Şeyh Cerrah sakinleri yeni bir ‘Nekbe’ ile karşı karşıya

Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde 46'sı çocuk 160 kişiye evlerini boşaltmaları talimatı verildi

İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
TT

Şeyh Cerrah sakinleri yeni bir ‘Nekbe’ ile karşı karşıya

İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)
İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs'te (AFP)

Ragide Atme
Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nden Arif Hammad (9), Ramazan Bayramı arifesinde tıpkı mahalledeki diğer akranları gibi bayramlık almakla ilgilenmiyor. Oyuncak almayı dahi umursamıyor. Mahalle halkı ile Siyonist yerleşimciler arasındaki günlük gösteriler, protestolar ve saldırılar, Hammad ve arkadaşlarının tüm bayram sevinçlerini yitirmelerine neden oldu. Zamanının çoğunu evinin karşısındaki sokağa kurulan dayanışma çadırında geçiren küçük Hammad, bazen gençlerin attığı sloganları dinliyor, bazen de İsrail polisinin Filistinli ve uluslararası insan hakları örgütlerinden göstericileri dağıtmak için attığı göz yaşartıcı gaz kapsüllerinden ve plastik mermilerden kaçıyor.
Hammad, “Bir bayram sofrasında oturmayı, bayram tatilinde nasıl eğleneceklerini, güleceklerini ve oynayacaklarını düşünen tüm dünyadaki Müslüman çocuklar gibi bayram sevincini yaşayabilmeyi ne kadar isterdim. Ben ve Şeyh Cerrah Mahallesi’nin diğer çocukları, sadece bir an önce evlerimize dönmeyi, evlerimizin yakınlarındaki apartmanlarda yerleşimcilerin çığlıkları ve saçtıkları dehşetle mücadelede ailelerimize destek olmayı düşünüyoruz. Her an evlerimizden çıkarılmak ve gece sokakta kalmakla tehdit ediliyoruz” ifadelerini kullandı.

Mahalle sakinlerine evlerini boşalmaları talimatı verildi
Şeyh Cerrah Mahallesi’nde, Siyonist yerleşimcilerle yer değiştirmeleri için zorunlu tehcir ve göçe zorlanan tek aile Hammad’ın ailesi değil. 1948 yılında Filistin’in diğer şehirlerinden ayrıldıktan ve Doğu Kudüs'e yerleştikten sonra, aşırı dinci Yahudi cemaatleri 1972 yılında mahalledeki evlerin inşa edildiği arazilerin tapularına sahip olduklarını iddia ettiler. Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri komitelerine göre bu tapuların tarihi 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor.
Tahliye tehdidi altındaki Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerinden Nabil el-Kurd (75) The Independent Arabia’ya şunları söyledi:
“1948'de yerinden edildikten sonra 1956, Ürdün Bayındırlık ve Ürdün Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’na (UNRWA) bir anlaşma çerçevesinde 27 Filistinli aileyle birlikte Hayfa’dan Kudüs’e sığındık. Batı Şeria'nın Ürdün’ün yönetiminde olduğu (1951-1967) Şeyh Cerrah Mahallesi’nden bize konut sağlandı. Mülkün tapusunun inşaatın tamamlanmasından üç yıl sonra, cüzi bir ücret karşılığında sakinlere devredileceği düşünülüyordu. Ancak 1967 savaşı, arazinin Kudüslü ailelerin adına tescil edilmesinin devam etmesini engelledi. 20 yıldır bunun savaşını veriyoruz. Mahkemelerde mülklerin sahibi olduğumuzu kanıtlamak için uğraşıyoruz.”

Mahkeme kararı
İsrail Yüksek Mahkemesi 10 Mayıs’ta Şeyh Cerrah Mahallesi’nden Kudüslü dört ailenin evlerini boşaltmalarıyla ilgili bir kararın çıkması beklenen duruşmayı erteledi. Mahkemeden yapılan açıklamada duruşma için yeni tarihin 30 gün içinde belirleneceği belirtildi. BM, Doğu Kudüs'teki Filistinlilere yönelik tüm zorunlu tahliyelerin derhal sona erdirilmesi çağrısında bulundu ve bunun ‘savaş suçu sayılacağı’ konusunda uyardı.
(İsrail parlamentosu Knesset bünyesindeki) Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri komiteleri, 1885 yılında evlerin inşa edildiği arazinin Yahudilere ait olduğunu iddia ettiler. Komiteler, Temmuz 1972'de mahkemeden ‘başkalarının mallarını hukuka aykırı bir şekilde gasp ettikleri’ gerekçesiyle mahalledeki dört aileyi (el-Kurd, el-Cauni, Kasim ve Sekafi) evlerinden tahliye edilmelerini istediler.

Belgeler ve dayanaklar
Evlerinden tahliye edilmekle tehdit edilen Şeyh Cerrah Mahallesi ailelerini savunan avukatlardan Sami Arşid, bir grup Sefarad Yahudisinin, Osmanlı döneminden kaldığı iddia edilen belgelerle, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki arazileri, Kudüs’ün Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde olduğu sırada mahalle sakinlerinden satın aldıklarını iddia ettiklerini söyledi. 2009'da Ankara'ya giderek Sefarad Yahudileri Komitesi'nin iddialarını çürüten ve bu toprakların gerçek sahiplerinin Filistinliler olduğunu gösteren orijinal Osmanlı belgelerine ulaştıklarını, belgelerin Sefarad Yahudilerinin söz konusu arazilerdeki evleri satın almadıklarına, sadece kiraladıklarına işaret ettiğini belirten Arşid, ancak mahkemenin, geç ulaştırıldığını öne sürerek Osmanlı belgelerini kabul etmediğini sözlerine ekledi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı daha önce, Filistin tarafına, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Kudüslülerin kira sözleşmeleri, beyannameleri ve yazışmalar dahil olmak üzere Filistinlilerin haklarını korumalarını sağlayan tüm belgeleri temin etti. Bu belgelere, 1954 yılında UNRWA ile Ürdün Bayındırlık ve İskan Bakanlığı arasında imzalanan anlaşmanın bir nüshası da eklendi. Ancak İsrail mahkemesi bugüne kadar bu belgelerin hiçbirini dikkate almadı.

Tanıma karşılığında anlaşma
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İsrailli yerleşimciler ve avukatları, Filistinli ailelere 6 Mayıs'ta mahalleden tahliye edilmelerinin ertelenmesi karşılığında yerleşimcilerin, evlerinin inşa edildiği arazilerin sahipleri olduklarını tanımalarını öngören bir anlaşma teklif ettiler. Ancak, ev sahipleri, özellikle evlerini her aileden bir kişi adına geçici olarak kaydettirmeleri ve bu aile ferdinin ölümünden sonra evin mülkiyetini yerleşimcilere devredileceği önerildiğinden teklifi reddettiler.
Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evinden atılma tehdidiyle karşı karşıya olan Ahmed es-Sabbağ, “Hiçbir Filistinli, haklarımızı elimizden alan herhangi bir anlaşmayı kabul etmez. 1991 yılına kadar hiçbir Yahudi kurum, araziler üzerinde mülkiyetleri olduğunu ispat edemedi. Ta ki 17 Filistinli aileyi savunmak için atanan İsrailli bir avukat bu aileleri aldatana kadar. İsrailli avukat, mahalle sakinleri adına onlardan habersiz olarak belgeleri imzaladı. Böylece arazilerin mülkiyeti, Yahudi yerleşimci cemaatlerine aittir. İsrailli avukatın imzaladığı belgeler arazilerin yerleşimcilere ait olduğunu teyit ederken mahalle sakinlerine kiracı statüsü vermektedir. Kiracıyı Koruma Yasası, mahalle sakinlerini de kapsıyor. Yahudi cemaatler daha sonra araziyi Yerleşimci bir şirket olan Nahalat Shimon’a sattılar. Bugün yeni Nekbe’yi (Büyük Felaket’i) yaşıyoruz. Çocuklarımız güvensiz bir ortamdalar ve psikolojik baskı altındalar” ifadelerini kullandı.
Buna karşın Nahalat Shimon şirketinden Yonatan Yousef Fransız Haber Ajansı’na (AFP) daha önce yaptığı bir açıklamada, “Arazi sahibi olan her Yahudi, mahkeme onların lehine karar verirse araziyle istediğini yapmakta özgürdür. Filistinliler herhangi bir uzlaşmayı reddederlerse bu onların sorunudur” dedi.

Uluslararası kampanya
Şeyh Cerrah Mahallesi, geçtiğimiz birkaç gün boyunca Filistinliler ve yerleşimciler arasında şiddetli çatışmalara tanık oldu. Bu durum Kudüs'teki gençleri, ‘Şeyh Cerrah Mahallesini kurtar’ kampanyasının bir parçası olarak mahallede tehdit altındaki ailelere destek için harekete geçirmeye itti. Kampanya, Arap dünyası ve uluslararası camianın dikkatini, yerleşimcilerin mahalle sakinlerine yönelik saldırılarına çekmeyi başardı. Kampanya çeşitli sosyal medya sitelerinde büyük ilgi gördü. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları Savunucularını Desteklemek İçin Avrupa Akdeniz Vakfı (EMHRF) gibi insan hakları örgütlerinin yanı sıra zorunlu tahliye ve yıkımlardaki artışı bir endişe konusu olarak kabul eden Avrupa Birliği (AB) de dahil olmak üzere yaygın bir uluslararası dayanışmanın ortaya çıkmasını sağladı. AB, zorunlu tahliyeleri ve yıkımları uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde yasa dışı görüyor.
BM Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, İsrail'e ‘Doğu Kudüs'teki zorunlu tahliyelere son verme ve kendisine hakim olma’ çağrısında bulundu.

İsrail reddetti
Diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, artan uluslararası kınamaların ardından, “Kudüs'te ibadet özgürlüğünü sağlarken, yasaya ve düzene saygı duyulması için akıl ve sorumlulukla hareket ediyoruz” dedi. Son dönemde Kudüs'te inşa faaliyetlerine son verilmesine yönelik artan tüm baskıları şiddetle reddettiklerini söyleyen Netanyahu, “Ama en yakın dostlarımıza da Kudüs'ün başkentimiz olduğunu ve her millet gibi başkentimizde inşa faaliyetlerine devam edeceğimizi söylüyorum” şeklinde konuştu.
Buna karşın Ramallah'taki Filistin Hükümet sözcüsü İbrahim Mulhim resmi Facebook hesabından yaptığı açıklamada, “El koyulan evler dosyası, Roma Antlaşması uyarınca Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) savaş suçu ve uluslararası hukuk ile uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali olarak gönderildi” dedi.



Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde Sudan, deniz sınırları ve paralı askerler başlıkları ele alındı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde Sudan, deniz sınırları ve paralı askerler başlıkları ele alındı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’in dün gerçekleştirdiği görüşmede, ertelenen genel seçimler, paralı askerler, yabancı savaşçılar, ortak deniz sınırları ve Sudan’daki durum başlıca gündem maddeleri oldu.

gt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti, 8 Aralık 2025. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sisi, Hafter’i Kahire’de kabul etti. Libya Ulusal Eylem Grubu Başkanı ve siyasi analist Halid et-Tercuman, ziyaretin ülkenin son derece kritik bir dönemden geçtiği bir zamanda gerçekleşmesi nedeniyle özel önem taşıdığını belirtti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Muhammed eş-Şenavi, Cumhurbaşkanı Sisi’nin görüşmede ‘Mısır’ın Libya’nın egemenliğine, istikrarına, birliğine ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini’ vurguladığını aktardı. Şenavi, Sisi’nin ‘LUO Genel Komutanlığı’nın bu süreçteki temel rolünü takdir ettiğini’ belirterek, ‘her türlü dış müdahaleye karşı durulması ve tüm yabancı güçler ile paralı askerlerin Libya’dan çıkarılması gerektiğini’ ifade ettiğini söyledi. Açıklamaya göre Sisi, Mısır’ın ‘özellikle eş zamanlı başkanlık ve parlamento seçimlerini hedefleyen girişimler başta olmak üzere, Libya krizinin çözümüne yönelik tüm inisiyatiflere desteğini’ yineledi.

Sisi ayrıca, iki ülke arasındaki köklü ve özel ilişkileri hatırlatarak, ‘Mısır’ın Libya ordusuna ve ulusal kurumlarına her türlü desteği sağlamaya devam edeceğini’ vurguladı.

sdfrgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, her iki ülkenin çıkarları doğrultusunda ortak deniz sınırı konusunda anlaşmaya vardı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Görüşmelere, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter ve Genelkurmay Başkanı Halid Hafter de katıldı. Toplantıda iki ülke arasındaki deniz yetki sınırlarının belirlenmesine ilişkin son gelişmeler ele alındı.

Şenavi, deniz sınırı dosyasında ‘iki taraf arasında uzlaşı sağlandığını ve iş birliğinin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde, her iki ülkenin çıkarlarını koruyacak şekilde sürdürülmesinin öneminin vurgulandığını’ aktardı.

Sisi, Aralık 2022’de yayımladığı kararla ülkenin Akdeniz’deki batı deniz sınırlarını belirlemişti. Kararın metni ve sınır koordinatları Resmî Gazete’de yayımlanmış, ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’ne de bildirilmişti.

Libya, Mısır ve Yunanistan ile Türkiye arasında deniz yetki alanlarına ilişkin anlaşmazlık ise devam ediyor.

cdfgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi dün Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter'e eşlik etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, bir bildiride, Libya’nın ‘bir dizi deniz yetki anlaşması ve uygulamasına’ kesin olarak karşı çıktığını duyurmuştu. Benzer şekilde Libya da BM’ye bir protesto notası göndererek, Yunanistan ile Mısır arasında 2020’de imzalanan deniz yetki sınırlandırma anlaşmasını ‘uluslararası hukuk ve deniz hukuku ile çeliştiği için hükümsüz ve geçersiz’ ilan etti.

Mısır, Ağustos 2020’de Yunanistan ile deniz yetki sınırlarının belirlenmesine ilişkin bir anlaşma imzalamış, tarafların yıllar süren görüşmeleri sonunda iki ülke arasındaki münhasır ekonomik bölgeyi belirleyen metin açıklanmıştı. Türkiye ise söz konusu anlaşmaya o dönemde itiraz etmişti.

Mareşal Halife Hafter, Libya’da güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde Mısır’ın ve siyasi liderliğinin oynadığı ‘kilit rolü’ takdir ettiğini belirterek, krizin başlangıcından bu yana Libya halkına verilen sürekli desteğe dikkat çekti. Hafter, Mısır Cumhurbaşkanı ile Libya ve bölgesel gelişmeler konusunda koordinasyon ve görüş alışverişini sürdürme kararlılığını vurguladı.

Siyasi analist Halid et-Tercuman, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Hafter’in ziyaretinin ‘Libya krizine ilişkin tutumların ve bölgesel durumlara dair görüşlerin paylaşılması, özellikle de Sudan’daki gelişmeler ve Libya’ya doğru artan göç hareketi bağlamında önem taşıdığını’ söyledi. Et-Tercuman, Mısır’ın Libya’nın terörle mücadelesinde ‘gerçek bir destek’ sunduğunu, bugün ise Libya şehirlerinde yeniden imar çalışmalarını yürüten şirketleriyle ülkenin yeniden inşasına katkı verdiğini kaydetti. Mısır’ın bölgesel güvenliği önemsediğini belirten et-Tercuman, “Libya, Mısır’ın ulusal güvenliğinin doğal bir uzantısıdır; aynı şekilde Mısır da bizim güvenliğimizin doğal bir uzantısıdır” dedi.

Mısır ve Libya’yı çevreleyen bölgesel gelişmeler de Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde gündeme geldi. Şenavi, toplantıda ortak ilgi alanındaki bölgesel dosyaların ve iki ülkenin karşı karşıya olduğu zorlukların, özellikle de Sudan’daki son gelişmelerin ele alındığını açıkladı.

Şenavi, iki tarafın ‘Sudan’ın istikrarını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyacak barışçıl bir çözüme ulaşılması için uluslararası ve bölgesel çabaların artırılmasının öneminde mutabık kaldığını’ aktararak, Sudan’daki istikrarın ‘Mısır ve Libya’nın ulusal güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olduğuna’ vurgu yapıldığını belirtti.

Mısır’ın resmi tutumu, Libya’da güvenlik ve istikrarın yeniden tesisi için ‘her türlü dış müdahale ve dayatmadan uzak, Libyalı taraflar arasında siyasi bir çözümün’ tek yol olduğu yönünde. Bu yaklaşım, Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin Kahire’de BM temsilcisi Hanna Tetteh ile yaptığı son görüşmede de dile getirildi.

Mısır, BM tarafından belirlenen ‘yol haritasının’ uygulanmasında ilerleme sağlanmasının önemine sürekli vurgu yapıyor. Bu çerçevenin başında, eş zamanlı başkanlık ve parlamento seçimlerini hazırlamakla görevli ‘yeni ve birleşik bir hükümetin’ kurulması yer alıyor. Kahire, siyasi sürecin güvenilirliği açısından ilan edilen takvime bağlı kalınmasının zorunlu olduğunu da hatırlatıyor.

Hafter’in iki oğlunun da son dönemde Mısır’a ziyaretler gerçekleştirdiği biliniyor. Genelkurmay Başkanı Halid Hafter, geçen hafta Kahire’de düzenlenen EDEX 2025 Savunma Sanayi Fuarı’na katıldı.


Kanal 12: Trump, Noel'den önce Sisi ve Netanyahu'yu bir araya getirerek Gazze planının ikinci aşamasına geçişi duyurmak istiyor

ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)
TT

Kanal 12: Trump, Noel'den önce Sisi ve Netanyahu'yu bir araya getirerek Gazze planının ikinci aşamasına geçişi duyurmak istiyor

ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yaklaşan ABD ziyareti kapsamında bazı ek görüşmeler yapılması bekleniyor. Netanyahu'nun 29 Aralık'ta ABD Başkanı Donald Trump ile Florida'daki tatil beldesinde bir araya gelmesi ve bazı üst düzey toplantılara katılması planlanıyor. İsrail televizyonu Kanal 12’nin haberine göre bu ziyaret, ABD yönetiminin Gazze Şeridi için bir barış planında ilerleme kaydetme çabalarının bir parçası.

Pazartesi günü yayınlanan habere göre Beyaz Saray, İsrail'in Gazze ile ilgili Kahire ile stratejik bir anlaşmayı onaylamasını sağlamak için Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Florida'daki toplantıya davet etmeye çalışıyor.

Netanyahu'nun Florida'da sekiz gün kalması ve Trump ile iki görüşme gerçekleştirmesi planlanıyor. Ayrıca ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Savunma Bakanı Pete Hegseth ile de görüşmeler yapacak.

Kanal 12, ABD'li yetkililerin Tel Aviv'e, Trump'ın Noel'den önce Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta sivil yönetim prototipini de içeren Gazze'deki barış planının ikinci aşamasına geçişi duyurmayı hedeflediğini bildirdiklerini aktardı.

Axios haber sitesi pazar günü, ABD’li ve İsrailli kaynaklara dayandırdığı haberinde, Beyaz Saray'ın iki yıldan fazla bir süre önce Gazze'de savaşın patlak vermesinden bu yana hiçbir temas kurmayan Sisi ve Netanyahu arasında bir zirveye aracılık etmeye çalıştığını bildirdi.

Ancak ABD'li yetkililer, Netanyahu'nun önce İsrail ile Mısır arasında stratejik bir doğalgaz anlaşmasını kabul etmesi ve Sisi'yi bir görüşmeye ikna edecek diğer adımları atması gerektiğini belirtiyor.

Axios, ABD'nin Lübnan ve Suriye dahil olmak üzere Arap ülkelerine teknoloji ve enerji gibi alanlarda ekonomik teşvikler sunarak İsrail ile ilişkiler kurmalarını sağlamayı amaçlayan benzer girişimleri değerlendirdiğini doğruladı.

ABD'li yetkililer, Gazze'deki ateşkesi istikrara kavuşturma ve barış sürecini ilerletme çabalarıyla paralel olarak bunu başarmayı umuyor.

Axios, ABD Başkanı Trump’ın danışmanı ve damadı Jared Kushner'in Netanyahu’ya İsrail’in ‘barış sürecinde ekonomik diplomasiye ve özel sektörün katılımına’ ihtiyacı olduğunu söylediğini aktardı.

Netanyahu, daha önce ekim ayında Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen ve Trump’ın desteğiyle koordine edilen Gazze’de Barış Zirvesi’ne katılmamıştı.


Şara, güçlü Suriye vaadini yineledi

Cumhurbaşkanı Şara, Beşşar Esed rejiminin düşüşünün yıldönümünü kutlamak için dün Şam'daki Emevi Meydanı'nda toplanan Suriyelileri selamlıyor (AP)
Cumhurbaşkanı Şara, Beşşar Esed rejiminin düşüşünün yıldönümünü kutlamak için dün Şam'daki Emevi Meydanı'nda toplanan Suriyelileri selamlıyor (AP)
TT

Şara, güçlü Suriye vaadini yineledi

Cumhurbaşkanı Şara, Beşşar Esed rejiminin düşüşünün yıldönümünü kutlamak için dün Şam'daki Emevi Meydanı'nda toplanan Suriyelileri selamlıyor (AP)
Cumhurbaşkanı Şara, Beşşar Esed rejiminin düşüşünün yıldönümünü kutlamak için dün Şam'daki Emevi Meydanı'nda toplanan Suriyelileri selamlıyor (AP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, dün yaptığı açıklamada, ülkesinin herhangi bir mezhebe karşı ihlallerin tekrarlanmaması için çalışacağını belirtirken geçiş dönemi adaletinin sağlanması konusundaki kararlılığını bir kez daha vurguladı.

Şam'daki Konferans Sarayı'nda Esed rejiminin düşüşünün birinci yıldönümü kutlamaları sırasında yaptığı konuşmada Şara, bir yıl önce Şam'a geldiğinde giydiği yeşil askeri üniformasıyla kalabalığın karşısına çıktı.

Despotizm ve zulüm dönemiyle tarihi bir kopuşu ve adalet, iyilik, vatandaşlık ve bir arada yaşama temelli yeni bir şafağı ilan eden Şara, halkın bilgi ve hesap verme hakkı ile ardından hesaplaşma veya uzlaşma hakkının devletin istikrarının temeli olduğunu ve ihlallerin tekrarlanmayacağının garantisi olduğunu vurguladı.

Çok sayıda destekçisinin önünde yaptığı konuşmada Şara, ‘güçlü bir Suriye’ inşa etmek ve ‘halkının fedakarlıklarına layık’ bir gelecek için Suriyelilerin ortak çabasının önemini vurguladı. Şara, Suriye halkına karşı suç işleyen ve yasaları ihlal edenlerin hesap vermesi, mağdurların haklarının korunması, adaletin sağlanması ve halkın bilgi, hesap verebilirlik ve şeffaflık haklarının korunması için geçiş dönemi adaleti ilkesine bağlı kalmaya devam ettiğinin altını bir kez daha çizdi.

Öte yandan ABD Kongresi uzun süren tartışmaların ardından Suriye’ye uygulanan Caesar (Sezar) Yasası yaptırımlarını kalıcı olarak kaldırma kararı aldı. Böylece, beş yılı aşkın bir süredir Esed rejimine uygulanan ağır yaptırımların yükü altında ezilen ülke için geçmişin sayfaları kapatıldı ve umut dolu yeni bir sayfa açıldı.

ABD Temsilciler Meclisi İçtüzük Komisyonu, gelecek yıl için nihai savunma bütçe tasarısının metnini yayınladı. Tasarıda, yaptırımları bağlayıcı koşullar olmadan veya yeniden uygulanması için koşullar eklemeden kaldıran bir hüküm yer alıyordu.

Bazı muhalif temsilcilerin yaptırımları koşulsuz olarak kaldırmaya ikna etmek için aylarca süren yoğun siyasi çabaların ardından yaptırımlar kaldırıldı.