İran: Cumhurbaşkanı adaylarına seçim kampanyalarında hükümeti hedef alma suçlaması

Ahmedinejad, yarıştan saf dışı bırakılırsa seçimleri boykot edecek. Resmi bir anket merkezi, seçimlere katılımın düşük olacağı tahmininde bulundu

İran Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) resmi internet sitesi üzerinden geçtiğimiz Pazartesi günü cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak için yapılan başvuruları incelemek üzere gerçekleştirdiği ilk toplantıya ait bir kare paylaştı
İran Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) resmi internet sitesi üzerinden geçtiğimiz Pazartesi günü cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak için yapılan başvuruları incelemek üzere gerçekleştirdiği ilk toplantıya ait bir kare paylaştı
TT

İran: Cumhurbaşkanı adaylarına seçim kampanyalarında hükümeti hedef alma suçlaması

İran Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) resmi internet sitesi üzerinden geçtiğimiz Pazartesi günü cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak için yapılan başvuruları incelemek üzere gerçekleştirdiği ilk toplantıya ait bir kare paylaştı
İran Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) resmi internet sitesi üzerinden geçtiğimiz Pazartesi günü cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak için yapılan başvuruları incelemek üzere gerçekleştirdiği ilk toplantıya ait bir kare paylaştı

İran hükümeti, bazı cumhurbaşkanı adaylarını seçim kampanyalarında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin 8 yıllık yönetimini hedef almakla suçladı. Öte yandan eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, İran Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin (AKK) 18 Haziran'da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı yarışına katılma talebini reddetmesi halinde, seçimleri boykot etmeye hazırlanıyor.
İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii düzenlediği basın toplantısında, “Bazı adayların seçim kampanyalarını, ekonomik savaşı, daha önce eşi-benzeri görülmemiş yaptırımları ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınını hesaba katmadan hükümetin sekiz yıllık performansına yönelik eleştirilere dayandırması üzücü” ifadelerini kullandı.
Söz konusu adayların kimler olduğunu açıklamayan Rebii, bu adayları seçim savaşına olumsuz bir tavırla girdikleri suçlamasında bulunarak, “Adayların olumlu seçim kampanyaları yürütmelerini görmeyi umuyoruz” dedi. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in son konuşmasında seçimlere en yüksek katılımın sağlanması ve ‘kişilerin seçimlerine müdahale edilmemesi’ konusundaki tavsiyelerini hatırlatan Rebii, Hamaney'in bu bağlamda söylediklerinin tam olarak anlaşılması gerektiğini vurguladı.
Hamaney, geçtiğimiz hafta televizyonda yayınlanan bir konuşmasında şunları söyledi:
“Ben kişilerin seçimlerine karışmadım. Önceki dönemlerde aday olmak isteyenlerin bazıları bana fikrimi sorarlardı. Ben bunu ne onaylarım ne de karşı çıkarım derdim. Yani, hiçbir fikir beyan etmezdim. Bu kez bunu dahi söylemedim.”
Yabancı basının Hamaney'in açıklamalarının ne bir ipucu verdiği ne de ‘yurt içinde açıklamalarından yararlanma imkanı tanıdığını’ yazdıklarını belirten Rebii, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini İran'ın ‘siyasi, sosyal ve ekonomik hayatı için bir gereklilik’ olarak değerlendirdi. Ülkesinin cumhurbaşkanı ve yeni hükümeti seçme konusunda ‘azami katılıma’ ihtiyacı olduğunu vurgulayan Rebii, bunun neden önemli olduğunu ise, ‘bölgesel gelişmeler, yeni dünya düzeni ve İran’ın ulusal çıkarları’ olarak üç faktöre bağladı.
İç meselelerin üstesinden gelmenin ve uluslararası arenada güçlü bir varlığa sahip olmanın, seçimlere yüksek katılımla kurulacak güçlü bir hükümete ihtiyaç duyduğunun altını çizen Rebii, bunu yaparken herkesi sandık başına gitmeye ve en yüksek katılımı sağlamak için çaba göstermeye çağırdı.  Rebii, “Böylece toplumun tüm kesimleri taleplerini seçim sandığında görür ve bu da adaylara yansır” dedi.
Rebii, İran Radyo Televizyon Kurumu’na (İRİB) da üstü kapalı bir şekilde hitap ederek şunları söyledi:
“Genel bütçeden doğrudan veya dolaylı olarak yararlanan televizyon ve tüm medyanın adil olacağı kesindir. Herkese eşit fırsatlar tanımalı, doğrudan veya dolaylı olumsuz eylemlerden kaçınmalıdır.”
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri’nin adaylığına atıfta bulunarak hükümetin ‘seçimlerde temsilcisi olarak kimseyi önermediğini’ belirten Rebii, “Hükümette yer alan isimlerin, seçimlere katılmasının örgütsel bir karar olmadığını ve bu kişilerin kendi istekleriyle yarışa girdiğini bir kez daha tekrarlıyorum. Birbirleriyle koordinasyon içinde olmadıklarından ve birbirlerinin adımlarından habersiz olduklarından eminim” şeklinde konuştu.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin grubu olan Ilımlılık ve Kalkınma Partisi, AKK’nin nihai aday listesini açıklamasının ardından, desteklenen adayı seçip ilan edeceğini duyurdu. Ilımlılık ve Kalkınma Partisi Sözcüsü İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’ya yaptığı açıklamada, partisinin önceliğinin, İran halkının tüm kesimlerinden maksimum katılımı ve seçimlerin ciddiyetle yapılmasını sağlamak olduğunu söyledi.
Associated Press'e (AP) konuşan AKK Sözcüsü Abbas Ali Kethudayi ise, yetkililer, İranlıların sandık başına gitme konusunda isteksiz davranmasından endişe duyarken, İran cumhurbaşkanlığı seçimleri için çeşitli adayların onaylanmasının katılımın artmasına yardımcı olabileceğini belirtti.

Seçimlere katılım yüzde 39'a gerileyebilir
ISNA’ya bağlı İranlı Öğrenciler Anket Merkezi (İSPA), seçimlere katılım oranının 1979 devriminden bu yana en düşük oran olan yüzde 39'a gerileme olasılığına dair uyarıda bulundu.
AKK Sözcüsü Kethudayi, “Farklı geçmişlere sahip adayların olması seçimlere katılım oranını artırabilir” değerlendirmesinde bulundu. Ancak adayların ateşli açıklamalarının AKK üyelerini etkilemeyeceğinin de altını çizen Kethudayi, “AKK, adayların özelliklerini, asla eleştiri ve protesto içeren ifadelere, özellikle de sözlü eleştirilere dayanarak değerlendirmeyecektir” dedi.
Bu endişeler, geçtiğimiz yıl seçimlere katılım oranının ülke genelinde yüzde 42,5'e, Tahran'da ise yüzde 25’in altında olması nedeniyle ortaya çıkarken bu rakamlar, 1979'dan bu yana kaydedilen en düşük seçimlere katılım oranları olarak kaydedildi. Hükümetin istatistiklerine göre 2017 yılındaki İran cumhurbaşkanlığı seçimlerine yüzde 73 oranında bir katılım gerçekleşti. Öte yandan resmi rakamlar, 18 Haziran seçimlerinde 59,3 milyon kişinin oy kullanabileceğine işaret ediyor.
Kethudayi, “Toplumsal, sosyal ve siyasi beklentiler her zaman seçimlere yüksek bir katılım olmasını ister. Ancak insan hakları ve hukuk açısından bakıldığında, düşük katılım herhangi bir hukuki soruna yol açmamaktadır” ifadelerini kullandı.
Adaylık başvurularını da değerlendiren AKK Genel Sekreteri, “İnsanlar bizim ağır bir yük taşıdığımızı bilmeliler. Cumhurbaşkanlığı için adaylık şartlarını belirleyen yasa dışında hiçbir şey söyleyemeyiz” şeklinde konuştu.
Adaylardan biri olan Ali Laricani’nin kardeşi olan AKK üyesi Sadık Amuli Laricani ise yaptığı açıklamada, “AKK, başvuruları doğruluk, tarafsızlık, ahlaki ve dini değerleri dikkate alarak inceleyecektir” dedi. Çalışmaların kişilerin özgeçmişlerine ilişkin bilgilere göre yapıldığına dikkati çeken Laricani, adayların seçimlere katılmaya uygun olup olmadığını belirleme sürecinin ‘seçimlere katılmasının uygun olduğu kabul edilen kişinin, tüm şartları karşıladığına ikna olmayla’ ilgili olduğunu açıkladı.

Ahmedinejad’dan rest
Öte yandan eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, AKK’nin adaylık başvurusunu reddetmesi halinde seçimleri boykot etmeye hazırlanıyor. Ahmedinejad gazetecilere yaptığı açıklamada, “Daha önce iki kez reddedildim ama halka, devrime ve ülkeye duyduğum saygıdan dolayı sessiz kaldım. Eğer şimdi de beni reddederlerse, kesinlikle seçimlere katılmayacağım ve katılanları da kabul etmeyeceğim, ancak gösterilere ve şiddet olaylarına da katılmıyorum. Seçimleri boykot edeceğimi söyler söylemez, bazıları zalim yüzlerini gösterdi” ifadelerini kullandı. Ancak seçimler i boykot etmenin, güvenlik servisleri içinde yuvalanan yozlaşmış unsurların, halkın ve kendisinin üzerine atmak istedikleri bir sebep yaratacağı konusunda uyaran Ahmedinejad, “Bu halkın hakkıdır, neden halkın seçim çevresini sınırlayıp adayları reddediyorlar? Neden seçimlere katılmayayım?” dedi.
Muhafazakârlar Birliği Konseyi’nden ve muhafazakâr kanadın en büyük grubu olarak bilinen Devrimci Güçler Koalisyonu’ndan temsilciler, seçimle ilgili ortak adımlar atmanın yollarını tartışmak üzere dün bir toplantı düzenlediler. İran’ın eski Dışişleri Bakanı ve Muhafazakârlar Birliği Konseyi Sözcüsü Manuçehr Muttaki konuya ilişkin açıklamasında, “İki taraf, seçimlerde birlik ve sürekliliğin güçlendiğini vurguladı. Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi'nin aday gösterilmesine yönelik kapsamlı ortak bir desteğe vurgu yaptılar” diye konuştu.
Eski milletvekili Hüseyin Nakvi Hüseyni, Nameh News internet sitesine yaptığı açıklamada, Hamaney'in Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'ndeki temsilcisi ve Dış İlişkiler için Stratejik Komite üyesi Said elili’nin cumhurbaşkanlığı için gerekli şartlara sahip olduğunu, ancak İbrahim Reisi'yi desteklemek amacıyla aday olduğunu söyledi.

2013 senaryosunun tekrarı
Muhafazakârların Reisi’yi destekle konusunda fikir birliğine varmaları, reformistlerin eski Meclis Başkanı Ali Laricani'ye daha yakın olduğu bir zamanda yaşanan bir gelişme olurken eski İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'nin grubu olan Kargozarani Sazendegi Partisi’nin Merkez Komite üyesi reformist aktivist Ali Muhammed Nemazi, Haşimi Rafsancani'nin adaylığının reddedilmesinden sonra reformistlerin muhafazakar adaylara karşı Ruhani'ye destek verdiği 2013 seçimleri senaryosunun tekrarlanacağını öne sürdü.
Nemazi, Nameh News internet sitesine yaptığı açıklamada, “Eğer reformist güçler diskalifiye edilirse veya anketler reformist güçlerin adaylarının gerekli oyları alamayacağına işaret ederse reformistlerin bir kısmı, 2013’teki deneyimini tekrarlayabilir ve Laricani'yi destekleyebilirler” dedi.
Laricani ise Twitter hesabından paylaştığı tweette, “İnsanlara cennet vaat eden yalan söyler. Önce cehennem ateşi söndürülmelidir. Karmaşık sorunları çözmek için Süpermen'e değil, gerçek bir yöneticiye ihtiyaç vardır” yazdı.
Bu arada ISNA’nın haberine göre Laricani'nin danışmanlarından Mansur Hakikatpur, eski meclis başkanının hükümetinde yer alacak isimlerle ilgili yayınlanan bir listenin gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Hakikatpur, “(Laricani) henüz geçtiğimiz Çarşamba günü seçimlere katılmaya karar verdi, kadroya bu kadar çabuk ulaşmayı nasıl başardı?! Daha Seçim kampanyasının başkanı dahi henüz seçilmedi, kurulması planlanan hükümetteki isimlere dair bir liste nasıl sunulsun?!” ifadelerini kullandı. Bunu ‘kötü niyetli’ bir propaganda olarak niteleyen Hakikatpur, “Laricani'nin verimli ve dinamik bir kadro oluşturacağından eminim” şeklinde konuştu.
Laricani’ye atfedilen listeden bir gün önce ise aynı şey Reisi’nin başına geldi. Reisi’nin hükümetinde yer alacak isimlerin olduğu söylenen liste Reisi’ye yakın basın kuruluşları tarafından yalanlandı.
İran’daki basın kuruluşlarının çoğu, Cihangiri'nin başvurusunun AKK tarafından onaylanıp onaylanmayacağına dair şüpheler çerçevesinde son düzlükte mücadelenin Laricani ve Reisi arasında olacağını düşünüyor. Adayların özellikle televizyon tartışmalarında Laricani ve Reisi'nin arkasında iki takıma ayrılması bekleniyor. Bu da adayların ülkedeki iki ana akımdan biri için nihai bir adayı desteklemeyi amaçladıkları ‘gölge aday’ olgusunun tekrarı anlamına geliyor.
Reformist eğilimli Şark gazetesi, gölge aday olgusunun kamuoyuna yönelik bir ‘aldatmacadan’ ibaret olup olmadığını sorguladı. Gazete, Said Celili'nin ‘yaklaşan seçimlerde İbrahim Reisi’nin gölge adayı olacağını ve adaylığının amacının televizyon tartışmalarının atmosferini Reisi lehine çevirmek veya hükümete yönelik eleştirilere odaklanmak olduğunu’ öne sürdü.
Cumhur-i İslami gazetesi ise adayların birbirlerine yönelik eleştirilerinin ‘kirli bir savaşın’ habercisi olduğunu yazdı. Gazete, bu yılki seçimlerle önceki seçimler arasındaki farkın, internetin geniş kapsamlı kullanımıyla yaşanan bir sıçrama olduğunu ve bunun adaylara ve destekçilerine olağanüstü imkanlar verdiğini belirtti. Gazete, “Adaylar, birbirlerine karşı bir propaganda savaşı başlattılar ve kullandıkları tondan bize çok kirli bir savaşın yaklaştığı anlaşılıyor” yazdı. Gazeteye göre ekonomik krizin ve Kovid-19 salgınının yanı sıra ‘kirli propaganda savaşına’ katlanmak zorunda olmaları ülkedeki yetkilileri endişelendiriyor.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.