Suriye Cumhurbaşkanlığı seçimleri için üç adayhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2944471/suriye-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-se%C3%A7imleri-i%C3%A7in-%C3%BC%C3%A7-aday
Esed rejiminin güvenlik güçleri, başkentin merkezindeki kontrol noktalarından geçenleri denetliyor
2014 seçimlerinde Beşşar Esed’in Şam’daki kampanyasından bir fotoğraf (AP)
Şam / Şarku’l Avsat
TT
TT
Suriye Cumhurbaşkanlığı seçimleri için üç aday
2014 seçimlerinde Beşşar Esed’in Şam’daki kampanyasından bir fotoğraf (AP)
Suriye’nin başkenti Şam’daki kaynaklar, 26 Mayıs’ta yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine aday olmak için üç kişinin Halk Konseyi’nden (parlamento) onay almasını bekliyor. Seçim tarihinin ilanı sonrasında ise başkent Şam’ın merkezinde ‘patlayıcı maddelere’ ilişkin endişe yaşanıyor.
Russia Today internet sitesinin kaynaklardan aktardığına göre aday Abdullah Sellum Abdullah, 35 konsey üyesinin desteğini kazanarak, mevcut Devlet Başkanı Beşşar Esed ile seçimlere aday oldu. Kaynaklar, iktidardaki Arap Sosyalist Baas Partisi (167 üye) ve Ulusal İlerici Cephe (13 üye) üyelerinin, 26 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlere adaylık başvurusunu kabul etme şartı olarak, anayasada belirtilen düzeyle Esed ve Abdullah’a oy verdiğini belirtti. Kaynaklara göre Esed’e bağımsızlardan ise 70 oy geldi.
Bu bağlamda Abdullah’ın Esed’in yanı sıra seçimlere gireceği kesinleşmiş oldu. Ancak üçüncü aday hususunda henüz karar verilmedi. Kaynaklar, Faten Nahar’ın (adaylık başvurusu yapan ilk kadın) veya Mahmud Merii’nin Esed ve Abdullah’ın yanı sıra 35 oya sahip olmasının uzak bir ihtimal olarak görmüyor. Suriye anayasası, bir adayın seçimlerde resmi aday olabilmesi için Halk Konseyi’ndeki üyelerin 35’inin desteğine ulaşmasını gerekli kılıyor. Bunun yanı sıra Şam şehri eteklerindeki askeri ve güvenlik kontrol noktaları, başkentin merkezinde bomba yüklü araçların ve patlayıcı maddelerin infilak etmesi korkusu nedeniyle, Şam’ın merkezine giden araçları yoğun kontrollerden geçiriyor.
Halk Konseyi’nin devlet başkanlığı seçimlerinin tarihini belirlemesi sonrasında Şam’ın merkezine giden araç sahipleri, kontrol noktalarına konuşlanmış unsurların, başkente girmeden önce araçlarına ve içerisindeki vatandaşlara yönelik arama prosedürlerini sıkılaştırdığını görünce şaşkınlık yaşadı. Aynı şekilde kontrol noktasında oluşan ve arama sonrasında geçiş için bekleyen uzun araba kuyruklarının görüntüsü de şaşkınlığa yol açtı.
Arabalara ve içerisinde bulunan vatandaşlara yönelik sıkı denetim prosedürleri devam ederken, Şam’daki kaynaklar da Şarku’l Avsat’a, bu prosedürlerin ‘başkentin çevresinde hala var olan silahlı muhalefete mensup uyuyan hücrelerin Şam’da bomba yüklü araç veya patlayıcı madde ile saldırı düzenleyebilecek olması’ korkusundan kaynaklandığını söyledi. Kaynaklar, bu durumun Şam’da, özellikle de seçimler hususunda bir kafa karışıklığına yol açabileceğine dikkati çekti.
Yaklaşık 3 yıldır kontrol noktalarındaki görevliler, arama faaliyetlerinde müsamaha gösterirken, araçlar da arama faaliyetlerinin az olması nedeniyle kolayca ve hızlıca bu noktalardan geçiyordu. Durum, 6 yıldan uzun süre boyunca büyük acılar çeken vatandaşların rahatlamasını sağlamıştı. O yıllarda kontrol noktalarındaki araç kuyrukları, yüzlerce metre uzarken, araç sahipleri de güvenlik gerekçeleriyle uzun süre boyunca geçiş izni bekliyorlardır. O dönemde kontrol noktalarındaki görevliler, araç kuyruklarının uzunluğuyla övünüyorlardı.
Savaşın ilk yıllarında düzenli ordu ve güvenlik güçleri, Şam şehrini ve kırsalını 280’den fazla güvenlik ve askeri kontrol noktası ile ayırdı. Ayrıca hükümete bağlı milisler tarafından 2017 yılı sonuna kadar kontrol edilen diğer bölgelerde de çok sayıda kontrol noktası kuruldu.
Ancak hükümetin, Mayıs 2018’de tüm Şam kırsalının ve Şam’ın çevresindeki tüm mahallelerin kontrolünü yeniden ele geçirmesinden sonra, bu kontrol noktalarının çoğuna, özellikle de milislerin kontrol ettiklerine olan ihtiyaç ortadan kalktı. Güvenlik koşullarının istikrarını sağlamak için çoğu kaldırıldı, yalnızca başkentin ana girişlerinde büyük askeri ve güvenlik bariyerleri bırakıldı.
Bunların yanı sıra kuzeydeki Mezze bölgesindeki ‘Askeri Havaalanı’ kontrol noktası, Şam - Amman Uluslararası Karayolu üzerindeki (güneyde) Nehir Aişe mahallesindeki ‘Town Center’ kontrol noktası, Şam - Humus Uluslararası Karayolu üzerindeki el-Kutayfa kontrol noktası ve Şam - Beyrut yolu üzerindeki Dördüncü Tümen kontrol noktası başta olmak üzere başkent Şam girişindeki büyük askeri ve güvenlik bariyerleri korundu. Söz konusu bu noktalarda, buraları kullanan vatandaşları kimlik kartları, otobüs ve kamyonların ‘tarayıcılarla’ aranması faaliyetleri devam etti. Aynı şekilde başkanlık sarayı çevresindeki ana kontrol noktalarının yanı sıra er-Ravda ve el-Muhacirin mahallelerindeki binalar ve güvenlik birimlerinin karargahlarına yakın bazı noktalarda da arama faaliyetleri sürdü.
Kontrol noktaları, düzenli ordu ve güvenlik kollarındaki subay ve askerleri zenginleştirmek için bir araçtı. Şam’ın kuzey kırsalından C.R. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, her gün evi ve Şam’ın merkezi arasındaki yol üzerinde bulunan 6 kontrol noktasından geçtiğini söyledi. Bu kontrol noktalarının her birinin farklı bir güvenlik veya askeri bağlılığa sahip olduğunu belirten C.R., bunlardan birinin Şam kırsalındaki Siyasi Güvenlik Şubesi’ne, birinin Cumhuriyet Muhafızları’na ve bir kısmının da Askeri Güvenlik Şubesi, Hava Güvenlik Şubesi ve Genel İstihbarat Dairesi Güvenlik Şubesine bağlı olduğunu ifade etti.
Aynı şekilde Doğu Guta kasabalarından Şam’a uzanan yolda, çoğu Hava Kuvvetleri, Dördüncü Tümen ve Cumhuriyet Muhafızları’na ait olan en az 10 kontrol noktası bulunuyor.
Kontrol noktaları, ülkedeki yeniden yapılanma hareketini ve ekonomik hareketliliği kontrol ediyor. Buralardaki unsurlar, geçen araçlardan geçiş ücreti alırken, çoğu durumda da ‘askeri hat’ üzerinden geçenlerden rüşvet almak için kullanılıyor.
Şam - Beyrut yolundaki Dördüncü Tümen kontrol noktaları, ekonomik süreçte önemli bir konuma sahip. Tarım bölgesinin Şam şehri ile ticaretini kontrol ediyor. Doğu Guta’dan veya Adra banliyösündeki sanayi kentinden gelen kamyonlarda olduğu gibi, meyve yüklü tüm kamyonlardan ücret alınıyor.
Şam’da büyük bir pazarda toptan sebze ve meyve satan bir tüccar, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Şu an mahsul mevsimi. Geçtiğimiz iki hafta boyunca Doğu Guta kasabalarından binlerce ton fasulye ve bezelye pazara tedarik edildi. Dördüncü Tümen ve Muhafızlar, bu mahsuller için ton başına elli ila altmış bin Suriye lirası (yaklaşık 20 ABD doları) aldı” dedi.
Al Majalla dergisi Kuzeydoğu Suriye’ye girdihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4438431-al-majalla-dergisi-kuzeydo%C4%9Fu-suriye%E2%80%99ye-girdi
Al Majalla’nın Suriye'nin kuzeydoğusuna girdiği gün Kamışlı hava sahasına yüksek seviyeli bir alarm durumu hakimdi. Esed güçlerine bağlı 4. Zırhlı Tümeni’nin, Halep’teki Kürt semtlerini kuşatmasına tepki olarak Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de Şam rejimine ait güvenlik noktaları etrafında daha sıkı önlemler aldı.
Aynı gün Türkiye, silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) Menbiç’in batısında SDG liderlerinden birini hedef aldı. İran Cumhurbaşkanlığı ofisinden sızan ve İran'ın Suriye'nin kuzeydoğusunda saldırı amacıyla silahlı gruplara eğitim vermeye çalıştığı yönündeki bilgilere ilişkin yerel düzeyde tepkiler verildi. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, ülkelerinin geri almayı reddettiği DEAŞ’ın ‘en tehlikeli’ olarak sınıflandırılan birkaç bin üyesinin yargılanma süreçlerinin başladığını duyurdu.
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, bölgedeki Derik, Kamışlı, Haseke ve Rakka şehirlerinde çarşı-pazarlarda ve kamusal hayatta tamamen normal bir hareketlilik söz konusuydu. Ticari faaliyetler boldu. Ortak alanlarda aileler ve halkın çeşitli kesimleriyle karşılaşmak mümkündü.
Tam on yıldır Suriye rejiminin kontrolü dışında olan bu özerk bölgenin dışarıya tek çıkış noktası olan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile olan Fişhabur Sınır Kapısı’ndan giren bir kişi, ziyaretçilerin herhangi bir ‘normal’ ülkeye girişine ilişkin gümrük ve düzenlemelere uyan bir dizi idari ve güvenlik prosedürünü karşılayacaktır. Belgelerin tam olup olmadığını kontrol eden bir birim, geçerli standartlara uygunluğunu teyit eden özel bir birim, giriş yapan kişinin güvenlik kontrolü için ve X-Ray cihazlarıyla yanlarındaki eşyaların incelemesi için üçüncü bir birim daha yer alıyor. Gelen kişiye ayrıca Özerk Yönetimin çeşitli bölgeleri arasında kaldığı ya da hareket ettiği süre boyunca yanında bulundurması gereken geçici bir ‘resmi belge’ veriliyor.
Bunun yanında ziyaretçi, sınır kapısından geçiş sırasında idari olarak ustalık düzeyinde işlemlerin yapıldığını görebilir. Her bölümde üniforma ve rütbeler aynı olsa da idare ayrı birimlere dağıtılmış haldedir. Pasaportlar, güvenlik, teftiş ve koruma… Bölgeye şahsi, siyasi ya da ticari amaçlarla girişleri yöneten ortak bir elektronik ağ bulunuyor ve görevliler izlemeleri gereken prosedürlerle ilgili bir kitaba göre hareket ediyorlar.
Yönetim yapıları
Sınır kapısından geçişlerde uygulanan prosedürler, Suriye’nin kuzeydoğu bölgesindeki tüm idari, kamu yönetimi ve yönetim yapısının bir göstergesi niteliğinde ve bu kurumların ve yönetim yapılarının siyasetle, silahlı kuvvetlerle ve bölgedeki genel çatışmayla ilişkisine dair tablo ortaya koyuyor. Suriye’nin dörtte birinden fazlasını oluşturan yaklaşık 50 bin kilometrekarelik bir alanı kapsayan bölge, Haseke, Rakka ve Deyr-i Zor illerinin kuzey yarısını ve Halep doğusu ve orta kesimlerinin bazı kısımlarını içine alırken bölgede 5,5 milyondan fazla insanın yaşıyor. Suriye'nin yeraltı ve tarımsal zenginliklerinin büyük bölümü burada yer alıyor. Bölge yerel, bölgesel ve hatta uluslararası birçok ideolojik, jeopolitik ve askeri eğilimi barındırırken bu eğilimlerin tarafları yıllarca yerel, bölgesel ve uluslararası çatışmaların odak noktası oldular.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı -başbakanlığa eşdeğer bir makam- Berivan Halid, Rakka'daki sade ofisinde bize Özerk Yönetimin çalışmalarının bu çatışmalardan nispeten bağımsız olduğunu belirterek, bu bölgenin yıllardır yaşadığı olağanüstü siyasi, ekonomik ve güvenlik koşulları çerçevesinde bölge sakinlerine çeşitli kamu hizmetleri sunmaya ve yaşam döngüsünü korumaya odaklandıklarını söyledi.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, Suriye'nin uzak kuzeydoğusunda, Kürt nüfusun yoğun olduğu bazı bölgelerin 2011 yılı sonlarında Suriye rejiminin kontrolünden çıkması ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) tarafından kontrol altına alınmasıyla Suriye devriminin ilk üç yılında ‘aşamalı’ olarak kuruldu. Suriye rejimine ‘alternatif’ departmanlar oluşturuldu. Özerk Yönetim, 2014 yılının ocak ayında Cezire bölgesinde (Haseke’de) ‘Demokratik Özyönetim’ ilan edilene kadar, sahadaki askeri gelişmelere bağlı olarak farklı isimler ve farklı biçimler aldı. Ardından peş peşe Kobani (Ayn el-Arab), Afrin, Menbiç, el-Tabka, Rakka ve Deyrizor bölgelerini kapsadı.
Yaklaşık dokuz yıldır Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanlığı görevini yürüten Halid, The Majalla’ya verdiği röportajda şunları söyledi:
Özerk Yönetim, Yasama Meclisi (yerel parlamento), Toplumsal Adalet Meclisi (yargı) ve Yürütme Meclisi (hükümet) olmak üzere birbirinden ayrı üç yapıdan oluşuyor. Söz konusu yedi ‘iç bölgede’ tüm kamusal yaşamı yarı federal bir yapıda ve ademi merkeziyetçi bir şekilde yönetiyor. Her biri kamununkine karşılık gelen yerel kurumlara ve otoritelere sahip.
Yürütme Meclisi
Yürütme Meclisi, içişleri, maliye, kültür, sağlık, çalışma, eğitim, kadın ve çevre gibi her biri belirli bir bakanlığa karşılık gelen on üç organdan oluşuyor. Bunun yanında Yürütme Meclisi’nde ‘bölünme şüphesini’ çürütmek amaçlı savunma, petrol, diyanet ve planlama konularında uzmanlaşmış yedi daire bulunuyor.
Halid, Yürütme Meclisi’nin kurulması ve ‘meşruiyet’ kazanma mekanizması ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Yasama Meclisi meşruiyetin kaynağıdır. Yürütme Meclisinin her bir üyesi Yasama Meclisinin onayını almalıdır. Yasama Meclisi, Yürütme Meclisini sürekli olarak izler ve yaptıklarından sorumlu tutar. Politikasını ve bütçesini onaylar, üyelerini sorgular. Siyasi partiler ve bloklar, Yürütme Meclisi Başkanlığı'na uygun olarak, genellikle Yürütme Meclisi'ndeki pozisyonlara isimler aday gösterir ve ardından bu adaylar, Yasama Meclisinin onayına sunulur. Yasama Meclisi, Özerk Yönetimi tanıyan siyasi partilere ve güçlere ayrılan özel bir kota ile yerel yasama meclislerinin temsilcilerinden oluşur.”
PYD, Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) ve Arap partileri tarafından tanınan Kuzeydoğu Suriye'de Özerk Yönetim'in meşruiyeti konusunda siyasi bir bölünme söz konusu.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin askeri bir yönetim olduğuna dair suçlamaları reddeden Halid, “Bu bir oldu-bittiden doğdu. Bölge, YPG'nin omurgasını oluşturduğu SDG’nin kontrolündedir” ifadelerini kullandı.
Yürütme Meclisi Başkanlığı ile ona bağlı tüm organların ve ofislerin ortak yönetimine ilişkin bir genelge, yürütme organının hukuk, örf ve adetlerinin, her birimin yürütme, yasama ve hatta yargı yapısının tamamında yer almasını ve ulusal, dini ve bölgesel bileşenlerin çeşitli üyelerinden oluşmasının yanı sıra eş başkanlık mekanizması aracılığıyla kadınların tüm bu birim ve pozisyonlarda dengeli bir şekilde temsil edilmesini öngörüyor.
Suriye'nin kuzeydoğusunda bir manav dükkanı (Rudy Tahlo)
PYD dışında 33 partiden oluşan ve Suriye Gelecek Partisi, Muhafazakar Parti ve Süryani Birliği Partisi gibi Arap partilerin de yer aldığı, onlarca aşiret lideri ve bölgenin ileri geleninin desteklediği Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) tarafından tanınan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin ‘meşruiyeti’ konusunda siyasi bir bölünme söz konusu. PYNK Suriye muhalefet koalisyonunun hem Arap hem de Süryani partileri gibi, onu tanımayı reddediyor.
Benzersiz bir deneyim
Özerk Yönetimi destekleyenler, Özerk Yönetimin, Suriye rejiminin totaliterliğiyle ve buna karşılık gelen Suriye muhalefetinin kendi yönetimi altındaki bölgelerde uyguladığı siyasal İslamcı deneyimiyle çelişen Suriye’deki tek deneyim olduğuna inanıyorlar ve Özerk Yönetimin yerel ve bölgesel olarak tanınmasının içerideki atmosferi iyileştireceğini, daha fazla iç kalkınmaya doğru iteceğini ve Suriye'de ademi merkeziyetçiliğin deneyimlenmesini sağlayacağını düşünüyorlar. Özerk Yönetime karşı olanlar ise Özerk Yönetimin PKK'nın uzantısı olduğunu ve hiçbir genel seçimle meşruiyet kazanmadığını vurguluyorlar.
Bölgenin en yüksek yargı organı olan Toplumsal Adalet Meclisi’nden üst düzey bir kaynak, Al Majalla’ya verdiği röportajda, Toplumsal Adalet Meclisi’nin Özerk Yönetimin karşılaştığı ve genel seçimlerin yapılmasının ve yönetimin yasama, siyasi ve kalkınma yapısının geliştirilmesinin önünde başlıca en teşkil eden siyasi, güvenlik ve askeri zorluklardan bahsetti. Örneğin terörle ilgili 8 bin adli dosya olduğunu söyleyen kaynak, DEAŞ, Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) ve Türkiye, İran ve Suriye rejimi tarafından desteklenen grupların üyelerinden on binlerce sanığın geçtiğimiz yıllarda Özerk Yönetim'e karşı sabotaj ve şiddet eylemlerine karıştıklarını iddia etti.
Kaynak, geçtiğimiz yıllarda bu bölgeye karşı DEAŞ, HTŞ ve Suriye Milli Ordu (SMO) gibi örgütlerin yanı sıra Türkiye ve İran gibi ülkelerin doğrudan ya da vekilleri aracılığıyla nasıl onlarca saldırı başlattığını, Suriye rejiminin de Özerk Yönetiminin altını oymak için tüm bu saldırılara katkıda bulunduğunu ve bunlardan faydalandığını belirtti. Suriye rejim güçlerinin Halep’teki Kürt bölgelerine ve kuzeyindeki eş-Şehba’ya uyguladığı kuşatma nedeniyle Özerk Yönetimi kontrolü altındaki çeşitli bölgelerde hakim olan genel alarm durumuna işaret eden kaynak, buna Esed rejiminin Türkiye ile iş birliği içinde uyguladığı her türlü coğrafi, bürokratik ve ekonomik ablukanın ve Türkiye'nin Özerk Yönetimin sivil ve askeri isimlerine karşı neredeyse her gün gerçekleştirdiği SİHA’lı saldırıların eklendiğini kaydetti.
Özerk Yönetim’in en yüksek yargı organı olan Toplumsal Adalet Meclisi’nin üyeleri yerel meclislerden seçilir ve yargı, sivil, asker ve terör gibi uzmanlık alanlarına göre birbirinden bağımsız üç ana birime ayrılır. Her birimin üyelerinin en az yüzde 40'ını kadınlar oluşturur ve yargı organı genelinde her yargı dairesinde bulunmaları zorunludur.
Yargı referansı
Toplumsal Adalet Meclisi, özel bir medeni kanunlar komitesi tarafından onaylanan ve onay için Yasama Meclisi’ne sunulan bir dizi medeni kanun ve genel olarak, Avrupa'daki ile aynı olan mevzuata dayalı olarak çalışmalarını yürütüyor. Bu mevzuata göre örneğin, idam cezası ya da şeriat mahkemeleri yok ve evlilik tamamen sivil bir hak. Çok eşlilik ve reşit olmayanların evlenmesi yasak. Aynı şekilde, ‘namus cinayetleri’, intikam ve kan davası gibi suçlarda herhangi bir indirim yapılmaz.
Destekçileri, Özerk Yönetimin, Suriye rejiminin totaliterliğiyle ve buna karşılık gelen Suriye muhalefetinin kendi yönetimi altındaki bölgelerde uyguladığı siyasal İslamcı deneyimiyle çelişen Suriye’deki tek deneyim olduğuna inanıyorlar.”
Ancak Toplumsal Adalet Meclisi’nin temel bürokratik/yargı sorunu, kendi bünyesindeki yargı ve yürütme organlarının, Suriye hükümetinin kurumları tarafından verilen mülkiyet belgelerini ve sivil ilişkileri bile tanırken Suriye rejimi resmi makamlarının kendileri tarafından yayınlanan herhangi bir belgeyi tanımayı reddetmeleri. Yabancı belgeler söz konusu olduğunda, tüm dünya ülkeleri halen Suriye rejiminin verdiği belgeleri tek meşru belgeler olarak kabul ettiğinden ve Özerk Yönetim tarafından verilen belgeleri tanımadığından, mesele daha da karmaşık bir hal alıyor.
Kamışlı Sağlık Müdürlüğü (Rudy Tahlo)
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin geçtiğimiz yılki genel kaynakları, petrol satışından, sınır geçişleri gelirlerinden, tarım ürünlerinden ve genel vergilerden elde ettiği toplam miktar olan 1,2 milyar doları buldu. Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Halid, kamu harcamalarının Yasama Meclisi’nin onayıyla dört bölüme ayrıldığını söyledi. Sübvansiyonlu kalemlerin yüzdesi yüzde 40'ın üzerine çıktığından, bütçenin yaklaşık yüzde 30'u vatandaşların satın aldığı, özellikle gıda ve ilaç gibi temel kalemlerin sübvansiyonuna gidiyor. Savunma Bakanlığı bütçenin yüzde 55'ini alırken bu para maaşlara ve silah alımına harcanıyor. Kalan yüzde 15'lik kısım ise idari organlar ile altyapı yatırımlarına ve istihdam yaratmaya yönelik faaliyetlere harcanıyor.
Maaşlar ve çeşitlilik
Majalla’nın edindiği bilgilere göre Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin, asgari ücret olarak belirlediği rakam 520 bin Suriye lirası (yaklaşık 70 ABD dolar). Bu rakam, Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerde asgari ücretle çalışanların aldığı maaşın en az dört katı. Kamuda ise 139 bin kişi istihdam ediliyor. Bunların 75 bini askeri personel. 33 bini polis ve güvenlik personeli. Kamu işe alım süreçlerinde etnik, dini ve bölgesel çeşitlilik ile toplumsal cinsiyet eşitliği tam olarak gözetiliyor. SDG üyeleri ile toplam 214 bin kamu çalışanı bulunuyor ve en azı asgari ücret olmak üzere değişen rakamlarda aylık olarak maaş alıyorlar.
Aynı şekilde Özerk Yönetim bölgelerindeki devlet okullarında her bölgedeki nüfusun etnik dağılımına göre Arapça, Kürtçe, Süryanice ve Ermenice olarak eğitim veriliyor. Elbette uluslararası dillerden biri de müfredatta yer alıyor ve 830 bin öğrenciye temel eğitim veriliyor. Kamışlı’daki Rojava Üniversitesi, Rakka’daki Eş-Şark Üniversitesi ve Kobani’deki (Ayn el-Arab) Fırat Üniversitesi olmak üzere Özerk Yönetime bağlı üç ‘devlet üniversitesi’ bulunuyor.
Tüm hizmetler ve eğitimler tamamen ücretsiz veriliyor. Geçtiğimiz yıllarda Suriye'nin diğer bölgelerinden gelen 800 binden fazla Suriyeli ‘gurbetçiye’ eksiksiz kamu hizmetleri sağlanıyor. Artık Suriye’nin kuzeydoğusundaki bölgelerde kalıcı olarak ikamet ediyorlar. Yasal, siyasi, ekonomik ve idari olarak diğer vatandaşlar gibi muamele görüyorlar ve 14 büyük devlet hastanesinde (halk hastaneleri), onlarca ihtisas merkezi ve yerel klinikte, bölgedeki diğer insanlar gibi eksiksiz sağlık hizmetlerinden yaralanıyorlar.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, asgari ücret olarak belirlediği rakam 520 bin Suriye lirası (yaklaşık 70 ABD dolar). Bu rakam, Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerde asgari ücretle çalışanların aldığı maaşın en az dört katı.
Özerk Yönetim, Uluslararası Koalisyon güçlerinin terörle mücadele için verdiği askeri destek ve siyasi derinliğe rağmen, henüz herhangi bir meşruiyet kazanamadı. Uluslararası Koalisyonun bölgede birkaç kampı ve askeri üssü bulunuyor, ancak Özerk Yönetim, yalnızca 12 ülkede temsil edildiğinden ve hiçbiri resmi bir statü elde etmemiş olduğundan, Özerk Yönetim ile fiilen ve resmi olarak ‘meşru bir otorite’ olarak iletişim kurulmuyor. Aynı şekilde, Özerk Yönetim’in kontrolü altındaki bölgelerdeki yabancı siyasi ve güvenlik temsilcilerinin de diplomatik etkileri yok. Daha çok özel elçiler olarak görev yapıyorlar.
Aynı durum, Suriye hükümeti ile ilişkiler için de geçerli. İki taraf arasında çoğu Rusya’nın himayesinde ve baskısıyla ya da ABD'nin teşvikiyle yapılan onlarca turluk müzakerelere rağmen Suriye rejimi, Özerk Yönetimi ‘ayrılıkçılık ve ABD ile iş birliği yapmak’ ile suçlamaya devam etti ve Kürt meselesi, ülkenin gelirlerin adil dağılımı ve SDG’nin geleceğiyle ilgili güncel gerçeklerin bir kısmını dahi kabul etmeden ve hatta ilgili konuları tartışmadan, görmezden gelmeyi sürdürdü. Müzakerelerin temelinin yalnızca yerel yönetimle ilgili ‘42’nci kanun maddesi’ olması gerektiğinde ısrar etti.
Türkiye'nin Suriye bir özerk yönetim deneyimden duyduğu endişelerin de altını çizmekte yarar var.
* Şarku’l Avsat okurları için Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.