Koronavirüsün tüm türelerini kapsayan aşı ile gelecekteki salgınlara hazırlık

Klinik öncesi deneylerde olumlu sonuçlar gösterdi

Koronavirüsün tüm türelerini kapsayan aşı ile gelecekteki salgınlara hazırlık
TT

Koronavirüsün tüm türelerini kapsayan aşı ile gelecekteki salgınlara hazırlık

Koronavirüsün tüm türelerini kapsayan aşı ile gelecekteki salgınlara hazırlık

ABD’deki Duke İnsan Aşı Enstitüsü (DHVI) üyelerinin geliştirdiği potansiyel yeni aşının, maymunları ve fareleri yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsüne, SARS-CoV-1’e neden olan virüse ve potansiyel olarak bir sonraki pandemiye neden olabilecek yarasa kaynaklı koronavirüslere karşı korumada etkili olduğu kanıtlandı.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin sonuçlarının pazartesi günü Nature dergisinde yayınladığı çalışmada söz konusu aşı Pan-koronavirüs aşısı olarak adlandırılıyor. Aşı koronavirüsün insan hücrelerinin reseptörlerine bağlanmasını sağlayan kısmında oluşan nanopartiküller aracılığıyla antikor üretilmesini sağlıyor ve formülü, adjuvan olarak adlandırılan kimyasal güçlendiriciler ile hazırlandı. Araştırmacılar aşının insanlarla yakından ilişkili ana primatlarda başarının sağlanması durumunda insanlar üzerinde de başarılı olmasını öngörüyor.
Baş araştırmacı Barton Haynes Duke İnsan Aşı Enstitüsü internet sitesinde çalışmanın yayınlanması ile eş zamanlı olarak yayınlanan bir raporda şu değerlendirmelere yer verildi: “Bu çalışmaya geçen bahar, Kovid-19’a neden olan SARS-CoV-2’de de tüm virüsler gibi mutasyonların meydana geleceğini bildiğimiz için başladık. Yeni varyantlarla mücadele eden bir aşı için araştırma yapıyorduk. Aşımızın oluşmasını sağladığı antikorlar İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya varyantları gibi endişe verici varyantları da etkisiz hale getiriyor. Antikorlar ayrıca koronavirüslerden büyük bir grup ile etkileşime giriyor.”
Haynes ve meslektaşları çalışmalarında, SARS-CoV-1 adlı bir koronavirüsten kaynaklanan solunum yolu hastalığı olan SARS’ı ele alan daha önceki çalışmaları temel aldılar. Çalışmalardan birinde, SARS ile enfekte olmuş bir kişinin, birden fazla koronavirüsü etkisiz hale getirebilen antikorlar geliştirdiğini tespit ettiler bu da kapsamlı bir koronavirüs aşısının mümkün olabileceğini gösterdi.
Araştırma ekibi, koronavirüslerin zayıf noktalarının virüsleri insan hücrelerinin reseptörlerine bağlayan spike proteinleri olduğunu tespit etti. Spike proteinleri virüsün vücuda girmesini ve enfeksiyona yol açmasını sağlarken, antikorlar için hedef olarak belirlenebiliyorlar. Araştırmacılar SARS-CoV-2’de, dolaşımdaki varyantlarda ve SARS ile bağlantılı yarasa kaynaklı korovirüslerde onları çapraz bağlı antikorlara karşı oldukça korumasız hale getiren belirli bir reseptör alanı belirledi.
Daha sonrasında ekip bu savunmasız noktayı gösteren bir nanopartikül tasarladı. Nanopartiküller küçük moleküllü bir adjuvanla birleştirildi. Söz konusu adjuvan, ABD’nin Seattle şehrinde bulunan 3M Science ve Bulaşıcı Hastalıklar Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilmiş, vücudun bağışıklık tepkisini artıran bir yardımcı maddedir. Diğer yandan aşının maymunlar üzerindeki etkisinin görülmesi için gerçekleştirilen deneylerde, nanopartiküller içeren aşının Kovid-19 enfeksiyonunu yüzde 100 engelledi. Yeni aşı ayrıca insanlarda mevcut aşılarla veya doğal enfeksiyon sonucu oluşan antikorlar ile karşılaştırıldığında, hayvanlarda önemli ölçüde daha yüksek nötralize edici seviyeler oluşmasını sağladı.
Duke İnsan Aşı Enstitüsü Direktörü ve çalışmanın ortak yazarı Kevin Saunders yayınlanan raporda şu değerlendirmede bulundu:
“Temel olarak yaptığımız şey, vücudun bağışıklık sisteminin virüslere karşı yüksek seviyede bir şekilde yanıt vermesini sağlamak için koronavirüsün küçük bir kısmının çeşitli kopyalarını almaktı. Bunun sadece vücudun enfeksiyonu engelleme kabiliyetini artırmakla kalmadığını, aynı zamanda spike proteini üzerindeki bulunan zayıf noktayı daha sık hedef almasını sağladığını tespit ettik. Bu sebeple, aşının SARS-CoV-1, SARS-CoV-2 ve en az dört yaygın varyantının yanı sıra hayvanlarda görülen koronavirüslere karşı etkili olduğunu düşünüyoruz.”
Son 20 yılda 3 salgının patlak verdiğini ifade eden araştırmacı Haynes “Son 20 yılda 3 koronavirüs salgını patlak verdi, gelecek salgından önce bu patojenleri hedef alabilecek etkili aşıların geliştirilmesi gerekiyor. Bu çalışma salgını önleyebilecek, hafifletebilecek veya hızla ortadan kaldırılmasını sağlayabilecek bir aşıyı gösteriyor” dedi.



Netflix'in suç dramasına övgü yağıyor: İkinci sezon şart

Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)
Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)
TT

Netflix'in suç dramasına övgü yağıyor: İkinci sezon şart

Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)
Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)

Gençlik dizisi Dawson's Creek ve korku serisi Çığlık'ın (Scream) yaratıcısı Kevin Williamson imzalı yeni suç draması The Waterfront, haziranda Netflix'te yayımlanmasının ardından kısa sürede geniş bir izleyici kitlesine ulaştı.

8 bölümlük dizi, dünya çapında 11,6 milyon kez izlendi ve 70 ülkede Netflix'in en popüler 10 yapımı arasına girmeyi başardı. 

Kuzey Carolina sahilinde geçen hikaye, Buckley ailesinin zayıflamaya başlayan balıkçılık imparatorluğunu odağına alıyor. Görünüşte geleneksel bir aile olsalar da perde arkasında ihanet, karanlık sırlar ve organize suçlarla kuşatılmış karanlık bir dünya gizleniyor.

The Waterfront, sıradan bir ailenin suç dünyasına karışmasını anlatan drama dizisi Ozark'a benzetiliyor.

Dizinin kadrosunda 1990'ların yıldız isimlerinden Holt McCallany, Çıtır Kızlar'la (Coyote Ugly) tanınan Maria Bello ve popüler dizi Supergirl'den Melissa Benoist gibi dikkat çekici oyuncular yer alıyor. 

The Waterfront, aile bağlarının karanlık yüzünü ve bir mirası korumak için nelerin göze alınabileceğini çarpıcı biçimde işliyor.

Sosyal medyadaki izleyici yorumları da dizinin ne kadar etkileyici olduğunu gözler önüne seriyor. X'te bir kullanıcı, "The Waterfront tam olarak Ozark havası veriyor. Dalmaya hazırım!" paylaşımında bulunurken, bir diğeri, "Melissa Benoist için geldim, hikaye için kaldım. Gerçekten çok iyi bir dizi" yorumunu yaptı.

Bir Reddit kullanıcısı, The Waterfront için "İzlemeye değer" derken, bir başkası ise "Ozark'ı hatırlattı... İnsanı o kadar germiyor ama yine de sağlamdı" ifadesini kullandı.

Bir diğer izleyiciyse, diziyi şöyle özetledi: 

Gergin, kaotik, tempolu ve izlemesi çok eğlenceli!

İnternette heyecan dalga dalga yayılırken, pek çok kişi ikinci sezonun çekilmesi için Netflix'e çağrıda bulunuyor. "Lütfen ikinci sezonu istiyoruz" diyen bir hayrana başka biri şöyle katılıyor: 

Eğer benim gibi Ozark'ı sevdiyseniz, sıradaki Netflix maratonunuz The Waterfront olmalı. Çılgın sürprizlerle dolu. Gerçekten muhteşem.

Dizinin yaratıcılarından Kevin Williamson, New York Post'a verdiği röportajda The Waterfront'u yazarken kendi geçmişinden ilham aldığını söylemişti. Bir kıyı kasabasında büyüyen Williamson, balıkçı babası Wade ve bir otelde çalışan annesi Faye'le denizcilikle iç içe bir yaşam sürmüş.

"Ben balıkçı bir aileden geliyorum. Sadece babam değil, tanıdığım herkes balıkçıydı" diyen yönetmen, aynı zamanda kariyeri boyunca sıklıkla işlediği ihanet ve ahlaki gri alanlar gibi temaları bu yapımda da merkezine alıyor.

Independent Türkçe, Express, LadBible, New York Post