Şeyh Cerrah sakinleri yeni bir ‘Nekbe’ ile karşı karşıya

Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde 46'sı çocuk 160 kişiye evlerini boşaltmaları talimatı verildi

İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
TT

Şeyh Cerrah sakinleri yeni bir ‘Nekbe’ ile karşı karşıya

İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)

Ragide Atme
Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nden Arif Hammad (9), Ramazan Bayramı arifesinde tıpkı mahalledeki diğer akranları gibi bayramlık almakla ilgilenmiyor. Oyuncak almayı dahi umursamıyor. Mahalle halkı ile Siyonist yerleşimciler arasındaki günlük gösteriler, protestolar ve saldırılar, Hammad ve arkadaşlarının tüm bayram sevinçlerini yitirmelerine neden oldu. Zamanının çoğunu evinin karşısındaki sokağa kurulan dayanışma çadırında geçiren küçük Hammad, bazen gençlerin attığı sloganları dinliyor, bazen de İsrail polisinin Filistinli ve uluslararası insan hakları örgütlerinden göstericileri dağıtmak için attığı göz yaşartıcı gaz kapsüllerinden ve plastik mermilerden kaçıyor.
Hammad, “Bir bayram sofrasında oturmayı, bayram tatilinde nasıl eğleneceklerini, güleceklerini ve oynayacaklarını düşünen tüm dünyadaki Müslüman çocuklar gibi bayram sevincini yaşayabilmeyi ne kadar isterdim. Ben ve Şeyh Cerrah Mahallesi’nin diğer çocukları, sadece bir an önce evlerimize dönmeyi, evlerimizin yakınlarındaki apartmanlarda yerleşimcilerin çığlıkları ve saçtıkları dehşetle mücadelede ailelerimize destek olmayı düşünüyoruz. Her an evlerimizden çıkarılmak ve gece sokakta kalmakla tehdit ediliyoruz” ifadelerini kullandı.

Mahalle sakinlerine evlerini boşalmaları talimatı verildi
Şeyh Cerrah Mahallesi’nde, Siyonist yerleşimcilerle yer değiştirmeleri için zorunlu tehcir ve göçe zorlanan tek aile Hammad’ın ailesi değil. 1948 yılında Filistin’in diğer şehirlerinden ayrıldıktan ve Doğu Kudüs'e yerleştikten sonra, aşırı dinci Yahudi cemaatleri 1972 yılında mahalledeki evlerin inşa edildiği arazilerin tapularına sahip olduklarını iddia ettiler. Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri komitelerine göre bu tapuların tarihi 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor.
Tahliye tehdidi altındaki Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerinden Nabil el-Kurd (75) The Independent Arabia’ya şunları söyledi:
“1948'de yerinden edildikten sonra 1956, Ürdün Bayındırlık ve Ürdün Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’na (UNRWA) bir anlaşma çerçevesinde 27 Filistinli aileyle birlikte Hayfa’dan Kudüs’e sığındık. Batı Şeria'nın Ürdün’ün yönetiminde olduğu (1951-1967) Şeyh Cerrah Mahallesi’nden bize konut sağlandı. Mülkün tapusunun inşaatın tamamlanmasından üç yıl sonra, cüzi bir ücret karşılığında sakinlere devredileceği düşünülüyordu. Ancak 1967 savaşı, arazinin Kudüslü ailelerin adına tescil edilmesinin devam etmesini engelledi. 20 yıldır bunun savaşını veriyoruz. Mahkemelerde mülklerin sahibi olduğumuzu kanıtlamak için uğraşıyoruz.”

Mahkeme kararı
İsrail Yüksek Mahkemesi 10 Mayıs’ta Şeyh Cerrah Mahallesi’nden Kudüslü dört ailenin evlerini boşaltmalarıyla ilgili bir kararın çıkması beklenen duruşmayı erteledi. Mahkemeden yapılan açıklamada duruşma için yeni tarihin 30 gün içinde belirleneceği belirtildi. BM, Doğu Kudüs'teki Filistinlilere yönelik tüm zorunlu tahliyelerin derhal sona erdirilmesi çağrısında bulundu ve bunun ‘savaş suçu sayılacağı’ konusunda uyardı.
(İsrail parlamentosu Knesset bünyesindeki) Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri komiteleri, 1885 yılında evlerin inşa edildiği arazinin Yahudilere ait olduğunu iddia ettiler. Komiteler, Temmuz 1972'de mahkemeden ‘başkalarının mallarını hukuka aykırı bir şekilde gasp ettikleri’ gerekçesiyle mahalledeki dört aileyi (el-Kurd, el-Cauni, Kasim ve Sekafi) evlerinden tahliye edilmelerini istediler.

Belgeler ve dayanaklar
Evlerinden tahliye edilmekle tehdit edilen Şeyh Cerrah Mahallesi ailelerini savunan avukatlardan Sami Arşid, bir grup Sefarad Yahudisinin, Osmanlı döneminden kaldığı iddia edilen belgelerle, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki arazileri, Kudüs’ün Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde olduğu sırada mahalle sakinlerinden satın aldıklarını iddia ettiklerini söyledi. 2009'da Ankara'ya giderek Sefarad Yahudileri Komitesi'nin iddialarını çürüten ve bu toprakların gerçek sahiplerinin Filistinliler olduğunu gösteren orijinal Osmanlı belgelerine ulaştıklarını, belgelerin Sefarad Yahudilerinin söz konusu arazilerdeki evleri satın almadıklarına, sadece kiraladıklarına işaret ettiğini belirten Arşid, ancak mahkemenin, geç ulaştırıldığını öne sürerek Osmanlı belgelerini kabul etmediğini sözlerine ekledi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı daha önce, Filistin tarafına, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Kudüslülerin kira sözleşmeleri, beyannameleri ve yazışmalar dahil olmak üzere Filistinlilerin haklarını korumalarını sağlayan tüm belgeleri temin etti. Bu belgelere, 1954 yılında UNRWA ile Ürdün Bayındırlık ve İskan Bakanlığı arasında imzalanan anlaşmanın bir nüshası da eklendi. Ancak İsrail mahkemesi bugüne kadar bu belgelerin hiçbirini dikkate almadı.

Tanıma karşılığında anlaşma
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İsrailli yerleşimciler ve avukatları, Filistinli ailelere 6 Mayıs'ta mahalleden tahliye edilmelerinin ertelenmesi karşılığında yerleşimcilerin, evlerinin inşa edildiği arazilerin sahipleri olduklarını tanımalarını öngören bir anlaşma teklif ettiler. Ancak, ev sahipleri, özellikle evlerini her aileden bir kişi adına geçici olarak kaydettirmeleri ve bu aile ferdinin ölümünden sonra evin mülkiyetini yerleşimcilere devredileceği önerildiğinden teklifi reddettiler.
Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evinden atılma tehdidiyle karşı karşıya olan Ahmed es-Sabbağ, “Hiçbir Filistinli, haklarımızı elimizden alan herhangi bir anlaşmayı kabul etmez. 1991 yılına kadar hiçbir Yahudi kurum, araziler üzerinde mülkiyetleri olduğunu ispat edemedi. Ta ki 17 Filistinli aileyi savunmak için atanan İsrailli bir avukat bu aileleri aldatana kadar. İsrailli avukat, mahalle sakinleri adına onlardan habersiz olarak belgeleri imzaladı. Böylece arazilerin mülkiyeti, Yahudi yerleşimci cemaatlerine aittir. İsrailli avukatın imzaladığı belgeler arazilerin yerleşimcilere ait olduğunu teyit ederken mahalle sakinlerine kiracı statüsü vermektedir. Kiracıyı Koruma Yasası, mahalle sakinlerini de kapsıyor. Yahudi cemaatler daha sonra araziyi Yerleşimci bir şirket olan Nahalat Shimon’a sattılar. Bugün yeni Nekbe’yi (Büyük Felaket’i) yaşıyoruz. Çocuklarımız güvensiz bir ortamdalar ve psikolojik baskı altındalar” ifadelerini kullandı.
Buna karşın Nahalat Shimon şirketinden Yonatan Yousef Fransız Haber Ajansı’na (AFP) daha önce yaptığı bir açıklamada, “Arazi sahibi olan her Yahudi, mahkeme onların lehine karar verirse araziyle istediğini yapmakta özgürdür. Filistinliler herhangi bir uzlaşmayı reddederlerse bu onların sorunudur” dedi.

Uluslararası kampanya
Şeyh Cerrah Mahallesi, geçtiğimiz birkaç gün boyunca Filistinliler ve yerleşimciler arasında şiddetli çatışmalara tanık oldu. Bu durum Kudüs'teki gençleri, ‘Şeyh Cerrah Mahallesini kurtar’ kampanyasının bir parçası olarak mahallede tehdit altındaki ailelere destek için harekete geçirmeye itti. Kampanya, Arap dünyası ve uluslararası camianın dikkatini, yerleşimcilerin mahalle sakinlerine yönelik saldırılarına çekmeyi başardı. Kampanya çeşitli sosyal medya sitelerinde büyük ilgi gördü. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları Savunucularını Desteklemek İçin Avrupa Akdeniz Vakfı (EMHRF) gibi insan hakları örgütlerinin yanı sıra zorunlu tahliye ve yıkımlardaki artışı bir endişe konusu olarak kabul eden Avrupa Birliği (AB) de dahil olmak üzere yaygın bir uluslararası dayanışmanın ortaya çıkmasını sağladı. AB, zorunlu tahliyeleri ve yıkımları uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde yasa dışı görüyor.
BM Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, İsrail'e ‘Doğu Kudüs'teki zorunlu tahliyelere son verme ve kendisine hakim olma’ çağrısında bulundu.

İsrail reddetti
Diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, artan uluslararası kınamaların ardından, “Kudüs'te ibadet özgürlüğünü sağlarken, yasaya ve düzene saygı duyulması için akıl ve sorumlulukla hareket ediyoruz” dedi. Son dönemde Kudüs'te inşa faaliyetlerine son verilmesine yönelik artan tüm baskıları şiddetle reddettiklerini söyleyen Netanyahu, “Ama en yakın dostlarımıza da Kudüs'ün başkentimiz olduğunu ve her millet gibi başkentimizde inşa faaliyetlerine devam edeceğimizi söylüyorum” şeklinde konuştu.
Buna karşın Ramallah'taki Filistin Hükümet sözcüsü İbrahim Mulhim resmi Facebook hesabından yaptığı açıklamada, “El koyulan evler dosyası, Roma Antlaşması uyarınca Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) savaş suçu ve uluslararası hukuk ile uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali olarak gönderildi” dedi.



Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi’nde halen tıkanmış durumda olan ateşkes anlaşmasını ilerletmek amacıyla arabulucuların temasları sürüyor. Kahire ve Ankara, anlaşma maddelerinin uygulanmasına ilişkin iki ayrı toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu görüşmeler, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde yeni bir ilerleme sağlanması amacıyla yapılan kapsamlı toplantının ardından gerçekleştirildi.

Mısır ve Türkiye’de yapılan bu yeni toplantıların, Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre, tıkanan anlaşmanın önündeki engelleri aşmaya yönelik girişimler niteliği taşıdığı belirtildi. Uzmanlar, İsrail’in ABD baskısı altında anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeye itiraz etmeyebileceğini, ancak çekilmeler ve benzeri konulara ilişkin müzakereleri uzatarak uygulama sürecini aksatabileceğini vurguladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, “Başbakanın talimatıyla, Esirler ve Kayıplar Koordinatörü Gal Hirsch, ordu, iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet ve Mossad yetkililerinden oluşan bir heyetin başında Kahire’ye gitti” denildi.

İsrail heyeti, üst düzey yetkililer ve arabulucu ülkelerin temsilcileriyle bir araya geldi. Görüşmelerde, Ran Gvili’nin cesedinin geri alınmasına yönelik çabalar ve bu sürecin ayrıntıları ele alındı.

Filistinli gruplar, 10 Ekim’de başlayan ateşkesin ilk aşamasından bu yana 20 İsrailli esiri sağ olarak, 27’sinin de cesedini teslim etti. Ran Gvili’nin cesedi ise henüz bulunamadı. Hamas, Gazze’deki büyük yıkım nedeniyle aramaların zaman alacağını belirtirken, İsrail anlaşmanın ikinci aşamasını başlatmaya yönelik müzakereleri, söz konusu cesedin teslim edilmesine bağlamış durumda.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak Hamas, yaptığı açıklamada, Halil el-Hayye başkanlığındaki bir heyetin Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştüğünü duyurdu. Açıklamada, söz konusu görüşmede ‘Gazze Şeridi’nde savaşı sona erdiren anlaşmanın uygulanma süreci ile sahadaki gelişmelerin’ ele alındığı ifade edildi.

Heyet, Gazze Şeridi’nde ‘İsrail’in süregelen hedef alma eylemleri ve tekrarlanan ihlallerine’ karşı uyarıda bulunarak, bunların ‘anlaşmanın ikinci aşamasına geçişi engellemeyi ve mevcut mutabakatları boşa çıkarmayı amaçladığını’ ifade etti.

Söz konusu iki temas, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde ateşkes anlaşmasının arabulucularını bir araya getiren toplantının ardından gerçekleşti. Toplantı sonrası yayımlanan ortak açıklamada, anlaşmanın uygulanmasına yönelik yolların ele alındığı bildirilmişti.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail uzmanı olan Dr. Said Ukkaşe, Kahire ve Ankara’daki görüşmelerin, anlaşmanın uygulanmasını hızlandırmak, engelleri somut biçimde aşmak ve Washington’u İsrail üzerinde baskıyı artırarak tıkanan ikinci aşamaya geçmeye zorlamak açısından kritik bir zamanda yapıldığını söyledi. Ukkaşe, son kalan ceset meselesinin ise Hamas ve İsrail’in karşılıklı kazanım elde etmeye çalıştığı bir oyuna benzediğini dile getirdi.

Ukkaşe’ye göre, kulislerde dile getirildiği üzere Hamas cesedin yerini biliyor, ancak arabulucuların ve zaman baskısının etkisiyle ikinci aşamaya girerken elinde bir pazarlık unsuru tutmak istediği için teslim etmiyor. İsrail ise bundan yararlanarak, çekilmelerle bağlantılı yeni taahhütler üstlenmeden ilk aşamayı sürdürmeye devam ediyor.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava ise bu toplantılarda, özellikle cesedin ciddi bir engel oluşturması nedeniyle mevcut boşlukların nasıl kapatılacağının ele alındığını belirtti. Mutava, Hamas’ın Türkiye’deki temaslarının silahsızlanma düzenlemeleri ve uluslararası güçlerin sahaya girişi gibi konulara odaklandığını, Ankara’nın bu süreçte rol üstlenmeyi ve Washington ile ilişkilerini güçlendirmeyi hedeflediğini ifade etti.

r
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

İsrail, anlaşmayı zorlaştıran tutumlarını sürdürmeye devam ediyor. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ülkesinin ‘Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat’ın Ynet internet sitesinden aktardığına göre Katz, yerleşimleri korumak amacıyla Gazze Şeridi içinde bir güvenlik kuşağı oluşturulacağını belirterek, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini, aksi takdirde ‘İsrail’in bu görevi bizzat üstleneceğini’ ifade etti.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, salı akşamı Refah’ta patlayıcı infilakı sonucu bir İsrail subayının yaralanmasından Hamas’ı sorumlu tutmaya çalıştı ve ekim ayında yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini öne sürdü. Hamas ise patlamanın İsrail’in tamamen kontrolü altındaki bir bölgede meydana geldiğini, olayın ‘savaş kalıntılarından’ kaynaklanmış olabileceğini belirtti.

Netanyahu’nun Hamas’a yönelik suçlamaları, ABD’de Başkan Donald Trump ile yapması beklenen görüşmeden birkaç gün önce geldi. İsrail basınında yer alan haberlere göre Netanyahu, Trump’ı İsrail ile Hamas’ın kontrol alanları arasında kalıcı sınır olarak sarı hattın kabul edilmesine ikna etmeyi hedefliyor. Bu durumun, Gazze Şeridi’nin yüzde 58’inin İsrail tarafından işgal edilmesi anlamına geleceği ifade ediliyor.

Ukkaşe, İsrail’in Trump ile yapılacak görüşmenin ardından ikinci aşamaya geçilmesine karşı çıkmadığını açıklayabileceğini, ancak bunun teorik düzeyde kalacağını belirterek, uygulamada müzakere takvimini ve maddelerin hayata geçirilmesini uzatacağını, bu süreçte belirleyici unsurun ABD baskısı olacağını söyledi.

Mutava ise İsrail’in engelleyici tutumunu sürdüreceğini, Trump’ın da tüm sorunların tek seferde çözülemeyeceğinin farkında olduğunu dile getirdi. Mutava’ya göre, devam eden toplantılar engelleri aşamalı olarak çözmeyi amaçlıyor ve Trump, anlaşmanın çökmediğini göstermek için ikinci aşamanın gelecek ocak ayında başlatılmasını istiyor.


İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu bugün Gazze Şeridi'nde iki Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı.

İsrail ordusu, iki "teröristin" Gazze'nin güneyindeki "sarı hat"ı geçerek İsrail güçlerine yaklaştığını belirtti.

Açıklamada, iki adamın "acil bir tehdit" oluşturduğu ve kimliklerinin tespit edilmesinin ardından "etkisiz hale getirildiği" belirtildi.

İsrail güçleri, Filistinli Hamas grubuyla 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkesin ardından Gazze Şeridi'ndeki sarı hattın gerisine çekildi.

Beton bloklar ve sarı işaretlerle belirlenen hat, Gazze Şeridi'nde yeni bir toprak bölünmesini temsil ediyor ve kıyı şeridine doğru 1,5 ila 6,5 ​​kilometre uzanıyor. Böylece İsrail, Gazze'nin alanının yarısından biraz fazlasını kontrol ediyor.

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyyal Zamir, geçtiğimiz günlerde Sarı Hat’ı Gazze Şeridi ile yeni sınır olarak ilan etti.

Ateşkese rağmen, Gazze'de ara sıra yaşanan olaylar can kayıplarına yol açmaya devam ederken, İsrail ordusu da Hamas liderlerini ve merkezlerini hedef almayı sürdürüyor.


Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
TT

Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)

İsrail televizyon kanalı i24NEWS, dün Suriyeli kaynaklara dayandırdığı haberinde Şam'ın, İsrail ile bir güvenlik anlaşmasına varmak için topraklarındaki Türk ve Rus varlığı arasında denge kurmak istediğini bildirdi.

Kanal, Suriye'nin ülkenin güneyinde ve Golan Tepeleri yakınlarında Rus güçlerinin konuşlandırılmasını İsrail ile müzakereleri güçlendirmenin bir yolu olarak gördüğünü belirtti.

Televizyon haberinde, İsrail'in Suriye'deki Rus varlığının devamı konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile görüşmeler yaptığı ifade edildi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya yakın bir kaynak, İsrail ve Suriye arasında güvenlik anlaşması konusunda son haftalarda önemli ilerleme kaydedildiğini ve yakında imzalanmasının mümkün olduğunu bildirdi.

İsrail'in i24NEWS haber sitesine konuşan kaynak, bu son atılımın ABD Başkanı Donald Trump'ın önemli çabaları sayesinde gerçekleştiğini belirterek, diplomatik bir ilave içerecek olan anlaşmanın, yakın gelecekte bir Avrupa ülkesinde yapılacak üst düzey bir Suriye-İsrail görüşmesinde imzalanmasının muhtemel olduğunu kaydetti.

Suriyeli kaynak, Eş-Şara ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak bir görüşmede doğrudan imzalanma olasılığını da göz ardı etmediğini ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail kanalından aktardığına göre Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani geçen ay, Şam'ın 1974 Ateşkes Anlaşması'na dayalı, bazı küçük değişikliklerle ve tampon bölgeler olmaksızın, yıl sonuna kadar Suriye ve İsrail arasında bir güvenlik anlaşmasına varılmasını beklediğini söyledi.

İsrail ise eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra İsrail ordusunun Suriye'de ele geçirdiği tüm mevzilerden İsrail'in çekilmesi yönündeki Suriye'nin talebini reddediyor.

i24NEWS'e göre İsrail kaynakları, İsrail ordusunun Suriye topraklarında şu anda kontrol ettiği dokuz noktadan bazılarından çekilmesinin ancak Suriye ile tam bir barış anlaşması karşılığında gerçekleşeceğini, güvenlik anlaşması karşılığında olmayacağını belirtiyor.