Sudan'da binlerce kişi 3 Haziran olaylarının yıl dönümünde protesto düzenledi

Polis, Bakanlar Kurulu yakınındaki protestocuları dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı.

Hartum sokaklarındaki göstericiler, oturma eylemlerinde hayatını kaybedenlerin faillerinden hesap sorulmasını talep etti. (AFP)
Hartum sokaklarındaki göstericiler, oturma eylemlerinde hayatını kaybedenlerin faillerinden hesap sorulmasını talep etti. (AFP)
TT

Sudan'da binlerce kişi 3 Haziran olaylarının yıl dönümünde protesto düzenledi

Hartum sokaklarındaki göstericiler, oturma eylemlerinde hayatını kaybedenlerin faillerinden hesap sorulmasını talep etti. (AFP)
Hartum sokaklarındaki göstericiler, oturma eylemlerinde hayatını kaybedenlerin faillerinden hesap sorulmasını talep etti. (AFP)

Sudan polisi, Bakanlar Kurulu'nun yakınında toplanan ve yıldönümü yürüyüşü için belirlenen sürenin bitiminde dağılmayı reddeden yüzlerce protestocuya karşı göz yaşartıcı gaz kullandı. Ancak polis, gösterilerin başında göstericilere soğuk içme suyu dağıttı ve sıcaklığı azaltmak için göstericilerin üzerine su sıktı. 
Hartum'da 3 Haziran’daki oturma eyleminin ikinci yıl dönümü anısına düzenlenen protesto yürüyüşüne binlerce kişi katıldı. Sudan halkı, 2 yıl önce 3 Haziran'daki oturma eyleminin dağıtılması sırasında barışçıl protestoculara katılan sivillerin katillerinin sorgulanması ve adaletin sağlanması talebiyle Bakanlar Kurulu ve Savcılık binası yakınında ayrı gruplar halinde toplandı. Bazı göstericiler ise geçiş hükümetinin devrilmesini talep ederken, güvenlik güçleri erken saatlerde ordu karargahına giden yolları beton ve metal bariyerlerle kapattı. 
Önceki Askeri Geçiş Konseyi, 3 Haziran 2020'de Hartum'un merkezindeki ordu karargahı önünde düzenlenen oturma eylemini dağıtmak için aşırı şiddet kullanmıştı. Ayrıca bir dizi kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açan olaya ilişkin zorla kaybetme, tecavüz ve protestocuların taşlarla bağlandıktan sonra Nil Nehri'ne atıldığı şeklinde suçlamalar gündeme geldi.
Öte yandan göstericiler arasında yaşanan bölünmeler de dikkat çekti. Göstericilerin çoğu adalet talep ederken, önceki gün basın toplantısı düzenleyen Komünist Parti'den diğer göstericiler ise geçiş hükümetinin devrilmesini ve asker ve siviller arasındaki ortaklığın sona ermesini talep etti. Protesto gösterisinde “şehitlerin katilleri ortaya çıksın ve adalet sağlansın”, “askeri geçiş hükümeti devrilsin” ve “kan ortaklığı sona ersin” şeklinde farklı sloganlar atıldı. 
Şarku'l Avsat'a konuşan protestocular, geçiş hükümetinin Aralık 2019 devriminin hedeflerine ulaşamadığını ve devrimin kurucu platforma geri getirilmesini talep ettiklerini, diğerleri ise geçiş hükümetini devirmek ve kan ortaklığı dedikleri durumu bozmak için sokaklara çıktıklarını söylediler. 
Protestocular şehitler için kısas talebinde bulunurken, şehitlerin aileleri için adaleti sağlamanın ve çocuklarını öldürenlerden intikam almanın önemini vurgulayan sembolik bayraklar taşıdı. Hükümetin devrilmesini talep eden semboller daha yaygın olsa da protestolar adaletin sağlanması talebiyle düzenlendi.
Başsavcılık yaklaşık 20 savcıyı alayın korunmasıyla görevlendirirken, polis göstericilerin arasına konuşlanarak içme suyu dağıttı ve sıcaklığı azaltmak için göstericilerin üzerine su sıktı. Ordu ise göstericilere karşı Hartum'un merkezindeki ordu karargahına giden yolları kapatarak, ilk kez demir bariyerler kullandı ve karargah binası boyunca bir set oluşturdu.
Ancak günün ilerleyen saatlerinde Sudan polisi "eski alışkanlıklarına" geri döndü ve Bakanlar Kurulu yakınında ve başkentin üç kentindeki bazı bölgelerdeki protestocuların geri kalanını dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı. Polisin göstericileri Hartum'un merkezindeki sokaklarda kovaladığı kaydedilirken, herhangi bir yaralanma bildirilmedi.
Başbakan Abdullah Hamduk, oturma eylemlerinin yıldönümünü anarak olayı ‘acı bir hatıra ve halkımızın onlarca barışçıl sivil şehit verdiği bir suç olayı’ olarak nitelendirdi. Ayrıca açıklamasında, “Vicdan azabına neden olan ve halkın ruhunda derin yaralar açan bir felaketti. Çok iyi biliyoruz ki bu yara adalet sağlanmadıkça ve suçlular adalete teslim edilmedikçe kapanmayacak” ifadelerini kullandı.
Hamduk, oturma eylemi sırasında yapılan katliamın soruşturulması için Ekim 2019’da Bağımsız Soruşturma Komisyonu’nu  kurarak, katılma, kışkırtma veya ceza anlaşması yoluyla olsun oturma eyleminin dağıtılmasından sorumlu olanların araştırılması ve ifşa edilmesi görevini verdi. Ayrıca Komisyonu, şehitlerin, yaralıların ve kayıpların tespitini yapması, olaydaki maddi zararın tespit edilmesi ve olaydan etkilenen taraf ve kişilerin listelenmesi konusunda görevlendirdi. Hamduk, kurduğu  komisyonun başına Nebil Edib getirdi. Ancak devrimciler ve şehit aileleri Edip’in olayı açıklığa kavuşturma konusundaki performansının yavaş olduğunu belirtti.
Başbakan Hamduk, çeşitli güvenlik kurumuyla yaşanan kaotik ilişki olarak nitelendirdiği durumun adaletin çarkını yavaşlatmaya ve soruşturma komisyonlarına ve başsavcılığa gerekli bilgilerin verilmesini geciktirmeye neden olduğunu belirterek, "İlişkilerin kapsamlı bir şekilde iyileştirilmesini sağlamak için bu kurumlarla ve liderleriyle sürekli diyaloglar yürütüyoruz” dedi.
Başbakan, kurbanların aileleri ve direnişin gençlerinin öfkesini ve suçluların ortaya çıkarılarak yargılanması için adalet çarkının hızlandırılması arzularını anladığını ifade etti. Ayrıca, meşru taleplerini dile getiren barışçıl hareketler için harekete katılanların güvenliğini sağlama sözü verdi ve onları barışçıl ortamı sağlamaya ve taleplerini dile getirmek için çıktıkları barışçıl yürüyüşleri yoldan saptırmak isteyenlerin yolunu kapatmaya çağırdı.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.