İran’da ses kaydı tartışmaları sürüyor: Ruhani, ABD yaptırımlarının kaldırılması için birlik çağrısında bulundu

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün Tahran'da Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuştu. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün Tahran'da Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuştu. (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

İran’da ses kaydı tartışmaları sürüyor: Ruhani, ABD yaptırımlarının kaldırılması için birlik çağrısında bulundu

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün Tahran'da Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuştu. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün Tahran'da Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuştu. (İran Cumhurbaşkanlığı)

İran’da Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in Londra'da Farsça yayın yapan Iran International haber kanalına verdiği röportajın ses kaydının basına servis edilmesinin üzerinden 10 gün geçmesine rağmen yankıları hala sürerken, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün yaptığı açıklamada ülkedeki gerilimi yatıştırmaya çalıştı. Ruhani, İran müzakere heyetinin Viyana'da yaptığı görüşmelerin büyük bir iş olduğunu belirterek, ABD yaptırımlarının kaldırılması için birlik içinde olma çağrısında bulundu. 
Tahran’da yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında konuşan Ruhani, ABD ile dolaylı müzakerelerde İran'ın yöntemini savunarak, karşı tarafın hukuka ve yasalara tam olarak yeniden bağlı kalması halinde müzakerelerin kısa zamanda sonlanacağını bildirdi.
Viyana görüşmelerini İran halkının kararlılığının, sabrının ve direnişinin bir kazanımı olarak değerlendiren Ruhani şu ifadeleri kullandı:
“Aldatma ve manipülasyon olmadıysa, insanlara doğru raporları sunduk. İran halkının büyüklüğü ortaya çıkacak ve anlaşmaya taraf olanların uluslararası sözleşmelere ve 2231 karara uymaktan başka seçenekleri olmadığı anlaşılacak. Bu zafer için son aylardayız. Cumhurbaşkanı olarak yaptırımların başarısız olduğunu halkımıza ilan ediyorum. Birlik içinde olursak yaptırımlar kısa sürede kalkacak. Çünkü karşı taraf uluslararası sözleşmelere uymaktan başka bir yol olmadığını anladı.”
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade ise yaptığı açıklamada, "ABD yaptırımlarda (devam etmekte) ısrar ederse müzakereler duracaktır" dedi.
İran resmi haber ajansı IRNA, Hatipzade'nin açıklamasının, önceki gün İranlı bir kaynağın ABD’nin yaptırımları ve özellikle CAATSA Yasası'nı yürürlükten kaldırmak istemediği şeklinde ifadelerini aktaran İran'ın İngilizce yayın yapan devlet televizyonu Press TV kanalına atıfta bulunan İranlı bir medya kuruluşunun "yalan haberlerine" yanıt olarak geldiğini belirtti. 
Hatipzade, İran ve ABD arasındaki birçok ihtilaf noktası olduğuna işaret ederek, "ABD’nin Viyana'daki bazı tutumları kabul edilemez. Bu nedenle İran heyeti Viyana müzakerelerinde dikkatli bir şekilde ilerliyor" dedi.
İran Dışişleri Bakanlığı, geçen ay Viyana görüşmelerinin nükleer anlaşmaya ilişkin ikinci turunun başlamasından bu yana Press TV tarafından ortaya atılan iddialara üçüncü kez cevap verdi.
İlk eleştiri, İran Nükleer Başmüzakereci Vekili Abbas Arakçi’nin, yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasıyla ilgili kanalın Viyana'daki ilgili bir İranlı kaynaktan aktardıklarına cevaben geldi. Arakçi, haberleri protesto ederek kanalın aktardıkları haberlerden bilgi sahibi olmadığının anlaşıldığını belirtti. İkinci yalanlama ise, İran-ABD-İngiltere esir takası anlaşması, dondurulmuş mal varlığının serbest bırakılması ve eski bir silah anlaşmasının borçlarının İran'a iade edilmesine ilişkin devlet televizyonunun geçen Pazar günü aktardığı bilgilere karşılık geldi.
Bu haftanın başlarında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, The Financial Times adlı İngiliz gazetesi ile verdiği röportajda, geçen ay başlayan Viyana müzakerelerinin ABD’nin nükleer anlaşmaya geri dönme konusundaki ciddiyetini göstermede bir miktar ilerlemeye tanık olduğunu belirtti.
Blinken, İran seçimlerinin şu anda devam eden müzakereleri etkileyip etkilemeyeceği sorusuna cevaben yaptığı açıklamada, sonuçların müzakereler üzerinde olası etkisine veya yokluğuna ilişkin ayrıntıya girmekten kaçınarak, "İran rejiminde karar vericinin kim olduğu açık. Dini lider, İran’ın yöntemi hakkında temel kararları alan kişi” dedi.
Blinken ayrıca, "Herhangi bir sonuca varmak için henüz önümüzde uzun bir yol var. Özellikle İran'ın anlaşmaya dönmek için kendi adına gerekli kararları almaya hazır olup olmadığını görmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Öte yandan, dün ABD merkezli Wall Street Journal gazetesinden bir muhabir, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (UAEA) üst düzey bir ekibin önümüzdeki günlerde nükleer programdaki koruma önlemlerinin soruşturmasını takip etmek için Tahran'a gideceğini bildirdi. Muhabir yaptığı açıklamada, “İran’a kaynaklar hakkında, nerden geldiği ve şuan nerede olduğuna ilişkin çok fazla soru yönelttim. İran'dan net cevaplar konusunda beklentiler düşük” dedi.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.