Viyana’da gözler müzakerelerin dördüncü turunda

İran ile nükleer görüşmelerde koordinasyonu Enrique Mora yürütüyor. (AFP)
İran ile nükleer görüşmelerde koordinasyonu Enrique Mora yürütüyor. (AFP)
TT

Viyana’da gözler müzakerelerin dördüncü turunda

İran ile nükleer görüşmelerde koordinasyonu Enrique Mora yürütüyor. (AFP)
İran ile nükleer görüşmelerde koordinasyonu Enrique Mora yürütüyor. (AFP)

Viyana’da yürütülen nükleer müzakerelerde gelinen noktaya dair yapılan açıklamalarda çelişkiler sürüyor. Müzakere tarafları dün İran ile dördüncü tur görüşmelerde bulunmak üzere Viyana’ya geri döndü. Son tur olması ümit edilen görüşmelerde 2015'te imzalanan nükleer anlaşmanın yeniden hayata geçirilmesi amaçlanıyor.
Avrupa Birliği'nin (AB) müzakerelerdeki koordinatörü Enrique Mora başkanlığında dün İran ile 4 + 1 ülkeleri arasında resmi bir oturum düzenlendi. Oturuma katılmayan ABD ise İran ile görüşmeleri Avrupalı arabulucular aracılığıyla, dolaylı olarak yaptı.
Viyana'dan kaynaklar İran'ın nükleer programı konusunda  anlaşmaya varmadan Viyana’yı terk etmeme niyetinde olduğunu, görüşme turunun dışişleri bakanları düzeyinde bir toplantıyla sonuçlanabileceğini bildirdiler. Aynı zamanda mevcut turun her zamanki gibi 5-6 gün sürmeyeceği, iki haftaya kadar uzayabileceğine dikkat çekildi.

Biden’da müzakerelere ilişkin açıklama
ABD Başkanı Joe Biden dün yaptığı açıklamada İran'ın müzakerelerde ne derece ciddi olduğunun net olmadığını söyledi. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki de dün, İran'a yönelik yaptırımların ancak Tahran’ın yeniden 2015 tarihli nükleer anlaşmaya uyması halinde  kaldırılacağını bildirdi. Dünya güçleri ile Tahran arasındaki görüşmelerde az da olsa ilerleme kaydedildiğini belirten Psaki müzakereye devam etmelerinin iyi bir gösterge olduğunu kaydetti.
Üç farklı çalışma komitesi oturumun sona ermesinin ardından kalan anlaşmazlıkları çözmek için toplantılarına başladı. Komitelerin ilkinde  Washington'un kaldıracağı yaptırımlar tartışılırken diğerinin gündeminde de İran'ın yükümlülükleri gündemde. Üçüncü komitede de adımların hangi sırayla atılacağı görüşülüyor.
ABD merkezli Axios haber sitesinin ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst bir yetkiliden aktardığı bilgilere göre Joe Biden yönetimi Viyana görüşmelerinin İran ile anlaşmaya varılmadan çökme olasılığını değerlendirdi. ABD’li yetkili, görüşmeler başarısız olduğu taktirde İran'ın nükleer silaha sahip olmaması için Biden yönetiminin elinden geleni yapacağını belirtti. Axios haber sitesi, nükleer anlaşmaya karşılıklı dönüşün nasıl olacağı konusunda ABD ile İran'ın tutumları arasında önemli anlaşmazlıklar olduğunu aktardı.
ABD’li bir diğer yetkili de İran’ın dördüncü tur müzakereler öncesinde kendilerine sunulanı kabul etmek için ‘siyasi bir karar’ vermesi gerektiğini söyledi. Biden yönetiminin nükleer anlaşmanın sunduklarından yararlanmasını sağlayacak yaptırımları kaldırmaya istekli olduğunu Tahran'a ilettiğini kaydetti. Yetkili aynı zamanda anlaşmaya dönmek için öne sürülen taleplerin arttğına dikkat çekti.
Geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Birlik olursak anlaşmaya varabiliriz” ifadelerini kullanan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülke içindeki anlaşmazlıkların anlaşmaya geri dönüşü geciktirdiğine işaret etmişti.
Avrupalı  diplomatik kaynakların bildirdiğine göre ABD’nin kaldıracağı yaptırımları görüşen uzman komite ‘ciddi bir ilerleme’ kaydederken İran'ın nükleer yükümlülüklerini inceleyen diğer komitenin çalışmalarında ise uzlaşı sağlanamamamsı nedeniyle aksaklıklar yaşanıyor.
Axios haber sitesine açıklamalarda bulunan Avrupalı bir diplomat, müzakerelerin başlıca gündem maddleri arasında İran'ın uranyum zenginleştirmek için son zamanlarda kurduğu modern ve gelişmiş santrifüjler olduğunu aktardı. Zira İran’ın elde ettiği materyalleri yurt dışına satıp satmayacağı ya da depolayıp depolamayacağı bilinmiyor.
Rusya Büyükelçisi Mihail Ulyanov yaptığı açıklamada çabaların yoğunlaştırılması konusunda anlaşmaya varan heyetlerin hedefe daha çabuk ulaşmak için Viyana'da daha uzun süre kalmayı istediklerini söyledi. Halen birçok engel olduğunu belirten Ulyanov bir anlaşmaya varılma konusunda ‘bu turun son tur olabileceği’ konusundaki iyimserliğini sürdürüyor. Diğer yandan ABD ise daha kötümser görünüyor.
Her ne kadar müzakerelerde umutlar dördüncü tura bağlanmış olsa da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) geçtiğimiz şubat ayında Tahran ile vardığı teknik anlaşmayı uzatma yönünde İranlı yetkililerle görüşmeler yapmaya hazırlanıyor. Hedefte denetimlerin 20 Mayıs'a kadar tamamlanması var. Nitekim Tahran, UAEA Başkanı Rafael Grossi'ye nükleer anlaşmayı eski haline getirme yönünde herhangi bir siyasi anlaşmaya varılmadığı taktirde tüm denetimleri durduracağı tehdidinde bulunmuştu.
Avrupalı diplomatlar, müzakereleri söz konusu tarih öncesinde sonuçlandırıp anlaşmayı söz konusu tarihten önce eski haline getirme hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. Ancak yapılan değerlendirmeler hedefe bu kadar kısa bir süre içerisinde ulaşılmasının zor olabileceği yönünde. Zira anlaşma sağlanamayan noktalar uzlaşılanlardan daha fazla.
Görüşmelerin ilk iki turunda az da olsa sonuç alındı. İki çalışma komitesi Washington'ın kaldıracağı yaptırımlar ve İran'ın yükümlülükleri konusunda anlaşma sağladı. Üçüncü turda ise “daha az başarı elde edildiği” kaydedildi.
İkinci turda orijinal anlaşmanın genişletilmemiş haline geri dönülmesi için anlaşma belgesi taslağının hazırlanmasına başlanmıştı. Zira bu yönde bir fikir birliği vardı.  Ayrıca tarafların atacağı adımların koordine edileceği üçüncü bir komitenin de kurulması kararlaştırılmıştı.
İran, eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi tarafından uygulanan tüm yaptırımlar (aralarında nükleer anlaşmayla doğrudan ilgisi olmayanlar da mevcut) kaldırılmadığı ve bundan kesin bir biçimde emin olunmadığı taktirde nükleer yükümlülüklerine geri dönmeyeceği konusunda ısrar ediyor. Washington ise terörizm ve insan haklarıyla ilgili birçok yaptırımı kaldırmada ciddi esneklik gösterse de tüm yaptırımları kaldırmaya karşı. ABD, İran’dan yükümlülüklerine geri döneceğine dair güvence almadan tek taraflı adım atmayı kabul etmiyor.
Müzakerelerin ikinci turunda ortaya çıkan anlaşmazlıklar üçüncü turda da sürdü. Nitekim İran tarafı, ABD veya Avrupa kaynaklı ‘erteleme’ yaşanması halinde müzakerelerden çekileceğini ima ediyor. Heyetler, mevcuttaki dördüncü tur müzakerelerde tarafların nükleer anlaşmaya geri dönmek için yapması gerekenler konusunda daha net. Geçtiğimiz hafta, üçüncü tur müzakerelein sona ermesinin ardından açıklamalarda bulunan Ulyanov görüşmelerde ilerleme sağlanamamasından İranlıların veya ABD’lilerin sorumlu tutulmaması gerektiğini söylemişti.



Suveyda’da ateşkes bir ihtiyaç olsa da gerçek bir çözümün yerini tutamaz

Bedevi aşiretlerinden kişiler, Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinin et-Tera beldesinde bir kamyonun üzerinde Dera'ya doğru yol alırken, 21 Temmuz 2025 (AFP)
Bedevi aşiretlerinden kişiler, Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinin et-Tera beldesinde bir kamyonun üzerinde Dera'ya doğru yol alırken, 21 Temmuz 2025 (AFP)
TT

Suveyda’da ateşkes bir ihtiyaç olsa da gerçek bir çözümün yerini tutamaz

Bedevi aşiretlerinden kişiler, Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinin et-Tera beldesinde bir kamyonun üzerinde Dera'ya doğru yol alırken, 21 Temmuz 2025 (AFP)
Bedevi aşiretlerinden kişiler, Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinin et-Tera beldesinde bir kamyonun üzerinde Dera'ya doğru yol alırken, 21 Temmuz 2025 (AFP)

Hayed Hayed

ABD’nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes, Suveyda'da on yıllardır görülen en şiddetli çatışmalar geçici olarak sona erdirdi. Olaylar 13 Temmuz'da Dürzi silahlı gruplar ile Bedevi aşiretlerinden silahlı gruplar arasında yerel bir çatışma olarak başladı. Ancak kısa sürede tırmandı ve Dürzi silahlı gruplarla Şam’daki geçici hükümete bağlı güçler arasında geniş çaplı bir askeri çatışmaya dönüştü.

Şiddet şu anda azalmış olsa da bu durgunluğu istikrarın geri dönüşü olarak yorumlamak yanlış olur. Tüm ilk göstergeler, ateşkesin çatışmanın patlak vermesinden önceki durumu yeniden üretmekten öteye gitmediğini ve bölgedeki Dürzilerin Suveyda’nın fiili olarak kontrolünü geri aldığını gösteriyor. Şiddetin durdurulması gerekli bir ilk adım olsa da bu sağlam bir siyasi çözüme ulaşmak için yeterli değil. Gerginliği tırmandıran temel sorunlar, yani siyasi olarak ötekileştirme ve iktidar mücadelesi, gerçek anlamda köklü bir şekilde çözülmedikçe, bu sükunetin uzun süre devam edemez.

Krizin fitili

Krizin fitilini ateşleyen kıvılcım, bir Dürzi tüccarın Bedevi aşiretleriyle bağlantılı kişiler tarafından kaçırılması olayıydı. Buna misilleme olarak bir dizi kaçırma olayı yaşandı ve bu olaylar daha geniş çaplı bir mezhep çatışmasına dönüştü. Bu olayların Suriye'nin güneyinde sıkça yaşandığını belirtmek gerekiyor. Bu bölgede, karşılıklı güvensizlik ortamında yerel topluluklar arasında gerginlikler halen devam ediyor. Bu olayı diğerlerinden ayıran noktaysa geçici hükümet yetkililerinin askeri müdahale kararı alması oldu.

Şam, güvenlik güçlerini konuşlandırmayı düzeni yeniden sağlamak ve güvenliği sağlamak için gerekli bir görev olarak nitelendirdi. Ancak Suveyda'nın vatandaşları, en azından şiddetle direnenler, bunu bölgedeki iktidarı ele geçirme girişimi olarak gördü. Bu algı, Suveyda'nın önde gelenleri ile geçiş dönemi yetkilileri arasında, özellikle yönetim, güvenlik düzenlemeleri ve Suriye'nin gelecekteki kimliği konusunda süregelen anlaşmazlıklardan kaynaklanıyor.

Tartışmalı yetki

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suveyda'nın önde gelenleri, merkezi olmayan bir yönetim modelinin (adem-i merkeziyet) ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak yerel olarak yönetilen güvenlik yapılarının kurulmasını talebini her zaman dile getirdiler. Ancak Şam, kararların en üst düzeyde alındığı ve daha sonra aşağıya doğru uygulandığı hiyerarşik bir yapıya dayanan katı bir merkezi yaklaşımı sürdürdü. Tekrarlanan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla daha da tırmanan bu gerilimler, birçok kişinin devletin müdahalesinin barışı korumak için değil, merkezi otoritesini zorla yeniden dayatmak için yapıldığına dair inancını pekiştirdi.

Bu gerginlikler, hükümet güçleri ile Dürzi mezhebinin önde gelen ruhani liderlerinden Şeyh Hikmet el-Hicri'ye bağlı silahlı gruplar arasında çatışmaların patlak vermesiyle doruğa ulaştı. Taraflar birbirlerini suçladı. Şam, Hicri'ye bağlı silahlı grup üyelerini önceki anlaşmaları ihlal ederek güvenlik güçlerine saldırmakla suçlarken, Hicri'nin destekçileri hükümetin sözlerini tutmadığını ve sahada ciddi ihlallerde bulunduğunu iddia etti.

Dürzi karşıtı kışkırtıcı söylemler, İsrail'in saldırılarını, bu mezhebi İsrail ile iş birliği içinde veya ayrılıkçı olarak gösterme amacıyla kullandı.

Ateşkes var barış yok

Olaylar, İsrail'in çatışmalara yanıt olarak Suriye hükümet güçlerini ve ülkenin bir dizi hayati tesisini, başta Savunma Bakanlığı binası olmak üzere, hava saldırılarıyla hedef almasıyla tehlikeli bir dönemece girdi. Gerginliğin tırmanmasından endişe eden ABD, Türkiye'nin yardımıyla ateşkes anlaşması sağlanması için arabuluculuk yaptı. Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, devlet televizyon ekranlarından yaptığı konuşmada ateşkes anlaşmasına varıldığını duyurdu ve ‘bu anlaşmayı durumun daha fazla kötüleşmesini önlemek için atılan gerekli bir adım’ olarak nitelendirdi.

dfrgthyu
Suriye'nin güneyindeki Suveyda ili yakınlarındaki Dera ilinin Busra el-Harir beldesinde konuşlanan Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri, tampon bölge olarak kurdukları toprak setin yanında duruyorlar, 21 Temmuz 2025 (AFP)

Ateşkes, şiddeti kontrol altına almak için gerekli ve memnuniyetle karşılanan bir adımdır, ancak krizin temel nedenlerine müdahale etmezken çatışmaların patlak vermesinden önceki duruma geri dönülmesini sağladı, ancak uzun vadeli bir siyasi çözüme yönelik ciddi ve somut adımlar atılmadı. Fakat bu adımların atılmaması, gerçekleri ciddi şekilde göz ardı etmek anlamına geliyor. Geçtiğimiz haftaki olayların Suriye'deki siyasi ortamı derinden değiştirdiği şüphe götürmez bir gerçekti. Bu olaylar, toplumda var olan bölünmeleri ortaya çıkarmış ve aynı zamanda yeni bölünmelere yol açtı.

Dürzi karşıtı kışkırtıcı söylemler, İsrail'in saldırılarını, bu mezhebi İsrail ile iş birliği içinde veya ayrılıkçı olarak gösterme amacıyla kullandı. Bu da mezhepçi söylemleri güçlendirirken toplu cezalandırma çağrılarını alevlendirdi ve nihayetinde Dürzi azınlığa karşı kışkırtma endişe verici bir boyuta ulaştı. Öyle ki Dürzi tüccar ve iş adamlarını boykot etme çağrıları yapıldı, birçok ilde Dürzi öğrenciler üniversite yurtlarından atıldı. Buna karşın, mezhebin geniş bir kesiminin, özellikle de Şeyh el-Hicri'ye bağlı olanların, devlete ve devlet kurumlarına olan güvensizlikleri arttı. Bu durum, geçiş hükümetinin meşruiyetini daha da zayıflattı.

Ateşkes silah seslerini susturmuş olabilir, ancak Suriye'nin kanayan yaralarını sadece gerçek ve kapsamlı bir siyasi geçiş süreci sarabilir.

Yıllardır kabuğun altında kaynayan mezhepçilik patlak verdi ve açık bir düşmanlığa dönüştü. Marjinal bir konuma hapsolmuş olan nefret söylemi, kuru otların ateşe verilmesi gibi yayıldı, sesini yükselterek diğer sesleri bastırdı ve her yönde yankılandı. Mevcut ateşkes anlaşmasını kırılgan ve riskli hale getiren de işte bu. Çünkü siyasi ve toplumsal alanda meydana gelen derin dönüşümü hesaba katmıyor. Kriz öncesi duruma geri dönmek, barışın sağlandığı anlamına gelmiyor, aksine galip ve mağlup olmayan, değişken bir çatışmada yeni bir tıkanıklık anlamına geliyor.

Ateşkes silah seslerini susturmuş olabilir, ancak Suriye'nin kanayan yaralarını sadece gerçek ve kapsamlı bir siyasi geçiş süreci sarabilir. Suveyda'daki şiddetin temelindeki nedenleri ele almak için acil adımlar atılmazsa, bu kırılgan ateşkes uzun sürmez. Suriye'nin daha fazla bölünme ve parçalanmaya doğru sürüklenmesini önlemek için bir umut ışığı olsa da kapsamlı ve sürdürülebilir bir çözüm arayışı için alan hızla daralıyor.