Biden’ı nükleer müzakerelerde yaptırımlardan oluşan ‘mayın tarlası’ bekliyor

Yaptırımlardan oluşan ‘mayın tarlası’, nükleer müzakerelerde Biden’i gözlemliyor

ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ve AB müzakerecisi Enrique Mora, Viyana’daki İran görüşmelerinin oturum aralarında (EPA)
ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ve AB müzakerecisi Enrique Mora, Viyana’daki İran görüşmelerinin oturum aralarında (EPA)
TT

Biden’ı nükleer müzakerelerde yaptırımlardan oluşan ‘mayın tarlası’ bekliyor

ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ve AB müzakerecisi Enrique Mora, Viyana’daki İran görüşmelerinin oturum aralarında (EPA)
ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ve AB müzakerecisi Enrique Mora, Viyana’daki İran görüşmelerinin oturum aralarında (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, 2015’te İran ile imzalanan nükleer anlaşmaya dönüş arayışının bir parçası olarak, eski Başkan Donald Trump tarafından döşenen mayın tarlasına yöneldi.
Reuters’ın haberine göre bu mayınlar, Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilip, İran'a kaldırılan yaptırımları 700’den fazla taraf ve kişiye yeniden uygulamasından başka bir şey değil.
Bu mayınlar arasında kara liste de bulunuyor. Merkez Bankası ve Ulusal Petrol Şirketi de dahil olmak üzere İran ekonomisindeki yaklaşık 24 hayati kurum, terörizmi veya silahların yayılmasını destekleme suçlamasıyla ABD’nin kara listesine alınmıştı.
Bu yaptırımların çoğunun kaldırılması ‘kaçınılmaz’. İran petrolünü ihraç ederse bu, Tahran’ın nükleer anlaşmaya bağlı kalmaktan ve nükleer programını kısıtlamaktan elde edeceği en büyük kazancı temsil edecek. Bununla birlikte yaptırımların kaldırılması, Demokrat Başkan Joe Biden’ı terörizme karşı hoşgörü suçlamalarına açık hale getirecek. Bu durum, nükleer anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesi durumunda kaçınamayacağı siyasi bir bedel olarak görülüyor.
Bu olasılık, şimdiden Cumhuriyetlerin eleştirileriyle karşılaştı. Geçen ay, eski Trump yönetimi dışişleri bakanı Mike Pompeo, Biden’ın İran’a karşı yaptırımları kaldırmasını zorlaştıracak bir yasayı gündeme getirerek, “Bu ahlaksızlıktır” açıklamasında bulundu.
2015’ten 2018’e kadar Hazine Bakanlığı’ndaki Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC) Direktör Vekili olan John Smith, Trump’ın İran’a uyguladığı yaptırım dalgasını ‘modern ABD tarihinde benzeri görülmemiş’ olarak nitelendirdi. Smith, İran kurumlarını terörizme destekleri için veya ‘Devrim Muhafızları’ ile bağlantıları nedeniyle hedef almanın, nükleer anlaşmayı canlandırmayı çok daha zor hale getirdiğini ifade etti.
Şu anda hukuk danışmanlığı firması Morrison & Foerster’in ortağı olan Smith, “Herhangi bir listeye küresel terörizm ve insan hakları ihlallerini eklemek, bu isimleri listeden siyasi olarak çıkarmayı inanılmaz derecede zorlaştırıyor. Bunu yapabilirsiniz, ancak karşılaşabileceğiniz tepki çok daha büyük olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Reuters’ın Trump tarafından uygulanan yaptırım envanterinin Biden yönetimi tarafından yapılan sayıma yakın olduğunu, ancak nelerin dahil edilmesi gerektiğine ilişkin tahminlerdeki farklılığın toplam sayının biraz değişik olmasına neden olabileceğini söyledi.

Meşruiyet mi ihlal mi?
Uluslararası Para Fonu verilerine göre, ABD yaptırımlarının yeniden uygulanması, 2018’de yüzde 6 ve 2019’da yüzde 6,8 küçülen İran ekonomisi için bir felaket oldu.
Cumhuriyetçi Trump, 2018’de anlaşmadan çekildi ve Tahran’ı nükleer programı üzerindeki daha sert kısıtlamaları kabul etmeye zorlamak için başarısız bir girişimde bulunarak ‘azami baskı’ politikasını dayattı. Ayrıca anlaşmanın İran’ın terörizme desteğini engellemediğini, Suriye, Irak ve Lübnan’daki bölgesel vekillerini ve balistik füzeler üretme çabalarını desteklediğini vurguladı.
Biden ise anlaşmada yer alan nükleer kısıtlamaları eski haline getirmek, mümkünse genişletmek ve aynı zamanda İran’ın istikrarsızlaştırıcı diğer faaliyetleriyle yüzleşmek istiyor. ABD ve İranlı yetkililer, Trump’ın anlaşmadan çekilme kararına cevaben, İran’ın 2019’da maddelerini ihlal etmeye başladığı anlaşmaya yeniden uyması için düzenlemeler yapmak üzere Viyana’da dolaylı görüşmelere başladı.
Anlaşmaya göre İran, nükleer programını azalttı ve böylece nükleer bomba geliştirme kabiliyetini düşürdü. Tahran, inkâr etse de ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından uygulanan ekonomik yaptırımların hafifletilmesi karşılığında bunu yapmayı arzuluyor. Ancak Biden, yönetimi devraldıktan sonra Tahran, uranyum zenginleştirme seviyesini ilk olarak yüzde 20’ye, ardından da geçen ay yüzde 60 düzeyine çıkardı.
Avrupalı diplomatlar, Tahran’ın doğrudan görüşmeyi reddetmesi nedeniyle ABD ve İran heyetleri arasında mekik dokuyor. Yetkililer 21 Mayıs’a kadar bir anlaşmaya varmaya çalışıyorlar, ancak şimdiye kadar hiçbir önemli engel aşılamadı.
Bu engeller arasında, ABD yasaları uyarınca fonların elden çıkarılmasını önlemek için 2012 yılında İran Merkez Bankası’na uygulanan yaptırımlar hususunda nasıl bir tavır takınılacağı da bulunuyor. Bu yaptırımlar, nükleer anlaşma kapsamında kaldırılmış ve Trump, anlaşmadan geri çekildiğinde yeniden uygulanmaya başlamıştı.
Trump, Eylül 2019’da İran Merkez Bankası’nı kara listeye alarak ve onu terörist gruplara mali destek sağlamakla suçlayarak daha da ileri gitti. Bu durum, yabancı tarafların onunla herhangi bir anlaşmaya yönelmesini etkili bir şekilde engelledi. Trump ayrıca, İran Ulusal Petrol Şirketi, İran Ulusal Tanker Şirketi ve Ulusal Petrokimya Şirketi de dahil olmak üzere terörizmi desteklemekle suçlanan İran’ın petrol altyapısının diğer sektörlerini de hedef aldı.
Yaptırımlar konusunda uzman avukatlar, İran’ın petrolünü yurt dışına satması durumunda bu şirketler üzerindeki yaptırım yükünün hafifletilmesi gerektiğini, aksi takdirde yabancı şirketler için endişe kaynağı olmaya devam edeceğini belirtiyor. ABD şirketlerinin, bu şirketlerle iş yapmaları çeşitli cezalar altında zaten yasaklanmış durumda.
Öte yandan Trump yönetimindeki son İran özel temsilcisi Elliott Abrams, Cumhuriyetçilerden beklenen bir saldırının habercisi olarak şunları söyledi: Yaptırımların meşru gerekçelerle uygulandığını ifade etti. Abrams, “Bu açıklamalar yeterli, yasal ve ahlaki açıdan haklıydı. Boşluktan düşmediler” değerlendirmesinde bulundu.

Merkez Bankası’na odaklanma
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, Biden yönetiminin, Trump yönetiminin yaptırımları dayattığı ‘kanıt temeline’ itiraz etme niyetinde olmadığını söyledi. Bu, bu varlıkların terörizme destek sağlamadığını iddia etmediği anlamına geliyor. Ancak yetkiliye göre Biden yönetimi, yaptırımların kaldırılmasını haklı çıkararak nükleer anlaşmaya geri dönmenin, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarına olduğu kanaati taşıyor.
Konuyu daha da karmaşık hale getiren şey, Trump’ın Nisan 2019’da Devrim Muhafızları ve onun yabancı askeri ve istihbarat operasyonları kolu olan Kudüs Gücü’nü bir terör örgütü olarak listeleye alma kararıydı. Bu, ABD’nin başka bir ülkeye bağlı askeri bir kuruluşu, resmi olarak, bir terör grubu olarak vasıflandırdığı ilk durumdu. Devrim Muhafızları, İran ‘devrimini’ korumak amacıyla 1980 yılında kurulan İran düzenli ordusuna paralel bir birim olarak biliniyor.
Eylül 2019’da Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC), İran Merkez Bankası’nı hedef almak için terörle mücadele yetkilerini kullandı. Onu, Washington’un uzun süredir terör grubu olarak gördüğü ‘Devrim Muhafızları’, ‘Kudüs Gücü’ ve Lübnan ‘Hizbullah’ına milyarlarca dolar sağlamakla suçladı.
Bu bağlamda Elliott Abrams, “Özellikle kınanması gerektiğini düşündüğüm şey, terör faaliyetleri yürüttüğü için Devrim Muhafızları’na yönelik uygulanan yaptırımların durumunu değiştiren herhangi bir harekettir. Çünkü Devrim Muhafızları, terör faaliyetlerinde bulunuyor. Bu, açık bir konudur” dedi. Abrams, ancak Merkez Bankası’na uygulanan yaptırımların kaldırılması için Biden yönetiminin Devrim Muhafızları’nı terör listesinden çıkartmasına gerek olmadığını vurguladı.
Eski ABD’li yetkililer, Hazine Bakanı’nın ABD’nin emirleri uyarınca Merkez Bankası’na uygulanan ve devlet başkanına uygun gördüğü şekilde ‘bunları uygulama veya iptal etme’ yetkisi veren her türlü yaptırımı feshedebileceğini belirtiyor.
Aynı şekilde Dışişleri Bakanlığı, daha önce herhangi bir ayrıntı vermeden, nükleer anlaşmayla ‘tutarsız’ olan bu yaptırımların, Tahran anlaşmaya uymaya devam etmedikçe kaldırılmayacağını söyledi.
Eurasia Group’un İran analisti olan Henry Rome, “Bu durumda terörizm kelimesiyle ilgili her şey, nükleer anlaşmaya geri dönmeye karşı çıkanlar açısından tartışmaya hazır bir konu olacağı için siyasi eleştiri çok açık ki bir sert şekilde olacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Rome, “Buradaki siyasi zorluk, sınıflandırmanın meşru olabileceğini söylemektir. Ancak dış politikada başka çıkarlarımız bunların kaldırılmalarını gerekli kılıyor. Bu zahmetli ve zor bir görev, ancak başarıya ulaşılması gerek” ifadelerini kullandı.



Kuzey Kore, Amerika'ya ulaşabilecek balistik füzeyi test etti

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ülkesinde açıklanmayan bir yerde fırlatma rampasındaki bir Hwasong-17 balistik füzesinin yanında yürüyor 24 Mart 2022  (AP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ülkesinde açıklanmayan bir yerde fırlatma rampasındaki bir Hwasong-17 balistik füzesinin yanında yürüyor 24 Mart 2022  (AP)
TT

Kuzey Kore, Amerika'ya ulaşabilecek balistik füzeyi test etti

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ülkesinde açıklanmayan bir yerde fırlatma rampasındaki bir Hwasong-17 balistik füzesinin yanında yürüyor 24 Mart 2022  (AP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ülkesinde açıklanmayan bir yerde fırlatma rampasındaki bir Hwasong-17 balistik füzesinin yanında yürüyor 24 Mart 2022  (AP)

Kuzey Kore dün yaklaşık bir yıl sonra ilk kez kıtalararası balistik füze fırlatarak, ABD anakarasına ulaşabilecek uzun menzilli nükleer saldırı düzenleme kabiliyetinde potansiyel bir ilerlemenin sinyalini verdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığı habere göre Kuzey Kore lideri Kim Jong-un fırlatmayı izledi ve bunu Kuzey Kore'nin düşmanlarının Kuzey'in güvenliğini tehdit eden hamlelerine karşılık verme kararlılığını göstermek için “uygun bir askeri eylem” olarak nitelendirdi.

Uzmanlara göre füzenin öncekine kıyasla daha yüksekte ve daha uzun süre havada kalması motorunun itiş gücünün arttığı anlamına geliyor. Uzmanlar, Kuzey Kore'nin daha önce yaptığı kıtalararası balistik füze testleri göz önüne göz önüne alındığında, bu füzelerin teorik olarak ABD anakarasına ulaşabileceklerini zaten kanıtladıklarını ve son fırlatmanın büyük olasılıkla füzenin daha büyük bir savaş başlığı taşıyıp taşıyamayacağını test etme çabasıyla ilgili olduğunu söylüyorlar.