Suriye’de seçim kampanyaları, ‘gölge ekonominin’ yeni haritasını gösteriyor

Esed’e destek için düzenlenen mitinglerde bir genç öldürüldü, bir kadın yaralandı

İktidardaki Baas Partisi tarafından Humus’ta Devlet Başkanı Esed’i desteklemek için asılan bir pankart
İktidardaki Baas Partisi tarafından Humus’ta Devlet Başkanı Esed’i desteklemek için asılan bir pankart
TT

Suriye’de seçim kampanyaları, ‘gölge ekonominin’ yeni haritasını gösteriyor

İktidardaki Baas Partisi tarafından Humus’ta Devlet Başkanı Esed’i desteklemek için asılan bir pankart
İktidardaki Baas Partisi tarafından Humus’ta Devlet Başkanı Esed’i desteklemek için asılan bir pankart

Rejim kontrolündeki Şam ve diğer bölgelerde başlatılan cumhurbaşkanlığı seçim kampanyaları, Devlet Başkanı Beşşar Esed yandaşları arasında sıcak bir rekabete tanık oluyor. Öyle ki sokaklar, meydanlar ve kontrol noktaları fotoğraf ve sloganların olduğu pankartlarla doldu.
Şam kırsalında Beni Halid aşireti, Humus kırsalında ise en-Naim, Al en-Nasır, Al el-Cafer ve Al en-Nasur kabileleri tarafından dağıtılan pankart ve fotoğraflar dikkati çekti. Hama’da da ismi ileri gelenlerden biri olarak anılan Hac Ebu el-Hayr’ın fotoğrafı da dahil, büyük pankartlarla Esed’e destek verildi. Halep ve sahil bölgesinde ise son birkaç aydır en güçlü oluşum olan 25. Özel Görev Tümeni, Taha Alayı ve Haydar Alayı ile birlikte Esed’e destek verildi.
Kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, “Esed’in seçim kampanyasını destekleyenlerin isimleri, Suriye’nin savaştan sonraki yeni haritasını ortaya koyuyor. Bu isimlerin çoğu milis liderleri, savaş zengini insanlar ve savaş sırasında yükselen ailelerdir ve çoğu, kaçakçılık konusunda aktiftir. Bu durum da Suriye’deki dönüşümleri doğrularken, diğer yandan da daha önce Esed’i destekleyen özel şirketlerin varlığı azaldı. Bunların başında iki telekomünikasyon şirketi olan ‘Syriatel’ ve ‘MTN’, iş insanı Muhammed Hamşu’nun şirketleri ve 2000 yılında Beşşar Esed’in iktidarı devralmasıyla ortaya çıkan tüm şirketler geliyor” dedi.
Kaynaklar, “Seçim kampanyası, ülkeyi yoksullaştıran ve ekonomiyi tüketen ruhsatlı hizmet şirketlerine (telekomünikasyon, emlak ve petrol gibi) dayandıktan sonra Esed rejiminin şu anki aşamada dayandığı yeni gölge ekonomi dengelerini gözler önüne seriyor” dedi. Kaynaklar, “Savaş zenginleri ve bölge liderlerinin destek ve sadakat gösterme rekabeti, özellikle de bazıları çözüm ve bağlantı insanı haline geldiği için, aslında bölgeleri üzerindeki liderliklerini güçlendirmekte. Yani paydaşlar, yetkililer ve güvenlik hizmetleri arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için haraç alıyorlar” ifadelerini kullandı.
İktidardaki Baas Partisi’nin yürüttüğü seçim kampanyası kapsamında parti şubeleri ve ‘Baas Tugayları’ rejim kontrolündeki bölgelerde olaya karıştı. Öyle ki Beşşar Esed’e mutlak sadakatlerini ilan eden danslı kutlamalar, sözlü festivaller ve yürüyüşler düzenlendi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Merkez Bölge’de bir dikiş atölyesi, toplamda 3 milyar liraya (1 milyon dolar) geçen şubat ayında seçim kampanyasına hazırlık olarak üç milyondan fazla bayrak üretti. Bu bayrakların dikimini kimin finanse ettiği açıklanmadı.
Humus kırsalında son birkaç gündür yapılan mitinglerde partinin genel sekreter yardımcısı Hilal el-Hilal, Esed’in kampanyası için seçtiği sloganı ayrıntılı şekilde anlatan bir hutbe verdi. Devlet Başkanı Beşşar Esed’in seçim kampanyasının ana başlığını ‘Umut, çalışmaktadır” sloganı oluşturuyor. Slogan, daha iyi bir Suriye umudu ve tüm terör güçlerinden kurtulma umudu anlamına geliyor. Bu bağlamda Hilal, Suriye’nin Beşşar Esed döneminde ve onun sayesinde ‘ektiklerini yediğini ve ürettiklerini giydiğini’ belirtti.
Seçim kampanyasının başlamasıyla birlikte elektrik dağıtım programının bir iyileşmeye tanık olması dikkat çekti. Bazı bölgelerde elektrik verilme saatleri arttı. Su pompalama miktarı ise, suyun haftada sadece iki gün pompalandığı Şam kırsalı, Humus ve Hama vilayetleri gibi birkaç günlük kesintilerden mustarip olan bölgelerde, bir iyileşmeye tanık oldu. Aynı yüksek fiyatlar ve ekmek, gaz ve petrol eksikliği krizlerine gelince, bunlar hala aynı durumda. Humus’taki sivil kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, “Seçimlerden sonra normal hayata dönmemiz bekleniyor. Normallik; kalıcı bir elektrik ve su, gaz, benzin ve ekmek hatlarının başarılı bir dönüşü anlamına geliyor. Şu an seçimler düğününe tanık oluyoruz. Sonrasında her şey eskisi gibi daha kötüye dönecek” dedi.
Suriye’deki cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının ilk kurbanları olarak, 19 Mayıs’ta Humus şehrinin kuzey kırsalındaki el-Farhaniye bölgesinde, bir seçim kampanyası sırasında kimliği belirsiz kişilerce ateşlenen kurşunlarla ses mühendisi Ammar Fevzi Tillavi hayatını kaybetti. Rejim yanlısı gazeteler, mermilerin Telbise ilçesine bağlı el-Farhaniye bölgesinde ‘ulusal çadırda’ motosikletli iki terörist tarafından ateşlendiğini belirtti. Humus’un kuzey kırsalındaki Houla bölgesinde yer alan Telbise kasabası, 2011 yılında Esed rejimine karşı gösterilerin yapıldığı vilayetin ilk bölgesi olarak sayılıyor.
Yerel kaynakları, genç ses mühendisinin Reyhaniye bölgesindeki ulusal çadırda ‘seçim düğünü’ nedeniyle atılan kurşunlarla öldürüldüğünü ileri sürdü. Birkaç gün önce Hama’daki bir kadının bir mahallede Devlet Başkanı Esed için yapılan seçim mitinginde ateşlenen kurşunlarla yaralandığını söyleyen kaynaklar, “Kadın, rastgele ateşlenen kurşun bacağına girip diz kemiklerini parçaladığında evinin balkonundaydı” dedi.
Kaynaklara göre Genel Spor Federasyonu ve Sendikalar Federasyonu da tüm vilayetler, kasabalar ve köyleri de kapsayacak şekilde, rejim kontrolündeki bölgelerde bulunan spor kulüpleri ve kamu sektörü şirketlerinde çalışan işçiler için, Esed’i desteklemek amacıyla mitingler düzenlemeye başladı. Esed’in seçim kampanyaları, diğer adaylar Abdullah es-Sallum ve Mahmud Meri açısından talihsiz ve adayların destekçileri öfkelendiren bir durum. Bu bağlamda Lazkiye’den bir vatandaş, Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, “Tişrin Üniversitesi girişine Mahmud Meri’nin fotoğrafını asan kişinin eli kırılmalıdır. Sloganımızın ‘Ne Meri, ne Abdullah, Allah’tan sonra Beşşar’ olduğunu bilmiyorlar mı?” ifadelerine yer verdi.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed için yarışan iki aday da birkaç gün önce seçim kampanyalarını başlattı. Öyle ki Sosyalist İttihatçı Parti’nin siyasi büro üyesi Abdullah Sallum Abdullah, ‘Gücümüz birliğimizdir’ sloganını tercih etti. Ayrıca yol kenarlarındaki reklam panolarında, Abdullah lehine ‘Terörizme hayır’, ‘İşgalcileri hezimete uğratmaya evet’ gibi sloganlar yazıldı. Mahmud Meri ise kampanyasının ana başlığı olarak ise ‘Birlikte’ kelimesini seçerken, Meri’nin reklam panolarında şu gibi ifadelere yer verildi; “Görüşlerimiz farklı, ama onurlu olduğumuz için birlikte”, “Vicdan mahkumlarını serbest bırakmak için birlikte.’ Seçim kampanyaları, bu ayın 25’ine kadar devam edecek. 26 Mayıs ise, seçim gününe hazırlık olarak ‘seçim sessizliği’ günü.
Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanlığı, Şam’a yakın yabancı ülkelerde de seçimlerin yürütüleceği beklentisinin yanı sıra, cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Türkiye ve Almanya’nın kendi topraklarında oy kullanma işlemleri yapılmasını reddettiğini duyurdu.
Suriye Dışişleri Bakanı Yardımcısı Eymen Suzan, ‘Syria’ kanalına yaptığı açıklamada, seçimlerin, Suriye diplomatik misyonlarını kapatan ülkelerin yanı sıra, Türkiye ve Almanya da hariç, Suriye büyükelçiliklerinin çoğunda seçimlerin yapılacağını belirtti.



Hasan Abdulazim: Suriye muhalefeti safları sıkılaştırıyor

Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
TT

Hasan Abdulazim: Suriye muhalefeti safları sıkılaştırıyor

Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)

Suriye’de muhalif bir isim olan Avukat Hasan Abdulazim, 1932 yılında Şam’ın kırsal kesimindeki Halbun köyünde doğdu. Milliyetçi bir solcu ve Suriyeliler arasında tanınmış siyasi şahsiyetlerden biri olan Abdulazim, (2011 yılında kurulan) Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun genel koordinatörlüğünün yanı sıra Arap Sosyalist Demokratik Birliği partisinin liderliğini ve Arap Sosyalist Demokratik Birliği ile birlikte dört partinin yer aldığı Demokratik Toplum Hareketi sözcülüğünü yapıyor. Demokratik Toplum Hareketi, iktidardaki Arap Baas Partisi liderliğindeki İlerici Ulusal Cephe'ye alternatif olarak 1979 yılında kuruldu.

Ulusal Koordinasyon Kurulu, muhalefetteki partileri ve içeriden hareket eden, bazıları milliyetçi, bazıları solcu olan isimlerin yer aldığı siyasi bir ittifak olarak karşımıza çıkıyor. Suriye'de 2011 baharında protesto gösterilerinin başlamasıyla birlikte ünlü “Şiddete hayır, mezhepçiliğe hayır, siyasi zorbalığa hayır, yabancı askeri müdahaleye hayır” sloganını benimsedi. Ulusal Koordinasyon Kurulu, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı olan ve ABD liderliğindeki uluslararası bir koalisyon tarafından desteklenen Suriye Demokratik Konseyi (SDK) ile bir siyasi anlaşma imzaladı. Ulusal Koordinasyon Kurulu böylece muhalefetteki farklı taraflar için birleştirici bir nokta haline geldi.

Şarku’l Avsat’ın, Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Genel Koordinatörü Hasan Abdulazim ile yaşadığı Şam'da telefon görüşmesi aracılığıyla bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte röportajın tamamı:

-SDK ile yaptığınız ittifakın duyurulmasıyla ve ortak bir cephe oluşturmanızla ilgili ne söylemek istersiniz?

İttifak, ulusal demokratik değişim projesini ve Suriye'yi yıllardır içinde bulunduğu kötü koşullardan kurtarmak için acil bir ulusal gereklilik olan diktatörlükten demokrasiye geçiş projesini benimseyen, devrimin ve muhalefetin bir araya geldiği geniş bir ulusal demokratik cephenin kurulduğu anlamına geliyor. Bununla ilgili üç ana belgenin ilki ortak komite tarafından geçtiğimiz ay tamamlandı.

asdefr

Tartışılan başlıca meseleler hangileri?

İki taraf arasında genel bir vizyon niteliğinde olan ittifakın duyurulmasından sonra, Ulusal Koordinasyon Kurulu, merkezi yönetim sistemine bağlı kalırken, SDK ve diğer Suriyeli Kürt güçlerin ademi merkeziyetçilikte ısrar etmesi nedeniyle yaşanan anlaşmazlık gibi bazı vizyonlarda, özellikle anlaşmanın uygulanmasına yönelik çalışma mekanizmalarının şeklinde birtakım siyasi anlaşmazlıklar söz konusu. Bu yüzden muhalefet güçlerinin seçimle gelmediğini dikkate alarak bu anlaşmazlıkları aktarma kararı aldık. Anlaşmada, tüm kesimleriyle Suriye halkının iradesini ortaya koyan bir geçiş döneminin sonunda Suriye’nin yeni anayasasının ve seçilmiş meclisin, ülkenin yönetim şekli olarak merkezi yönetimin benimsenmesini garantilediği bir çözüm yer alıyordu.

SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu da ortak komitenin daha önce ele aldığı siyasi çözüme ilişkin konulardan biriydi. İki taraf arasında ilk olarak ellerine Suriyeli kanı bulaşmamış SDG ve Suriye Milli Ordusu (SMO) üyelerinin Suriye ordusuna tek bir blok olarak değil, operasyonel ve profesyonel bir şekilde tüm askeri ve emniyet birimlerine dağıtılarak katılmaları konusunda anlaşmaya varıldı. SDK’nın ortak komitedeki temsilcilerinin esnek ve farklı görüşler karşısında anlayışlı olduklarını gördük.

İlerici Ulusal Cephe'nin ortaya koyduğu kuruluş belgesinde Kürtlerin hakları yer almıyordu. Anlaşmanın eki mi var?

Ulusal Koordinasyon Kurulu’na göre Suriyeli Kürtler, tıpkı ülkenin toprak bütünlüğü ve birliği içinde ulusal dokusunun özgün ve tarihi bir parçası olan Süryaniler, Türkmenler ve Ermenilerle birlikte korunurken hakları da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Suriye’nin siyasi ve coğrafi birliğini teyit eden, ortak komitede üzerinde anlaşmaya varılan siyasi çözümle tüm Suriyeliler arasında eşit yurttaşlık ilkelerinin tesis edildiği demokratik bir devlete geçişe öncülük eden tek çözüm olan 2254 sayılı kararı başta olmak üzere uluslararası kararlarla siyasi çözüm çerçevesinde koruma altına alınmıştır.

Rusya’nın Suriye dosyasına ilişkin rolüyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Rusya’nın politikası, Suriye rejimine uygulanan tecridi ortadan kaldırmanın yanı sıra Arap ve bölge ülkelerini Şam ile normalleştirmeye zorlamak üzerine kurulu. Bu politika, kapsamlı bir siyasi çözüm için herhangi bir adım atılmadan rejimin iktidarda kalmasını sağlıyor. Uluslararası kararları da BMGK’nın 2254 sayılı kararını iptal edecek ve rejimin siyasi olarak değiştirilmesine, demokratik bir devletin kurulmasına ve iktidarın devrine yol açacak herhangi bir siyasi çözüm adımını engelleyecek şekilde tabloyu süslemenin ötesine geçmeyen bir çözüm vizyonu çerçevesinde uygulamaya çalışıyor.

Anayasa Komisyonu'nu kim engelliyor?

Başta Suriye rejimi, Rusya ve İran olmak üzere tüm uluslararası taraflar, BMGK’nın 2254 sayılı kararı da dahil uluslararası kararların uygulanamamasından sorumlular. Ancak Rusya’nın 2. Soçi Toplantısı çerçevesinde Suriye Anayasa Komisyonu’na katılması için rejime baskı yapmasına rağmen Şam, doğrudan Anayasa Komisyonu'nun daha önce yapılan sekiz toplantıdaki çalışmalarını engellemekten sorumlu. Rejim, Ukrayna savaşından önce Rusya’nın desteğiyle Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarını ertelemeye ve engellemeye devam etmesi, Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarının ve tüm siyasi sürecin aksamasına neden oldu.

Sizce Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu içerideki krizi çözebildi mi?

Evet, Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Moskova ve Kahire platformları, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), bağımsızlar ve ılımlı silahlı gruplar ile başlatılan girişimin ardından 17 Haziran'da Cenevre'de bir toplantı düzenlendi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’nin yanı sıra aralarında ABD, Kanada, Türkiye ve Arap ülkelerinin büyükelçilerinin de bulunduğu Suriye Halkının Dostları Grubu’ndan 17 delege ile önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu birleşti ve yeniden müzakerelere liderlik etmeye başladı.

Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerini rolüyle ilgili ne söylemek istersiniz?

Suudi Arabistan, Suriye dosyasında son derece aktif ve önemli bir rol üstlendi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın, 2015 yılının başlarında Riyad’da Suriye konulu birinci konferansa ev sahipliği yapması ve masraflarını karşıladığı Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu’nu kurması bu rolün birer göstergesiydi. Aynı şekilde 2017 yılında Riyad’da Suriye konulu ikinci konferansa ev sahipliği yapan Suudi Arabistan, Suriye halkının çıkarları pahasına kendi çıkarlarını elde etmeye çalışan ve muhalefetin egemen kararına kendi siyasi gündemini ya da tutumunu dayatan diğer ülkelerin aksine Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu’nun kurulması çalışmalarına karışmadı.

frggt
BM Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ve Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun önde gelen isimleri  (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)

Ulusal Koordinasyon Kurulu, Arap ülkelerinin Suriye sorununu uluslararası kararlar temelinde çözmeye yönelik girişimlerini destekliyor. Arap ülkeleri, adıma adım yaklaşımı çerçevesinde Cidde ve Amman anlaşmalarını uygulamak için Suriye rejimiyle doğrudan temaslar yürütme yetkisini Ürdün'e verdi. Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun bu temasların radikal bir siyasi çözüme ulaşmayı amaçlaması halinde bu konuda hiçbir endişesi yok.

Peki Türkiye-Suriye görüşmeleri ne durumda?

Ülkeler arası ilişkilerle ilgili çalışmaların siyasi bir çözüme ulaşması halinde her türlü yakınlaşmanın yanındayız. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan’ın seçim zaferi sonrası Türkiye ile Suriye’nin arası seçimlerden önceki haliyle aynı değil. Çünkü Türk muhalefeti, seçim sürecinde Suriye ile yakınlaşma ve yerinden edilenlerin dönüşü kartını kullanıyordu. Ancak bugün olası yakınlaşma adımlarının atmayı her zamanki gibi erteleyecek ve hiçbir girişime cevap vermeyecek olan rejimle varılacak olası bir anlaşmanın karşılığında Türk hükümeti taleplerini daha da artıracak. Rejim, mevcut şartları kendi lehine değiştirme imkanı bulmak adına zaman kazanmak için bu tür adımları her zaman ertelemiştir.

Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığında olası bir değişikliğin, başta Ankara’nın PKK ile mücadelede Şam’ın katkıda bulunması talebi olmak üzere rejimle bazı sorunlar üzerinde anlaşmaya varılmasına bağlı olduğunu görüyoruz. Bir de Türkiye’deki üç buçuk milyondan fazla Suriyeli mültecinin geri dönüşüne çözüm bulunması sorunu var. Suriyeli mültecilerin güvenli bir ortam oluşturulmadan geri dönmeleri mümkün değil. Başta 2254 sayılı karar olmak üzere uluslararası kararlar uygulanmadan mültecilerin geri dönüşünden bahsetmek de mümkün değil. Bu ve benzeri sorunların çözülmesi Türkiye ve Suriye’nin yakınlaşmasını ve ilişkilerinin gelişmesini sağlayacaktır.

Rusya-Ukrayna savaşı Suriye dosyasını ne kadar etkiledi?

Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın tüm dünyada gerilimin yüksek olduğu bölgeleri etkilediğine şüphe yok. Rusya-Ukrayna savaşı, adeta üçüncü bir dünya savaşı gibi. Savaş yalnızca Ukrayna topraklarında yaşansa da ülkeler, iki taraftan birinin yanında yer alarak kamplaştılar. Ukrayna savaşının sonuçlarının Suriye krizini kaçınılmaz olarak etkileyeceği kesin. Belki de bu etki, Suriye halkının ve ulusal muhalefetinin yararına, olumlu bir etki olabilir. Ancak Suriye halkı aleyhine, rejim ve destekçileri lehine de olabilir.

Suriye arenasında durum nasıl?

Suriye arenası, uluslararası ve bölgesel güçlerin Suriye meselesine müdahale etmeleri ve Suriye topraklarını hesaplaşmak, çıkarlarını ve gündemlerini dayatmak için bir oyun alanı olarak görmeleri gibi birçok nedenden dolayı son derece karmaşık. Rejim, halkın barışçıl protesto gösterilerini tanımama kararı aldığından, gösterileri terör eylemi ve küresel bir komplo olarak gördüğünden çözümün yalnızca askeri müdahalede olduğuna inandığı, uluslararası bir boyuta ulaşan sınırsız bir çatışmanın patlak verdiği noktaya ulaştı. Ardından protestoları sona erdirmek için aşırılık yanlılarını hapishanelerden salıp şiddetin tırmandığı bir çatışma arenasına atmak da dahil olmak üzere tüm kartlarını oynadı. Rejim, dünyaya, yaşananların bir terör ayaklanması olduğunu, teröristlerle ve aşırılık yanlılarıyla savaştığını söyledi. Daha sonraki aşamalarda Irak, Kafkaslar ve Lübnan'dan çok uluslu mezhepçi milislerin ve ardından İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) milislerinin çatışmalara dahil olmalarına kapı aralandı.

Bir yandan bu karışıklık devam ederken Washington ve Avrupa ülkelerinin başkentlerindeki Suriye diasporası, rejimin yetkilileri hakkında soruşturma başlatılması için çaba sarf ettiler. Bu çabalar rejim ve onu destekleyen Rusya üzerinde baskı unsuru oluşturdu. Muhalif ve devrimci güçleri, Suriye’yi yakıp yıkan tüm bu gelişmelere rağmen ulusal demokratik cephelerini genişletmeye ve saflarını birleştirmeye devam etti.

Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu, müzakerelerin önünü açan siyasi bir ivmenin kaydedilmesi ve istenen siyasi geçiş dönemine ulaşma yolunda somut çıktıların elde edilmesi amacıyla müzakere edilmiş bir siyasi çözüm için içeride, Arap ülkeleri ve bölgesel ve uluslararası taraflar arasında ufuk açıcı rolünü yerine getirmeye ve toplantılarını sürdürmeye çalışıyor.