Görev süresi sona eren Mossad Başkanı Cohen: Amerikalıların Çin'den ne istediklerini anlamıyorum, Çin düşmanımız değil

Mossad Şefi Cohen, dün görev süresinin sona ermesi vesilesiyle Netanyahu’yu ziyaret etti (İsrail Başbakanlığı)
Mossad Şefi Cohen, dün görev süresinin sona ermesi vesilesiyle Netanyahu’yu ziyaret etti (İsrail Başbakanlığı)
TT

Görev süresi sona eren Mossad Başkanı Cohen: Amerikalıların Çin'den ne istediklerini anlamıyorum, Çin düşmanımız değil

Mossad Şefi Cohen, dün görev süresinin sona ermesi vesilesiyle Netanyahu’yu ziyaret etti (İsrail Başbakanlığı)
Mossad Şefi Cohen, dün görev süresinin sona ermesi vesilesiyle Netanyahu’yu ziyaret etti (İsrail Başbakanlığı)

Geçtiğimiz hafta görev süresi sona eren İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad Başkanı Yossi Cohen, ülkesinin eski ABD Başkanı Donald Trump ve mevcut Başkan Joe Biden yönetimlerine, ABD’nin Irak'tan çekilmesi halinde İran'ın burayı kolayca işgal edebileceğini bildirdiğini söyledi.
Görevden ayrılması vesilesiyle Bar-Ilan Üniversitesi Dostları önünde verdiği bir konferansta Cohen, “Irak’ın işgali, İran yönetiminin vizyonunun organik bir parçasıdır. İran'ın son Gazze savaşı sırasında Suriye'den İsrail'e füze fırlatmasından ve bölgemizde yüz binlerce masum insana yönelik terör saldırılarının çoğundan sorumlu olduğunu unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Cohen: ‘Çin bize karşı değil’
Şaşırtıcı bir şekilde Donald Trump ve Joe Biden yönetimlerinin tutumlarına ters düşecek şekilde ABD'nin Çin konusundaki tutumunu sert bir şekilde eleştiren Cohen, “Amerikalıların Çin'den ne istediklerini anlamıyorum. Amerikalıların Çin'den ne istediğini anlayan varsa bana da açıklasın. Çin bize karşı değil, düşmanımız da değil” şeklinde konuştu.

Katar’ın Gazze’ye mali desteği
Cohen konuşmasında ayrıca, “İsrail, Katar’ın mali desteğinin Gazze Şeridi'ni sakinleştireceği varsayımına dayanarak hata yaptı. Katarlıların ve Katar’ın mali müdahalesi bizi Hamas’la sakinleştirmeye götürecekti, ancak bu konu biraz kontrolden çıktı” dedi.
Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kendisine Katar ile ilişkiler ve mali desteğin Gazze'ye aktarılmasıyla ilgili temasların yönetilmesi ve geçtiğimiz yıl Katar'ın Gazze Şeridi'ndeki rolünü bağışçılığın ötesine geçmesi için güçlendirmeye çalışmakta dahil olmak üzere birçok siyasi ve stratejik sorumluluk verdiğini söyleyen Cohen, “Katar'ın İsrail ile Hamas arasında ateşkes sağlama çabalarında öncü taraf olması gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.

Suriye ve Rusya mesajı
Rusya’nın Suriye’deki varlığına da değinen Cohen, Rus istihbaratının bölgeye girmesinden bu yana İsrail'i yakından gözetlediğine dikkat çekerek, “Ruslar, havalanan herhangi bir uçakla ve herhangi bir iletişimle ilgili herkesten daha fazla casusluk yapıyorlar” ifadelerini kullandı.
Suriye'ye müdahale etmemeyi tercih eden eski ABD Başkanı Barack Obama'nın pratikte Rusları buraya davet eden kişi olduğunu düşünen Cohen, “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin bir yere davet edildiyse orada kalır” dedi.

Nasrallah’ın sağlık durumu
İsrail'in Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın son göründüğünde yorgunluk belirtileri göstermesine ve İsrail’de sağlık durumuna ilişkin bir takım söylentilerin yayılmasına rağmen sağlık durumuna ilişkin herhangi bir bilgisi olmadığını belirten Cohen sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail istihbaratı, Nasrallah'ın sağlık durumu hakkında henüz bir bilgi alamadı. Başına iyi bir şey gelmediğine şüphe yok. İsrail konuyu aydınlatmaya çalışmaktadır.”

Cohan’in İran seçimleri tahmini
Son olarak İran’da 18 Haziran’da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İran Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi’nin kazanacağı tahmininde bulunan Cohen, “Batı, daha tehlikeli bir İran'ın yaklaştığının farkına varmalı ve ona karşı tutumunu sıkılaştırmalıdır” şeklinde konuştu.



Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
TT

Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)

Sagir el-Haydari

Fransa'nın Afrika'daki nüfuzunun gerilediği ve Rusya ve Çin gibi diğer küresel güçlerin kıtada nüfuz mücadelesine girdiği bir dönemde, Türk diplomasisi, çok sayıda silah kullanarak kaynak zengini Afrika kıtasında daha geniş kapsamlı bir varlık gösterme arayışında kararlılıkla ilerliyor.

Türkiye, son dönemde Afrika ülkelerine Bayraktar İHA'ları gibi Türk askeri teçhizatı tedarik ederek verimli askeri ortaklıklar kurmayı başardı. Ancak iş bununla da bitmiyor, Ankara’nın, Afrika Boynuzu gibi bölgelerdeki ciddi krizlerin yatıştırılmasını sağlayan arabuluculukları da bulunuyor.

Bu çabaların bir parçası olarak geçtiğimiz günlerde düzenlenen Antalya Forumu'na, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud başta olmak üzere çok sayıda Afrikalı yetkili katıldı. Ne var ki Ankara'nın oynamaya başladığı ileri rollere rağmen Fransa gibi diğer güçlerin yerini alıp alamayacağı belirsiz.

Stratejik ortak

Aralık 2024'te Türkiye Etiyopya ile Somali arasında arabuluculuk yapacağını duyurdu ve bu adım iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesiyle sonuçlandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anlaşmayı “tarihi” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Türkiye, Afrika'daki diplomatik varlığını önemli ölçüde pekiştirdi. Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, 2002 yılında 12 olan büyükelçilik sayısı, 2022 yılında 44 büyükelçilik ve konsolosluğa yükseldi. Bu arada Ankara'daki Afrika diplomatik temsilcilikleri 2008'de 10 iken 2023'te 38'e çıktı.

Siyasi araştırmacı Taha Avdetoğlu, “Türkiye, Fransa gibi diğer sömürgeci ülkelerin aksine, Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı. Coğrafi konumu ve birçok alandaki uzmanlığından yararlanarak uzun vadeli ilişkiler geliştirdi, Afrika, Türkiye'nin jeostratejik çıkarları için önemli bir derinlik haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.

fdghyjukı
Türkiye Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı (Reuters)

Avdetoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye'nin, askeri üs kurmuş olduğu Somali'de, enerji güvenliği ve petrol arama gibi birçok kanaldan nüfuzunu artırmaya çalıştığını da gözlemledik. Türkiye, Afrika'da nüfuzunu tesis etme konusunda zorlu meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Özellikle uluslararası alanda Türkiye’nin rolünden derinden rahatsız olan bir diğer büyük güç olan Fransa ile karşı karşıya geldi. Türkiye yumuşak diplomasiyle başarıya ulaştı, dolayısıyla özellikle kıtada elde edilen başarıların ışığında, Türk-Afrika ilişkilerinin Ankara'nın dış politikasında önemli bir yer tutacağına inanıyorum. Bu sadece siyasi ve ekonomik yakınlaşmayla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda savunma sanayi gibi hassas ve önemli bir alanı da kapsayacak.”

Nitekim Türkiye, birçok Afrika ülkesine askeri teçhizat temin etti ve Bayraktar İHA'ları şu anda kıta semalarında uçuyor. Bu adımların, Fransa'nın kıtadan güçlerini ve askeri teçhizatını çekmek zorunda kalmasının neden olduğu zararı telafi etme amacı taşıdığı düşünülüyor.

Ekonomik iş birliği

Türkiye'nin Afrika'ya olan ilgisi yeni değil. Ankara, 2005 yılında Afrika Birliği'nde daimi gözlemci statüsü elde etti ve o tarihten bu yana zorlu Afrika denkleminde kendine yer edinmeye çalışıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, 2008'den bu yana yaklaşık 30 Afrika ülkesini ziyaret etti ve kobalt ve uranyum gibi değerli madenlere ev sahipliği yapan kaynak zengini bu ülkelere yatırımların yönlendirilmesini istedi.

Avdetoğlu şunu da söyledi: “Türkiye, ekonomik iş birliğiyle Afrika'da ilişkiler kurdu ve güçlendirdi. Son yıllarda enerji ve altyapı yatırımlarını artırarak geniş bir diplomatik rol üstlendi. Afrika ülkelerinde yeni konsolosluklar açıldı, önemli insani yardımlar sağlandı, güvenlik ve askeri iş birliği arttı. Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacmi 2003 yılında 3 milyar dolar seviyesinden 2023 yılında yaklaşık 35 milyar dolara yükseldi.”

Genişleyen nüfuz

Afrika meseleleri konusunda uzman siyasi araştırmacı Muhammed Turşin ise, “Türkiye'nin Afrika'daki nüfuzu, birçok bölgesel güç gibi, giderek genişlemeye başladı. Ankara bu nüfuzu uzun yıllar boyunca burslar, yardımlar, yardım projeleri ve sivil toplumu destekleme yoluyla yumuşak diplomasiyi kullanarak oluşturdu” dedi.

Turşin, yumuşak diplomasinin Afrika'da Türkiye’nin nüfuzunu güçlendirme ve pekiştirmede başarılı olduğunu, son olarak Türkiye’nin, askeri ortaklıklardan yararlanarak Afrika ülkelerine Bayraktar gibi gelişmiş silah sistemleri tedarik etmeye başladığını sözlerine ekledi.

Turşin’e göre “Türk stratejisi askeri ve ekonomik boyutlara dayandı ve genellikle yumuşak diplomasiyi kullandı. Ankara, pek çok uluslararası güçten farklı bölgesel yönelimlere sahip ve her zaman kendi çıkarlarını ve ortaklık kurduğu ülkelerin çıkarlarını ön planda tutuyor.”

Türkiye, Fransa'nın Burkina Faso, Nijer, Mali gibi ülkelerden çekilmesinden faydalanmaya çalışarak, bu ülkelere askeri teçhizat temin etmeyi teklif etti. Bayraktar İHA'ların teslim edildiği Mali gibi bunlardan bazılarıyla anlaşmalar yapılmış durumda.

Sınırlı güç ve kapasite

Erdoğan, son döneminde ülkesinin Afrika ile ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkarma arzusunda olduğunu dile getirdi. Ancak Rusya ve Çin gibi diğer bölgesel güçlerin de aynı şeyi yapmaya çabaladığı bir ortamda Ankara'nın bunu başarabileceği belirsiz.

Türkiye'nin Afrika'da yaklaşık 71 askeri ataşesi bulunuyor ve askeri satışları, insansız hava araçları ve diğer ekipmanlarla birlikte yaklaşık 328 milyon dolara yükseldi.

Nijeryalı siyasi araştırmacı Muhammed Aval, “Türkiye'nin gücü ve kapasitesi, Rusya gibi doğrudan çatışmalara dahil olmuş diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sınırlı. Ancak Ankara'nın politikasının olumlu bir yönü de var; müdahalede bulunduğunda riskleri azaltması” dedi.

Aval, “Türkiye'nin ekonomik ve ticari alan ile sınırlı kalması, kendisi açısından olumlu bir nokta. Ancak askeri teçhizatını tanıtma hamlesi, ulusal güvenlikleri üzerindeki olumsuz etkilerinden zaten korkan diğer Afrika ülkelerinin öfkesini uyandırabilir” diye ekledi. “Özellikle Sahel bölgesinde yeni nesil yöneticilerin yükselişiyle birlikte Türkiye'nin Afrika'da yaşanan siyasal ve ekonomik değişimleri dikkatle ele alması gerektiğini” vurguladı.

.