Etiyopya’ya karşı üslubunu sertleştiren Sudan, Addis Ababa’nın bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmadan Nahda Barajı’nın dolum ve işletme aşamasına geçmesi halinde barajı inşa eden İtalyan şirkete ve Etiyopya hükümetine karşı uluslararası baskı yoluna başvuracağını açıkladı. Mısır ise Nahda Barajı’nın doldurulması ve işletilmesiyle ilgili bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılmasının bölgesel güvenlik ve barışı güçlendireceğini dile getirdi.
Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Prof. Dr. Yasir Abbas, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmadan Nahda Barajı’nın dolum ve işletme aşamasına geçilmesi halinde Sudanlı hukukçuların uluslararası avukat bürolarının da desteğiyle barajı inşa eden İtalyan şirket ile Etiyopya hükümetine dava açacağını açıkladı. İtalyan şirketin Nahda Barajı’nın çevreye ve topluma yönelik etkileri ile riskleri hakkında bir araştırma sunmadığını belirten Abbas, Hartum’un bağlayıcı yasal bir anlaşmaya varılması için müzakerelerin ciddi bir şekilde sürdürülmesi gerektiği noktasında bölgesel ve uluslararası kamuoyunun desteğini almanın yanı sıra Uluslararası Adalet Divanı, İnsan Hakları Mahkemesi ve COMESA (Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı) Mahkemesi’ne başvurmak da dahil olmak üzere çeşitli seçenekleri incelediğini bildirdi.
Sudanlı yetkili, bu hususta bir anlaşma yapılmasının Etiyopya’nın egemenliğine ve haklarına zarar vermeyeceğini bilakis haklarının tamamını ve Sudan’ın çıkarlarını koruyacağını dile getirdi.
Sudan makamları, Mavi Nil’den ülkeye akan suda kesinti olması ihtimaline karşı sulama projeleri ve içme suyu noktasında sıkıntı çekmemek adına Roseires Barajı'nda su depolamak için teknik tedbirler aldı. Ayrıca 100 yıldan bu yana ilk kez Cebel Evliya rezervuarı tamamen boşaltılmayacak. Abbas, Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk’un barajla ilgili Afrika Birliği’nin (AfB) gözetiminde yürütülen müzakerelerde ortaya çıkan sorunların çözümü için Mısır, Etiyopya ve Sudan liderlerinin bir araya geleceği üçlü zirve davetinde bulunduğunu ancak bu davetin Etiyopya hükümeti tarafından reddedildiğini söyledi. Afrika Birliği’ni eleştiren Abbas, AfB’nin arzu edilen liderlik rolünü oynamadığını ve sadece gözlemci rolüyle yetindiğine dikkati çekerek, bu durumun ‘müzakerelerde anlaşmaya varmaya imkan sağlayacak ciddi bir yöntemin olmayışından’ kaynaklandığını kaydetti. Abbas, “Geçen yıl Afrika Birliği’nin gözetiminde müzakereler başladığında meselelerin yüzde 90’ında mutabıktık ve müzakerelerin üzerinden 8 ay geçmesinin ardından anlaşmanın tamamı üzerinde yeniden ihtilaf çıktı” ifadelerini kullandı.
Sudan’ın müzakerelere dönmesi için üçlü liderler zirvesinin yapılmasını şart koşan Abbas, zirvenin yapılmaması halinde Nahda Barajı’nın bölgesel güvenlik ve barış üzerinde gerçek bir tehdit oluşturması dolayısıyla ‘siyasi gerilimi sürdürmeye’ ve meseleyi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) taşıyacaklarını dile getirdi.
BAE girişimi
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Sudan ve Etiyopya arasındaki sürtüşmenin çözümü için başlattığı girişimin maddelerini ilk kez açıklayan Abbas, bu girişimin ‘Sudan yasaları doğrultusunda El Faşka topraklarında yatırım formülleri’ ve gayri resmi olduğuna işaret ederek, girişimin Nahda Barajı konusunda bakış açılarını yakınlaştırmayı hedeflediğini ifade etti.
Sudan hükümetinin, BAE girişiminin genişletilmesi ve Nahda Barajı’nın gerilim ve çekişme kuyusundan bölgesel ekonomik işbirliğinin başlangıç noktasına dönüşmesi yönünde pozisyon aldığını belirten Abbas, söz konusu ekonomi işbirliği içerisinde Sudan’a elektrik tedariki ve tarım yatırımları ile Etiyopya’ya gıda yatırımları noktasında BAE, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği yatırımlarının yer aldığını kaydetti.
“Sudan, devrimden sonra yüksek düzeyde şeffaflık ve demokrasi sahibi bir devlet oldu ve onun tek pusulası var o da Sudan’ın ulusal çıkarıdır. Nahda Barajı nedeniyle üç ülke arasında savaş çıkmasını beklemiyoruz. Çünkü Sudan hükümetinin Nahda Barajı’yla ilgili felsefesi barajı ihtilaf aracı değil işbirliği aracına dönüştürmektir” diyen Abbas, ülkesinin dörtlü arabuluculuk teklifinin Etiyopya tarafından reddedildiğine işaret ederek, Etiyopya’nın bu tavrını barajın dolum ve işletiminin gerçeğe dönüşmesi için ‘oyalama ve zaman kazanma’ şeklinde niteledi. Sudanlı yetkili, “Anlaşma veya uyarı yapılmaksızın Nahda Barajı’nın ilk dolum işleminin yapılması, Etiyopya’nın niyetleriyle ilgili şüphe uyandıran şaşırtıcı bir adımdı” dedi.
Öte yandan Mısır, Etiyopya ile Nahda Barajı’nın doldurulması ve işletilmesiyle ilgili bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılmasının bölgesel güvenlik ve barışı güçlendireceğini vurgulayarak, Nisan ayının başında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin başkenti Kinşasa’da yürütülen görüşmelerde ‘ciddi bir müzakere süreci başlatmak için çabaladığını’ dile getirdi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamada, “Mısır’ın Londra Büyükelçisi Tarık Adil, Nahda Barajı gelişmeleri ve Mısır’ın barajın dolum ve işletimiyle ilgili Sudan, Mısır ve Etiyopya’nın haklarını koruyacak ve bölgesel barışın korunmasını güvence altına alacak adil, dengeli ve kapsamlı bir anlaşmaya varmak için harcadığı çabalar hakkında bilgi vermek için İngiltere’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly ile bir araya geldi” ifadeleri kullanıldı.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Hafız, önceki gün yaptığı açıklamada, “Bakan Samih Şukri, Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin mektubunu Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’e teslim etti. Mektupta Nahda Barajı meselesiyle ilgili son gelişmeler ve Mısır’ın buna karşı tavrı yer aldı” diye konuştu. Tunus Cumhurbaşkanı Said’e verilen mektubun, iki ülkeyi bir araya getiren yakın bağların ve Tunus’un geçici BMGK üyeliği ışığında Mısır’ın Tunus ile koordinasyon kurma isteğinin bir ifadesi olduğunu kaydeden Hafız, “Bakan Şukri aynı zamanda Kinşasa’daki toplantıda olanlar hakkında Tunus Cumhurbaşkanı’na kapsamlı bir sunum yaparak, Mısır’ın bağlayıcı bir yasal anlaşmayla sonuçlanacak ciddi müzakerelerin başlatılması ümidiyle bu toplantılarda gösterdiği tavrı ve samimi iradeyi anlattı” dedi.
Bakan Şukri, baraj meselesini bölge güvenliği ve istikrarına zarar vermeden çözmede ilgili taraflar ve çeşitli ülkelerle çalışmak amacıyla Kenya, Komor Adaları, Güney Afrika, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Senegal, Nijer ve Tunus’u kapsayan geniş Afrika turunu tamamladı.