Paris Konferansı, Sudan’daki geçiş sürecinin başarısı için yapılan yardımı onayladı

Paris’te düzenlenen basın toplantısında Sudan Başbakanı (sağda) ile Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı arasında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı (Reuters)
Paris’te düzenlenen basın toplantısında Sudan Başbakanı (sağda) ile Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı arasında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı (Reuters)
TT

Paris Konferansı, Sudan’daki geçiş sürecinin başarısı için yapılan yardımı onayladı

Paris’te düzenlenen basın toplantısında Sudan Başbakanı (sağda) ile Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı arasında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı (Reuters)
Paris’te düzenlenen basın toplantısında Sudan Başbakanı (sağda) ile Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı arasında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı (Reuters)

Afrikalı, Arap ve Avrupalı yetkililer, dün, Paris'teki geçici Büyük Saray’da sıkı güvenlik önlemleri altında düzenlenen uluslararası Sudan konferansında bir araya geldi. Söz konusu konferans; Arap, Afrika ve Batı ülkelerinden, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM), Arap Birliği ve Afrika Birliği’nden (AfB) uluslararası destek alan geçiş aşamasındaki Sudan’ı desteklemek amacıyla düzenlendi.
Konferansta yapılan resmi konuşmalarda büyük ölçüde geçiş sürecindeki siyasi kısma, Sudan’ın bu yöndeki başarısı dolayısıyla uluslararası toplum ve bağışçıların ekonomik, sosyal ve mali zorluklarla mücadelesinde Sudan’a yardım etmesine odaklanıldı. Bunlardan ilki Sudan'ı zorlayan ve protesto hareketlerine zemin sağlayan borçtu.  Nitekim dün akşam Paris Konferansı kapanışında, geçiş sürecini Sudan'da başarılı kılmayı amaçlayan yardımlar açıklandı.
Konferanstaki ilk konuşmayı, konferans fikrini ortaya atan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gerçekleştirdi. ‘Özgürlük, barış ve adalet’ sloganlarını tekrarladığı Sudan devrimini seçkin olarak tanımlayan Macron, bu devrimin Sudan tarihinde geçici bir olay olmadığını, ona başka bir boyut kazandıranın toplumsal bir bölünmeye neden olmak için İslam dinini kullanan İslamcı rejimin ardından gelmesi olduğunu ifade etti. Reformların devamı, yeni bir meşruiyet sağlayan özgür ve şeffaf seçimlerin gerçekleştirilmesi yoluyla geçiş sürecinin tamamlanması çağrısında bulunan Macron, Sudan'daki istikrar kaybının bölgenin, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın güvenliği üzerinde etkileri olduğuna dikkat çekti. Borçlarının üstesinden gelmesi yönünde Sudan'ı desteklemeye davet eden Macron, Fransa'nın “Sudan'ın uluslararası topluma dönüş kapısı olmaktan gurur duyduğunu” ifade etti.
Konferansta yaptığı konuşmada ülkesinde yaşanan değişimlerin genel bağlamını ve silahlı kuvvetlerin halkın arzularına ayak uydurmadaki rolünü ele alan Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, silahlı kuvvetlerin ‘demokratik dönüşümün, geçiş aşamasının, Sudan'ın güvenliği ve çıkarlarının koruyucusu olarak kalacağını’ bildirdi. Sudan'daki ‘gerçek ve demokratik değişimin doğru yolda olduğunu’ vurgulayan Burhan, İsrail ile normalleşmeye atıfta bulunarak, Sudan’ın bölgedeki barış girişimlerine katılımının ‘barışın temel direği’ olacağından bahsetti. Burhan, ‘normalleşmenin Filistinlilerin kendi devletlerine sahip olma haklarıyla hiçbir ilgisi olmadığını’ vurguladı.
Burhan, ülkesinin başkalarının işlerine müdahaleyi reddetme, iyi komşuluk, bölgesel barış ve güvenliği destekleme, üç ülkenin çıkarlarını koruyacak şekilde Etiyopya ile anlaşmazlıkları çözme ve müzakereleri sürdürme yönündeki yaklaşımına bağlı olduğunu ifade etti. Diğer yandan konferanstaki kaynaklar; Burhan, Hamduk, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Etiyopya Cumhurbaşkanı Sahle-Work Zewde arasında zirve çerçevesinde bir  görüşmenin gerçekleştiğini bildirdi.
Paris, Sudan’ın iki gücü -ordu ve siviller- arasında eşitliği sağlamaya çalıştı. Konsey Başkanı Burhan’ın ardından sözü alan Başbakan Abdullah Hamduk, Burhan gibi basın toplantısında da hazır bulundu. Aynı zamanda Ömer el-Beşir rejiminin devrilmesini sağlayan devrimcilere de söz verildi.
Geçiş süreci seyrine, hükümetin geçiş çerçevesinde üstlendiği reformlara ve karşılaşılan zorluklara değinen Hamduk, Sudan’ın deneyiminin demokrasiyi inşa etme yönünde siviller ile ordu arasındaki ‘ortaklığa’ dayandığını vurguladı. “Sudan; çatışmadan barışa, diktatörlükten özgürlüğe ve kapalılıktan açıklığa olmak üzere pek çok dönemden geçiyor” ifadelerini kullanan Hamduk, Juba Anlaşması gibi silahlı gruplarla barışın tesis edilmesinde kaydedilen ilerlemelerden ve bunları ekonomik reformlara yol açacak şekilde sürdürme yönündeki kararlılıktan bahsetti. Aynı zamanda Hartum'un borçlarını hafifletme yönünde Ağır Borç Yükü Altındaki Yoksul Ülkeler Girişimi’nden (HIPC) yararlanmak istediğini de vurguladı. Fransız cumhurbaşkanlığı kaynakları tarafından daha önce yapılan açıklamada, söz konusu zirvenin ‘toplu’ borçları ele almayı amaçladığı belirtildi. İkili borçların ise daha sonradan ele alınacağı biliniyor.
Nitekim Burhan ve Hamduk, geçiş süreci başarısının ekonomiye, sosyal baskıları hafifletmeye, reformlar için yetkililere araç sağlamaya yönelik desteğe büyük ölçüde bağlı olması nedeniyle borçları açısından Sudan'ın desteklenmesi çağrısında bulundu.
Uluslararası toplumun ‘Sudan'daki demokratik değişimi ve ekonomisinin inşasını destekleme’ yönündeki sorumluluğunu dile getiren BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de konferansın Sudan'ı uluslararası topluma geri döndüreceğini vurguladı. ‘Sudan halkının arzularına’ yanıt verme çağrısında bulunan AfB Komisyonu Başkanı Musa Faki Muhammed ise Sudan'ın çevresindeki istikrarsızlıktan, Etiyopya ile sınır sorunlarından, Nil sularıyla ilgili anlaşmazlıklardan ve Sudan’ın Tigray ile çatışmadan muzdarip oluşundan bahsetti. Sudan'ın borcunun ulusal hasılasının yüzde 145'ine eşit olduğu gibi bazı korkutucu rakamlara da değindi. AfB’nin Hartum’a güvenlik sorunlarıyla mücadelesinde yardım etmeye, borçlarını silme ve seçimlere destek sağlama yönünde destek vermeye hazır olduğunu vurgulayan Faki, Sudan'ı ‘yalnız bırakmama’ çağrısında bulundu.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da birliğin Sudan’ı desteklemedeki rolüne odaklanarak, tüm tarafları köprü kredi sağlamada ve verdikleri sözleri yerine getirmede Sudan’a yardımcı olmaya davet etti. Aynı zamanda Arap Birliği’nin Sudan’ın güvenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığını yenileyen Gayt, toprakları üzerinde kontrol sağlama ve su haklarını koruma yönündeki her adımında, tek taraflı önlemlerden uzak durulması, adil ve bağlayıcı bir anlaşma yapılması yönündeki çağrısında Sudan ile tam dayanışma içerisinde olduklarını vurguladı.
Diğer yandan Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, Fransız hükümetinin demokratik geçiş sürecinde olan Sudan’a, Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan büyük ölçekli borcunu ödemesine yardımcı olmak için 1,5 milyar dolar kredi vereceğini açıkladı. Nitekim Sudan'ın toplam borcu 60 milyar dolara ulaşırken Paris’in bu hamlesi ise Sudan’a yönelik uluslararası girişimler bağlamında geldi. Aynı zamanda ABD, İngiltere, İsveç ve İrlanda da Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası’na borçlarını ödemesi yönünde Sudan’a kredi sağladı.
Macron, Burhan ve Hamduk’un katıldığı kapanış basın toplantısında ise, Hartum'un borçlarının yüzde 70'inin silinmesi umudunun ifade edildiği söz konusu zirvenin sonuçları açıklandı.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.