Tunus’taki insan hakları örgütlerinden terör konusunda ulusal diyalog çağrısı

Paris'in güneyindeki Rambouillet’te Fransız bir kadın polisi öldüren göçmen Cemal Karşan’ın Başkent Tunus’un güneyindeki evi. (AP)
Paris'in güneyindeki Rambouillet’te Fransız bir kadın polisi öldüren göçmen Cemal Karşan’ın Başkent Tunus’un güneyindeki evi. (AP)
TT

Tunus’taki insan hakları örgütlerinden terör konusunda ulusal diyalog çağrısı

Paris'in güneyindeki Rambouillet’te Fransız bir kadın polisi öldüren göçmen Cemal Karşan’ın Başkent Tunus’un güneyindeki evi. (AP)
Paris'in güneyindeki Rambouillet’te Fransız bir kadın polisi öldüren göçmen Cemal Karşan’ın Başkent Tunus’un güneyindeki evi. (AP)

Fransa ve Avrupa’daki 23 Tunuslu insan hakları örgütü ile göç ve insan hakları alanında faaliyet gösteren 90’dan fazla isim, Tunusluların gerçekleştirdiği terör eylemleri nedeniyle ülkenin imajının zedelendiğine ilişkin uyarıda bulundular. Söz konusu eylemlerin sonuncusuda Cemal Karşan adlı bir Tunuslu, Fransız bir polisin ölmesine neden olmuştu. İnsan hakları örgütleri ve bu alanda faaliyet gösteren isimler, nefret yanlısı kişilerin başta Fransa olmak üzere tüm dünyada Tunuslulara yönelik “ötekileştirme ve damgalama biçimlerini” kınayarak terörizm konusunda ulusal bir diyalog yapılması çağrısında bulundular. Örgütler bu durumun kışkırtıcı ve son derece gergin bir atmosfer oluşmasına yol açtığını ve daha fazla “nefret ve hayal kırıklığına” neden olduğunu vurguladılar.
Söz konusu örgütler ve isimler, insanların aşırılık yanlısı ve tutucu akımların arkasında sürüklenmesinin sebebinin devletin eğitim, sağlık, iş, kültür ve adalet konularındaki temel sorumluluklarını yerine getirmemesi olduğunu, bu durumun toplumun tüm kesimlerinin ve devlet kurumlarının aşırılık yanlısı ideolojilerin ve terör şebekelerinin kurbanı olmasına kapı araladığını bildirdiler. Başta cumhurbaşkanlığı, hükümet ve parlamento olmak üzere peş peşe gelen yönetimlerin  ülkede teröre karşı verilen savaşı yürütme şeklinin sorgulanması çağrısında bulundular. Aşırılık yanlısı ideolojiye sahip kimselerin büyük mali imkanları ile kendilerine koruma garantisi sağlayan toplumsal, medyatik, idari ve politik “kuluçka merkezleri” olduğuna dikkat çektiler.
Tunuslu gazeteci Haşim Buaziz konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Tunus resmi alanlarda şiddet, nefret ve kışkırtma söylemlerini normalleştirmesi ve dar siyasi hesaplaşmalara ve taktiklere sahip olan partizan ve sivil tarafların kışkırtma ve nefreti yayma eylemlerine karşı ılımlı yaklaşması sonucunda uluslararası alanda saygınlığını yitiriyor. Bu yüzden Tunus bugün terörizmin arka plandaki üssü olarak damgalanıyor.”
Fransız medyası Tunus’u “terörün arka plandaki üssü ve gerilim bölgelerindeki teröristlerin öncelikli sığınağı” olarak tanımladı.
Diğer taraftan Tunus’taki Onur Koalisyonu Partisi, Fransız polis memurunun yaşamını kaybetmesine yol açan saldırının faili Cemal Karşan’ı Tunus Parlamentosun’da kabul etmekle suçlanıyor. Parti milletvekilleri ile iletişiminin parlamentoya girmesini kolaylaştırdığı öne sürülüyor. Söz konusu suçlama, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Kurumu, Tunus Parlamento Başkanlığı ve terörizmle itham edilen bir grup unsurun avukatlığını yapması ile tanınan Seyfeddin Mahluf liderliğindeki Onur Koalisyonu Partisi’nin liderleri tarafından yalanlandı.
Nahda Hareketi ise aralarında Tunus İnsan Hakları Savunma Birliği’nin (LTDH) de yer aldığı 36 insan hakları örgütünün yaptığı açıklama karşısında şaşkınlığını dile getirdiği açıklamasında “Nahda Hareketi’nin nefrete, fitneye ve şiddete teşvik eden söylemler yaydığına ilişkin iddiaların asılsız ve uydurma” olduğunu savundu. Bunların açık bir şekilde Nahda Hareketi’nin ulusal ve uluslararası düzeyde itibarını karalama çabaları olduğunu vurguladı.
Nahda açıklamasında “yanıltıcı söylemlerde ustalaşan, gerçekleri çarpıtan ve ideolojik hesaplaşmalar için yerel ve uluslararası felaketlere yatırım yapan tüm tarafları” şiddetle kınadığını ifade etti. Ayrıca Tunus'un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali’nin ve medyadaki yandaşlarının bu gibi suçlamaları yönelttiği ulusal düzeyde siyasi bir parti olduklarını hatırlattı.
Diğer yandan muhalefet kanadındaki Demokratik Akım Partisi’nden milletvekili Sufyan el-Mahlufi askeri kurumun müdahalesini destekleyen, Tunus'taki siyasi ve anayasal krizi çözmek için olağanüstü hal (OHAL) kanununa başvurulmasına yönelik çağrılara tepki gösterdi. Mahlufi bu tutumuyla aynı siyasi partiye mensup milletvekili Samiye Abbu’nun ordunun siyasi anlaşmazlığı çözmek için müdahale etmesi çağrısına karşı çıktı. Söz konusu çağrı daha önce de Demokratik Akım Partisi’nin kurucusu Muhammed Abu atarafından yapılmıştı.
Yapılan değerlendirmeler Mahlufi’nin bu tavrının Demokratik Akım Partisi liderleri arasında iç anlaşmazlıkları körükleyebileceği yönünde. Mahlufi, Tunus’un Eski Cumhurbaşkanı Habib Burgiba’nın bir dizi sendika liderinden kurtulmak ve  hapse attırmak için kullandığı 1978 OHAL Yasası’nın uygulanması ve ordunun müdahale etmesiyle “ülkeyi kurtarma” teorisini fiiliyata dökmeye yönelik girişimler olduğunu ortaya koymuştu.
Mahlufi, askeri kanadı meseleye karıştırmanın, gücün ve paranın olduğu yerlere dahil etmenin ordu saflarında yozlaşmaya yol açacağını ve Tunus’un onlarca yıldır tarafsızlığını koruyan bu kurumu kurban etmesine neden olacağını vurguladı. Ordunun müdahalesi için yapılan çağrıların “siyasi mantıktaki eksikliğin” göstergesi olduğunun altını çizen Mahlufi, herkesi askeri kurumu siyasi hesaplaşmalardan ve anlaşmazlıklardan uzak tutmaya çağırdı.



Yardım adı altında katliam mı yapılıyor? GHF kapatılsın çağrısı

Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)
Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)
TT

Yardım adı altında katliam mı yapılıyor? GHF kapatılsın çağrısı

Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)
Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)

130'dan fazla yardım ve sivil toplum kuruluşu (STK), faaliyetleri kaosa yol açan ABD ve İsrail destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın (GHF) kapatılması için çağrı yaptı.

Oxfam, Save the Children ve Af Örgütü'nün de aralarında bulunduğu kuruluşların bugün yayımladığı ortak açıklamada, GHF'nin faaliyetlerini başlattığı 27 Mayıs'tan bu yana 500'den fazla Filistinlinin yardım bölgelerinde öldürüldüğüne dikkat çekiliyor.

Kuruluşlar, sivillere yönelik saldırılarda çoğunlukla çocukların öldürüldüğünü vurgulayarak, GHF'nin insani yardım çalışmalarının tüm normlarını ihlal ettiğini belirtiyor:

Gazze'deki Filistinliler imkansız bir seçimle karşı karşıya: Ya açlıktan ölecekler ya da ailelerini doyurmak için çaresizce yiyeceğe ulaşmaya çalışırken vurulacaklar.

İsrail askerlerinin erzak dağıtım bölgelerindeki Filistinli sivillere "rutin olarak" ateş açtığı, Washington ve Tel Aviv destekli vakfın Gazze'deki durumu daha da kötüleştirdiği ve faaliyetlerinin sonlandırılması gerektiği ifade ediliyor.

Filistinli yetkililer, Netzarim ve Refah bölgelerindeki GHF'ye ait erzak dağıtım noktalarının "insani yardım" kisvesi altındaki ölüm tuzaklarına dönüştüğünü ve İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığını savunuyor. İsrail ordusuysa iddiaları reddederek kurallara uymayan kişilere "uyarı ateşi" açıldığını öne sürüyor.

İsrail gazetesi Haaretz'in cuma günkü haberinde, kimliklerinin gizli tutulmasını isteyen İsrailli askerler, erzak dağıtım noktalarında Filistinlilere ateş açma talimatı aldıklarını söylemişti. Askerler, Filistinlilerin orduya ait mevzilerden uzak tutulması için böyle bir emir verildiğini ancak "gereksiz yere ölümcül güç kullanmaktan endişe duyduklarını" belirtmişti.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ise iddiaları yalanlayarak "dağıtım merkezlerindekiler de dahil hiçbir sivile kasten ateş etme emri verilmediğini" savunmuştu. Başbakan Binyamin Netanyahu da gazeteyi orduya karşı dezenformasyonla suçlamıştı.

Diğer yandan İsrail ordusu, erzak dağıtım noktalarında Filistinlilerin öldürülmesine dair soruşturma başlatıldığını da duyurmuştu. Ordudan dün yapılan açıklamada, GHF'nin yardım merkezlerine giden yollara yön ve uyarı levhaları yerleştirileceğini, sahalara erişimin iyileştirileceğini bildirmişti.

Independent Türkçe, BBC, Haaretz