Londra’daki Uygur Mahkemesi, G7 Zirvesi ile eşzamanlı olarak duruşmalara başladı

Çin’deki Müslüman azınlığa mensup bir öğrenci olan Batıgül (solda), dün Londra'daki Uygur Mahkemesi’nde ifade verdi. (AFP)
Çin’deki Müslüman azınlığa mensup bir öğrenci olan Batıgül (solda), dün Londra'daki Uygur Mahkemesi’nde ifade verdi. (AFP)
TT

Londra’daki Uygur Mahkemesi, G7 Zirvesi ile eşzamanlı olarak duruşmalara başladı

Çin’deki Müslüman azınlığa mensup bir öğrenci olan Batıgül (solda), dün Londra'daki Uygur Mahkemesi’nde ifade verdi. (AFP)
Çin’deki Müslüman azınlığa mensup bir öğrenci olan Batıgül (solda), dün Londra'daki Uygur Mahkemesi’nde ifade verdi. (AFP)

Londra merkezli Uygur Mahkemesi, Çin'in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslüman Uygur azınlığa karşı işlenen suçların tanıklarının ifadelerini dinlemeye başladı. Pekin, avukatların ve insan hakları uzmanlarının yer aldığı mahkeme komitesini "yalan üretme makinesi" olarak nitelendirdi. Mahkemenin açılışı, Batılı güçleri Çin'e yönelik tutumlarını şiddetlendirmeye çağıran ABD Başkanı Joe Biden'ın katılacağı İngiltere'de yapılması planlanan G7 Liderleri Zirvesi’nden bir hafta önce gerçekleşti. G7 ülkeleri dışişleri bakanları geçen ay yaptıkları açıklamada, Uygurlara ve Tibet'e yönelik insan hakları ihlallerine ilişkin ciddi endişelerini dile getirdiler ve Hong Kong'daki demokrasi savunucularının hedef alınmasına son verilmesi çağrısında bulundular.
Mahkeme, sürgünde yaşayan ve uluslararası toplumu Sincan'daki iddia edilen suistimaller nedeniyle Çin'e karşı harekete geçmeye zorlayan en büyük Uygur temsilci grubu olan Dünya Uygur Kongresi'nin talebi üzerine kuruldu. Mahkeme raporunu Aralık ayında yayınlamayı planlıyor. Hiçbir yasal yetkisi olmasa da, katılımcılar mahkemenin uluslararası ilgi göreceğini ve sonunda potansiyel eyleme yol açacağını umuyor. Komite yaptığı açıklamada, “Mahkemenin kararının ne olduğuna bakılmaksızın nasıl uygulanacağına devletler, uluslararası kuruluşlar, ticari şirketler, teknik, tıbbi ve eğitim kurumları ve bireyler karar verecek” dedi.
Mahkemenin dokuz jüri üyesi, zorla kısırlaştırma, işkence, adam kaçırma ve zorla çalıştırma dahil olmak üzere çeşitli suçlara ilişkin Londra'da ilk elden ifadeleri dinleyecek. Arkasında devlet desteği bulunmayan mahkeme, Pekin'in Çin'deki Uygurlara ve diğer Müslüman gruplara karşı soykırım veya insanlığa karşı suç işleyip işlemediği konusunda karar vermeyi amaçlıyor.
Mahkeme’nin Başkan Yardımcısı Nick Vetch, Çin'in tepkisi hakkında yorum yapmayı reddetti. Ancak mahkemenin Eylül’e kadar toplanacak delillerle ve halihazırda birikmiş olan binlerce sayfa belgeye dayanarak ortaya konulan çalışmanın tarafsız olacağına dair söz verdi. Vetch, AFP'ye yaptığı açıklamada, "Mahkeme bağımsız bir çabaya dayanıyor ve yalnızca kanıta dayalı olacak. Çin'i bize elindeki tüm kanıtları sunmaya davet ettik. Henüz bir şey almadık” dedi.
Mahkeme Mart ayında, Uygurlara yönelik tutumları nedeniyle Pekin tarafından Birleşik Krallık'ta yaptırım uygulanan dört kurum ve dokuz kişiden biriydi. Çin, mahkeme danışmanı olarak görev yapan tanınmış insan hakları avukatı Helena Kennedy'ye ek olarak, mahkemeye başkanlık eden İngiliz avukat Geoffrey Nice'ı yaptırım listesine dahil etti. Nice, o sırada yaptırımların mahkemenin çalışmalarını etkilemeyeceğini açıkladı. Nice, eski Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç'in savaş suçlarından dolayı yargılandığı Birleşmiş Milletler davalarına öncülük etmişti. Mahkemenin geri kalan üyeleri ise tıp, eğitim ve beşeri bilimler alanlarında uzman.

Çin’den tepki
Diğer taraftan Çin mahkemeyi şiddetle kınadı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, geçen hafta yaptığı açıklamada, "Bu gerçek bir mahkeme veya özel bir mahkeme bile değil, sadece bir yalan makinesi” dedi. Sözcü, gazetecilere verdiği demeçte, "Mahkeme gizli çıkarları olan kişiler tarafından kuruldu ve hiçbir ağırlığı veya yetkisi yok. Bu sadece yasa kisvesi altında beceriksiz bir halkla ilişkiler programı” ifadelerini kullandı.
ABD hükümeti Çin'i Sincan'da soykırım yapmakla suçlarken, İngiltere bu tutumu benimsememeyi tercih etti. Ancak geçen ay Washington ve Berlin ile birlikte Pekin'i Uygur azınlığa yönelik zulmü sona erdirmeye çağırdı. İnsan hakları grupları, bir milyon Uygur'un ve Türkçe konuşan diğer etnik azınlıkların Sincan'daki kamplarda gözaltında tutulduğuna işaret ediyor. Pekin ise, kampların yalnızca aşırılık yanlısı fikirlerden caydırmayı ve gelir kaynaklarını geliştirmeyi amaçlayan mesleki eğitim merkezleri olduğunu belirterek, bölgede herhangi bir ihlalin varlığını defalarca reddetti.

 


Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times