Avusturya hükümetinin yayınladığı ‘Siyasal İslam Haritası’ tepkiye neden oldu

Entegrasyon Bakanı tarafından açıklanan haritada 623 cami ve derneğin adı yer alıyor.

Viyana İslam Merkezi. (AFP)
Viyana İslam Merkezi. (AFP)
TT

Avusturya hükümetinin yayınladığı ‘Siyasal İslam Haritası’ tepkiye neden oldu

Viyana İslam Merkezi. (AFP)
Viyana İslam Merkezi. (AFP)

Avusturyalıları ve Alman halkının bugün dahi endişelendiği soykırıma yol açan, Nazilerin Almanya'da iktidara gelmesiyle damgalanan Yahudi azınlığa yönelik uygulamaların hatıralarının bugün halen canlı olduğu Avusturya’da Müslümanların da damgalanmış bir azınlık haline getirileceğine yönelik endişeler artıyor.
Avusturya Entegrasyon Bakanı Susanne Raab'ın iki gün önce açıkladığı "Siyasal İslam Haritası" ülkedeki Müslümanlar arasında ve iktidar koalisyonunun ortaklarından Yeşiller Partisi’nde büyük bir öfkeye neden oldu. Raab, Avusturya'daki 623 cami ve Müslüman kurumun isimlerini, kurumlar hakkında bağlantıları, yasal statülerini, bulundukları yerlerin konumlarıyla ilgili ayrıntıları, iletişim numaralarını ve diğer bilgileri içeren bir dijital haritayı paylaştı. Harita, Avusturya'daki Müslümanlar veya derneklerin bilgilerinin ifşa edilmesinin nedenlerine ilişkin de bir tartışma yarattı.  
Tartışmalı harita, Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi tarafından Viyana Üniversitesi ile iş birliği içinde hazırlandı. Viyana Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Heinz Engl üniversitenin, özellikle dernekler ve kişiler hakkında bilgi paylaşımı yapılan haritanın yayınlanmasıyla bir ilgisi olmadığını iddia ederek "Bu nedenle söz konusu haritada Viyana Üniversitesi’nin logosunun kullanılmasını yasakladım” dedi. Üniversitenin logosu haritadan kaldırıldı. Ancak adı halen haritanın bulunduğu internet sayfasında, Entegrasyon Bakanlığı ve Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi ile birlikte yer alıyor.
Avusturya Müslüman Cemaati haritayı yayınlama kararını hükümetin tüm Müslümanları potansiyel bir tehlike olarak damgalamak yönündeki açık niyetinin bir göstergesi olarak gördüğünü bildirdi. Avusturya İslami İnisiyatifi Genel Sekreteri Tarafa Baghajati de "Avusturya'daki Yahudileri ve Hıristiyanları tespit etmek için benzer bir harita yapılsaydı neler olacağını düşünün” ifadesini kullandı.
Sağcı Avusturya Halk Partisi liderliğindeki hükümetin parçası olan Yeşiller Partisi dahi haritadan rahatsız olduğunu duyurdu. Yeşiller Partisi'nin entegrasyondan sorumlu sözcüsü olan Faika El-Nagashi, partisindeki hiçbir bakanın veya milletvekilinin olaya karışmadığını söyledi. Ayrıca bundan haberdar edilmediklerinin altını çizdi. Sözcü açıklamasında “Proje entegrasyon politikasının tersine Müslümanları İslamcılarla karıştırıyor” ifadesini kullandı.
Entegrasyon Bakanı tüm tepkilere rağmen haritayı savunarak meselenin Müslümanları kamuoyunun şüphesi altında bırakmakla değil, siyasi İslam'ın arka bahçelerindeki tehlikeli gelişmeleri izlemekle ilgili olduğunu savundu.
Proje, Entegrasyon Bakanı ile aynı partiye mensup olan Başbakan Sebastian Kurz tarafından da destekleniyor. Kurz, mültecilere yönelik aşırılık politikasına güveniyor ve partisi merkez sağ olarak kabul edilmesine rağmen göçmenlik ve Müslümanlar konusundaki politikaları, mültecilere karşı popülist ve aşırı çizgide seyrediyor. Kurz Yeşiller ile yaptığı ittifaktan önce aşırı sağ Özgürlük Partisi ile bir hükümet kurmuş ancak partinin karıştığı yolsuzluk skandalı sonrasında bu ayrılmak zorunda kalmıştı.
Koalisyon hükümeti tarafından İslami dini motifler ve siyasi aşırılıkçılıkla ilgili bilgilerin bilimsel olarak araştırılması, belgelemesi ve işlenmesi amacıyla geçen yıl Siyasal İslam Belgeleme Merkezi kuruldu. Merkez, 2 Kasım 2020'de, Viyana'da ender olarak tanık olunan terör saldırılarından birinin ardından kuruldu. Saldırıda bir adam başkentin merkezindeki kafeye gidenlere ateş açmış, 4 kişiyi öldürmüş ve  20'nin üzerinde kişiyi de yaralamıştı.
Saldırgan kısa bir süre sonra vurularak öldürülmüştü. Ancak daha sonra şahsın Suriye'de DEAŞ'a katılmaya çalıştığı için hapse girdiği, saldırıyı erken tahliye edilmesinin ardından gerçekleştirdiği ortaya çıkınca ülkede uzun süren bir tartışma başlamıştı. Saldırganın Avusturya doğumlu olması ve ülke içinde radikalleşmesi, Siyasal İslam’ın finansmanı ve Müslümanların zihinleri üzerindeki etkisinin boyutu ile bilgi sahibi olmak için yasal düzenleme yapılmasına neden oldu.
Söz konusu dönemdeki terör operasyonları dini kurumları hedef alan büyük bir baskı kampanyasına dönüştü. Bir dizi cami ve Müslüman dernek yasaklandı. İki gün önce açıklanan bu harita ile sağcı siyasetçi Sebastian Kurz hükümetinin siyasal İslam’la ilgili uygulamalarına bir yenisi daha eklenmiş oldu.



Yaklaşık bin İsrailli İran adına casusluk yapıyor

İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024
İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024
TT

Yaklaşık bin İsrailli İran adına casusluk yapıyor

İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024
İsrail polisi tarafından İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanan bir kişinin fotoğrafı yayınlandı, 9 Aralık 2024

İsrail gazetesi Haaretz dün, çoğu Yahudi yaklaşık bin İsrail vatandaşının para karşılığı İran adına casusluk yapmayı kabul ettiğini ortaya çıkardı.

Şimdiye kadar tutuklanan casusların çoğunun güvenlik sırlarına erişimi olmamasına ve verdikleri zararın nispeten sınırlı olmasına rağmen, İsrail iç istihbarat servisi Şin-Bet (Şabak) halen endişeli.

İsrailli güvenlik uzmanı Yossi Melman'a göre istihbarat servislerinin yetkilileri başlangıçta ‘düşmanla iş birliği yapanların’ toplumun uç kesimlerinden olduğunu düşünüyordu, ancak son zamanlarda ‘sıradan ve ana akımdan’ olarak tanımlanabilecek çok sayıda İsraillinin İran'la savaş sırasında bile İranlılarla temas kurmaya başladığı anlaşıldı.

Şabak ve Adalet Bakanlığı verilerine göre sadece geçtiğimiz yıl, İran adına casusluk yapmayı kabul eden İsraillilerin karıştığı 25'ten fazla olay ortaya çıkarıldı ve 35'ten fazla ciddi iddianame hazırlandı.

Pratikte casusluk vakalarının sayısı 7 Ekim 2023'ten bu yana iki katına çıkarken yaklaşık bin İsrailli, çoğunlukla sosyal ağlar aracılığıyla İran’ın casusluk servisleri tarafından temasa geçirildi.

Şimdiye kadar İran adına casusluk yaptığı suçlamasıyla sadece bir kişi hüküm giydi. Aşkelonlu eski bir iş adamı olan 72 yaşındaki Moti Mamman 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Olaya karışanların geri kalanları ise halen yargılanmayı bekliyor. Bazıları ya İran tarafından gelen iletişim girişimlerini görmezden geldi ya da reddetti, bazıları ise yanıt verdi. Buna karşın Şabak müfettişleri bu kişileri erkenden tespit edip devam etmemeleri konusunda uyardı.

Öte yandan Haaretz’e göre bu kişilerin çok azı para ile kandırıldıktan sonra kendilerine verilen görevleri yerine getirdi.

Haaretz'in haberine göre Şabak, yaklaşık iki yıldır İranlı istihbarat servisleriyle irtibata geçmeyi kabul eden yüzlerce İsraillinin yanı sıra onlarla iş birliği yapmayı ve devlete ihanet etmeyi kabul edenleri de engellemek için mücadele ediyor. Şabak, şüphelileri engelleme ve tutuklama konusunda başarılı olsa da İsraillileri İran adına casusluk yapmaktan caydırma konusunda başarısız oldu. İşte bu nedenle Şabak ve Başbakanlık Ulusal Enformasyon Servisi, ‘Kolay Para, Yüksek Fiyat’ başlıklı daha önce eşi ve benzeri görülmemiş ve istisnai bir ulusal propaganda kampanyası başlatmaya karar verdi.

Kampanya, bir asker hakkında başka bir ülkenin ajanıyla irtibat kurma ve düşmana bilgi sağlama suçlarından dava açılmasından bir gün sonra başlatıldı. Söz konusu asker, önceden bilgi sahibi olarak savaş sırasında İranlı kuruluşlarla bağlantı kurmuş ve bir miktar para karşılığında roketleri engelleme, Demir Kubbe bataryaları ve İran roketlerinin iniş yerleri hakkında bilgi aktarmıştı.

Melman'a göre İran'ın İsrail vatandaşlarını kendi adına casusluk yapmak üzere işe alması, son yıllarda endişe verici bir şekilde genişlemiş, muvazzaf ve yedek askerler de dahil olmak üzere çeşitli dini, etnik ve yaş gruplarından İsrail toplumunun geniş kesimlerini kapsar hale geldi.

Melman, İsrail tarihinde Sovyetler Birliği lehine ideolojik olarak motive edilen önceki casusluk vakalarından farklı olarak, olaya karışanların çoğunun ortak paydasının işin maddi karşılığı olduğunu söyledi. Bu değişimin İsrail toplumundaki değerler krizini ve toplumsal dayanışmadaki çöküşü yansıttığını belirten Melman, bu durumun yetkilileri ‘Kolay Para, Yüksek Fiyat’ başlıklı bir medya farkındalık kampanyası başlatmaya ittiğini söyledi.

Devlete ve kurumlarına karşı artan güvensizlik duygusunun ve caydırıcılık eksikliğinin bu olgunun daha da şiddetlenmesine katkıda bulunduğunu ifade eden Melman, bu durumu temel toplumsal değerlere bağlılığın azaldığının tehlikeli bir göstergesi olarak nitelendirdi.