İsrail, Gazze Şeridi’nde çocuk, kadın ve doktorları hedef alarak savaş suçu işlemeye devam ediyor

İsrail bombardımanında enkaza dönüşen bir binadan kızını sağ çıkaran bir Filistinli (EPA)
İsrail bombardımanında enkaza dönüşen bir binadan kızını sağ çıkaran bir Filistinli (EPA)
TT

İsrail, Gazze Şeridi’nde çocuk, kadın ve doktorları hedef alarak savaş suçu işlemeye devam ediyor

İsrail bombardımanında enkaza dönüşen bir binadan kızını sağ çıkaran bir Filistinli (EPA)
İsrail bombardımanında enkaza dönüşen bir binadan kızını sağ çıkaran bir Filistinli (EPA)

İsrail dün günün erken saatlerinde düzenlediği saldırılarda Gazze Şeridi’nde aralarında iki doktorun yanı sıra çoğu kadın ve çocuk 33 Filistinlinin ölümüne sebep oldu.
İsrail savaş uçakları Gazze’deki el-Rimal mahallesindeki el-Vahda Caddesi'nde yer alan Filistinlilerin evlerine yönelik büyük bir saldırı düzenlerken, sivil savunma ekipleri ve gönüllüler kurbanların cesetlerin ve enkaz altında kalanları kurtarmak için moloz yığınlarıyla uğraştı. Video görüntülerinde yorgun görünen sivil savunma ekiplerinin, enkaz altında kalanları büyük bir hızla nasıl aradığı görülüyor.
Arama kurtarma çalışmaları dün de devam etti. Filistin Sağlık Bakanlığı, işgal güçlerinin el Vahda Caddesi’ndeki sivil alanları hedef alması sonucunda 12’si kadın 8’i çocuk olmak üzere 33 kişinin şehit olduğunu, çoğu kadın ve çocuk olan 50 kişinin ise yaralandığını duyurdu. Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, enkaz altında arama kurtarma çalışmalarının devam ettiğini belirterek, sayının her an artabileceğini kaydetti.
Bir sivil savunma çalışanı, enkaz atında kalan 9 yaşındaki bir çocuğu canlı çıkarırken, babası olayın şaşkınlığıyla gözyaşlarına boğularak secde etti. Şehitler arasında aynı sokakta oturan iki doktor da bulunuyor.
İsrail savaş uçaklarının düzenlediği bir diğer saldırıda ise 16 kişilik ailenin tamamı şehit oldu.
Geçtiğimiz Pazartesi gününden bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik gerçekleştirilen İsrail saldırılarında 47’si çocuk 29’u kadın 192 kişi hayatını kaybederken, yaralı sayısı ise bin 200’ü aştı.
İsrail savaş uçakları Gazze’deki evleri bombalamaya devam ederken, Yermuk’de Hamas liderlerine ait ev ve ofisleri de hedef aldı.
İsrail savaş uçakları Hamas liderlerinden Yahya Sinvar ve Kassam Tugayları’nın üst düzey yetkilisi olan kardeşi Muhammed Sinvar’ın evini bombaladı. Sinvar’ın ofisinin yanı sıra Hamas siyasi büro Başkanı İsmail Heniyye’nin de ofisi de bu saldırılarda hedef alındı. Konuya ilişkin İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, savaş uçaklarının son 24 saat içerisinde Gazze Şeridi’nde Hamas ve İslami Cihad’a ait 90’dan fazla hedefi bombaladığı bildirildi. İsrail ordusu, Twitter üzerinden yıkılmış ve toz bulutu kaplamış bir binayı gösterin görüntüler yayınladı.
İsrail ordusu açıklamasında, Sinvar’ın evinin yanı sıra çok sayıda üst düzey yetkilinin de ofislerinin hedef alındığını kaydetti.
İsrail savaş uçaklarının Gazze’deki çok sayıda silah üretim ve depolama alanlarını hedef aldığı belirtilen açıklamada, bazı mühimmatların ise Hamas’ın deniz ve hava kuvvetlerine mensup üyelerinin evlerinde saklandığı iddia edildi.
İsrail ordusunun yıkıcı bir güçle evleri hedef alması, Gazze’de ABD, Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer ülkelerde eleştiri ve öfkelere yol açan el Cevhara kulesini yerle bir etmesinden bir gün sonra gerçekleşti.
Kulenin yıkılmasına karşılık, Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları öneki gece Tel Aviv’i füzelerle hedef aldı. Kassam Tugayları’nın Tel Aviv ve Aşdod’u roketlerle bombalamasıyla, İsrail Gazze’deki sivil yerleşim birimlerine hava saldırıları düzenledi.
İsrail ve Filistin insan hakları merkezleri İsrail’i savaş suçu işlemekle suçlamasının yanı sıra, İsrail'in önde gelen insan hakları örgütü B'tselem İsrail’in Gazze Şeridi’nde savaş suçu işlediğini açıkladı.
B’tsele tarafından yapılan açıklamada, kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nin 2014 yılından bu yana İsrail tarafından benzeri görülmemiş katliam ve yıkımlara tanıklık ettiğini aktardı. İnsan hakları örgütü açıklamasında, 2002 yılından beri Batı Şeria’nın bu denli cinayetlere Doğu Kudüs’ün ise çok sayıda yaralanma olaylarına tanıklık etmediğini kaydetti.
Gazze Şeridi'ndeki Filistin İnsan Hakları Merkezi, işgal güçlerinin yoğun nüfusun bulunduğu konutları bombalamasının yanı sıra, altyapı ve tarım arazileri, hükümet tesisleri ve direniş gruplarının bölgelerini hedef alarak Gazze’deki tüm alanları güvensiz bölge haline getirdiğini aktardı.
Merkez tarafından yapılan açıklamada, bölgede artan gerilimin bedelini sivillerin ödediği vurgulanırken, İsrail işgal güçlerinin nüfuslu bölgelere saldırılar düzenlemesinin 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nde yer alan savaş suçunun ciddi ihlali anlamı taşıdığı kaydedildi.
Filistin İnsan Hakları Merkezi, Gazze’deki Filistinli siviller için insani koşulların daha da kötüleştiği uyarısında bulundu.



El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
TT

El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)

Irak'taki "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının liderlerinden Ammar el-Hakim, devletin güç kullanımında tekel sahibi olması gerektiğini belirterek, silahların ülkedeki karar vericiler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı.

El-Hakim dün yaptığı konuşmada, "Silahlar, anayasaya uygun olarak, Irak halkının ve siyasi partilerinin iradesiyle, dışarıdan dayatmalarla değil, devletin elinde olmalıdır" dedi.

Hikmet Hareketi partisinin lideri el-Hakim, karar vericiler üzerinde baskı kurmak için devlet dışında silah kullanılmasına karşı olduğunu ifade etti.

El-Hakim'in partisinin liderlerinden Fahd el-Cuburi, "Washington, yeni hükümette grupların yer alması konusunda çekincelerini dile getirdi" dedi.

Son dönemde parlamentoda birkaç sandalye kazanan ve silahlı bir fraksiyon olan İmam Ali Tugayları ise "devletin elindeki silahların tekelleştirilmesini ve Haşdi Şabi Güçlerinin güçlendirilmesini" savundu. Tugayların genel sekreteri Şibl el-Zaidi, yaptığı açıklamada, "fraksiyonel güçlerin seçimlerdeki önemli zaferi, onları önemli bir sınavın önüne koyuyor" ifadelerini kullandı.


Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
TT

Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"

Lübnan ile İsrail arasındaki müzakereler güvenlik-ekonomi yönüne doğru kayarken, Tel Aviv Hizbullah'ın kapasitesini “abartma” politikası izliyor ve bu Lübnan'da, yeni bir saldırıya zemin hazırladığı endişelerini artırıyor.

Lübnan ve İsrail arasındaki düşmanlıkların sona ermesini izlemekle görevli komite, sivillerin de katılımıyla ikinci toplantısını Lübnan'ın güneyindeki Nakura'da gerçekleştirdi. Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, görüşmelerin "sınırın her iki tarafındaki sakinlerin evlerine dönmesinin önemi" üzerinde yoğunlaştığı belirtildi. Bu arada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, toplantıda Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının yanı sıra, Hizbullah tehdidinin ortadan kaldırılması ve sınırın her iki tarafındaki sakinlerin kalıcı güvenliğinin sağlanması konusunda ortak çıkarı göstermek amacıyla ekonomik projelerin güçlendirilmesinin de ele alındığını duyurdu.

Bu arada, İsrail ordusu, bir yıl önce Kuzey Lübnan'da bir komando operasyonunda kaçırılan ve Hizbullah subayı olarak tanıtılan İmad Amhaz'ın video kayıtlarını yayınladı. Kayıtlarda Amhaz, hem Hizbullah'a hem de İran'a ait deniz kuvvetlerine liderlik ettiğini itiraf ediyor; bu da Tel Aviv'in Washington'u "Hizbullah'a saldırmanın gerekliliğine" ikna etme kampanyasının bir parçası olabileceği endişelerini artırdı.

Buna karşılık, Lübnan'la ilgili Paris toplantıları, ilgili üç başkentin (Paris, Washington ve Riyad) ordunun performansından ve silah kontrol planının ilk aşamasını bu yılın sonuna kadar tamamlama taahhüdünden memnun kalmasıyla sonuçlandı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre toplantıda, orduyu desteklemek amacıyla önümüzdeki şubat ayında uluslararası bir konferans düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varıldı.


Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman
TT

Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman

Paris, Fransız başkentinde yapılan üç ayrı toplantının başarılı geçtiğini ve bu görüşmelerin en önemli sonucunun, Fransa, ABD ve Suudi Arabistan’ın Lübnan makamları ile Lübnan ordusuna yönelik ortak ve tam desteklerinin teyit edilmesi olduğunu bildirdi. Bu kapsamda, Savunma Bakanlığı’nda Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile Fransa Genelkurmay Başkanı Fabien Mandon arasında görüşme yapılırken, ardından üç ülkenin özel temsilcileri bir araya geldi. Son olarak bu temsilcilerle Heykel, Elysee Sarayı’nda görüşmelerini sürdürdü. Paris’e göre ilgili üç başkent (Paris, Washington ve Riyad), Lübnan ordusunun performansını ve devletin silahların yalnızca devletin elinde toplanmasını öngören planın ilk aşamasını yıl sonuna kadar tamamlama konusundaki kararlılığını olumlu değerlendiriyor. Elde edilen sonuçların tatmin edici bulunması üzerine, Lübnan ordusuna destek amacıyla planlanan uluslararası konferansın gelecek yıl şubat ayında düzenlenmesi konusunda mutabakata varıldı. Paris, konferans hazırlıkları için üçlü bir komite kurulmasının, Lübnan ordusunun attığı adımlara duyulan ciddiyeti ve Lübnan makamlarına olan güveni yansıttığını vurguladı.

Fransa’ya göre üç ülke, planlanan konferansın başarıya ulaşması için gerekli koşulları oluşturmayı hedefliyor. Konferansın, Lübnan devletinin egemenliğini yeniden tesis etmesine katkı sağlaması, siyasi ve mali destek sunması, aynı zamanda orduya ve Lübnan makamlarına duyulan güvenin bir göstergesi olması amaçlanıyor. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının uygulanmasına yönelik hedeflere de destek verilmesi öngörülüyor.

Öte yandan, Fransız girişimiyle üç başkent, Paris’in çağrısı doğrultusunda Lübnan ordu birliklerinin sahadaki faaliyetlerine daha fazla dikkat çekilmesi, bu faaliyetlerin belgelenmesi ve mevcut tüm imkânlarla kamuoyuna yansıtılması konusunda uzlaştı. Bu amaçla Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’nün (UNIFIL) imkânlarından da yararlanılması planlanıyor. Böylece ordunun, özellikle Litani Nehri’nin güneyinde silahların devlet tekelinde toplanmasını öngören ilk aşamadan başlayarak, kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin ortaya konulması ve planın sonraki aşamalarının hayata geçirilmesinin sağlanması hedefleniyor.

Paris’te yapılan görüşmelerde Rudolf Heykel’in, planın ilk aşamasına ilişkin hedeflerin yüzde 95’inin gerçekleştirildiğini ve belirlenen sürenin uzatılmasını talep etmediğini vurgulaması dikkat çekti. Ancak üç başkent, gerekli görülmesi hâlinde sürenin birkaç hafta uzatılmasına engel bir durum olmadığı görüşünde. Heykel’in, kuvvetlerinin elde ettiği sonuçları ayrıntılı verilerle aktardığı, ayrıca özellikle UNIFIL güçlerinin Güney Lübnan’dan çekilmeye başlamasıyla birlikte üstleneceği ilave görevler doğrultusunda silah ve mali desteğe duyulan ihtiyacı dile getirdiği belirtildi. Paris, uluslararası konferans kapsamında Lübnan’a sağlanacak desteğin yalnızca orduyla sınırlı kalmayacağını, diğer güvenlik güçlerini de kapsayacağını, böylece ordunun temel görevlerine odaklanırken, iç güvenliğin, iç güvenlik birimlerince sağlanmasının hedeflendiğini ifade ediyor.

Fransız çevreler, Lübnan’da savaşın yeniden patlak verme riskinin ortadan kaldırılmasının hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Bu nedenle, Vatan Kalkanı planının ilk aşamasının tamamlanmasıyla birlikte Lübnan makamlarının Litani Nehri’nin güneyinde tam denetimi yeniden tesis edebilmesinin, ikinci aşamanın önünü açacağı vurgulanıyor. Böyle bir gelişmenin, bir yandan uluslararası toplumun beklentilerine yanıt oluşturacağı, diğer yandan da planlanan konferansta Lübnan’a destek verilmesinin temel gerekçelerinden biri olacağı değerlendiriliyor. Bu yaklaşımın, uluslararası toplumun niyet beyanlarından ziyade somut sonuçlara odaklanma anlayışıyla örtüştüğü belirtiliyor.

Lübnan ordusuna yönelik desteğin, ekonomik destek ve Lübnan’dan talep edilen reformlarla bağlantılı olarak düzenlenmesinin öngörülen yeniden imar konferansı için de geçerli olduğu kaydediliyor.

Lübnan içinde ve dışında, ordunun sahadaki faaliyetlerinin doğrulanmasına yönelik ek mekanizmalar konusunda çok sayıda soru gündeme geliyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu sorular arasında özellikle iki başlık öne çıkıyor: Denetim sürecinin bireysel konutları kapsayıp kapsamayacağı ve UNIFIL birliklerinin Lübnan ordu birliklerine sistematik ve kapsamlı şekilde eşlik edip etmeyeceği. Paris, Litani’nin güneyindeki tüm konut ve özel mülklerin aranmasının kesinlikle gündemde olmadığını vurguluyor. Buna göre arama işlemleri, yalnızca mekanizmanın mevcut bir tehdit ve geçen yıl kasım ayında varılan ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini teyit etmesi durumunda söz konusu olacak ve bu durumda Lübnan ordusundan arama yapması istenecek. Paris, bu yaklaşımın güneyde yaşayan halkın endişelerini gidermeyi amaçladığını ifade ediyor.

Paris, mevcut mekanizmanın yanına yeni bir mekanizma ekleme niyeti olmadığını vurguluyor; aksine, şu ana kadar uygulanan mekanizmadan azami derecede yararlanmanın, Lübnan askerî birimlerinin çalışmalarını mevcut imkânlarla destekleyecek bir kaynak oluşturacağı değerlendiriliyor. UNIFIL’in Lübnan ordusunun operasyonlarına katılımına gelince, Paris bunun hâlihazırda gerçekleştiğini belirtiyor ve UNIFIL birliklerinin ordunun faaliyetlerini destekleyici veya gözlemci rolü üstlenebileceğini, böylece ordunun kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin gösterilmesinin sağlanacağını ifade ediyor. Bu durum, özellikle İsrail kaynaklı anlatının tersine ordunun görevlerini yerine getirdiğini vurgulamayı amaçlıyor. Fransız kaynaklar, üç başkent arasında bu konuda tam bir uyum bulunduğunu ve bunun, ordunun desteklenmesine yönelik konferansın şubat ayında düzenlenmesini kolaylaştırdığını belirtiyor. Toplantı tarihinin kesin olarak belirlenmemesi ise o ay içinde gerçekleşecek çeşitli etkinlikler ve takvimler dikkate alınarak en yüksek katılımın sağlanacağı uygun tarihin seçilmesine yönelik bir tedbir olarak açıklanıyor. Paris’in bu yaklaşımı, ABD’nin Lübnan makamlarının 1701 sayılı kararı ve ordunun planını ne ölçüde ciddiyetle uygulayacağı konusundaki şüpheleriyle bağlantılı.

Paris, Vatan Kalkanı planının birinci aşamasından ikinci aşamasına geçişin büyük zorluklarla karşılaşacağını öngörüyor. Bunun başlıca nedeni, Hizbullah’ın silahlarını teslim etmeyi reddetmesi ve üzerinde mutabık kalınan ateşkesin yalnızca Litani Nehri güneyini kapsadığı görüşünde olması. Bu nedenle, iki ay içinde düzenlenecek orduya destek konferansının, Lübnan makamlarının ikinci aşamaya geçişi için güçlü bir ivme sağlayacağı değerlendiriliyor.

Sonuç olarak, Paris’te yapılan toplantılar, orduya ilişkin ortak anlayışın ve ilave desteğin sağlanması yönünde hedeflenen amaca ulaştı. Aynı zamanda, uluslararası konferansın düzenlenmesi, Lübnan makamlarına, İsrail baskısı ve Hizbullah’ın etkisi arasında sıkışmış durumda oldukları bir ortamda destek sağlanması anlamına geliyor.