Kabil’de bir okulu hedef alan bombalı saldırıda ölü sayısı 68'e yükseldi

Kabil'de önceki gün bir okulun önünde meydana gelen terör saldırısında ölenlerin cenazesi (AP)
Kabil'de önceki gün bir okulun önünde meydana gelen terör saldırısında ölenlerin cenazesi (AP)
TT

Kabil’de bir okulu hedef alan bombalı saldırıda ölü sayısı 68'e yükseldi

Kabil'de önceki gün bir okulun önünde meydana gelen terör saldırısında ölenlerin cenazesi (AP)
Kabil'de önceki gün bir okulun önünde meydana gelen terör saldırısında ölenlerin cenazesi (AP)

Afganistan’daki yetkililer tarafından dün (Pazar) yapılan açıklamaya göre başkent Kabil'de bir okulun önünde meydana gelen patlamada hayatını kaybedenlerin sayısı 68'e yükseldi. Doktorların olayda yaralanan yaklaşık 165 kişiye tıbbi bakım sağlamak için yoğun çaba sarf ettiği belirtilen açıklamada, yetkililerin ölenlerin kimliklerini tespit etmeye çalıştığı bildirildi. Çok sayıda aile olayda ölen yakınlarını gömerken, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani terör saldırısından dolayı Taliban’ı suçladı. Cumartesi akşamı Kabil'deki Hazara Şiilerinin hakimiyetindeki Daşti Barçi mahallesi çok sayıda patlamayla sarsıldı. DEAŞ terör örgütü daha önce Afganistan'daki Şii azınlığı hedef almıştı.
Kabil’de Cumartesi günü ilk olarak Seyyid eş-Şuheda Okulu’nun önünde bomba yüklü bir araç patlatıldı ve öğrencilerin panikle kaçmasının ardından iki bomba daha patlatıldı. Yetkililer ölenlerin çoğunun kız öğrenciler olduğunu bildirdi. Bazı aileler hala kayıp çocuklarını hastanelerde arıyor. İsmini vermek istemeyen Afgan bir yetkili yaptığı açıklamada, "İlk patlama o kadar güçlü ve çocuklara o kadar yakındı ki bazılarını henüz bulamadık" dedi. Olayın görgü tanıklarından biri Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, 7 veya 8 kişi dışında, ölenlerin çoğunun derslerinin bitmesinin ardından evlerine dönen kız öğrenciler olduğunu söyledi. Bölgedeki siviller ve polis dün, Ramazan Bayramı öncesinde alışveriş yapanlarla dolu kanlı yola dağılmış kitapları ve okul çantalarını topladı.

Papa saldırıyı kınadı
Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, önceki günkü açıklamasında Taliban hareketini saldırıyı gerçekleştirmekle suçlarken, hareketin bir sözcüsü iddiaları reddederek Taliban’ın Afgan sivillere yönelik her türlü saldırıyı kınadığını söyledi. Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis ise Vatikan'daki Aziz Petrus Meydanı'nda yaptığı konuşmada, saldırıyı "insanlık dışı eylem" olarak nitelendirdi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, saldırıyı kınayarak, kurbanların ailelerine, Afganistan hükümetine ve halkına en derin taziyelerini dile getirdi.
Kurbanların aileleri, Afgan hükümetini ve Batılı güçleri şiddete ve savaşa son vermemekten sorumlu tuttu. Cesetler hala morgdan toplanırken, ilk grup şehrin batısında gömülmeye başladı. Pazar günü bazı aileler hala kayıp yakınlarını ararken, duvarlarda asılı olan isimleri okumak ve morgu kontrol etmek için hastanelerin dışında toplandı. Özel bir hastanede kurbanların ailelerine yardım eden Muhammed Rıza Ali, "Bütün gece hayatını kaybedenlerin cesetlerini mezarlığa taşıdık ve yaralılar için dua ettik" dedi.
Saldırının ardında Kabil'de güvenlik güçlerinin varlığı artırılırken, yetkililer tüm okullar, camiler ve diğer kamu merkezlerinin güvenliğini sağlayamayacaklarını belirttiler. İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Tarık Aryan, dün gazetecilere yaptığı açıklamada, “Cumartesi günü Seyyid eş-Şuheda Okulu önünde bir bombalı araç infilak etti. Öğrenciler paniğe kapılınca iki bomba daha patlatıldı” dedi. Saldırının en az 50’den fazla kişinin ölümüne yol açtığını, 100’den fazla kişinin ise yaralandığını belirten Aryan, kurbanların çoğunun kız öğrenciler olduğunu kaydetti.
Afganistan'da çatışmalar şiddetlenmeye devam ediyor. Güvenlik güçleri, 2001 yılında Kabil'de iktidardan düşürüldüklerinden beri dış destekli hükümeti devirmek için savaş açan Taliban ile her gün mücadele ediyor.  ABD Başkanı Joe Biden, Taliban ile geçen yıl yapılan görüşmelerde üzerinde mutabık kalınan anlaşmaya göre 11 Eylül'e kadar tüm kuvvetlerin Afganistan’dan geri çekileceğini açıklamıştı. Ancak yabancı güçlerin geri çekilmesi, iki taraf stratejik merkezlerin kontrolünü sürdürmeye çalıştığı için Afgan güvenlik güçleri ile Taliban arasındaki çatışmanın artmasına yol açtı.

 


Amerikalı, psikiyatri hastanesinden taburcu edildikten sonra Rusya'dan ayrıldı

Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)
Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)
TT

Amerikalı, psikiyatri hastanesinden taburcu edildikten sonra Rusya'dan ayrıldı

Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)
Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)

Amerikan vatandaşı Joseph Tater, yaklaşık bir yıl boyunca hapishanede ve psikiyatri hastanesinde tutulduktan sonra Rusya'dan ayrıldı.

46 yaşındaki Tater, ağustos ayında Moskova'da otel çalışanlarına kötü muamele ve ardından bir polis memuruna saldırı suçlamasıyla tutuklandı.

Nisan ayında mahkeme, Tater'in yargılanmaya uygun olmadığına karar verdi ve onu “tıbbi nitelikteki zorlayıcı tedbirler” yani zorunlu psikiyatrik tedaviye sevk etti.

Rus yetkililer, Tater'i kararın açıklanmasından önce bir gözaltı merkezinden psikiyatri koğuşuna nakletmişti. TASS'ın o zamanki haberine göre, bir sağlık heyeti Tater'in “gerginlik, dürtüsellik, hayali düşünceler ve davranışlar” sergilediğini belirtmişti.

Rus resmi haber ajansları, Tater'in eylül ayında yapılan duruşmada ABD vatandaşlığından vazgeçmek istediğini ve CIA'nın kendisini takip ettiğini söylediğini bildirmişti.

Şarku’l Avsat’ın Sputnik’ten aktardığına göre kolluk kuvvetleri, “yargı kararıyla psikiyatri hastanesinde tutulan ABD vatandaşı Tater'in Moskova'daki klinikten çıkmasına izin verildiğini ve Rusya topraklarını terk ettiğini” bildirdi.

Rusya, son yıllarda casusluk, Rus ordusunu eleştirmek, hırsızlık ve ailevi anlaşmazlıklar gibi çeşitli suçlamalarla çok sayıda ABD vatandaşını tutukladı. Bu durum, Washington'un Moskova'yı “rehine alma” ve bunları takas işlemlerinde kullanma niyetinde olduğu yönündeki suçlamalarına yol açtı.

ABD ve Rusya çifte vatandaşı olan Ksenia Karelina, nisan ayında, Ukrayna'yı destekleyen bir hayır kurumuna yaklaşık 50 dolar bağışladığı için 12 yıl hapis cezasına çarptırıldıktan sonra serbest bırakıldı.

Buna karşılık Washington, Rus-Alman vatandaşı Arthur Petrov'u serbest bıraktı. Petrov, ABD yapımı elektronik cihazları Rus ordusuyla iş yapan şirketlere yasadışı olarak ihraç etmekle suçlanıyordu.