Mana Abdulfettah
Sudan’da yönetim sistemi konferansının teknik çalıştayı, vilayetler düzeyinde gerçekleşmesi beklenen taban konferanslarının ve ardından Yönetim ve İdare Konferansı’nın bu Mayıs ayında yapılmasını öngörüyor. Konferans öncesinde geçici hükümetin başkanı Abdullah Hamduk, silahlı hareketlerin Egemenlik Konseyi ile imzaladıkları ‘Anayasal Belge’ ve ‘Cuba Barış Anlaşması’na dayalı olarak Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’yi Darfur bölgesinin başkanı olarak atadı. Geçiş hükümeti, her bölgeye önemli yasama ve idari yetkiler verecek ve Sudan’daki yönetim ve idare sistemlerinde önceki dönemde bozulmuş olan koşulları düzeltecek bir bölünmeye güveniyor olsa da ancak, başta siyasi anlaşmazlıklar olmak üzere birçok faktör yeni sistemin uygulanmasını hızlandıracak.
Uygulama faktörleri
Bir yandan geçiş hükümeti diğer yandan da siyasi bileşenler ve silahlı hareketler arasındaki anlayış gerçek bir anlaşmaya dönüşmüş değil. Buna rağmen geçiş hükümeti, çeşitli faktörlerin etkisiyle federal bölgesel hükümet sistemini uygulama hızını artırıyor. Siyasi anlaşmazlıklar, bu faktörlerden ilki olurken, buzdağının tepesinde de Komünist Parti’nin pozisyonu yer alıyor. Bu bağlamda geçiş hükümeti uygulamalarının çoğuna eşlik eden memnuniyetsizliğe rağmen sürekli muhalefet kürsüsündeki pozisyonu, hükümeti ‘siyasi sürece dahil olduktan sonra diğer partiler ve silahlı hareketler için siyasi kota uygulamasında bulunmayabilecek’ siyasi rekabet gücünden mahrum bırakıyor. Geçiş hükümeti, sivil ve askeri bileşenleriyle birlikte, azınlıkları ve dini, etnik ve aşiret çeşitliliğini dikkate alan bir federal hükümet sistemi sağlamak da dahil, Federal Bölgesel Yönetim Genel Konferansı için hazırlanan teknik çalıştayın düzenlemesini takdir etti. Komünist Parti ise, çalıştayı ‘adil bir güç ve servet paylaşımına ulaşmak için oybirliğiyle oluşturulan kapsayıcı anayasa konferansı fikrini öngörmek ve zayıflatmak’ olarak nitelendirdi.
İkinci faktörü ise coğrafi kotalar oluşturuyor. Geçiş hükümeti, sahada var olan ve farklı devletlerle ilişkili etnik dengeyi kontrol etmekte. Bu durum, partiler ve çatışmaya tanık olan vilayetler (Darfur, Mavi Nil ve doğu) arasındaki kota mantığına göre hükümetin oluşumunu yansıtıyordu. Bu bölgeler, çoğu egemenlik konseyi ve bakanlıklarda kazanımlar elde eden silahlı hareketler tarafından temsil edilirken, siyasi uzlaşmaların kurbanı olacak eyaletlerden başka geriye hiçbir şey kalmadı.
İkinci olarak geçiş hükümeti, eski rejimin eyaletlere yerleştirdiği bazı aşiret bileşenlerinin, şiddetle bağlantılı olarak reddedilmesinden korkuyor. Bu faktör, Darfur’da açıkça görüldü. Bu korkular, bir anda ortaya çıkmadı. Zira bu bileşenlere para ve ayrıcalıklar yağdıran eski rejimin siyasetinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Zaman zaman şiddet olaylarının ortaya çıkması da bu durumun bir ifadesi oldu.
İstisnai bir durum
Öte yandan federal bölgesel yönetimin uygulanması; geçiş hükümetinin tecrübeyi ne ölçüde desteklediğine ve kültürel, politik, etnik ve dini çeşitliliği yönetmede ona gerekli bağımsızlığı sağlama düzeyine bağlı. Darfur’daki insani duruma ve el-Cuneyna olaylarında olduğu gibi yüzbinlerce insanın yerinden edilmesine yol açan gerginliğin artmasına rağmen, bu olumlu ayrım bölgelerin geri kalanını olumsuz etkileyebilir. Geçiş hükümetinin bu çatışmanın çözümüne müdahale etme konusundaki isteksizliği iki noktaya bağlı; Birincisi, krizde herhangi bir belirleyici müdahaleye karşı silahlı hareketlerin uyguladığı baskı. Öyle ki durumun silahlı hareketler ve hükümet arasında ikili bir çatışmaya dönüşmesi mümkün. Bu bağlamda silahlı hareketlerin, iki eski lider Libyalı Muammer Kaddafi ve Çadlı İdris Deby tarafından sağlanan bölgesel mali ve lojistik desteği kaybetmesi nedeniyle uygulanması zor olabilir. Silahlı hareketler, söz konusu iki liderin ölümleri sonrasında en önemli kaynaklarını kaybederken, bunun yanı sıra eski rejimin devrilmesi sonrasında isyan sebeplerinin ortadan kalktığı bahanesiyle, devrimin ardından Batı’nın finansal desteğini de kaybettiler. İkincisi ise eski rejim unsurlarının, Darfur’daki çatışmada önemli bir figüre dönüştürülmesi. 30 Haziran rejimini dağıtacak, yetkilendirme ve yolsuzluğu ortadan kaldıracak komite, eski rejimin devlet kurumları üzerindeki kontrolünü sona erdiren ve Darfur’u kapsayan kararlar aldı. Ancak bununla birlikte eski rejimin çok sayıda unsuru orduya alması ve bunların Darfur’daki farklı etnik kökenler arasına yerleştirilmesi, komitenin görevini zorlaştırdı. Ve geçiş hükümetinin eski rejimin yeteneklerini azaltma arzusunu sağlamak için yapılan doğrudan bir mücadelenin önünde durdu.
Temel Konferanslar
Gözler, 18 eyaletten oluşan, Doğu Sudan ve Mavi Nil eyaletleri de dahil olmak üzere eyaletlerdeki taban konferanslarına çevrildi. Federal hükümet bakanı Buseyne Dinar, Sudan resmi Haber Ajansı’na (SUNA) yaptığı açıklamada, İdari ve Yönetim Konferansı’nın ‘Cuba Barış Konferansı ile ilgili konferanslarla da ilgili olduğunu söyledi. Dinar, eyaletlerin ihmallere maruz kaldığı Doğu Sudan Konferansı ve kalkınma konferansı olan Kuzey Kordofan Eyalet Konferansı gibi konferanslara da dikkati çekerken, bu konferansların doğu sürecini ele almayı ve kalkınma eksiklikleri gibi durumlardan mustarip olan bölgenin tüm sorunlarına ışık tutmayı amaçladığını söyledi. Aynı şekilde Dinar, ülkenin başkenti olması dolayısıyla eyaletlerin sorunlarının tartışıldığı Hartum Konferansı’na da atıf yaptı. Bu çerçevede alınan karar uyarınca konferans, beş ana eksene dayanacak. Bunlar ise; hükümet sistemi ve seviyeleri, yönetim yapıları, yetkilerin farklı seviyelere dağılımı, mali federalizm ve farklı bölgeler arasındaki sınırlar. Bu eksenlerin her biri bağımsız birer çıkmaz olarak görülüyor. Öyle ki her iki tarafın da yetkilerinin bir sınırı bulunmuyor. Bu da, çakışan otoritelere dayalı anlaşmazlıkların yoğunlaştığı anlamına geliyor. Mali federalizm, servet paylaşımı ve bölgelere tahsisat ile karışıyor. Eski rejimin valileri, eski hükümet ve güney hükümeti arasındaki güç ve servet paylaşımı anlaşmasına göre yerel halkın kalkınmasına harcanması gereken petrol gelirlerinden ödenek almaya alışkındı. Bölgeler arasındaki sınırlara gelince, anlaşmazlıkları artıran açık kabile ve etnik kargaşa nedeniyle iltihaplı alanlar olarak kabul ediliyorlar.
Karışık Vizyonlar
Darfur hareketleriyle imzalanan otoritenin bölünmesine ilişkin protokol, Darfur bölgesindeki otoritenin yüzde 40’ının ‘Darfur süreci’ bileşenlerine, yüzde 30’unun geçiş otoritesi bileşenlerine, yüzde 10’unun anlaşmayı imzalayan Darfur hareketlerine ve yüzde 20’sinin de ilgili kişilere verilmesini öngörüyordu. Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin Almanya’ya gitmesi, anlaşmanın uygulanmasındaki yavaşlığa karşı protestosu olarak yorumlandı. Atanmasının ise, özellikle de iktidar sistemi konferansının oluşturulmasından önceki adımdan bu yana, siyasi uzlaşılar çerçevesinde geldiği belirtildi.
Farklı vizyonlar, federal sistem hususundaki hayal kırıklığını ve bölünmeyi yansıtıyor. Bazı siyasi taraflar, bu sistemi, çeşitliliğe saygı duyan ideal bir sistemden çok, önceki rejimin ayrımcılığı ve çatışmaları genişletmek için kurduğu merkezi sistemi ortadan kaldırma hedefine dayalı bir darbe olarak görüyor. Eski rejim, dini, aşiret ve etnik çeşitliliği yönetme konusunda uygulamalarında başarısız olsaydı, geçiş hükümeti başka bir ‘bölüm’ oluşturacaktı. Aynı şekilde iktidar konferansı ve Yasama Konseyi kurulmadan önce Darfur’a bir genel vali atamadaki bu telaş, 5 eyaletten oluşan bölgenin statüsünün, diğer aşiret unsurlarıyla mutabakat olmaksızın gözden geçirilmesini gerektiriyor. Bu noktada bu göstergeler, federal bölgesel yönetim sisteminin ‘geçiş döneminin bitimine ve demokratik kurumların inşası ve seçimlerin tamamlanmasına’ kadar başarılı olamayacağı olasılığına işaret ediyor. Diğer bazı göstergeler de bu görevi, federal bölgesel hükümet kurumlarının omuzlarına yüklüyor. Ayrıca Sudan’da hukukun üstünlüğü ilkelerini tesis etmek, tüm Sudanlılar için ‘dini uygulama ve ibadet özgürlüğüne ve çeşitliliğine saygıyı’ garanti eden sivil, demokratik, federal bir devlet kurmak için bu kurumların demokratik kurumlar inşa etmekle görevlendirildiğini savunuyor.
Talepler
Farklı silahlı hareketlerin talepleri, kolektif ve yetkin müzakere sürecine odaklandı. Adalet ve Eşitlik Hareketi, Sudan Kurtuluş Hareketi ve ordusu (SLM/AM- Abdulvahid Muhammed Nur kanadı), Sudan Kurtuluş Hareketi (SPLM-N -Mini Arko Minawi kanadı) ve Sudan Kurtuluş Güçleri Birliği’nden oluşan Darfur süreci, geçiş hükümetine ‘Egemenlik Konseyi’ni, devlet kurumlarını ve geçiş dönemini yeniden yapılandırma’ çağrısı yaptı. Taleplere göre, müzakere belgesinde belirtilenler uyarınca geçiş konseyinin yapısı, Darfur Barış Anlaşması aracılığıyla 4 üyenin belirlenmesini ve son geçiş dönemi başkanlığının Darfurlu bir isme devredilmesini içermesi gerekiyor. Ayrıca mevcut kabinenin yeniden yapılandırılması, bakanların yüzde 80’inin Darfur sürecinin bileşenlerine tahsis edilmesi, kadınların temsilinin sağlanması ve bölgenin çeşitliliğinin hesaba katılması da talepler arasında yer alıyor. Aynı şekilde Abdulaziz el-Hilu ve Malik Akar kanatları olmak üzere iki bölgeyi (Nubia Dağları ve Mavi Nil) kontrol eden Sudan Halk Kurtuluş Hareketi de süreçte mevcut.
Bu durum, barış anlaşmaları imzalayan taraf ve hareketler güçlenip zenginleşirken, diğer tarafların zayıflaması veya marjinalleşmesi nedeniyle hükümete, gücünün bir kısmını kaybettirecek. Aynı şekilde bu hareketler, bir anlaşmaya varmanın, topraklarındaki askeri varlıklarını daha da azaltacağını ve dış güçlüklerle mücadelelerini ikiye katlayacağını belirtiyor. Bu da iktidarın içinde veya dışında olanlar için, her iki yönde tahmini bir siyasi uygulamaya ihtiyaç duyan bölgelerin dengesini etkileyecek. Nihayetin de bu durum, yeni hükümet sistemini bu anlaşmazlıkların sofrasına yerleştirecek.