ABD: Husiler Yemen’deki saldırılarında İran’ın desteğinden yararlanıyor

Husilerin Marib’e yönelik saldırılarında ölen bir milis için cenaze töreni düzenlendi. (Reuters)
Husilerin Marib’e yönelik saldırılarında ölen bir milis için cenaze töreni düzenlendi. (Reuters)
TT

ABD: Husiler Yemen’deki saldırılarında İran’ın desteğinden yararlanıyor

Husilerin Marib’e yönelik saldırılarında ölen bir milis için cenaze töreni düzenlendi. (Reuters)
Husilerin Marib’e yönelik saldırılarında ölen bir milis için cenaze töreni düzenlendi. (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Husilerin Yemen'e saldırmak ve Yemenlileri tehdit etmek için askeri olarak ‘İran’ın cömert desteğinden’ yararlandığını bildirdi. Yemen’in deniz ticaret alnının yanı sıra sivil yerleşimlere düzenlenen saldırılarla dünyanın en kötü insani felakete sahne olduğunu belirten Blinken krizin daha da kötüleşeceğini vurguladı.
Blinken önceki gün yaptığı açıklamada, Husilerin Yemen’de sivil nüfusun yoğun olduğu merkezlere ve ülkedeki krizi daha da kötüleştirecek biçimde ticari denizcilik alanına yönelik saldırılar düzenlemek için Tahran’ın cömert askeri desteğinden yararlandığına dikkat çekerek Birleşmiş Milletler’in (BM) ülkede yaşananları dünyadaki mevcuttaki en kötü insani dramlarından biri olarak tanımladığının altını çizdi. ABD Dışişleri Bakanı ayrıca Hazine Bakanlığı’nın 13 bin 611 sayılı yürütme emriyle Yemen halkına karşı işledikleri insani suçlar nedeniyle iki Husi liderine yaptırım uygulandığı bilgisini paylaştı.
Blinken açıklamasında, Muhammed Abdulkerim el Gamari’nin Husi milislerin Yemenli sivillere yönelik saldırıların planlanması için atandığını ve kısa bir süre önce Marib'de, Yemen hükümetinin kontörlündeki bir bölgeye düzenlenen büyük saldırıyı üstlendiğini kaydetti. Husilerin Suudi Arabistan toprakları da dahil komşu ülkelere saldırılar düzenlemeye devam ettiğini vurguladı.
Saldırıların Yemen’deki insani krizi daha da kötüleştirdiğine dikkat çeken Blinken, yaşananların yaklaşık bir milyon Yemenlinin ülke içerisinde yerlerinde edilmesine neden olduğunu ifade etti.
Gamari’nin yanı sıra ABD yaptırımına maruz kalan bir diğer isim olan Husilerin Saha Komutanı Yusuf el-Medani'nin ABD vatandaşları ve ulusal güvenliği tehdit ederek terörizm eylemleri yürüttüğünü belirten Blinken, Medani’nin 2021 yılının başından itibaren Marib’de Hudeyde Anlaşması’nda yer alan hükümleri ihlal eden saldırıları düzenlemekten sorumlu olduğunu kaydetti. Temel insani ihtiyaçlar ile ticari mallar için kritik öneme sahip olan şehide istikrarsızlığı yaydığını söyledi.
Hudeyde içinde ve çevresinde siviller yerleşimleri ve altyapıyı tahrip eden Husi saldırılarına ilişkin uluslararası raporlara atıfta bulunan ABD’li yetkili, insani ihtiyaçlarını karşılayamayan Yemenliler için durumun daha da kötüleştiği bilgisini verdi. Başta Marib’e yönelik olmak üzere tüm askeri saldırıların durdurulması için Husilere çağrı yaptıklarını belirten Blinken, söz konusu eylemlerin Yemen halkının daha fazla acı çekmesine yol açtığının altını çizdi. Husileri, istikrarsızlaştırıcı eylemlerden kaçınmaya ve BM Özel Elçisi’nin barışa ulaşmak için gösterdiği çabalara katılmaya davet eti.
ABD Hazine Bakanlığı da İran destekli Husi milislerin balistik füze, patlayıcı, deniz mayınları ve insansız hava araçları (İHA) kullanarak Yemen hükümetine karşı ‘kanlı bir savaş’ yürüttüklerini, Tahran’ın Husilere finansman, eğitim ve askeri teçhizat sağlayarak Yemen ve Suudi Arabistan’da sivil at yapıya zarar veren ‘iğrenç saldırılara’ imza attığını bildirdi.
Bakanlık tarafından önceki gün yapılan açıklamada, genelkurmay sıfatına sahip olan ve ABD tarafından yaptırımlar listesine eklenen Gamari’nin Husilerce düzenlenen askeri saldırıları düzenleyen isim olmasının yanı sıra İHA’lar da dahil olmak üzere çeşitli silahların alınması ve konuşlandırılması gibi operasyonlardan da sorumlu olduğu vurgulandı. Açıklamada ayrıca Gamari’nin askeri eğitimini Lübnan Hizbullah’ı ve Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü tarafından yönetilen Husi milis kamplarında aldığı aktarıldı.
ABD Hazine Bakanlığı açıklamasında Gamari’nin son dönemlerde aralarında yerlerinden edilen bir milyon kişinin de bulunduğu milyonlarca Yemenlinin yaşadığı Marib’de Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi’nin kardeşi Abdulhalık Bedreddin el-Husi’nin yerini alarak saldırıların komutanı haline geldiği bilgi verildi. Gamari’nin 2014 yılında Yemen’in kuzeybatısındaki Saada’ya yönelik saldırıların yanı sıra başkent Sana’nın ele geçirilmesi için düzenlenen eylemlere katıldığı kaydedildi.
Diğer yandan ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, Washington’ın Yemenli gruplar arasındaki anlaşmazlıkları çözmeye yönelik çabalarının devam edeceğini belirterek Marib'in Husilerin eline düşmesinin imkansız olduğunu vurguladı. “Marib’in Ramazan Ayı’ndan önce veya Ramazan’da düşmesini bekleyenler vardı. Ancak düşmedi ve düşmeyecek” ifadesini kullandı. Husi grubunun liderlerine karşı yeni yaptırımların yürürlüğe konulduğu bilgisini veren Lenderking, uluslararası toplumun Husilerin Yemen'de artan şiddeti nedeniyle endişe duyduğunu vurguladı.
Lenderking dün telefonla düzenlediği basın toplantısında, Husilerin Marib'e yönelik saldırılarını yöneten Muhammed Abdulkerim el-Gamari ve Husilerin Saha Komutanı Yusuf el-Medani'ye yeni yaptırımların uygulandığı bilgisini verdi. Lenderking açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Husiler şiddet uygulamadığı sürece yaptırımlar da olmayacak ve mücadeleye liderlik eden Arap Koalisyonu da eylemde bulunmayacak. ABD’nin baskı araçları var. Bunlarla Husilerin söz konusu uygulamalarından memnun olunmadığını ortaya konuluyor. Husilerin yabancı terör örgütü olarak sınıflandırılmasını gerekiyor. Mevcut durumu sürekli olarak değerlendiriyoruz. Uygun adımlar atmaya hazırız.”



Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye’nin Lazkiye ilinde güvenlik güçleri ve sivillere yönelik silahlı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 4’e, yaralı sayısı ise 108’e yükseldi.

Lazkiye İl Sağlık Müdürlüğü, pazartesi günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve vatandaşları hedef alan silahlı saldırılar sonrası bilanço güncelledi.

Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, pazar günü yaptığı açıklamada, kendini Gazzal Gazzal olarak tanıtan kişinin çağrısıyla düzenlenen gösteriler sırasında, devrik rejimin kalıntılarına bağlı bazı terör unsurlarının Lazkiye ve Ceble’de iç güvenlik güçlerine saldırı düzenlediğini söyledi. El-Ahmed, saldırılarda bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görevler ve polis birimlerine ait araçların tahrip edildiğini belirtti.

El-Ahmed ayrıca, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı ile Ceble’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini ifade ederek, bu kişilerin Sarayet Diru’s-Sahil (Sahil Kalkanı Tugayı) ve Sarayet el-Cevad (Cevad Tugaylar) adlı terör hücrelerine mensup olduğunu kaydetti. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre söz konusu hücreler, otoyol M1 üzerinde saha infazları ve el yapımı patlayıcı saldırılarından sorumlu tutuluyor.

cdrgt
Lazkiye’deki protestolar sırasında güvenlik güçlerine ve vatandaşlara yönelik silahlı saldırıda yaralananlardan biri hastanede tedavi görüyor (EPA)

Suriye Savunma Bakanlığı da pazar günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve sivillere yönelik saldırıların ardından, batı sahil bölgesindeki Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı araçlar ve askeri birlikler sevk edildiğini duyurdu.

Suriye televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin konuşlandırılmasının “kanun dışı grupların halkı ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, birliklerin görevinin “iç güvenlik güçleriyle iş birliği içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu vurgulandı.


“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
TT

“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)

Geçtiğimiz hafta Ankara'da düşen ve "UBH" hükümetinin Genelkurmay Başkanı Mareşal Muhammed Haddad ile arkadaşlarının ölümüne neden olan "Falcon 50" uçağının kara kutusunun analizine ilişkin Almanya'nın özür dilemesinin ardından Libya'da kafa karışıklığı ve tartışmalar baş gösterdi.

Son yirmi dört saat içinde Libyalılar arasında kazanın nedenlerinin yorumlanmasına ilişkin kamuoyu tartışmalarında resmi açıklamaların yerini şüpheler aldı. Bazıları ise soruşturmanın seyrinin geleneksel havacılık kazasının sınırlarını aşan hassas sonuçlara yol açabileceğinden endişe ediyor.

Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)

Libya "Ulusal Birlik" hükümetinin İçişleri Bakanlığı tarafından cuma günü açıklanan Alman kararı, tamamen teknik bir prosedür olarak ele alınmadı. Aksine, özellikle hükümetin diğer ülkelerin de kara kutuyu analiz edebilecek kapasitede olduğunu ve devam eden Libya-Türkiye ortak soruşturmalarına paralel olarak teknik prosedürleri tamamlamak üzere İngiltere'nin seçildiğini doğrulaması sonucunda, siyasetçiler ve aktivistler arasında kararın gerekçeleri ve zamanlaması hakkında geniş çaplı sorulara yol açtı.

Sosyal medyada politikacılar ve aktivistler arasında hararetli tartışmalar sürerken, Libya Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Ali el-Soul, “parlamento, uçak kazasıyla ilgili devam eden soruşturmadan şeffaf, doğru ve tarafsız sonuçlar bekliyor” dedi. Bu hassas konunun herhangi bir tarafın çıkarları için kullanılmaması, siyasileştirilmemesi veya suçlamalara maruz kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Dibeybe'nin ofisi)Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Başbakanlık ofisi)

Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda el-Soul, “Libyalıların soruşturma sürecine doğrudan katılımı vazgeçilmez hale geldi” dedi. “Ulusal egemenliği sağlamak ve soruşturma sonuçlarına halkın güvenini sağlamak için Başsavcılık üyeleriyle birlikte havacılık alanında uzman Libyalı uzmanların ve personelin katılımını” talep ederek, “kazanın nedenleri ve koşullarının profesyonel ve sorumlu bir şekilde açıklanmasını” istedi.

Libyalı politikacıların ve analistlerin bir kesimi için Alman özrü ilk andan itibaren "inandırıcı" görünmedi; zira onlara göre, havacılık sektöründe ve karmaşık teknik araştırmalarda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen bir ülkenin teknik yetersizliğini kabul etmek zordu.

Milletvekili Said Mughib, Facebook hesabında yaptığı bir paylaşımda şu soruyu sordu: “Gerçeğin ortaya çıkmasını kim istemiyor?” Bu arada, Yüksek Devlet Konseyi üyesi Said bin Şara da Libya ve Türkiye'deki hükümetlerden oluşan ortak bir soruşturma komitesinin kurulmamış olmasına şaşırdığını belirterek, Almanya'nın özür dilemesinin ardından böyle bir komitenin kurulmamasının nedenlerini sorguladı.

Bazı yerel aktörler daha da ileri giderek, Cumhuriyetçi Koalisyon Partisi lideri İzzeddin Akil, olayı komplo teorisine yakın daha geniş bir anlatı içinde çerçevelendirdi. Kazanın sadece teknik bir arıza değil, Libya'nın 2011'den beri yaşadığı uzun bir dizi kargaşanın parçası olduğunu savundu. Uçağın kaderinin “Kaddafi rejiminin düşüşünden el-Haddad'ın ayrılışına kadar ülkede yaşananlarla organik olarak bağlantılı” olduğunu söyledi.  

Libyalı akademisyen ve hukuk profesörü Mecdi el-Şabani, Almanya'nın kara kutuları analiz etme konusunda gelişmiş yeteneklere sahip olduğunu ve “açık bir hukuki veya teknik neden olmaksızın” bunu yapmaktan kaçınmanın, bu tutumun “sadece teknik bir karar olarak değil, siyasi sonuçları olan bir çekince veya kaçamak olarak yorumlanabileceğini” değerlendirdi.

Ancak Libya el-Nama Partisi genel sekreterliği üyesi Husam Feniş, teknik ve siyasi süreçlerin birbirinden ayrılması gerektiğine inanıyor ve olayı aceleyle yorumlamanın belirsizliği gidermek yerine daha da artıracağı konusunda uyarıyor. Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “teknik gerçekler siyasi yorumların sınırlarını belirlemeli, tersi olmamalı” ve siyasi boyutları olan havacılık olaylarına ilişkin soruşturmaların bağımsız ve güvenilir teknik verilere dayandırılması gerektiğini vurguladı.

​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Dibeybe Ofisi)​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Başbakanlık Ofisi)

İngiliz Kraliyet Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü araştırmacısı Celal Harşavi gibi analistlere göre Libya'da devam eden bu tartışma, “Libya'daki siyasi kriz ve 14 yıldır biriken sorunlar bağlamında açık bir abartı içeriyor."

Şarku’l Avsat’a konuşan Harşavi, olayın Libya'daki genel çatışma ortamından ayrı düşünülemeyeceğine inanırken, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında siyasetçileri ve askeri personeli içeren benzer havacılık olaylarını örnek göstererek "kesin sonuçlara ulaşma konusunda karamsarlığını" dile getirdi; bu olayların koşulları on yıllar sonra bile gizemini koruyor.

Libyalılar kaza kurbanlarına veda ederken, uçak kazasının kara kutu dosyasının yorumlanması konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Pazar günü, binlerce vatandaş Misrata ve Geryan şehirlerinde Genelkurmay Başkanı ve arkadaşlarının cenaze namazlarını kıldı; bu sahne, uçak kazasının yarattığı şokun büyüklüğünü yansıtıyordu.

Geçtiğimiz salı günü Türkiye'ye yapılan resmi ziyaretin ardından Trablus'a dönüş yolunda Ankara'dan kalktıktan 40 dakikadan kısa bir süre sonra düşen Falcon 50 tipi uçakta, aralarında beş üst düzey Libyalı askeri komutanın da bulunduğu sekiz 8 kişi hayatını kaybetti.

Hayatını kaybedenler arasında Haddad'ın yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral el-Futuri Gribel, Askeri İmalat Kurumu Müdürü Tuğgeneral Mahmud el-Katavi, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Muhammad Al-Assavi ve fotoğrafçı Muhammad Ömer Ahmed Mahcub da yer alıyordu.  


SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
TT

SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi’nin bugün Şam’a yapması planlanan ziyaretinin “teknik nedenlerle” ertelendiği duyuruldu.

SDG Medya Merkezi Direktörü Ferhad Şami, bugün (pazartesi) X hesabından yaptığı açıklamada, Abdi ile Kuzey ve Doğu Suriye’yi temsilen oluşturulan müzakere heyetinin bugün Şam’a gitmesinin planlandığını, ancak ziyaretin teknik gerekçelerle ileri bir tarihe alındığını bildirdi.

Şami, SDG lideri Mazlum Abdi’nin Şam ziyaretine ilişkin yeni tarihin, ilgili taraflar arasında sağlanacak mutabakat doğrultusunda daha sonra belirleneceğini ifade etti. Ertelemenin lojistik ve teknik düzenlemeler kapsamında olduğunu vurgulayan Şami, temasların seyri ya da hedeflerde herhangi bir değişiklik bulunmadığını kaydetti.

Öte yandan Suriye devlet televizyonu, cuma günü Halep’te bir güvenlik kontrol noktasında SDG’ye bağlı keskin nişancılar tarafından açılan ateş sonucu bir iç güvenlik mensubunun yaralandığını duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ordunun, Halep’in doğu kırsalındaki Tişrin Barajı çevresinde SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçları düşürüldü.

Devlet televizyonuna göre, Halep’in Eşrefiye Mahallesi’nde konuşlanan SDG unsurları, Şeyhan Kavşağı’ndaki güvenlik noktasında bulunan iç güvenlik güçlerine ateş açtı.

SDG ise buna karşılık, Şam hükümetine bağlı grupların kendi mevzilerine iki roket mermisi attığını ve bu nedenle karşılık vermek zorunda kaldıklarını savundu.

Daha sonra yapılan bir başka SDG açıklamasında, hükümete bağlı grupların Halep’teki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine “ağır makineli silahlar ve topçu ateşiyle şiddetli bir saldırı” düzenlediği belirtildi. Açıklamada saldırı, “sivillerin güvenliğini tehdit eden ve ciddi sonuçlar doğurma riski taşıyan açık bir saldırganlık” olarak nitelendirildi.