ABD ve İsrail el ele mi değil mi?

Tel Aviv'in ilişkileri netleştirme ve güçlendirme konusundaki başarısı, Washington'ın benimsediği Ortadoğu politikalarından kaynaklanmıyor

Eski ABD Başkanı Obama, görev süresi boyunca, Netanyahu'nun küstahlığı ve davranışlarından rahatsızlık duydu (Reuters)
Eski ABD Başkanı Obama, görev süresi boyunca, Netanyahu'nun küstahlığı ve davranışlarından rahatsızlık duydu (Reuters)
TT

ABD ve İsrail el ele mi değil mi?

Eski ABD Başkanı Obama, görev süresi boyunca, Netanyahu'nun küstahlığı ve davranışlarından rahatsızlık duydu (Reuters)
Eski ABD Başkanı Obama, görev süresi boyunca, Netanyahu'nun küstahlığı ve davranışlarından rahatsızlık duydu (Reuters)

Nebil Fehmi (Mısır’ın eski Dışişleri Bakanı)
ABD ve İsrail arasında Amerikan Donanması'na ait USS Liberty zırhlısının 1967'de uluslararası sularda, İsrail tarafından deniz ve havadan saldırıya uğraması olayında ya da ABD eski Dışişleri Bakanı James Baker’ın, Tel Aviv'in 1990'ların başında Madrid'de yapılan Barış Konferansı’nı düzenlemesini engelleme çabalarından ve yasadışı yerleşim birimleri inşa etmeye devam etmesinden ötürü öfkelenip İsrail'in telefon numarasını bildiğini ve kendisiyle ciddi bir şekilde muhatap olmak istiyorsa onu kullanması gerektiğini söylediği sert açıklamasında olduğu gibi zaman zaman farklı tutumlar sergilense de kimse ABD'nin İsrail ile ilişkilerinin, uzun zamandır bölge ülkeleriyle arasındaki en güçlü ilişki olduğu konusunda şüphe etmiyor. Ayrıca, İsrail'in, Başkan Barack Obama yönetimindeki ABD ve diğer beş ülkenin, İran'la imzaladıkları, ancak daha sonra eski Başkan Donald Trump'ın tek taraflı olarak çekildiği nükleer anlaşmaya varmalarına karşı duyduğu kızgınlığa tanık olduk.
İsrail’in bu ilişkileri netleştirme ve güçlendirme konusundaki başarısı, Washington’ın benimsediği Ortadoğu politikalarından kaynaklanmıyor. Daha ziyade, bu başarı, iç siyasi sisteme yüksek verimlilikle ve kurnazlıktan kaynaklanmaktadır. Bu başarıya yönelik atılan adımların başında, ABD seçim yarışlarında Amerikan Yahudi cemaatini ve genel olarak İsrail’in destekçilerini, Hıristiyan sağ kanada özel bir odaklanmayla birlikte çeşitli düzeylerde, yerel ve federal konseylerde, uygun pozisyonlar için adaylar çıkararak veya adayların seçim kampanyalarına maddi ve manevi katkıda bulunarak tam anlamıyla şımartmak geliyordu. İsrail’in destekçileri, dış ilişkilerle fazla ilgi göstermeyen ülkelerde, İsrail'in hedefleri ve tutumlarını savunan parlamenter bloklar oluşturmak için seçimleri olumlu ya da olumsuz şekilde etkilemeyi de ihmal etmediler. İsrail’in destekçileri ve İsrailli yetkililer, tutumları örtüşmese bile Amerikan kamuoyuna hitap edebildiler ve İsrail’in haklarını ve bunların ABD için de önemli olduğunu vurgulayabildiler.
Öte yandan bu mesele, İsrail başbakanlarının ABD Kongresinde ABD başkanından bile daha fazla coşkuyla karşılaması nedeniyle çok daha dikkat çekici bir hale geldi. Bu coşkulu karşılamalar, Netanyahu’nun İsrail Başbakanı olmasına kadar sıradan bir sahneydi. Çünkü Netanyahu’nun göreve gelmesiyle, yabancı bir konuğun ABD’li ev sahibine Kongre'ye birlikte hitap etme niyetini bildirmesine ilişkin asgari protokol kurallarının ötesine geçilmeye başlandı. Netanyahu, Kongre'ye hitap ederken, Obama döneminde İran politikaları konusunda ABD başkanını uyararak, bu protokol kurallarının ve çok daha fazlasının ötesine geçti. Netanyahu’nun Kongre'yi başkanın politik çabalarını engellemeye teşvik etmeye çalışması, Obama'yı kızdırdı. İsrail Başbakanı ile arasına büyük bir mesafe koydu. Obama'nın başkanlığının son yılında ABD’li bir yetkilinin bana, ABD Başkanı’nın Netanyahu'nun küstahlığına ve davranışlarına kızdığını ve görev süresi bitmeden önce ona bir tokat atmak istediğini söylediğini hatırlıyorum.
Donald Trump'ın başkanlığı sırasında, ABD’nin İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi ve Almanya arasında imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve Trump'ın sözde İsrail-Filistin barış planı çerçevesinde güçlü bir şekilde İsrail yanlısı tutumlar sergilenmesi de dahil olmak üzere İsrail’in tutumlarına uygun politikalar benimsenmesi ABD ve İsrail ilişkilerini sakinleştirdi. Netanyahu, ABD’nin bu tutumlarını, son iki yıldır gerçekleştirdiği seçim kampanyalarında kullandı. Ancak yine de meseleleri kendi lehine kesin bir şekilde çözmeyi başaramadı.
Ancak ABD’nin ve İsrail’in sağcı kanatları arasındaki balayı, Trump’ın başkanlığı kaybetmesinden ve seçim kampanyası sırasında ABD’yi hızla nükleer anlaşmaya geri döndürme niyetini defalarca kez vurgulayan Obama'nın yardımcısı Joe Biden'ın başkan olarak seçilmesinden sonra fazla sürmedi. ABD seçimleriyle gelen bu değişiklik, nükleer anlaşmanın yeniden canlanmasını engellemeye yönelik İsrail, İran ve ABD’nin sağcı kesimleri arasında üstü kapalı garip bir ittifak ve potansiyel bir çatışma olasılığı yarattı.
Bu arada İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in, ülkesindeki güvenlik ve askeri yetkilileri, kendini savunmak zorunda bırakan ve müzakereleri kısıtlamayı hedefleyen tutumlarını eleştirdiği röportajın sızdırılan ses kayıtlarında ABD’nin eski Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Tel Aviv'in askeri olarak hedef aldığı İran’a ait bazı noktaları Zarif'e bildirdiğinin orta çıkması, ABD’li bazı Cumhuriyetçilerin Kerry’yi İsrail'e karşı olumsuz bir tutum sergilediği bahanesiyle yoğun şekilde eleştirmelerine neden oldu.
Çatışma ihtimaline gelince, bu, ABD ile İran arasında değil, protokol kurallarının çok ötesine geçen nedenlerle ve hatta Amerikan siyasi sistemine hukuka aykırı müdahalesi nedeniyle Washington ile İsrail Başbakanı arasında olan bir çatışmadır. Son derece hassas olan bu çatışma, Viyana'da nükleer anlaşmaya ilişkin müzakere çabalarını engellemek için İran sınırları içerisindeki bilim adamlarının öldürülmesi veya Natanz Nükleer Tesisi’ne saldırı düzenlenmesi gibi bir takım eylemler de dahil olmak üzere İsrail’in mevcut tüm araç ve yöntemlerle tekrarlanan ve kasıtlı olarak yürütülen politikalarıyla ilgilidir. Bunlar, İsrail’in Tahran'ı ABD'ye karşı peşinden bir askeri bir müdahalenin gelmesi beklenen sert bir tepki vermesi için yürüttüğü politikalardır. Ancak ABD’nin şuan istediği son şey İran’la çatışmaya girmek. Çünkü son yirmi yılda çok sayıda yurtdışı askeri operasyon gerçekleştirmesi nedeniyle ABD kendini oldukça yorgun hissediyor. Buna ABD yönetiminin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını yüzünden bölünmüş, gergin ve tehdit altında olan, salgının ekonomik yansımalarından etkilenen bir toplum karşısında içişlerine odaklanmayı istemesi de ekleniyor.
ABD ve İsrail’in çıkarlarının her zaman örtüşmediğinin, hatta İsrail sağının tutumlarının ABD’nin tutumlarıyla açıkça çelişebildiğinin anlaşılmasının ardından ABD ve İsrail’in İran ile ilgili güvenlik çıkarlarının farklılaşması, Amerikan düzeninin gözden geçirilmesi ve açıklık getirilmesi konusunda bir tetikleyici olabilir mi?
ABD Kongresi’nin bazı üyeleri, İsrail sağının eylemleri, ABD çıkarlarına olan ilgisizliğini yansıtması ve İsrail'in Amerikan siyasi sistemine sayısız müdahalesinin ardından bir gözden geçirmenin yapılması ve ABD'nin İsrail'e olan yardımına ilişkin şartların yeniden belirlenmesi önerisinde bulundular.
Aralarındaki siyasi iletişim ağının büyüklüğü ve karmaşıklığı nedeniyle ABD-İsrail ilişkilerinde hızlı bir değişime şahit olacağımızı düşünmüyorum. Bunun yanı sıra İsrail'e her şartta verilen destekle ilgili kısmi bir değerlendirme yapılabileceğini düşünüyorum. Amerikan siyasi akımlarının özellikle ABD’nin Ortadoğu'da İsrail ile yakından bağlantılı olan, ancak Amerikan güvenlik çıkarlarıyla çatışan herhangi bir ihlalde sabırlı davranılmamasını öngören bir tutum olan yeni askeri operasyonlara karşı çekinceleri sürerken eğer Netanyahu, siyasetçilerle ve orduyla olan anlaşmazlıklarını aştıktan sonra başbakan olarak görevine devam ederse bu değerlendirmeye dikkat çekileceğine inanıyorum. Söz konusu ABD’li siyasi akımlar, İsrail’i daha önce ABD askeri teknolojisine bağlı kalması için Çin'le yapılan silah anlaşmalarını iptal etmeye zorlamışlardı.



Ukrayna, Rusya’nın dünkü saldırısında 26 SİHA’yı düşürdü

Polis, Ukrayna’nın Harkov kentindeki konutların yakınındaki saldırı alanını güvenlik altına aldı (EPA)
Polis, Ukrayna’nın Harkov kentindeki konutların yakınındaki saldırı alanını güvenlik altına aldı (EPA)
TT

Ukrayna, Rusya’nın dünkü saldırısında 26 SİHA’yı düşürdü

Polis, Ukrayna’nın Harkov kentindeki konutların yakınındaki saldırı alanını güvenlik altına aldı (EPA)
Polis, Ukrayna’nın Harkov kentindeki konutların yakınındaki saldırı alanını güvenlik altına aldı (EPA)

Ukrayna güçleri, Rusya’nın dün gece ülkenin doğusu ve güneyine düzenlediği saldırıda kullandığı 26 silahlı insansız hava aracını (SİHA) düşürdü.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanı Mikola Oleşçuk bugün Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Düşman, 28 Mart 2024 gecesi Moskova’nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Yarımadası’ndaki Rusya’nın Kursk ve Cape Chuda bölgelerine Şahid-136/131 tipinde 28 SİHA ile saldırı düzenledi. Odesa, Harkov, Dnipropetrovsk ve Zaporijya bölgelerinde bunlardan 26’sı imha edildi” denildi.

Kaynaklara göre Moskova ayrıca üç KH-22 seyir füzesi ve bir KH-31B anti-radar füzesinin yanı sıra S-300 karadan havaya füze fırlattı.

Rusya’nın dün Harkov da dahil olmak üzere Ukrayna’nın çeşitli bölgelerini hedef alması, en az dört kişinin ölümü ve 28 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlandı.

Bu durum Kiev’in, Batılı müttefiklerinden daha fazla Patriot hava savunma sistemi talep etmesine yol açtı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Batılı müttefiklerine Patriot sistemlerine ek olarak F-16 savaş uçaklarının da ülkesine yönelik teslimatını hızlandırma çağrısında bulundu.

Zelenskiy dün yaptığı açıklamada, “Ukrayna’nın hava savunmasını güçlendirmek ve F-16’ların Ukrayna’ya teslimatını hızlandırmak hayati görevlerdir” ifadelerini kullandı.


Putin: Ukrayna F-16’ları üçüncü ülkelerin havaalanlarında meşru hedefimiz olacak

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hava Kuvvetleri pilotlarıyla konuşuyor (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hava Kuvvetleri pilotlarıyla konuşuyor (Reuters)
TT

Putin: Ukrayna F-16’ları üçüncü ülkelerin havaalanlarında meşru hedefimiz olacak

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hava Kuvvetleri pilotlarıyla konuşuyor (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hava Kuvvetleri pilotlarıyla konuşuyor (Reuters)

Putin, Tver bölgesinde Rusya Savunma Bakanlığının ordu havacılık eğitim merkezini ziyaret etti. Burada askeri pilotlarla sohbet eden Putin, Ukrayna’daki çatışmalarda Rus ordusu havacılık biriminin mükemmel çalıştığını ve sonuca katkı sağladığını ifade etti.

Kendisinin de savaş uçağı ile birkaç kez uçtuğunu ve savaş uçağı pilotlarının işinin zor olduğunu belirten Putin, çatışma bölgesinde Rus Su-34 bombardıman uçağı, Su-30 ve Su-57 yeni model savaş uçaklarının çok iyi işler çıkardığını kaydetti.

“Diğer silahlar gibi F-16’ları da yok edeceğiz”

Batı ülkelerinin Ukrayna’ya F-16 savaş uçağı verme planı ve Ukraynalı pilotların eğitimi ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Putin, “Bu çatışma alanında hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bugün çoklu fırlatma sistemleri dahil tankları, zırhlı araçları ve diğer askeri teçhizatları yok ettiğimiz gibi (F-16 model) uçakları da yok edeceğiz.” diye konuştu.

F-16 savaş uçaklarının nükleer silah taşıma kabiliyeti olduğuna da dikkatİ çeken Putin, bu uçaklarla mücadele ederken bunu hesaba katacaklarını belirtti.

Ukrayna’ya verilecek bu uçakların NATO havaalanlarından kullanılması halinde ne yapılacağına da açıklık getiren Rus lider Putin, “Elbette bu uçaklar üçüncü ülkelerin havaalanlarından kullanılırsa, nerede bulunurlarsa bulunsun bizim için meşru hedef haline gelecek.” şeklinde konuştu.

Putin, ABD’nin savunma harcamalarının Rusya’dan daha fazla olduğuna dikkat çekerek, Rusya’nın NATO ile savaşmayı planladığı iddialarının saçma olduğunu söyledi.

Putin, Rusya’nın Baltık ülkeleri ve Polonya’ya saldırma ihtimali iddialarını da “saçmalık” olarak nitelendirdi.

“Rusya sadece Ruslarındır açıklamaları beni endişelendiriyor”

Bazı şovenistlerin “Rusya sadece Ruslarındır” şeklindeki açıklamalarından duyduğu rahatsızlığı dile getiren Putin, her yerde ve her toplumda böyle insanların olduğunu dile getirdi.

Bu tip söylemleri dile getirmeden önce dikkatli olunması gerektiğine işaret eden Putin, “Rusya'nın sadece Ruslar için olduğunu söylediklerinde endişeye kapılıyorum. Ülke topraklarında 190 etnik grubun yaşadığını ve bazı milletlerin milyonlarca kişi tarafından temsil edildiğini aklımızda tutarsak, burada herkesin yabancı olduğu yönündeki bu yıkıcı düşünceleri hayata geçirmeye başladığımız andan itibaren ülkeyi yok edeceğiz ve asıl kurbanlar Rus halkı olacak.” şeklinde konuştu.

“Diğer dinlerin mensuplarına saygılı olmalıyız”

Rusya’nın çok uluslu ve çok dinli bir ülke olduğunun asla unutulmaması gerektiğini vurgulayan Putin, bu hususta dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdi. Putin, “Her zaman kardeşlerimize, diğer dinin mensuplarına, yani Müslümanlara, Yahudilere ve diğerlerine saygılı davranmalıyız, zaten bunu da yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.


Ruhani: Süleymani benden savunma bakanı olarak Devrim Muhafızları subayları arasından birini atamamı istedi

Ruhani, ikinci dönemi kazandıktan sonra Devrim Muhafızları liderleriyle buluştu (İran Cumhurbaşkanlığı web sitesi-Arşiv)
Ruhani, ikinci dönemi kazandıktan sonra Devrim Muhafızları liderleriyle buluştu (İran Cumhurbaşkanlığı web sitesi-Arşiv)
TT

Ruhani: Süleymani benden savunma bakanı olarak Devrim Muhafızları subayları arasından birini atamamı istedi

Ruhani, ikinci dönemi kazandıktan sonra Devrim Muhafızları liderleriyle buluştu (İran Cumhurbaşkanlığı web sitesi-Arşiv)
Ruhani, ikinci dönemi kazandıktan sonra Devrim Muhafızları liderleriyle buluştu (İran Cumhurbaşkanlığı web sitesi-Arşiv)

İran eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran Devrim Muhafızları liderleriyle ilişkilerinin niteliğine ilişkin sessizliğini sona erdirdi.

Cumhurbaşkanlığı sırasında, bu ilişkilerin bilinmeyen yönlerini, özellikle de ikinci dönemi kazandıktan sonra nüfuzlu Devrim Muhafızları’nın üst düzey liderleriyle yıllar önce bir araya geldiği ünlü toplantının detaylarını açıkladı.

Ruhani’nin resmi internet sitesine göre eski cumhurbaşkanı, bir grup gazeteciye o dönemde Devrim Muhafızları liderleriyle yaptığı görüşmenin ‘seçim sonrası barış ve sükunet için’ olduğunu söyledi.

Ruhani, ikinci seçim kampanyası sırasında İran Devrim Muhafızları’nı sert bir şekilde eleştirerek, ‘silahın sahibi hükümet’ olarak nitelendirmişti.

Ayrıca, Ocak 2016’da nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesi sırasında füze faaliyetlerindeki artışı da eleştirmişti.

Ruhani, iki taraf arasındaki gerginliğe son veren görüşmeye ilişkin açıklamalarda bulundu.

Sitesinde yer alan açıklamaya göre 2020’de Irak’ın başkenti Bağdat’ta ABD tarafından öldürülen, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, toplantının sonunda Devrim Muhafızları subayları arasından bir Savunma Bakanı’nın belirlenmesini istedi.

Bu, Ruhani ile Devrim Muhafızları arasında bakanın adaylığı konusunda yaşanan anlaşmazlıklara ilişkin o dönemdeki çelişkili anlatıların üstü kapalı bir şekilde doğrulanması oldu.

Süleymani’nin talebinin aksine Ruhani, Devrim Muhafızları Bakanlığı’nın kaldırılıp Savunma Bakanlığı’na dahil edildiği 1989’dan sonra atılan nadir bir adımla, İranlı bir subay olan Emir Hatemi’yi bu göreve atadı.

Ruhani’nin açıklaması, Devrim Muhafızları liderlerinin farklı açıklamalarının ortasında geldi.

Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, iki yıl önce yaptığı bir açıklamada, Devrim Muhafızları liderlerinin, Ruhani’nin, dini lider Ali Hamaney’in sözlerinden farklı olan tutumunu protesto ettiğini söyledi.

Hacızade açıklamasında, “Süleymani, Ruhani’ye devrimi, rejimi ve lideri savunmanın bizim için kırmızı çizgi olduğunu, her zaman çarpıtıp sessiz kalabileceğimizi düşünmemeleri gerektiğini söyledi” dedi.


Rus web sitesi: Moskova saldırısından sonra yaklaşık 100 kişi hala kayıp

Moskova yakınlarındaki Crocus Konser Salonu (EPA)
Moskova yakınlarındaki Crocus Konser Salonu (EPA)
TT

Rus web sitesi: Moskova saldırısından sonra yaklaşık 100 kişi hala kayıp

Moskova yakınlarındaki Crocus Konser Salonu (EPA)
Moskova yakınlarındaki Crocus Konser Salonu (EPA)

Rus haber sitesi Baza dün (Çarşamba), geçen hafta Moskova yakınlarında meydana gelen ve silahlı kişilerin konsere gidenlere otomatik silahlarla saldırarak konser salonunu ateşe verdiği eylemin ardından yaklaşık 95 kişinin hâlâ kayıp olduğunu bildirdi.

Reuters'e göre Crocus Konser Salonu'na düzenlenen saldırının resmi bilançosu şu anda 140 ölü ve 182 yaralı. Ancak Rusya'nın güvenlik güçlerine yakınlığı ile bilinen Baza haber sitesi, kayıp yakınlarının çağrılarına dayanarak acil servislerin derlediği listelerde 95 kişinin daha kayıp olarak yer aldığını belirtti.

Sitede yer alan haberde: “Bu listeler, terör saldırısından sonra yakınlarının akıbetini öğrenemediği ancak yaralı ve ölü listelerinde yer almayan kişileri içeriyor. Bu kişilerden bazıları öldü ama kimlikleri henüz belirlenmedi" ifadeleri yer aldı.


Papa Franciscus, Ukrayna ve Ortadoğu’da barış çağrısını yineledi

Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus (Reuters)
Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus (Reuters)
TT

Papa Franciscus, Ukrayna ve Ortadoğu’da barış çağrısını yineledi

Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus (Reuters)
Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus (Reuters)

Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus’un sağlığının son zamanlarda endişe kaynağı olmasının ardından, yoğun Paskalya haftası programı öncesinde bugün daha iyi durumda olduğu göründü.

87 yaşındaki Papa, daha önceki haftalarda yaptığı gibi çoğunu okuması için bir yardımcıyı görevlendirmek yerine, önceden hazırlanmış metinlerin tamamını okuyarak daha iyi göründü.

Papa Franciscus, Ukrayna ve Ortadoğu’da barış çağrısını yineleyerek, dinleyiciler arasında bulunan, her ikisi de uzun süredir devam eden İsrail-Filistin çatışmasında kızlarını kaybeden biri İsrailli, diğeri Filistinli iki kişiyi selamladı.

Papa onları, ‘birbirini seven ve aynı çarmıha gerilmeyi yaşamış’ iki arkadaş olarak nitelendirdi.

Papa Franciscus, bir aydan uzun süredir ara sıra soğuk algınlığı, bronşit ve grip olarak tanımlanan hastalıklara yakalandı.

Bu nedenle toplum önündeki konuşmalarını sınırlandırdı, bazı toplantıları iptal etti ve tıbbi kontroller için Roma’daki bir hastaneye gitti.

Papa’nın sağlık durumuyla ilgili endişeler, üç gün önce Aziz Petrus Meydanı’ndaki on binlerce kişinin katıldığı Palmiye Pazarı töreninde son anda vaaz vermekten vazgeçmesi nedeniyle yeniden ortaya çıktı.

Papa, önümüzdeki Pazar günü Paskalya öncesindeki bir dizi törene başkanlık edecek.


Biden, BMGK’nın Gazze’de ateşkes çağrısında bulunan kararının veto edilmemesi nedeniyle iki partinin öfkesiyle karşı karşıya kaldı

ABD Başkanı Joe Biden (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden (EPA)
TT

Biden, BMGK’nın Gazze’de ateşkes çağrısında bulunan kararının veto edilmemesi nedeniyle iki partinin öfkesiyle karşı karşıya kaldı

ABD Başkanı Joe Biden (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Gazze’de geçici ateşkes ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunan bir kararı kabul etmesine izin vermesi nedeniyle her iki partideki (Cumhuriyetçi ve Demokrat) İsrail yanlısı siyasetçilerin tepkileriyle karşı karşıya kaldı.

Şarku’l Avsat’ın Axios sitesinden aktardığı habere göre ABD’nin BMGK’da söz konusu karar tasarısına yönelik oylamada veto hakkını kullanmayarak çekimser kalması, İsrail’le ilişkiler üzerinde yıkıcı etkiler yarattı.

İsrail, ABD’ye gidecek bir heyetin ziyaretini iptal etti ve sonrasında takas anlaşması görüşmelerinden çekildi.

Beyaz Saray, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu iç siyasi kazanç elde etmeye çalışmakla suçladı.

ABD Temsilciler Meclisi’ndeki bazı İsrail yanlısı Demokratlar da bu görüşe katıldı.

Cumhuriyetçi Parti’den Temsilciler Meclisi üyesi Anthony D’Esposito dün, ‘İsrail-Hamas çatışmasına yönelik herhangi bir çözümün, yalnızca sürecin her adımında İsrail’in tam işbirliği ve onayıyla gerçekleşmesi gerektiğini’ belirten bir karar tasarısı sundu.

İlk olarak Jewish Insider tarafından bildirilen karar tasarısı, aynı zamanda ABD’nin İsrail’i desteklemeye devam etmesi ve İsrail’i kendi çıkarlarına aykırı herhangi bir eylemde bulunmaya zorlamaması gerektiğini de belirtiyor.

Konuya yakın bir kaynağa göre D’Esposito, tasarının sunulması konusunda Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi liderleriyle görüşmelerde bulundu.

Karar, Temsilciler Meclisi ve Senato’daki Cumhuriyetçilerin, ABD politikasının ‘İsrail’i desteklemekten uzaklaşması’ olarak gördükleri adımlara öfkeli tepkilerinden kaynaklanıyor.

ABD’nin çekimser oy vermesini kınayanlar yalnızca Cumhuriyetçiler olmadı.

Demokrat Parti’den Senatör John Fetterman, Pazartesi günü sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “ABD’nin Hamas’ı kınamayan bir kararın geçmesine izin vermesi dehşet verici” ifadelerini kullandı.

Fetterman’a, Temsilciler Meclisi üyesi Josh Gottheimer da katıldı.

Gottheimer, bu konu karşısında şok olduğunu söyleyerek, ABD’nin veto hakkını kullanmamasının, yalnızca Hamas’ı cesaretlendirmesi ve rehinelerin güvenli bir şekilde geri dönüşünü geciktirmesinden korktuğunu dile getirdi.

ABD Temsilciler Meclisi’nin bir diğer Demokrat üyesi Tom Suozzi de benzer şekilde, çekimser kalmanın Hamas ‘teröristlerini’ cesaretlendirdiğini söyledi.

Resmi tutum

Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby ise Pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, “Oyumuz -tekrar ediyorum- politikamızda bir değişikliği temsil etmiyor” dedi.

Kirby, ‘gerekli olduğunu düşündükleri önemli bir dile sahip olmaması’ nedeniyle ABD’nin karar tasarısı lehine oy vermediği söyleyerek, “Ancak ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılmasının bir arada olması yönündeki görüşümüzü oldukça yansıtıyordu” diye ekledi.

Beyaz Saray Sözcüsü, ABD’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun cevabı karşısında ‘kafasının karıştığını’ belirterek, söz konusu kararın bağlayıcı olmadığına ve Washington’un ‘kendi politikasını belirleme hakkına sahip olduğuna’ dikkat çekti.

En İsrail yanlısı Demokratlardan bir kısmı, çekimser oyu verilmemesi nedeniyle Biden’ı eleştirdi.

Daha büyük bir blok ise, Gazze’de 30 binden fazla Filistinlinin ölümüne yol açan insani krizden kaynaklanan huzursuzluğun arttığı bir dönemde, bu harekete destek sinyali verdi.

ABD Temsilciler Meclisi üyesi Susan Wild sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, “Uzun süredir müzakerelere dayalı, karşılıklı bir ateşkes çağrısında bulunuyordum. Ancak geri kalan rehinelerin evlerine dönmesi ve Filistinli sivillere yardım ulaştırılmasının aciliyeti, bu savaşın derhal durdurulmasını zorunlu kılıyor” diye yazdı.


İsrailli aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir, ABD Başkanı Biden'ı hedef aldı

AA
AA
TT

İsrailli aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir, ABD Başkanı Biden'ı hedef aldı

AA
AA

İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, ABD Başkanı Joe Biden'ın Başbakanı Binyamin Netanyahu ve kendisinin izlediği çizgi yerine ABD Temsilciler Meclisinin Demokrat üyesi Milletvekili Rashida Tlaib ve Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar'ın çizgisini tercih ettiğini savundu.

Ben-Gvir, New York Times gazetesine verdiği demeçte, son dönemde ABD ile İsrail arasında gerilen ilişkiler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

ABD Başkanı Biden'ın son dönemde İsrail'e karşı izlediği politikalarını eleştiren Ben-Gvir, "Şu anda Biden, Rashida Tlaib ve Sinwar'ın çizgisini Benjamin Netanyahu ve Ben-Gvir çizgisine tercih ediyor. ABD Başkanı'nın onların hattını değil, bizim hattımızı takip etmesini beklerdim." ifadelerini kullandı.

Ben-Gvir, Refah'a kara saldırısı başlatmaması konusunda "İsrail'e yönelik baskı" uygulamasının "son derece yanlış olduğunu" ileri sürerek, "Biden, sürekli İsrail'e kısıtlamalar getirmeye çalıştı ve karşı tarafın haklarından bahsediyor, bunların arasında, hatırlatırım, bizi yok etmek isteyen birçok 'terörist' var." yorumunda bulundu.

ABD yönetimi, sık sık yaklaşık 1,5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah'a kara saldırısına karşı olduğunu dile getiriyor. İsrail ise ABD'nin itirazlarına rağmen Refah'a kara saldırısı başlatacağını söylüyor.

Refah'a kara saldırısı konusunda Washington ile Tel Aviv arasında artan tansiyon, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) "Gazze Şeridi'nde kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazan ayında acilen ateşkes sağlanmasını talep eden" karar tasarısında ABD'nin veto hakkını kullanmaması nedeniyle daha da yükseldi.


İngiliz milletvekilleri ve Lordlar, İsrail'e silah ihracatı lisanslarının askıya alınmasını istedi

AA
AA
TT

İngiliz milletvekilleri ve Lordlar, İsrail'e silah ihracatı lisanslarının askıya alınmasını istedi

AA
AA

Parlamentoda yer alan muhalefet partileri milletvekilleri ve Lordlar Kamarası üyelerinin, Dışişleri Bakanı David Cameron ile İş ve Ticaret Bakan Kemi Badenoch'a hitaben yazdığı mektupta, "Farklı partilerden parlamenterler olarak İsrail'e silah ihracatı lisanslarını derhal askıya almanız çağrısında bulunuyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Mektupta, İsrail'in Gazze'deki saldırılarında öldürülen Filistinli sayısının 32 bini aştığı, bunların yüzde 70'inin kadın ve çocuk olduğu vurgulandı.

Gazze'deki sivil altyapının yüzde 80'inin yok edildiğine dikkati çekilen mektupta, açlık tehlikesinin de kapıda olduğu belirtildi.

Mektupta şu ifadelere yer verildi:

"Bu bağlamda İngiltere'nin İsrail'e silah ticareti eskisi gibi devam edemez. İngiltere'nin Stratejik İhracat Lisansı Kriterlerinin 1'inci ve 2'nci maddesi ile Silah Ticareti Anlaşmasının 6'ncı ve 7'nci maddelerine göre, hükümetin, uluslararası insancıl hukuk veya uluslararası insan hakları hukukunu ciddi bir şekilde ihlal etmek veya bu ihlali kolaylaştırmak için kullanılabileceği yönünde açık veya ağır bir risk olduğu durumlarda askeri teçhizat ihracatını önlemesini gerektirmektedir."

İngiliz askeri teçhizatının Gazze'de kullanıldığı belirtilen mektupta, "Örnek olarak hükümet, İsrail F-16'ları için parça ihracatı lisansı verdi. Birleşmiş Milletler incelemesine göre muhtemelen İngiliz parçaları kullanılan bir jet, ocak ayında Gazze'de Uluslararası Kurtarma Komitesi ve Filistinliler İçin Tıbbi Yardım ekibinin bulunduğu bir yerleşkedeki İngiliz doktorları bombaladı." ifadeleri yer aldı.

Geçmiş İsrail-Filistin çatışmaları sırasında görevde bulunan hükümetlerin, İngiliz askeri teçhizatının kullanımına ilişkin bilgi paylaştığı kaydedilen mektupta, 2009 ve 2014'te İsrail'e silah ihracatı lisanslarının askıya alındığı da anımsatıldı.

"Bugün İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen şiddetin boyutu daha ölümcüldür ve İngiltere hükümeti harekete geçmekte başarısız olmuştur." değerlendirmesi yapılan mektupta, Kanada gibi bazı ülkelerin bu konuda harekete geçtiği hatırlatıldı.

Mektupta, ana muhalefetteki İşçi Partisi milletvekillerinin yanı sıra İskoçya Ulusal Partisinin (SNP) İngiltere Parlamentosundaki lideri Stephen Flynn, Kuzey İrlanda'nın Sosyal Demokratik İşçi Partisi lideri Colum Eastwood, eski İngiltere-Galler Yeşiller Partisi lideri Barones Natalie Bennett ve Türk kökenli Lordlar Kamarası üyesi Barones Meral Hüseyin Ece'nin de aralarında bulunduğu 130'dan fazla parlamenterin imzaları yer aldı.


Sırp lider Vucic, ülkesini zor günlerin beklediğini söyledi

AA
AA
TT

Sırp lider Vucic, ülkesini zor günlerin beklediğini söyledi

AA
AA

Vucic, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ülkesini zor günlerin beklediğini, Sırp halkını gelecek günlerde bu konuda bilgilendireceğini duyurdu.

Paylaşımında son 48 saat içerisinde şu an söylemesi kolay olmayan bir haber aldıklarını belirten Vucic, "Hem Sırbistan'ın hem de (Bosna Hersek'teki iki entiteden) Sırp Cumhuriyeti'nin hayati ulusal çıkarlarını doğrudan tehlikeye atıyorlar." ifadesini kullandı.

Vucic paylaşımında ayrıca, "Zor olacak, şimdiye kadarkilerin en zoru. Mücadele edeceğiz. Sırbistan kazanacak." değerlendirmesine yer verdi.

Öte yandan, Sırbistan Savunma Bakanı Milos Vucevic, Sırbistan Radyo Televizyonuna (RTS) Kosova'nın Avrupa Konseyine üyelik başvurusunun bugün yapılacak oturumda görüşülecek olmasını değerlendirdi.

Vucevic, söz konusu başvurunun tüm uluslararası kuralları ihlal ettiğini savundu.

Bu arada, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, Kosova'nın konseye üyelik başvurusunun görüşüleceği tek gündem maddesiyle bugün toplanacak.

Kosova'nın Avrupa Konseyi üyelik süreci

Sırbistan'dan 2008 yılında tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Kosova, Rusya'nın konsey üyeliğinden çıkarılmasının ardından 12 Mayıs 2022'de Avrupa Konseyi üyeliğine resmi başvuruda bulunmuştu.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 24 Mayıs 2023'te Kosova'nın konseye üyelik talebini onaylayarak AKPM'ye ilettiğini duyurmuş, AKPM uzmanları tarafından Kosova'nın başvurusuyla ilgili görüş hazırlanmıştı.


İran Cumhurbaşkanı Reisi: "Gazze'de yaşananlar, ABD ve Batı için utanç kaynağı"

AA
AA
TT

İran Cumhurbaşkanı Reisi: "Gazze'de yaşananlar, ABD ve Batı için utanç kaynağı"

AA
AA

 İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Gazze'de yaşananların ABD ve Batılı bazı ülkeler için utanç kaynağı olduğunu söyledi.

İran resmi haber ajansı IRNA'ya göre, Reisi, resmi temasları kapsamında Tahran'da bulunan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'yi kabul etti.

Görüşmede Reisi, Gazze halkının ortaya koyduğu direnişle, Filistin meselesinin İslam aleminin ötesine geçerek tüm dünya insanlarının meselesi haline geldiğini belirtti.

"Gazze'de yaşananlar, ABD ve Batılı bazı ülkeler için utanç kaynağıdır." diyen Reisi, bölgedeki güvenlik sorunlarının kökeninin İsrail olduğunu dile getirdi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı Heniyye de görüşmede Reisi'ye Gazze'deki gelişmeler hakkında bilgi verdi.

Heniyye, Aksa Tufanı operasyonunun, Filistin halkına benzeri görülmemiş başarılar kazandırdığını söyledi.