Kuneytra’da rejim tarafından aranan 30 göçmene ilişkin çelişki haberler medyada yer alıyor

Mayıs ayı başlarında bir Rus heyeti halkla görüşmek üzere Umm Batnah kasabasına giriş yaptı (Havran Ahrar Cemiyeti)
Mayıs ayı başlarında bir Rus heyeti halkla görüşmek üzere Umm Batnah kasabasına giriş yaptı (Havran Ahrar Cemiyeti)
TT

Kuneytra’da rejim tarafından aranan 30 göçmene ilişkin çelişki haberler medyada yer alıyor

Mayıs ayı başlarında bir Rus heyeti halkla görüşmek üzere Umm Batnah kasabasına giriş yaptı (Havran Ahrar Cemiyeti)
Mayıs ayı başlarında bir Rus heyeti halkla görüşmek üzere Umm Batnah kasabasına giriş yaptı (Havran Ahrar Cemiyeti)

İşgal altındaki Golan’a yakın Kuneytra kırsalındaki Umm Batnah kasabasında, rejim tarafından aranan 30 kişinin aileleriyle birlikte Suriye’nin kuzeyine göç ettirilmesi hususundaki uzlaşıya ilişkin çelişkili haberler medyada yer alıyor..
Medya kaynakları, gençlerin, rejimin kontrolündeki bölgelerde tutuklanan iki kişinin serbest bırakılması şartını öne sürerek, göç kararını kabul ettiklerini söylerken yerel kaynaklar da gençlerin yerinden edilmeyi reddettiklerini ve kasaba halkının geçen cumartesi günü varılan ve gelecek perşembe günü yürürlüğe koyulacak anlaşmayı uygulamayı kabul etmediklerini belirtti.
Medya kaynaklarına göre DEAŞ ve Hurras el Din Örgütü’ne mensup olmak, Askeri Güvenlik Şubesi’nin eski başkanını hedef almak ve askerlik hizmetinden kaçmak suçlamasıyla aranan 30 genç, anlaşmayı uygulamayı kabul etmedi ve kasabadaki iki tutuklunun serbest bırakılmasını istedi. Şartın, rejim tarafından onaylanmasının ardından ise anlaşmanın gelecek perşembe günü uygulamaya koyulması bekleniyor.
Umm Batnah kasabası, bu ayın başlarında, bölgedeki rejim güçlerine ve Lübnanlı Hizbullah milislere yönelik saldırıların arka planında büyük bir güvenlik gerginliğine tanık oldu. Öyle ki askeri saldırılar düzenleme, kasaba çevresine askeri takviyede bulunma ve girişleri kuşatma tehditleri ortasında rejim de Tel eş-Şaar’da konuşlanmış güçler tarafından topçu bombardımanıyla yanıt verdi. Bu durum, çıkış izni verilen halk içerisinde büyük bir göç hareketine neden oldu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) tarafından açıklanan eski tarihli bilgilere göre tırmanışın ilk dört gününde, bir Rus heyeti kasabayı iki kez ziyaret etti. SOHR, Rus heyetin toplantının sonuçlarını ilan etmeksizin halk içerisinden bazı taraf ve isimlerle bir araya geldiğini söyledi. SOHR’a göre bu durumu, Ramazan Bayramı öncesinde Havran’daki merkezi komite heyeti ve şehrin bazı ileri gelenlerinin, Rus heyetin katılımıyla, Askeri Güvenlik Şubesi’nden (Sasa şubesi) subayları da içeren rejim heyetiyle müzakerelerinin başlaması takip etti.
Rejim, kasabada aranan 30 kişiyi Suriye’nin kuzeyinde muhaliflerin kontrol ettiği bölgelere tahliye etmeleri için halka 48 saatlik mühlet verirken, aksi taktirde kasabaya baskın düzenleneceğini duyurdu. Buna karşılık söz konusu aranan unsurlar, rejimin tehdidini reddederken, bir çatışmaya hazır olduklarını açıkladılar. Unsurlar, kasabanın askeri olarak işgal edilmesini önlemek için de başka bir yerleşim alanı aramaya yöneldi.
10 ailenin Suriye’nin kuzeyine doğru göç etmeyi kabul etmemesi halinde Askeri Güvenlik Şubesi’nin Umm Batnah kasabasına saldıracağı tehditleri sonrasında SOHR, cuma gecesini cumartesiye bağlayan gece, işgal altındaki Golan’a yakın Kuneytra’daki Umm Batnah kasabası civarına Sasa’daki askeri güvenlik şubesinden onlarca savaşçıyı içeren askeri bir takviye yapıldığını bildirdi. Gözlemevi, müzakerelerin çökmesi ve kasabaya baskın düzenlenmesi durumunda silahlı çatışmaların patlak vermesinden korkan halk için yerinden edilme hareketinin devam ettiğini söyledi.



Trump gelmeden önce

ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
TT

Trump gelmeden önce

ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)

Husam İtani

ABD'de seçilmiş Başkan Donald Trump'ın birkaç gün içinde görevi devralması, Çin'den Avrupa ve Ortadoğu'ya kadar tüm dünyayı, ekonomi, güvenlik, kalkınma, bizzat Batı'nın kendi içi ile Batı ve BRICS ülkeleri ve diğer küresel siyasi bloklar arasındaki uluslararası ilişkiler alanlarını etkileyecek tarihi bir değişim olarak sunuluyor.

Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanı bile olsa, bir başkanın yemin töreni, dört yılda bir gerçekleşen diğer törenlerden farklı olacak kadar nasıl bu kadar önemli hale geldi? Peki, dünya nasıl “düşman kapıda” durumuna geldi?

Yahut dünya nasıl Trump’ın iktidara gelmesinden sonra, birbirinden bu kadar uzak bölgelerde büyük değişimlerin yaşanacağını bekler hale geldi? “Trump öncesi” ve “Trump sonrası” aşamalar arasında nasıl bir çizgi çizildi?

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf ve ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein, bölgemizde patronları Anthony Blinken'ın ritmine göre hareket ediyor gibi görünüyorlar. Birincisi, Washington ile Şam'daki yeni yönetim arasındaki ilişkilerin temellerini atmak için çalışıyor, Amos ise İsrail'in Lübnan'a yönelik son savaşının ardından ortamı hazırlamak için çalışıyor.

Trump'ın, Gazze'deki İsrailli rehineler serbest bırakılmazsa cehennemin kapılarını açacağı yönündeki tehditlerinin birçok çevrede ciddiye alındığı bir sır değil. Trump'ın Beyaz Saray'a yerleşmesinin ardından, kararlarını kestirememe ve çok değişken ruh hali ile Lübnan, İran, Irak ve Yemen'de gerçeğe dönüşmesi beklenen formülasyon budur.

Ortadoğu ve Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bizi ilgilendiren husus, ABD'nin tüm Batı'yı peşinden sürükleyen, kendi algılarını ve düşüncelerini ona yansıtan bir lokomotif olmasıdır. Her şeyde bir dönüşüm başladı ve ülkelerimiz de bundan muaf olmayacaktır.

Beklenen değişimin boyutu, örneğin Irak'ta İran’a sadık kesimlerin Gazze'ye destek verme yönünde tutumlarındaki büyük değişimde görülebilir.  İran'a bağlı Iraklı silahlı gruplarının İsrail'e yönelik insansız hava araçları ve füzelerle düzenlediği saldırılar sihirli bir şekilde durdu. Zira Tahran, İsrail'in Irak'a saldırma ve dolayısıyla İran nükleer programı tesislerini bombalama tehditlerinin, “Trump gelirse” gerçekleşeceğini ve söz konusu saldırıların durmayacağını anladı.

Yemen ise ayrı bir konu, çünkü İran, Yemen'in yıkımına ve yeni bir Gazze'ye dönüşmesine tahammül edebilir, zira Sana, zenginlikleri ve serveti İran Devrim Muhafızlarının maceralarının finansmanı için tüketilen Irak'ın aksine, Muhafızlar için önemli bir finansman kaynağı teşkil etmiyor. Yemen, Gazze ve Lübnan'da yaşananlara benzer şekilde İsrail'in gücünü sergileyeceği yeni bir arena olabilir. Lübnan ise İran stratejisinde henüz tüm değerini yitirmemiş olduğundan, İran’ın İsrail’in kuzey sınırlarındaki kazanımlarını koruma çabaları gölgesinde hâlâ aşırı tehlike altında.

Ancak bu tablo, Trump'ın talepleri karşılanmadığı takdirde, kapılarını açmakla tehdit ettiği cehennem ile sınırlı değil. Mesele bundan daha derin ve endüstri (ve endüstri sonrası) dönemde dünyaya öncülük eden Amerikan toplumunun kalbinde, ister kültür, ister değerler, isterse toplumsal pratikler açısından olsun, gerçekleşen muazzam değişimlere kadar uzanıyor.

Amerikalı Cumhuriyetçilerin -Trumpçı versiyonlarıyla- geçen kasım seçimlerinde ezici bir çoğunluk elde etmeleri, dört yıl sonra yeni seçimler bağlamında tersine çevrilebilecek bir siyasi olay olarak görülmemelidir. Aksine bu, Trump'ın ilk kez seçildiği 2016'da Amerikalı kitlelerin söylediklerine bağlı kaldığının teyidi ve onayıdır. Ortadoğu ve Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bizi ilgilendiren, ABD'nin tüm Batı'yı peşinden sürükleyen, kendi algı ve düşüncelerini ona yansıtan bir lokomotif olmasıdır. Her şeyde bir dönüşüm başladı ve ülkelerimiz de bundan muaf olmayacaktır.

Her ne kadar Berlin, Musk'ın Almanya'daki aşırı sağa verdiği tam desteğin değerini hafife almış olsa da bu atmosfer, gece gündüz geleneksel medya ile dalga geçen Musk’ın kitlesi üzerinde büyük etkiler bırakmadan geçip gitmeyecektir

Amerika Birleşik Devletleri'nin “eş başkanı” olarak nitelendirilen milyarder Elon Musk'ın İngiltere ve Almanya hakkında yaptığı açıklamalar ve her iki ülke siyasetçilerinin yalan olduğunu söylediği şeylerin propagandasını yapması önemsiz değil. Her ne kadar Berlin, Musk'ın Almanya'daki aşırı sağa tam desteğini ortaya koyan açıklamalarının değerini hafife almış olsa da bu atmosfer, iktidar elitlerine verdikleri destek nedeniyle gece gündüz geleneksel medya ile dalga geçen Musk’ın kitlesi üzerinde büyük etkiler bırakmadan, aynı bağlamda, söz konusu geleneksel medya araçlarının güvenilirliğini ve bağımsızlığını zayıflatmadan geçip gitmeyecektir.

Medya ve siyasi kurumlar tarafından yayınlanan her şeye yönelik bu şüphecilik ortamı, komplo teorilerini öne çıkaran, yanılsamaları ve mitleri yerleşik gerçekler gibi yaymaya dayanan “alternatif gerçeklere” bile inanmayı reddederek, umutsuz bir sona varmaktan geri kalmayacaktır. Yalanları çürütmek, gerçeği yaymak için çalışanlarla, ilk mesleklerinin aleyhine döndükten sonra yalan yaymak isteyenlerin ortak görevi olacaktır.

Her ne olursa olsun dünya ve bölgemiz gerçeği tanımanın, doğruyu yalandan ayırmanın kolay olmayacağı fırtınalı yıllara sahne olacaktır. Bu yıllarda davalarımızın sağlam temelleri olduğunu düşündüğümüz hususlara birkaç kez bakmamız, onlardan şüphe duymamız ve onları yeniden formüle etmemiz gerekecektir.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.