Şeyh Cerrah sakinleri yeni bir ‘Nekbe’ ile karşı karşıya

Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde 46'sı çocuk 160 kişiye evlerini boşaltmaları talimatı verildi

İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
TT

Şeyh Cerrah sakinleri yeni bir ‘Nekbe’ ile karşı karşıya

İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)

Ragide Atme
Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nden Arif Hammad (9), Ramazan Bayramı arifesinde tıpkı mahalledeki diğer akranları gibi bayramlık almakla ilgilenmiyor. Oyuncak almayı dahi umursamıyor. Mahalle halkı ile Siyonist yerleşimciler arasındaki günlük gösteriler, protestolar ve saldırılar, Hammad ve arkadaşlarının tüm bayram sevinçlerini yitirmelerine neden oldu. Zamanının çoğunu evinin karşısındaki sokağa kurulan dayanışma çadırında geçiren küçük Hammad, bazen gençlerin attığı sloganları dinliyor, bazen de İsrail polisinin Filistinli ve uluslararası insan hakları örgütlerinden göstericileri dağıtmak için attığı göz yaşartıcı gaz kapsüllerinden ve plastik mermilerden kaçıyor.
Hammad, “Bir bayram sofrasında oturmayı, bayram tatilinde nasıl eğleneceklerini, güleceklerini ve oynayacaklarını düşünen tüm dünyadaki Müslüman çocuklar gibi bayram sevincini yaşayabilmeyi ne kadar isterdim. Ben ve Şeyh Cerrah Mahallesi’nin diğer çocukları, sadece bir an önce evlerimize dönmeyi, evlerimizin yakınlarındaki apartmanlarda yerleşimcilerin çığlıkları ve saçtıkları dehşetle mücadelede ailelerimize destek olmayı düşünüyoruz. Her an evlerimizden çıkarılmak ve gece sokakta kalmakla tehdit ediliyoruz” ifadelerini kullandı.

Mahalle sakinlerine evlerini boşalmaları talimatı verildi
Şeyh Cerrah Mahallesi’nde, Siyonist yerleşimcilerle yer değiştirmeleri için zorunlu tehcir ve göçe zorlanan tek aile Hammad’ın ailesi değil. 1948 yılında Filistin’in diğer şehirlerinden ayrıldıktan ve Doğu Kudüs'e yerleştikten sonra, aşırı dinci Yahudi cemaatleri 1972 yılında mahalledeki evlerin inşa edildiği arazilerin tapularına sahip olduklarını iddia ettiler. Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri komitelerine göre bu tapuların tarihi 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor.
Tahliye tehdidi altındaki Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerinden Nabil el-Kurd (75) The Independent Arabia’ya şunları söyledi:
“1948'de yerinden edildikten sonra 1956, Ürdün Bayındırlık ve Ürdün Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’na (UNRWA) bir anlaşma çerçevesinde 27 Filistinli aileyle birlikte Hayfa’dan Kudüs’e sığındık. Batı Şeria'nın Ürdün’ün yönetiminde olduğu (1951-1967) Şeyh Cerrah Mahallesi’nden bize konut sağlandı. Mülkün tapusunun inşaatın tamamlanmasından üç yıl sonra, cüzi bir ücret karşılığında sakinlere devredileceği düşünülüyordu. Ancak 1967 savaşı, arazinin Kudüslü ailelerin adına tescil edilmesinin devam etmesini engelledi. 20 yıldır bunun savaşını veriyoruz. Mahkemelerde mülklerin sahibi olduğumuzu kanıtlamak için uğraşıyoruz.”

Mahkeme kararı
İsrail Yüksek Mahkemesi 10 Mayıs’ta Şeyh Cerrah Mahallesi’nden Kudüslü dört ailenin evlerini boşaltmalarıyla ilgili bir kararın çıkması beklenen duruşmayı erteledi. Mahkemeden yapılan açıklamada duruşma için yeni tarihin 30 gün içinde belirleneceği belirtildi. BM, Doğu Kudüs'teki Filistinlilere yönelik tüm zorunlu tahliyelerin derhal sona erdirilmesi çağrısında bulundu ve bunun ‘savaş suçu sayılacağı’ konusunda uyardı.
(İsrail parlamentosu Knesset bünyesindeki) Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri komiteleri, 1885 yılında evlerin inşa edildiği arazinin Yahudilere ait olduğunu iddia ettiler. Komiteler, Temmuz 1972'de mahkemeden ‘başkalarının mallarını hukuka aykırı bir şekilde gasp ettikleri’ gerekçesiyle mahalledeki dört aileyi (el-Kurd, el-Cauni, Kasim ve Sekafi) evlerinden tahliye edilmelerini istediler.

Belgeler ve dayanaklar
Evlerinden tahliye edilmekle tehdit edilen Şeyh Cerrah Mahallesi ailelerini savunan avukatlardan Sami Arşid, bir grup Sefarad Yahudisinin, Osmanlı döneminden kaldığı iddia edilen belgelerle, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki arazileri, Kudüs’ün Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde olduğu sırada mahalle sakinlerinden satın aldıklarını iddia ettiklerini söyledi. 2009'da Ankara'ya giderek Sefarad Yahudileri Komitesi'nin iddialarını çürüten ve bu toprakların gerçek sahiplerinin Filistinliler olduğunu gösteren orijinal Osmanlı belgelerine ulaştıklarını, belgelerin Sefarad Yahudilerinin söz konusu arazilerdeki evleri satın almadıklarına, sadece kiraladıklarına işaret ettiğini belirten Arşid, ancak mahkemenin, geç ulaştırıldığını öne sürerek Osmanlı belgelerini kabul etmediğini sözlerine ekledi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı daha önce, Filistin tarafına, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Kudüslülerin kira sözleşmeleri, beyannameleri ve yazışmalar dahil olmak üzere Filistinlilerin haklarını korumalarını sağlayan tüm belgeleri temin etti. Bu belgelere, 1954 yılında UNRWA ile Ürdün Bayındırlık ve İskan Bakanlığı arasında imzalanan anlaşmanın bir nüshası da eklendi. Ancak İsrail mahkemesi bugüne kadar bu belgelerin hiçbirini dikkate almadı.

Tanıma karşılığında anlaşma
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İsrailli yerleşimciler ve avukatları, Filistinli ailelere 6 Mayıs'ta mahalleden tahliye edilmelerinin ertelenmesi karşılığında yerleşimcilerin, evlerinin inşa edildiği arazilerin sahipleri olduklarını tanımalarını öngören bir anlaşma teklif ettiler. Ancak, ev sahipleri, özellikle evlerini her aileden bir kişi adına geçici olarak kaydettirmeleri ve bu aile ferdinin ölümünden sonra evin mülkiyetini yerleşimcilere devredileceği önerildiğinden teklifi reddettiler.
Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evinden atılma tehdidiyle karşı karşıya olan Ahmed es-Sabbağ, “Hiçbir Filistinli, haklarımızı elimizden alan herhangi bir anlaşmayı kabul etmez. 1991 yılına kadar hiçbir Yahudi kurum, araziler üzerinde mülkiyetleri olduğunu ispat edemedi. Ta ki 17 Filistinli aileyi savunmak için atanan İsrailli bir avukat bu aileleri aldatana kadar. İsrailli avukat, mahalle sakinleri adına onlardan habersiz olarak belgeleri imzaladı. Böylece arazilerin mülkiyeti, Yahudi yerleşimci cemaatlerine aittir. İsrailli avukatın imzaladığı belgeler arazilerin yerleşimcilere ait olduğunu teyit ederken mahalle sakinlerine kiracı statüsü vermektedir. Kiracıyı Koruma Yasası, mahalle sakinlerini de kapsıyor. Yahudi cemaatler daha sonra araziyi Yerleşimci bir şirket olan Nahalat Shimon’a sattılar. Bugün yeni Nekbe’yi (Büyük Felaket’i) yaşıyoruz. Çocuklarımız güvensiz bir ortamdalar ve psikolojik baskı altındalar” ifadelerini kullandı.
Buna karşın Nahalat Shimon şirketinden Yonatan Yousef Fransız Haber Ajansı’na (AFP) daha önce yaptığı bir açıklamada, “Arazi sahibi olan her Yahudi, mahkeme onların lehine karar verirse araziyle istediğini yapmakta özgürdür. Filistinliler herhangi bir uzlaşmayı reddederlerse bu onların sorunudur” dedi.

Uluslararası kampanya
Şeyh Cerrah Mahallesi, geçtiğimiz birkaç gün boyunca Filistinliler ve yerleşimciler arasında şiddetli çatışmalara tanık oldu. Bu durum Kudüs'teki gençleri, ‘Şeyh Cerrah Mahallesini kurtar’ kampanyasının bir parçası olarak mahallede tehdit altındaki ailelere destek için harekete geçirmeye itti. Kampanya, Arap dünyası ve uluslararası camianın dikkatini, yerleşimcilerin mahalle sakinlerine yönelik saldırılarına çekmeyi başardı. Kampanya çeşitli sosyal medya sitelerinde büyük ilgi gördü. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları Savunucularını Desteklemek İçin Avrupa Akdeniz Vakfı (EMHRF) gibi insan hakları örgütlerinin yanı sıra zorunlu tahliye ve yıkımlardaki artışı bir endişe konusu olarak kabul eden Avrupa Birliği (AB) de dahil olmak üzere yaygın bir uluslararası dayanışmanın ortaya çıkmasını sağladı. AB, zorunlu tahliyeleri ve yıkımları uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde yasa dışı görüyor.
BM Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, İsrail'e ‘Doğu Kudüs'teki zorunlu tahliyelere son verme ve kendisine hakim olma’ çağrısında bulundu.

İsrail reddetti
Diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, artan uluslararası kınamaların ardından, “Kudüs'te ibadet özgürlüğünü sağlarken, yasaya ve düzene saygı duyulması için akıl ve sorumlulukla hareket ediyoruz” dedi. Son dönemde Kudüs'te inşa faaliyetlerine son verilmesine yönelik artan tüm baskıları şiddetle reddettiklerini söyleyen Netanyahu, “Ama en yakın dostlarımıza da Kudüs'ün başkentimiz olduğunu ve her millet gibi başkentimizde inşa faaliyetlerine devam edeceğimizi söylüyorum” şeklinde konuştu.
Buna karşın Ramallah'taki Filistin Hükümet sözcüsü İbrahim Mulhim resmi Facebook hesabından yaptığı açıklamada, “El koyulan evler dosyası, Roma Antlaşması uyarınca Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) savaş suçu ve uluslararası hukuk ile uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali olarak gönderildi” dedi.



BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
TT

BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)

Birleşmiş Milletler’in Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert, Perşembe günü yaptığı açıklamada, hükümetin aldığı önemli kararlar ve Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin güçlendirilmiş varlığına rağmen ülkenin güneyindeki belirsizlik ortamının devam ettiğini belirtti. Hennis-Plasschaert, bu iki unsurun “normalleşme yolunda temel bir zemin oluşturduğunu” söyledi.

Hennis-Plasschaert, “Birçok Lübnanlı için çatışma düşük yoğunlukla da olsa sürüyor. Mevcut durum devam ettiği sürece, düşmanlıkların yeniden tırmanma ihtimali ortadan kalkmış değil” ifadelerini kullandı.

BM yetkilisi, mevcut fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Diyalog ve müzakereler tüm sorunları çözemeyebilir; ancak taraflar arasında karşılıklı anlayışın oluşmasına katkı sağlar ve en önemlisi, istenen güvenlik ve istikrara giden yolu açar” dedi.

İsrail ile Hizbullah arasında geçen yıl Kasım ayında, Gazze’deki savaşın yol açtığı bir yılı aşkın karşılıklı bombardımanın ardından ABD arabuluculuğunda ateşkes sağlanmıştı. Ancak İsrail, anlaşmaya rağmen Güney Lübnan’daki bazı noktalarda varlığını sürdürürken, ülkenin güneyi ve doğusuna yönelik saldırılarına devam ediyor.


Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi güçleri, başbakanlık için dokuz aday arasından hem yurtiçi hem de yurtdışından kabul gören kişiyi seçeceklerini açıkladı

Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)
Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi güçleri, başbakanlık için dokuz aday arasından hem yurtiçi hem de yurtdışından kabul gören kişiyi seçeceklerini açıkladı

Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)
Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)

Irak parlamentosunda şu anda ‘en büyük blok’ konumundaki (Şii) Koordinasyon Çerçevesi güçleri, dokuz aday arasından yeni bir başbakan seçmeye hazırlanıyor.

Şii ittifakının genel sekreteri Abbas Radi dün yaptığı açıklamada, adayın Irak’ta kabul görmesi, uluslararası gerekliliklerle başa çıkma becerisine sahip olması ve devlet kaynaklarını partizan amaçlarla kullanmayacağına dair taahhütte bulunması gerektiğini vurguladı. Radi, güvenlik ve ekonomi alanlarında başbakanın görevlerine ilişkin ayrıntılı bir programın, gelecek hükümetin bir parçası olabilecek bir ekip tarafından hazırlanmasının ardından, en olası adayın özelliklerini belirleyecek bir toplantının yapılacağını da sözlerine ekledi.

Koordinasyon Çerçevesi, siyasi normlara uygun olarak cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis başkanlığı makamlarına getirilecek isimlere karar vermek için Kürt ve Sünni güçlerle müzakereler yürütürken, adayları değerlendiren önde gelen siyasi şahsiyetlerden oluşan bir komisyon aracılığıyla faaliyet gösteriyor.

Radi, rekabetin tanınmış önde gelen isimler arasında yaşandığını söyledi.

Radi, Şarku’l Avsat’ın Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin yeni gündeminin bir parçası olarak milis grupların silahları sorununu ele almayı düşünüp düşünmediğine ilişkin sorusuna verdiği yanıtta, “Hükümet programı, yeni başbakan tarafından uygulanacak güvenlik reformlarını içerecek” ifadelerini kullandı.


Hamas: İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşmesi Gazze Anlaşmasını ihlal ediyor

Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
TT

Hamas: İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşmesi Gazze Anlaşmasını ihlal ediyor

Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)

Hamas hareketi çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşme, öldürme ve tutuklama konusundaki ısrarının Gazze ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali olduğunu belirtti. Hamas yaptığı açıklamada, “İşgalin Refah tünellerinde mahsur kalan direnişçilerin peşine düşme, öldürme ve tutuklama yoluyla işlediği vahşi suç, Gazze ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali ve bu anlaşmayı baltalama ve çökertme yönündeki devam eden girişimlerin kesin kanıtıdır” ifadelerini kullandı.

Hamas, savaşçılar ve evlerine dönüş sorununu çözmek için geçtiğimiz ay boyunca çeşitli siyasi liderler ve arabulucularla temaslarda bulunarak önemli çabalar sarf ettiğini belirtti ve “Ancak İşgal, öldürme, kovalama ve tutuklama söylemlerine öncelik vererek tüm bu çabaları engelledi” dedi.

 İsrail, bu ayın başlarında Teğmen Hadar Goldin'in naaşını teslim almasının ardından, tünellerden güvenle çıkabileceklerine dair verdiği sözü görmezden gelerek, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde tünellerde saklanan Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları'nın silahlı mensuplarının peşine düştü, onlara yönelik operasyonlarını yoğunlaştırdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichai Adraee, Çarşamba sabahı ordu güçlerinin, Gazze'nin güneyindeki Refah kentinde, bölgedeki bir tünelden çıktıklarına inanılan altı militanı hedef aldığını söyledi.

İsrail ordusu, hava kuvvetlerinin militanlara ateş açtığını belirtti. Daha sonra bölgede bir ceset bulunurken, yakınlardaki bir çatışmada üç silahlı adamın daha öldürüldüğünü, askerlerin ayrıca bir binada bulunan iki militanı tutukladığını açıkladı.

İsrail medyası, ateşkes anlaşmasına göre İsrail kontrolü altında olan Refah bölgesinde onlarca silahlı adamın bir yeraltı tüneline sığındığını bildirdi. Bu kişilere güvenli koridor sağlama taleplerine ilişkin müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı.

İsrail Kamu Yayın Kurumu muhabirine göre, “Tutuklananlar, kendilerini yerinde sorguya çekmek üzere nakleden askerlere ateş açmadan Nahal Tugayı'na teslim oldular. Askerler sorguda Refah'ın doğusundaki el-Cüneyne semtinde devam eden operasyona yakın tünellerde ve bölgelerde kalan militan sayısı hakkında yeni bilgiler edinmeye çalıştılar.”

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, geçen hafta 20 militan etkisiz hale getirildi, 8 militan ise bölgeden kaçmaya çalışırken tutuklandı.

İsrail askeri kaynakları, bölgede yaklaşık 40 militan olduğunu tahmin ediyor. Bu sayı, son günlerde 60 ila 80’di. Kaynaklar, Refah'taki Doğu Bölgesi Taburu’nun komutanı veya yardımcısının da bu militanlar arasında olduğunu tahmin ediyor.

Artan baskı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin en güneyinde bulunan kentte son kalan tünellere yönelik operasyonlar başlatarak Hamas militanları üzerindeki baskısını artırmaya başladı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, bu savaşçılara güvenli geçiş sağlayacak her türlü çözümü reddederek sert bir tutum benimsemişti. Onları öldürmenin veya teslim olmaya zorlamanın önemini vurgulamıştı. Kuvvetlerine bu doğrultuda talimat vermiş ve yaklaşık iki hafta önce onların peşine düşüp yakalamak için askeri harekâtlarını yoğunlaştırmışlardı.

Hamas, arabulucularla koordinasyon halinde, savaşçılarının güvenli bir şekilde bölgeden çıkışını garanti eden bir çözüm karşılığında, 2014’teki savaşta esir alınan Teğmen Hadar Goldin'in naaşının iadesi konusunda mutabakata varmıştı.

sdfrgt
İsrailli Teğmen Hadar Goldin'in naaşı 2014'ten beri Hamas'ın elindeydi (İsrail medyası)

ABD, bu süreci tamamlamak için başta Türkiye olmak üzere arabulucularla çalıştı. Hamas, savaşçılarının güvenli bir şekilde çıkışı için çalışılacağına dair güvence aldıktan sonra naaşı teslim etti. Ancak Trump yönetiminin temsilcileri İsrail'i bu konuda ikna edemedi ve mesele çözümsüz kaldı.

Üst düzey bir Hamas heyeti, geçtiğimiz günlerde Mısır İstihbarat Şefi Hasan Reşad ile Refah tünellerindeki savaşçılar konusunu görüştü. Hamas heyeti, Mısır tarafının savaşçıların güvenli bir şekilde bölgeden çıkışı ve can güvenliklerinin sağlanması için tüm arabulucular ve taraflarla yoğun bir şekilde çalışmasını talep etti.

Hamas kaynakları, Şarkul Avsat'a, İsrail'in uzlaşmaz tutumu ve işgalcilerin herhangi bir çözümü reddetmesi nedeniyle sorunun çözümsüz kaldığını söyledi.

Devam eden ihlaller

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki ihlalleri de devam etti. Bir İsrail tankından ateşlenen top mermisi, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı’nın doğusunda odun toplayan bir Filistinliyi öldürdü. Bir Filistinli de, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusundaki Beni Süheyla beldesine düzenlenen bir İHA saldırısında hayatını kaybetti. Bir diğer Filistinli ise iki gün önce beldeye düzenlenen saldırıda aldığı yaralar nedeniyle hayatını kaybetti.

İsrail güçleri, Sarı Hat'ın doğusunda kontrolü altındaki bölgelerde ve Hamas kontrolündeki çevre bölgelerde Filistinlilerin evlerini ve altyapıyı büyük çapta yıkmaya devam ediyor. Bu bölgelerde hava saldırıları, topçu bombardımanı ve silahlı çatışmalar yaşanıyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı günlük raporunda, son 24 saatte (Salı öğleden sonra ile Çarşamba arasında) Gazze Şeridi'ndeki hastanelere iki yeni ölü ve sekiz yeni ulaşılan naaş olmak üzere 10 cenaze ulaştığını duyurdu. Böylece ateşkesten bu yana toplam ölü sayısı 347'ye (Çarşamba günkü yeni kayıplar hariç), yaralı sayısı 889’a ulaştı. Savaş sırasında ve daha önceki dönemlerde düzenlenen hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin 596'sının cenazesine ulaşıldı.

7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise 170.965 yaralıyla birlikte 69.785'e yükseldi.

Bakanlık ayrıca, İsrail tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla teslim edilen 15 Filistinlinin naaşının teslim alındığını duyurdu. Böylece teslim alınan toplam naaş sayısı 345'e ulaştı ve bunlardan 99'unun kimliği belirlendi. Bakanlık, ekiplerinin naaşları, muayene, kaydetme ve ailelerine teslim hazırlıkları kapsamında, yerleşik tıbbi prosedür ve protokollere göre incelemeye devam ettiğini belirtti.

Son cenazeleri teslim etme operasyonu, Hamas ile İsrail arasında gerçekleşen ve İsrail'in bir başka rehinenin cenazesini teslim aldığı bir takasın bir parçasıydı. Böylece Gazze Şeridi'nde biri İsrailli bir işçiye, diğeri ise Taylandlı bir işçiye ait iki cenaze kaldı.