Etiyopya Nahda Barajı’nın  doldurulmasında ısrar ederken ‘komplolara ve baskılara’ işaret etti

Mısır, Afrika ülkeleriyle yoğun diplomatik temaslarını sürdürüyor

Nahda Barajı (AP-Arşiv)
Nahda Barajı (AP-Arşiv)
TT

Etiyopya Nahda Barajı’nın  doldurulmasında ısrar ederken ‘komplolara ve baskılara’ işaret etti

Nahda Barajı (AP-Arşiv)
Nahda Barajı (AP-Arşiv)

Etiyopyalı yetkililer dün, ülkenin, ismini belirtmedikleri iç ve dış güçler tarafından uygulanan baskılarla ve kurulan komplolarla mücadele ettiğini söylediler. Öte yandan Mısır ve Sudan, Etiyopya’nın attığı tek taraflı adımlara itiraz etmeye devam ederken Addis Ababa, önümüzdeki Temmuz ve Ağustos aylarında Nahda (Rönesans) Barajı'nın dolum çalışmalarının 2. aşaması  konusundaki kararlılığını vurguladı.
Etiyopyalı yetkililerin bu açıklamaları, Mısır’ın Afrika kıtasındaki ülkelerde sürdürdüğü yoğun diplomatik temaslarla aynı döneme denk gelirken Mısır’ın Komorlar, Burundi ve Fildişi Sahili'ndeki büyükelçileri son iki gün içinde, ikili ilişkileri güçlendirmek ve iş birliğini desteklemek için bazı bakanlar ve çeşitli düzeylerden yetkililerle bir araya geldiler.
Bu gelişmeler, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin başta Kenya, Güney Afrika, Senegal ve Tunus olmak üzere altı Afrika ülkesine söz konusu ülkelerin liderlerini Etiyopya’nın inşa ettiği Nahda Barajı dosyası ile ilgili müzakerelere ilişkin bilgilendirmek ve barajın ilgili üç ülkenin (Mısır, Sudan ve Etiyopya) çıkarları dikkate alınarak doldurulması ve işletilmesi konusunda yasal bağlayıcılığı olan bir anlaşmaya varılmasını sürecini desteklemelerini sağlamak amacıyla ziyaret etmesinden günler sonra gerçekleşti.
Etiyopya Ulusal Güvenlik Konseyi’nden dün yapılan açıklamada, isimleri belirtilmeyen iç ve dış güçlerin, ülkenin istikrarını tehdit ettikleri ve kaosa sürüklemeye çalıştıkları belirtildi. Açıklamada, ancak bu baskıların Nahda Barajı'nın dolum çalışmalarının 2. aşamasını ve seçimlerin yapılması önünde engel oluşturamayacağı vurgulandı.
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in başkanlığındaki Ulusal Güvenlik Konseyi açıklamasında, “Bize kurulan komplolara ve uygulanan baskılara rağmen Nahda Barajı programa uygun bir şekilde doldurulacaktır” denildi.
Hükümetin, ‘dışarı güçlerin yaptığı planları uygulayan iç güçlere karşı çeşitli önlemler alacağı’ vurgulanan açıklamada, “Ülke, Nahda Barajı'nın inşaatını ve ikinci kez doldurulmasını tamamlamak için çalışıyor. Dış güçler, Etiyopya'nın tüm bu zorlukların üstesinden gelmeyi başarırsa, çevresinde nüfus sahibi bir bölge devleti olacağını biliyor” ifadeleri kullanıldı.
Etiyopya, Mısır ve Sudan arasında gerçekleşen ve Afrika Birliği (AfB) dönem başkanı Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin ev sahipliği yaptığı görüşmelerde Nahda Barajı ile ilgili herhangi bir anlaşmaya varılamadı. Mısır ve Sudan, uluslararası arabulucuların (Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), AfB ve ABD) müzakerelere dahil edilmesi çağrısında bulunurken, Etiyopya bu yaklaşımı reddediyor.
Öte yandan Washington, geçtiğimiz Cuma günü ABD’li diplomat Jeffrey D. Feltman’ı ABD'nin Afrika Kıtası Özel Temsilcisi olarak seçildiğini duyurdu. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken tarafından yapılan açıklamada, Feltman'ın Etiyopya ile Sudan arasındaki gerilimi ve Nahda Barajı'nın yapımından kaynaklanan gerginliği sona erdirmek için uluslararası çabalara öncülük edeceği belirtildi.
Kahire’nin Afrika ülkelerindeki yoğun diplomatik temasları çerçevesinde Mısır’ın Moroni (Komorlar) Büyükelçisi Muhammed Ebu el-Vefa, aralarında Komorlar Dışişleri ve Uluslararası İş birliği Bakanı Zahir Zulkemal ve İçişleri Bakanı Muhammed Davud’un da yer aldığı bir dizi yetkili ile bir araya geldi. Görüşmelerle ilgili olarak Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Mısır ve Komorlar arasında her alandaki ilişkileri güçlendirmenin ve geliştirmenin yollarının ele alındığı belirtildi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ayrıca Moroni’deki yetkililerin, Mısır’a özellikle kadroların yeteneklerini geliştirme alanında verdiği destekten ve Komorlar’dan öğrencilerin Mısır üniversitelerinde eğitim almaları için sağlanan burslardan ötürü teşekkür ettikleri aktarıldı.
Öte yandan Mısır'ın Gitega (Burundi) Büyükelçisi Yasir el-Atvi, Burundi Cumhurbaşkanı Evariste Ndayishimiye’nin geçtiğimiz ay Mısır’a yaptığı resmi ziyaret sırasında Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi ile yaptığı görüşmede iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yönündeki fikir birliği çerçevesinde Burundi Savunma Bakanı ile iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmenin ve ilerletmenin yollarını görüştü.
Aynı şekilde Mısır’ın Yamusukro (Fildişi Sahili) Büyükelçisi Vail Bedevi, Fildişi Sahili Dijital Ekonomi, Telekomünikasyon ve İnovasyon Bakanı Roger Felix Adom ile bir araya geldi. Büyükelçi Bedevi görüşme sırasında, Mısır'ın önümüzdeki dönemde bilgi ve iletişim teknolojisi alanında Fildişi Sahili ile iş birliğini güçlendirmeye devam etmek istediğini vurguladı.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.