Başbakan Dibeybe Libya’yı tekrar yabancı yatırımcılara açıyor

Abani, “Birlik Hükümeti Başkanı, Libyalılar karşısından çabalarını ve yeteneklerini sergilemek için yetkilerine yatırım yapmaya çalışıyor”

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe (EPA)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe (EPA)
TT

Başbakan Dibeybe Libya’yı tekrar yabancı yatırımcılara açıyor

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe (EPA)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe (EPA)

Geçen Mart ayında göreve gelen Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Libya pazarının yabancı şirketlere tekrar açılmasına ve daha fazla yatırım almaya hazır olduğunu belirtti. Bu durum, özellikle de güvenlik durumunun istikrarsızlığı ortasında Libya toplumu içerisinde bu güvene ilişkin soruların gündeme gelmesine neden oldu.
Yeni Başbakan, yakın zamanda mutabakat zaptlarının ve uluslararası ekonomik ortaklık sözleşmelerinin imzalanmasıyla ülkeye yatırım yapma çağrısında bulundu. Bazı kesimler, bu durumu, Dibeybe’nin ‘yerel taraflar ve müdahaleci ülkelerle anlaşmalar yoluyla engelleri aşma’ girişimi olarak yorumladı. Temsilciler Meclisi üyesi Muhammed Amir el-Abani de bu meseleye dikkati çekerken, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada ise “Dibeybe, yalnızca devlete öncülük edebilecek bir kişi olmadığını göstermek ve Libyalılar karşısından çabalarını ve yeteneklerini sergilemek için yetkilerine yatırım yapmaya çalışıyor. Siyasi uzlaşı onun ve mevcut geçiş yönetimindeki tüm liderlerin yaklaşan seçimlere aday olmasını engelliyor. Ancak Dibeybe, adaymış gibi davranıyor” dedi. Yetkili, son günlerde Dibeybe’nin parlamentoya sunduğu bütçe kapsamındaki kalkınma projeleri için 20 milyardan fazla dinar tahsis edildiğine dikkati çekti.
Muhammed Amir el-Abani, “Bütçenin onaylanması halinde Dibeybe, ekonomi çarkının Libya arenasına müdahale eden birçok ülkeyle ortaklaşa şekilde hareket ettirilmesini yasallaştıracaktır. Bu da bu ülkeler nezdindeki konumunu güçlendirmenin yanı sıra, kazançlarını artıracak, yaptırımlarını koruyacaktır. Bu proje, hem enerji sektöründe hem de yeniden imarda, Libyalılar için iş fırsatları sağlayacaktır. Ayrıca komşu ülkelerde fazla istihdamı barındırma fırsatı sağlayabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Dibeybe, son haftalarda bir yurt dışı turu gerçekleştirdi. Tur, Cezayir ile başlarken, dev ‘Sonatrach’ şirketinin Libya sahalarındaki faaliyetlerine geri dönüşü, Debdab kara sınır kapısının açılması, Trablus limanı ile bir deniz hattı açılması için görüşmelerin yürütülmesi hususlarında bir anlaşma üzerinde duruldu. Cezayir’in ardından Dibeybe İtalya’ya yönelirken, Başbakan Mario Draghi ile ‘2008 yılında imzalanan Libya- İtalya sözleşmesinin canlandırılması’ ve ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi hususunda uzlaşı sağladı. Dibeybe turunu tamamlamadan önce ise Fransa’yı ziyaret ederek, orada da bir dizi anlaşmayı ele aldı.
Bu çerçevede görev süresi sona eren Genel Ulusal Kongre üyesi Abdul Munim el-Yesir, “Dibeybe ve yanındakiler, ekonomik durumun güçlendirilmesine yönelik memnuniyetlerini sağlayıp Libyalıları seçimleri unutmaya iterek, uzun süre iktidarda kalmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Devlet Yüksek Konseyi üyesi Saad bin Şarade, Libya devletinin haklarını koruyan yasal bir ortamın yokluğunda, mevcut hükümetin ekonomi sektöründe sözleşmeler veya muhtıralar imzalamasının felaket sonuçları olabileceği uyarısında bulundu. Bin Şarade, “Eski rejimin imzaladığı proje sözleşmelerinin feshedilmesi sonrasında Libya’daki yabancı şirketler tarafından tazminat meseleleri gündeme getirildi. Bu rejimin devrilmesi sonrasında ülkenin tanık olduğu olaylar, devasa bütçelere sahip bu projelerin feshine yol açtı” dedi.
Saad bin Şarade, “Askeri kurumun birleşmesi yoluyla güvenlik durumunun iyileştirilmesine tanık olunmadan önce Libya pazarına girmeleri için şirketlere ve yabancı ülkelere odaklanılırsa bu senaryo tekrarlanabilir” dedi. Yetkili, “Dibeybe’nin ve Başkanlık Konseyi üyelerinin yurt dışına yönelik ziyaret trafiği seçimlere ve paralı askerlerin ülkeden çıkarılmasına, vatandaşların koronavirüsle karşılaştığı acılarının yok edilmesine ve elektrik krizinin çözümüne hizmet ediyor” dedi.
Aynı şekilde siyasi analist Abdullah el-Kebir, ‘hükümetin seçimlere odaklanması gerekliliği’ göz önüne alındığında Dibeybe’nin yurtdışı ziyaretlerine yönelik eleştirileri desteklemesine rağmen, bunların iktidarda kalma süresini uzatma amacı taşıdığı iddialarını reddetti. Dibeybe’nin yol haritasına bağlı olduğu ve geçiş yönetimindeki herhangi bir üyesinin yaklaşan seçimlere aday olamayacağı yönündeki ifadelerini hatırlatan Kebir, ülkenin şu anda ülke genelinde güvenlik koşullarının iyileştirilmesi için sağlanan uzlaşmalardan faydalandığını vurguladı. Abdullah el-Kebir, “Güvenlik koşulları, başkentte zaten iyileşmiş durumda. Bazı büyük devletler, atmosfer uygun olduğunda ülkede faaliyet gösteren şirketlerin yeniden aktifleştirilmesinin bir ön ayağı olarak buradaki elçiliklerini harekete geçirmişlerdir. ABD’nin Libya’daki koşullara müdahil olması yakın bir zamanda başarısız olabilir” ifadelerini kullandı.



Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
TT

Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)

Bugün, Liamin Zerval’ın Cezayir’de Cumhurbaşkanlık seçimlerini kazanmasının 30. yıldönümü. 1991’de Kurtuluş Cephesi’nin kazandığı seçimlerin iptalinin ardından yaşanan krizin ardından, Zerval’ın sandığa gitme kararı Cezayir siyasetinde bir dönüm noktası oldu. O dönemde muhalifler, ordu destekli yönetimin halk desteğinden yoksun olduğunu belirtiyordu. Zerval ise bu argümanı ortadan kaldırdı.

Bu karar büyük bir risk içeriyordu. Kan gölüne dönen Cezayir’de silahlı gruplar oy kullanacakları tehdit ediyor, ana muhalefet partileri ise seçimleri boykot çağrısıyla sabote etmeye çalışıyordu. Buna rağmen Zerval meydan okudu. Cumhurbaşkanlığı kazan sürpriz olmasa da, halkın tehditlere rağmen sandığa gitmesi ve yüksek katılım sağlaması büyük bir sürprizdi. Bu, “terör korkusunu” yıkmak anlamına geliyordu.

Zerval, böylece Cezayir yönetimine bir tür “meşruiyet” kazandırarak terör dönemini sona ermeye başladı. Ertesi yıl düzenlenen parlamento seçimleriyle 1991’de iptal edilen seçimlerin etkisi tamamen silindi. Ordu, silahlı grupları yenilgiye uğrattı ve çoğu, Zerval’ın halefi Buteflika’nın 1999’da çıkardığı af yasasından yararlandı.

Bugün genç kuşaklar, 1990’ların kanlı dönemini ve Zerval’ın seçim zaferinin önemini hatırlamayabilir. “Şarku’l Avsat”, İngiltere Ulusal Arşivi’nden ortaya çıkan belgeler ışığında, 1995 Kasım’ında Zerval’ın zaferini mercek altına alıyor.

de
1995 Cezayir seçimlerinin sonuçlarına ilişkin İngiliz belgesinin bir kopyası (Şarku’l Avsat)

Gizli belgeler, Zerval’ın zaferinin Batı’da kafa karışıklığı yarattığını gösteriyor. Fransa, resmi olarak “tebrik” mesajı göndermekten kaçındı; İngiltere ise Kraliçe II. Elizabeth’in mesaj göndermesini uygun bulmadı, ancak Başbakan bir tebrik iletecekti.

17 Kasım 1995 tarihli bir İngiliz belgesine göre, Zerval oyların %61,34’ünü alarak kesin bir zafer kazandı. Belgede, üç yıldır süren terör ve baskıya rağmen katılımın %75 ile beklentilerin çok üzerinde gerçekleştiği belirtiliyor. Katılım özellikle kadınlar ve gençler arasında yüksekti; bu da yönetim için açık bir mesaj taşıyordu: “Sessiz çoğunluk, laik bir devlette barış içinde yaşamak istiyor.”

Rakip aday Mahfuz Nahnah ise oyların yalnızca %25,38’ini alabildi; yani seçmenlerin büyük çoğunluğu İslami yönetimi reddetti. Ana muhalefet partilerinin boykot çağrısı işe yaramadı; aksine, rejim bu durumdan fayda sağladı. Seçimin meşruiyeti beklenenden daha güçlüydü ve boykot eden partiler uzlaşma mesajları verdi.

Seçimlerin güvenli ve düzenli geçmesi için geniş çaplı askeri ve polis önlemleri alındı. Bazıları seçimlere hile karıştırıldığını iddia etse de, belgeler sürecin dürüst ve şeffaf olduğunu, sonuçların teknik olarak doğru olduğunu gösteriyor. Ancak analistler, Zerval’ın askeri desteğin gölgesinden çıkıp çıkamayacağı konusunda temkinliydi.

Belgeler göre , Zerval’ın hem diyalog hem de terörle mücadeleye dayalı ikili politikayı sürdüreceğini, ancak önceliğinin terörle mücadele olacak. 1996 parlamento seçimleri, boykot eden muhalefet için bir teşvik unsuru olabilirdi, ancak İslami Kurtuluş Cephesi’nin yeniden rehabilitasyonu uzak durdu. Uzun vadeli istikrar konusunda sosyal ve ekonomik sorunların çözülmemiş olması endişe yarattı.

Uluslararası tepkiler “temkinli iyimserlik” şeklindeydi. Avrupa Birliği, yüksek katılım ve şiddetsiz seçimlerden memnundu ve reform programlarına desteğini sürdürmeyi planlıyordu.

Fransa, resmi olarak ılımlı bir tepki verdi; Chirac mesaj gönderecek, ama “tebrik” kelimesini kullanmayacaktı. Özel olarak, Fransız hükümeti sonuçtan memnundu; yüksek katılım, İslami Kurtuluş Cephesi ve Sosyalist Güçler Cephesi’ni zayıflatmıştı.

İngiltere başbakanı tebrik mesajında siyasi diyaloğa başlama isteği ve İngiliz şirketlerinin (BP’nin milyar dolarlık ihaleye girmesi) çıkarlarına değindi. Kraliçe’nin mesaj göndermesi ise askeri rejimin sicili nedeniyle uygun görülmedi.

Zerval’ın 30 yıl önceki zaferi, Cezayir’de terör korkusunu aşan bir halk iradesinin simgesi olarak tarihe geçti.


Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
TT

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Massad Fares Boulos, Sudan'daki savaşı ‘dünyanın en büyük insani krizi’ olarak tanımladı. Boulus, Fransız Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada diplomatik çabaların barışa doğru ilerleme sağlamasını umduğunu söyledi.

Sudan’da 2023 yılının nisan ayında Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile eski yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden bu yana, on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi.

HDK, geçtiğimiz ekim ayı sonlarında, Sudan’ın Darfur bölgesinin batısında yer alan stratejik öneme sahip olan Faşir şehrini 18 ay süren kuşatmanın ardından ele geçirdi. Bu süreçte toplu katliamlar ve cinsel şiddet olayları yaşandığına dair haberler basına yansıdı.

dsfrg
Faşir’deki çatışmalardan kaçarak Tavile’deki bir mülteci kampına sığınan çocuklar, 3 Kasım 2025 (AP)

Boulos, Katar’ın başkenti Doha'da AFP’ye, Sudan'daki çatışmanın ‘günümüz dünyasındaki en büyük insani kriz ve en büyük insani felaket’ olduğunu söyledi.

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Faşir’de özellikle son iki-üç hafta içinde yaşananları ve o videoları hepimiz gördük. O haberleri gördük. Bu zulümler kesinlikle kabul edilemez. Bu durum bir an önce sona ermeli.”

Washington, savaşan tarafları Sudan'da ateşkes ilan etmeye çağırdı.

Ordu yanlısı Sudan hükümeti, ABD'nin ateşkes önerisiyle ilgili toplantının ardından savaşa devam edeceğini açıkladı.

HDK ise arabulucuların insani ateşkes önerisini kabul ettiğini duyururken, savaşmaya devam ediyor.

ABD'nin Sudan'daki arabulucu ortaklarıyla birlikte her iki tarafı da ‘üç aylık insani ateşkes’ üzerinde anlaşmaya çağırdığını söyleyen Boulos, ‘ateşkesin tartışıldığı ve müzakere edilmek üzere olduğunu’ belirterek, Tarafları bu öneriyi kabul etmeye ve gecikmeksizin derhal uygulamaya koymaya çağırdıklarını söyledi.

xssadf
Faşir’deki HDK üyeleri (AFP)

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, geçtiğimiz eylül ayında, önce insani yardım için ateşkes, ardından kalıcı ateşkes ve sivil yönetime geçiş için ortak bir bildiri yayınladı. Ancak bildiride savaşan tarafların hiçbirinin geçiş sürecine katılmayacağı belirtildi.

Boulos, ABD’nin ortaklarıyla birlikte, sivil yönetime geçiş de dahil olmak üzere daha geniş kapsamlı plan konusunda ‘önümüzdeki haftalarda bazı ilerlemeler kaydetmeyi’ umduğunu belirtti.

ABD’li yetkili, ‘en büyük önceliğin insani boyut ve insani ateşkes olmaya devam ettiğini’ vurguladı.


Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
TT

Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)

Irak’ta geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimlerde sadece Basra'daki Fav-Zaho İttifakı adayının bir sandalye kazandığı muhalefet kanadındaki üç ittifakın ezici bir yenilgiye uğramasıyla yeni parlamentoda sivil güçlerin temsiliyeti tamamen ortadan kalktı.

Sivil ittifaklar arasında Bedil, Sivil Demokratik Hareket, Fav-Zako ve Medeniyyun yer alıyordu ve yaklaşık 389 aday vardı. Ancak bu adayların çoğu, ittifak liderlerinin ‘sıfır’ olarak nitelendirdiği sonuçlar aldı.

Adaylar, geleneksel partilerin sahip olduğu etki ve finansman ağlarının belirleyici bir rol oynadığını, sivil güçlerin ise iç çekişmelerden ve zayıf organizasyon ve finansmandan şikayet ettiğini söylediler. Ayrıca, destekçileri arasındaki güven eksikliği ve katılımın azalmasının kazanma şanslarını düşürdüğünü de eklediler.

Adaylar, yenilgilerinin ‘seçimler adaletsizliğin olması’, siyasi finansmanın denetlenmemesi ve nüfuzlu grupların seçmenler üzerinde baskı kurmasından kaynaklandığını söylediler.