Lenderking, Marib'deki gerginliği azaltmak ve insani yardım dosyasına hız vermek için ziyaretlerini sürdürüyor

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Batılı bir yetkili, uluslararası toplumun Husilere karşı sabrının tükenmeye başladığını söyledi.

Tim Lenderking, Körfez turu öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Washington'da bir araya geldi. (ABD Dışişleri Bakanlığı)
Tim Lenderking, Körfez turu öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Washington'da bir araya geldi. (ABD Dışişleri Bakanlığı)
TT

Lenderking, Marib'deki gerginliği azaltmak ve insani yardım dosyasına hız vermek için ziyaretlerini sürdürüyor

Tim Lenderking, Körfez turu öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Washington'da bir araya geldi. (ABD Dışişleri Bakanlığı)
Tim Lenderking, Körfez turu öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Washington'da bir araya geldi. (ABD Dışişleri Bakanlığı)

Yemen’in en önemli petrol bölgelerinden Marib'de çatışmalar devam ederken uluslararası toplum, savaşın sona ermesi için arabuluculuk yapma ve şiddeti durdurma yönündeki çabalarını sürdürüyor. ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Timothy Lenderking göreve gelmesinden bu yana bölgeyi beşinci kez ziyaret etti. Söz konusu temas, Birleşmiş Milletler'in Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in ziyareti ile aynı zamana denk geldi.
Şarku’l Avsat'ın kaynaklardan elde ettiği bilgilere göre iki temsilci, insani yardım dosyasının yanı sıra Marib'de tansiyonun düşürülmesi için çalışacak.
Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Yemen Dışişleri ve Göçmen İşleri Bakanı Dr. Ahmed Avad bin Mübarek, ülkedeki savaşı sona erdirip barışı sağlama yönünde bölgesel ve uluslararası çabalar olduğunu ancak Husi milislerin uzlaşmaz tavrı, askeri operasyonları, gerek Marib gerekse Suudi Arabistan’a yönelik füze ve drone saldırıları konusundaki ısrarı nedeniyle sorunun şu ana kadar çözülemediğini söyledi. Bakan Mübarek açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Özellikle de Yemen hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı’nın son çağrıları ve olumlu mesajlarının ardından milislerin aklın sesini dinleyeceğini, Yemen’in çıkarlarından yana olacaklarını umuyoruz.”
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, Yemen Özel Temsilcisi Timothy Lenderking’in Suudi Arabistan ile Umman’ı ziyaret edeceği, üst düzey hükümet yetkilileriyle bir araya geleceği ve BM Yemen Özel Temsilcisi Griffiths ile birlikte çalışmalar yürütüleceği belirtildi. Lenderking’in gerçekleştireceği görüşmelerde Yemen genelinde düzenli ve engelsiz bir biçimde insani yardım dağıtımının sağlanmasına ve kalıcı ateşkesin desteklenmesine odaklanılacağı kaydedildi.  
Lenderking’in gündeminde Yemen'de çözümün sağlanması ve tarafların siyasi bir sürece geçişi olacağı belirtilen açıklamada ABD Temsilcisinin Husilerin Marib'e yönelik saldırısını durdurmak için uluslararası fikir birliğine başvurağı bildirildi. Saldırıların Yemen halkını tehdit eden insani krizi şiddetlendirmekten başka bir duruma sebep olmadığı vurgulandı.
Konuya yakın Batılı bir yetkili Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Husilerin artık Marib'i kazanmadıklarını, uluslararası toplumun ve ABD'nin sabrının tükendiğini anlaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Batı, Hudeyde Limanı’nın petrol türevlerine açılmasını destekliyor. Lenderking konuya dair ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Konseyi’ne (CFR) verdiği son brifingde, mal ve gıda girişinin engellenmesine atıfta bulunarak ‘abluka’ terimini kullanmıştı. Konuyu düzenli olarak gündeme getirdiğini söyleyen Lenderking “Gemilerin yüklerini Hudeyde’de boşaltmalarına izin verildi. Ancak daha fazlasına ihtiyaç var” demişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda görevli bir sözcü Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şunları söyledi:
“Lenderking konuyu gündemde tutmaya devam ediyor. İnsani krizin ancak kalıcı bir çözümle çözüleceğini, sorumluluğu tüm tarafların üstleneceğini de kabul etmeliyiz.”
Araştırmacılar, Suudi Arabistan'ın Sana Havaalanı ve Hudeyde Limanı’nı açma ve ateşkes girişiminin, Husileri bir ikilemle karşı karşıya bıraktığı görüşünde. Zira Hudeyde Limanı açıldığı takdirde Husilerin elinde ateşkes meselesinden başka konu kalmayacağı belirtiliyor. Marib’de herhangi bir ilerleme kaydedemedikleri de biliniyor.
Nitekim ABD’nin Yemen'de yaşanan hızlı gelişmeler, özellikle de Husilerin Yemen ordusuna karşı gerilimi yükselttiği Marib'deki düşman saldırıların durdurulması konusundaki tutumu açık.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, çarşamba günü Twitter üzerinden yaptığı açıklamada Lenderking ile bir araya geldiğini ve Yemen’de çatışmasının sona ermesine ilişkin konuları görüştüklerini bildirdi.  Blinken uluslararası toplumun kendisine“Yemen'deki korkunç insani krize rağmen Husiler Marib'deki askeri ilerleyişi neden sürdürüyor?” sorusunu sorması gerektiğini vurguladı
Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgilere göre ABD’nin Marib'deki duruma ilişkin son zamanlarda gösterdiği gözle görünür ilgi, çatışmaya karşı güçlü bir duruş sergilenmesi için  geçtiğimiz günlerde Kongre koridorlarında yaşanan hareketliliğin ardından geldi.
Nitekim Senato ve Temsilciler Meclisi'ndeki bazı ABD temsilcilerinin Yemen'deki insani durumu ve Marib'de devam eden çatışmayı görüştüğü, bu durumun Tim Lenderking'in geçen hafta düzenlediği oturumlara da yansıdığı ve bölgeyi beşinci kez seyahat etmesine neden olduğu belirtiliyor.
Husilerin açıklamaları ve basına sızan bilgiler, Lenderking’in Umman’da Husi grubuyla görüşeceği yönünde. Lenderking, geçen hafta gerçekleştirilen Kongre oturumlarında Husilerle geçtiğimiz yıllarda bir araya geldiğini, kendileriyle görüşmeye herhangi bir itirazının olmadığını söylemişti.
Reuters haber ajansının haberinde Marib’deki çatışmanın, ABD'nin ateşkese ulaşma çabalarını daha karmaşık bir hale getirdiği belirtildi.
Geçen hafta yaptığı açıklamada Marib savaşının barış çabaları karşısındaki en büyük tehdit olduğunu vurgulayan Lenderking, İran'ın Husilere verdiği desteğin ‘oldukça ölümcül’ olduğunu söyledi. Ancak İran, Husilere destek verdiği iddialarını kabul etmedi.
CFR’den araştırmacı Kali Robinson, kurumun internet sitesinde yayınlanan bir makalede Husilerin askeri hareketliliği sürdürme ısrarı nedeniyle en az 1 milyon kişinin yerinden olduğunu, kolera salgını, ilaç sıkıntısı ve kıtlık tehdidinin patlak verdiğini söyledi. BM de Yemen'deki insani dramı ‘dünyadaki en kötü kriz’ olarak tanımladı. Nitekim kaos, El-Kaide’nin bölgedeki kollarının da harekete geçmesine imkan sağladı.
Araştırmacı Robinson, BM destekli barış müzakerelerinde sınırlı ilerlemenin kaydedildiğini söylüyor. Nitekim 2018 tarihli Stockholm Anlaşması, hayati önem taşıyan liman kenti Hudeyde’de bir çatışma yaşanmasının önüne geçme konusunda yetersiz kalıyor. Zira en az 15 bin mahkumun takası ve Taiz’deki şiddetin bastırılması için ortak bir komite kurulmasını öngören anlaşma şartlarının uygulanmasında başarı sağlanamadı.
Robinson duruma dair yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Gözlemciler, tıpkı 2019'un sonlarında yaşandığı gibi bölgesel taraflar arasındaki anlaşmazlığın savaşı uzatabileceğinden endişe duyuyor. Husiler söz konusu dönemde Suudi petrol tesislerine yapılan füze saldırısının sorumluluğunu üstlenmişti. Buna rağmen BM gözlemcileri saldırıyı Husilerin gerçekleştirmediği sonucuna varmış ancak eylemin arkasında kimin olduğunu belirtmemişti. Mevcut ABD yönetimi de savaşı sona erdirme görevini üstlendi.”



Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
TT

Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)

Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesi çağrısıyla ilgili zaman zaman yaptığı tehditleri kabul edilemez bir hata olarak nitelendirerek reddetti. Berri, "Hiç kimse Lübnanlıları tehdit edemez. Özellikle diplomatlar ve hele ki Büyükelçi Tom Barrack gibi bir isim tarafından Lübnanlılara bu şekilde hitap etmek, akıl almaz bir durumdur. Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesiyle ilgili söyledikleri ciddi ve kesinlikle kabul edilemez bir hatadır." dedi.

Öte yandan Berri, Basın Sendikası'ndan bir heyete, ilgili yasa konusunda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen, gelecek mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin iptal edilmeyeceğini ya da ertelenmeyeceğini vurguladı.

Parlamento başkanlığından yapılan açıklamaya göre Berri'nin ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Michel Issa'yı 24 saat içinde ikinci kez kabul etmesi dikkat çekiciydi; zira görüşmede "iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra genel durumdaki gelişmeler ve güncel olaylar" ele alındı.


İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.


Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
TT

Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)

Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının süreci son derece yavaş ilerliyor. Anlaşmada yer alan istikrar gücünün konuşlandırılması, Barış Konseyi ile Gazze Yönetim Komitesi’nin oluşturulması ve İsrail’in kademeli çekilmesi gibi başlıklar, ilk bakışta takvimin gerisinde kalmış görünüyor.

Bu gecikmeyi pekiştiren unsur ise Washington’ın söz konusu temel maddelerin uygulanmasını 2026’ya erteleme yönündeki resmi tutumu. Bu tarihe yalnızca birkaç hafta uzak olunmasına rağmen, Trump’ın barış planının çok daha hızlı hayata geçmesi bekleniyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre bunun başlıca nedeni, İsrail’in çıkardığı engeller; bu durum ilk aşamanın henüz tamamlanamamasına ve ikinci aşamaya ilişkin tartışmaların da başlayamamasına yol açtı.

Uzmanlar, ertelemenin hem fırsat hem de risk içerdiğini belirtiyor. Fırsat, arabulucular arasında uzlaşıya varma ya da bu uzlaşıya ulaşmak için daha fazla zaman kazanılması anlamına gelirken, risk ise anlaşmanın tehlikeye girmesi. Süreçte yaşanacak tıkanmaların yalnızca birkaç haftalık gecikmeye değil, aylar sürecek yeni ertelemelere yol açabileceği ifade ediliyor. Bu durumun seyrinin ise büyük ölçüde ABD’nin tutumu ve İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacağı vurgulanıyor.

Trump, çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, Barış Konseyi’nin gelecek yılın başında ilan edileceğini söyledi ve ‘dünyanın en önemli ülkelerinin liderlerinin bu yapıya katılmak istediğini’ belirtti.

Trump’ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planın temel unsurlarından biri olan ‘konsey’ önerisi, geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen kararda da yer almıştı. Plan uyarınca konsey, iki yıl süreyle Gazze’nin idaresinden sorumlu olacak ve bunu Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite üzerinden yürütecek. Bu yapıya uluslararası güçler ile Mısır ve Ürdün tarafından eğitilmiş Filistin polisinin destek vermesi öngörülüyor. Konseyin ayrıca Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını denetlemesi planlanıyor.

İstikrar gücü

Barış Konseyi’nin ilanının ertelenmesine, istikrar güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin takvimin ötelenmesi de eşlik ediyor. ABD, İstikrar Gücü’nün Gazze’de konuşlanmasına gelecek yıl ocak ayının ortasında başlanmasını, bölgenin tamamen silahsızlandırılmasının ise nisan ayı sonunda tamamlanmasını hedefliyor. Ancak İsrail Kanal 14 televizyonu, bu takvimin ‘gerçeklikten kopuk bir beklenti’ olduğunu belirterek yeni gecikmelerin gündeme gelebileceğine işaret etti.

Bu ertelemeler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun birkaç gün önce Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına yaklaşılmakta olduğu yönündeki açıklamalarına rağmen yaşanıyor. Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Şeridi’ndeki ‘sarı hattın’ fiilen yeni bir sınır hattı niteliği taşıdığını söyledi.

hyu
El-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırların önünden geçen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Filistin ve İsrail meseleleri üzerine uzmanlaşan siyaset bilimi profesörü Dr. Tarık Fehmi’ye göre Trump’ın açıklamaları, ‘tarafların hâlâ uzlaşıya varamaması nedeniyle anlaşmanın şeklen aksadığına’ işaret ediyor. Fehmi, tüm aktörlerin zaman kazanmaya, yükümlülükleri ertelemeye ve birbirlerinin hamlelerini beklemeye devam ettiğini belirterek, “Netanyahu ikinci aşamanın yaklaştığını söylüyor ama gerçekte hedefi, Gazze üzerindeki kontrolünü artırmak ve ikinci aşamanın gerekliliklerini geciktirmek” değerlendirmesinde bulundu.

Filistinli siyasi analist Dr. Eymen er-Rakab ise Trump’ın söylemini ‘uzlaşı arayışı değil, oyalama ve aksama’ olarak nitelendirdi. Rakab, istikrar gücü, Gazze Yönetim Komitesi gibi dosyaların hâlâ sonuçlanmadığını ve bunların çözümü için haftalar değil aylar gerektiğini vurguladı. Rakab’a göre gecikmenin arkasında İsrail’in Gazze’de daha fazla toprak kontrolü sağlama çabaları var ve Washington bu süreçte sessiz kalmayı sürdürüyor.

Gazze'nin yeniden inşasının akıbeti ne olacak?

Bu aksamalara rağmen, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası, ateşkes anlaşmasının bir diğer maddesi olarak hâlâ ertelenmiş durumda. Kasım sonunda düzenlenmesi planlanan yeniden inşa konferansının gecikmesine yanıt olarak, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, aralık başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Yeniden inşa konferansına eş başkanlık yapmak üzere ABD ile istişare halindeyiz. Konferansın tarihini mümkün olan en kısa sürede, ortaklarımızla iş birliği içinde belirlemeyi umuyoruz” dedi.

Tarık Fehmi’ye göre yeniden inşa adımlarını İsrail engelleyecek ve Washington’ın desteğini alarak Gazze Şeridi’ni bölme ve fiili durum stratejisini pekiştirme çabası içinde olacak. Bu durum, anlaşmanın maddelerinin bir kez daha ertelenmesine ve yeniden inşa konferansının gerçekleşmemesine yol açacak.

Arabulucuların açıklamaları, Netanyahu’nun 29 Aralık’ta Washington’a yapacağı ziyareti beklerken, kaygı ve taleplerin net bir şekilde ortaya konduğunu gösteriyor. İsrail Hükümet Sözcüsü Shosh Bedrosian birkaç gün önce düzenlediği basın toplantısında bu duruma dikkat çekti.

Öte yandan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, dün yaptıkları telefon görüşmesinde, Gazze’deki savaşın sona ermesini öngören anlaşmanın tam olarak uygulanması ve insani yardımların hızlı ve kesintisiz ulaştırılmasının gerekliliğini vurguladı. Açıklamada, Gazze’nin yeniden inşasına başlama zorunluluğu da belirtildi.

6uı8
Deyr el-Balah dışındaki el-Meğazi Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın duvar resminin önünde el arabası çeken Filistinli çocuklar (AFP)

Daha önce arabulucular ve garantörler Washington’ın katılmadığı bir toplantıyı Kahire’de gerçekleştirdi. Toplantıya Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın katıldı. Görüşmede, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarının arttığı geçen ayın ardından, herhangi bir ihlalin önlenmesi ve ateşkesin kalıcı hâle getirilmesi ele alındı.

Ancak arabulucuların açıklamaları, taleplerin yanı sıra endişeleri de yansıtıyor. Katar Başbakanı birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Şu anda kritik bir noktadayız… Ateşkesin sürdüğünü garanti edemeyiz. Ateşkes, ancak İsrail’in tamamen çekilmesi ve Gazze’de istikrarın sağlanmasıyla tamamlanmış olur” dedi. Başbakan, İsrail güçlerinin bölgede kalmaya devam etmesi ve ihlallerin sürmesinin çatışmanın yeniden tırmanmasına yol açabileceğini vurguladı.

Tarık Fehmi’ye göre Mısır’ın girişimleri, anlaşmanın uygulanmasının zorluğunun farkında olmasından kaynaklanıyor ve tarafların süreci geciktirme çabalarını gözlemlemek açısından kritik bir rol oynuyor. Fehmi, Trump ile Netanyahu arasında gerçekleşecek görüşmenin, mevcut aksaklıkları aşacak uzlaşıların sağlanması açısından belirleyici olacağını, örneğin Hamas’ın silahsızlandırılmasının süresinin iki yıla uzatılması gibi düzenlemelerin bu görüşmelerde gündeme gelebileceğini belirtti.

Eymen er-Rakab da aynı görüşte; Trump-Netanyahu görüşmesinin, Gazze anlaşması maddelerinin akıbetini netleştireceğini ve sürecin ya hızlandırılarak uygulanacağını ya da İsrail’in genişleme stratejisi lehine geciktirileceğini ifade etti.