İsrail Büyükelçiliği Ürdün’de öfkenin adresi oldu

İsrail büyükelçiliği, Ürdün halkının Ürdün’ün İsrail’e verdiği resmi tepkiye yönelik öfkesinin odağı haline geldi. Göstericiler, Gazze'de yaşananlar sonrasında Tel Aviv büyükelçisinin sınır dışı edilmesini ve İsrail ile bağlarının koparılmasını talep ett

İsrail Büyükelçiliği Ürdün’de öfkenin adresi oldu
TT

İsrail Büyükelçiliği Ürdün’de öfkenin adresi oldu

İsrail Büyükelçiliği Ürdün’de öfkenin adresi oldu

Tarık Dilovani
Üst üste dördüncü gün İsrail Amman Büyükelçiliği önünde toplanan binlerce Ürdünlü, hükümetten İsrail büyükelçisini sınır dışı etmesini, Ürdün büyükelçisinin geri çekilmesini ve iki devlet arasında imzalanan Wadi Araba ve gaz ithalat anlaşmalarını iptal edilmesini talep etti.
Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı ve göstericilerin yaklaşmasına izin verilmeyen Ürdün’ün başkentinin batısındaki Rabieh banliyö bölgesinde yer alan elçilik binası önünde toplanan ve slogan atan göstericiler, İsrail’in Gazze şeridine yönelik saldırılarına Ürdün’ün verdiği cılız tepkiye yönelik öfkelerini dile getirerek daha ciddi önlemler alınmasını talep ettiler.

Tıbbi Yardım
Ürdün Kralı’ının hükümeti Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinlilere acil tıbbı yardım gönderilmesi konusunda verdiği talimatı yeterli bulmayan Ürdün sokakları, Amman’daki İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesini ve Wadi Araba anlaşmasının iptal edilmesini talep ettiler.
Twitter kullanıcıları ve aktivistler tarafından yapılan eleştirilerde, Filistin topraklarında yaşanan olaylarda etkisi olmayan diplomatik ifadeler söylemekten öte hiçbir anlamı olmayan açıklamalar yapmakla suçlanan Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi'yi daha sert tavırlar almaya çağırdı.
Öte yandan Ürdün Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Kudüs’te kutsal mekanlara yaptığı saldırı ve ihlalleri ve Gazze’ye yönelik ihlallerin durdurulması ve kardeş Filistin halkının güvenliğinin sağlanması için Arap ve Batı başkentleriyle temas ve görüşme halindeki olduklarını söyledi.

Resmi Çelişkiler
Muhalefet İsrail’e yönelik çelişkili tutumlarından dolayı hükümeti suçlarken, Meclis Başkanı Abdulmunim el-Avde, İsrail'in Mescid-i Aksa Külliyesi üzerindeki kontrolünü genişletme girişimleriyle sürekli mücadele edildiğini söyleyerek hükümetin poziyonunu savundu ve Ürdün ile Filistin'i amaç ve kader birliği açısından birleştiren şeyin tüm detaylardan daha derin olduğuna dikkat çekti.
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, Tel Aviv'i kınayan açıklamalar yapmaya devam ederken, Ürdün halkı Ürdün'ün İsrail Büyükelçisi Ghassan Majali'nin İsrail Cumhurbaşkanı'nın ev sahipliğinde diplomatlar için düzenlenen bir iftar davetine katılmasına tepki gösterdi.
Gözlemciler Ürdün’ün çekimser tutumu nedeniyle özellikle de sağcı İsrail hükümeti tarafından ihlal edilen ve çökertilmeye çalışılan Kudüs Vakıfları üzerindeki Haşimi vesayetini koruma pozisyonunu desteklemesinin ardından, Filistin topraklarında ve Gazze’de yaşanan gelişmeler karşısında siyasi bir açmaz içinde olduğunu düşünüyorlar.

Sınırların Açın
Ürdün’deki silahlı kabileler Ürdün-İsrail sınırında toplanırken Twitter üzerinden de “sınırları açın” etiketi ile çok sayıda paylaşım yapıldı. Paylaşımların bazılarına Ürdün’ün Kudüs ve Batı Şeria’da hakim olduğu dönemi çağrıştıran Mescid-i Aksa’nın önündeki Ürdünlü askerlerin 1967’den önceye ait fotoğrafları yer aldı.
Çeşitli aşiretlerden insanlar gece de devam eden gösterilerde başkentin ana caddelerinde devasa İsrail bayrakları yaktılar. Öte yandan Ürdün’deki kabilelerin en büyüğü olan Beni Hassan kabilesi silahlarını İsrail’e karşı kullanabileceğini işaret eden bir açıklama yayınladı.
Meclisteki 130 milletvekilinden 92’si, hükümetin İsrail ile bağlarını kesmesini, büyükelçisini sınır dışı etmesini ve Ürdün’ün Tel Aviv'deki büyükelçisini geri çekmesini talep ettiler ve bu taleplerinin, siyonistlerin kutsalara yönelik ihlallerine ve Filistinlileri Kudüs ve Şeyh Cerrah mahallesinden çıkarmaya yönelik politikalarına bir cevap niteliğinde olduğunu söylediler.
Bu talepleri içeren ve milletvekilleri tarafından imzalanan dilekçeler, geçtiğimiz yıllardaki düzinelerce benzer dilekçeyi görmezden gelen veya işleme almayıp bekleten hükümet için bağlayıcı değil.

 


Gazze Şeridi'ndeki durumdan duyulan hoşnutsuzluk, İsrail'in üç müttefikini Filistin devletini tanımaya itti

) Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Eylül 2015'te Ramallah'ta Fransa Cumhurbaşknaı Emmanuel Macron ile görüşüyor. (Arşiv – Reuters)
) Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Eylül 2015'te Ramallah'ta Fransa Cumhurbaşknaı Emmanuel Macron ile görüşüyor. (Arşiv – Reuters)
TT

Gazze Şeridi'ndeki durumdan duyulan hoşnutsuzluk, İsrail'in üç müttefikini Filistin devletini tanımaya itti

) Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Eylül 2015'te Ramallah'ta Fransa Cumhurbaşknaı Emmanuel Macron ile görüşüyor. (Arşiv – Reuters)
) Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Eylül 2015'te Ramallah'ta Fransa Cumhurbaşknaı Emmanuel Macron ile görüşüyor. (Arşiv – Reuters)

İspanya, İrlanda ve Norveç Mayıs 2024'te Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladıklarında, İsrail'in en yakın müttefikleri bu adımı, Gazze Şeridi'ndeki krizin çözümüne yardımcı olmayacağı gerekçesiyle reddettiler.

Fransa, Birleşik Krallık ve Kanada, İsrail-Filistin çatışmasının uzun vadeli çözümü kapsamında tanınan sınırlar içinde iki devletin kurulmasını desteklediklerini belirtmiş olsalar da, bu tanımanın Hamas’a bir ödül olarak görülmesinden çekiniyorlardı. Ayrıca bunun İsrail ve Washington ile ilişkilerine zarar verebileceğinden veya böyle bir adımın diplomatik sermayenin israfı anlamına gelebileceğinden endişe duyuyorlardı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron o dönemde, “Filistin devletini tanımam duygusal bir karar değil” demişti.

Ancak İsrail'in yardımlara getirdiği kısıtlamaların Gazze Şeridi'ndeki insani krizi daha da kötüleştirmesi ve mart ayında iki ay süren ateşkesin sona ermesi üzerine ciddi görüşmeler başladı. G7’deki üç büyük Batı ekonomisi, eylül ayında Filistin devletini tanımak için planlar hazırladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)

İki devletli çözümle ilgili endişeler

Kanada Başbakanı Mark Carney perşembe günü yaptığı açıklamada, “İki devletli çözüm olasılığı gözlerimizin önünde yok oluyor... Bu, ortaklarımızla iş birliği içinde gidişatı tersine çevirmek için bulunduğumuz noktaya gelmemize neden olan faktörlerden biri oldu” ifadelerini kullandı.

Fransa ve Suudi Arabistan, daha fazla Batı ülkesini Filistin devletini tanımaya ikna etmek için bir plan hazırladı. İki ülke, haziran ayında yapılması planlanan Birleşmiş Milletler (BM) konferansında önerilerinin kabul edilmesini istiyordu, ancak destek ve onay elde etmekte zorluk yaşadılar ve ardından İsrail'in İran'a yönelik hava saldırıları ve yoğun ABD diplomatik baskısı nedeniyle toplantının ertelenmesine karar verildi.

Saldırılar, Batılı müttefiklerin İsrail'e yönelik açık eleştirilerini durdurdu, ancak tartışmalar perde arkasında devam etti.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre bilgi sahibi bir Kanadalı kaynak, Macron, Carney ve Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer'ın haziran ve temmuz ayları boyunca telefon ve mesaj yoluyla sürekli iletişim halinde olduklarını söyledi.

Kanada Başbakanı Mark Carney, (Arşiv-Reuters)Kanada Başbakanı Mark Carney, (Arşiv-Reuters)

Kanada tek başına bir adım atmakta tereddüt ederken, Birleşik Krallık herhangi bir hareketin en büyük etkiyi yaratmasını sağlamak istiyordu. Macron ise daha cesur bir tavır sergiledi.

Bu, aç çocukların görüntüleri nedeniyle endişelerin arttığı ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonu ile Batı Şeria'daki yerleşimcilerin saldırılarının, egemen bir Filistin devletinin kurulma şansını zedeleyeceği korkusunun arttığı bir dönemde gerçekleşti.

Macron, Starmer, Merz ve Carney

Macron 24 Temmuz'da sürpriz bir şekilde, eylül ayında yapılacak BM Genel Kurulu toplantısında Fransa'nın Filistin devletini tanıyacağını açıkladı.

Birleşik Krallık ve Kanada o sırada benzer bir adım atmadı. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın, Macron'un açıklamasının hiçbir etkisi olmadığını, ancak onu halen ‘harika bir adam’ olarak gördüğünü belirten açıklamaları, diğer ülkeler de aynı adımı atarsa diplomatik etkilerin kontrol altına alınabileceği konusunda bir miktar güven verdi.

Starmer'ın sözcüsü, Macron'un Starmer ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile iki gün sonra (26 Temmuz) ‘iki devletli çözüm için sürdürülebilir bir yolu’ tartışmak üzere görüştüğünü, bunun da Birleşik Krallık Başbakanı’nın Trump ile İskoçya'da görüşmesinden (28 Temmuz) sadece iki gün önce olduğunu söyledi.

Starmer, Trump ile yaptığı görüşmede, Gazze Şeridi'ne yardım etmek için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğini vurguladı, ancak Trump'ın söylediği gibi tanıma planının masada olduğunu açıkça belirtmedi. ABD Başkanı o zamandan beri bu tür hareketleri ‘Hamas'a ödül vermek’ olarak eleştiriyor.

Trump salı günü Birleşik Krallık'ta bir golf sahasının açılışını yaparken, Starmer hükümetini yaz tatilinden çağırarak tanıma planının onayını aldı. İsrail'den ateşkes ve kalıcı barış planı gelmezse, Birleşik Krallık eylül ayında Filistin devletini tanıyacak.

Binyamin Netanyahu (Şarku'l Avsat)Binyamin Netanyahu (Şarku'l Avsat)

Macron gibi Starmer da Carney'e sadece birkaç saat önceden haber verdi. Kanadalı kaynak, Birleşik Krallık ve Fransa harekete geçtikten sonra Kanada'nın da aynı şeyi yapmak zorunda hissettiğini söyledi.

Carney, Macron'un açıklamasından altı gün sonra (30 Temmuz), “Uluslararası iş birliği, Ortadoğu'da kalıcı barış ve istikrarı sağlamak için gereklidir ve Kanada bu çabayı yönlendirmek için elinden geleni yapacaktır” dedi.

İsrail'in önündeki zorluklar

Üç ülkenin bu adımı pratikte pek bir şeyi değiştirmeyecek. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, söz konusu tanıma kararına karşı çıkarak onu ‘bağlam dışı’ olarak nitelendirdi. ABD'nin G7'deki diğer önemli müttefikleri Almanya, İtalya ve Japonya ise üç ülkenin izinden gideceklerine dair herhangi bir işaret vermediler.

193 üyeli BM Genel Kurulu'nun dörtte üçünden fazlası, bağımsız bir Filistin devletini zaten tanıyor. Ancak ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ndeki veto hakkı nedeniyle, BM Filistin'i tam üye olarak kabul edemiyor.

Bununla birlikte, Uluslararası Kriz Grubu'nun (ICG) BM Direktörü Richard Gowan, söz konusu açıklamaların önemli olduğunu belirtti. Gowan, “BM'de Filistin meselesi konusunda Küresel Güney’in peşine takılan bazı önemli ABD müttefikleri görüyoruz. Bu, Filistin'in tanınmasını destekleyen kampın önemsizliğini görmezden gelmeyi İsrail için daha da zor hale getiriyor” ifadelerini kullandı.