Dibeybe - Macron görüşmesindeki 3 hayati dosya

Fransa, Libya hükümetinin Türkiye ile ilişkilerin geleceğine dair çelişkili tavrı nedeniyle endişeli

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Dibeybe’yi Paris’teki cumhurbaşkanlığı sarayının girişinde karşıladı. (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Dibeybe’yi Paris’teki cumhurbaşkanlığı sarayının girişinde karşıladı. (AP)
TT

Dibeybe - Macron görüşmesindeki 3 hayati dosya

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Dibeybe’yi Paris’teki cumhurbaşkanlığı sarayının girişinde karşıladı. (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Dibeybe’yi Paris’teki cumhurbaşkanlığı sarayının girişinde karşıladı. (AP)

Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, dışişleri ve ekonomi bakanlarının da yer aldığı bir heyetle Paris’i ziyaret etti.  Fransa’nın Libya’da yakından ilgilendiği üçhayati dosya bulunuyor.
Bu, Libya’dan Fransa’ya düzenlenen ilk değil. Zira Dibeybe’den önce, 23 Mart’ta Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi de Fransa’da temaslarda bulunmuştu. Bu Menfi’nin şubat ayında göreve başlamasından sonra gerçekleştirdiği ilk yurt dışı ziyaretiydi. Ayrıca ziyaretler, yeni yetkililerin Fransa’nın Libya’daki rolüne verdiği önemi ve Paris’in bu ülkede istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak için sunabilecekleri olduğunu yansıtıyor.
Fransız kaynaklara göre Libya’da istikrar meselesi, Paris açısından üç açıdan öncelik halinde. Bunlardan ilki Türk, Rus ve diğer yabancı güçlerin yanı sıra geçen yıl savaşlara katılmak üzere ülkeye getirilen paralı askerlerin geri çekilmesinin gerekliliği. Fransa, cihatçıların Avrupa topraklarına sızma ve terör operasyonları gerçekleştirme olasılığından endişeli. Bu endişe, Cumhurbaşkanı Macron’un ikinci dönemi kazanmak için katılmayı planladığı cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıl kala, siyasi ve seçim seferberliğine yönelik politikalarını da yansıtır nitelikte.
Fransa’nın ikinci önceliği de Libya’daki durumun başta Mali ve Çad olmak üzere Sahel ülkeleri üzerindeki etkileri. Zira Çad Devlet Başkanı İdris Deby, Libya’nın güneyinde ateş açan Çadlı isyancılarla girdiği çatışmalarda öldürülmüştü.
Paris’in önem verdiği üçüncü dosya Libya’daki güvenlik ve siyasi çalkantıların devam etmesi ve bunun ekonomik ve siyasi yansımaları nedeniyle Avrupa kıyılarına akın eden göçmenler ile ilgili. Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan bir kaynak, Dibeybe-Macron görüşmesinin en önemli başlıklarından birinin istikrarı sağlama süreci olduğunu aktardı.
Fransa’nın başkentinde, Libya hükümetinin Türkiye ile ilişkilerin geleceğine dair çelişkili tavırları konusunda da endişeler mevcut. Zira hükümette, dışişleri bakanı gibi Türkiye’nin geri çekilmesini destekleyenlere karşın ekonomi ve güvenlik anlaşmaları kapsamında buna şiddetle karşı çıkanlar da var. Eski Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 2019 yılında iki anlaşma imzalanmıştı. Dibeybe yaptığı açıklamalarda söz konusu anlaşmaları uygulayacaklarını söylemişti. Bu durum da ilerleyen haftalarda Libya’da konuyla ilgili görüş ayrılığı yaşayan taraflar arasında tartışmalı bir sürece tanık olunacağına işaret ediyor.
Fransa- Türkiye ilişkileri, geçen yıl Macron ve Erdoğan arasında yaşanan gerginliğin ardından bu yılın başlarından bu yana sakinleşmiş durumda. Ancak yine de konunun, Macron ve Dibeybe arasındaki anlaşmazlıklardan biri olduğu biliniyor.
Libya’da istikrarsızlık yalnızca güvenlik boyutları ve devlet yapılarının eksiklikleri ile sınırlı değil. Yıllar sonra yetkilerin birleştirilmesine rağmen bugüne kadar önemli ancak eksik bir sıçrama gerçekleştiren ülkedeki genel siyasi durum da sorunlar arasında yer alıyor. Zira ülkede askeri ve güvenlik kurumlarının birleşmesi henüz sağlanamadı. Mareşal Halife Hafter güçlerinin geçen hafta sonu Bingazi’de düzenlediği devasa askeri geçit töreni de halen bu hedeften uzak olunduğun gözler önüne serdi. Dolayısıyla Paris, ikinci mesele olan geçiş sürecinin tamamlanmasının, 24 Aralık’ta yapılması planlanan genel seçimlerin en önemli başlığı olacağı inancını taşıyor.
Fransa ve ‘diğerleri’, hem içeride hem de dışarıda herkes tarafından kabul edilebilir birleşik bir yürütme otoritesine dayalı yeni bir meşruiyetin ortaya çıkması için düzenlenecek seçimlere güveniyor. Paris, Mareşal Halife Hafter’i siyasi sürece dahil etmek için bir formül bulunması gerektiğinin farkında. Bu amaçla Mısır, Avrupa ve ABD taraflarıyla birlikte hareket ediyor.
Fransa, Berlin Konferansı’ndan bu yana kendisini siyasi bir çözüme adamış durumda. Birleşmiş Milletler’in (BM) yeni yetkililerin gelmesine katkı sağlayan çabalarına da destek verdi. Ancak bugüne kadar Hafter sorununa çözüm bulma konusunda ilerleme kaydedilmedi. Paris, Avrupa Birliği (AB) ile seçimlerin zamanında yapılmasını destekliyor ve seçimlere sponsor olmaya da hazır. Yapılan değerlendirmeler bunun silahlı kuvvetlerin birleştirilmesi için fırsat sağlayabileceği ve Hafter’i siyasi sürece dahil edebileceği yönünde. Bu bağlamda Paris, Libya'daki gelişmelere ilişkin Avrupa tutumlarını birleştirmeye çalışıyor. Bu, Fransa, Almanya ve İtalya dışişleri bakanlarının 25 Mart’ta Trablus’a düzenlediği üçlü ziyareti de açıklar nitelikte.
Paris, üçüncü mesele olarak Libya’nın yeniden inşası sürecinde yer almak ve şirketlerinin petrol sektöründe, savunma ve güvenlik sektörleri de dahil olmak üzere birçok alanda varlık göstermesini istiyor.
Libya’nın ihtiyaç duyduğu ve Fransa’nın istediği ekonomik ve ticari iş birliğine ilişkin görüşmeler, Elysee Sarayı’nda yaşananlarla sınırlı değil. Nitekim Libya heyetinin büyüklüğü, bu konuda iki tarafa kapsamlı görüşmeler yapma fırsatı sağlıyor. Paris, Libya pazarına geri dönmek veya bu pazara zorla girmek isteyen taraflar arasındaki rekabetin güçlü olacağının farkında. Ayrıca yolunda etkili bir üçüncü taraf olan ABD ve ekonomik ve ticari düzeylerde etkili olan İtalya ve Türkiye gibi iki önemli aktör olduğunun da farkında.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.