ABD’deki sokak baskısı, ‘Filistin tabusunu’ yıkıyor

Filistinlileri desteklemek için geçen cumartesi günü birkaç ABD eyaletinde düzenlenen bir gösteri (AFP)
Filistinlileri desteklemek için geçen cumartesi günü birkaç ABD eyaletinde düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

ABD’deki sokak baskısı, ‘Filistin tabusunu’ yıkıyor

Filistinlileri desteklemek için geçen cumartesi günü birkaç ABD eyaletinde düzenlenen bir gösteri (AFP)
Filistinlileri desteklemek için geçen cumartesi günü birkaç ABD eyaletinde düzenlenen bir gösteri (AFP)

Dün yasak olan, bugün bir metafora dönüştü. Zikredilmesi yasak olan, uzun yıllar boyunca ABD siyasetinde gündeme getirilmesi meşru olmayan ve Kongre’den ondan bahsedenlerin eleştirildiği bir kelime olan ‘Filistin’, bugün artık aynı durumda değil. Aksine bugün her siyasi yelpazeden grupların ve eğilimlerin, etrafında birleştiği temel bir konu haline geldi.
ABD sokaklarının baskısı ve son günlerde şehirleri ve büyük eyaletleri kasıp kavuran kitlesel gösteriler, Washington’da uzun yıllardır bilinen siyasi denklemin seyrini değiştirdi. Kongre’nin koridorlarından duyulan tezahüratların bir yankısı haline geldi, resmi yönetimi talepleriyle ilgilenmeye ve Filistin meselesini dikkate almaya zorladı.
Tarihi açıdan 1988’de, Arap Amerikan Enstitüsü’nün Başkanı James Zogby, Demokratları programlarında Filistin’in egemenliğinden bahsetmeye zorladığında parti liderleri, net bir uyarı ile karşılık verdi; “Bu kelimeyi söylemek cehennemi harekete geçirir.” Bu bağlamda konu ve ‘Filistin’ kelimesi, herhangi bir oylama yapılmadan kilit altına alındı. Ancak son değişiklik, Filistinlileri savunmakla sınırlı kalmayıp İsrail’e yönelik bir saldırıya dönüştü. ‘İşgal’, ‘yerleşim yeri’ ve ‘mültecilerin geri dönüşü’ gibi kelimeler, Washington’da tartışma konusu haline geldi ve Sol Demokratlar, artık bunları çekinmeden söyler oldu.
Biden yönetimi, büyüyen çatışmayı terk edilemeyecek eski bir müttefiki içeren son derece hassas bir diplomatik meydan okuma olarak görürken, ayağa kalkan sol ise onu, ABD’nin Filistinlilere karşı politikalarıyla yakından bağlantılı bir adalet ve ırkçılık sorunu olarak nitelendiriyor.
Bu siyasi aktivistlerle ilgili olarak, ‘Siyahilerin Yaşamları da Değerlidir (Black Lives Matter- BLM)’ hareketi ve diğerleri gibi gruplar, sokaklarda ve ABD’nin büyük şehirlerinde Filistin için öfke dalgasına öncülük ediyor. Filistinlilerin hakları ve Ortadoğu’daki topraklar üzerinde onlarca yıldır süren çatışmalar bu kesimlerin toplumsal sorunlarıyla yakın şekilde bağlantılı. Zira bu koşullar, kendilerine ‘polisin kötü muamelesi, ABD- Meksika sınırındaki göçmenlerin koşulları ve diğer iç sorunları’ hatırlatıyor.
Başkan Biden’ın Beyaz Saray’daki varlığıyla birlikte İsrail’e yönelik geleneksel ABD desteği, politika perspektifi açısından neredeyse hiç sorgulanamaz. Biden yaklaşık 50 yıldır İsrail’e verdiği desteği kamusal hayatta açıkça ifade etse de, bugün demokratik çevrelerde 50 yıl öncesine göre tartışma koşulları değişiyor.
Ülkedeki en büyük İsrail yanlısı lobi grubu olan ve AIPAC olarak bilinen Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi liderleri, Beyaz Saray ve Capitol Hill’in (Kongre) desteğine güvenerek, ABD’nin her yıl İsrail’e olan milyarlarca dolarlık yardımının devam ettiğine dikkati çekti. Bununla birlikte İsrail’e güçlü desteğiyle tanınan ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Bob Menendez, Cumartesi günü nadir görülür bir şekilde eleştiride bulunurken, Filistinli sivilleri öldüren ve basın kuruluşlarını tahrip eden son İsrail saldırılarını kınadı. Missouri Eyaleti’nden Temsilciler Meclisi Üyesi ve BLM aktivisti Cori Bush da Perşembe günü, “Askeri polisi, işgali, sert baskı ve travma rejimlerini finanse etmek için tahsis edilen paralarımızı göndermeye karşı çıkıyoruz” dedi. Bush, “Tüm çocuklarımız güvende olana kadar, Filistin ve Ferguson’da haklarımız için savaşmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Michigan Eyaleti’nden Filistin kökenli Temsilciler Meclisi Üyesi Rashida Tlaib, Filistin meselesinin Kongre’de masada olduğunu söyledi. Tlaib, Filistinlilerin de diğer mazlum insanlar gibi savunulmayı hak ettiklerini belirtirken, İsrail apartheid hükümetini kınadı.
Demokrat Parti içerisindeki tartışma, çoğunlukla laik bir demokrat grup olan ABD Yahudileri arasında uzun süredir devam eden bir bölünmeyi yansıtıyor. Öyle ki daha yaşlı nesil, İsrail’i ‘büyüyen küresel antisemitizmin ortasında hayati bir cankurtaran halatı’ olarak nitelendirirken, genç seçmenler ise İsrail hükümetinin sağcı politikalarını liberal değerleriyle uzlaştırmak için mücadele ediyor.
Pew Araştırma Merkezi tarafından geçen hafta yayınlanan bir anket, 65 yaş ve üstü ABD Yahudilerinin üçte ikisinin, 30 yaş altı Yahudi yetişkinlerin yüzde 48’ine kıyasla kendilerini İsrail’e duygusal açıdan bağlı olarak tanımladığını gösterdi.



İranlı general, Esad'ın düşüşünü değerlendirdi: Büyük darbe aldık

Rejim karşıtları, Şam'daki İran Büyükelçiliği'nde yer alan bayrağı indirmişti (AP)
Rejim karşıtları, Şam'daki İran Büyükelçiliği'nde yer alan bayrağı indirmişti (AP)
TT

İranlı general, Esad'ın düşüşünü değerlendirdi: Büyük darbe aldık

Rejim karşıtları, Şam'daki İran Büyükelçiliği'nde yer alan bayrağı indirmişti (AP)
Rejim karşıtları, Şam'daki İran Büyükelçiliği'nde yer alan bayrağı indirmişti (AP)

İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun üst düzey komutanlarından Tuğgeneral Behruz Esbati, Suriye'de rejimin devrilmesinin Tahran için büyük bir darbe olduğunu söyledi. 

Esbati, başkent Tahran'daki Veliasr Camisi'nde 31 Aralık'ta yaptığı konuşmada, Beşar Esad rejiminin yıkılmasına dair şunları söyledi: 

Yenildik, çok kötü şekilde yenildik, çok büyük bir darbe aldık ve bu çok zor bir süreç oldu.

Komutanın konuşmasının ses kaydı, İran'la ilgili gelişmelere odaklanan İsviçre merkezli medya kuruluşu Abdi Medya tarafından pazartesi günü yayımlandı. 

Esbati ayrıca Suriye rejiminin çöküşünden önce Şam-Tahran ilişkilerinin gergin olduğunu da belirtti. Buna göre Esad'ın, Gazze savaşı kapsamında İran destekli milislerin Suriye üzerinden İsrail'e karşı yeni bir cephe açmasına izin vermemesi nedeniyle anlaşmazlık yaşandı. 

Üst düzey komutan, Şam rejiminin düşüşünden Rusya'yı da sorumlu tuttu. Esbati, Rusların rejim karşıtı güçlere saldırı düzenlendiğini söylemesine rağmen aslında boş araziye bomba attığını iddia etti. Komutan, isyancıların ilerleyişi sırasında Kremlin'in Tehran'ı yanlış bilgilendirdiğini savundu. 

Bunlara ek olarak Tuğgeneral Esbati, İran'ın Suriye'deki savaşçı devşirme faaliyetlerini sürdüreceğini belirterek şunları söyledi: 

Yıllar boyunca birlikte çalıştığımız tüm ağları harekete geçirebiliriz. Yıllar içinde toplumun farklı kesimlerine sızan adamlarımızı harekete geçirebiliriz. Sosyal medyada aktif olabiliriz ve direniş hücreleri oluşturabiliriz. Artık diğer uluslararası arenalarda olduğu gibi orada da faaliyet gösterebiliriz ve buna çoktan başladık.

Esbati yolsuzluk, siyasi baskı ve halkın karşı karşıya kaldığı ekonomik zorluklar göz önüne alındığında Esad rejiminin düşmesinin kaçınılmaz olduğunu da sözlerine ekledi. Tuğgeneral, Esad'ın reform uyarılarını dikkate almadığını savundu. 

İranlı analist Mehdi Rahmati, Esbati'nin kamuoyu önündeki açıklamalarının Tahran'ın resmi söylemiyle tezat oluşturduğunu ve ülkede büyük şaşkınlık yarattığını belirtiyor: 

Herkes toplantılarda bu konuşmadan bahsediyor, neden bunları özellikle halka açık şekilde söylediğini merak ediyor. İran'a ne olduğunu ve şu anda ülkenin nerede durduğunu çok açık şekilde ortaya koydu. Bu bir bakıma iç politika için de bir uyarı olabilir.

Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) liderliğindeki isyancıların 27 Kasım'da başlattığı saldırılar, 8 Aralık'ta Beşar Esad rejiminin devrilmesiyle sonuçlanmıştı. Esad ailesi Rusya'ya kaçarken, HTŞ kurduğu geçici hükümetin başına Muhammed Beşir'i getirmişti.

Independent Türkçe, New York Times, Times of Israel