi Ahmed Mecdelani, liderliğin önümüzdeki birkaç gün içinde Devlet Başkanı Mahmud Abbas başkanlığında, seçimlerin yapılmasına ilişkin seçenekleri incelemek amacıyla uzun bir toplantı yapacağını bildirdi. Mecdalani açıklamasında “Gerekli önlemleri alabilmek için mevcut durumun derinlemesini ve doğru değerlendirilmesini istiyoruz" ifadesini kullandı.
Söz konusu toplantı, İsrail'in Filistinlilerin ve Avrupalıların taleplerine cevap vermekten kaçınmasının ardından seçimlerin Kudüs'te yapılamadığı bir dönemde gerçekleşecek. Beklentiler seçimlerin erteleneceği yönünde.
Mecdelani, Filistin'in Sesi radyosuna yaptığı açıklamada, Kudüs'ün yer almadığı bir seçimi kabul etmeyen ulusal düzeyde bir uzlaşı oluşturmak için tüm gruplar ve bazı seçim listeleri ile istişarelerin devam ettiğini belirtti. Kudüs olmadan yapılacak bir seçimin Yüzyılın Anlaşması’na teslim olmak ve Kudüs’ün ilhak edilmesini ve İsrail'in başkenti olarak görülmesini kabul etmek anlamına geldiğini vurgulayan Mecdelani sözlerini şöyle sürdürdü:
“Demokratik sürece bağlıyız ve sadece işgal altındaki Kudüs dışındaki Filistin topraklarının geri kalanında adaylık, propaganda veya oylama düzeyinde seçim yapılmasını kabul etmiyoruz. Bu esas olarak teknik değil, siyasi bir meseledir."
Toplantının önümüzdeki ayın başlarındaki seçim kampanyasından önce düzenlenmesi bekleniyor. Ayrıca seçimleri erteleme kararının da seçimden önce verilmesi gerektiği görüşü hakim. Filistinli yetkililerden şu ana kadar yapılan açıklamalarda seçim tarihine Kudüs'ün yer alması şartıyla bağlı oldunduğu vurgulandı. Bu tavır, seçimlerin ertelenmesinin planlandığına yönelik görüşün güçlenmesine yol açtı.
Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, liderliğin başkanlık kararnamelerine ve belirtilen tarihlere göre seçimleri gerçekleştirmeye kararlı olduğunu söyledi. Rudeyne, Filistin’in çıkarları doğrultusunda hareket edileceğini ve seçimlerin iptal edilmeyeceğini vurguladı. Nebil Ebu Rudeyne açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Seçimlerin yapılması Filistinlilerin talebidir. Nerede yapılacağına ilişkin çıkarılan kargaşanın herhangi bir değeri yok. Kudüs kırmızı çizgidir. Halkımız bundan vazgeçmeyecek ve geçici sınırları olan bir devleti, Ulusal Konsey kararlarına ve uluslararası meşruiyet kararlarına aykırı herhangi bir projeyi kabul etmeyecektir."
Ebu Rudeyne, İsrail'e seçim uygulamalarını dayatamayacağı mesajı veren Avrupa Birliği de dahil tüm taraflarla çalışmaların sürdüğünü belirtti. “İsrail, halkın seçimlere gitmesini istemiyor. ABD yönetimi tereddütlüyken Avrupa Birliği ise çabalıyor” dedi. Avrupalıların bu konuda istekli olduğunu ancak İsrail'e fikirlerini dayatamayacaklarını belirten Rudeyne, ABD yönetiminin bu konuda görüş beyan etmediğinin altını çizdi. Rudeyne sözlerine şöyle devam etti:
“Biden yönetimi, İsrail'in seçimlerin düzenlenmesini engellememesi için Tel Aviv  üzerinde baskı kurulmasına ilişkin talebe henüz cevap vermedi. Bu yönetim çok yavaş ilerliyor. İyi bir başlangıç  yaptı ancak yeterli değil."
Filistin Yönetimi önümüzdeki birkaç gün içinde İsrail üzerindeki baskıyı artırmayı planlıyor. Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki dün İngiltere  ziyareti sırasında Londra yönetiminden baskı yapılmasını talep etti. Kudüs’e dair durumu netleştirme amaçlı uzun Avrupa turu ile meseleye müdahalede bulunmasını istedi. 
BM Güvenlik Konseyi de Doğu Kudüs dahil tüm Filistin topraklarında düzenlenecek seçimler için uygun koşulların ve ortamın yaratılmasını tartışmak üzere, Filistin yönetiminin talebi ile bugün bir istişare toplantısı düzenleyecek. Filistin’in AB Büyükelçisi Abdurrahim el-Ferra, Avrupalı ​​yetkililerin Brüksel’de son iki günde, Dışişleri ve Göçmen İşleri Bakanı Riyad el-Maliki ile gerçekleştirdiği görüşmelerde  genel seçimlerin önüne engel koymaya yönelik girişimleri kesin bir şekilde kabul etmediklerini bildirdi.
Ferra dün yaptığı açıklamada, “AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell’in İsrail hükümeti ile yeniden temas kurulacağını ve seçimlerin yapılmasının önündeki tüm engellerin kaldırılması talebinde bulunacağını bildirdiğini” aktardı. Ayrıca Lüksemburg Dışişleri Bakanı’nın seçimleri engelleme konusunun 10 Mayıs'ta yapılacak olan Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın gündeminde ele alınacağını ilettiğini kaydetti.
Ferra bugün BM Güvenlik Konseyi toplantısında, üye devletler tarafından gerçek, güçlü ve net bir mesaj taşıyan ortak bir açıklama yapılmasını umduğunu belirterek İsrail'e Filistinlilerin önüne herhangi bir engel koymama çağrısında bulunulmasını istedi. 
Filistinliler arasında da seçimlerin ertelenmesi konusunda bölünmeler yaşanıyor. Fetih Hareketi, Kudüs'ün geri plana atılmaması gerektiğini belirtirken Hamas ise Kudüs'ün seçimleri ertelemek için bir bahane olduğunu ve meselenin oldu bitti şeklinde bir kabule değil, İsrail ile bir çatışmaya dönüşmesi gerektiğini savunuyor. Fetih ve Hamas’ın görüşlerine katılan kesimler olduğu gibi seçimlerin ertelenmesini isteyenler ile bunu hiçbir koşulda kabul etmeyen listeler de bulunuyor.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.