Husiler, Marib ve Taiz'de şiddeti tırmandırıyor

Yemen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sağir Bin Aziz, dün Marib'deki cepheleri ziyaret etti. (SABA)
Yemen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sağir Bin Aziz, dün Marib'deki cepheleri ziyaret etti. (SABA)
TT

Husiler, Marib ve Taiz'de şiddeti tırmandırıyor

Yemen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sağir Bin Aziz, dün Marib'deki cepheleri ziyaret etti. (SABA)
Yemen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sağir Bin Aziz, dün Marib'deki cepheleri ziyaret etti. (SABA)

İran destekli Husi milisleri, Ramazan Bayramı'ndan itibaren Marib kentinin batı ve kuzeybatısındaki saldırılarını hızlandırdı. Bu saldırılar, Taiz kentine de uzandı. Öte yandan aşiret güçleri tarafından desteklenen Yemen ordusu ve Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu, Husi milisler safında onlarca ölü ve yaralı olduğunu açıkladı.
Yemenli kaynaklar milislerin sadece Ramazan ayında 500'den fazla cenaze kaldırdığını ileri sürerken Yemen ordusu komutanları, resmi açıklamalarda, grubun üyelerinin düzinelerce cesedinin hala Marib'in batısındaki temas hatlarına atılmış bir halde olduğunu söylediler.
Yemen Silahlı Kuvvetleri Medya Merkezi’nin dün (Cuma) Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Ulusal Orduya bağlı topçuların Marib'in batısındaki El-Meşceh cephesinde Husi milislerine ait bir silah deposunu imha ettiğini bildirdi. Yemen Ulusal Ordusu’na bağlı topçular ayrıca, grubun cephede ayrı yerlerdeki mevkilerini ve topluluklarını hedef aldı. Bunun yanı sıra iki araç imha edilirken araçta milis üyelerinden bir kişi öldü bir kişi de yaralandı.
Merkez ayrıca topçuların Husi milislerinin mevzilerini ve El-Kesara cephesindeki topluluklarını hedef aldığını ve bombalamanın askeri bir aracın imhasına ve silahlı milisler safında ölümlere ve yaralanmalara neden olduğunu duyurdu.
Ayrıca, Yemen Silahlı Kuvvetleri Medya Merkezi’ne göre Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’na ait uçak, Marib'in batısında ayrı yerlerde Husi milis topluluklarını ve takviye güçlerini hedef aldı. Bu saldırı sonucunda zırhlı bir aracın yanı sıra silah ve şahıs taşıyan üç araç ve makineli tüfekli başka bir araç imha edildi. Bombalama, birçok milis üyesinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlandı. Aynı bağlamda, askeri medya Yemen ordusunun El-Hazm şehrinin doğusunda, Huveyşan cephesindeki Husi milis bölgelerine saldırı düzenlediğini ve orta ve hafif silahlar ile çeşitli mühimmat toplandığını bildirdi.
Askeri medya, Ramazan Bayramı'nın ilk gününde, Marib kentinin batı eteklerinde ordunun açtığı ateş sonucu saha komutanları da dahil olmak üzere en az 40 milis üyesinin öldürüldüğünü bildirdi.
Ordunun resmi internet sitesinde bir askeri kaynağa dayandırılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Aşiretler tarafından desteklenen ordu kuvvetleri Perşembe sabahı erken saatlerde, milislerin El-Meşceh ve El-Kesare cephelerindeki ilerleme girişimini engelledi ve onları geri çekilmeye zorladı. Çatışmalar, saha liderleri de dahil olmak üzere 40'tan fazla milis üyesinin ölümüne ve başkalarının yaralanmasına neden oldu. Bu, Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na ait uçakların El-Meşceh ve El-Kesara cephelerindeki milis takviyelerini hedef aldığı zamana denk geldi. Bombalama sayı ve teçhizatta kayıplara neden oldu.”

37 Husi milisi öldürüldü
Askeri medya, Taiz'in kuzey ve batısındaki cephelerde çıkan çatışmalarda 37 Husi milisinin öldürüldüğünü bildirdi. Yemen resmi haber ajansı SABA’nın bir askeri kaynaktan aktardığı habere göre Ulusal Ordu güçleri, şehrin kuzeybatısındaki hava savunma cephesinde milislerin saldırılarını püskürttü. Çıkan çatışmada 12 milis üyesi öldürülürken bunun yanı sıra yaralanmalar da kaydedildi.
Kaynak, Taiz'in batısındaki Mukabne cephesinde, Ulusal Ordu mevzilerine milislerin saldırmasının ardından şiddetli çatışmaların yaşandığını, yaklaşık 25 milis üyesinin öldürüldüğünü ve bir kısmının da yaraladığını bildirdi. Öte yandan milisler askeri teçhizatta da büyük kayıplar yaşadı. Yemen’in başkenti Sana'daki haber kaynakları, Husi milislerinin Marib'de kesin çatışmalara hazırlandığını bildirdi. Husi milisleri daha önce kentin batı, güney ve kuzeybatı eteklerinde çıkan düzinelerce çatışmada yenilgiye uğradılar. Husiler Meşruiyetin en önemli kalesi olan ülkenin kuzeyindeki petrol vilayetini işgal etme arayışı bağlamında 7 Şubat'tan beri Sana’da saldırılar gerçekleştiriyor.
Husi kulislerinde neler olup bittiğini bilen kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Husi lideri komutanlarına, Marib'e saldırmalarını emretti ancak yaklaşık dört ay sonra, örgütün performansı karşısında büyük hayal kırıklığına uğradı.
Aynı kaynaklara göre, Husi milislerinin lideri komutanlarından önümüzdeki günlerde savaş için askeri operasyonlara hazırlanmalarını, daha fazla asker seferber etmelerini ve Sana, Saada ve Amran'daki diğer milis taburlarını Marib'in eteklerindeki zayıf kalmış milisleri desteklemeye katılmaları için zorlamalarını istedi.

Yemen, İran projesinin varlığını kabul etmiyor
Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi, ülkesinin İran projesinin varlığını bedeli ne olursa olsun kabul etmeyeceğini açıkladı. Özellikle örgütün önerilen barış planlarını reddetmesinden sonra, Tahran tarafından askeri olarak desteklenen Husi milisleriyle yüzleşmede Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun kararlılığına atıfta bulundu.
Hadi, Ramazan Bayramı vesilesiyle resmi medyada yayınladığı bir açıklamada şunları söyledi: “İran Husi milislerinin devlete karşı gerçekleştirdiği ölüm ve yıkım darbesi, bu talihsiz insani krizde somutlaşan yaygın acılara yol açtı. Bu kriz insanların sosyal, ekonomik ve yaşam koşullarına korkunç bir gölge düşürdü. Yemen bedeli ne olursa olsun, İran projesine izin vermeyecek, razı olmayacak ve bu projeyi kabul etmeyecek. Diğer yandan Yemen hükümeti Suudi Arabistan liderliğindeki Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'ndan destek almaktadır.”
Barışa yönelik Birleşmiş Milletler’in (BM) ve uluslararası toplumun çabalarına karşı meşruiyetin duruşuna da değinen Hadi, “BM'nin ve uluslararası toplumun tüm çabalarını ve barış çağrılarını olumlu karşıladık. Halkımızın 6 yılı aşkın süredir devam eden acılarına son verme ve kan dökülmesi karşısındaki kaygımız nedeniyle tavizler üzerine tavizler verdik. Ancak buna terörist milisler, durumu daha da tırmandırarak cevap verdi. Suç işlediler, sivil katliamlar yaptılar, ülkemizdeki ve Suudi Arabistan’daki şehirlere ve yerleşim mahallelerine balistik füze ve insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenlediler. Milislerin davranışları “terörizm, nefret, suç eğilimi, İran iradesine bağımlılık, savaşları ve krizleri ateşlemek ve köklerini beslemek gibi suçları içeriyor” açıklamalarında bulundu.

 


ABD'nin Suriye'deki askeri varlığı konusunda tarihi anlaşma

Anlaşma sonuçlandığı takdirde, Suriye-ABD ilişkilerinde yeni bir değişimin habercisi olarak onlarca yılın ardından türünün ilk örneği olacak (AFP)
Anlaşma sonuçlandığı takdirde, Suriye-ABD ilişkilerinde yeni bir değişimin habercisi olarak onlarca yılın ardından türünün ilk örneği olacak (AFP)
TT

ABD'nin Suriye'deki askeri varlığı konusunda tarihi anlaşma

Anlaşma sonuçlandığı takdirde, Suriye-ABD ilişkilerinde yeni bir değişimin habercisi olarak onlarca yılın ardından türünün ilk örneği olacak (AFP)
Anlaşma sonuçlandığı takdirde, Suriye-ABD ilişkilerinde yeni bir değişimin habercisi olarak onlarca yılın ardından türünün ilk örneği olacak (AFP)

İsmail Derviş

ABD'nin Suriye politikası, Suriye yasaları açısından yasadışı bir askeri konuşlanma olmaktan çıkıp Şam'daki yeni hükümetle yeni bir siyasi-askeri anlayışa dönüşen radikal bir değişikliğe gidiyor. Independent Arabia'nın Suriyeli ve ABD’li kaynaklardan edindiği çapraz bilgiler, yakın gelecekte ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının iki taraf arasındaki resmi bir anlaşmaya dayanan yeni bir sınırlandırmaya tanık olacağını doğruladı. ABD, coğrafi olarak sınırlandırılmış, siyasi ve ekonomik olarak genişletilmiş bir stratejik ortaklık karşılığında kuzeydoğudaki eski nüfuz alanlarından kademeli olarak çekilecek.

Şam ve Washington arasında kısa süre önce varılan anlaşma

Independent Arabia’ya konuşan Suriyeli bir güvenlik kaynağı, ABD’den askeri bir heyetin önümüzdeki birkaç gün içinde Şam'ı ziyaret edeceğini söyledi. Kaynağa göre heyet, Suriye yönetimi ile ABD’nin ülkedeki askeri üslerine ilişkin bir anlaşma imzalayacak ve böylece ABD'nin Suriye'deki varlığı Şam yönetiminin onayıyla meşrulaşacak.

Kaynağa göre ABD güçleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki tüm üslerini boşaltacak. Deyrizor, Rakka ya da Haseke'de yakında asker bulundurmayacak. Ancak Suriye, Ürdün ve Irak arasındaki sınır üçgeninde yer alan et-Tanf Askeri Üssü’nde ABD askerleri konuşlandırılmaya devam edecek.

Kaynağa göre anlaşma tamamlandığı takdirde bu gelişme, son on yıllarda bir ilk olacak ve ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yaptıkları görüşmenin ardından Suriye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönüşüme işaret edecek.

Independent Arabia’nın edindiği bilgilere, Fox News televizyon kanalının ABD’nin son haftalarda askerlerini Suriye’den çektiğini duyurduğu haberi eşlik etti. Fox News, haberinde ABD'li yetkililere dayandırdığı haberinde, yaklaşık 500 ABD askerinin birkaç hafta içinde Suriye'den çekildiğini, Deyrizor vilayetindeki iki askeri üssün kapatıldığını ve üçüncü bir üssün Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) teslim edildiğini aktardı.

ABD Kongresi: Suriye potansiyel bir ortak

ABD Kongresi’nin Cumhuriyetçi Üyesi Marlin Stutzman Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, ABD'nin Suriye'deki asker sayısını azaltmaya başladığını söyledi. Stutzman, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’nun (DMUK) misyonunda başarıya ulaştığına göre ABD askerlerinin önemli bir kısmının artık Suriye'den çekilebileceğini belirtti. Şam’daki yeni yönetimin, ABD yönetimine dostça yaklaşacağına inandıklarını ifade eden Cumhuriyetçi Kongre Üyesi, “Birkaç hafta önce Suriye'yi ziyaret ettim. Suriye'de gördüklerimi ABD vatandaşlarına aktarmak benim görevim” ifadelerini kullandı.

Stutzman, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Şara ile bir araya gelerek Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırıldığını duyurdu. Bu, onlarca yıl süren diktatörlüğün ardından ülkeyi yeniden inşa etmek için gerçek bir fırsat. Biz de Suriye’nin yeni yönetimine ve Suriyelilere tam destek veriyoruz. Şu anda Kongre'de Caesar (Sezar) Yasası'nın resmen yürürlükten kaldırılması için çalışıyoruz.

ABD Dışişleri Bakanlığı: Geniş çaplı bir çekişme söz konusu değil

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  ABD Dışişleri Bakanlığı Bölge Sözcüsü Michael Mitchell yaptığı açıklamada ABD’nin Suriye ile ilişkilerde iki ülke arasında iş birliği ve ortaklığa dayalı yeni bir dönem başlatmak istediğini belirtti. Suriye'den çekilme konusunda kısmi çekilmenin çoktan başladığını ifade eden Mitchell, “Ancak halen Suriye'nin kaosa ve mezhepçiliğe sürüklenmesini isteyenler var ve Washington, DEAŞ terör örgütünün geri dönme ihtimalinden endişe duyuyor. Bu yüzden şimdilik tam bir çekilme olmayacak” dedi.

Washington ve Şam ilk kez ABD'nin Suriye topraklarındaki askeri varlığını düzenleyen resmi bir anlaşma imzalamaya hazırlanırken analistler, ABD askerlerinin et-Tanf Askeri Üssü’nde kalmasının iki temel nedeni olduğunu düşünüyor. Bunlardan birincisi terör örgütü DEAŞ’la mücadele misyonunu sürdürmek, ikincisi ise İran yanlısı milislerin hareketlerini izlemek ve Tahran'ın kendisine bağlı ya da İsrail'i tehdit edebilecek gruplara kaçak yollarla silah sağlamak için kullanabileceği kara ikmal hattını kesmek. Yeni Suriye hükümetine yasal meşruiyet kazandıracak olan bu anlaşma -eğer gerçekten tamamlanırsa- sadece askeri bir düzenlemenin ötesinde ABD'nin Suriye'deki varlığının felsefesinde askeri caydırıcılıktan güvenlik, siyasi ve ekonomik ortaklığa doğru radikal bir dönüşüm olacak.

Analistler Washington'ın Suriye'deki güçlerini azaltma kararının üç ana faktöre bağlı olduğunu düşünüyor. Analistlere göre bunların başında ABD askerlerinin ana misyonlarının başarısı geliyor. Cumhuriyetçi Kongre üyesi Marlin Stutzman'a göre DEAŞ’la mücadele misyonu sonuca ulaştığı için artık Suriye’de aynı düzeyde asker bulundurmak gerekmiyor. İkinci faktörse Trump yönetiminin askeri maliyetleri azaltmayı ve kaynakları yeniden dağıtmayı amaçlayan politikası nedeniyle ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) önceliklerindeki stratejik değişim. Üçüncü ve son faktör, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Batı ile uzlaşan, ABD'ye açık olan ve İran ile müttefik olmayan yeni bir hükümetin kurulması. Böyle bir hükümetle doğrudan diyalog kurulabilir ve terörle mücadele de dahil olmak üzere birçok dosyada iş birliği yapılabilir. Böylece Suriye ve ABD arasındaki ilişki kalıcı bir ortaklığa dönüşebilir. Bu da ABD'nin Suriye'de enerji sektörü gibi hayati sektörlere doğrudan yatırım yapmasının önünü açabilir. Ancak ABD'nin Suriye'den çekilmesi ve Şam ile Washington arasındaki yakınlaşmanın sahadaki en büyük etkisi doğrudan Suriye’nin kuzeydoğusu dosyasına yansıyor. Bu hızlı gelişmeler, SDG ile olan ilişkiyi yeniden tanımlayacak ve ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın daha önce yaptığı açıklamalarda belirttiği gibi SDG ayrı bir güç olmaktan çıkıp Suriye'nin ulusal askeri yapısına dahil olacak.

Suriye on yıllardır uluslararası nüfuz mücadelelerinin yaşandığı bir arena ve ABD-Suriye husumetini yansıtan bir ayna oldu. Mevcut durum, iki tarafın ilişkilerinin tarihinde yeni bir aşama olurken daha önce eşi ya da benzeri görülmemiş dönüşümlerle dolu gibi görünüyor. Washington ve Şam arasında imzalanacak anlaşma sadece ABD'nin askeri konuşlanma haritasını yeniden çizmekle kalmıyor, aynı zamanda iki tarafın birbirini algılayışında, karşıt taraflardaki iki düşmandan istikrar, terörle mücadele ve yeniden yapılanmada potansiyel ortaklara doğru derin bir değişim yaşadıklarını da yansıtıyor. Her ne kadar ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundan çekilmesi bir dönemin sona erdiğine işaret etse de et-Tanf Askeri Üssü’nün varlığını sürdürmesi, ABD'nin yeni araçlar ve farklı hedeflerle varlığını sürdüreceğinin sinyalini veriyor.