Marvel yıldızları, spoiler vermekten nasıl kaçındıklarını anlattı

Scarlet Witch ve Loki (Marvel / Kolaj: Screen Rant)
Scarlet Witch ve Loki (Marvel / Kolaj: Screen Rant)
TT

Marvel yıldızları, spoiler vermekten nasıl kaçındıklarını anlattı

Scarlet Witch ve Loki (Marvel / Kolaj: Screen Rant)
Scarlet Witch ve Loki (Marvel / Kolaj: Screen Rant)

Marvel yıldızları Elizabeth Olsen ve Tom Hiddleston, katıldıkları bir röportajda spoiler vermekten nasıl kaçındıklarını anlattı.
9 Haziran'da yayımlanmaya başlayan Loki dizisiyle dikkatleri üzerine çeken Hiddleston, karakterinin 2018 yapımı Avengers: Sonsuzluk Savaşı'ndaki (Avengers: Infinity War) ölümünü birkaç yıl önceden bildiğini ve bu sırrı saklamak zorunda kaldığını söyledi.
"Avengers: Sonsuzluk Savaşı'ndaki o sahne, uzun zamandır sakladığım en büyük sırdı. 2017 yapımı Thor: Ragnarok'un çekimleri başlamadan önce, Kevin Feige'le (Marvel'ın başkanı) bir toplantı yaptığımı hatırlıyorum… Toplantının sonlarına doğru Joe ve Anthony Russo (Avengers: Sonsuzluk Savaşı'nın yönetmenleri) içeri girip bir sonraki Avengers filmi üzerinde çalışıldığını söylediler" diyen Hollywood yıldızı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun ardından bana ne olduğunu anlattılar. Bu sırrı belki iki belki iki buçuk yıl tuttum. Bunu nasıl yaptığımı bilmiyorum. Konuyu değiştiriyorum. 'Sana hiçbir şey söyleyemem, bekleyip görmelisin' falan diyorum."
Marvel Sinematik Evreni'nin (MSE) en güçlü süper kahramanlarından Scarlet Witch'e hayat veren Olsen ise spoiler verme konusunda bu kadar katı değil. Zira Comicbook'un aktardığına göre ünlü oyuncu, yakın çevresine bilgiler verdiğini ancak basınla bu konuları asla konuşmadığını söyledi.
Öte yandan MSE'nin Falcon'ı Anthony Mackie, Olsen'ın çevresine güvenmesine şaşırdı. Vision'ı canlandıran Paul Bettany de "Evet evet, bizim de özel hayatımızda güvendiğimiz insanlar var" diyerek şaka yaptı.
Independent Türkçe, Comicbook, Variety



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe