Ürdünlü protestocular Filistinlileri desteklemek için İsrail sınırına yürüdühttps://turkish.aawsat.com/home/article/2974086/%C3%BCrd%C3%BCnl%C3%BC-protestocular-filistinlileri-desteklemek-i%C3%A7in-i%CC%87srail-s%C4%B1n%C4%B1r%C4%B1na-y%C3%BCr%C3%BCd%C3%BC
Ürdünlü protestocular Filistinlileri desteklemek için İsrail sınırına yürüdü
Ürdün'deki geçmiş protestolardan bir kare (Arşiv-AP)
Amman/Muhammed Hayr er-Revaşde
TT
TT
Ürdünlü protestocular Filistinlileri desteklemek için İsrail sınırına yürüdü
Ürdün'deki geçmiş protestolardan bir kare (Arşiv-AP)
Ürdün-Filistin sınırı yakınındaki Karama bölgesinde bir araya gelen yüzlerce Ürdünlü, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve devam eden ihlalleri karşısında Filistinlileri desteklemek ve moral vermek için büyük bir protesto gösterisi düzenledi. Cuma namazı sonrası "#Haydi sınırlara" başlığıyla sosyal medyada yapılan çağrı üzerine gerçekleşen bu kitlesel protestonun yanı sıra Ürdün Krallığının bazı şehirlerinde ve başkent Amman'ın merkezinde de geniş çaplı yürüyüşler düzenlendi.
Protestolarda bir araya gelen Ürdünlülerin ortak talebi, İşgal devletinin Kudüs ve Gazze'de gerçekleştirdiği saldırılardan dolayı, 1994'te dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'ın huzurunda imzalanan Ürdün-İsrail Barış Anlaşması’nın kaldırılması oldu.
Protestocular ayrıca Ürdün Büyükelçisinin Tel Aviv'den geri çağırılması ve Amman'daki İsrail büyükelçiliğinin kapatılmasının yanı sıra İsrail'den gaz ithalatını öngören anlaşmanın iptalini ve sıradan kınamaların ötesinde daha katı bir resmî tavır sergilenmesini talep ettiler.
Ürdün Kamu Güvenliği Müdürlüğü (PSD), sınırdaki askerî bölgeye ulaşmaya çalışan bazı göstericilerin "Güney el-Shuna'daki vatandaşların çiftliklerine girmesi üzerine az sayıda güvenlik personeli ile orantılı güç kullanmak zorunda kaldıklarını" belirterek, "tüm göstericileri toplanma yerlerinin dışına çıkmamaya ve güvenlik personeliyle işbirliği yapmaya" davet etti.
PSD, Güney el-Shuna bölgesinde kardeş Filistin halkıyla Ürdün'ün dayanışma gösterisinin Cuma öğleden sonra sona erdiğini ve tüm göstericilerin bölgeden ayrıldığını duyurdu.
PSD sözcüsü, komşu ülkelerden bazılarının "Ürdün güvenlik güçlerinin göstericilere karşı gerçek mermi kullandığı ve yaralananların olduğu" yönünde paylaştığı videoların gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Kamu Güvenliği Müdürlüğü açıklamasında, göstericilerin çoğunun kurallara uygun ve işbirliği içinde hareket ettiklerini; buna rağmen muhtemel bazı ihlalleri engellemek, güvenliği sağlamak ve özel mülkü korumak için azami çaba gösterildiğini belirtti.
Ürdün Parlamentosu çoğunluğunu oluşturan 92 milletvekili, henüz Pazartesi günkü oturumun gündemi açıklanmamışken, Parlamentoda görüşülmek ve hükümete bu yönde baskı yapmak üzere İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesini öngören bir mutabakat metni imzaladı.
Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi geçen hafta Washington'a gerçekleştirdiği ziyarette, İsrail’in Filistin ve Gazze halkına yönelik saldırıları bir an önce durdurması gerektiğini vurguladı.
Amman, İsrail'in Mescid-i Haram'a yönelik devam eden ihlallerinin sonuçları konusunda uyarıda bulundu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile ortak basın toplantısı sırasında el sıkışıyor. (DPA)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Libya’nın başkenti Trablus'ta yaşanan son çatışmaların ardından görüş birliğine varması, özellikle Lavrov'un çatışmanın tarafları üzerindeki etkilerinden bahsetmesinin ardından, iki geleneksel rakibin Libya dosyasını ele almadaki olası rolü hakkında ciddi ve çok sayıda soruyu gündeme getiriyor.
Şarku’l Avsat'ın görüştüğü Rus ve Türk gözlemciler, Türkiye'nin Trablus'taki eski Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçlerine verdiği desteğin aksine Moskova'nın Trablus savaşı sırasında (2019-2020) Libya Ulusal Ordusu'nun (LUO) yanında yer almasına dayanarak Moskova ve Ankara'nın ilişkilerinin Libya krizinin gidişatı üzerindeki etkisine ilgiyle bakıyor.
Nüfuz kullanma anlaşması
Beş yıllık bir aradan sonra Lavrov'un Türk mevkidaşıyla Moskova'da yaptığı görüşmelerin ardından iki ülkenin ‘ülkedeki çatışmaların yeniden başlamasını önlemek için Libyalı taraflar üzerindeki nüfuzlarını kullanma konusunda anlaştıklarını’ söylemesi dikkat çekiciydi.
Rusya'nın Libya Büyükelçisi Aydar Aganin ve Türkiye’nin Libya Büyükelçisi Güven Begiç Trablus'ta (Rusya Büyükelçiliği resmi sayfası)
Lavrov'un konuşmasının önemine rağmen, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) uzmanı Kirill Semenov, Moskova ile Ankara arasında Libya dosyasında ‘kapsamlı bir çözüme’ ulaşmanın zorluğuna işaret ederek, iki tarafın ‘Türkiye ile müttefik bir batı ve Rusya ile müttefik bir doğu arasındaki nüfuz paylaşımına’ dayandığını belirtti.
Şarku’l Avsat'a konuşan Rus uzman, Moskova ve Ankara'nın ‘Libya'da geniş çaplı bir savaşın patlak vermesini önlemek ve çatışan tarafları dizginlemek için belirli bir etkiye sahip olarak Libya güçlerine müdahale edebileceğini ve etkileyebileceğini’ vurguladı.
“Herhangi bir barış, Esed rejiminin devrilmesinden önceki Suriye modeline benzeyecektir, burada iş birliği etkiyi sürdürürken aynı zamanda bölünmeyi de sürdürür” diyen Semenov, gerçek uzlaşmanın ‘kapsayıcı bir Libya diyaloğu gerektirdiğini, özellikle de gördüğümüz gibi Suriye modelinin sürdürülebilir olmadığını’ vurguladı.
‘Çözüm Libyalıların elinde’
Rus-Türk yakınlaşması iki bakan düzeyindeki bir toplantıyla sınırlı kalmadı. Rusya'nın Libya Büyükelçisi Aydar Aganin ve Türkiye'nin Libya Büyükelçisi Güven Begiç de ‘Libya'daki mevcut durumun kapsamlı bir değerlendirmesini yapmak üzere’ Trablus'ta bir araya geldi.
Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı Yunusbek Yevkurov ve Rus hükümetinden üst düzey bir heyetin daha önce Bingazi'ye yaptığı ziyaretten (DPA)
Eski Başbakanlık Başdanışmanı Ömer Faruk Korkmaz Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, ‘Türkiye-Rusya mutabakatının yeterli olmadığını’ belirterek, ‘Libya'da çözüm geciktikçe dış müdahale olasılığının arttığını’ söyledi. Korkmaz, “Sorunun çözümü Libyalıların elinde” dedi.
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal ise ‘Libya dosyasına kalıcı bir çözüm bulunmasında Moskova ve Ankara'nın rolünün önemini ve etkisini’ kabul etmekle birlikte, ‘kalıcı bir çözümün Libyalılar, uluslararası toplum ve bölgesel aktörler arasında varılacak bir anlaşmayla başlayacağına’ inanıyor.
“Libya adeta uluslararası vesayet altında” diyen Uysal bunu, ‘Birleşmiş Milletler'in (BM) siyasi süreci, hükümetin kurulmasını ve taraflar arasındaki diyalogları tamamen denetlemesine’ ve ‘ABD, Avrupalılar ve bazı bölge ülkelerinin bu dosyadaki rolüyle ilgili’ diğer dış komplikasyonlara bağladı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Misrata'daki Türk savaş gemisi TCG Kemal Reis'e gerçekleştirdiği inceleme ziyareti sırasında (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Uysal’ın bakış açısına göre, ‘ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında bir anlayışın varlığı ve mevcut ABD yönetiminin Libya'ya olan ilgisi, Türk-Rus anlayışını kolaylaştırabilir.’
Libya açısından bakıldığında ise Libya Temsilciler Meclisi (TM) Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Rabia Buras yakın zamanda bir çözüm beklemediğini belirterek, “Libya dosyasında Rusya ve Türkiye arasındaki ilişki ‘rekabetçi iş birliği’ ya da ‘düşmanca iş birliği’ olarak bilinen karmaşık bir örnek teşkil ediyor” dedi.
Şarku’l Avsat'a konuşan Buras şu ifadeleri kullandı: “Nüfuz ve çıkarlar için rekabet, tam ölçekli bir askeri çatışmaya girmekten kaçınma kaygısıyla iç içe geçmiş durumda. Bu kırılgan denge, 2020'den bu yana büyük ölçekli askeri operasyonların dondurulmasına katkıda bulundu, ancak aynı zamanda Libya içindeki siyasi ve askeri bölünmeleri derinleştirerek kapsamlı bir çözüme yönelik gerçek bir ilerlemeyi engelledi.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ile başkent Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un da hazır bulunduğu bir görüşme gerçekleştirdi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Buras, Libya'da siyasi çözümün önündeki zorlukları şöyle sıraladı: “Yerel ve uluslararası aktörlerin çatışan çıkarları, uluslararası ivmenin azalması ve Libyalı tarafların kendi aralarındaki güven eksikliği.”
Buras, ‘gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözümün ancak devlet kurumlarını birleştirmeyi, adil bir refah dağılımı sağlamayı ve güvenlik sisteminde köklü reformlar yapmayı amaçlayan saf bir ulusal irade üzerine inşa edilebileceğine, bunun da bölünmelerden beslenmeyen, aksine bu bölünmeler arasında köprü kurulmasına yardımcı olan koordineli bir uluslararası destekle sağlanabileceğine’ inanıyor.
Askeri varlığın kapsamlı çözümle ilişkisi
Türkiye ve Rusya'nın Libya cephesine olan ilgisinin yanı sıra, iki ülkenin askeri varlığına ilişkin tartışma, kapsamlı çözümün geleceği açısından önemli.
Bu bağlamda, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından bazı Rus teçhizatının Suriye'den LUO Komutanı Mareşal Halife Hafter'in etkisi altındaki Libya'nın doğusuna nakledildiğine dair Batı kaynaklı haberlerin ardı arkası kesilmedi ve hatta Moskova'nın Hafter'le koordineli olarak Libya'nın güneyindeki Maatan es-Sara'da bir askeri üs kurma hamlelerinden bahsedecek kadar ileri gidildi.
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasında Trablus'ta gerçekleştirilen görüşmeden (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Rus uzman Semenov, ülkesinin Libya'da askeri üsler konusunda herhangi bir anlaşması olduğunu reddederek, ‘üsler konusunda resmi bir anlaşma yapılmadığı sürece kalıcı bir varlıktan söz edilemeyeceğini’ vurguladı.
Öte yandan Semenov, ‘Rusya'nın askeri anlaşmalar yaptığı Sahel bölgesine lojistik çıkışlara ihtiyacı olduğunu ve Libya'nın bu açıdan Rusya için önemli olduğunu’ belirterek, ‘Moskova'nın Libya'nın içişlerine karışma niyetinde olmadığını, ancak lojistik yönleriyle ilgilendiğini’ ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala ile başkent Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un da hazır bulunduğu bir görüşme gerçekleştirdi. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Libya'daki Türk askeri varlığına gelince, Uysal’a göre bu varlık kısa ve orta vadede devam edecek. Zira bu, Libyalıların kararıyla kuruldu. Uysal’a göre Türkiye’nin Libya'da güvenlik ve savunmanın yanı sıra ekonomik, ticari ve denizcilik çıkarları da var.
Trablus savaşı sırasında Türkiye, müttefik Suriyeli silahlı gruplardan binlerce paralı askerle birlikte Libya'nın batısına asker göndermiş ve Trablus'ta ortak bir askeri komutanlık kurmuştu.