Yeterince konuşuldu!

Artık Arap, Afrika ve Avrupa ülkelerinin, kararlı ve somut tutumlar sergileme, kararlar alma ve eylemlerde bulunma zamanı geldi

Filistin davası, yerleşim ihlalleri nedeniyle önemli bir uluslararası kavşağa geldi (AFP)
Filistin davası, yerleşim ihlalleri nedeniyle önemli bir uluslararası kavşağa geldi (AFP)
TT

Yeterince konuşuldu!

Filistin davası, yerleşim ihlalleri nedeniyle önemli bir uluslararası kavşağa geldi (AFP)
Filistin davası, yerleşim ihlalleri nedeniyle önemli bir uluslararası kavşağa geldi (AFP)

Nebil Fehmi
Filistinliler, Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da, Ramazan ayı boyunca savunmasız müminlerin ibadetlerini yerine getirmelerinin engellenmesi ve Şeyh Cerrah Mahallesi’nde evlerinden zorla tahliye edilerek evlerinin Yahudi yerleşimcilere tahsis edilmesi amacıyla yapılan sistematik saldırılar gibi suçlara maruz kaldılar. Bunların hepsi, İsrail'in uluslararası yasalar ve insan hakları duvarına çarpan işgalci bir güç olduğunun kesin kanıtlarıdır.
Tüm bunlar, ülkelerin ve liderlerinin net tutumlar sergilemesini gerektiren dönüm noktası olaylarıdır. Uluslararası hukuka dayalı küresel bir sisteme bağlı olanlar tarafından belirli ve etkili önlemleri içeren etkili kararların alınmasını ya da çıkarlarını ve duruşlarını, tüm kabul edilemez ihlalleriyle birlikte güç kanunları uydurmak yerine hukukun ilkelerine ve gücüne bağlılık temelinde menfaatlerini ve duruşlarını korumalarını gerektirmektedirler.
Acı ve utanç verici son olaylar, 70 yılı aşkın bir süredir devam eden İsrail işgal tarihinde bir kez daha tekrarlandı. Artık durumu analiz etmeye devam etmek veya kınamak ya da temennilerini ifade etmekle yetinmek kabul edilemez. Bu nedenle, bugün sözlerimi açıkça ve belirli isteklerle sınırlayacağım. Ancak yine de yazdıklarımın başından beri tanık olduğumuz suçların boyutunun altında kaldığını itiraf etmeliyim. Daha ziyade asgari düzeyde ve saldırgan taraf için hesap verebilirlik yolunda atılabilecek adımlara değiniyorum. Gazze Şeridi, neredeyse giriş ve çıkışlarının çoğunu kontrol eden İsrailli işgalcinin baskısı altında olsa da, sözlerimi, sanki bu sadece işgalci gücün hakkıymış ve işgal altındaki Filistin halkı tarafından sömürülüyormuş gibi davranılan meşru müdafaada güç kullanımına yönelik uygunsuz gerekçelere ve yanlış karşılaştırmalara kapıyı aralamaması için Kudüs ve çevresiyle sınırlandırıyorum.
Her şeyden önce, aramızda Arap ülkelerinin uluslararası camiada ve Arap dünyasında büyük yankı uyandıran İsrail’in uygulamalarını kınamakla yetindiklerini düşünenler yanılıyorlar. Bu kınamaların, İsrailliler tarafından tamamen göz ardı edildiğinden veya Arap Birliği (AL) kararlarının olağan diplomatik hareketliliğe odaklanmasının, son olayların sertliği ve kabalığıyla tutarlı bir pozisyon ve güvenilirliği olduğundan bahsetmiyorum bile. Artık Araplar tarafından belirli adımlar atılmadan uluslararası toplumdan net pozisyonlar almasını istemek yeterli değil.
Arap ülkeleri, İsrail eylemlerinin hukuka aykırılığını ve kanunsuzluğunu ve ihlallerini teyit etmek amacıyla ve bu yaklaşımı sürdürmesi halinde işgalci yönetime karşı ceza uygulanması önerisiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu ve uluslararası hukuk kurumlarının toplanması ve tüm bu kurumlardan bir takım taleplerin ve prosedürlerin görüşülmesi ve onaylanması için doğrudan talepte bulunuyorlar.
Arap ülkelerinin İsrail’deki büyükelçilerini istişare için geri çağırmaları, ilişkileri koparmak değil, daha ziyade İsrail’in son uygulamalarını reddettiklerinin bir ifadesi ve bu yaklaşımın sürdürülmesinin İsrail'in Arap ülkeleriyle ilişkilerine uzun vadeli yansımaları ve gerçek maliyetleri olacağını vurgulamaktır. Yine Arap-İsrail barışının tersine çevrilmesi değil, daha ziyade bir Arap ülkesinin İsrail ile barışı istemesinin, herkes tarafından reddedilen uygulamalara izin verilmesi olarak yorumlanmasını reddetmektir.
İşgalci İsrail’e karşı insanlık dışı uygulamaları nedeniyle ulusal düzeyde bir takım özel önlemler alındı. İsrail ile tam bir ilişkisi olan bir ülke eğer henüz bu adımları atmamışsa, en azından işgalci İsrail’in temsilcileri için iletişim seviyesinin bakanlık seviyesinin altına düşüreceğini duyurmalıdır.
İsrail vatandaşlarına ülkeye giriş vizesi verilmesi ve bu tür uygulamalar durdurulana kadar İsrail ile yeni ticari anlaşmalar yapılması dondurulurken Biden yönetiminin açıklama yapmakla yetinerek, insan hakları ve demokrasi savunucusu olduğunu iddia etmesi gülünçtür. Biden yönetimi, sanki şuan İsrail’in kötü uygulamalarına değil de yeni olaylara tanık oluyormuşuz gibi hem Filistinlilere hem de İsraillilere itidal çağrısında bulunuyor. ABD’nin tek yaptığı, 5 Haziran 1967 sınırlarında iki devletli çözüme uygun olarak Doğu Kudüs'ün işgal edilmiş bir bölge ve Filistin devletinin başkenti olduğunu kabul ederek hukukun üstünlüğünü onaylamasıdır.
ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin bölgedeki başlıca müttefiki olan İsrail’in Filistin halkına karşı yasadışı uygulamalarını kategorik olarak durdurduğunun açık ve net bir şekilde vurgulandığı yıllık raporu Kongre'ye sundu. ABD’nin İsrail’e yardımı sürdürmesi, işgal altındaki topraklardaki yasadışı ve insanlık dışı uygulamaları durdurmasına bağlandı.
BMGK’nın diğer daimi üyelerine (Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa) gelince, BMGK’nın saldırganı caydırmayan kararlar alması veya trajik gerçeği yansıtmayan açıklamalar yayınlaması artık kabul edilemez. Şunu merak ediyorum, acaba Filistin’e yönelik dostça ve destekleyici rolünüz sadece endişe ifadeleriyle mi sınırlı? BMGK’da yalnızca sizi ilgilendiren konular mı gündeme getirilebilir? Sanki BMGK, BM Sözleşmesi çerçevesinde uluslararası barış ve güvenliği sağlamak amacıyla çağdaş uluslararası sistem çerçevesinde size emanet edilen sorumluluğu yerine getirmeniz için değil de çıkarlarınıza adanmış ve yönlendirilmiş gibi görünüyor. Beyler, bu artık kabul edilemez. BMGK’yı, İsrail’in tüm dünya ile alay etmesini durduracak ve yasadışı politikalarından caydıracak gerekli kararları almaya davet etmeniz gerekiyor.
Müslüman ülkeleri, Bağlantısızlar Hareketi ülkelerini, Afrika ve Asya ülkelerini Filistin'deki kardeşlerinin milli ve insani haklarını ihlal eden İsrail’in Ramazan ayı boyunca dini ibadetlerimize yönelik açık bir hakaret dolu uygulamalarına karşı bir tavır almaya çağırıyorum. Bu dost ülkelerin, ülkelerindeki İsrail büyükelçilerini dışişleri bakanlıklarına çağırmaları ve Filistinlilere yönelik ihlallerinin derhal sona erdirilmesini talep etmeleri gerekiyor. Aynı zamanda, Arap ülkelerinin İsrail uygulamalarını durdurmak ve bu uygulamalardan sorumlu tutmak için uluslararası platformlardaki girişimlerini desteklemeleri de lazım.
Hukukun üstünlüğünü savunmakla, insan haklarını ve insani ilkeleri desteklemekle övünen Avrupa ülkelerine soruyorum; gerçekten insan haklarını destekliyor musunuz yoksa bu, yerli lobilerin etkisi altında zaman zaman dile getirilen, Filistinlilerin maruz kaldığı insanlığa karşı suçları tamamen görmezden gelen ve sadece bireylerin haklarıyla sınırlı olan bir görev mi? Sizden istenen, Doğu Kudüs'ü işgal edilmiş bir toprak ve 1967 sınırları temelinde Filistin devletinin başkenti olarak tanımanız ve İsrail'i hukuki ve insani forumlarda Filistinlilere yönelik ihlallerinden sorumlu tutacak ve onu bu uygulamaları tekrarlamaktan caydıracak önlemler önerme konusunda inisiyatif ve öncü rol üstlenmenizdir. Yeterince konuşuldu, artık kararlı ve somut tutumlar sergileme, kararlar alma ve eylemlerde bulunma zamanı geldi.

 


Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda
TT

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, güneydeki ayrılıkçıların ilerlemesinin ardından Yemen'deki tüm taraflara azami itidal çağrısında bulundu. Bu gelişme, uzun bir sakinlik döneminin ardından on yıldır süren iç savaşı yeniden alevlendirme tehdidi taşıyor.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Guterres, uluslararası örgütün faaliyetlerinin, özellikle Yemen'in başkenti Sana'a ve ülkenin yoğun nüfuslu kuzeybatısı olmak üzere, Husi grubunun kontrolündeki bölgelerde sürdürülemez hale geldiğini belirtti.

Öte yandan, Yemen Enformasyon, Kültür ve Turizm Bakanı Muammer İryani, bazı medya platformları ve sosyal medya sitelerinde yer alan, geçici başkent Aden limanına gemi giriş izinlerinin askıya alındığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını belirterek, bu iddiaların asılsız olduğunu ve ülkedeki ekonomik ve denizcilik ortamını bozmayı amaçlayan söylentiler çerçevesinde kaldığını vurguladı.


Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)

Lübnan basını, Lübnan ordusunun Mekanizma Komitesi’nin talebi üzerine yapılan soruşturma sonucunda, ülkenin güneyindeki Tulin beldesinde Hizbullah tarafından inşa edilen tünellerden birini keşfettiğini bildirdi. Basında yer alan haberlerde, bu bölgenin daha önce İsrail tarafından bombalandığı belirtildi.

Lübnan ordusu, daha önce de Mekanizma Komitesi ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) arasındaki koordinasyon çerçevesinde Mekanizma Komitesi'nin talebi üzerine ve İsrail'in tehdidi sonrasında bazı yerleri ortaya çıkarmıştı. Bu son olay ise geçtiğimiz hafta İsrail'in bir evi bombalamakla tehdit etmesinin ardından Lübnan ordusunun güneydeki Yanuh beldesinde bir binayı kapsamlı bir şekilde aramasının ardından geldi. Yapılan aramada evde herhangi bir silah bulunamadı.

Bu olay, İsrail’in Lübnan’ın güneyinde bombardımanlarına devam ettiği ve çarşamba günü Kefer Kila beldesini hedef alan bir hava saldırısı düzenlediği bir dönemde meydana geldi. Ulusal Haber Ajansı (NNA), saldırının el-Aziziye ve eş-Şahrub beldeleri arasındaki Sari Tepesi’ni hedef aldığını bildirdi, ancak herhangi bir can kaybından bahsetmedi.

Başbakan Yardımcısı Mitri: Lübnan Ordusu sonraki aşamalara geçmeye hazır

Öte yandan Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, Mekanizma Komitesi’ni bir tartışma forumu ve anlaşmalara uyumu denetleme ve doğrulama çerçevesi olarak nitelendirdi.

Beyrut'ta düzenlenen Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin sekizinci konferansının ilk oturumunun açılışına katıldığı sırada İsrail'in sık sık tekrarlanan ihlallerine karşın, Lübnan'ın ilk günden itibaren bu anlaşmalara bağlılığını teyit eden Mitri, Hizbullah'ın silahlarına ilişkin olarak “Genelkurmay Başkanı Rudolf Heykel, ordunun kapasitesinin güçlendirilmesiyle başlayan beş aşamalı bir plan önerdi” dedi. Litani Nehri çevresindeki bölgede devlet otoritesinin genişlemesinin kademeli bir ilerleme kaydettiğini ve ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki görevini tamamlamak üzere olduğunu ve sonraki aşamalara geçmeye hazırlandığını vurguladı.

jgıu
Sınır kasabası Alma eş-Şaab'da bir askeri aracın üzerinde duran Lübnan askerleri, 28 Kasım 2025 (Reuters)

Yeniden yapılanma konusunda uluslararası toplumun desteğinin ön koşulu olarak devletin otoritesini tesis etmesini istediğini belirten Mitri, Arap ülkelerinin uluslararası ilişkiler yoluyla destekleyici bir rol oynayacağını umduğunu ifade etti.

Lübnan ve İsrail'den sivillerin katıldığı ikinci oturum

Olay, Lübnan-İsrail müzakerelerinde Lübnan heyetinin başkanı Büyükelçi Simon Kerem'in, aralık ayı başlarında gerçekleşen önceki oturumda İsrailli bir sivil ile birlikte iki ülke arasındaki ilk doğrudan görüşmelerde bulunduktan sonra katılacağı ikinci oturum olacak olan ateşkesin izlenmesinden sorumlu Mekanizma Komitesi'nin 19 Aralık'ta yapılması planlanan yeni oturumundan iki gün önce yaşandı. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, çarşamba günü Kerem ile bir araya geldi ve komitenin yaklaşan toplantısı öncesinde kendisine talimatlarını iletti.

Ateşkes İzleme Komitesi'nde Lübnan, İsrail, Fransa, ABD ve BM yer alıyor. Ateşkes anlaşması, düşmanlıkların durdurulmasını ve Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmesini, bunun sonucunda Lübnan genelinde silahsızlandırılmasını ve İsrail ordusunun son savaş sırasında ilerlediği mevzilerden çekilmesini öngörüyor. Ancak İsrail, Lübnan topraklarındaki beş stratejik noktada askeri olarak varlığını sürdürürken, Hizbullah silah bırakmayı reddediyor.


Lübnan ordusunu desteklemek için "Paris toplantısında" üç öncelik belirlendi

Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)
Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusunu desteklemek için "Paris toplantısında" üç öncelik belirlendi

Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)
Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)

İsrail'in Lübnan ile ateşkes anlaşmasını bozabilecek bir gerilime yol açabileceği endişeleri arasında, Lübnan ordusuna destek yollarını görüşmek ve Hizbullah'ı silahsızlandırma çabalarını gözden geçirmek üzere bugün Paris'te Fransa, Suudi Arabistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Lübnan temsilcilerinin katılımıyla dörtlü bir toplantı düzenleniyor.

Fransız kaynakları, İsrail'in savaşa geri dönme yönündeki tekrarlanan ve aleni tehditleri göz önüne alındığında, Paris'in Lübnan üzerinde ciddi bir tehlike hissettiğini belirtiyor.

Paris'teki bilgili kaynaklar, bugün yapılacak toplantının üç ana öncelik çerçevesinde gerçekleştiğini söylüyor; bunlardan ilki, İsrail ve Lübnan arasındaki düşmanlıkların sona ermesini izlemekle görevli mekanizmanın gözden geçirilmesi ve geliştirilmesinin değerlendirilmesidir.

Lübnan'da İsrail'in gerilimi tırmandırmasını engellemek, toplantının ikinci önceliği olacak. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre toplantıya Lübnan Ordu Komutanı General Rudolph Heykel de katılacak ve silahların devletin elinde kalmasını sağlamaya yönelik Lübnan çabalarına dair bir genel bakış sunacak.

Üçüncü öncelik, ABD elçisi Morgan Ortagus'un ülkesinin Lübnan'daki planlarıyla ilgili olarak ne söyleyeceği ile ilgilidir.