İlişkileri normalleştirmeye çalışan Mısır ve Türkiye arasında istikşafi görüşmeleri devam ediyor

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)
TT

İlişkileri normalleştirmeye çalışan Mısır ve Türkiye arasında istikşafi görüşmeleri devam ediyor

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)

Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, iki ülke dışişleri bakanlığı yetkilileri arasında bugün (Çarşamba) Kahire'de Mısır-Türkiye görüşmeleri yapılacak.
 Mısır Dışişleri Bakanlığı, Mısır ve Türkiye arasındaki istişarelere ilişkin yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti:
“Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hamdi Sened Loza ve Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sadat Önal başkanlığındaki heyetler arasında 5-6 Mayıs’ta Kahire'de Mısır- Türkiye arasında istişari görüşmeler yapılacak.”
Açıklamaya göre istikşafi görüşmelerde, iki ülke arasındaki ilişkilerin ikili düzeyde ve bölgesel bağlamda normalleşmesine odaklanılacak.
Ankara, Kahire ile yeniden temasa geçmek için son aylarda hamlelerde bulundu.
Türkiye'nin çabalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, geçtiğimiz ay Kahire ile Ankara arasındaki temasların yeniden başladığını, ancak iki ülke arasındaki bağları tam olarak yeniden kurmak için sözlerin tek başına yeterli olmadığını ifade etti.
Şukri, Mısır resmi haber ajansına yaptığı açıklamada, "Türkiye’nin politikasında, yaklaşımında ve hedeflerinde Mısır politikalarına uyacak bir değişiklik olduğunu ve bölge yararına ilişkileri normalleştirmeyi yeniden sağlayacak bir durum olduğunu tespit edersek, bu koşulları eski normal haline getirmek için bir zemin olabilir” dedi. 
Müslüman Kardeşler üyesi olan ve Türkiye'nin desteğini alan eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin 2013 yılında devrilmesinden bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler kötüye gitmişti. Mısır, Müslüman Kardeşleri terörist olarak nitelendiriyor.



Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek
TT

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Neuralink'in beyin çipi yerleştirilen felçli hasta Noland Arbaugh'un satranç oynadığı anları X'teki canlı yayınında paylaşmasıyla çip teknolojisinde gelinen son nokta, tüm dünyada geniş yankı uyandırdı.

Musk ve bir grup nörolog tarafından 2016'da kurulan Neuralink, beyne yerleştirilecek mikroçipler sayesinde felç ve körlük gibi nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi ve engelli kişilerin hayat kalitesini artırmayı hedefliyor.

Neuralink projesi adım adım ilerledi

Proje kapsamında şirket, insan beynine bir madeni para büyüklüğünde çip yerleştiriyor. Saç telinden 20 kat daha ince teller vasıtasıyla beyinle bağlantı kuran bu çiple beyinsel aktiviteler izlenerek araştırmacıların kullanabileceği bilgisayarlara aktarılabiliyor.

Neuralink çalışmalarında en büyük gelişmelerden biri 2020 yılında yaşandı. Musk, 2020 yılında sosyal medya adresinden yaptığı bir paylaşımda çipin Gertrude adı verilen bir domuzun beynine yerleştirildiğini söylemişti. Bu operasyon sonucunda Gertrude'un beyinsel aktiviteleri çip aracılığıyla takip edilebilmişti.

2021 yılında şirket, çalışmalarını bir adım daha öteye götürerek çiple Pager isimli bir maymun üzerinde deney yaptı. Pager beyin sinyalleri yardımıyla bilgisayar oyunu oynayarak tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başarmıştı.

Musk'ın çipleri ilk defa insan beyninde

Şirket için en büyük kırılmalardan biri de çiplerin insanlar üzerinde kullanımına izin veren onayın alınması oldu.

Neuralink, çiplerin 2023 yılında insanlar üzerinde denenmesine başlanması için ABD Gıda ve İlaç İdaresinden (FDA) onay aldığını duyurdu.

2024'ün mart ayına gelindiğinde ise insan deneylerinde bugüne kadarki en büyük gelişme yaşandı. 8 yıl önce kaza geçirdikten sonra elleri ve ayakları felç kalan Arbaugh, beynine yerleştirilen çip sayesinde satranç oynamayı başardı.

Neuralink, hastanın satranç oynadığı anları X sosyal medya platformundaki canlı yayınında paylaştı. Videoda, Arbaugh'un düşünce yoluyla dizüstü bilgisayarının imlecini hareket ettirdiği ve satranç oynadığı görülüyor.

Beyin çiplerine uzanan gelişmelerin tarihçesi

Beyin-bilgisayar teknolojilerine dair gelişmeler son yıllarda hızını artırsa da bu alandaki çalışmalar geçmişe uzanıyor.

İtalyan fizikçi ve biyolog Luigi Galvani, 1780 yılında ölü kurbağaların kaslarının bir elektrik kıvılcımı kullanılarak uyarılabileceğini keşfetti. Alman nörolog Edward Hitzig ve Alman fizyolog Gustav Fritsch ise 1870'te bir köpeğin beyninin belirli bölümlerinin elektriksel olarak uyarılması yoluyla kas hareketlerine neden oldu.

1874'te de ABD'li doktor Roberts Bartholow, kafasında delik olan bir kadının beyninde elektriksel uyarıyla deneyler gerçekleştirdi.

1924 yılında ise önemli bir gelişme yaşandı ve Alman psikiyatr Hanns Berger ilk kez insan beynindeki elektriksel aktiviteyi kaydetmek için elektroensefalografiyi (EEG) kullandı. Berger'in geliştirdiği EEG, beyinde bulunan sinir hücrelerinin ürettiği elektriksel dalgaları kaydetti. Berger'in beyin dalgalarından alfa dalgasının da kaşifi olması nedeniyle bu dalga Berger Dalgası olarak da isimlendirildi.

Felçli hastaların hayat kalitesini yükseltmeyi hedefliyor

1969 yılında ses hissini yeniden sağlamak ve sinirsel implantların olanaklarını ortaya koymak amacıyla ilk biyonik kulak uygulaması yapıldı.

1996'da felçli bir hastaya, bilgisayar imlecini kontrol etmesini sağlayan nörotrofik elektrotlar yerleştirildi. 2004 yılında beyin-bilgisayar teknolojilerinin geliştirilmesine odaklanan BrainGate araştırma programı kapsamında, felçli bir hastanın beynine yerleştirilen çip ile robot kolu hareket ettirmesi sağlandı.

Beyin çipleriyle ilgili çalışmalar, Elon Musk'ın 2016'da Neuralink'i kurmasıyla daha fazla gündeme gelmeye başladı.

Felçli Noland Arbaugh'un beyin çipiyle çeşitli aktiviteler yapmasını sağlayan Neuralink, bu alandaki çalışmalarını hızla devam ettiriyor.

Gates ve Bezos'un desteklediği şirket çalışmalarını sürdürüyor

Teknolojinin diğer alanlarındaki rekabet, beyin-bilgisayar teknolojilerinde de yaşanıyor. Microsoft'un kurucusu Bill Gates ile Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'un yatırımcıları arasında yer aldığı ABD merkezli Synchron şirketi de nöroteknoloji alanında çalışmalar yürütüyor.

Synchron, düşünceyle çeşitli aktivitelerin yapılmasını sağlamak amacıyla geliştirdiği beyin implantlarını birçok hastaya yerleştirdi. Şirket, geniş çaplı bir deney için hazırlıklarını sürdürüyor.

Uzmanların bir kısmı bu alanda yapılan çalışmaların ileri seviyede olmasa da önemli olduğunu belirtirken, bazı uzmanlar ise geliştirilen beyin çiplerinin uygulanmasında yaşanacak problemlere işaret ederek şirketlerin bu alanda nihai bir ürün ortaya koymaktan uzak olduğunu ifade ediyor.


Abbas: ABD'nin Filistin'in Birleşmiş Milletler üyeliğine karşı vetosu "utanç verici ve sorumsuz"

Abbas: ABD'nin Filistin'in Birleşmiş Milletler üyeliğine karşı vetosu "utanç verici ve sorumsuz"
TT

Abbas: ABD'nin Filistin'in Birleşmiş Milletler üyeliğine karşı vetosu "utanç verici ve sorumsuz"

Abbas: ABD'nin Filistin'in Birleşmiş Milletler üyeliğine karşı vetosu "utanç verici ve sorumsuz"

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı’nın (WAFA) haberine göre Abbas, Cezayir'in sunduğu karar taslağına karşı veto kullanmanın "Filistin halkının haklarına, tarihlerine, topraklarına ve kutsallarına karşı bariz bir saldırı ve uluslararası toplumun iradesine meydan okuma anlamına geldiğini" belirtti.

Abbas, "Dünya uluslararası hukuku uygulamayı ve Filistin hakkının yanında olmayı kabul ederken, Amerika işgali desteklemeye devam ediyor ve hâlâ İsrail'i soykırım savaşını durdurmaya zorlamayı reddediyor, hatta İsrail'e silah ve para bile sağlıyor" ifadelerini kullandı.

Abbas, ABD'nin "iki devletli çözüm ve bölgede barışın sağlanmasına ilişkin verdiği tüm sözleri yerine getirmediğini" belirterek, Amerikan yönetiminin "yanlış politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini ve Filistin liderliğinin "halkımızın çıkarlarının, davamızın ve haklarımızın korunmasını sağlamak için" ABD ile ikili ilişkileri yeniden gözden geçireceğini söyledi.

Abbas konuşmasının devamında; Filistin meselesine Filistin, Arap ve uluslararası kavramlara uygun adil bir çözüm bulunamadığı için tüm bölgenin "belirsizlik içinde" olduğu konusunda uyarıda bulundu.

ABD, geçen perşembe günü, Cezayir'in sunduğu Filistin'e Birleşmiş Milletler'e tam üyelik hakkı tanıyan karar taslağına karşı veto yetkisini kullandı.

Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada 12 ülke Filistin'e tam üyelik verilmesi yönünde oy kullanırken, iki ülke İngiltere ve İsviçre çekimser kaldı, ABD ise  karar taslağını veto etti.


İstanbul'da kuvvetli yağış nedeniyle trafikte aksamalar yaşanıyor

İstanbul'da kuvvetli yağış nedeniyle trafikte aksamalar yaşanıyor
TT

İstanbul'da kuvvetli yağış nedeniyle trafikte aksamalar yaşanıyor

İstanbul'da kuvvetli yağış nedeniyle trafikte aksamalar yaşanıyor

Kent genelinde geceden itibaren etkili olan kuvvetli yağış nedeniyle kara ulaşımında olumsuzluklar meydana geldi.

Kuvvetli yağış, D-100 kara yolu Güzelşehir mevkisi Kumburgaz istikametinde su birikintileri oluşturdu.

Bu bölgede araçlarıyla seyreden sürücüler, su birikintisini son anda fark edip yolda manevra yapmak zorunda kaldı.

Bu sırada arkadan gelen araç sürücüleri ani fren yaparak, olası trafik kazalarının önüne geçti.

Güzelşehir'de, araçların sıklıkla kullandığı alt geçidi su bastı.

Bazı sürücüler su birikintisine rağmen buradan geçmeye devam etti.

Ana arterlerde trafik yoğunluğu

İBB Cep Trafik Uygulamasına göre, kentteki trafik yoğunluğu saat 13.40 itibarıyla yüzde 63 olarak ölçüldü.

Avrupa ve Anadolu Yakası'nda, D-100 kara yolu, TEM otoyolu, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün giriş ve çıkış güzergahları, sahil yolları ile ana arterlerin bazı bölümlerinde araçlar güçlükle ilerledi.

Metrekareye 10 ila 35 kilogram yağış düştü

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Afet Koordinasyon Merkezinin (AKOM) yağış ve fırtına raporunda, İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi genelinin soğuk ve yağışlı havanın etkisi altında bulunduğu belirtildi.

Raporda, "İl genelinde sabah erken saatlerden itibaren görülen yağışlar neticesinde İstanbul'un farklı bölgelerinde metrekareye 10 ila 35 kilogram yağış kaydedilmiş olup, en fazla yağış Arnavutköy, Çatalca ve Şile ilçelerimizde gözlenmiştir." bilgisi verildi.

Yağışların, akşama kadar aralıklarla fırtına şeklinde esecek rüzgarla birlikte yer yer kuvvetli şekilde etkili olmasının, ardından bölgeyi terk etmesinin beklendiği aktarılan raporda, halihazırda 10-13 dereceye gerileyen sıcaklıkların, yarından itibaren tekrar artıp yeni hafta boyunca 25 derece civarına ve yaz değerlerine yükseleceğinin öngörüldüğü ifade edildi.

Raporda, kuvvetli sağanak, yağmur ve fırtına nedeniyle yaşanması muhtemel olumsuzluklara karşı hazırda bekleyen İBB ekiplerinin, 3 bin 272 personel, 1693 araç ve iş makinesiyle il genelinden alınan ihbarlar doğrultusunda müdahale çalışmalarını yaptığı, önemli bir olumsuzluk yaşanmadığı kaydedildi.


Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır

Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır
TT

Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır

Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır

Fidan, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Bakan Fidan, "Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır. Biz de iki ülke olarak bu anlayışla ilişkilerimizi daha da ileri taşıma iradesini ortaya koyduk." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şubatta Kahire'ye yaptığı ziyarette bu yöndeki iradenin liderler düzeyinde ortaya koyulduğunu dile getiren Fidan, Kahire'de Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyinin yeniden tesisine ilişkin ortak bildirinin imzalandığını hatırlattı.

Fidan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı vesilesiyle Türkiye'yi ziyaret etmesinin gündemde olduğunu kaydetti.

İsrail-İran geriliminin bölgeye olası etkilerinin sorulması üzerine Fidan, "İsrail'in Filistin topraklarını işgali ve Batı'nın buna kayıtsız şartsız destek vermesi Orta Doğu'daki istikrarsızlık probleminin başlıca nedenlerinden biridir." şeklinde konuştu.

Fidan, bu problemi gözden kaçıracak şeylere itibar edilmemesi gerektiğini belirterek, "Bir numaralı önceliğimiz İsrail işgalinin sona ermesi ve iki devletli çözüm formülünün hayata geçmesi olmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Bu olmadığı takdirde bölgedeki gerilimin artmaya devam edeceğine dikkati çeken Fidan, "Eğer bu kriz hak ettiği şekilde çözülmezse, Filistinlilerin hak ettiği devlet, bağımsızlık ve egemenlik verilmezse bu türden krizler bölgemizde artarak devam edecektir." dedi.

"Diğer ülkeler şöyle bir lüks içine girmesinler. 'Bunlar sadece Orta Doğu'da olacak, bize bir etkisi olmayacak' diye hiçbir şey içerisine girmesinler." diyen Fidan, Filistin konusunda olan her şeyin küresel fay hatlarını tetiklediğini, burada olan bir şeyin dünyanın her yerini etkilediğini bildirdi.

Mısırlı mevkidaşı Şukri ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyinin toplantısının hazırlıklarını ele alma imkanı bulduklarını söyleyen Fidan, "İkili gündemimizdeki konuları ayrıntılı şekilde görüştük. Özellikle ticaret ve ekonomi işbirliğimizin en güçlü boyutlarından birini oluşturmakta. Mısır'daki yatırımlarımız halihazırda 3 milyar doları bulmuş durumda. Aramızdaki ticaret hacmi ise yaklaşık 8 milyar seviyesinde." ifadelerini kullandı.

Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şubatta Mısır'ın başkenti Kahire'ye yaptığı ziyarette, ortaya 15 milyar dolarlık bir hedef konulduğunu belirterek "Serbest ticaret anlaşmamızın kapsamını genişleterek ve limanlarımız arasında Ro-Ro seferlerini tekrar başlatarak bu hedefe ulaşmayı planlıyoruz." diye konuştu.

İki ülkenin savunma sanayisi alanındaki ilişkilerinin de gittikçe güçlendiğini belirten Fidan, "LNG (sıvılaştırmış doğal gaz) ve nükleer enerji başta olmak üzere enerji alanında da geniş bir imkan, işbirliği imkanı olduğunu düşünmekteyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Fidan, görüşmede, bölgesel konuların da ele alındığını söyleyerek "Bunların başında Gazze konusu gelmekte. Sayın Şukri ile hem İslam İşbirliği, Arap Ligi'nin ortak oluşturduğu temas grubu vasıtasıyla hem de ikili diyaloğumuz vasıtasıyla Gazze meselesi üzerine çok düzenli bir koordinasyon ve istişare mekanizması aramızda bulunmakta. Krizin başından beri düzenli şekilde beraber çalışmakta ve koordine etmekteyiz." dedi.

Gazze'deki durumun "vehametinin" ve yapılması gerekenlerin altını çizdiklerini vurgulayan Fidan, "Hangi diplomatik adımlar atılabilir? Hangi insani yardımlar konusunda neler yapılabilir? Uzun vadeli iki devletli çözüm konusunda hangi yöntemlere başvurulabilir? Bu konuları ayrıntılı görüştük." dedi.

Fidan, Mısır'ın "sorunun sıcaklığına" coğrafi olarak en yakın ülkelerden biri olduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Özellikle insani yardımlar konusunda Mısır'la olan ilişkilerimiz hayati önem taşımakta. Refah Sınır Kapısı'ndan yardımların ulaştırılması için Mısır'la gece gündüz yardım koordinasyon içerisinde çalışıyoruz. Burada insani yardımlarımızı özellikle Refah'a getirmekte kendileri ve çok büyük yardım sunmaktalar. Ayrıca bunun için Mısır'a teşekkür ediyoruz."

"Somali'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden yeni sorun alanını görüştük"

Öte yandan, Türkiye ve Mısır arasında önemli işbirliği alanları olan ve bölgesel sorunları teşkil eden Libya, Sudan, Somali ve Etiyopya sorunlarının da masaya yatırıldığını söyleyen Fidan, "Libya'da Mısır ve Türkiye olarak ve diğer bölge ülkeleriyle Libya'nın bütünlüğüne ve istikrarına beraber nasıl katkıda bulunuruz, bu konuda nasıl daha düzenli çalışabiliriz, hangi türden teklifleri hayata geçirebiliriz, bunları kendi aramızda istişare etme imkanımız oldu. Aldığımız kararla da bunları daha düzenli bir şekilde görüşmeyi hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Fidan, Sudan'da devam eden iç savaşın nasıl durdurulabileceğini, bölgesel etkilerini, ileriye dönük çözüm planlarını ve devam eden müzakere sürecini masaya yatırdıklarını belirterek "Bu konuda da beraber istişarelerimizi artırma ve çalışma kararını aldık. Somali ve Etiyopya arasında başlayan, özellikle Somali'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden yeni sorun alanını da yine beraber görüştük. Burada Somali'nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine olan bağlılığımızı teyit ettik. Türkiye ve Mısır olarak ve bu konuda aradaki siyasal görünen şu anki ihtilafın bir çatışmaya dönüşmeden ne türden adımlar atılabilir bu konuda görüş alışverişinde bulunduk." diye konuştu.

Mısır ile Türkiye arasında sadece ikili ilişkiler bazında değil, coğrafyayı kapsayan diğer konularda da büyük bir işbirliği alanı olduğunu vurgulayan Fidan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu konular iki ülkenin beraber hareket etmesini zorunlu hale getirmiş durumda. Türkiye ve Mısır, Akdeniz'in iki ucunda iki önemli kardeş ülke ve çok büyük işbirliği potansiyelimiz var. İşbirliği sadece halklarımızın ve devletlerimizin menfaatine değil, aslında bölgemizin de büyük menfaatine. Biz buradaki büyük potansiyeli görüyoruz."

"Filistin'deki direniş, ezenlerle ezilenler arasındaki bir mücadele formu"

Filistin meselesinin dünyanın her yerini etkilediğini söyleyen Fidan, "Bunu biz Kızıldeniz'deki ticaret gemileri ile ilgili krizde de gördük. Lojistik zincirinin nasıl kesildiğini gördük. Siparişlerin nasıl geç gittiğini, fiyatların nasıl arttığını gördük. Bunlar daha başlangıç. Eğer bu türden krizlerin yayılmasının önüne geçmek istiyorsak sahici olarak kollarımızı sıvayıp bu sorunun çözülmesi için gereken adımı atmamız lazım." dedi.

Fidan, "Bu konuda bazı devletlerin pozisyon değiştirmesinden ümitvar mıyız? Değerli kardeşimle de konuştuk. Mevcut şartlar böyle devam ettikçe ümitvar olma imkanımız azalıyor." ifadelerini kullandı.

Baskının artırılması gerektiğini belirten Fidan, "Bölge ülkeleri olarak, İslam ülkeleri olarak, diğer Afrika ülkeleri, Latin ülkeleri, Orta Asya ülkeleri, herkes bir araya gelip bu haksızlığa karşı sesini organize bir biçimde yükseltmek zorunda. Bunu yapmadığımız sürece bu haksızlık devam edecek." diye konuştu.

Fidan, "Filistin'deki direnişi, giderek İsrail-Filistin arasındaki bir savaş olmaktan çıkıp dünyada ezenlerle ezilenler arasındaki bir mücadele formu, hüviyeti taşıma başladığını" ifade ederek şunları kaydetti:

"Latin Amerika'dan Afrika'ya, Asya Pasifik'ten Orta Doğu'ya kadar hatta Avrupa başkentlerine kadar birçok yerde kendini ezilmiş, dışlanmış, uluslararası sistemin ikiyüzlülüğüne, adaletsizliğine, hukuksuzluğuna maruz kalmış gören bütün devlet ve devlet dışı aktörlerin artık giderek daha bilinçli bir hale gelmeye başladığını ve farklı organizasyonlar içerisine girerek haklarını arama yoluna girmeye başladığını görüyoruz. Filistin'deki şehit olan kardeşlerimiz, Gazze'deki yıkım, ilk etapta onların elde ettiği neticeyi getiremeyebilir Filistinli kardeşlerimize ama eminim ki onların kanı dünyadaki diğer ezilen halkların, insanların umutlarının yeşermesi için mübarek bir besleyici su olacak."

- "Türkiye başından beri Filistin meselesinin hak ettiği şekilde çözülmesine odaklandı"

Türkiye'nin bugüne kadar Gazze’de oynadığı uluslararası rolün sorulması üzerine Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara geldiği günden itibaren sürdürdüğü politikalarla Filistin meselesi ve Orta Doğu'daki istikrarsızlık probleminin hak ettiği şekilde çözülmesine odaklandığını söyledi.

Fidan, "Hükümetlerimiz, devletimiz bu sorunla ilgili çabadan çalışmadan gayretten bir saniye bile vazgeçmemiştir. Bunu duygusallıktan uzak rasyonel bir biçimde Filistin meselesine sahiden katkıda bulunacak şekilde nasıl yapabiliriz hep bunun arayışı içerisinde olduk." ifadelerini kullandı.

Mısır başta olmak üzere bölgesel ortaklarla bu konuda nasıl çalışabileceklerini görüştüklerini kaydeden Fidan, diğer ülkelerin yaptıkları çalışmaları kamuoyuyla paylaşmama hassasiyetleri nedeniyle kamuoyunun gördüğü çabanın görülmeyenden çok daha fazla olduğuna işaret etti.

Fidan, tüm imkanları kullanarak işgalin sona ermesi, ateşkesin sağlanması ve insani yardımların başlaması için çalıştıklarını belirterek Gazze'ye yapılan yardım miktarından ziyade Gazze'nin içine gönderilebilen yardım miktarının önemli olduğunu vurguladı.

İsrail'in Refah'a olası saldırısının başlamaması için neler yapılabileceği, nasıl bir uluslararası baskı oluşturulabileceği yönünde arayışta olduklarını ifade eden Fidan, "Mevcut diplomatik çabalar, insani yardım faaliyetleri çözüm vermeyecekse ilaveten ne yapılmalı, ne türden sahici tedbirler ortaya konulmalı, bunu ilgili muhatap ve ortaklarımızla görüşüyoruz." dedi.

"Dünyayı bekleyen asıl büyük kriz Filistin meselesiyle makyajı dökülen uluslararası sistemin ikiyüzlülüğüdür"

Bakan Fidan, uluslararası platformlarda ve dünyadaki tüm diğer ülkelerle Gazze için neler yapabilecekleri yönünde arayışlarının olduğuna dikkati çekerek "Fakat burada şunu görüyoruz. Bütün bu mobilizasyon, bütün bu uluslararası aktörlerin bu konu karşısında 'bu da yanlış' dediği bir yerde bu yanlışın durmaması başlı başına daha büyük bir problem." diye konuştu.

Fidan, "Dünyayı bekleyen asıl büyük kriz Filistin meselesiyle makyajı dökülen, gerçekliği ortaya çıkan uluslararası sistemin ikiyüzlülüğü, uluslararası hukuksuzluk ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuş olan hegemonik sistemin işe yaramazlığıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Gazze'deki "zulüm ve katliamın" her geçen gün bunun daha açık ve net ortaya çıkmasına sebep olduğunu aktaran Fidan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu mesele artık İsraillilerin Filistinlileri katlettiği bir mesele olarak algılanmaktan çıkıp İsrail'in arkasında duran ve katliamı mümkün kılan işlerle Filistin'i kalplerinde ve kafalarında hisseden, bu zulme karşı, bu ezilmişliğe karşı küresel çapta artık direniş gösterme ihtiyacı hisseden iki tarafın kavgası haline dönüşmeye başlamıştır. "


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile görüştü

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile görüştü
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile görüştü

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile görüştü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile bir araya geldi.

Dolmabahçe Çalışma Ofisi'ndeki kabul, basına kapalı gerçekleşti.


NATO Orta Doğu'daki ortaklığı artıracak ve geliştirecek

NATO Genel Sekreteri Jens Stollenberg, 3 Nisan 2024'te Brüksel'de üye ülkelerin dışişleri bakanları ile birlikte
NATO Genel Sekreteri Jens Stollenberg, 3 Nisan 2024'te Brüksel'de üye ülkelerin dışişleri bakanları ile birlikte
TT

NATO Orta Doğu'daki ortaklığı artıracak ve geliştirecek

NATO Genel Sekreteri Jens Stollenberg, 3 Nisan 2024'te Brüksel'de üye ülkelerin dışişleri bakanları ile birlikte
NATO Genel Sekreteri Jens Stollenberg, 3 Nisan 2024'te Brüksel'de üye ülkelerin dışişleri bakanları ile birlikte

Bu yıl, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) tarafından Ürdün, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Tunus, Cezayir, Katar, Kuveyt, Mısır, Fas ve Moritanya ile ortaklık ve iş birliği için bir platform olarak hayata geçirilen Akdeniz Diyaloğu ve İstanbul İş birliği Girişimi'nin doğuşunu kutluyoruz.

Avrupa-Atlantik bölgesini, Akdeniz Havzasını, Arap Körfezi bölgesini ve diğer bölgeleri kapsayan daha geniş bir alanı etkileyen ortak güvenlik çıkarlarını geliştirmek için onlarca yıldır birlikte çalıştık.

Yıllardır süren bu iş birliğimiz, küçük ve hafif silahlar, el yapımı patlayıcılarla mücadele, kriz yönetimi, terör ile mücadele, sivil hazırlık, dayanıklılık ve kadınlar, barış ve güvenlik gündemi dahil olmak üzere çeşitli alanlarda herkes için birçok kazanım ve fayda sağladı.

NATO, askeri eğitim ve öğretim alanındaki deneyim, askeri kuvvetlerin birlikte çalışabilirliğinin arttırılması dahil olmak üzere, savunma ve güvenlik sektörüne değerli uzmanlıklarla katkıda bulundu. Buna karşılık ortak ülkeler, bölgesel güvenlik sorunlarına ilişkin anlayışımızı geliştirmemize yardımcı oldu.

Bugün artan risklerin ve yoğun rekabetin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Güvenlik sorunları doğası gereği giderek küresel hale geliyor ve artık tek bir bölgeye izole edilemiyor. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı düşmanca savaşı bize bunun açık örneğini veriyor; Ukrayna'ya tarif edilemez zararlar verdi ve Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan beri yaşanan en büyük mülteci krizine yol açtı.Aynı zamanda gıda ve temel ihtiyaç mallarının fiyatlarında artış krizine neden oldu ve tüm dünyayı daha tehlikeli bir yere dönüştürdü.

Ayrıca Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahel bölgesinde devam eden çatışmalar ve istikrarsızlık da ciddi endişe kaynağı haline geldi. NATO Gazze'deki çatışmanın tarafı olmasa da bazı NATO müttefikleri ateşkes sağlamak ve insani yardım sağlamak için yorulmadan çalışıyorlar.

“Küresel zorluklar küresel çözümler gerektirir. Bu nedenle NATO dünyanın çeşitli bölgelerindeki ortaklarıyla daha yakın çalışmasının nedeni budur.”

Bugün hepimiz Gazze'deki savaşın büyüyüp daha geniş bir bölgesel çatışmaya dönüşme ihtimali ile karşı karşıya bulunuyoruz. İran, vekilleriyle birlikte sürekli bir bölgesel istikrarsızlık kaynağı teşkil ediyor ve Irak'ta NATO müttefiklerine, Kızıldeniz'de deniz taşımacılığının güvenliğine ciddi bir tehlike oluşturuyor.

Tüm bunlara ek olarak bölgede artan Rus ve Çin varlığı, bölgenin güvenliği açısından iyiye işaret değil. Zira kendi açısından Moskova Batı karşıtı ve NATO karşıtı görüşleri destekliyor ve huzursuzluğu körüklemek için paralı askerler kullanıyor. İran ile ilişkilerini güçlendirirken, Tahran da Putin'in Ukrayna'daki konumunu güçlendirmesine yardımcı olmak için ona silah temin ediyor. Pekin ise askeri varlığını genişleterek ve bölge üzerindeki kontrolünü güçlendirmek için hayati öneme sahip altyapıyı ele geçirerek, Afrika'daki ekonomik nüfuzunu güçlendirmeye çalışıyor.

Bu küresel meydan okumalar küresel çözümler gerektiriyor. Bu nedenle NATO küresel bir yaklaşım benimsiyor ve Ortadoğu ile Kuzey Afrika da dahil olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerindeki ortaklarıyla daha yakın çalışıyor.

Üzerine inşa etmek için ihtiyacımız olan birçok temel zaten mevcut; NATO, Irak güvenlik güçlerini ve kurumlarını güçlendirmede, Iraklıları destekleme görevlerini yerine getirmek üzere 2018'den bu yana Irak'ta bulunuyor. Biz aynı zamanda Kuveyt’te de bulunuyoruz ve burada bulunan bölgesel merkezimiz, NATO müttefikleri ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine katkıda sağlıyor. Ürdün'de de NATO iletişim ofisi kurma çalışmaları sürüyor.

"Terörizm ile mücadele, deniz güvenliği, iklim değişikliği ile mücadele, siber güvenlik ve mayın temizleme faaliyetleri için daha fazla ortak çaba göstermeliyiz."

Akdeniz Diyaloğu'nun kuruluşunun 30. yıldönümü ile İstanbul İşbirliği Girişimi'nin hayata geçirilmesinin 20. yıldönümü kutlamalarımız çerçevesinde biz NATO olarak birlikte daha iyi, daha güçlü ve daha güvenli bir dünya inşa etme çabalarımızı kat kat artırmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.

NATO Genel Sekreteri Jens Stollenberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb ile 10 Nisan 2024'te Brüksel'deki NATO karargahında (AFP).

Gelecekteki rotalara gelince, NATO'nun bölgeyle olan angajmanını artırmak istiyoruz. Ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve diğer ilgili aktörlerle diyaloğu ve daha yakın iş birliğini geliştirme fırsatlarından yararlanmayı sabırsızlıkla bekliyoruz. Önümüzde daha fazla ortak çaba gösterebileceğimiz, dahası göstermemiz gereken ve işimizin verimliliğini artırabileceğimiz birkaç pratik alan var. Bunlar arasında terörle mücadele, deniz güvenliği, iklim değişikliği ile mücadele, siber güvenlik ve mayın temizleme faaliyetleri de yer alıyor.

Önümüzdeki Temmuz ayında yapılması planlanan Washington zirvesinde NATO liderleri, güvenlik alanında NATO’nun ortaklarına sunduklarımızı geliştirmeyi amaçlayan pratik tavsiyeler üzerinde anlaşacaklar. Bu, şimdi ve gelecekte ortak güvenliğimizi gerçekleştirme yolunda önemli bir adımı temsil edecektir.

* Bu yazı Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Ukrayna'da Rus gazetesinin savaş muhabiri öldürüldü

Rusya yanlısı güçler Ukrayna'da yıkılan bir binanın önünde  (Reuters)
Rusya yanlısı güçler Ukrayna'da yıkılan bir binanın önünde  (Reuters)
TT

Ukrayna'da Rus gazetesinin savaş muhabiri öldürüldü

Rusya yanlısı güçler Ukrayna'da yıkılan bir binanın önünde  (Reuters)
Rusya yanlısı güçler Ukrayna'da yıkılan bir binanın önünde  (Reuters)

Rus "İzvestia" gazetesi, gazetenin askeri muhabiri Semyon Eremin dün (Cuma) güneydoğu Ukrayna'da düzenlenen İHA saldırısında öldürüldü.

Reuters'in İzvestia gazetesinden aktardığına göre 42 yaşındaki Eremin, Zaporojya'da haber yaptığı bölge üzerinde uçan bir İHA’nın saldırısı sırasında aldığı yaralar nedeniyle öldü.

"İzvestia", Eremin'in, 25 aydır devam eden savaş sırasında, 2022 yılında yaklaşık üç ay boyunca Rus kuvvetleri tarafından kuşatma altında tutulan Mariupol bölgesi de dahil olmak üzere, Ukrayna'nın doğu bölgelerindeki yoğun çatışma yaşanan bölgelerden çok sayıda haber gönderdiğini belirtti.

Eremin, aylardır yoğun çatışmalara sahne olan Marinca ve Voledar kasabalarından da haberler göndermişti.

ABD merkezli sivil toplum kuruluşu Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre Şubat 2022'deki büyük çaplı Rus işgalinden bu yana Ukrayna'daki savaşta en az 15 gazeteci öldürüldü.


Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, Dışişleri Bakanı Fidan ile ortak basın toplantısında konuştu:

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)
TT

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, Dışişleri Bakanı Fidan ile ortak basın toplantısında konuştu:

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (Reuters)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, İran ile İsrail arasındaki karşılıklı saldırılardan oluşan gerilimin uluslararası toplumun dikkatini Gazze'deki trajik koşullardan uzaklaştırdığını söyledi.

Şukri, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Uluslararası toplumun gündemini şu anda meşgul eden şeyin İran ve İsrail arasındaki gerilim olduğuna işaret eden Şukri, "(İran-İsrail gerilimi) Son olaylar uluslararası toplumun dikkatini Gazze'deki trajik koşullardan uzaklaştırdı." dedi.

Şukri, "(İran-İsrail gerilimi) Bu savaşın bu çatışmaların bu gerginliğin yayılma ihtimali var." değerlendirmesinde bulundu.

- "Türkiye ile ticaret hacmini 15 milyar dolar üzerine çıkarmayı hedefliyoruz"

Bakan Şukri, "Bölgede istikrarın sağlanması için Türkiye ile iş birliğini güçlendirmek için çalışıyoruz. Türkiye ile siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik ilişkilerini her iki ülkenin ortak çıkarına uygun şekilde ilerletmeyi amaçlıyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkiye ile ticaret hacmini 15 milyar dolar ve üzerine çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen Şukri, bu potansiyelin her iki ülke için de mevcut olduğunu belirtti.

Şukri, iki bakan olarak Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısına hazırlık amacıyla anlaşmaların geniş bir yasal çerçevesini incelediklerini kaydetti.

- "Bağımsız bir Filistin devleti kurmaya çalışmalıyız"

Bölgesel sorunları, Gazze'de devam eden savaşı ve bunun Filistinliler üzerindeki yıkıcı etkilerini ele aldıklarını aktaran Şukri, çatışmanın genişleyeceği konusunda başından beri uyarılarda bulunduklarını vurguladı.

Filistin devletinin kurulmasına yol açacak siyasi bir yol bulunması gerektiğini ifade eden Şukri, "1967 sınırlarına bağlı kalarak başkenti Kudüs olan Filistin devleti tanınmalıdır." diye konuştu.

Gazze Şeridi'ne yeterli yardımın ulaştırılması için uluslararası toplumun birleşmesi gerektiğini söyleyen Şukri, "Filistinlilerin yerinden edilmesini önlemek için konuyu ciddiye almalı ve bağımsız bir Filistin devleti kurmaya çalışmalıyız." dedi.

Sorunların diyalog yoluyla ve uluslararası meşruiyet çerçevesinde çözülmesini her zaman talep ettiklerini kaydeden Şukri, "Gazze'ye yardım ulaştırmak için yoğun bir çaba harcıyoruz ancak Refah kapısının bombalanması da dahil olmak üzere İsrail'in birçok engeline maruz kaldık. İsrail tarafıyla görüşmeler yaptık, daha basitleştirilmesi için görüştük. Ancak orada alınan tedbirler neticesinde istediğimiz düzeyde yardımları gönderemiyoruz. İsrail’in uygulamaları zorlaştırdığını ilettik. İsrail'in Gazze'deki 6 kapısının insani yardıma açılmasını talep ediyoruz, bunun yapılmaması uluslararası hukuka aykırıdır." diye konuştu.


Babil'in kuzeyindeki Haşdi Şabi karargâhına düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü, 8 kişi yaralı

Irak'ın orta kesiminde yer alan Babil vilayetindeki Kalsu Üssü’nün bombalanması sonucu yaralananların tedavi gördüğü Hille'deki hastanenin acil servisinin girişinde nöbet tutan bir asker (AFP)
Irak'ın orta kesiminde yer alan Babil vilayetindeki Kalsu Üssü’nün bombalanması sonucu yaralananların tedavi gördüğü Hille'deki hastanenin acil servisinin girişinde nöbet tutan bir asker (AFP)
TT

Babil'in kuzeyindeki Haşdi Şabi karargâhına düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü, 8 kişi yaralı

Irak'ın orta kesiminde yer alan Babil vilayetindeki Kalsu Üssü’nün bombalanması sonucu yaralananların tedavi gördüğü Hille'deki hastanenin acil servisinin girişinde nöbet tutan bir asker (AFP)
Irak'ın orta kesiminde yer alan Babil vilayetindeki Kalsu Üssü’nün bombalanması sonucu yaralananların tedavi gördüğü Hille'deki hastanenin acil servisinin girişinde nöbet tutan bir asker (AFP)

Irak Güvenlik Medya Hücresi bugün (Cumartesi) Babil'in kuzeyindeki Kalsu Üssü’nde meydana gelen patlama sonucunda bir Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) mensubunun öldüğünü ve aralarında bir ordu mensubunun da bulunduğu 8 kişinin yaralandığını duyurdu. Şarku’l Avsat’a konuşan iki güvenlik kaynağı, patlamanın ‘hava bombardımanından’ kaynaklandığını söyledi. Haşdi Şabi tarafından daha sonra yapılan açıklamada, patlamanın bir saldırı sonucu meydana geldiği bildirildi.

Irak Güvenlik Medya Hücresi'nden yapılan açıklamada, kamptaki patlama ve yangının nedenlerini belirlemek üzere Sivil Savunma ve diğer ilgili makamlardan uzman bir teknik komite oluşturulduğu belirtildi.

Açıklamada, Hava Savunma Komutanlığı tarafından yayınlanan ve patlama öncesinde ya da sırasında Babil hava sahasında insansız hava aracı (İHA) veya savaş uçağı bulunmadığını doğrulayan bir rapora atıfta bulunuldu.

Babil vilayetinden bir güvenlik kaynağı Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) ‘Kalsu Üssü’nün Halk Seferberlik Güçleri, Irak Ordu birimleri ve Federal Polis birimlerinin karargâhlarına ev sahipliği yaptığı için ortak kullanıldığını’ söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan iki güvenlik kaynağı Kalsu Üssü’ne yönelik bir ‘hava bombardımanından’ söz etmişti. AFP'nin sorusuna yanıt veren bir askeri yetkili ve bir içişleri bakanlığı yetkilisi, bombardımanın arkasında kimin olduğunu belirtmedi. Ayrıca saldırının bir İHA tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği de belirtilmedi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) ise ABD'nin dün (Cuma) Irak'ta ‘saldırı düzenlemediğini’ belirtti..

CENTCOM, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada “ABD'nin Irak'ta hava saldırıları düzenlediğini iddia eden bilgilerin farkındayız. Bu bilgi yanlıştır” ifadeleri yer aldı.

AFP'nin sorusu üzerine İsrail ordusundan, ‘yabancı medyada yer alan bilgiler hakkında yorum yapmadığı’ bilgisi iletildi.

Haşdi Şabi tarafından yapılan açıklamada, “Babil vilayetinin kuzeyindeki otoyol üzerinde yer alan el-Meşru bölgesindeki Kalsu Üssü’nde bulunan Halk Seferberlik Güçleri karargahında bir patlama meydana geldi” denildi.

Açıklamanın devamında, “Bir soruşturma ekibi derhal olay yerine intikal etti. Patlama maddi kayıplara ve yaralanmalara neden oldu” ifadeleri yer aldı.

‘Ön soruşturma tamamlandığında daha fazla ayrıntı verileceği’ bildirildi.

Irak'taki bu gelişme, Gazze'de devam eden savaşın körüklediği bölgesel bir ortamda meydana gelirken, çatışmanın yayılmasını önlemek için diplomatik çabalar da devam ediyor.

Dün şafak vakti İran'ın orta kesimlerindeki İsfahan bölgesinde bir askeri üs yakınlarında patlamalar duyuldu. Yetkililer patlamaların etkisini küçümseyerek İsrail'i doğrudan suçlamazken, İsrail'den saldırıya ilişkin herhangi bir açıklama gelmedi. Bu olay, İran'ın İsrail'e yönelik benzeri görülmemiş ve doğrudan saldırısının üzerinden bir hafta geçmeden meydana geldi.

Askeri gerilimin artmasının tehlikeleri

Irak'taki Kalsu Üssü’nde isminin açıklanmaması kaydıyla konuşan bir askeri yetkili, cumayı cumartesiye bağlayan gece gerçekleşen bombardıman sonucunda, Irak ordusu saflarında üç yaralı olduğunu bildirdi.

Yetkili, “Şu anda mühimmat depolarında aralıklarla patlamalar oluyor. Bazı yerlerde halen yangın devam ediyor ve başka kayıp var mı diye arama çalışmaları devam sürüyor” dedi.

Patlamanın Haşdi Şabi karargahını hedef aldığını doğrulayan yetkili, “Patlama, ağır silahlar ve zırhlı araçlar da dahil olmak üzere ekipman ve silahları etkiledi” dedi.

Halk Seferberlik Güçleri, Başbakan’ın otoritesi altındaki resmi Irak güvenlik aygıtının ayrılmaz bir parçası. Ancak Halk Seferberlik Güçleri, bazıları Irak ve Suriye'de DEAŞ karşıtı koalisyonun bir parçası olarak görev yapan ABD askerlerine yönelik saldırılar gerçekleştirmiş olan İran yanlısı birçok silahlı grubu da bünyesinde barındırıyor.

Dün gece Irak'ta meydana gelen ve herhangi bir tarafça üstlenilmeyen saldırı, Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasında devam eden savaşın körüklediği gergin bölgesel ortamda meydana geldi.

ABD'nin Ortadoğu'daki askeri komutanlığı (CENTCOM), ABD'nin dün Irak'ta hava saldırısı düzenlediği yönündeki haberleri yalanladı.

Irak Dışişleri Bakanlığı, dün akşam İsfahan'a yapılan saldırıdan ‘ciddi endişe’ duyduğunu ifade ederek ‘bölgedeki güvenlik ve istikrarı tehdit eden askeri gerilimin artmasının tehlikeleri’ konusunda uyarıda bulundu. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Söz konusu gerilim dikkatleri Gazze Şeridi'nde yaşanan yıkım ve masum can kayıplarından uzaklaştırmamalıdır” denildi.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani halen ABD'de bulunuyor. Sudani, bu hafta başında Başkan Joe Biden ile bir araya geldi.

Iraklı gruplar yanıt veriyor

AWP’nin bildirdiğine göre Iraklı silahlı gruplar, bugün şafak vakti İsrail'in güneyindeki Eilat'ta hayati bir hedefe İHA’larla saldırdıklarını duyurdu.

Kendilerini Irak İslami Direnişi olarak adlandıran gruplar tarafından yapılan açıklamada, hedefin ‘Siyonistlerin silahsız Filistinli sivillere yönelik katliamlarına ve Siyonist düşmanın Halk Seferberlik Güçleri kamplarını haince hedef alarak Irak'ın egemenliğini ihlal etmesine yanıt olarak’ vurulduğu belirtildi.

Bu gruplar daha önce de İsrail'in 7 Ekim'den beri Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına yanıt olarak, Irak ve Suriye'deki ABD askeri üslerinin ya da İsrail'deki hedeflerin vurulacağını duyurmuşlardı.

Bağdat'ın güneyindeki Babil vilayetinde bulunan ve bazı Haşdi Şabi oluşumları tarafından karargâh olarak kullanılan Kalsu Üssü dün akşam bir roket saldırısına uğradı.


İran'ın İsrail'e saldırısının ardından gerçek kazanan kim?

 Netanyahu, Almanya Başbakanı Olaf Schulz ile Kudüs'te düzenlediği ortak basın toplantısında (AFP)
Netanyahu, Almanya Başbakanı Olaf Schulz ile Kudüs'te düzenlediği ortak basın toplantısında (AFP)
TT

İran'ın İsrail'e saldırısının ardından gerçek kazanan kim?

 Netanyahu, Almanya Başbakanı Olaf Schulz ile Kudüs'te düzenlediği ortak basın toplantısında (AFP)
Netanyahu, Almanya Başbakanı Olaf Schulz ile Kudüs'te düzenlediği ortak basın toplantısında (AFP)

Hüda Rauf

İran'ın İsrail'e saldırısının üzerinden günler geçtikten sonra, sonuçları hakkında kapsamlı bir değerlendirme yapmak için henüz çok erken, ancak bazı ön fikirlere ulaşmak mümkün. Saldırıdan İran mı, İsrail mi yararlandı? Saldırı, bazılarının söylediği gibi bir oyunun parçası mıydı?

Saldırı, İran ile İsrail arasında yıllardır süren ve denizde, Suriye'de, siber dünyada ve hatta İran topraklarında birçok farklı biçim alan gölge savaşının doruk noktasıydı.

İran, çalkantılı bölgesel sahnenin arka planında mevcut ve etkili olurken, Gazze savaşından ve onun yansımalarından kendisini uzak tutmaya gayret etti. Halihazırda Washington ya da İsrail ile bir çatışmaya girmeme çabasıyla pek çok Devrim Muhafızı komutanının hayatına mal olan çok sayıda İsrail saldırısına tahammül etmesine rağmen, sonunda İsrail'e yüzlerce İHA ve füze gönderdi.

Her ne kadar İran askeri doktrini her türlü askeri çatışmayı kendi toprakları dışına taşımayı temel alsa ve bu nedenle İsrail dahil düşmanlarını tehdit etmek için bölgedeki silahlı milisler ile ilişkiler kursa da egemenliğine yönelik bir saldırı olarak değerlendirilen Şam'daki İran konsolosluğunun hedef alınmasının ardından İsrail’e bu saldırı ile yanıt vermek zorunda kaldı. Dahası itibarını korumak, İran içinde ve milis vekilleri karşısında zor durumda kalmaktan kaçınmak için bu adımı atmalıydı.

İran, bu saldırısı ile geçmişte tehdit ettiği gibi İsrail'e zarar verme veya İsrail'i bölgeden silme amacı taşımadı, aksine saldırılarda herhangi bir maddi veya insani kayıp yaşanmadı.

İsrail'e yönelik saldırıların püskürtülmesinde Amerikan, Fransız ve İngiliz kuvvetlerinin de rol oynadığı doğru fakat İran da bu mesajı yani saldıracağını Washington'a iletmek istemişti. Böylece iki hafta boyunca İran'ın karşılık vereceğine dair haberler yayıldı ve misillemede ne tür silahların kullanılacağı konuşuldu. Ama İran’ın saldırıda İsrail yakınlarına ulaşması birkaç saat sürecek insansız hava araçlarını ve füzelerini kullanacağını tüm dünya biliyordu. Böylece İsrail bu süre içinde savunmasını hazırlama ve güçlendirme fırsatını değerlendirebildi.

Dolayısıyla İran'ın İsrail'e cevap vermek zorunda kaldığı söylenebilir ama bu bilinen, hesaplanmış ve sınırlı bir cevaptı.

İran, kayıplar ve kazançlar dengesinde gerçek bir kazanım elde edemedi ancak kendi açısından, saldırıyı direniş ekseni içinde İsrail'e saldırma gücüne sahip olduğu propagandası yapmak için kullanacak.

Tahran gerçek kazanımlar elde edemeyip, aksine Tel Aviv veya Washington ile herhangi bir şekilde karşı karşıya gelmekten korktuğunu teyit ederken, İsrail'in gerçek kazanımlar elde etmesine katkıda bulundu. Gazze Şeridi'ndeki acımasız savaş ve insani yardım çalışanlarının hedef alınması nedeniyle uluslararası kamuoyu, insan hakları ve uluslararası kuruluşlar nezdindeki olumlu imajının zayıflamasının ardından İsrail’in yeniden uluslararası destek kazanmasını sağladı. Gerçi bu uluslararası destek hâlâ resmi çevrelerden geliyor, uluslararası kamuoyundan değil.

Öte yandan Netanyahu'ya, İsrail'in İran tehdidi ile mücadelede uluslararası müttefiklerinin kendisini desteklemesine ihtiyaç duyduğunun altını çizmekte kullanacağı bir kart verdi. İsrail içindeki gösteriler sona erdi ve bu da Netanyahu'nun ömrünün uzaması, Gazze Şeridi'ndeki savaşın uzaması ve uluslararası dikkatin Gazze’deki trajik durumdan başka yöne çevrilmesi anlamına geliyor.

İran, Gazze Şeridi'ndeki savaşı durdurmak için değil, konsolosluğunun bombalanması ve Devrim Muhafızları komutanının öldürülmesi üzerine İsrail'e bir saldırı düzenledi ama diğer yandan Gazze Şeridi'nin zarar görmesine ve Netanyahu'nun bedava kazanımlar elde etmesine de katkı sağladı.